Etiket arşivi: mut

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 23. Gün

7 Haziran 2015 Pazar

23. Gün

Evsin – Silifke – Mersin

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(Resimlerin bir kısmı Ferdi Kızıl’a aittir)

 

evet evet

doğrusu bilmiyorum

dalıp dalıp gidiyorum böyle

dalıp gidiyorum ve dalgınlığımda bir kent

bir duvar, bir de sen, duruşunda güz özellikleri

dostlar, bütün dostlar içerde.

Edip Cansever

 

Öne çıkan görsel, seyrek ağaçlarla kaplı yamaç. Neredeyse çıplak bir dağ, yol dağa doğru kıvrımlı çıkıyor. Yokuşun başında bisikletli.

IMG_0096

Ormanın içinde, derin bir uyku ile anca toparlanabildim. Dile kolay 3 haftadır yollardayım ve yorgunluk belirtileri baş göstermeye başladı. Gerçi çizdiğim rotanın da etkisi var gibi. Toros dağlarını 3 defa aştık, daha önce de Aydın dağlarının uzantılarını aşmıştık. Gerçi sabah uyandığımda dinlenmiş olarak uyandım, kendimi iyi hissediyorum. Güneş buralarda daha erken doğuyor o yüzden güneşin doğuşunu bu gün kaçırdım. Gerçi ormanın içinde güneşi pek göremedim, çadırımın içinden karşı dağlara vuran ışığı anca görebildim. Bu bile bana yeter. Çadırımın içinden çap ağaçları ve karayolu görünüyor.

20150610_061037_HDR

Orman yolunda kamp yaptığımız yer. Arabaların görmesi imkansız. Gece de orman hayvanları rahatsız etmedi bizleri. Kalkar kalkmaz kahvaltı hazırlıklarına başladık. Fazla suyumuz yok, idareli kullanmak gerek diye çayı birer bardaklık demledim. Ne güzel orman kahvaltısı yapmak kuş cıvıltıları sesleriyle. Hem de bedava. Toprak orman yolunda çadırlarımız ve bisikletlerimiz.

20150610_061934

Kahvaltı bittikten sonra toplanıp eşyaları bisikletlere yükledik. Kahvaltılık malzemelerinin çoğu bende olduğundan Ferdimen benden önce hazır hale gelip toplanmış durumda beni bekliyor. Kahvaltılıkları hemen toparlayıp kıytırığa yerleştiriyorum. Çöpleri de bir naylon torba içine dünkü ağaca astığımız çöplerle birlikte yanımıza alıyoruz. Yolda çöp tenekesine atarız. Orman bizi ağırladı, bağrına bastı bu gece. Bunun karşılığı ormana çöp bırakmamak. Ferdimen beni çekiyor, kıytırığa eşyaları yüklerken.

IMG_0001

Ermenek nehrinin 2. baraj göleti Cezende barajı manzarası ile güzel bir manzara izliyorum. Göletin kıyıları kıvrımlı, yamaç ve kayalık zirveler.

20150610_082802

Dün akşam bir kısmını çıktığımız 10 Kilometrelik yokuşun geri kalanını çıkmaya başladık sonunda. KUZ ve kıytırık çekilmeyi hak ediyor.

20150610_083000

Karaman il sınırını geçiyoruz. Tabela ile beni sınırı geçerken, Ferdimen beni çekiyor. Bu sınırda pasaport kontrol edilmiyor. Ne güzel, keşke tüm Dünyada böyle olsa!

IMG_0025

Yeni bir ildeyiz; Mersin. Ta buralara kadar kendi gücümüzle zorlu dağları aşarak gelmenin gururu ile bir resim çekiliyorum Ferdi ile. Elbette bisikletlerimiz de kareye giriyor. En çok ta bisikletlerimiz hak etti.

IMG_0026

Resim çekmekten cep telefonumun şarjı iyice azaldı. Ormanda priz olmayınca şarja takamadık. Cep telefonum aparata tutturulmuş. Gidon ile birlikte Ferdimen çekiyor.

IMG_0027

Kıytırığın üstüne de güneş panelini bağladım. Kablosu da uzun olunca öne kadar gidiyor. Hazırda güneş te var nasıl olsa. Güneşten cep telefonumu şarj etmeye başladım.

IMG_0028

Uzaklarda Ermenek ve Göksu nehrinin suladığı ova görünüyor. Demek ki iniş uzun olacak gibi.

20150610_090232

Torosların kayalıkları da bizi bırakmıyor tepelerde.

20150610_090237

Yol kayalıkların dibinde gidiyor paralel olarak.

20150610_090606

İşte beklenen an geldi; uzun bir iniş olacağını biliyordum. Köylülerin yokuşlardan pek haberi yok, sadece iniş akıllarında kalmış. 12 Kilometre %7 eğim ile ineceğiz pedal çevirmeden. Tabelalar öyle gösteriyor. Bu inişin bir kısmı eğimi fazla olan yer. Toplam 20 Kilometre civarı sadece iniş olacak.

20150610_090951

Hani derler ya “Leyleği havada görmek” le gezersin diye. Biz zaten hep geziyoruz, şimdiye kadar bir çok leylek gördüm yollarda buraya kadar. Leylek kanatlarını açmış kendine yiyecek bulacağı alanları tarıyor gökyüzünde. Havada uçan leyleği ancak bu kadar görüntüleyebildim.

20150610_101214

Kendimizi yokuş aşağı bırakıyoruz. Hiç pedal çevirmeden hızlıca indik. Telefonumda şarjda ve çekilecek resim olmayınca durmamız anca Evren köyünde oldu. Uzun ve güzel bir iniş oldu. Evlen köyünde çay molası verdik. Hazır durmuşken öğlen yemeği gibi bir kahvaltı ile karnımızı iyice doyurduk. Çeşmeden şişeleri doldurup tazeliyoruz. Kahvede sadece köyün ihtiyarları var. Gençlerin ve köylülerin işi çok anlaşılan. Bu arada gideceğimiz rotayı cep telefonundaki haritada belirlemeye çalıştık. Bendeki yol  haritasında Silifke’ye hedef gösterince kestirme bir yoldan işaretledi. Mut ilçesinden giden normal yoldan gidersek 35 Kilometre tutuyor. Kestirmeden 17 Kilometre civarı. Yol tarifi de otomobil yolunu çizdiğine göre Mut ilçesine gitmeden yolu epey kısaltmak iyi olur. Bu akşam Silifke de olmamız gerek. Rota izleme programı çalışır durumda bırakıp çizdiği yolu takip ediyoruz. Ermenek nehrinin üzerindeki köprüden geçerken durup bir resim çekiyorum.

20150610_103847

Kırıkkavak köyünün içinden geçiyoruz, köy yolu pek ahım şahım bir yol değil. Bakımsız, bozuk, taşlı. Bisikletle gidilmesi zor, neyse yapacak bir şey yok köyden çıkasıya kadar idare edeceğiz. Taşlı yolu ve köy evlerini çekiyorum.

20150610_104615

Yol böyle dere yatağında gider gibi uzayıp gidiyor taşlı, topraklı.

20150610_105743

Derenin içinden koca çakıl taşları ile beraber getirilip yola serilmiş. Gitmenin zor olduğu şartlarda böbreklerde taşların hepsi kırıldı. Bütün iç organlar birbirine karışmış durumda. Girdiğimize pişman olduk bu yola. Saatte 5 Km/h ile gidebiliyorum. Daha fazla hız yapmanın olanağı yok. Taşlar bisikleti zıplatıyor resmen. Üzerinde de beni hoplatıyor. Bisikletin dağılmadığına şükrediyorum. Bakalım yol ne kadar sürecek? Ferdimen beni arkamdan çekiyor.

IMG_0086

Kimi yerde tarlalarda buğdaylar sararmış biçerdöveri bekliyor.

20150610_112503

Bazı tarlalara girmiş bile biçer döver. Saman balyaları tarlanın içinde serilmiş.

20150610_114854

Ormancılar çam ağaçları dikerek araziyi ağaçlandırmaya başlamışlar. Toprak yol, seyrek dikilmiş ağaçlar yamaçta. Karşıda çıplak dağ. Ben yokuşun başında çıkmaya başladım. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_0096

KUZ ve kıytırık bu dere yatağına benzeyen yolda toz toprak içinde yılmadan ve dağılmadan direniyor. Ben de çekiyorum onları.

20150610_122832

Engebeli arazide açılmış bu yol inişli çıkışlı, kimi yerde çam ormanları, kimi yerde tarlalar gözüme çarpıyor.

20150610_123701

Kayısı bahçelerine gelince biraz durup karışmış olan iç organların dağılımını düzenliyorum. Yeni olgunlaşmaya başlamış kayısılar da yenmeyi bekliyor. Yol hakkı olan kısmını alıp bir kaç tane yiyerek bahçe sahibine dualarımızı ederek teşekkür ediyoruz. Kayasıları yakından çekiyorum. Yeşil yapraklar arasında gizlenmiş kayasılar.

20150610_132527

Neyse bana çok uzun bir zaman gibi gelen dere taşları ile döşenmiş yoldan asfalta çıkarak kurtuluyoruz. Bisiklet için çok kötü bir yol, girilmemesi gerek. Hem hızı çok düşürüyor hem de yolda dağılıyorsun. Yolu çok kısaltıyor olsa da normal yoldan gitmekle aynı zamanı yaparsın. Bana öyle geldi. Belki de daha önce biter yol. Biçilmeyi bekleyen buğday tarlası iyice sararmış.

20150610_132623

Ermenek nehri Göksu nehri ile birleşmiş yukarılarda. Şimdi Göksu olarak akıp gidiyor. Biz de köprüden geçerek Köselerli köyünde ana yola çıkıyoruz. Nehir yatağını köprüden çekiyorum. Burası yukarı taraf.

20150610_133602

Burası da aşağı taraf.

20150610_133610

Bir süre kıvrıla kıvrıla akan Göksu nehri ile birlikte gidiyoruz. Yolun kıvrımları da nehrin akışına göre yapılmış.

20150610_145905

Nehrin dağlardan getirdiği toprakla verimli bir ova meydana getirerek bereketini insanlara sunmuş. Saatlerce dere yatağında gider gibi taşlı yolda gitmenin acısını uzayıp giden yolda çıkarıyoruz. Bastıkça basıyoruz düz ovanın düz yolunda. Nasıl olsa tabelaya göre sollama yasağı bitmiş. Yolda araba olsa sollayacağız.

20150610_152822

Kurtsuyu köprüsü üzerinde bir resim çekiyorum. Bir zamanlar bu dereden kurtlar gelip su içiyormuş ama insanlar kurtları katlederek yok ettiklerinden artık kurtlar dereden su içemiyorlar. Sadece adı kalmış kurtsuyu olarak.

20150610_161112

Kurtsuyu deresi o kadar bereketli ki geldiği vadiden itibaren etrafı yeşil bitki örtüsü bırakmış. Bahçelerde bereket bolluk göze çarpıyor.

20150610_161203

Kurtsuyu deresini geçtikten sonra bir kavşakta bir çok kamyon, tır toplanmış olarak kasalarla kayısı taşıyıp yüklüyorlardı. Burası kayısı pazarı olduğunu sorunca öğrendim. Toptancılar kamyonlarla gelip artık nasıl pazarlık yapıyorlarsa ürünü alıp gidiyorlar. Ticaretin olduğu yerde pek ikram olmuyor. Kimse al bu da yolcu hakkı demedi bir kaç kayısı ye diye. Zaten isteyemem böyle yerlerden, ağaçtan taze taze koparmak varken. Kamyonların aralarında geçip yoluma devam ediyorum. Yol birden bire duble yola dönüştü. Tırmanmanın başladığını gösteren uyarı levhasında 13 Kilometre yazdığını görünce eyvah dedim. Eyvah ki eyvah. Şimdiye kadar gördüğüm en uzun tırmanış yazan levha. Neyse ki tabelanın yanına gelince iki rakamın arasında bir nokta olduğunu görünce içime su serpildi 1.3 Kilometre. 13 Kilometre gerçekten çekilir, çıkılır gibi değil. 1300 metre o kadar uzun değil ve 1. vitese takıp ağır ağır çıkmaya başladım. Yokuşun sonunda Ferdi beni otobüs durağında beklerken buldum. Sanki otobüs bekler gibi. Beklediği yerde çeşmesi ve çay içilen bir kahve durağı. Kapalı bir kamyonetin sürücüsü ile konuşmuş. Bizi Silifke’ye atar mısın demiş, o da atarım deyince bana sormak için beklemişler. Ben de yanlarına gelince sordular ne diyorsun diye. Ferdi’nin arka aktarıcısında sorun olduğunu biliyorum ve yüksek viteste bisikleti kullanmak epey yormuştu. Yolda bunu görüyorum, bir şey de yapamadık sorun için. Bana da hissettirmemeye çalışıyor yorulduğunu. Önümüzde 45 Kilometre gibi bir yol kaldı. Ben de fazla uzatmadan teklifini kabul ediyorum. Hal böyle olunca şöfer hemen arka kapıları açarak bisikletleri yüklemeye başladık. Kamyonetin kapalı kasası var.

IMG_0131

Kıytırığı KUZ dan ayırıp içi boş olan kamyonetin içine yerleştirmeye başladık. Kıytırık ve Ferdimen’in bisikleti kasada yatıyor.

IMG_0132

Bisikletleri yatık olarak yerleştirdik ve hazırız yola çıkmaya.

IMG_0133

Kamyonetin şöfer mahalline oturup yola çıktık. Araç olunca yol hızla akıp gidiyor. Yola çıkarken Feyyaz dostumu arayıp Silifke’ye doğru gelmesini söyledim. Artık buluşma zamanı gelmek üzere. Biz Feyyaz dan önce varacağız gibi. Elçek ile üçümüzü yandan çekiyorum.

20150610_171515_HDR

Bizi Silifke’ye kadar getiren şöfer arkadaşın eşi otelde çalışıyor. Otel de garajın oralarda. Feyyaz’a garaja gelmesini söyledim. İsmini alamadığım şöfer arkadaşın tatlı mı tatlı, şirin bir kızı var. Babasını da çok sevdiği belli hemen kucağında yerini alıyor. Otelin lobisinde Feyyaz’ın gelmesini beklerken ne içersiniz diye teklif edince ben de size kahve yapayım diyerek kahve pişirip sunuyorum.  Şöfer arkadaşı kızı kucağında çekiyorum.

 

20150610_180956

Bir süre bekledikten sonra Feyyaz “Dost” ile geldi. Lobide birer çay içtikten sonra fazla zaman geçirmeden bisikletleri ve eşyaları arabanın içine yerleştirmeye başladık. Bisikletlerin ön ve arka tekerleklerini söküp arka bagaja sığdırdık. Kıytırık ve bagaj çantalarını da arka koltuğa rahatça yerleştirdik. Dost geniş yürekli hepimize yeri var. Ferdimen bizi çekiyor.

IMG_0150

Özlemişim dostumu, uzun süredir görüşmedik. Hasretliği yok ettik kısa sürede. Sadece anlatacaklarımız var. Yaşadıklarımız hikayeler dağlarda saklı. Ferdimen Dost’un yanında bizi çekiyor.

IMG_0152

Sadece Ferdi’nin oturacağı yer kaldı arka koltukta. İkimizin eşyaları da amma çokmuş. Çantalarla dolmuş arabanın içini Ferdimen çekiyor.

IMG_0153

Yolcu Kavuşuğu

Kavgasız bakışlar ile geldi

O uzun saçlı,

güzel

adamlar.

İçimden

Şarkılar

Taştı

Özlemin giderilişi,

Yeni yolculuklara düşmek

heyecanı,

Kahve kokularına karıştı,

Küçük, çiçekli,

balkonumuzda…

Feyyaz Alaçam

Güneşten yanmış yüzümüzle kavuşmanın gülümsemesi beliriveriyor. Feyyaz’ın kolları bizden uzun olduğu için, üçümüzü elçek ile çekiyor.

20150610_192324_HDR

Ferdimen de tripod ile bizi kucaklayan dost ile birlikte resmediyor.

IMG_0155

Henüz akşam olmadan yola çıktık. Dost bizi sakince Mersin’e doğru götürmekte. Anlatılacaklar başlandı anlatılmaya, gözümüzü yoldan ayırmadan. Ferdimen arka koltuktan bizi çekiyor.

IMG_0156

Mersin’e pek te uzak olmayan Kızkalesi’ni görmek için daha yakına, sahile geldik. Güneş battı, akşam karanlığı çökmek üzere. İçki içen serseriler sahili neredeyse işgal etmek üzere olduğundan, fazla durmaya gerek yok diyerek, güzel akşam manzarasından sadece bir resim çekerek ayrıldık. Denizde küçük kayalıklar önümüzde. Kızkalesi biraz açıkta.

20150610_195248

Feyyaz’ın oturduğu siteye gelip apartman altındaki park yerinde eşyaları indiriyoruz birer birer.

IMG_0158

Ardından eşyaları eve çıkarıp balkona yerleştirdik. Sadece gerekli olan eşyaları yanımıza aldık. Sıcak bir duşun ardından ev halkı ile tanışma zamanı diyerek Feyyaz’ın Annesi, Babası, Kardeşi ve kız arkadaşı Gökçe ile tanıştık. Geldiğimizde leş gibi ter kokuyorduk. Duş almadan tanışmak istememiştim. Feyyaz’ın annesi bize yemek hazırlamış, hep beraber sohbet ederek yemeğimizi yedik. Kahveler her zaman olduğu gibi benden diyerek kahve takımını çıkarıp pişiriyorum cezvede.  Sohbet ilerlerken çaylar da içildi sıcak, demli.

Hedefe ulaşmak çok güzel ve mutluyum. Yolum uzun olsa da ucunda bir “Dost” olunca çekmeye değer. Benim için değerli yanı buraya kadar kendi gücümle gelebilmek. Aydın dağları ve Toros dağlarını üç kez aştıktan sonra hedefe varmam yeni dostlar edinmeme neden oldu. Düşünsenize hazinem çoğaldı, giderek te çoğalmakta. Heybelerim hepsini almaya yeter, daha da çok yer var hazine alacak.

Bu gün yaptığımız yol 62 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 21. Gün

8 Haziran 2015 Pazartesi

21. Gün

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(Resimlerim bir kısmı Ferdimen’e aittir)

Toros Dağları – Karaman Civler

 

Yeni sözler demeye geldim yeni seslerle,

Bağırmalarla değil, canımdan nefeslerle..

Sana kalacak ne var dersen, anlamı derim;

Susmalarında bile bulur seni seslerle

Özdemir Asaf

 

Öne çıkmış olan görsel, Sağda yol, Solda yolun altı derin uçurum. Yol dağların eteklerinde tepelere doğru gidiyor.

CAM01750

Dumanlı dağlarda uyumanın rahatlığı ile sabahın erken saatlerinde yanımıza kadar gelen bir motorun sesi ile uyanıyorum. Bu gece de harika bir uyku çektim. Motor durduktan sonra bir kadın ve adamın sesleri duyuldu ilk önce. Sonrasında iki çocuğun kendi aralarında konuştuklarını duydum. Çadırımın fermuarını açınca iki kafa, dört meraklı göz ile burun buruna geldim. İşte resmi çekilmeyen anlardan birini yaşadım. Bazı şeylerin resmi çekilmez ya! O anın resmini çekmek istemezsin de sadece sen görürsün. Çocukların kocaman kafaları çadırıma uzanmış merakla; “Acaba içinden ne çıkacak, kim çıkacak?” diye gülüşerek beklerken göz göze gelmek. Sabahın bana sunduğu sürpriz ile güne başlamak harika.

Dışarı çıkınca, aile ile tanışıyorum. Kadın hemen kuzineyi yaktı ve gözleme için hazırlıklara başladı. Bu arada çay da hemen demlenmeye başladı. Ailenin reisi Hüseyin ile sohbete başladık. İlk önce kimse olmadığından burada izinsiz kaldığımız için özür diledik. Yolda sisten dolayı çardağa sığınmamızı anlattık. Hüseyin de önemli değil diyerek ailesini ve dün niye gelmediğini anlattı. Dün hem seçim vardı hem de çocuklar hasta olduğu için doktora götürmüş. O yüzden gelememişler. Çocuklar biraz zayıf görünüşlü ve sık sık hasta oluyorlar. Tek geçim kaynağı da burası ve pek para kazanamıyor anlaşılan. Köydeki uğraşı anca boğaz tokluğuna. Biraz para kazanayım diye karısı ile birlikte bazlama, çay gibi şeyler satmaya çalışıyorlar. Hüseyin tatlı ve sakin bir yapıya sahip.

Sohbetten sonra çay olasıya kadar çadırları ve eşyaları toplayıp bisikletlere yükledik. Kahvaltı malzemelerini hazırlayıp çayı da Hüseyin den aldık. Katkımız olsun diye ilk müşteri olarak birer bazlama da ısmarlayıp sıcak sıcak yedik. Kahvaltının ardından kahveler benden deyip kahve pişirip Hüseyin ve karısına ikram ederek içtik bir güzel. Sonrasında da yediğimiz bazlamanın ve çayların ücretini verdim Hüseyin’e. Bir miktar para da çocuklara vererek sevindirdim. Çok tatlılar ya, utanarak aldılar parayı. İki çocuk, plastik sandalyede oturuyorlar.

20150608_081936

İşte kaldığımız bazlamacı ve çardağı. Derme çatma, kendi olanakları ile yapmış Hüseyin. Bisikletler yola çıkmaya hazır bekliyorlar.

20150608_082344

Hüseyin ile yola çıkmadan birer resim çekiliyoruz. Bir ben çekiliyorum.

20150608_082407

Ardından Ferdi çekiliyor. Ferdimen’in boyu Hüseyin’den bir baştan fazla.

20150608_082419

Hüseyin ve ailesi ile vedalaşarak yola çıktık. Dün akşamki bulut dağın tepesinden kalkmış. Hava pırıl pırıl güneş ışığı ile masmavi. Mis gibi çam kokusu ortalığa yayılmış. Taze oksijen ciğerlerime doluyor. Yol bir süre daha tırmanacağımızı gösteriyor. Dik yamaç ve çam ağaçları.

20150608_082639

Sıradağlar sıralanıp gitmiş, etrafta bir tane bile bulut yok. Güneşin ilk ışıkları ile ısınmaya başlayan toprak hafif buharlaşmanın etkisi ile serinliğini hissettiriyor.

20150608_082642

Toros dağları muhteşem ve heybetli. Bir çok yaşama hayat veriyor bereketi ile. Buraları gezebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Görüyorum ve yaşıyorum uzaktaki dağlardan çam ağaçlarına kadar.

20150608_083849

Vadi çok derin ve dibi görünmüyor.

20150608_083856

Yola ilk çıkışımızda tırmanışla başlamak biraz zorluyor. Sıkça durup dinleniyoruz. Bisikletim KUZ ve Ferdimen. Yol dik kayalıkta kıvrılarak gidiyor.

20150608_083905

Dinlenirken elçek ile bir resim çekmeden olmaz. Arkada dağların heybetli manzarası da kareye giriyor.

20150608_084238_HDR

Yükseldikçe ağaçların yapısı değişiyor ve daha da yükseklerde seyrelmiş durumda. Zaten ortalık kayalık.

CAM01771

Bir çam türü olan Katran ağacı gözüme ilişiyor, durup resmini çekiyorum. Ağacın tepesi kırılıp yana doğru uzamaya başlamış. Katran ağaçları değişik biçimde dalları yere paralel üzeri de yayılmış bir düzlük gibi. Seyretmesi bile insana terapi gibi bir etki yaratıyor.

20150608_084930

Yolun sağ tarafı yüksek ve dikine kesilmiş kayalıklar. Yolu nasıl yapmışlar acaba bu dik ve çetin yerde. Epey uğraştıkları, zor şartlar altında çalıştıkları belli.

20150608_084949

Sağda, dağların kıvrımları aşağıdaki derin vadiye çıkıyor.

20150608_085041

İşte bitkilerin yaşam savaşı ve bir çam ağacının  en uç noktada yaşama tutunması. İnsanı hayretler içinde bırakıyor. Doğa müthiş bir şekilde yaşamı devam kılmakta. Doğanın bu yaşam gücünü hayranlıkla ve anlamaya çalışarak izliyorum sadece. Çam ağacı, dik kayalığın ucunda göğe doğru yükselmiş.

20150608_085047

Kimi yerlerde toprak kayması olmuş koca çam ağaçları toprakla beraber aşağıya kaymış durumda. Kimisi devrilmiş, tutunacak toprak altında kalmayınca.

20150608_090822

Yamaçta toprakla beraber kaymış çam ağaçları.

20150608_090824

Toprak kaymaları yüzünden tünel yapım çalışmaları başlamış. Henüz inşaat halinde tüneller var.

20150608_090826

Tünel yapılırken yol da genişletiyorlar.

20150608_091126

Toros dağlarını izlemek muhteşem.

20150608_091130

Bir taraftan tünel yapım çalışmaları devam ediyor, diğer taraftan toprak kaymaları sürekli olmakta. Kayan toprak yığınları kaldırmak ta kepçe ile sürekli çalışılıyor. Toprak kaymasın diye beton ile önlemeye çalışıyorlar ama o da yeterli gelmemiş anlaşılan. Dağ hareket etti mi karşısında hiç bir şey duramaz bunu görüyorum.

20150608_092101

İş makinaları ve kamyonların arasından dikkatlice geçiyoruz. Hafriyat nedeni ile kamyonlar asfalt filan kalmamış. Yol toprak ve düz değil.

20150608_093233

Büyük bir olasılıkla tüneller bitince buralardan geçemeyeceğiz anlaşılan. Hele bisikletle geçmek zorlaşacak. Çünkü tüneli sadece arabalar için yaptıklarından bisiklet için yer yok ve tehlikeli. Yol yamacı ikiye bölmüş.

20150608_093950

İşte yolun durumu bu, biraz ileride “Kuş Yuvası” denen yer varmış. Köylüler öyle söylemişti. Yol çok tehlikeli olduğunu, her yıl bir kaç arabaya yukarılardan kaya parçaları düşerek uçuruma sürüklüyormuş. Aylar sonra araba bulunup haberleri oluyor insanların. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

CAM01750

Biz de anlatılanlardan etkilenip riske girmeden yeni açılmış tünelden gitmeye karar verdik. Tünelin ağzı görünüyor.

20150608_094330

Tünelin içindeki yolu görüyorsunuz değil mi? Sağda hiç pay bırakılmamış bisiklet için. Belki kaldırımdan yürüyerek bisiklet elde geçilebilir.

20150608_094612

Tüneli rahat geçtik, pek te araç yok denecek kadar az. Tünel çıkışında iki yabancı bisikletli gezgin ile karşılaştık. Onlar da tünele girmeye hazırlanıyorlardı. Tarzancam çok iyi olduğu için yolun tarifini verdim. Sadece tünel çalışmalarının olduğu yerde dikkat etmelerini söyledim. Yollarının hep iniş olduğunu, akşama Alanya’ya çabuk varacaklarını anlattım Tarzanca. Tüneli ucunda güneş ışığı ile yüzlerimize vuran yolcu mutluluğunu bir anı olarak yakalıyorum. Elçek ile dördümüzü çekiyorum.

20150608_095418_HDR

Yokuş tünelin çıkışında bitti, artık pedal çevirmeden ineceğiz. Kendimizi bırakıyoruz ağırlığımızın ivmesi ile.

20150608_100912

İnişimiz hızlı oluyor düzlüğe kadar. Petrol istasyonuna denk gelince biraz mola vermeli deyip duruyoruz. Hazır da çay varmış. Çay iyi geldi, bakkaldan bisküvi takviyesi ile atıştırdık ara öğün olarak.

20150608_104004

Etrafta evler var ve dağınık yapılmış durumda.

20150608_104400

Fazla düz yerde gidemiyoruz. En aşağı seviyeye inip Toros dağlarının ikinci dağ sırasını aşacağız ve tırmanış hemen başladı hafif te olsa.

20150608_104403

Yalçın kayalar burada yine var ama yola yakın değil ve tehlike yaratmıyorlar. Buranın hakim bitki örtüsü Katran ağacı. Lübnan dan yayıldığı için adı Lübnan sediri olarak ta bilinmekte. Akdeniz bitki örtüsüne ait bir ağaç olarak daha çok Toros dağlarında yetiştirilmektedir. Katran ağacı denmesinin nedeni yakılınca katran gibi bir yağa dönüşüp doğal ilaç olarak kullanılmakta.

20150608_104727

Karapınar köyüne geldik, Köy dere kenarında dağınık olarak yerleşilmiş. Kahve, bakkal gibi bir şey bulamadığımızdan durmadan yola devam ediyoruz.

20150608_105354

Dere yatağı çınar ağaçları ile kaplı, Toros dağları arasında çukur olarak oluşmuş. Sanki dağların arasına sıkışmış bir yayla. Kış aylarında iki yöndeki dağların tepelerinde oluşan kar soğuğu aşağıdaki sıcak dere yatağını ayaz içinde bıraktığı kesin.

20150608_105652

Meşhur Gevne köprüsündeyiz. Neden meşhur olduğu belli değil ama harita öyle gösteriyor. Magandanın birisi de atış talimi yapmış arabanın camını açarak. Erkek ya, tabancası belinde olacak. Canı istediğinde tabancasını çekip rast gele ateş edecek. Kime gelirse gelsin önemli değil onun için. Belki de en yakın birisini öldürmüştür maganda kurşunuyla. Ağlayıp sızlamıştır bile, acısı geçince adam olmaz. Erkek ya Allah’ın magandası! olarak yine aynı şeyleri yapar.

20150608_105827

Gevne köprüsünden sonra Gevne çayının geldiği yöne doğru gitmeye başladık. Eğim fazla değil, çay da akan su miktarı fazla. Ama sakin akıyor.

20150608_110559

Çay, KUZ, kıytırık ve dağlar hepsi uyum içinde güzel bir manzaranın parçası.

20150608_110955

Meşe ağaçlarının altına girip biraz dinleniyoruz. Burası piknik alanı, insanlar gelip mangal yakarak kültürümüzü devam ettiriyorlar. Haliyle çöplerini alıp götürme gibi bir huyları da olmayınca ortalık her piknik alanında olduğu gibi çöp içinde. Cam içki şişeleri de nedense hiç birisi sağlam değil. Şişe toplayıcılar burada aç kalır.

20150608_111405

Bisikletim KUZ ve kıytırık, meşe ağaçlarının dibindeki gölgede dinleniyor.

20150608_111516_HDR

Buralarda Mut kelimesi yaygın olarak kullanılıyor. Gevne çayı ile birleşen küçük bir kol olan Sarımut çayı.

20150608_111933

Gerçek yayla kirazı henüz oluşmakta. Pembe kimisi, olgunlaşan kırmızıya dönüşmüş koparılmayı bekliyor. Biz de kirazların bu isteğini yerine getirdik. Yoksa kiraz küser bizi koparmadınız diye, karalar bağlar olduğu yerde çürürler. Kirazlar naziktir ve nazlanır. O yüzden biri baktı mı pembeleşir önce. Elini uzatınca utancından kızarır. Kiraz bilir dudakların kırmızı olduğunu. Kendini hazırlar, dudaklara değmeden dudak kırmızısı rengine bürünür.

20150608_112847

Kayalar yerden öyle bir hışımla fırlamış ki şaşılacak derecede muhteşem heybeti ile akan çayı korumak için sanki nöbet tutuyor.

20150608_113134

Kayalık vadiden coşkun akan çay zamanla toprağı alıp götürmüş kendine göre yatağını bulduktan sonra sakince akmakta.

20150608_113447

Katran ağacı, yada Libya sediri. Sonradan açılan yolun kıyısında kalmış tek başına ormandan koparılarak. Şimdi kavak ağaçları ile birlikte yaşayıp gidiyor. Yaşlı gövdesi asırlara dayanmış bilge bir ağaç. Genç kavaklar daha bir şey görmeden bir süre sonra kesilip işlenecek. Kavaklar kesildikçe yerine yenisi dikiliyor. Köylüye bir miktar da olsa gelir getiriyor kavak ağaçları. Köyde yaşam zor, sürekli çalışmak durumundasın.

20150608_114121

Çınar ağaçları çayın kıyısında her zaman görmek olası.

20150608_114229

Çayın solunda bir minare görüyorum. Bir köye yaklaştığımızı zannediyorum. Gidince göreceğiz bakalım nasıl bir yer?

20150608_114232

Çay bazı yerde sakin akıyor.

20150608_114415

Bazı yerde ise coşkulu akmakta.

20150608_114627

O da çay yatağına göre değişmekte, bir coşkun, bir sakin.

20150608_114705

Minaresini gördüğüm yere geldik, burası iki çayın birleştiği yer. Çayın önüne taşlardan set yapılarak geniş bir su havuzuna dönüştürülmüş.

20150608_114709

Burası Çayarası köyü, evler dağınık yapılmış küçük şirin bir köy. Akdeniz’i Anadolu’ya bağlayan yollardan birisi olduğu için gelen geçen için çay bahçeleri, aşevleri, dükkanlar yapılarak satabildikleri şeylerden geçiniyor. Öyle alışmışlar ki kıytırığın tekerleğine biraz hava bastım sadece ve borcumuz ne diye sorunca utanmadan 1 Lira diyerek aldı. Parasından değil de sineğin kanadından yağ çıkarmaları beni üzdü. O yüzden burada durulmaz deyip yola devam etme kararı aldık.

20150608_115041

Bir süre giderek köyden uzaklaşınca alabalık pişiren bir yere geldik. İlk önce fiyatları sordum ne kadar diye? Sonradan kazık yemeyelim ne ödeyeceğimizi bilmek gerek. Kesemize uygun olunca birer kiremitte alabalık ısmarladık.

20150608_120500

Tesisin arka kısmında, çayın aktığı yere oturup balıkların pişmesini beklerken manzaramızın hidrolik santralın olduğunu gördüm. Kısaca HES denen yerdeyiz. Yıllık debileri yüksek çayların içine yapılan hidroelektrik santralları yapılmış. İlk defa görüyorum bu santralleri. Balıklar pişince afiyetle salata ile yiyip karnımızı doyurduk. Balık ile birer de bira gazoz niyetine soğuk iyi gidiyor. Böylece balığı üzmüyoruz.

20150608_120827

Yemeği yedik karnımız doydu yola çıkma zamanı diyerek yola koyulduk. Yol çayın geldiği yöne doğru, şimdilik hafif tırmanışlarda ilerliyoruz.

20150608_125956

Çeşme bulunca durup şişelerdeki suları tazeliyorum. Bir miktar da içmek gerek diyerek içiyorum kana kana. Ferdimen çeşme başında sularını dolduruyor.

20150608_130248

Yolu öyle bir yapmışlar ki genç katran ağacı öylece kalakalmış. Eğer toprak kayarsa ağaca yazık olacak. Ağaç tam da yamacın ucunda kalmış.

20150608_130548

Bir ara eğim artmaya başladı, dağların tepeleri sıralı gidiyor.

20150608_130826

O kadar yükseğe çıktık ki çayın dibi epey aşağılarda kaldı. KUZ ve kıytırık yolun kıyısında.

20150608_131728

Derin kayalık vadide kanyon oluşturan çay, kendine yol açmış. İşte HES’lerin yarattığı durum açıkça görülüyor. Borulardan geçen su çayın yatağından akmadığı için su miktarı çok az. Şimdilik akıyor ama yaz sıcaklarında kuruduğu kesin. Hayvanların ve bitkilerin susuz kalacak. Doğal yaşam alanı dengesini kaybediyor bu tür  yapılan santrallerde. Su akmazsa yaşam da yok olacak.

20150608_132109

HES’lerin bir özelliği de baraj duvarı yapıp suyu tutmuyorlar. Su debisi sürekli fazla olunca belli yerlerdeki yükseklikte bent yapılarak suyun boruların içine girmesi sağlanıyor. Çaydan akan tüm suyu tutup boruya yönlendirdiklerinden bundan sonra su akmıyor çayın yatağında. Neredeyse çayın dibi elektrik türbininin olduğu santrala kadar kuru. Böylece hem santrali gördüm hem de suyun tutulup borulara yönlendirdiği yeri gördüm. HES’lerin nasıl olduğunu, nasıl elektrik üretildiğini anladım.

20150608_132645

Bir süre suyun akmadığı çayda gittikten sonra çağlayarak akan coşkun sular beni mutlu ediyor. Suyun akışı beni etkilediği kadar diğer canlıları da etkilediği kesin.

20150608_133303

Ferdimen önde ben arkada tıngır mıngır gidiyoruz yukarı doğru. Bazen vadi genişliyor ve görüş alanı iyice çoğalınca durup resim çekmeden olmaz.

20150608_133624

Önemli bir kavşağa geldik, Konya yolu düz gidiyor, tabela yön işaretlerinden bunu anlıyoruz. Geldiğimiz yön ise zaten Alanya yolu. Biz ise Sarıveliler yolundan Ermenek tarafına gideceğiz.

20150608_133856

Köprüden karşıya geçmemiz gerek. Köprü üzerinden geçerken durup bir kaç resim çekeyim dedim. Önümüzde yokuş başlıyor ve akan suyu bir daha ne zaman görürüz belli değil. Doyasıya seyretmek gerek değil mi?

20150608_133950

Yokuş başlayacak dedik ya hadi bir de çimelim diyerek coşkun akan çaya şöyle bir girelim bakalım. Ama o da ne su buz gibi soğuk. Soğuktan öte bir şey çivi gibi. Çivi gibi sulara çok girdim. Çayın suyu o kadar soğuk ki iğne gibi desem yeridir. Yavaş yavaş giriyorum, ayaklarım buz kesti sanki.

20150608_134732

Alıştırmaya çalışıyorum ama çok soğuk, kendimi bırakamıyorum sulara.

20150608_134734

Neyse nefesimi tutup salıyorum kendimi, donmaya fırsat bulamamış buzdan öte, soğukluktaki coşkun akan çaya.

20150608_134751

Suyun içinde kalmak kolay değil, bir dakika bile duramadan çıkıyorum suyun içinden. Ben böyle soğuk su görmedim şimdiye kadar.

20150608_134754

Su hızlı aktığı için fazla ileri gidemiyorum, akıntıya kapılmamak gerek. Onun için temkinli olarak bitkilere tutunmaya çalışıyorum.

20150608_134758

Fazla duramasam da kollarımı açarak, zafer kazanmış biri olarak poz veriyorum. Üzerimdeki ter gitti çay ile birlikte. Gevne çayına girmek öyle herkesin harcı değil galiba, bunu anladım. Suyun bu kadar soğuk olmasının nedeni de HES santrallerinin burada olması. Boruların içinden geçen su toprak altından geçerken toprağın soğuğunu alıp santraldan geçtikten sonra güneş altına çıkıyor. Coşkun akan su da ısınmadan tekrar boru içine girince katmerli soğuyor.

20150608_134805

Fazla durmanın anlamı yok diyerek çaydan çıkıyorum. Terli olan forma ve atleti yıkayıp suyunu sıktıktan sonra Ferdi de bağıra çağıra suya şöyle bir dalıp çıkıyor hemencecik.

20150608_134814

Kurulandıktan sonra giyindim. Yıkadığım çamaşırları da bagajın üstüne, lastiklerle sabitleyerek kurumaya bıraktım. Yolcu yolunda gerek diyerek tırmanma bölümüne başladık. Çıktıkça manzara artmakta, görüş alanım genişlemekte. Geldiğimiz vadiyi gözlemliyorum bir süre. Pek tırmanış görünmese de bayağı çıkmışız. Durum öyle gösteriyor.

20150608_144553

Eğim yer yer değişiyor, bazen %10 dan fazla olduğu kesin.

20150608_144601

Bazen değişik anıt taşlar gözüme çarpıyor. Öylece tak başına, dimdik ayakta bekler gibi beni selamlıyor. Ben de selamımı çakıp bir resmini çekerek anılarıma kaydediyorum.

20150608_150543

Çıktıkça çıkıyoruz, ağaçlar seyrek olsa da görsel güzelliği seyredilmeye değer. Hele bir kaç ağaç katran ağacı olunca bambaşka bir güzellik katıyor yelpaze gibi dallarıyla.

20150608_151518_HDR

Kış aylarında buralardan geçmek imkansız gibi. Belki de yollar kardan dolayı kapanıyordur. O kadar kar yağıyor ki buralara çığ tehlikesi olasılığı fazla olunca uyarıcı tabela konulmuş dikkat çekmek için. Çığ tehlikesi 3 Km boyunca devam ediyor.

20150608_152115

Kendimi çok şanslı hissederim ger zaman. Yolun getirdiği güzellikler hep karşıma çıkar. Ben de şansımın bana sunduğu bu güzellikleri kaçırmadan seyrederim, tadına varırım doyasıya. Ve Tanrıma dua ederim bu güzellikleri bana yaşattığı için. Bazı dinlerdeki inanışlara göre Tanrı yukarılarda, dağların tepesinde daha yakın olarak inanırlar. Bana göre Tanrı her yerdedir, gökte de, yerde de. Bakmasını bildikten sonra.

20150608_152836

Derin vadi manzarası çekiyorum, epey çıkmışız.

20150608_152839

Çetin kış şartlarına direnen yaşam, işe bu ağaçta görüyorum. Kış aylarında gecenin ayazına dayanan, yaz güneşi altında kavurucu güneş ışınlarına aldırmayan bu ağaç. Her fırtınaya dayanan güçlü gövdesiyle yaşama tutunmasını bilmiş. Orada tek başına orman olamamış, kardeşleri uzakta, yapayalnız dimdik ayakta. Bu ağaçta yaşamın gücün görüyorum. Pek toprak olmasa da kayaların çatlaklarına köklerini daldırıp az toprak parçası ile yaşama tutunmuş.

20150608_152845

Ben ağacı seyrederken KUZ ve kıytırık sakince beni bekliyor mızmızlık etmeden.

20150608_152849

Bazı ağaçların tepesi yok, belli ki yağan karların ağırlığına dayanamayıp kırılmış. 100 yıldan fazla olduğu belli gövdesinin kalınlığına bakarak. Üç çam ağacı görünüyor.

20150608_154152

Tırmanış sürekli olunca artık bir şey düşünmeden gidiyorum. Nasıl olsa bir an gelecek ve inişe başlayacağım. Bunu düşünmek bana yetiyor ve yılmadan çıkmaya devam ediyorum. Hedef zirve, Toros dağları öyle kolay aşılmıyor. Bunu terleyerek ödüyorum bedelini. Alın terinden öte bir şey, tüm vücudum terliyor. Ben de memnunum bu durumdan. Vücudumdaki zararlı tüm mikropları terleyerek atıyorum. Bazen de kaslarıma enerji olsun diye mikropları yakıt olarak kullanıp yakıyorum bile.

20150608_154911

Yolun yeni yapıldığı belli, çeşmenin sadece plastik hortumu kalmış ama nereden geliyorsa su hala akmakta. Temiz su olduğu belli, hemen şişelerimi tazeliyorum akan sudan.

20150608_160023

Sularımı tazelediğim çeşmesi olmayan borudan su doldururken sanki zirveye gelmişiz gibi. Öyle hissettim birden bire. Arazi öyle gösteriyor. Bisikletim KUZ ve kıytırık zirveye doğru çıkmaya hazır gibi duruyor.

20150608_160033

Aşağısı geldiğimiz vadi, epey çıkmışız anlaşılan.

20150608_160235

Zirvede bir süre dinlenip son yokuşu da tırmanmak gerek diyerek yola devam ediyor Ferdimen.

20150608_160413

Tam da burası Antalya – Konya – Karaman sınırı olan dağların tepesi. Yaklaşık 2 Kilometre Konya sınırları içinde gideceğiz. Kısa da olsa Konya’ya ayak bastım ya bu bana şimdilik yeter.

20150608_160821

Bir süre daha Konya’da olmanın tadını çıkarıyorum. Kim bilir bir daha ne zaman gelirim Konya’ya. Ferdimen kendini aşağı saldı gitti. Nasıl olsa ona yetişirim. KUZ ve kıytırık, zirvede poz veriyor.

20150608_160832

Konya toprakları, arazi yapısı daha bir başka. Tepelerde ki kayalıklar değişik yapıda. Sanki masa gibi üzeri dümdüz.

20150608_175046

Rahmetli Barış Manço’nun TV programı geldi aklıma. 7 den 70 e diye gezip gördüğü yerlerde çocuklardan yaşlılara hazırladığı neşeli, eğlenceli, sohbetli, şarkılı program. Kendine has sunumuyla el kol hareketleri ile öne çıkan, her parmağındaki değişik yüzüklerle dikkatimizi çekerek geçmişten geleceği anlatırdı. Yani 70 yaşındaki geçmişten geleceğimiz olan çocukların yaşı 7 ye. Severek, ilgiyle, Pazar günlerini sabırsızlıkla beklerdim. O günlerde zaten tek kanal vardı. Evde başka eğlence yoktu, hem de siyah beyaz. Barış Manço ve 7 den 70 e bir an aklıma geldi. Neden derseniz Antalya’nın plaka numarası 07, Karaman’ın plaka numarası sonradan il olması dolayısı ile 70. Ben de bu sınırda 7 den 70 e geçmekteyim. Antalya il sınır tabelası.

20150608_175714

Burası da Karaman il sınır tabelası. Ferdimen poz veriyor bana, bisikletlerle birlikte.

20150608_175723

Zirveden sonra kendimizi yokuş aşağı bırakıyoruz, iniş harika ve çabuk oluyor. Ama zevkli, bunun tadına doyum olmaz. Kısa da olsa.

20150608_180142

İnişten sonra yine kısa bir çıkış yapmamız gerek diyerek sarıyoruz pedalla yokuşu. Çıkmadan zirvesini göremeyiz ki! Küçük bir vadide, çam ormanı içinde kendimizi salıyoruz.

20150608_180832

Kısa bir yokuştan sonra uzun bir iniş oldu. Bu inişte hız rekorumu kırdım. Şimdiye kadar en fazla yapabildiğim hız 69.5 Km/h. Arkada kıytırık ta olunca onun ağırlığı ve itmesi ile hızım biraz daha arttı. Yol uygun olunca hızın artması kaçınılmaz oluyor. Kilometre saatine bir baktım 60’ı geçtim ve kıytırık arkamda ip gibi beni takip ediyor. Denge mükemmel, savurma falan yok ve hızım 71.5 Km/h olunca kısa bir an öyle gittim. Sonrasında fazla abartmaya gerek yok diyerek frenlere yavaşça asılarak hızımı 50 Km/h düşürerek inişimi gerçekleştirdim. Bu kadar hızlı inersen kısa sürede yolu bitirirsin. Ama bisiklet için tehlikeli, en ufak bir hata kötü sonuçlar getirebilir. Siz dikkatli olun ve bu kadar hız yapmayın derim. Bundan sonra ben de yapmam artık bu kadar hız. Hem sonra gerek yok değil mi?

Neyse kısa sürede inince Civandere köyünde bir çay molası verdik. Köyün kahvesinde otururken kahvedeki köylüler ile sohbete başladık. Köylüler pek alışkın değil bisikletlilere. Hele bir de yerli turisti sanki hiç görmemiş gibi merakla bakıp habire sorular soruyorlar. Biz de uygun cevapları veriyoruz Ferdimen ile birlikte. Bir süre konu hep aynı olunca hemen değişik bir konu açarak muhabbeti renklendirdim. Köydeki durum, seçimler, geçim derdi derken benim hız rekoru yaptığım yerde olan bir kazayı anlatıyor köylünün biri. Aslında tehlikeli bir iniş ve bir çok kaza oluyormuş inerken. İstanbul da silahlı çatışmada sağ olarak ele geçen Hizbullah lideri cezaevinden nakledilirken cezaevi arabası yokuştan inerken kaza yapıyor. Jandarmaların hiçbirisi kurtulamıyor. Sadece hükümlü sağ kurtuluyor arabayı bulduklarında. Tabi bu anlatılanları bizler bilmiyorduk ve kaza beni biraz ürküttü doğrusu. Bir daha o kadar hız yapmam artık. Temkinli olmak gerek. Çaylarımızı tatlı sohbetle içtik ve bizlere para ödetmedi köylüler. Biz ordayken arabalı seyyar manav geldi. Hazır manav geldi bari biraz sebze, meyve alalım diyerek biraz soğan, domates, salatalık, elma, armut, kiraz ve 4 tane muz alarak erzağımızı zenginleştirdik. Fırından da ekmeğimizi alarak en önemli yiyeceğimizi de aldıktan sonra yolumuza devam ettik. Köy olunca ağaçlar kavak oluyor haliyle. Yolun kıyısında kavak ağaçları var.

20150608_181035_HDR

Düzlük bitti, artık yine rampa başladı. Karşıki yamaçta çam ağaçları var., yol sağa dönemeç.

20150608_181043

Güneş batarken durup batışını her zaman olduğu gibi izlemeye başladım. Bu muhteşem olayı kaçırmam. Güneşin son ışıkları bana enerji verir hep. Ben de depolarım bu enerjiyi sabaha kadar idare eder. Kıytırığın arkasından, batan güneşi izliyorum.

20150608_194504_HDR

Konya – Mersin ana yoluna çıkıyoruz. Artık buradan sonra fazla trafik var ve gürültülü. Ana yola çıktıktan sonra kamyonun biri yanımdan geçip az ileride durdu. Hurda toplayanlara beziyordu kamyonun içindekilere bakarak. Bana “Nereye gittiğimizi “sorunca ben de “Mersin’e” gittiğimizi söyledim. “İsterseniz sizi götürelim” diye söyleyince “Arkadaşım var ona söyleyeyim” diyerek Ferdimen’i bekledik bir süre. Ferdimen’e sordum gidelim mi kamyonetle. Ferdimen kamyona bir de adamlara şöyle bir baktıktan sonra “Olmaz deyip tekliflerini nazikçe geri çevirdik. Anlaşılan Ferdimen’in gözü tutmamıştı adamları. Kamyon gidince yolumuza devam ettik. Sonradan düşündüm de iyi ki binmedik kamyona, yolda ne olur bilinmez. Üç kuruşluk bisiklete göz koymuş olabilirler. Tabelada; Konya, Mersin yoluna bağlanacağımızı işaret etmiş.

20150608_194858

Tekrar çıkmaya başlayınca güneş yine doğdu ama kısa bir süreliğine. Dağların ardına batmaya başlayınca ikinci defa güneşin ışıklarını topluyorum.

20150608_194907

Yol kıyısında yaban mersini çiçek açmış beyaz gelinliğini giyerek. Bu güzelliğe bakmadan geçersen çok şey kaçırmışsındır demektir yaşamında. Ben tadını çıkarmayı yeğlerim her zaman. Çiçeğin taç yaprakları ince ve zarif. Beni cezbettiği gibi arıları da kendine çekiyor bu görüntüsü ile. Doğanın döngüsünde ilk önce böcekler çiçeklerden faydalanıyor, sonra çiçekten meyveye dönüşünce kuşlar ve diğer hayvanlar faydalanıyor. Sonrasında birbirini yiyerek en sonunda toprağa karıştıktan sonra gübre olarak bitkiye geçip tekrar çiçek açarak döngüyü başlatıyor. İşte yaşamın sırrını burada çiçeğin taç yapraklarında ve yaydığı cezbedici kokusunda saklı.

20150608_200154

Güneş batınca hava kararması uzun sürmez, hemen hava kararmadan çadır kurabileceğimiz bir yer bakmaya başladık. Gözümüze bir kiraz bahçesini kestirerek hemen daldık. Kiraz bahçesinde bir tane bile kiraz yoktu, yeni toplanmış. Yoldan ve gözden biraz uzakta çadırları kurup yerleşiyoruz. Akşam yemeğini beraber hazırlayıp yiyerek karnımızı doyurduktan sonra serinleyen havanın etkisinden giyinerek ve sıcak çay demleyerek kurtuluyoruz. Kamp yaptığımız yer 1500 metrenin üzerinde olunca geceler Haziran ayı olsa bile soğuk oluyor. Sıkı giyinmek gerek. Yol boyunca dinamodan şarj ettiğim batarya şimdi telefonumu şarj etmede kullanacağım.

Fazla geç olmadan yol yorgunluğunun getirdiği ağırlık ile erkenden yatmaya karar verdik ve çadırlara girip yattık.

Bu gün yaptığımız yol 58 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc