Etiket arşivi: ibrice limanı

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 7. Gün

6 Eylül 2014 Cumartesi

Gökçetepe – İbrice limanı – Mecidiye = Gökçetepe

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Geçiyorum denizin geçtiği yerlerden,

Bu fersah fersah su

Sevdalım olur benim

Şahitlik ediyor zamana

Yanık tenim

Evler sıralı boncuk boynumda

Gurbet gerdanımda bir yalan.

 

Çiğdem Baydar

 

Öne çıkan görsel, Arı kovanları arasından çıkan yokuşta bisikletçiler, yol toprak.

10568788_10152509463394681_8518010978065955998_n

Biraz gürültü olsa da güzel bir uyku çekiyorum, gün ağarınca uyku kalmıyor gözlerimde. Güneşin doğuşunu beklemek gerek. Çadırımdan ilk gördüğüm manzara arabalar. Çadırı yanlış yere kurmuşum, akşam yoktu ama sabah arabaların önümde sıra halinde park ettiklerini görüyorum. Hani derler ya tuvalete arabası ile gidiyorlar, işte öyle bir durum. Sahili bir işletmeye vermişsin tamam. İşletme de araba park yeri yapması gerek. Her kes piknik yapacağı yere kadar yada çadırın olduğu yere kadar arabasıyla gelip  manzarayı bozmasın bari bu güzelim koyda. Arabalar yeterince çevreyi kirletiyor egzoz dumanlarıyla. Bir de manzarayı kirletmeseler bari.

060920148164

Kahvaltı faslından sonra hep birlikte yola çıkıyoruz. Gökçetepe sahili olduğu gibi çam ağaçları ile kaplı harika bir yer. Sahile giriş daha çok arabalar için yapılmış olduğu için girişini Gökçetepe köyünün oradan vermişler.

060920148165

Geçen yıl hayretler içinde kalmıştım. Kamp alanından epey gittikten sonra buradan geçerken kendi kendime “Burada başka bir kamp alanı var” diye. Sonrasında kendi çadırımı görünce bizim kamp alanı olduğunu anlamıştım. “Nasıl yani” diye kendi kendime sormuştum? Neredeyse 4 Kilometre yol kat ettikten sonra aynı yere gelmiştik. Masallarda giriş kısmında anlatılır ;

“Az gittik uz gittik.

Dere tepe düz dittik.

Bir de ardımıza baktık ki,

Bir arpa boyu yol gitmişiz !

Aynen böyle oldu. Bu durumu yaşadığım için daha önceden herkesle beraber bu yolu yaptım. Dönüşte buradan dalacağım içeri, henüz yorgun değilim. Tel örgü arkasında çadırlarımız.

060920148166

Kamp yerimiz olan Gökçetepe sahili. Biraz yukarıdan olduğu gibi görünüyor. Harika, yaşanılası bir yer.

060920148167

Hava bu gün kapalı ve parçalı bulutlu, yağmur yağabilir de. Denizin üstünde yer yer yağdığını görüyorum. Artık şansımıza, yağsa da olur. Benim için fark etmez.

060920148168

İşte size insan manzaraları. Buraya insan eli değmemiş, çünkü insanlar böyle güzelim doğanın içine çöplerini bırakmaz. Hayvanlar zaten çöp üretmedikleri için onların atacak çöpleri yor. Bunları Dünyamızda yaşayan garip varlıklar atmış olabilir. Hiç bir kategoriye girmeyen varlıklar. Yazık ki çok yazık.

060920148169

Ergun Oskay biz geçerken resmimizi çekmiş. Zaten Keşan’ın resmi fotoğrafçısı olur kendisi, önüne geleni çekiyor.

10593181_10203438785385216_1120958801368723425_n

Başka bir koydayız, manzarası da insana resim çektiresi geliyor. Biz de bir resim çekmeden edemedik. Oytun bizden biraz uzun mu ne? Ben , Oytun ve Yaşar Curci.

060920148171

Yol bazen toprak oluyor, burada daha zevkle gidiyoruz.

060920148172

İbrice limanı, burası aynı zamanda dalış yeri ve dalış eğitimi verilen yer. Bir çok okul var dalış eğitimi veren. Geçen yıl burada dalış yapmıştım. Harika bir deniz yapısı var. Çok çeşit canlı türü aynı yerde yaşamakta ve dalış yapanlar sanki akvaryumun içinde geziniyormuş gibi yaşıyorsun balıklarla birlikte. Burada balıkçı tekneleri var, açık denizde avlanıyorlar. Kıyıda avlanmaları yasak.

060920148173

Limana girip kuru pasta ve soda ikramını kaçırmıyoruz. Deniz şortunu giyen hemen denize dalmış yüzüyor. Buraya gireceğimizi bilseydim önceden şortumu giyer bir dalar çıkardım.

060920148174

Lastik patlakları başladı, yardıma ihtiyaç var mı diye soruyorum. İhtiyaç yok biz hallederiz diyorlar, zaten 3 kişi 2 patlakla uğraşıyor.

060920148175

Uzun bir kuyruk oluşturmuşuz, her kes kendi temposunda gidiyor ardı sıra.

060920148176

Keşanlı Nail Acun, sıkı bir bisikletçi. Aynı zamanda turun organizatörlerinden biri olur kendisi. Sessiz sakin, keyif adamı. Akşam tadını çıkarır bir duble ile. İkimizi elçek resim çekiyorum.

060920148177

Herkes güler yüzle selam veriyor yanımdan geçerken. Çoğu beni tanıyor ama ben tanımıyorum. Güler yüzle ben de selamına karşılık veriyorum. Tur böyle neşeli gidiyor, bu da hoşuma gidiyor. Herhalde Trakya da, Keşan havaları insanı güleç yapıyor. İster istemez uyum sağlıyorsun bu neşeli ve güleç ortama.

060920148178

Gideceğimiz yol hep asfalt değil, bazen toprak yoldan da gitmek gerek. Bisiklet işaretleri yine karşımıza çıktı.

060920148179

Tekerleğin değebileceği bir yol olsun, gidilir durmadan böyle yollarda. Toprak yolda giden bisikletçiler.

060920148181

Saroz körfezi, Ege denizi yukarılara çıktıkça daha da güzelleşiyor.

060920148182

Her yerde hazır düz bir taş bulamazsın, taşın yüzeyi eğri de olsa ok işareti yapılabilir. Örneği aşağıda görülüyor.

060920148183

Rampa hafif te olsa yavaşlatıyor bizleri. Ama yine de çıkıyoruz ağır ağır.

060920148184

Biraz düzlük oldu mu işte sana tarla ve Trakya’nın ürünü Ayçiçek tarlası. Başaklar olgunlaşmış toplanmayı bekliyor. Sonra fabrikalara gidip yağ haline gelecek.

060920148185

İşte bu yolun kıvrımlarını seviyorum, karşıma ne gibi bir manzara çıkacak diye merak ederek ilerlemek.  Bisiklete binmenin heyecanı burada daha da artıyor. Bilinmeze gitmek!

060920148186

Kosovalı Yaşar’ın da lastiği patlıyor. Durup yardım ediyorum, biraz fazla inceliyor lastiği. Birlikte hallediyoruz lastik işini.

060920148187

Mecidiye köyüne vardık, burada öğle yemeği vereceğiz. Köylüler nefis yemeklerin hazırladıklarını duyduk. Bakalım gerçekten öyle mi?

060920148188

Derken bir yağmur indiriyor, güzel indiriyor. Orijinal yağmurluklar giyiliyor üzerimize, çöp poşetleri. Bisikletçinin bulduğu bir tür yağmurluk. % 100 su geçirmez, test edildi. Yaz yağmurlarında vazgeçilmez bir ürün. Selim Karagözler siyah battal beden çöp poşeti giymiş.

060920148189

Köyün kapalı alanında yemekleri yiyoruz hep birlikte. Yemekler de gerçekten nefis. Yiyebildiğin kadar ye, bol yapılmış kazanlarda yemek. Yemeğin üstüne birer, ikişer dondurma geliyor. Dondurmaya doyuyoruz resmen.

060920148190

Çöp adamlar toplanmış bir araya neşe içinde, güle oynaya. Daha ne olsun, festival tam tadında. Tadına doyamadığımız anlar yağmurla birlikte doruğa ulaşıyor. Poşet adam Selim ile elçek resim çekiyorum.

060920148192

Yaz yağmuru, fazla sürmüyor. Gelip geçici olduğunu biliyoruz. Yağmur dinmiş, biz de yola çıkıyoruz usulca ıslanmış toprakta. Yağmurun kokusu etrafta hissediliyor. Havadaki tüm moleküller yıkanmış tertemiz. Gökyüzü mavi hatta maviş, turkuaza boyanmış. Pamuk gibi beyaz bulut dekoru daha da güzelleştiriyor tabloyu. Bu tabloyu seyretmek gerek doyasıya, içine çekerek tertemiz yıkanmış havayı. Gençleşiyorum adeta doğada bisiklet sürerken.

060920148193

Yol gibi olmasa da bize her taraf yol. Mecidiye göletine doğru gidiyoruz.

060920148194

Göletin sağ üst tarafından bir patikaya girdik. Bisiklet sürecek yol yok, bildiğimiz patika. Anca keçiler gider buradan. Zaten adı üstünde “Keçi yolu”. Bisikletlerden inip tek sıra patikada ilerliyoruz ormanın derinliklerinde.

060920148195

Nail oturmuş kenarda geçişimizi kontrol ediyor. Tek sıra geçtiğimizden belki de kaç kişi olduğumuzu sayıyor.

060920148196

Bir süre normal adımlarla gidiyoruz.

060920148197

Derken yürüyüş durdu birden bire. Önümüzdekiler gitmeyince biz de durup bekliyoruz. Yanımızdakilerle başlıyoruz muhabbete.

060920148198

Bitki örtüsü sık ve çeşitli. Çam yaprakları sarmaşık türü bir bitkinin dalına düşüp orada kaşmış. İğne yapraklı olduğu için aşağı sarkarak ilginç bir görünüm oluşturmuş ormanın içinde.

060920148199

Patika dar dere yatağı, çalılar da kısmen kaplamış durumda. Önünü fazla göremiyorsun.  İlerlememiz durunca ne oluyor diye birbirimize sormaya başladık. Bekleme süresi uzayınca neden ilerlemediğimizi öndekilere sorup onlar da önündekilere sorarak anlamaya çalışıyoruz. Hani çocukluğumuzda telefonculuk oynardık, kulaktan kulağa. İşte o oyun başladı aramızda. Bazen bir ayı çıktığı haberi geliyor, bazen ağaç devrilmiş balta isteniyor yolu açmak için.  Haberler gidip geliyor, kim kime, dum duma. Kimisi çakı var mı diyor, çakı yok testere var haberi geliyor. Bir ara yol tıkandı geri dönüyoruz haberi geldi.

060920148200

Tabi ki kimse inanmıyor son habere. Öylece beklemeye devam ediyoruz. Kim kime inanacak ki? Yani dalga geçmeler yanlış haberler, gırgır şamata o dereceye vardı ki. Bir süre daha geçtikten sonra ardık hep bir ağız olmuşçasına geri dönüyoruz denmeye başladıktan sonra tersine dönüp tek sıra inmeye başladık patikadan. Herkesin neşesi yerinde…

060920148201

Patikadan açık alana gelince gölet kıyısında çam ağaçlarının gölgesinde oturup beklemeye başladık öndeki arkadaşları.

060920148202

Su yüzeyinde bir su yılanı yüzmeye başladı. Yılanın yaşam alanında olduğumuz için ürküp kaçmaya başladı bu kadar kalabalığı görünce. Resmini çekmeye çalıştım ama pek iyi çekemedim. Cep telefonumdan anca bu kadarını çekebildim. Yılan resmin tam ortasında.

060920148203

Beklerken yamaca çıkıp biraz keşif yapayım dedim. Yukarıdan bisikletçiler böyle görünüyor.

060920148204

Öncü geldikten sonra alternatif yoldan gitmeye başladık. Patika çalılardan kapanmış gitmenin olanağı olmadığından geri dönmüşüz. Öncüler geldikten sonra açıkladılar durumu.

060920148207

Yine ormanın içindeyiz ve bisikleti sürebileceğimi kadar geniş bir yol var önümüzde.

060920148208

Bazen beklenmedik yokuşları çıkmak durumunda kaldık. Yokuş kısa ama sert, gerçi burası normalde yol değil. Yangın yolu olarak açılmış. Eğer yanmaya başlarsa orman buradan karşı tarafa atlamaması için geniş alan açılarak yangının yayılmasını önlemiş olacak. Kimisi yokuşun başında durmuş nasıl çıkacağım diye düşünüp durmaktalar. Aslında çıkabilirler de birden bire karşısına çıkan bu sert yokuş gözlerini korkutmuş anlaşılan.

060920148209

Neyse kimi bisikleti elinde yayan kimisi de inmeden rahatça çıkıyor yokuşu. Bisikletinden inmeden çıkanlar zaferlerini kutluyor yokuşun bitiminde. Haklılar tabi ki. Benim için önemli bir yokuş sayılmaz.

060920148210

Yol toprak olmasına karşın sert ve düz bir zemin. Çam ormanında nefis kareler yakalamak olası. Tüm bisiklet yolları böyle olsa keşke. Bisiklete binmeler artardı.

060920148211

Arı kovanlarının arasından geçiyoruz, işte böyle yerlerden geçerken sakin geçmek gerek. Yoksa arılar kızıp peşinden gelerek iğnesinin tadına baktırır. Bu durumu bilmeyen bazı arkadaşları arılar soktu haliyle. Sola doğru çıkan yokuşta bisikletçiler gidiyor. Kenarda arı kovanları var. Bur resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

10568788_10152509463394681_8518010978065955998_n

Kovanların arasından arıları rahatsız etmediğimizden bize iğnelerin tadına baktırmadılar.

060920148212

Aramızda daha cesaretliler var, bisikletten inmiş yürüyerek arı kovanları arasından geçiyor. Yanımıza gelince anladık ki lastiği patlamış. Etraf pıtrak dikenleri ile dolu.

060920148213

Yangın kulesinin etrafı pıtrak dikenleri ile sarmış durumda. Buraya gelenin lastikleri dikenle dolunca lastik güm. Bende henüz bir şey yok şimdilik. Yol kıyısında lastiği onaranlarla dolu.

060920148214

Burası zirve, etrafta çalı tipi makiler var.

060920148215

Karşıda yangın kulesi göründü, ama bir türlü varamıyoruz. Lastik patlakları sürekli yavaşlatıyor gruptakileri. Yol kıyısında arı kovanları bitmiyor.

060920148217

Neyse ki lastiği patlayanın yanında yama seti ve pompası var. Kendi patlağını kendi hallediyor.

060920148218

Lastiği patlayanlar zirveye yaklaştıkça çoğalmaya başladı.

060920148219

Lastiğim patlamadan yangın kulesine vararak bisikletimi park ettim. Dağıtılan soğuk nescafe ve sodayı alarak yangın kulesine çıkarak etrafı seyretmeye başladım. Koru dağlarının en yüksek yerine yapılan yangın gözetleme kulesi dört tarafı gözlemeye uygun. Saroz körfezi alabildiğine geniş bir alan gözümüze görünüyor. Selahattin Tavkaya ile bir resim çekiliyorum.

060920148222

Buraya ulaşanların çoğunda lastik patlağı var ve tamiri için uğraşmakta. Yukarıdan çekiyorum aşağıdakileri.

060920148223

Aşağı inerek kahve içebileceğim güzel manzaralı bir yer seçip kahvemi pişirerek içiyorum. İşte bu sırada olan oluyor. Yerde pıtrak otları dolu ve lastikler pıtrak dikenleri gözle görülür durumda. Lastiklerde dikenler var ama bu arada bisiklete binmemiştim. Hemen görünen dikenleri temizliyorum fazla derine batmadan. İç lastiğe henüz ulaşmamışlar buna seviniyorum. Pıtrak olan bölgeyi yürüyerek geçip toprak yolun başına kadar gittikten sonra bisiklete biniyorum. Buradan hep inişle ineceğiz ama yol taşlı topraklı. Dikkatli inmek gerek. Yine yere işaretler çizilmiş gideceğimiz yöne doğru.

060920148224

Henüz 500 metre indikten sonra arka lastiğim inmeye başladı yavaş yavaş. Durup lastiği şişirdikten sonra ve inişe devam ediyorum. Bir süre böyle devam ediyor, lastik iniyor ben şişiriyorum. Böylece kamp alanına kadar idare ediyorum. Kampın başladığı yere gelince tel örgüden bisikleti atlatarak içeri girdim. 3.5 Kilometre yol yapacak durumum yok şimdi bu patlak lastikle. Bisikletim KUZ iniş yolunda, ormanın içinde

060920148225

Kamp alanına gelince hemen ön ve arka lastiği söküp ilk önce dış lastikteki tüm dikenleri çıkardım. Ardından iç lastiklerin patlak yerlerini işaretleyip yama yaptım. Sonrasında lastikleri takıp şişirerek bu sorunu hallettim. Festivalin bisiklet destekçisinden bir tane iç lastik alıyorum yedek olarak. Kalın sibop elinde kalmamış, ince siboplu almak zorunda kaldım. Yedekte olsun ne olur ne olmaz. Lastik işini hallettikten sonra şortumu giyerek denize şöyle bir daldım. Ter, toz, toprak, lastik patlağı derken epey kirlendik. Durulanmak, temizlenmek gerek. Ayrıca biraz da serinlemeli değil mi? Bunu hak ettim sayılır. Kendimi Saroz’un serin sularına bırakıyorum. Denizin içinden, önden suya atlarken çekiyorlar havada uçarken bir poz.

10669354_359729974176472_934851807187373383_o

Denizde bir süre yıkanıp çimdikten sonra kurulanıp temiz elbiseleri giyerek kendisi Laz olan kemençeci Rahman ile kıyıda kemençe konçertosu dinlemeye başladık. Rahman kemençeyi ağlatıyor yanık türküleri ile. Ben de eşlik ediyorum bildiğim kadar. Bizi arkadan çekiyorlar. Kosovalı Ergin, Kemençe çalan Rahman ve ben duvara oturmuşuz denize karşı.

1487850_10152509390529681_1904679858770826625_o

Kemençenin nağmeleri kumsalda yayılıyor yanık yanık. Arada Karadeniz’in hırçın dalgalarının karaya vuruşu ve ardından geri çekilişi gibi. Kemençenin sesi bir yükseliyor, bir alçalıyor Saroz körfezinde.

Uy kemençeci dayi

Soktun gözüme yayi,

Kör ettun gözlerumi

Göremeyrum dunyayi

Duvarda otururken yandan çekiliyoruz üçümüz, arkada Kosovalı Yaşar da cep telefonu ile resim çekiyor.

10003562_10152509391604681_4587059245718536202_o

Akşam yemeğinden sonra çalgı çengi geliyor. Kamp alanının meydanına toplaşıyoruz, başlıyorlar 9/8 çalmaya. Göbekler durur mu ? müziğin ritmine kapılıp başlar atmaya.

Ohh yandan Süleyman yandan Severim seni candan

10479635_10152509399604681_3742417760233162727_o

Eğlence, oyunlar, göbek havaları gırla gidiyor. Coştukça coşuyoruz.

10562509_10152509399254681_9220466658395755507_o

Arada bir dinlenmek gerek diyerek banklara oturup oynayanları seyrediyoruz.

10626297_10152509411004681_4403065132764570610_o

Eğlencenin dibi yok, kollar havada şıkıdım şıkıdım.

10662071_10152509401099681_2378414473832206607_o

Festivale katılan kör arkadaşımız. O da eğlenceye ortak oluyor bizimle, Selim de yanında.

10606271_10203438975069958_4311367591022179517_n

Eğlencenin sonu yok ama gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğlence devam ediyor. Uyku ağır basınca çadıra girip derin bir uykuya dalıyorum. Ertesi gün yine zorlu dağ yolları bizi bekliyor. Zaten adı üstünde Keşan Dağ Bisiklet Festivali.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 30 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda.

Powered by Wikiloc

Keşan Bisiklet Festivali 6. Gün

7 Eylül 2013 Cumartesi

Gökçetepe sahil – İbrice limanı – Mecidiyeköy – Gökçetepe sahil

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

“Gece çiçeği ;

sabah kendisini öptüğü zaman

geç kalmıştı.

Titredi, iç  çekti ve toprağa düştü.”

Tagore…

Yaşanılası sabahlar….

Öne çıkmış olan görsel Denizin içinde ikişerli dört dalgıç, Tüplerden alınıp verilen hava kabarcıklarla yukarı çıkıyor.

1526849_10151947213953580_187601142_n

Güneş ilk ışıklarını ağaçların arasından kampımıza vuruyor. Sabah erkenden kalkıp kahvaltı etmeden dalış grubu olarak sabah 08:00 de toplanıyoruz. Kamptakiler daha yeni uyanmaya başlamış, kahvaltı henüz hazır değil. Güneş henüz doğmamış ama ağaçların arkasında parlak ışıkları kendini belli ediyor.

6-1 (1)

Kısa sürede Güneş doğuyor ve karşıki yamaca vurmaya başladı. Çakıllı olan kumsal gölgede, henüz Güneş ulaşmamış.

6-2

Dalma grubu 16 kişi ve rehberimiz ile birlikte yola çıkıyoruz hep birlikte. Ben Burcu ile arkadan öndekilere yetişiyorum. Bizi bekliyorlar.

1

Sabahın erken saatlerinde, kahvaltı yapmadan bisiklete binmek fazla rahatsız etmiyor beni. Yolumuz 10 km deniyor İbrice limanı dalış merkezine. Yaklaşık 4 km civarı yol alınca solumda bir kap alanını görüyorum. İnsanlar kahvaltıya, masalara oturmuş kahvaltısını yapıyor. Kumsalı olan güzel bir koya benziyor. Demek ki buralarda koy çokça var.

6-6

Buraları tanımadığım için yakınlarda başka bir kamp alanı var diye düşünmeden kendimi alamıyorum. Herhalde Saroz körfezinde bayağı kamp alanı var, biz sadece birinde kamp yapıyoruz. Bunları düşünürken kamp alanının çadırlarını görerek, bunlar da bizim gibi çadır kampı yapıyor derken kendi çadırımı görünce şaşkınlığım biraz kızgınlığa dönüşüyor birden bire. Hem de çadırım ile yol arası 15 metre. Hayretler içindeyim, biz 4 km yol yapıyoruz fakat geldiğimiz yol bir arpa boyu. Arkadaş bu nedir beea? Nasıl bir oyundur bu? Bize yapılır mı? Cık cık cık. Çamların altında kendi çadırım ve bir kaç çadır daha.

6-3

Neyse yolumuza devam ediyoruz yapacak bir şey yok. Kamp yaptığımız koydan uzaklaşıyoruz. Denizden epey yükseldik. Yol toprak ve taşlı o yüzden biraz daha yavaş sürüyorum. Ön bagajı ve o gün kullanmayacağım eşyalarımı çadırın için bırakmıştım, nasıl olsa akşam kampa döneceğiz

6-4

Yol deniz kıyısı ama orman yolu ve ormancılar burada da çamları kesip tomrukları yol kıyısına dizmişler.

6-5

İbrice limanının üst tarafında taş ocağı ortamı çirkinleştirmiş. Liman için taşları bu ocaktan temin etmişler sanki.

6-8

Oturdum sırtın üstüne
Geçmiş günleri düşündüm
Askerdim, Adilhan köyündeydim;
Böyle bir akşamdı yine;
İçimde yine İstanbul hasreti,
Dalmış düşünmüştüm;
“Bu dağlar Koru Dağları değil,
Bu köy Adilhan Köyü değil;
Ne şu değirmen Ferhat Ağanın,
Ne de bu türkü hazin;
Ne açım, ne susuz,
Ne de gurbet elde yalnız
Hele güneş bir çekilsin;
Gideceğim bir ahçı dükkanına
Bu akşam da orada içeceğim
Hele şu Haliç vapuru
İskeleye yanaşsın
Yolcular çıksın hele;
En güzel saati şimdi Eyüp’ün”
Hadi yavrum, yolcu yolunda gerek
Nihayet göründü İbricik Köyü…

***

Çadırımın üstüne yağmur yağıyor,
Saros körfezinden rüzgâr esiyordu,
Ve ben, bir roman kahramanı,
Ot yatağın içinde,
İkinci dünya harbinde
Başucumda zeytinyağı yakarak
Mevzuumu yaşamaya çalışıyordum
Bu şehirde Başlayıp
Kimbilir nerde,
Kimbilir ne gün bitecek mevzuumu…

Orhan Veli

 

Ve İbricik limanı, Saroz körfezinin kuzeyinde küçük bir liman. Balıkçıların kayıkları burada barınıyor. Aynı zamanda denizin kıyısı dalmaya uygun bir yapıda olduğu için önemli bir dalış merkezi. Ve burada yeni başlayanlar için dalış okulları var.

6-7

Dalış öğretmenleri öğrencilere dalış eğitimi vererek sertifika veriyorlar. Denizi iyi bilmek gerek yoksa şakası yoktur. Ne kadar güzel olursa olsun bu güzelliği görebilmek için denizin kurallarına uyacaksın. Deniz altında iki dalgıç.

2

Bizleri ikişerli olarak ayırdılar ve dalış öğretmenim Buğra. Buğra Öğretmen biraz gecikiyor. Nihayet gelip bize dalış hakkında bilgiler vererek deniz altında yaşayabileceğimiz sorunları nasıl alt edeceğimizi anlatıyor. Dalış alet ve edevatlarını tanıtıp nasıl kullanacağımızı anlatıyor. Ben daha önce gözlük palet denizde kullanmıştım ama ilk defa tüplü dalış yapacağım, biraz heyecan var. Vücuduma uygun dalış elbiselerini giyiyorum. Elbise üzerime cuk oturuyor. Üzerimde dalgıç elbisesi, kısa kollu ve kısa donlu tek parça, elimde paletleri tutuyorum.

6-12

Arkadaşlarla hatıra resmi çektiriyoruz dalgıç elbisesi ile.

6-12-1

Tüp ve paletleri alıp dalacağımız yere götürüyoruz hep birlikte. Benim elimde paletler, yardımcı arkadaş tüpleri taşıyor.

6-12-2

Cep telefonumu ve kameramı  Fırat Okutucu’ya veriyorum resim ve video çeksin diye. O da bol bol resim çekiyor, nasıl olsa bedava diye. Ben de ona poz veriyorum. Saçlar, bıyık ve sakal, bakalım nasıl dalacağım diye biraz alıştırma yapmak için kendimi serin sulara bırakıyorum. Biraz da deniz elbisesi güneş altında iyice yakmaya başladı. Suya girince sanki deniz yatağına binmişim gibi geliyor. İlk defa elbise ile yüzüyorum ama çabuk alışıyorum. Bir de paletleri de takınca  beni kimse tutamaz. Gözlüğün içine ara sıra su giriyor ama hocanın öğrettiği şekilde, gözlüğün üst kısmıyla parmaklarımla bastırıp burnumdan nefes vererek suyu boşaltıyorum.

6-13

Asuman Şen ile hatıra resmi çekiliyorum.

6-15

Dalıştaki diğer arkadaşların hepsi daldılar, benim grupta bir dalış öğretmeni olduğu için  tek tek dalıyoruz. Ben ikinci dalacağım o yüzden habire denize girip çıkarak hem antrenman hem de serinlemeye çalışıyorum.

6-16

Burcu dalışını yapmış mutlu bir şekilde denizden çıkıyor. Ben hala uslu çocuklar gibi sıramı bekliyorum.

6-14

Kenarları kayalıklı, dar bir alan çakıllı kumsal, Dalış buradan yapılıyor.

6-11

Nihayet sıra bana geldi, dalış Öğretmeni ile beraber oksijen tüpünü giyiyorum. Gerekli ayarlamaları yaparak beni dalışa hazırladı.

6-18

Sonra tüpten nefes alıp vermeye başladım. Öğretmenim beni yavaş yavaş, çaktırmadan suyun içine batırıyor. Oksijen tüpü ve elbise ile batmak zor, o yüzden kurşunlu kemeri takmıştım belime daha önce. Yine de kurşunlar hafif gelmiş olmalı ki öğretmen benim kafamdan bastırıp suya gömüyor.

6-19

Ve uslu bir çocuk olarak bu kadar beklememin mükafatını alıyorum. Denizin içi gerçekten mükemmel, başka bir dünyaya girmiş gibi oldum.  Bir de İbrice limanı dalışa uygun bir yer. Etrafımda renkli ve çeşitli balıklar bizimle beraber hareket ederek bana değişik bir haz veriyor. İşte burada fotoğraf makinesi gerekiyor ama maalesef gördüğüm ne varsa hiç birisinin resmini çekemiyorum. Neyse biz dalışımıza dönelim. Etrafımda karagözler, barbunlar, lidakiler ve çipuralar, ısparoz balıkları, çeşitli kaya ve ot balıkları, irili ufaklı etrafımda sakin sakin süzülerek yüzüyorlar.

Su altı resimleri için Gürkan Açıkel’e teşekkür ederim. (Deniz altındaki resimlker Gürkan Açıkel’e aittir)

1174953_10151699312393580_635281205_n

Denizin içinde ikişerli dört dalgıç nefeslerini vererek hava kabarcıkları oluşturmuş. Üsttekiler Öğretmen, alttakiler de dalış yapan biz öğrenciler. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

1526849_10151947213953580_187601142_n

İlk defa ahtapotu kendi yuvasında görüyorum. Ahtapot beni görünce yuvasının ağzında merakla beni izliyor. Ben de onu rahatsız etmeden uzaktan bana sunduğu bu güzelliğe hayranlıkla izleyerek deniz altında diğer güzellikleri seyretmeye devam ediyorum. Dalgıç Öğretmenim beni eliyle yönlendirerek ilerliyorum. Artık deniz altında iyice alışarak bir yukarı bir aşağı serbestçe yüzüyorum. İndiğimiz derinlik 6 metre. Deniz tabanında bir deniz kabuğu buluyorum, kabuğu elime alarak yüzmeye devam ederken birden şirinleri görüyorum. 30 40 kadar miniminnacık küçük balıklar, boyları 10 mm civarında, cam mavisi, laciverte yakın şirin balıklar. Hepsi bir arada sürü halinde deniz tabanında topluca çok güzel bir görsel şölen sunuyorlar. Herhalde uslu bir çocuk gibi beklediğimden bana ödül olarak şirinleri görmeme neden oldu. Su altı fotoğraf makinamın olmaması iyi mi oldu, yoksa kötü mü oldu bilemiyorum. Belki de küçük şirin balıkları görüntülememek gerek, kim bilir. Kendimi şanslı hissettim nedense.  Balıklar bizi takip etmeye devam ediyor sakince. Derken karşıma çok iri bir karagöz çıkıyor. Balık o kadar iri ki benden ürkmüyor ve kocaman gözlerini bana dikmiş merakla bana baktı. Ben de şaşırıyorum böyle büyük bir balığı karşımda görünce. Bir süre karşılıklı birbirimize bakıştık. Balığın boyu 50 cm’den fazla olduğunu söyleyebilirim. Gözlerinin etrafındaki siyah halka kocaman gözlerini daha da büyütüyor sanki. Pulları da baş parmağımın tırnağından daha büyük ve gümüş renginde. Öyle yavaş yüzüyor ki sanki elimi uzatsam dokunacakmışım gibi geliyor bana. Bir süre birbirimizi izledikten sonra balık yavaşça arkasını dönüp koca kuyruğunu sağa sola hareket ettirerek denizin koyu lacivert karanlığa doğru gitmeye başladı. Sanki beni de çağırmış gibi onu takip etmeye başladım. Lacivert derinlik insanı daha çok derinlere çekiyor sanki. Yanımda dalış Öğretmenim olmasa balığın peşinden kaybolabilirdim denizin derinliklerinde. Öğretmenim beni uyararak daha fazla derine dalmadan yukarı doğru yavaşça çıkarmaya başlıyor. 6 metreden fazla dalmışım herhalde vurgun yememek için kademe kademe çıkıyoruz yukarıya doğru. Ben hala gördüklerimin sarhoşluğundayım. Su altında 25 dakika kadar kalıyoruz. Kıyıya yanaşınca yardımcı sırtımdan tüpü çıkarıp rahatlatıyor beni.

6-28

Oksijen tüpü ve kurşun ağırlık kemeri üzerimden çıkınca tüy gibi hafif hissediyorum. Ama hala deniz sarhoşluğu devam ediyor. O yüzden biraz oturuyorum. Başımda yardımcı arkadaş var.

6-30

Öğretmenim, yardımcı ve ben denizden çıkarken.

6-31

Böylece kısa dalış maceram harika bir şekilde sona eriyor. Yavaşça sudan çıkıyorum, Ama hala denizin atlındaymışım gibi geliyor ve hiç bitmesin istiyorum. Hala büyülüyüm. Burada denizden herhangi bir nesne almak yasak bilgilerinize dostlar. Denizde bulduğum kabuğu gözlüğümün içinde karaya çıkarıp çantama koyuyorum kimseye çaktırmadan.

6-32

Görevli arkadaşlardan birisi denizden çıkar çıkmaz elindeki poşetten kurabiye veriyor. Açlık kendini hissettirmeye başladı birden bire.

6-33

Dalgıç elbiselerini çıkarıp teslim ederek kuru pasta ve soda ile mükemmel kahvaltımı yapıyorum. Bisikletçilerin çoğu gitti bir ben ve bir kaç kişi kaldık. Toparlanıp son kalan artçılarla birlikte yola koyuluyoruz. Hala kendimi deniz altında balıklarla gidiyormuşum gibi geliyor. Öndekiler görünmüyor, boş yolda gidiyorum, önümde kimseler yok. Solda sulama kanaleti var.

6-35

Bir süre asfalt yolda ilerliyorum, önden gidenlere yetişmem imkansız gibi ama yetişebilirim. Zaten benim de yetişmeye niyetim yok. kendi tempomda ilerliyorum. Sonunda öndekilere yetiştim. Asfalt yoldan toprak yola girerek yine doğanın içinde ilerlemeye başlıyoruz. Hafif rampa olan toprak yolda bisikletçiler sıralanmış tepeye kadar.

6-34

Karşıma ulu bir meşe ağacı çıkıyor. Ağacı komple alabilmem için geri dönüp kadraja anca sığdırıyorum. Ağacın oralarda öndekilere yetişip onları geçiyorum üçer beşer.

6-36

DOÇEK öyle yollar seçmiş ki yol da denmez çünkü yol bitiyor. Normal düz bir arazide gitmeye başladık. Yani o kadar güzelliklerde pedal çeviriyoruz anlayın. Etraf çam ağaçları, patikadan gidiyoruz.

6-38

Güçmen kızı Mavie’nin hikayesi

II

Uzak memleçetlerden gelen 200 demiratlı, Kumandan Aakan, Kurmayları Nail, Faruk, Ayşe, Haluk, Ayhan, Selda, Aykut, kızçe Gülayşe Mert ve Mahmut aazır ve nazır kurdular çadırlarını.
Kosovali Urim yolun bilgesi, uzun saçlarını umuzlarına dükerek oturur çadırının ününe.
Bir terslik sezdi uzun uzun karanlıga bakarak.
Gözü ilişti kılavuz oduncu Sencer’in huzursuzluguna.
“Olacak bir hangi olaylar issederim” diye süylenir.
Sabah toplanır yük, sırtlanır çeyiz, Komutan Aakan, Klavuz Sencer önde yol alır,
kurmaylar aralara dağılır uzak memleçetlerden celen yolu bilmeyen aşk gönüllüsü demir atlıları kolaçan eder. Kosovali Urim Baba en sondan takipler kervanı.
Gelin Mavie koronakli demir atında sürerken yolunu yanık türküsünü söyler:

“Bir yigide bir sözüm var
Nasıl deyem ben turnalar
Güremedim aylar oldi
Güzlerim hep aglar oldi
Aramızda koca daglar
Manimiz oldi
Üremedim saclarimi
Belimi buldi
Keşan’a çıkamadım
Saroz’a atlayamadım
Dündüm durdum yar yolunda
Sana doymadım
Turnalari güğe saldim
Sana yolladım”

Manimiz oldi şarkısının videosu, kız söylüyor.

mavie1 ile urimbaba

Mavie’nın yanık sesi kılavuz Oduncu Sencer’e kadar gider. Sencer dertli derli geriye esen yele

“Bir cüzele bir süzüm var
Nasıl deyem ben turnalar
Saçlarının tellerinden
İnce beline dolaşam
İstey misın daglar aşam
Sana ulaşam
Alam seni yarim yapam
De bana paşam
Keşan’a çıkamadım
Saroz’a atlayamadım
Dündüm durdum yar yolunda
Sana doymadım
Turnalari güğe saldim
Sana yolladım”

Manimiz oldi şarkısının videosu, erkek söylüyor.

mavie2 ile urimbaba

Zengin çeyizi taşıyan, dertli göçmen gelini koruyan 200 Demir Atli daglari dolanır
Saroz’un serin akşamına kurarlar çadırlarını.
Kılavuz Sencer dagları bilir avucunun içi gibi amma elleriyle sevdicegini teslim edemez zalim kasapa. Derdini diyemez demir atlı kervana.
Üç gün üç gece dolandırır durur koca kervanı.
Bir yolunu bulup kaçıracaktır Mavie’sını.

Esma Eser Açıkgöz

( Hikayenin devamı var )

Bazı yerlere gideceğimiz yolu gösteren şirin işaretler görerek DOÇEK’in nasıl iyi organize olduklarını daha da iyi anlıyorum. Düz bir kaya dik olarak konulmuş. Üzerine sprey boya ile bisiklet ve sağa ok işareti ile boyanmış turuncu renkte.

3

Yol kıyısında ince dallar kesilip istif tapmışlar. Odunları yakından çekiyorum. Her biri değişik kalınlıkta, uçları kesik.

6-

Artık patikalarda ilerliyoruz resmen. Şu telefonlar yok mu, buralarda bile rahat yok, illa bakılacak. İzmir’den Yeşim Koşay telefonuna bakarken çam ormanı içinde resmini çekiyorum.

6-38-1

Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, bir de baktık ki yol bitmiş. Ne yapcez önümüz dere yatağı, karşısı dağ ve yol yok. Mecburen bisikletlerimizi sırtlayıp dereden karşıya geçiyoruz. Timukan’ın dediği gibi yerlerden geçiyorum ama beni hiç zorlamıyor, dikkatli bir şekilde yavaşça dere yatağını sorunsuz geçiyorum. Yalnız karşıda görünen bisiklet konvoyu pek iç açıcı bir yol olduğunu göstermiyor. Yol da değil ve bisikletleri iterek çıkıyorlar dik yokuşu.

6-39

Elbette ki bisikletimi sırtlamıyorum diğerleri gibi. Benim bagajım yüklü ve sırtlamama gerek duymuyorum. Sadece ittiriyorum bisikletim KUZ’u

6-40

Burası küçük bir dere yatağı, biraz dik. Bisiklete binemiyorsun, çünkü 200 bisikletli elinde patikadan bisikletini ittirerek çıkıyor.

6-41

Bisikleti yokuş yukarı ittirmek bizleri zorluyor, ara sıra nefeslerimizin normale döndürmek için kısa molalar vererek tırmanmaya devam ediyoruz. İzmit mi desem, Kocaeli mi desem ne desem Şehnaz Başaran Karabulut nefes nefese kalmış. Anlaşılan nabız biraz yüksek yüzündeki kızarıklıktan belli.

6-42

Gördüğünüz gibi saç baş dağılmış bir vaziyette tırmanıyorum inatçı keçiler gibi. Kan ter içinde kalsam bile yılmak yok. Her zaman bisikletim KUZ beni taşımayacak, ara sıra ben onu taşıyorum. Bunu severek yapıyorum, yaparken de düşünmeden edemiyorum bunları.

6-43

Ve nihayet dik patika biterek dağın zirvesine varıyoruz. Yolun en zor kısmını atlattık. Artık zirvede olduğumdan buradan sonra rahatça kamp yerine kadar gidebilirim. Düzlüğe çıkınca bisikletime binerek az ilerdeki yangın kulesine doğru gidiyorum.

6-43-1

Burası dağın zirvesi, zirvede yangın gözetleme kulesi var. Dört bir tarafı rahatça görebiliyoruz. DOÇEK  ekibi bize sürpriz hazırlamış. Soda, soğuk nescafe ve çokonat zorlu tırmanışımızda kaybettiğimiz enerjiyi bize geri veriyor. Yangın  kulesi bisikletliler tarafından işgal edilmiş durumda. Yangın kulesi, alt kat geniş, üst kat küçük bir yer.

6-44

Coşkun Öztürk arkadaşımız resmimi çekiyor. Zirveye çıkmamın verdiği mutluluk bir başka oluyor benim için. Bir de bisikletle olunca daha da fazla oluyor.

6-45

Karaman’dan Melih Aslan, birlikte bir hatıra resmi çekiliyoruz beraber. Burcu da bağdaş kurmuş soğuk nescafesini, çokonatını ve sodayı bir an önce midesine indirmeye çalışıyor. Ne de olsa bisikletini iterek buraya kadar tırmandı, enerjisi bitmiş bir vaziyette atıştırmaya başlıyor.

6-46

Bandırmadan Prizren’li hemşerim Aykut Celep ile resim çekiliyorum. Güçlü kuvvetli oluşu festivale katılan bisikletçilere güven duygusu veriyor. Yolda kalanlara yardım ederek, ite – kaka bir şekilde yolda bırakmadan ekibi götürüyor. Aynı zamanda konvoyun bıçkın delikanlisi.

6-47

Komutan Aakan ve bizler birer resim çekilelim dedik, böyle bir poz verdik. Hakan Eşme DOÇEK derneğinin başkanı, iyi bir bisiklet sever. Keşan Dağ Bisiklet Festivalini DOÇEK ekibi ile beraber düzenliyorlar. Harika bir organizasyon yapmışlar, DOÇEK ekibini yürekten kutlarım. Yalnız yel değirmeni formam olmadı ona yanarım. Geçen yıl katılamamıştım tura, sağlık olsun. Aykut, Hakan ve ben poz verdik kameraya.

6-48

Şu kızçe var ya şu kızçe, ortadaki bıcırık, ayın ondördü gibi olan. Hani Trakya güzeli. Çok güzel resim çeker, marifetlidir. Denklanşöre ne zaman basacağını bilir. ( Ona ben ügretmişimdir, az bilinen antik kentler turunda fırtınalı havada denize atlarken nerden resim çekilir, beni havada atlarken ne zaman nerde yakalayacaksın hepsini ügretmiştim o zaman. ) Bir de tatlı gülüşü festival boyunca hiç eksik olmadı. Bizlere hep gülümseyerek bakar, konuşur ve dinler. Bakın onda da değirmenli forma var. Biz Saroz körfezinin orfoz balığına kandık. Hakan, kızçe Ayşegül ve ben.

6-49

Bizlerin resim çektirdiğimizi gören gelerek hep beraber resim çektiriyoruz. Resim çekilirken veriyoruz coşkuyu. DOÇEK selamı ile birlikte.

6-50

Bu resmide Kızçe Ayşegül çekiyor, demiştim güzel çeker diye. Saçlarım rüzgara kapılmış halde beni çekiyor.

6-51

Hava kararmadan erkenden kamp yerine dönüyoruz. Ama kamp giriş yeri çok uzak 4km kadar olunca kapalı olan yerden girmeye çalışıyoruz. Orada duran bir kişi de bize engel olmaya çalışınca biraz tartışarak giriyoruz. Adam yasak hemşerim demekten helak olunca dayanacak gücü kalmıyor karşımızda. Neyse içeri girerek çadırların yanına vararak biraz dinleniyoruz. Yemek yememize daha var, bu gün de hiç kahve içmemiştim. İspirto ocağımı, cezve ve fincan takımını çıkararak kahve pişiriyorum. Günün yorgunluğunu böylece gidiyor üzerimden. Kahvenin ardından denize girip üzerimdeki tozu toprağı bırakarak iyice rahatlıyorum. Benim için harika bir tatile dönüşüyor bu festival. Yanımda iki kişi daha var. Piknik masasında oturmuş kahve içiyoruz. Yanımdakilerden birisinin ismi İzmir’den arkadaşım İbrahim.

6-52

Hep o beni çekecek değil ya ben de kızçeyi çekiyorum bir poz olsa da. Masalcı Esma, Ayşegül ve bir arkadaş poz veriyor piknik masasında.

6-55

Ve aldı sazı pardon makinasını eline kızçe benim bir kaç resmimi çekiyor deniz kıyısında. İlk önce veriyorum coşkuyu Saroz körfezine doğru. Hakan Eşme coşkusu oluyor bu. Arkam dönük halde, iki kolumu yana kaldırıp baş parmağım yukarıda DOÇEK coşkusunu veriyorum. Formada DOÇEK yazıyor.

6-56

Ardından kendi selamımı veriyorum, urimbaba selamı ; selam kalbimdekiler… Sol elim yukarıya doğru kalkmış, Sağ elim de kalbimin üzerinde.

6-57

Hani bu da profil resmi olur ya öyle çekiyor bu kızçe. En güzel pozumu yakalıyor böylece. Sağol kızçe Ayşegül. Yandan profil resmim, başımda buff, sakallarım uzamaya başlamış.

6-58

Yemekten sonra muhabbetler başlıyor. Yeni arkadaşlarla tanışıyorum. Edirne de öğrenci Emre Ata, Selim Karagözler, Emrah Güçlü. Bu arkadaşlarla Edirne’de buluşup kalacak yer ayarlayacaklar. Telefonlarını alarak defterime yazıyorum, Edirne’de irtibata geçeceğim. İzmir Menemenli Didar Akyıldız la tanışıyorum. Haliyle bunları ara sıra not defterime yazıyorum. İsimleri aklımda tutamıyorum çünkü. İyice tanıştığım arkadaşlarla piknik masasına oturmuş, birlikte poz veriyoruz kameraya.

6-60

Festivallerin gülleri Timukan, Esma ve Gülhan. Hepside harika dostlar, birlikte resim çekiliyoruz Saroz körfezin arkamızda. Akşam karanlığı çökmeye başladı, yemeği de yedik. Eee bundan sonrası ne olur?

6-59

Tabi ki eğlence; davul, klarnet ve keman gelerek bizlere veriyor coşkuyu, veriyor neşeyi. 9\8 ‘lik coşku herkesin kanını kaynatıyor. Oynamayan kalmadı, ortam gayet neşeli.

6-60-1

Ne kadar kurt varsa hepsini döküyoruz bu gece. Kızçe ile karşılıklı gübek atarız beeaaaa.

6-61

Neşe, eğlence gecenin ilerleyen saatlerine kadar gırla devam ediyor. Ben ortamı gençlere bırakarak çadırıma çekilip tatlı uykuya dalıyorum. Eğlencenin olduğu yerden epey uzakta olduğumdan gürültü duymuyorum.

Bu gün yaptığımız mesafe 32 km. Mesafe kısa olmasına karşı bazı yerlerde yürüyerek gitmemiz biraz yordu bizleri. Ama kamp alanına erken dönüp deniz ve duş yorgunluğu alıyor.

Yazıdaki resimlerin bazıları festivalde paylaşılan resimlerdir, arkadaşlara resimler için teşekkür ederim.

Aşağıda görünen harita DOÇEK’in resim olarak hazırladığı haritadır.

1479727_735809973115557_1901973355_n[1]

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 49 Kilometredir.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc