Etiket arşivi: belen kahvesi

Gökova Bisiklet Turu 13. Gün

28 Haziran 2013 Cuma

Muğla kent ormanı – Muğla – Belen kahvesi – Beçin kalesi

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Üç Dengesizin Bisiklet Maceraları.

 

“Geleceği hayal ediyorsun çünkü şimdi ki anı tatmadın.”

 

Öne çıkmış olan görsel, sol taraf az ağaçlı dik yamaç, sağda ise pembe çiçekler açarak coşmuş zakkum.

280620132942

Ormanın derinliğinde uyanıyoruz, ortalık sessiz sadece kuş sesleri var. Kamp attığımız yer piknik alanı, mangal için yerler yapmışlar, gündüz ışığında orman farklı görünüyor. Toplandıktan sonra ormandan çıkıp ana yola geliyoruz, girerken resim çekemediğimden ormanın girişinin resmini çekiyorum.

280620132906

Güneş yeni doğmuş tam arkamızda günün ilk ışıklarını cömertçe dünyaya gönderiyor. Güneş arkamda, gölgem asfalt üzerine düşüyor.

280620132907

Muğla’ya 12 km uzaklıktayız, kahvaltıyı Muğla’da yapacağız. Giriş tabelasındayım. Tabelada; Muğla: Nüfus 62.600 Rakım 625

280620132908

Muğla’ya varınca bakkaldan kahvaltılık alıyoruz. Kahvaltıyı uygun bir çay ocağında yapıp karnımızı doyurduk. Kahvaltıyı yaparken bu günkü rotamızı çıkarıp nereden gideceğimizi belirliyoruz. Yatağan’a uğramadan Belen kahvesinden, dağ yollarından gideceğiz. Rehberimiz her zamanki gibi İrfan öne düşüyor biz de ardından takip ediyoruz. İrfan çok iyi bir rehber, yolları okumayı, nereden gideceğimizi o belirliyor. Bir süre ana yoldan gidip Belen kahvesini sapağına varınca sola dönüyoruz. Tabelada yazan Belen Kahvesi 9. Yani Belen kahvesine 9 Kilometre olduğunu belirtiyor. Tarihi ve turistik olduğu için kahverengi tabelaya yazılmış.

280620132909

Kısa sürede Çaybükü köyüne vardık. Burada Belen kahvesi. Tabelada yazdığına göre Belen değirmeni de burada olduğunu belirtiyor.

280620132910

Kahve az yukarıda, ağaçlar arasında Türk bayrağı ve kahvenin çatısı görünüyor.

280620132911

Belen kahvesine giderken yol kenarında armut ağacı görünce bir kaç tane kopartıp çantama koyuyorum. İrfan ile Yıldız önde oldukları için armutları yemiyorum. Türküsü yakılan dramatik Belen kahvesine varıyorum. Bisikletimi park edip resim çekmeye başladım. Kahve taş bina, giriş kapısı üzerine Belen Kahvesi yazılmış. Kapı pervazları geniş çerçeveli mermerden. İki yanda da gece lambaları, nedense gündüz feneri gibi yanıyorlar. Işıkları kapatmayı unutmuşlar sanki, lambalar yanıyor gündüz aydınlığında. Kapının solunda yakılan Ormancı türküsünün sözleri, sağında ise türküsü yakılan olayın hikayesi sarı plakete yazılmış.

280620132912

Bu kahvede olan olayları halk türkü yakarak belgelemiş. Tabelada yazılan türkünün orijinal sözleri;

Ormancı Türküsü

Çıktım Belen Kahvesi’ne baktım ovaya

Bay Mustafa çağırdı dama oynamaya

Ormancı da gelir gelmez yıkar masaya(ı)

Söz anlama Ormancı çekmiş kafaya(ı)

 

Aman Ormancı yaktın Ormancı

Köyümüze bıraktı yoktan bir acı

 

Gevene’in ortasında değirmen döner

Değirmenin taşları dağından iner

Ormancıya atılan kurşun Tevfik’e değer

Tevfik’imin acıları yürekleri deler.

 

Aman Ormancı yaktın Ormancı

Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

 

Gevenes’in suları hoştur içmeye

İçinde köprüsü var gelip geçmeye

Tevfik’imi vurdular hiç mi hiçine

Yazık ettin Ormancı köyün iki gencine

 

Aman Ormancı yaktın Ormancı

Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

280620132913

Bu tabelada da olayın Ormancı türküsünün hikayesi hikayesi;

Muğla’nın Gevenes ve Kozağaç köyleri civarındaki ormanlarında bir yangın çıkar. Yangın kısa sürede kontrol altına alını ve etrafı çevrilir. O sırada Mustafa Şahbudak ve Tevfik Cezayir adlı iki arkadaş Belen Kahvesinde oturmuş dama oynamaktadır. Tevfik Cezayir Gevenes köyünün muhtarıdır. Aynı zamanda yörede herkesin yardımına koşan, sevilen biridir. Orman koruma ve bakım memuru olan Sarı Mehmet lakaplı Mehmet İn, etrafı çevrilen yangının söndürülmesi için Belen Kahvesine gelir ve Muhtar Tevfik Cezayir’den bekçi ister. Muhtar, iş zamanı olduğu için bekçi vermek istemez. Bu konuda Ormancı Mehmet İn tuttuğu zaptı Muhtar Tevfik Cezayir’e İmzalatmak ister. Muhtar Tefvik Cezayir oyunun kritik anı olduğu için tutulan zaptı imzalamak istemez. Olaya kızan Ormancı masaya vurur ve dama taşları dağılır.

280620132914

Yazının diğer bölümü kareye sığmadığı için ikinci bir resim daha çektim. Hikayenin devamı;

Diğer oyuncu Mustafa Şahbudak, dökülen taşları toplar ve Ormancı ile tartışırlar. Ormancı inatlaşır, söz anlamaz, ikinci kez masayı devirir. Bu kez Ormancı ile Mustafa Şahbudak arasında tartışma çıkar. Mustafa Şahbudak sinirlenerek Ormancıya tokat atar. Ormancı Mehmet İn, belinden kamasını çıkararak Mustafa Şahbudak’ı kolundan yaralar. Mustafa Şahbudak olayın şoku ile belinden tabancasını çeker. Bu sırada Muhtar Tevfik Cezayir yapma diyerek, silahın önüne atlar. Silah iki kez patlar. Çıkan kurşunlar Muhtar Tevfik Cezayir’e rastgelir, Mustafa Şahbudak arkadaşı Muhtar Cezayir’i kazayla vurur. Mustafa Şahbudak, arkadaşıyla ilgilenirken Ormancı kaçmaya başlar. Mustafa Şahbudak kaçan Ormancıyı silahıyla topuğundan ve kalçasından yaralar. Köylüler Mustafa Şahbudak’ı yatıştırır ve elinden silahı alır. muhtar Tevfik Cezayir Muğla devlet hastanesine kaldırılır, ancak aldığı yaralar sonucu kan kaybından ölür.

280620132915

Çıktım Belen Kahvesine baktım ovaayaaaa baktım ovayaa. Dama masası, üzerinde dama taşları dizili. Masa ve sandalyeler sundurmanın altında, Duvar üstünde tahta çit ve aşağıda Belen ovası.

280620132917

Bir müze haline gelmiş Belen kahvesinin odasını müzeye çevirmişler.  Mankenlerle Ormancı ayakta, Bay Mustafa ve Muhtar Tevfik sandalyede oturmuş dama oynarlarken. Dama taşları masa üzerinde dağınık.

280620132919

Odanın bir duvarında ocak, içinde odunlar, sacayağı. Yanmaya hazır durumda. Ocağın yanında Dövülerek ayran yapılan ahşap yayık.

280620132920

Belen kahvesinde oturup ovaya bakarak çaylarımızı içiyoruz. Aslında kahve içmek gerekti ya neyse çay ile idare edelim. Masada; ben , Yıldız ve İrfan oturmuş çay içerken, arkamızda Belen ovası.

280620132916

Çay içerken sandalyeni tahtasına konmuş çekirgeyi görünce yakından resmini çekiyorum.

280620132921

Belen kahvesinde dinlenip çay içerken kahveciden yol durumunu soruyoruz. Yol toprak, tenha olduğunu söyleyip dere kenarını takip etmemizi söylüyor. Gerekli yol bilgilerini aldıktan sonra yola çıkıyoruz. Bir süre sonra asfalt yol toprak yola dönüşüyor ama bizi etkilemeden yolumuza devam ediyoruz. Trafik olmasın yeter, sonra ormanın içi gayet güzel. Yalnız yokuş ve biraz tırmanma var. Ayrıca ana yollardan farkı da yol kenarındaki su kaynaklarını, çeşme ve derelere rastlıyorsun, böylece yol boyunca susuz kalmıyor ve sıcaktan bunalırken serinliyorsun. Çam ormanı içindeyiz, solda dere yatağı ve pembe çiçekler açmış zakkumlar.

280620132923

Ormanın içinden geçen toprak yol, yokuşu çıkan Yıldız bana doğru gelirken çam ormanı ile yolu birlikte çekiyorum.

280620132924

Dağa tırmanmamız devam ediyor, zakkum çiçekleri ormana renk katıyor. Üçümüz kendi temposunda tırmanıyor, birbirimizi gözden kaybettiğimizde bekleyip yola öyle devam ediyoruz. Arada kendi mi de çekiyorum elçek ile, önümde Yıldız bisiklet sürüyor. Başımda mavi buuf, gözümde sarı renkli güneş gözlüğü var.

280620132926

Yol bazen aşağıya doğru gidiyormuş gibi görünse de kısa sürüyor ve çıkmaya devam ediyoruz. Karşıda yüksek dağlar var.

280620132927

Yokuş bitmiyor hala tırmanıyoruz, rastladığımız keçi çobanına yolu sorup doğru yolda olduğumuzu öğrenince tırmanmaya devam. Keçi çobanı yolu başı ile tarif ederken, ileride İrfan keçi sürüsüne ulaşmış bile.

280620132929

Yıkık viran evler de görüyoruz arada. Taş ve çamurdan yapılmış duvarları bir kısım çatıyı ayakta tutuyor. İçeride bal arısı kovanlarını görüyorum.

280620132931

Yamaçta uzun çam ağaçları ve yola yakın yerlerde, dere kıyısında kavak ağaçları göğe ulaşmaya çalışıyor.

280620132934

Solda zakkum çiçekleri açmış, önümde İrfan bisikletle gidiyor.

280620132932

Nereye baksan manzara değişiyor, ben de durup durup resim çekerek tırmanmaya devam ediyorum, durunca da bir nebze dinlenmiş oluyorum çaktırmadan ama bu sefer geride kalınca arkadaşlar beni ileride bir ağacın gölgesinde beklerken buluyorum. Resim çekerken ilginç olan çam ağaçlarına denk geliyorum, çamın dalında bir yumru oluşmuş. Beni bekledikleri yerde çıkarıp armutları yiyoruz, biraz meyve iyi olur.

280620132935

Önümde Yıldız bisikletin üzerinde giderken, daha ileride İrfan bisikletten inmiş yürüyerek yokuşu çıkıyor. Yolda iri taşlar var, o yüzden rahat süremiyor. Ne de olsa acemi, ilk bisiklet turu.

280620132937

Bazen dere yatağından epey yukarılardan gidiyoruz. Yol kıyısında köy evleri dağınık. Aslında doğru dürüst köy de yok ortalıkta.

280620132938

İrfan yokuşu yürüyerek çıkmaya devam ediyor çam ormanı içinde.

280620132939

Yıldız ise alışkın yokuşları çıkmaya. O yüzden bisikletinden hiç inmedi.

280620132940

Bazı yerlerde yol çok taşlı oluyor ama durmak yok, yola devam.

280620132941

İşte güzel bir manzara, Sol taraf seyrek çam ormanı yamaçta. Sağda ise pembe çiçek açmış zakkumlar yol boyu gidiyor. Önümde İrfan. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

280620132942

Köylülerin iş hayvanı olarak kullandıkları at ve katır ağacın gölgesinde bağlanmış ot yiyorlar.

280620132946

Bazı yamaçlar kel kalmış, belki de çabuk tutuşan çam ağaçları yanmıştır bir zaman. Dere yatağında çalılar ve zakkumlar kaplamış.

280620132947

Önümde İrfan ve Yıldız giderken solda yükseltide taş ev görüyorum. Kavak ağaçları yol kıyısında. Bu ev benim hayal ettiğim bir şekilde, yerden 5 metre yükseltide, tek katlı. Önü düz ve az da olsa manzaralı. Böyle bir ev yapmak isterim kendi ellerimle.

280620132948

İrfanın diline bir şarkı dolanıyor, aklına geldikçe söylüyor.

“deli diyorlar bana

desinler değişemem”

Biraz da Yıldıza takılmak için söylüyor. Neyse çıka çıka bitiriyoruz rampaları. Benim bildiğim zakkum bitkisi 800 metre yüksekliğe kadar görülüyor. Zirvede hiç bir zakkum ağacı yok demek ki 800 metrenin üzerindeyiz. Artık inişe geçiyoruz ama inişte taşlı toprak yolda olduğumuz için bisikletimi salamıyorum, dikkatli inmek zorundayım. Haliyle düşmek istemem durduk yerde, yavaş inerim ama sağlam inerim. Ben yavaş indiğimden Yıldız ve İrfan beni bekliyor yolun kıyısında. Bekledikleri yer yol kenarı gölge ve düzlük, karınları da acıkınca oturup ocağı, kap kacağı çıkarıp makarna yapmaya başlıyorlar. Ben de gelince çaydanlığı çıkarıp çay demliyorum. Makarnayı yiyip çayımızı içerek dinleniyoruz İnerken de yoruluyorum fren sıkmaktan ve düz maşadan kollarım tutmaz oldu. Yıldız tencerede makarna pişirirken çömelmiş. 280620132950

Dinlendikten sonra yola çıkıyoruz.

280620132951

Asırlık meşe ağacının gövdesi kalınlaşmış, toprağa iyi tutunuyor.

280620132953

Önümüze bir çam ağacı çıkıyor devasa bir şey, 300 yıllık olabilir. resmini çekebilmem için bayağı geriden çekiyorum, başka türlü kadraja girmiyor çam ağacı.

280620132954

Dar bir vadinin dibinden inmeye devam ediyoruz. Solda küçük dere yatağı yol ile birlikte, çam kokuları içinde Milas ovasına doğru akıyor.

280620132955

Dediğim gibi çeşmesiz kalmıyoruz yol boyunca, yine bir çeşmede duruyoruz. Çeşmenin yalağı var, yalağın içinde yosunlar, su kurbağaları, suyun içinde dalgıç böcekler, anlayacağınız yarım metrekarelik yalağın içinde çeşitli canlıların yaşadığı bir yer olmuş ilgiyle izleyip inceledim. Yaşamak güçlü bir şey canlılarda, düşündürücü.

“Yaşamak tek başına bir ağaç gibi hür ve orman gibi kardeşçesine” demişti Nazım usta.

Nazım usta deyince şair kardeşim Feyyaz aklıma geliyor. Benim ustalarımdan sayılır, Serkan Taşdelen ile bu ikisini D300 karayolunu boydan boya geçen (Çeşmeden başlayıp Ağrıya kadar uzayıp giden yol ) iki bisikletçi. Gezgin virüsü  bulaştırmışlardı maceralarını okurken. Serkan ve Feyyazdan çok şeyler öğrendim, o yüzden ustalarım olarak sayarım ikisini de. Feyyaz daha sonra Türkiye’nin tüm kıyılarını 4000 km dolaşıp bu da yetmezmiş gibi güney Amerika da dolaşıp Fernando adını almış olup en son da Nazım ustanın Moskova ya giderken gittiği yoldan giden ve Yol kitabını çıkarıp bizlerle paylaşan genç şair dostumu andım bir an yaşam dolu su yalağında. Fernando Feyyaz Alaçamın kendi web sitesinden takip edebilirsiniz. www.feyyazalacam.com Serkan Taşdelen’in web sitesi http://www.pedalla.com

280620132956

“Deli diyorlar bana

desinler değişemem…”

Dengesiz İrfan uçurumun kenarında durmuş bana poz veriyor.

280620132957

Dengesiz İrfan bir türlü dengeyi sağlayamıyor. Artık düzlüğe geldik, ilerlerken durduk yerde İrfan yine düşüyor bisikletten. Ya bir dur arkadaş ne oluyor. Arkasında olduğum için yetişip kaldırıyorum, neyse durduğu yerde olduğu için herhangi bir şeyi yok şükür, düşmesi yorgunluktan olabilir.

280620132958

Çamköy’e geliyoruz, uygun olursa buraya kamp atmayı planlamıştık. Yiyecek bir şeyler bakınırken sadece tost yapan bir dükkandaki elemanın ters davranışı bu köyde kalmadan geçip gitmemize neden oldu. Yola devam ederek güzel bir iniş ve asfalt biraz dinlendiriyor bisiklet üzerinde. Milas’a varıyoruz, daha önce yemek yediğimiz sanayideki lokantaya girip akşam yemeğini yiyoruz. Kuru fasulye kalmamış, biz de olanı yiyoruz. Yemekte nerede kalacağımızı konuşurken Yıldız Beçin kalesinde kalalım diyor, Beçin beldesi 4 km geride. Haliyle Yıldızı’n kararına uyup geriye doğru Beçin’e geliyoruz. Havada karardı,  Resmi ertesi sabah çekiyorum. Kahverengi tabelada yazan Beçin kalesi 1.

290620132970

Tabelada görüldüğü gibi Beçin kalesi 1 km yazıyor ama bir kaç yüz metre çıktıktan sonra dikleşen yokuşun ve yorgun olmamızın verdiği zorluktan bisikletten İrfanla ben inip iterek çıkıyoruz yokuşu. Yıldız inmeden kaleye kadar çıkıyor, bıravo. Hava karanlık, sokak lambaları yeterli aydınlatmıyor yokuşu öyle çıkıyoruz. Kaleye gelince başlıyor köpekler havlamaya, tabi ki aldırmadan yanlarına kadar gelince havlamayı kesip yılışmaya başlıyorlar. Anlayacağınız yaygaracı tipler. Arka ayağı sakat bir anne, geçen sonbahardan üç  ve bu bahardan dört toplam yedi tane yavru köpek etrafımızda yılışıyorlar. Ağaç altında piknik masasının yanında duruyoruz. Burada küçük bir kanal var içinde gürül gürül su akıyor, eh daha ne isteyelim kampımızı atıyoruz. Çayımızı demleyip bir güzel sohbet ederek içiyoruz. Köpekler de bizim bekçiliğimizi yapıyorlar sabaha kadar. Terli eşyalarımızı kanalda yıkayıp asıyoruz. Daha sonra çadırlarımıza girip yatıyoruz ama köpeklerin bütün gece her şeye havlamaları bizi derin bir uykudan mahrum ediyor.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 93 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc