Etiket arşivi: silifke

Antalya Manavgat – Mersin Bisiklet Festivali 10. Gün

10 Ekim 2015 Cumartesi

10. Gün

Mersin Bisiklet Festivali 3. Gün

Taşucu Tekne Gezisi

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Biraz da serüvendi yaşamak

Belki yatkındı büyük yolculuklara

Ki serüvenler daima büyük aşklar

Ve büyük yolculuklarla başlar

Anıları aşkları ve bir kenti

Bırakıp gidebilirdi apansız

Apansız başlardı yolculuklar

Hangi saatinde olursa günün

Ve hep kar yağardı nedense

Durmadan kar yağardı yol boyunca

Ve nasılsa yok olup giderdi hüzün

Kent görünmez olunca arkada

Ne bir veda sözcüğü dökülürdü dudaklarından

Ne de dönüp bakardı geriye bir kez olsun

Ahmet Telli

 

Öne çıkan görsel, elimde kahve fincanı, teknede deniz manzarasında içiyorum keyifle Başımda mavi buff var.

Sonbaharın ilk günlerinde Akdeniz ikliminin etkisi değişik. Ege’nin yaz ortası durumunda, o yüzden havalar sıcak olunca örtünmenin de anlamı yok. Güzel bir günün ardından mutlu olarak uykuya dalmak, tatlı düşler görerek bütün hücrelerim yenileniyor sanki. Bu da Astım mağarasından ikinci hayata başlamamız doğrultusunda tazelendim sanki. Mutlu olarak uyumak kabusları düşlerime girmesine engel her zaman. Astım mağarasındaki korkunç yüzleri andıran taşlaşmış kayıp ruhları görmem bile uykumda rüyalarıma girmedi. Kabuslar hiç bir zaman da girmeyecek düşlerime. Mutlu olmayı öğrendikten sonra gerisi vız gelir tırıs gider. Benim yaşantım böyle sürüp gidecek. Bu günümün daha güzel olacağına inancım daha yüksek.

Son dakikalarda gördüğüm düşleri anımsayarak uyanıyorum henüz gün ağarmadan. Lavaboda elimi yüzümü yıkadıktan sonra hemen kahve takımımı ve kitabımı alarak deniz kıyısında tezgahı açtım. Kitabımdan bir kaç sayfayı okuyarak zaman geçirdim. Güneşin doğmasına yakın kahvemi pişiriyorum. Bu sabah daha çok bulut var dünküne göre.

Deniz kıyısında önüm deniz, küçük limanın dalgakıranların iki ucu yanda görünüyor. Limanın açık olan ağzında güneş tam deniz seviyesinin üstünde. küçük bir tekne az açıkta çapayı atmış sakince duruyor. Güneş deniz üstünde silik görünüyor.

Kahvemi içerken bulutların altından güneş hayal meyal kendini gösteriyor bana. Kısacık bir görüntü bile bana yetiyor. Ne yapalım durum bu, bulutları dağıtmama olanak yok. Belki yarın hava bulutsuz olur, umudumu yitirmedim, yarına saklıyorum.

Aynı manzara. Güneş deniz seviyesinden bir boy yukarı çıkmış bulutun altına girmeye çalışıyor.

Kahvaltının ardından yola çıkmak için hazırlıklara başladık. Bu gün tekne turu var, Silifke Taşucu iskelesine kadar ana yoldan gideceğiz.

Sundurmanın altından okaliptüs ağaçlarına bakıyorum. Sundurmanın üç tane borudan direği ve korkuluk olarak tek parça profilden yapılmış tek parça. Aşağıda istinat duvarları kademe kademe sahile doğru iniyor.

Ana yoldan giderken çekilecek resim deniz kıyısını çekiyorum sadece. Yol deniz ile buluştuğu yerlerde harika koyları görüyorum. Turkuaz mavi renk dinginlik veriyor bana.

Turkuaz mavi, yeşil renkli küçük bir koy. Kıyılar kayalık, kenarları karo plaka döşeli, düzgün yürüme yolu. Karşı kıyıda ağaçlar denizi daha da güzel gösteriyor.

Yolun bazı kısımları yapım çalışmalarından dolayı tek şerit olması bizler için araçlar tehlikeli. O yüzden tek sıra gidiyoruz bir süre. Taşucu’na vardık sonunda. Bizi güvercin heykeli karşılıyor. Güvercinler barışı simgelese de bu heykel bana değişik anlamlar verdi sanki. Kişinin yorumuna göre barış ya da barışı engeller nitelikte. El sanki barışa dur der gibi. Ya da güvercini yakalayıp avucunun içine almak ister gibi. Artık kendi yorumunuzu yaparsınız.

Kocaman bir kaidenin üzerinde kol, avucunda kanatları açık bir güvercin.

İskelede bisikletleri park edip tekneye biniyoruz. Bisikletleri kamyona yükleyip kamp alanına götürecekler. Yanıma bagaj çantalarımı alıyorum sadece. İçinde deniz şortum, havlu ve kahve takımı var. Tekneye binme işi bittikten sonra hareket başladı. Kıyıdan giderek uzaklaşıp kıyıyı görecek biçimde gidiyoruz hafif sallantı ile. Hava mükemmel, deniz az çalkantılı. Durum böyle olunca kahve yapılmaz mı? Yapılır elbette. Denizin iyot kokusu kahve kokusu ile birleşti. Kahve kokusunu duyan yanıma geldi kahve içmek için. Ben de hepsine yaptım dörder dörder. Kahve içmek bana bu kadar keyif vermemişti hiç.

Teknenin kıyısında masada oturuyorum, turkuaz mavi renkli buff başımda. Saçlarım buff  ucundan çıkmış, yandan çekilmiş resimde elimde kahve fincanı. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

Kahve keyfini yaptıktan sonra takımları toplayıp çantanın içine yerleştirdim. Tekne geniş ve büyük, oturacak masalar da çok. Masalarda üçer beşer oturmuş sohbet ediyorlar. Teknenin içini gezmeye başladım, hem selam veriyorum hem de resimlerini çekerek anılara kaydediyorum dijital olarak.

Teknenin üst tarafını ayakta tutan kalın direkler ortada iki yanda sıralı. Az ilerde alt kısma makine dairesine inen merdiven korkuluğu. Tavanda raflarda can yelekleri sıralanmış.

Tur teknelerinin vazgeçilmezi müzik. Müzik ise ne kadar yüksek perdede çalınmasına bağlı. Onun için kocaman hoparlörler konulmuş. Eğlence müzik ile yapıldığından oyun havaları ağırlıklı. Biraz disko, azıcık oryantal hareketli Arap müziği. Tur teknelerinin hemen hemen hepsinde var. 10. yıl marşı daha çok dönüşte iskeleye yakın hep birlikte 10. yıl marşını söylemek.

Üst güvertede kocaman bir hoparlörün üstüne birisi oturmuş ayağında terliklerle arkası dönük. Korkuluklara formalar asılmış, yerde ise ayakkabılar. Burada da kalın direkler üstü kapalı bölümü ayakta tutuyor.

Antalya bisiklet festivalini düzenleyen komite. Geçen hafta festivalde epey yorulmuşa benziyorlar. Bu tatil onlara iyi geldi sanki. Mersin festivalinden sonra Kıbrıs turu yapacaklarını söylediler. Hazır dinlenirken Kıbrıs tur programını detaylandırıyorlar.

Bunlar da diğer festival elemanları.

Kimisi orta uzun masaya oturup bisiklet ve donanım konusunda dertleşiyorlar. Arada turlar ve rotalar da konuşulmuyor değil. Geleceğin planları da şekilleniyor. Gerçi bu festival yılın son festivallerinden biri. Önümüz kış, festival ilk bahara kadar yapılmayacak. Planlar gelecek yıl için. Yani anlayacağınız muhabbet gırla gidiyor.

Herkes kendi havasında takılıyor.

Kimisi de suskun denizi dinliyor.

İzmir den arkadaşım Asuman Şen beni görünce ayağa kalkıp poz veriyor.

Üst güverteye çıktım, bir de ne göreyim! Titanik filmini çekiyorlar sanki. Filmin konusu rüzgara karşı durmak. Aşk maşk yok anlayacağınız. Monopol bir film.

Teknenin burnunda 3 metrelik kalın bir direk ileri doğru uzatılmış. Direği çelik halatlar tutuyor. Ortadaki ana direğe bağlı.. Zerrin ellerini açmış rüzgara karşı. Martı kuşu gibi uçacak sanki.

Geminin çatısında da oturulacak yerler var. Üzerinde yarı gölgelik tente var ama güneş bazı yerlerden oturanların üzerinde.

Üst güvertede insanlar oturmuş sohbet ediyor. Kaptan köşkünde kaptan dümeni elinde yol almaya çalışıyor.

Gemi kıyı boyunca gidiyor. Yalçın kayalar deniz kıyısına ulaşılması güç bir duvar gibi oluşmuş.

Akdeniz kıyısında pek ada olmaz Egedeki gibi. Kıtaların hareketinden dolayı Arap yarımadası plakası Anadolu’nun altına girdiğinden dağlar paralel yükselmesi nedeni ile kıyı şeridi dik yükselir. Onun için pek ada oluşacak dağ yükseltisi olmaz. Ender rastlanan adalardan birini görüyorum. O da kıyıya yakın.

Bilmediğimiz bir noktaya geldik ve tekne durdu. Demir atıldı, motorlar durunca sessizlik sardı. Motor gürültüsü rahatsız ediyormuş ta farkında değilim. Tekne durunca millet denize bıraktı kendini. Ben de şortumu giyip üst güverteye çıkarak oradan denize atlamayı deneyeceğim. Yukarı çıkınca epey yüksekte olduğumu gördüm. Neyse madem çıktım geri dönüş yok. Çivileme bıraktım kendimi denize kollarımı yana açarak. Denize çarpınca kollarımın altı sert darbe alarak biraz canımın yanmasına neden oldu. Demek ki yükseklerden atlarken hedef küçültmek gerek. Öyle kolları açmamak gerek, bunu öğrendim.

Denizde yüzenler, kimisi can yeleğini giymiş öyle yüzüyor. Can yelekleri turuncu renkte.

Kimisi de hem can yeleği hem de can simidi ile işi garantiye almış.

Denize giren girdi, girmeyen dinlenmeye devam etti. Yüzme bittikten sonra herkes tekneye binince dönüşe başladık. Bu arada öğle yemeği balık olarak yiyoruz. Yemek bittikten sonra müzik disko tarzı çalmaya başlayınca üst katta köpük partisi başladı. Başta başkan Zerrin olmak üzere diğerleri de çılgınlar gibi köpükle dans ederek eğlence had safhaya ulaştı.

Yerde köpükler beyaz ve dans edenler köpük içinde.

Dönüşte yine kıyıyı takip ediyor teknemiz.

Yol aldıkça kıyıda dağlar ve tepelerin manzarası sürekli değişmekte.

Dönüşte yorgunluk belirtileri görülmeye başlandı. Teknenin küçük dalgalarla yalpalaması ile beşik etkisi ile uyku bastırdı.  Dinlenmede şekerleme iyidir, uyku bastırınca fırsatı değerlendirenler çoktan dalıp gitmiş bile.

Kendine yer bulan iki seksen uzanmış uyuyor.

Geminin pervanesinin yarattığı köpüklü iz ardımızda kalıyor. Sanki denizde bir yol varmış gibi. O yol bildiğimiz yol değil. Kendi yolunu kendisi çiziyor kaptan. Ve o yol sadece yolu çizen gemiye ait, başkası  gidemez.

Teknenin arkasından köpüklü iz ardımız sıra.

Güneşin batışını tekne ile dönüş yolunda denk geldi. Ben de fırsatı kaçırmadan dağların ardında son ışıklarını izlemeye başladım. Denizin yüzeyinde sarı – bakır rengi karışımı ile yansıması bana mutluluk vererek yaşamımda güzel bir gün ışığı oldu.

Teknenin ahşap direkleri arasından bulutun altında dağın ucunda güneş batıyor.

Tekne iskeleye yanaştı, bizler indik ve hazır bekleyen belediye otobüslerine binerek kamp alanına geldik. Bisikletlerimiz kamyona yüklenip kamp alanına getirilip indirilmişti bile. Kendi bisikletimi bulup alınca arka jant tellerinden 4 tanesinin kopuk olduğunu gördüm. Eyvah ki eyvah, hadi bakalım ne olacak. Sele borusu içinde zincir sökmek için demire sardığım yedek jant tellerine bakıyorum 3 tane var. Yedek jant tellerini değiştiriyorum. Antalyalı arkadaşım Gökay Terzi, nam-ı diğer Android, Latince ismi ; Vulpes Vulpes. Türkçesi ; Kızıl Tilki. Varsa onda vardır diyerek Gökay’ı buluyorum. Onda da benim jant telinden 5 milim kısa, 5 milim uzun var. Artık yapacak bir şey olmadığından uzun olanını alıp takıyorum. Somunu sonuna kadar sıktığım halde tel gergin değil. Ayrıca somun ucundan da tel biraz çıkıntılık yapıyor. İç lastiği delmesin diye kalın zımpara kesip bantlıyorum ve lastiği şişirip olduğu kadar jant ayarını yaptım.

Jant tamiri epey oyalamıştı ama yapmam gerekti. İşim bittikten sonra aşağıda toplanan arkadaşların yanına giderek aralarına katılarak Aydan Çelik kendi kitabını imzalamalarını izliyorum. Devrim yanında nakit parası olmadığından kitabı almak istiyor ama benden borç almadı. Ona biraz kızdım doğrusu. Zorla verecek halim yok ki!

Aydan Çelik yanında imzalı kitabını elinde tutan Devrim ve ben uzun saçlarımla poz veriyoruz kameraya.

Neyse muhabbet, imza derken gece ağır basınca etraf yavaş yavaş dağılıp azalmaya başlayınca uykuyu kaçırmadan gidip çadırımda yatıyorum. Tekne, güneş ve deniz yormuştu ama güzel bir gün yaşadım. O yeter bana.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 43 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

 

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 23. Gün

7 Haziran 2015 Pazar

23. Gün

Evsin – Silifke – Mersin

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(Resimlerin bir kısmı Ferdi Kızıl’a aittir)

 

evet evet

doğrusu bilmiyorum

dalıp dalıp gidiyorum böyle

dalıp gidiyorum ve dalgınlığımda bir kent

bir duvar, bir de sen, duruşunda güz özellikleri

dostlar, bütün dostlar içerde.

Edip Cansever

 

Öne çıkan görsel, seyrek ağaçlarla kaplı yamaç. Neredeyse çıplak bir dağ, yol dağa doğru kıvrımlı çıkıyor. Yokuşun başında bisikletli.

IMG_0096

Ormanın içinde, derin bir uyku ile anca toparlanabildim. Dile kolay 3 haftadır yollardayım ve yorgunluk belirtileri baş göstermeye başladı. Gerçi çizdiğim rotanın da etkisi var gibi. Toros dağlarını 3 defa aştık, daha önce de Aydın dağlarının uzantılarını aşmıştık. Gerçi sabah uyandığımda dinlenmiş olarak uyandım, kendimi iyi hissediyorum. Güneş buralarda daha erken doğuyor o yüzden güneşin doğuşunu bu gün kaçırdım. Gerçi ormanın içinde güneşi pek göremedim, çadırımın içinden karşı dağlara vuran ışığı anca görebildim. Bu bile bana yeter. Çadırımın içinden çap ağaçları ve karayolu görünüyor.

20150610_061037_HDR

Orman yolunda kamp yaptığımız yer. Arabaların görmesi imkansız. Gece de orman hayvanları rahatsız etmedi bizleri. Kalkar kalkmaz kahvaltı hazırlıklarına başladık. Fazla suyumuz yok, idareli kullanmak gerek diye çayı birer bardaklık demledim. Ne güzel orman kahvaltısı yapmak kuş cıvıltıları sesleriyle. Hem de bedava. Toprak orman yolunda çadırlarımız ve bisikletlerimiz.

20150610_061934

Kahvaltı bittikten sonra toplanıp eşyaları bisikletlere yükledik. Kahvaltılık malzemelerinin çoğu bende olduğundan Ferdimen benden önce hazır hale gelip toplanmış durumda beni bekliyor. Kahvaltılıkları hemen toparlayıp kıytırığa yerleştiriyorum. Çöpleri de bir naylon torba içine dünkü ağaca astığımız çöplerle birlikte yanımıza alıyoruz. Yolda çöp tenekesine atarız. Orman bizi ağırladı, bağrına bastı bu gece. Bunun karşılığı ormana çöp bırakmamak. Ferdimen beni çekiyor, kıytırığa eşyaları yüklerken.

IMG_0001

Ermenek nehrinin 2. baraj göleti Cezende barajı manzarası ile güzel bir manzara izliyorum. Göletin kıyıları kıvrımlı, yamaç ve kayalık zirveler.

20150610_082802

Dün akşam bir kısmını çıktığımız 10 Kilometrelik yokuşun geri kalanını çıkmaya başladık sonunda. KUZ ve kıytırık çekilmeyi hak ediyor.

20150610_083000

Karaman il sınırını geçiyoruz. Tabela ile beni sınırı geçerken, Ferdimen beni çekiyor. Bu sınırda pasaport kontrol edilmiyor. Ne güzel, keşke tüm Dünyada böyle olsa!

IMG_0025

Yeni bir ildeyiz; Mersin. Ta buralara kadar kendi gücümüzle zorlu dağları aşarak gelmenin gururu ile bir resim çekiliyorum Ferdi ile. Elbette bisikletlerimiz de kareye giriyor. En çok ta bisikletlerimiz hak etti.

IMG_0026

Resim çekmekten cep telefonumun şarjı iyice azaldı. Ormanda priz olmayınca şarja takamadık. Cep telefonum aparata tutturulmuş. Gidon ile birlikte Ferdimen çekiyor.

IMG_0027

Kıytırığın üstüne de güneş panelini bağladım. Kablosu da uzun olunca öne kadar gidiyor. Hazırda güneş te var nasıl olsa. Güneşten cep telefonumu şarj etmeye başladım.

IMG_0028

Uzaklarda Ermenek ve Göksu nehrinin suladığı ova görünüyor. Demek ki iniş uzun olacak gibi.

20150610_090232

Torosların kayalıkları da bizi bırakmıyor tepelerde.

20150610_090237

Yol kayalıkların dibinde gidiyor paralel olarak.

20150610_090606

İşte beklenen an geldi; uzun bir iniş olacağını biliyordum. Köylülerin yokuşlardan pek haberi yok, sadece iniş akıllarında kalmış. 12 Kilometre %7 eğim ile ineceğiz pedal çevirmeden. Tabelalar öyle gösteriyor. Bu inişin bir kısmı eğimi fazla olan yer. Toplam 20 Kilometre civarı sadece iniş olacak.

20150610_090951

Hani derler ya “Leyleği havada görmek” le gezersin diye. Biz zaten hep geziyoruz, şimdiye kadar bir çok leylek gördüm yollarda buraya kadar. Leylek kanatlarını açmış kendine yiyecek bulacağı alanları tarıyor gökyüzünde. Havada uçan leyleği ancak bu kadar görüntüleyebildim.

20150610_101214

Kendimizi yokuş aşağı bırakıyoruz. Hiç pedal çevirmeden hızlıca indik. Telefonumda şarjda ve çekilecek resim olmayınca durmamız anca Evren köyünde oldu. Uzun ve güzel bir iniş oldu. Evlen köyünde çay molası verdik. Hazır durmuşken öğlen yemeği gibi bir kahvaltı ile karnımızı iyice doyurduk. Çeşmeden şişeleri doldurup tazeliyoruz. Kahvede sadece köyün ihtiyarları var. Gençlerin ve köylülerin işi çok anlaşılan. Bu arada gideceğimiz rotayı cep telefonundaki haritada belirlemeye çalıştık. Bendeki yol  haritasında Silifke’ye hedef gösterince kestirme bir yoldan işaretledi. Mut ilçesinden giden normal yoldan gidersek 35 Kilometre tutuyor. Kestirmeden 17 Kilometre civarı. Yol tarifi de otomobil yolunu çizdiğine göre Mut ilçesine gitmeden yolu epey kısaltmak iyi olur. Bu akşam Silifke de olmamız gerek. Rota izleme programı çalışır durumda bırakıp çizdiği yolu takip ediyoruz. Ermenek nehrinin üzerindeki köprüden geçerken durup bir resim çekiyorum.

20150610_103847

Kırıkkavak köyünün içinden geçiyoruz, köy yolu pek ahım şahım bir yol değil. Bakımsız, bozuk, taşlı. Bisikletle gidilmesi zor, neyse yapacak bir şey yok köyden çıkasıya kadar idare edeceğiz. Taşlı yolu ve köy evlerini çekiyorum.

20150610_104615

Yol böyle dere yatağında gider gibi uzayıp gidiyor taşlı, topraklı.

20150610_105743

Derenin içinden koca çakıl taşları ile beraber getirilip yola serilmiş. Gitmenin zor olduğu şartlarda böbreklerde taşların hepsi kırıldı. Bütün iç organlar birbirine karışmış durumda. Girdiğimize pişman olduk bu yola. Saatte 5 Km/h ile gidebiliyorum. Daha fazla hız yapmanın olanağı yok. Taşlar bisikleti zıplatıyor resmen. Üzerinde de beni hoplatıyor. Bisikletin dağılmadığına şükrediyorum. Bakalım yol ne kadar sürecek? Ferdimen beni arkamdan çekiyor.

IMG_0086

Kimi yerde tarlalarda buğdaylar sararmış biçerdöveri bekliyor.

20150610_112503

Bazı tarlalara girmiş bile biçer döver. Saman balyaları tarlanın içinde serilmiş.

20150610_114854

Ormancılar çam ağaçları dikerek araziyi ağaçlandırmaya başlamışlar. Toprak yol, seyrek dikilmiş ağaçlar yamaçta. Karşıda çıplak dağ. Ben yokuşun başında çıkmaya başladım. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_0096

KUZ ve kıytırık bu dere yatağına benzeyen yolda toz toprak içinde yılmadan ve dağılmadan direniyor. Ben de çekiyorum onları.

20150610_122832

Engebeli arazide açılmış bu yol inişli çıkışlı, kimi yerde çam ormanları, kimi yerde tarlalar gözüme çarpıyor.

20150610_123701

Kayısı bahçelerine gelince biraz durup karışmış olan iç organların dağılımını düzenliyorum. Yeni olgunlaşmaya başlamış kayısılar da yenmeyi bekliyor. Yol hakkı olan kısmını alıp bir kaç tane yiyerek bahçe sahibine dualarımızı ederek teşekkür ediyoruz. Kayasıları yakından çekiyorum. Yeşil yapraklar arasında gizlenmiş kayasılar.

20150610_132527

Neyse bana çok uzun bir zaman gibi gelen dere taşları ile döşenmiş yoldan asfalta çıkarak kurtuluyoruz. Bisiklet için çok kötü bir yol, girilmemesi gerek. Hem hızı çok düşürüyor hem de yolda dağılıyorsun. Yolu çok kısaltıyor olsa da normal yoldan gitmekle aynı zamanı yaparsın. Bana öyle geldi. Belki de daha önce biter yol. Biçilmeyi bekleyen buğday tarlası iyice sararmış.

20150610_132623

Ermenek nehri Göksu nehri ile birleşmiş yukarılarda. Şimdi Göksu olarak akıp gidiyor. Biz de köprüden geçerek Köselerli köyünde ana yola çıkıyoruz. Nehir yatağını köprüden çekiyorum. Burası yukarı taraf.

20150610_133602

Burası da aşağı taraf.

20150610_133610

Bir süre kıvrıla kıvrıla akan Göksu nehri ile birlikte gidiyoruz. Yolun kıvrımları da nehrin akışına göre yapılmış.

20150610_145905

Nehrin dağlardan getirdiği toprakla verimli bir ova meydana getirerek bereketini insanlara sunmuş. Saatlerce dere yatağında gider gibi taşlı yolda gitmenin acısını uzayıp giden yolda çıkarıyoruz. Bastıkça basıyoruz düz ovanın düz yolunda. Nasıl olsa tabelaya göre sollama yasağı bitmiş. Yolda araba olsa sollayacağız.

20150610_152822

Kurtsuyu köprüsü üzerinde bir resim çekiyorum. Bir zamanlar bu dereden kurtlar gelip su içiyormuş ama insanlar kurtları katlederek yok ettiklerinden artık kurtlar dereden su içemiyorlar. Sadece adı kalmış kurtsuyu olarak.

20150610_161112

Kurtsuyu deresi o kadar bereketli ki geldiği vadiden itibaren etrafı yeşil bitki örtüsü bırakmış. Bahçelerde bereket bolluk göze çarpıyor.

20150610_161203

Kurtsuyu deresini geçtikten sonra bir kavşakta bir çok kamyon, tır toplanmış olarak kasalarla kayısı taşıyıp yüklüyorlardı. Burası kayısı pazarı olduğunu sorunca öğrendim. Toptancılar kamyonlarla gelip artık nasıl pazarlık yapıyorlarsa ürünü alıp gidiyorlar. Ticaretin olduğu yerde pek ikram olmuyor. Kimse al bu da yolcu hakkı demedi bir kaç kayısı ye diye. Zaten isteyemem böyle yerlerden, ağaçtan taze taze koparmak varken. Kamyonların aralarında geçip yoluma devam ediyorum. Yol birden bire duble yola dönüştü. Tırmanmanın başladığını gösteren uyarı levhasında 13 Kilometre yazdığını görünce eyvah dedim. Eyvah ki eyvah. Şimdiye kadar gördüğüm en uzun tırmanış yazan levha. Neyse ki tabelanın yanına gelince iki rakamın arasında bir nokta olduğunu görünce içime su serpildi 1.3 Kilometre. 13 Kilometre gerçekten çekilir, çıkılır gibi değil. 1300 metre o kadar uzun değil ve 1. vitese takıp ağır ağır çıkmaya başladım. Yokuşun sonunda Ferdi beni otobüs durağında beklerken buldum. Sanki otobüs bekler gibi. Beklediği yerde çeşmesi ve çay içilen bir kahve durağı. Kapalı bir kamyonetin sürücüsü ile konuşmuş. Bizi Silifke’ye atar mısın demiş, o da atarım deyince bana sormak için beklemişler. Ben de yanlarına gelince sordular ne diyorsun diye. Ferdi’nin arka aktarıcısında sorun olduğunu biliyorum ve yüksek viteste bisikleti kullanmak epey yormuştu. Yolda bunu görüyorum, bir şey de yapamadık sorun için. Bana da hissettirmemeye çalışıyor yorulduğunu. Önümüzde 45 Kilometre gibi bir yol kaldı. Ben de fazla uzatmadan teklifini kabul ediyorum. Hal böyle olunca şöfer hemen arka kapıları açarak bisikletleri yüklemeye başladık. Kamyonetin kapalı kasası var.

IMG_0131

Kıytırığı KUZ dan ayırıp içi boş olan kamyonetin içine yerleştirmeye başladık. Kıytırık ve Ferdimen’in bisikleti kasada yatıyor.

IMG_0132

Bisikletleri yatık olarak yerleştirdik ve hazırız yola çıkmaya.

IMG_0133

Kamyonetin şöfer mahalline oturup yola çıktık. Araç olunca yol hızla akıp gidiyor. Yola çıkarken Feyyaz dostumu arayıp Silifke’ye doğru gelmesini söyledim. Artık buluşma zamanı gelmek üzere. Biz Feyyaz dan önce varacağız gibi. Elçek ile üçümüzü yandan çekiyorum.

20150610_171515_HDR

Bizi Silifke’ye kadar getiren şöfer arkadaşın eşi otelde çalışıyor. Otel de garajın oralarda. Feyyaz’a garaja gelmesini söyledim. İsmini alamadığım şöfer arkadaşın tatlı mı tatlı, şirin bir kızı var. Babasını da çok sevdiği belli hemen kucağında yerini alıyor. Otelin lobisinde Feyyaz’ın gelmesini beklerken ne içersiniz diye teklif edince ben de size kahve yapayım diyerek kahve pişirip sunuyorum.  Şöfer arkadaşı kızı kucağında çekiyorum.

 

20150610_180956

Bir süre bekledikten sonra Feyyaz “Dost” ile geldi. Lobide birer çay içtikten sonra fazla zaman geçirmeden bisikletleri ve eşyaları arabanın içine yerleştirmeye başladık. Bisikletlerin ön ve arka tekerleklerini söküp arka bagaja sığdırdık. Kıytırık ve bagaj çantalarını da arka koltuğa rahatça yerleştirdik. Dost geniş yürekli hepimize yeri var. Ferdimen bizi çekiyor.

IMG_0150

Özlemişim dostumu, uzun süredir görüşmedik. Hasretliği yok ettik kısa sürede. Sadece anlatacaklarımız var. Yaşadıklarımız hikayeler dağlarda saklı. Ferdimen Dost’un yanında bizi çekiyor.

IMG_0152

Sadece Ferdi’nin oturacağı yer kaldı arka koltukta. İkimizin eşyaları da amma çokmuş. Çantalarla dolmuş arabanın içini Ferdimen çekiyor.

IMG_0153

Yolcu Kavuşuğu

Kavgasız bakışlar ile geldi

O uzun saçlı,

güzel

adamlar.

İçimden

Şarkılar

Taştı

Özlemin giderilişi,

Yeni yolculuklara düşmek

heyecanı,

Kahve kokularına karıştı,

Küçük, çiçekli,

balkonumuzda…

Feyyaz Alaçam

Güneşten yanmış yüzümüzle kavuşmanın gülümsemesi beliriveriyor. Feyyaz’ın kolları bizden uzun olduğu için, üçümüzü elçek ile çekiyor.

20150610_192324_HDR

Ferdimen de tripod ile bizi kucaklayan dost ile birlikte resmediyor.

IMG_0155

Henüz akşam olmadan yola çıktık. Dost bizi sakince Mersin’e doğru götürmekte. Anlatılacaklar başlandı anlatılmaya, gözümüzü yoldan ayırmadan. Ferdimen arka koltuktan bizi çekiyor.

IMG_0156

Mersin’e pek te uzak olmayan Kızkalesi’ni görmek için daha yakına, sahile geldik. Güneş battı, akşam karanlığı çökmek üzere. İçki içen serseriler sahili neredeyse işgal etmek üzere olduğundan, fazla durmaya gerek yok diyerek, güzel akşam manzarasından sadece bir resim çekerek ayrıldık. Denizde küçük kayalıklar önümüzde. Kızkalesi biraz açıkta.

20150610_195248

Feyyaz’ın oturduğu siteye gelip apartman altındaki park yerinde eşyaları indiriyoruz birer birer.

IMG_0158

Ardından eşyaları eve çıkarıp balkona yerleştirdik. Sadece gerekli olan eşyaları yanımıza aldık. Sıcak bir duşun ardından ev halkı ile tanışma zamanı diyerek Feyyaz’ın Annesi, Babası, Kardeşi ve kız arkadaşı Gökçe ile tanıştık. Geldiğimizde leş gibi ter kokuyorduk. Duş almadan tanışmak istememiştim. Feyyaz’ın annesi bize yemek hazırlamış, hep beraber sohbet ederek yemeğimizi yedik. Kahveler her zaman olduğu gibi benden diyerek kahve takımını çıkarıp pişiriyorum cezvede.  Sohbet ilerlerken çaylar da içildi sıcak, demli.

Hedefe ulaşmak çok güzel ve mutluyum. Yolum uzun olsa da ucunda bir “Dost” olunca çekmeye değer. Benim için değerli yanı buraya kadar kendi gücümle gelebilmek. Aydın dağları ve Toros dağlarını üç kez aştıktan sonra hedefe varmam yeni dostlar edinmeme neden oldu. Düşünsenize hazinem çoğaldı, giderek te çoğalmakta. Heybelerim hepsini almaya yeter, daha da çok yer var hazine alacak.

Bu gün yaptığımız yol 62 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 22. Gün

9 Haziran 2015 Salı

22. Gün

Civler – Ermenek – Evsin

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(Resimlerin bir kısmı Ferdi Kızıl’a aittir)

 

Bir şey bilmiyorum – dedi – bir şeyim yok, bir şey değilim

buradaysam, dünyanın içinde, çakılmış bir büyük kanatla göğsüme,

o’dur öğrendiğim tek sözcük, söyler ağlarım-

onu tanıyorum, onunla varım, onu haykırırım rüzgâra-

uykusuz ıssız gecelerde öldürenlerin öğrettikleri

onca taşın taşlanmanın altında – yalnız bir sözcük:

Özgürlük, Özgürlük, Özgürlük.

Yannis Ritsos

 

Öne çıkan görsel, Ferdimen ile, sırtımız dönük oturmuşuz. Manzarayı izliyoruz. Karşımızda masa biçiminde kayalık dağlar var.

IMG_0150

Kiraz bahçesinde uyumanın rahatlığını hiç yaşadınız mı? Ben yaşadım, yeşil yaprakların hafif esen rüzgarda çıkardıkları hışırtılar. Sabaha kadar doğal müzik çalıyormuş gibi huzur içinde uyudum. Gün doğmadan uykuya doymuş olarak kalkıyorum huzur içinde. Güneşin doğuşunu kaçırmamak gerek. Kiraz dalları arasında olsa da güneşin muhteşem doğuşu bana güne iyi başlamama neden oluyor. Kiraz dalları arasından Güneş parıldıyor. Çadırlar ağaçların altında.

20150609_065407

Eldeki kahvaltılık malzeme ile kiraz bahçesinde kır kahvaltısını ücret ödemeden yapıyoruz. Biz kahvaltıyı yaparken sabah yağan çiğ tanelerinin çadırlar üzerinde Güneş altında kurumaya bıraktık. Kahvaltıyı yapasıya kadar kurudu bile ıslak olan çadırlar. Acele etmeden, eşyaları toparlayıp bisikletlere yükleyerek yola çıkmaya hazırız artık. Bahçede kaldık ama bir tane bile çöp yada artık bırakmadan nasıl bulduysak öyle bırakıyoruz bahçeyi. Ferdimen kendi bisikletini çekiyor kiraza dayalı olarak., çadırı yerde serili.

IMG_0001

Gece görmemişiz yakınımızdaki kayaları ve mağaraları. Bilseydik mağaralarda kalabilirdik geceleyin. Şimdiye kadar mağarada hiç kalmadım. Benim için bir tecrübe olabilirdi. Kayalıklarda üç mağara görünüyor.

20150609_075452

Sabah sabah pedal çevirmeden inişe geçmek gibisi yok. Bakalım ne kadar ve nereye kadar ineceğiz. Tabi ki kendimi dünkü gibi salmıyorum, dikkatli inmekteyim. Hem sonra yüksekte olduğumuzdan manzaranın tadını çıkarmak gerek. Geriye dönüp baktığımda indiğim yokuşun eğimini görebilirsiniz.

20150609_075455

Ufkum geniş, manzara alabildiğine uzayıp gitmiş. Böyle yerleri kaçırmamam gerek.

20150609_075646

Aşağımızda Tepebaşı köyü, küçük. Yukarıdan izlemesi güzel.

IMG_0019

Köyün içinden geçiyoruz, kahvede oturup çay içmek için. Köyün iç yolları henüz toprak. Ya muhtar çalışmıyor ya da sorumlu belediye gereken yardımı yapmıyor. Yazın toz toprak, kışın ise çamurdan kurtulamıyordur köy halkı.

IMG_0025

Ferdimen Tepebaşı köyünün tabelasını girişte çekmiş. Ben de önde tıngır mıngır gidiyorum.

IMG_0024

Ermenek kasabasına 3o Kilometre kalmış diyor tabela, ama yol bana tabelalarda yazanlara inanmamayı öğretti. Neyle ölçüm yapıyorlarsa, gelişi güzel konulmuş tabelalar, hiç bir zaman doğruyu söylemiyor. Bu Kilometreler arabalar için önemli değil. Gaza basıp gidiyorlar yorulmadan. Ama bisikletliler için gerçeği yansıtmayan bu rakamlar önemli. Çünkü kendi gücümüzle gidiyoruz, kaslarımızın besinlerden aldığı enerji ile.

20150609_075648

Yaklaşık olarak 20 Kilometreyi fazla pedal çevirmeden bir çırpıda indikten sonra yine tırmanış başladı. Ama ne tırmanış, yokuş yetmez gibi sıcaktan eriyen asfalt ile birlikte. Asfaltın ortasından gitmenin imkanı yok. Tekerlekler zift içinde çakılır kalırsın. Ben de toprak kısma yakın yerden fazla zifte bulaşmadan yavaş yavaş tırmanıyorum. Ara sıra zifte girmek zorunda kalınca tekerleğe yapışan zift pek kolay çıkmıyor. Bir de yolda ne kadar küçük taş varsa toplayıp lastik taşla kaplanıyor. Taşlı lastikle gitmek te zor, bakalım ne kadar sürecek bu durum. Bazı yerde bisikletten inip yürüyerek gitmek zorunda kalıyorum. Ayakkabı tabanları da ziftleniyor biraz, yürürken yere yapışıyor ara sıra. Bir de taşlar da yapışıyor tabana…

20150609_094900

Güneyyurt köyüne geldik, radar uyarısı bizi ilgilendirmiyor. Yokuş çıktığımızdan hızımız düşük. Zaman zaman 5 Km/h hızda gidiyoruz. Eriyen asfalta bulaşmadan kıyıdan kıyıdan. Hızımız radara uygun değil. Tabelayı bisikletimle birlikte çekiyorum.

20150609_110306

Hani derler ya “Demokrasilerde çareler tükenmez!” diye. İşte bunu görüyoruz güneş ısınlarının dik vurduğu asfaltta. Eriyen zift artık iyice akmaya başladığında karayolları pratik çözüm bulmuş. Kamyondan tozlu mıcırı kürekle erimiş zift üzerine serpiştirip eriyen asfalt için çözüm bulmuş. Sanki kökten sorunu çözer gibi. Olan işçilere oluyor, işçiler de dediğim taşeron işçiler. Bu sıcakta kamyonun üstünde toz bir yandan sıcak bir yandan bir yandan da ziftin yapışkanlığı. Aldıkları ücret yaptığı işe göre çok düşük. Masa başında klima ile serinleyen “Aydın!” mühendislerimiz ise asfalt burada neden eriyor, çözümü ne diye araştırmıyorlar. Zaten amirleri de çalışmalarını sanki istemiyorlar gibi. Al maaşını işe karışma, bu günü kürekle tozlu mıcır ile atlatalım, yarın Allah kerim. Düzen böyle maalesef…. Ferdimen’i yokuş çıkarken, asfaltın kıyısında çekiyorum.

20150609_110312

Güneyyurt köyünde kısa bir mola verdik. Mola verdiğimiz yerde koca bir çınar ağacı, içi oyulmuş. Oyulmakla kalmamış yakmaya bile çalışmışlar ama ağaç direnmiş, yakamamışlar. Tonlarca ağacı ve dalları taşıyan sadece gövdenin kenarları. İnsanlar ne acayip bir mahluk anlaşılır gibi değil. Ağacın geniş gövdesinin etrafına oturma yeri yapılmış çepeçevre. Oyuk ta bir mağara girişi gibi. İçine girilebilir. Bisikletim KUZ ve kıytırık solda park etmiş durumda.

20150609_113357

Ermenek baraj göletinin başlangıç yerini görmeye başladım. Göletten bayağı yukarılardayız.

20150609_115402

Beyaz bulutlara doğru tırmanmaktayız, kocaman bir bayrak ve direğine doğru.

20150609_120007

Bayrağın yanına gelince rüzgar hafif te olsa kocaman Türk bayrağı bizi selamlıyor. KUZ ve kıytırık ta saygı duruşunda bulunuyor şanlı bayrağımıza.

20150609_121141

Baraj göleti giderek belirginleşmeye başladı.

20150609_121711

Görünen o ki tırmanışlar bitmek bilmeyecek gibi. Ama görünüşe aldanmamak gerek, burası da aşılır. Sadece biraz sabır ve azim yeter çıkmaya. Sol tarafta kayalık dağ var.

20150609_123139

Koca bir kaya kütlesi dibinde gidiyoruz. Kaya kütlesi de öyle küçük görünmüyor. Kilometrelerce uzayıp gidiyor. Toros dağlarının ikinci sıra dağları.

20150609_124659

Yani anlayacağınız dağların yamacındaki yolda gidiyoruz. Bir taraf yalçın kayalık diğer taraf uçurum ve dibinde daha önce akan nehir baraj göletine dönüşmüş durumda.

20150609_124705

Bayağı büyük ve uzun bir baraj göleti ile manzaramız sürekli değişerek uzayıp gidiyor.

20150609_125408

Dağın zirvesi dikine kayalık ve çıkması olanaksız gibi. Aşağıda dört tane blok apartman inşaatı yapılıyor.

20150609_125411

Her daim manzara hem yukarıda hem de aşağıda değiştiğinden habire resim çekmek için duruyorum. Yol da çıkış olduğu için arada resim bahanesi ile dinlenmek gerek değil mi? Ben de öyle yapıyorum, yani dinleniyorum.

20150609_130953

Ve Ermenek ilçesine sonunda vardık. Gerçi o kadar kalabalık bir kasaba değil. Nüfus olarak sakin bir kasaba. İş, aş için büyük şehirlere göç vermiş zamanla. Bisikletlerimiz ile tabela önünde çekiliyoruz. Tabelada; Ermenek, Nüfus: 11300 yazıyor.

IMG_0059

Kasabadan önce petrol istasyonunda benden önce gelen Ferdi beni bekliyordu. Yokuş tırmanmaktan terlediğimden üzerimi çıkarmış bulunmaktayım. Geldiğimde beni öylece çekiyor. Burada soğuk birer dondurma ile hem pistonları soğuttuk hem de dinlendik. Ferdimen de bana benzinci ile yaptığı konuşmada söylenen sözleri söyledi. “Kendine bu kadar eziyet ediyorsun, öbür dünyada hesabını nasıl vereceksin?” diye söylemiş benzinci. Benzinci de bunu söylerken sigara ağzında olduğundan Ferdimen de ona “Asıl sen sigara içerek ciğerlerine verdiğin zararın hesabını nasıl vereceksin onu düşün” diyerek yapıştırmış cevabı. Ferdimen akıllı adam hiç lafın altında kalır mı? İnsanlar neler düşünüyor, şimdiye kadar hiç bir spor, kültür faaliyeti ya da sosyal sorumluk almamış, doğru dürüst kitap bile okumadan hesap sormayı kendine hak görüyor. Hem bilincinde olmadığı bir durum da var ortada. Burası benzinlik ve sigara içerek ne kadar bir tehlike içinde olduğunun farkında bile değil. Benzinin buharı bile alev alan bir yakıt. Böylelerine nasıl anlatacaksın ki?

IMG_0054

Neyse dondurmaları yedikten sonra kaya manzarası ile baş başa kalarak yolumuza devam ediyoruz. Kayalar sabır taşı, insanların dertlerine sabır gösterirler. Hele bizim gibi yolcuları daha iyi anlayabilir. Yolcu negatif enerji taşımadıkları için dertleri yoktur ve taşlar yolcunun dertleri olmadığı için sabır göstermek durumunda kalmaz. O yüzden taşlara zarar vermez yolcular. Doğdukları yerde ölenler böyle için insanlara dayanmak zorunda kalan taşlar sabredemez ve durmadan çatlar dururlar.

20150609_135337

Sonunda zirveye ulaştık.

20150609_135341

Kasabaya giriş yapıyoruz sonunda. Ermenek dar bir alanda yukarı aşağı pek genişleyememiş. Kasaba uzunlamasına yayılmış, pek te genişlemeye uygun bir arazi yapısına sahip değil.

20150609_135655

İlçede eskiyi andıran kerpiç evler de hala duruyor. İşin ilginç yanı betonarme binadaki borudan su falan geçmiyor. Adam kim bilir nereden aldıysa! boruyu kolon olarak kullanıp beton dökmüş. Hazır kalıp ama biraz pahalı bence! Belki de para vermemiştir? Kim bilir…

20150609_135857

Ermenek, Karaman iline bağlı bir ilçedir. Kentin tarihteki adı Yunanca: Γερμανικόπολις Germenikopolis`tir. Kimi zamanlarda Ermenak (yükseklerde yaşayan yiğit insanların ülkesi) olarak da anılan ilçe, Karamanoğulları Beyliği’ne başkentlik de yapmış olan ve nüfusunu Avşar Türkmenlerin oluşturduğu önemli bir yerleşim iken, bu beyliğin yıkılması ve ardından gelen Osmanlı dönemiyle birlikte, Adana Eyaleti’ne bağlı İçel Sancağı’nın “Paşa Hassı” olarak yönetilmiştir. 1845 Yılında Konya Eyaleti’ne bağlı sancak merkezi olmuş, 1910 yılında ilçe yapılmış, önce Konya’ya sonra Mersin’e bağlanmıştır. Cumhuriyetin ilanı ile beraber yeniden Konya’ya bağlanmış, 1989’da Karaman’ın il olmasıyla Karaman’a bağlanmıştır.

Dünyanın önemli mağaralarından biri olan Maraspoli’yi de içinde bulunduran ilçe, denizden oldukça yüksekte Göksu nehri kıyısında yerleşmiştir.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ermenek

Ermenek ana caddesi.

20150609_140106

Kasabanın merkezine doğru meraklı gözlerin bakışları altında ağır ağır gidiyoruz. Karnımız acıktı, yemek yenecek bir yer de bakınarak giderken bir lokanta görünce hemen durup içeri girdik. Bütçemize göre en uygunu Kuru – Pilav olarak kendimize güzel bir ziyafet çektik. Lokantanın patronu ile sohbete başladık yemek yerken. Hep göç veren kasaba da kalanların her birinin büyük şehirlerde mutlaka bir yakını var. İki uzun saçlı adam da dikkati çektiğinden sohbet te bir başka oluyor. Bu arada lokantanın önüne park ettiğimiz bisikletler gözümüzün önünde. Arada geçen çocukların dikkatini çekiyor. Başlıyorlar bakmaya bisikletlerimize. Daha çok benim KUZ ilgilerini çekiyor. Arkada kıytırıkla beraber. Kimisi dayanamıyor gidonda bağlı olan kornaya basıyor, nedense kornaya basanların hoşuna gidiyor. Bisiklet üzerinde havalı korna pek görmemişler anlaşılan. Sadece burada değil her yerde geçerken şöyle bir kornaya basanlar çok oluyor. Lokantacı inişten sonra küçük bir çıkış yapacaksınız, ondan sonra Silifke’ye kadar hep iniş olacak diye bizi bilgilendirdi. Bakalım ne çıkacak karşımıza. Dostum Feyyaz bizi Silifke de karşılayacak, hep iniş dendiğine göre çabucak varırız. Ama karşılaması için daha erken, onun için aramıyorum.

Ana cadde kenarında apartmanlar boy göstermiş.

20150609_151516

Lokanta sahibinin tatlı ikramı ile yemek faslını bitirdik. Hesap ta öyle ahım şahım bir şey tutmadı Kesemize uygun fiyatlar. Lokantacı ile vedalaşıp yola düştük. Yolda genç delikanlıların ilgisini çekince durup tanışarak bir resim çekildik. Çocuklar harika, büyüdükçe değişime uğradıklarından şimdilik iyi anlaştık gençlerle.

IMG_0079

Çektiğimiz resimleri nereden alırız diye sorunca facebook ta paylaşırız deyip arkadaş olduk kimisi ile.

20150609_153628_HDR

Çocuklarla tanışıp sohbet ettikten sonra az ilerde yolun aşağısında lisede ki öğrencilere el sallayıp onlara fırsat vermeden “Hello” diyerek şaşırttım. Tabi ki onlar da şaşkın bakışlarla “Hello” diyerek karşılık verdiler. Artık alıştık nasıl olsa, Hellolaşmak güzel gençlerle. Erzak stoğumuz azaldı, onları tamamlamak için marketten eksiklerimizi tamamladık. Yol bu, daha 2 – 3 günlük yolumuz var Mersin’e kadar. Ne olacağımız belli değil.. Baraj gölet manzarasını çekiyorum.

20150609_153220

Polyesterden yapılmış Keloğlan heykelleri görüne durup resmini çektim. Kimisinin kafası yok, elleri kesilmiş. En öndekinin yüzü parçalanmış. Güzel bir görsel heykellere neden böyle yapılır anlaşılır değil.

20150609_154027

Ermenek barajı manzarası ile yola koyulduk.

20150609_154524

Solumuzda ise yalçın kayalıklar, nereye bakarsan orası ayrı bir güzellikte. Karşıda tek minareli cami var.

20150609_154954

Ermenek kasabası pek te küçük olduğundan hemen bitiverdi ve bina görünümleri kayalık doğal taşlara dönüştü.

20150609_164651

Bir süre iniş çıkıştan sonra Körkuyu beli 1360 rakım yazan tabelaya geldik durduk. Yol boyunca bir çok bel den geçtik, sayısı belli değil. Ferdimen’in makinası ile bir prodüksiyon ile Körkuyu belinde ki resmimizi ölümsüzleştiriyor.

IMG_0105

Dağlardan aşağı kendimizi salıyoruz ama dikkatli bir hızda. Arada durup resim çekmek gerek pedal çevirmesek te manzara süper sağımda.

20150609_165628

Solumda da güzellikler alabildiğine uzanıyor.

20150609_165632

Kimi yerde derin kanyon çıkıyor karşıma.

20150609_170349

İniş zevkli oluyor, pedal çevirmeden. Sadece etrafı seyrederek hızla iniyoruz.

20150609_170556

Yukarıdan kanyonun başlangıcını görmüştüm. Şimdi ise aşağısındayım.

20150609_171349

Henüz tabana gelmedik, iniş normal olarak devam ediyor. İnerken sanki eğim daha fazla gibi geliyor bana. Yoksa göz yanılması mı? Bilemedim, hep inerken çok dik gelir sonra aynı yeri çıkarken rahatça çıkarım. Nedendir bilinmez…

20150609_171409

Yol kıyısında yapabilen kendine ev ve bir bahçe yaparak kendine uğraş edinmiş.

20150609_171605

İlginç dik kayalıklar bizi takip ediyor sürekli olarak.

20150609_171955_HDR

Karşımıza küçük bir köy çıkıyor, camisinden belli küçük olduğu. Neyse ki kahvesi varmış. Kahveye oturup birer duble çay içerek köylülerle sohbete başladık. Sohbet her zaman olduğu gibi Nerelisin? Nereden gelip nereye gidiyorsunuz? gibi. Kısaca nereden gelip nereye gittiğimizi anlattık. Mersin’e gittiğimizi öğrenen köylüler önünüzde 3 kilometrelik bir yokuş var. O yokuşu aştınız mı Silifke’ye kadar hep iniş ineceksiniz diye yolun bilgisini verdiler. Hadi bakalım göreceğiz. Ermenek te lokantacı da aynı şeyleri söylemişti.

20150609_172002

Köyün çıkışında su sesi duyunca durup çağlayıp akan küçük dereyi görüyorum. Bisikletin bana verdiği bu özgürlüğü Tanrıma şükrederek seyrediyorum. Bisiklet bana yolda çok güzel yerleri her zaman sunuyor. Başka bir araçla bunu göremem.

20150609_172607

İniş olunca benim ivmem Ferdimen den daha hızlı olunca bu kez ben öndeyim. Arada durup hem resim çekiyorum hem de Ferdimen’i bekliyorum. Birbirimizden fazla ayrılmamak gerek. Ferdimen beni geçince resmini çekiyorum bisikletimle beraber.

20150609_172612

Köylülerin bahsettiği son yokuşa geldik. 3 Kilometre %10 eğim gösteriyor. Biraz sert ama bizim için kısa. Takıyorum 1. vitese, başladım çıkmaya. Bana yokuş mu dayanır…

20150609_173411

Yokuşu çıkıyoruz kısa sürede, manzara harika buradan. Aşağıları, dağları, kayalıkları resmediyorum elimden geldiğince.

20150609_175659

Aşağısı derin bir vadi.

20150609_180352

Aşağıda Evsin köyü var ama yol köyün yukarısından geçtiği için köye uğramaya gerek yok.

20150609_181830

Torosların muhteşem görüntüsü ile birlikte gidiyoruz yol boyu. Kayalıklar fırlamış yukarıya doğru, duvar gibi.

20150609_181908

İneceğimizi gösteren vadi manzarasına tepeden hayranlıkla bakıyorum. Manzara inanılmaz güzel. Ben de bunu kaçırmam diyerek oturup seyre daldım. Bu arada Ferdimen de tripodu kurup resmimi çekmiş bile. Arkam dönük, manzarayı izliyorum.

IMG_0149

Dedim ya sanattan anlıyor Ferdimen, işte bunun kanıtı aşağıdaki resimde. Manzarayı oturup seyrederken kendimizi otomatik çekiyor 10 saniyelik bir sürede. Arkamız dönük, bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_0150

Bize anlatılanlar biraz abartılı geldi bu uyarı tabelasını görünce. Ne demek şimdi %10 eğim ve 10 Kilometre. Bu bize yapılır mı? Köylülerin anlattığı kadarı ile bu hesapta yoktu. Adamlar ya başka yolu biliyorlar ya da hiç bisiklete binmemişler buralarda. Birden bire bir hayal kırıklığı, yılgınlık ve yol yorgunluğu baş gösterdi. Hani deriz ya son yokuş diye turlara yeni başlayanlar için. Çok kişiye söylemişimdir her önümüze gelen yokuşta bu son yokuş diye. Cesareti kırılmasın, turu bırakıp geri dönmesin diye. Ben de yeni turlara başlayanlar gibi hissettim kendimi. Vay anam vay, neyse yılmak yok. Yola devam…

20150609_183943

Daha yokuşun başındayız ve güneş tepelerin ardına girmek üzere. Orman, dağlar bunu gösteriyor.

20150609_184412_HDR

Çık çık bitmiyor, bazı yerde bisikletten inip yürümek durumunda kaldım güneşin yola vurduğu son ışıklara bakarak. Etrafta çam ağaçları var.

20150609_185627

Bir yere kadar geldim ve yere iki seksen uzandım. Pil bitti, şarj da tutmuyor. Öylece yat pozisyonunda hiç bir şey düşünmeden sadece nefes alıp veriyorum. Pistonlar iflas etmiş durumda. Ben yerde yatarken, bisikletim sakince kalkmamı bekliyor.

20150609_193030

Bu durumu gören Fedimen kalacak uygun bir yer bakmak için ileriye doğru gidip araştırmalara başladı. Ben de iki seksen uzanmış güç toplamaya çalışıyorum. Kımıldayacak halim yok. Bir süre sonra Ferdimen yanıma gelerek “Urim baba kalacak bir yer buldum. 500 Metre ilerde ormanın içinde uygun bir yer var” deyip biraz toparladığım enerji ile kalkarak bulduğu yere geldik. Burası orman yolu. Yoldan biraz uzaklaşıp içeri doğru giderek kamp attık.

IMG_0172

Akşam yemeğini birlikte hazırlayıp tıka basa karnımızı doyurduk. Sonrası her zaman olduğu gibi Türk Kahvesi keyfi. Çay da demlenmeden olmaz deyip çaylar da içildi. Çevrede çeşme olmayınca suyumuz kısıtlı o yüzden suyu ölçülü kullanmak gerek. Yoksa yarın ne olacağı belli değil. Yolda çeşme var mı yok mu bilmiyoruz. Çöp artıkları bir torbaya koyduktan sonra çadırlardan uzak bir ağacın dalına astık. Orman hayvanlarını uzak tutmak gerek. Fazla zaman geçirmeden çadıra girip ilk başlarda yorgunluktan uyuyamasam da derin bir uykuya daldım. Orman hayvanlarından çekinmem de insanlardan çekinmek gerek. Zaten içerdeyiz, arabaların gürültüsü az da olsa geliyor. Bizi görmelerine olanak yok gibi.

Bu gün yaklaşık 75 Kilometre civarı yol yapmışız.

Yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc