Etiket arşivi: bıldırcın

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 20. Gün

7 Haziran 2015 Pazar

20. Gün

Kuzyaka – Toros dağları Yalçı

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(Resimlerin bir kısmı Ferdi Kızıl’a aittir)

 

SİS

İki şehri var gecenin, biri gözümde

tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur

gibi çöken siste, bana bu uykusuz

şehri niye bıraktın, göze alamadığım

bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,

gece değil istediğin hayli karanlık

bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak

hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz

bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;

gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız

göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,

ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,

öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,

sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak

şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim :

Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye ?

Haydar ERGÜLEN

 

Öne çıkan görsel, Dağa çıkan yol, dik yamaç, bulut dağa inmiş ortalığı sis kaplamakta.

CAM01738

Çadırda uyumayı özlemişim 4 gecedir. Harika bir uyku ile bir kaç köpeğin havlaması dışında köyde pek gürültü olmadı. Sabah ezanında mecburen uyandım, karşıda cami olunca yapacak bir şey yok. Geceden şarja bıraktığım bataryamı gidip prizden çıkarıp aldım ne olur ne olmaz diye. Hava aydınlanasıya kadar çadırımdan çıkmadım. Bu gün seçim günü, köylü ve seçim sandığı jandarma ile birlikte geldi. Pek bizimle uğraşacak zamanları yok anlaşılan. Jandarma da bizi çadırla birlikte gördü ama herhangi bir soru sormadı. Sanki küsmüşüz gibi bizleri görmemezlikten geldi. Sandık görevliler cami avlusuna sandıkları yerleştirme telaşı ve görev dağılımı ile uğraşırken selam verip çeşmede elimizi yüzümüzü yıkadık. Sandık başkanına burada kimlikle misafir olarak oy kullanabilir miyiz diye sordum öylesine. Haliyle öyle bir kanun olmadığı için olmaz deyip kestirip attı. Ben de biliyorum olmayacağını. Henüz digital ortama geçmedik. Kimlik numarası ile her yerde oy kullanma devri henüz başlamadı. Bizler de yolda olduğumuz için oy kullanamadık ve seçim geçerli olmayacak gibi. Dediğim de çıktı sonunda, seçim tekrarladı.

Sonrasında çayı demleyip bir güzel kahvaltı sofrası hazırlayıp keyifle yaptık. Sıra geldi toparlanmaya. Hemen eşyalarımı ve çadırı toplayıp kıytırığın çantasına yükledim çabucak. Ferdi her zaman olduğu gibi biraz zaman alıyor toplanması. Ferdimen ile benim çadırım sundurma altında, beton zeminde kurulu. Çadırların önünde eşyalar duruyor.

IMG_0001

Ferdimen de toparlandıktan sonra yola çıktık. Hava açık, sadece başı dumanlı dağlar görünüyor bulutları toplamış olarak.

20150607_075311

Baraj göleti epey aşağılarda, yeşilimtırak rengi ile bizi takip ediyor. Yoksa biz mi onu takip ediyoruz?

20150607_075321

Baraj seviyesinden biraz yukarılarda hafif iniş – çıkışlar ile ilerliyoruz. Bazen Ferdimen önde gidiyor. Arkadan resmini çekiyorum çaktırmadan.

20150607_093027_HDR

Bazen de ben öndeyim, Ferdimen de benim resmimi çekiyor çaktırmadan. Sizin anlayacağınız yol arkadaşlığı böyle bir şey. Birbirimizi çok iyi anlıyoruz ve uyum içinde, fazla gözden kaybolmadan, birbirimizi kollayıp yol alıyoruz. Zaten dağların arasındayız ve telefon çekmiyor. O yüzden çok rahatım telefonun çekmediğinden. Eskiden telefon mu vardı? Kendimizi yaşıyoruz dağlarda.

IMG_0008

Şimdi tabelada yazan %13 ne demek? İnecek miyiz yoksa çıkacak mıyız? Tabeladaki siyah üçgen soldan sağa doğru değerlendirirsek yokuş çıkacağız. Eğer sağdan sola olursa iniş olması gerek. Hadi çık işin içinden! Bisikletim KUZ ve kıytırık tabela yanında.

20150607_093514

Neyse ki manzara güzel,  şöyle bir göletin kıyılarının girinti çıkıntılarını süzüyorum. Buradan barajın gövdesi görünüyor. Demek ki fazla yol almamışız.

20150607_094802

Tabela hala yerinde duruyor ve Ferdimen’in çektiği resme bakılırsa çıkacağımızı görüyorum. Demek ki tabeladaki siyah üçgen soldan sağa doğru okunması gerek. Yalnız %13 biraz fazla gibi. 100 metrede 13 metre yükselmemiz anlamına geliyor. Şu matematik sevimli de yokuş pek sevimli değil. Ferdimen bisikletlerle birlikte çekiyor beni.

IMG_0012

Neyse yapacak bir şey yok, yola sarıyorum tonajlı araçlar gibi 1. vitese takıp. Ama tabelada yazdığı gibi %13 eğimden fazla gibi. Yük fazla olunca kıytırık inat etmeye başladı, Pek çıkası yok. 1. Vites işe yaramıyor ve KUZ dan inip bazı sert olan yerleri bir süreliğine yürüyerek çıkmak zorunda kaldım.

IMG_0015

Kan ter içinde olsam da emin adımlarla fazla zorlanmadan çıkıyorum. Eğim biraz azalınca bisiklete binip bir süre gidiyorum. Ta ki bazı sert, neredeyse gözle görüp tahmin ettiğim kadarı ile % 25 eğim olan yerlerde yürüyorum. Toros dağları ve zirveleri.

20150607_095146

Ama bu manzaraya değer olduğuna inandığım için mutluyum ve bu yolda olduğum için. Eğer mutlu olamıyorsan yola çıkmanın anlamı yok. Baraj gölet manzarası çamların arasında.

20150607_101035

Gölet seviyesinde gidiyoruz, bazı yerlerde su içinde kalan evleri görüyorum. Su içinde kalan evlerin yerine daha üst seviyelerde yenisi yapılmış.

20150607_101632

Geriye dönüp baktığımda sanki “Bir arpa boyu yol almışım” gibi hissediyorum. Yoksa bir Masalın içinde miyim?

20150607_102038

Arada masal arkadaşımla günün anlamı ve önemi nedeniyle bir resim çekiliyoruz birlikte. Bisikletlerimiz de yanımızda.

IMG_0041

Buradan arpanın boyunu görebilirsiniz. Barajın gövdesi hala görünüyor.

20150607_102042

Ve önümüzde hala uzantısı var. Bisikletim park etmiş yol kıyısında.

20150607_102809

Burası da yan kollarından biri göletin. Küçük bir dere de gölete katkıda bulunuyor.

20150607_103408

Yol yapılırken ortaya ilginç kaya oluşumları çıkmış. Kaya pek sağlam değil, neredeyse dağılacak gibi ufalandıkça ufalanmış. Daha da ufalanacakmış gibi.

20150607_103808

Arpanın boyu giderek uzuyor ama baraj gövdesi karşımda. Bu manzarayı seyrederken yabancı iki kişi yanıma gelerek “Hello” dedi. Pek alışkın değilim yabancı turistlerin “Hello” demelerine. Genellikler bizim vatandaşlar ve çocuklar bizlere “Hello” diyor. Biri kadın biri erkek iki genç bisikletli. Bisikletleri kiraladıkları belli, yanlarında hiç bir şey yok. Bana İngilizce bir şeyler sordular ama ben Tarzancayı çok iyi bildiğimden ne dediklerini anladım. Tarzanca ve el işaretleri ile yola devam edin bir süre sonra baraj göleti bitecek ve soldan yolunuza devam ederseniz yol sizi ta Alanya ya kadar götürür dedim.  Onlar da anlamış olacaklar ki “Thank you” gibi bir şeyler deyip ve yola devam ettiler. Teşekkür ettiklerini anlamıştım. Ne de olsa Tarzancam süper. Vadide gölet ve uzaklarda baraj gövdesi.

20150607_104049

Dediğim gibi pistonları zorlandığı yerde bisikletten inip yürüyorum. Dişliler yeterli değil bunu anlıyorum. İzmir’e dönünce dişlilerin oranlarını değiştirmek gerek. Ferdimen beni bisikleti ittirirken arkamdan çekiyor.

IMG_0058

İttirmek te yorunca biraz dinlenmek gerek. Gerçi KUZ pek yorulmuşa benzemiyor ama kıytırık zorlanıyor gibi. Böyle yerlere alışkın değil. Toros dağları pek te çetin. Kıytırık geçtiğimiz yıl 2014 te Balkanları dolaştı ama oralarda böyle sert yokuşlara hiç denk gelmedi. Balkanlarda en fazla %7 eğimli yollar yapılmış. Onun için nazlanmakla haklı. Eğim %20 lerin üzerinde. Bisikletim yol kıyısında, çamların gölgesinde dinleniyor.

IMG_0065

Bir yerde Ferdimen’in yol kenarında beni beklerken buluyorum. Yanına yaklaşınca;

“Urimbaba”

“Efendim Ferdimen”

“Yanlış yola saptık sanki, gel bak bir haritaya”

Haritaya bakınca cep telefonunda daha önce Manavgat ta çizdiği rotanı dışına çıkmışız. Çizdiğimiz yol başka yerlerde biz başka yerde konum olarak görünüyoruz. İyi ki Ferdimen arada bir haritayı kontrol ediyor. Çamların arasında kıvrılarak çıkan yol.

20150607_105118

Neyse bir süre dinlenip kendimize geldikten sonra güzel manzaranın tadını çıkararak aşağı inişe başladık. Ağaçların ardında gölet manzarası.

20150607_114403

Neyse ki sapmamız 2.5 kilometre civarında. İniş olunca hızla iniyoruz ve pedal çevirmediğimiz için bisiklet üstünde dinleniyoruz.

Şimdi gelelim aşağıdaki resme! Gördüğünüz gibi GÜMÜŞKAVAK MAHALLESİNE HOŞ GELDİNİZ yazıyor. Siz olsaydınız ne anlardınız bu yazıdan? Bizim anladığımız (mahalleyi boş verin benim için her zaman köy olacaktır) köyümüze hoş geldiniz ve köyün girişi olduğunu ve yolun sol taraftan devam ettiğini. Biz de yola soldan devam ettik. Resimde solda görünmeyen küçük tabelalar dikkatimizi çekmedi. Orada “Konya”,” Sarıveliler” yolunu gösterir küçük, pek görünecek yerde olmayan tabelaları görmemişiz. Daha çok zafer tak’ı şeklinde yapılmış olan tabela bizi şaşırttı. Doğru yolu bulduk ya. Allah bizi doğru yoldan ayırmasın!

20150607_114940

Gümüşkavak köy yoluna sapınca yokuşlardan kurtulacağımı hiç sanmıyorum. Pek te umurumda değil, nasıl olsa ittire kaktıra çıkacağım zirvelere. Bisikletim gölgede dinleniyor.

20150607_122208

Dediğim gibi köy yollarında mutlaka çeşme vardır ve hepsinde durup suyunu içmeli. Aynı zamanda tüm şişelerdeki suları tazelemeli derim. Yol zorluğunu çeşme başında elimi yüzümü yıkayıp biraz dinlenmekle atıveriyorum. Kısa bir şarj molası gibi, pistonların pilleri doluyor kısa şarjda. Bisikletler par halinde, kayaların dibindeki çeşme ve Ferdimen’i çekiyorum.

20150607_122213

Yolumuza küçük bir mağara denk gelince durup inceliyorum. Etrafındaki kayaçlar ve içi sert ve yumuşak olanları ayırt edebiliyorum. Kırmızı görünenler daha yumuşak yapıda. Zaten çoğu eriyip gitmiş bir boşluk oluşturmuş durumda. Böylece küçük te olsa bir mağara oluşmuş.

20150607_122330

Dışındaki kayalar da sarı renkte liken ile kaplanmaya başlamış. Daha çok yeşil renk yada gri tonları ile kayalarda ilk yaşamı başlatan likenler ilk defa sarı renkte olanına denk geldim.

20150607_122405

Gümüşkavak köyü dağınık olarak kurulmuş. Birbirine en yakın ev 100 metreden aşağı değil. Köyün kahvesine oturup biraz enerji takviyesi almak gerek. Enerji takviyesi derken birinci olarak çay. İkincisi çay ile beraber kurutulmuş meyvelerden oluşan atıştırmalık. Kahvede büyük bir kafeste Keklik kuşunu görüyorum. Benim bildiğim Keklik düz ovada olur. Şarkılarda öyle söylüyor türkücüler. Dağlık arazide ne işleri var ki?

20150607_124554

Başka bir kafeste de bıldırcın. Öylece yemlenip duruyorlar. Bu kafesteki kuşlar çocuklar için mi yoksa menüde kuşları mı pişiriyorlar müşterilere? Pek anlamış değilim. Bazı yerlerde canlı alabalık verirler ya havuzdan çıkarıp. Bıldırcın ve keklik te bu kategoriye giren hayvanlardan. Hadi balık tamam da bu kuşları keserken insan acır. Bir damlacık et için değmez.

20150607_124606

Çayları içip takviyeleri aldık yeşil manzara eşliğinde. Garson bizi masada otururken resmimizi çekiyor.

20150607_125020_HDR

Köyün her tarafından sular akıp gidiyor küçük arıklardan. Bisikletimle birlikte çekiyorum akan suları.

20150607_131911

Akıp giden su üstünde ağaçlar kapatmış yeşil dalları ile. Güneş ışığı yoğun yapraklardan toprağa pek düşmüyor.

20150607_131941

Neden budamışlar belli değil çam ağacını. Ağaca çıkmak için tahta bir merdiven konulmuş. O da belli bir yere kadar çıkmak için. Daha da yukarı çıkabilmek için de dalların çıkıntıları merdiven benzeri olmuş. Karşıdan bir ip getirip ağacın yukarılarına bağlanmış.

20150607_132813

Ağaç tek olunca ilginç budaması ile kel kalmış gibi. Otomatik zaman ayarlı kendimizi ağacın dibinde çekiyoruz.

IMG_0083

Neyse yolumuza devam ediyoruz ama sadece çıkarak. Daha da ne kadar çıkacağımızı kestiremiyorum.

20150607_133323

Baraj göleti aşağılarda kaldı, belki de son defa bir parçasını görüyorum. Dağların sırtları kademeli olarak ufukta uzanıp gitmiş. Seyretmesi bile insana uzakları çağrıştırmakta.

20150607_133629

Arazi düz olmayınca yamaçlara küçük te olsa biraz düzleştirmek için duvar örülerek tarla yapılmış. Burada hayvanlara yemlik ürünler ekilip karlı soğuk kış günlerinde ot  bulunmayınca beslemesi için veriliyor.

20150607_135128

Aşağıdaki resmi çekmek için aşağıya inmek durumunda kaldım. Yolda gördüğüm yerleri kafamda kurgulayıp ona göre yazılacak resimleri çekerek hikayemi yazıyorum. Çekilecek resim kafamda oluşunca biraz ileriye gitmiş oluyorum. Ne yapayım yolda oluyor bazen bu durumlar. Zaten hep yokuş çıkmakta olduğumuzdan acele etmeye hiç gerek yok. Biraz da dinlenmiş oluyorum.

20150607_135131

Yolda giderken arabaların ezip pastırma olmuş bir kurbağa denk geldi. Kurbağa kurumuş, al duvara as. Yada defterin arasında sakla.

20150607_135310

Çıktıkça zirvelere bulutlar da çoğalmaya başladı. Yağmur mu yağacak yoksa başı dumanlı dağlarda mıyız? Bakalım yol ve zaman bize neyi gösterecek.

20150607_135911

Hala Gümüşkavak köyündeyiz, yol kıyısında yükseklerde yeni olgunlaşmış kirazları görünce yol hakkı olanı kadar koparıp yiyoruz. Tadı da nefis, kırmızı kırmızı kiraz.

20150607_140338

Ferdimen de benden kalır yanı yok, ileride durmuş resim çekiyor gördüğü ilginç bir yeri. Çınar ağaçları olduğuna göre bir dere olmalı.

20150607_140526

Tahmin ettiğim gibi bir dere var ve küçük bir şelalesi. Şelale olur da ben durur muyum? Hem de bu sıcakta yokuş çıkarken. Evvel ki gün Alanya da denize girmiştim, duş almadığım için de tuzluyum ve dün Kuzyaka köyünde duş alacak ortam yoktu. Hemen su donumu giyip doğal duşumu alıyorum. Hayat bazen bizlere harikalarını sunuyor. Bu harikalardan faydalanmak gerek. Hem serinliyorum hem de su masajı ile kasları gevşetiyorum. Duşun ardından terli olan atlet ve tişörtü suda duruluyorum. Ferdimen beni şelale içinde çekiyor. Şelaleden dökülen köpüklü sular vücudumu kaplamış, üzerimden akıp gidiyor.

20150607_141532

Ferdimen dere üzerinde resim çekerken fotoğraf makinasını suya düşürüyor. Hemen pillerini çıkarmasını ve güneşin altında kurumaya bırakmasını söyledim. Hazır suyun başındayız ve fotoğraf makinesi kurumaya bıraktık nasıl olsa deyip öğle yemeğini de burada yiyebiliriz. Yemek dediğimiz şey de Barbunya konserve. Ekmeğimiz de bol, bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Çöpleri de etrafa atmadan naylon poşete koyup yanımızda götüreceğiz. Öyle ormanı kirletmek yok. Temiz olmalı. Ferdimen’in tripodu ve kurumaya bırakılan fotoğraf makinesi yerde.

20150607_150501

Yemekten sonra birer Türk Kahvesi iyi gitti doğrusu. Şimdiye kadar hiç kimse burada kahve pişirmemiştir. Kahve kokusu ormana yayılıyor mis gibi. Ferdimen ile kendimi üzerimiz çıplak olarak elçek resim çekiyorum.

20150607_151809_HDR

Ormanda çınar ağacı görürseniz bilin ki orada mutlaka akan bir su vardır. Çınar ağaçları susuz yerlerde yetişmez.

20150607_153209

Yolun bu kıvrımlarını seviyorum. Düz yol bana sıkıcı geliyor nedense. Aynı nehirler gibi. Dağlarda kıvrım kıvrım çağlayıp düz ovaya inince can sıkıntısını gidermek için kıvrılarak akmaya başlar. İşte buna tarih boyunca kıvrımlı akan nehirlere Menderes derler. Menderesleri severim bu yüzden ve yolun da Menderes gibi olmasını isterim. Yokuş olsa da fark etmez.

20150607_153306

Şelalede duş aldıktan sonra üzerime bir şey giymedim. Zaten yokuş çıkıyoruz ve terlemekteyim. Yokuşun hakkını terlemekle veriyorum. Hani derler ya sucuk gibi terledim işte o durumdayım. Sucuklar nasıl terler bilmem ama ben iyi terliyorum. Hava sıcak ama bunaltıcı değil, dağlarda nem oranı düşük deniz seviyesine göre. Kendimi çıplak olarak çekiyorum elçek. Anlım ter içinde.

20150607_160204_HDR

Solda, yamaçtaki kayalara bakıldığına göre zirveye yaklaşmışız demektir.

20150607_164701

Birden bire kayaların, toprağın yapısı değişti. Beyaz toprak yapısı sanki başka bir dünyaya gelmişiz hissini uyandırıyor. Buradan beyaz toprakların kamyonlarla alındığını gösteren  makine izleri var. Küçük beyaz tepelerin üzerinde gezerken Ferdi benim bir resmimi çekiyor kanatlarımı açmış olarak. (Neyse ki Ferdimen’in kamerası kurudu ve çalışıyor. Böylece beni çekiyor)

CAM01719

Bulunduğum yerden manzara müthiş. Dağlar sıralanmış alabildiğine uzanıp gidiyor. Seyretmeye doyamıyorum bu güzellikleri. Dim çayının aktığı derin vadilerin dibi görünmüyor bile. Görebildiğim kadarı ile harika kanyonlar var ve gidilmesi gerek. Belki bir gün.

20150607_165105

Manzara devam ediyor Toros dağlarının zirvelerine doğru.

20150607_171435_HDR

Bir süreliğine manzarayı seyretmek iyi geliyor. İnsanın ufku açılıyor resmen. Dağların eteklerinde olduğumuzdan sağ tarafımız dik yamaçlar. Tepelerde ağaçlar seyrelmiş, bir de kayalıklar olunca. Sol taraf uçurum.

20150607_172706

Yamaçlar dik ve kayalık olsa da çam ağaçları küçük bir çatlakta kendine yer edinerek yaşamı devam ettirmeye çalışıyor. Zamana ve mekana direniyor çam ağaçları. Binlerce, on binlerce yıl sonra yaşam kazanacak ve kayalar yaşama boyun eğip toprak olacak.

20150607_174111

Toros dağları bana zamanı unutturdu. Dünya ile bağlantım kesik, saatten de haberim yok. Bu güzelliği çekmek için sadece telefonun kamerasını kullanıyorum. Neredeyim, nerelere gidiyorum, daha ne kadar gideceğim bilmiyorum. Bunları düşünmeden sadece gözlerimle Toros dağlarının bulutlu zirvelerini taramakla.

20150607_174117

Bisikletim KUZ ve kıytırık’ı manzarada çekiyorum. Hak ettiler doğrusu.

20150607_174132_HDR

Manzara seyrini tamamladıktan sonra yol kıyısında paslanmış bir bisiklet zinciri gördüm. Kim bilir kimin bisikletinin zinciri. Ne oldu da yol kıyısına bırakıldı belli değil. Acaba yola nasıl devam etti? Yedek zinciri var mıydı? Yoksa araca binip öyle mi yoluna devam etti? Ama gerçek olan zincir paslanmaya bırakılmış, bir daha tekerleği döndürmeyecek olması.

20150607_180027

Ve dağların zirvesine yakın olduğumuzun işareti ; SİS. Yada dağlarda yaşayanların dediği gibi DUMAN. Ben BULUT olduğunu biliyorum. Hep aşağılardan başı dumanlı dağlara bakarken BULUT olarak görürüm. Ama BULUT’un içinde olmak durumu değiştiriyor. Bazen SİS gibi, bazen de DUMAN gibi sürekli devinim içinde. Bir ara yol tamamen kapanıyor bir şey göremiyorum. Sonra biraz dağılıyor önümü görebiliyorum. Heyecan ile yoluma devam ediyorum. İlk defa BULUT’un içinde bisiklet sürmekteyim. Bazen kaybolmak istersin ya her şeyden, kimsenin görmediği yerlerde. Dağların içinde BULUT seni bağrına basmış kimseye göstermiyor. İşte ben de kaybolmaya gidiyorum BULUT’un içinde etrafı SİS basmış, başı DUMANLI dağlara.

20150607_180706

Yolun aşağısı uçurum ve hiç bir şey göremiyorum sisten.

20150607_180710

Ferdimen de bazen durup beni bekliyor. Görüş alanı iyi olmadığından göz temasını kaybetmiyor benim ile. Ferdimen beni beklerken çekiyorum.

20150607_181107

Ferdimen beni bekledikten sonra arkamdan bir resmimi çekmiş çaktırmadan DUMANLI dağlara yürüyerek çıkarken. Ben ileride bisikletimi ittirirken, yamaçtaki çam ağaçları sis içinde kaybolmak üzere. Daha ilerisi kaybolmuş sis içinde. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

CAM01738

Yürürken yerde pek görmeye alışık olmadığım siyah renkte sümüklü böcek gördüm. Sümüklü böceğin kabuğu yok ve sümük salgısı da salmıyor giderken. Derisi sanki kurumaya başlamış gibi. Belki de cinsi böyledir bu hayvanın.

20150607_181748

Tırmanış zorlu olsa da yürüyerek yada eğim biraz azalınca bisiklete binerek devam ediyor. Yavaş giderken ilginç kaya oluşumları göze çarpıyor. Yanardağlardan lavlar akarken hamur halindeki kayalar soğudukça katılaştığı, arkadan akan lavların baskısı ile ilginç şekiller oluşmuş. Kayaların kat kat görünümü ve kimisi 90 dereceden fazla kıvrılmış durumda. Nasıl bir anda donmuşsa öylece kalmış on binlerce belki de milyonlarca yıl önce.

20150607_182336

Artık akşam olmak üzere ve sisten yol kapanmaya başlayınca araçların bizi görmesi zor. Hemen kendimize sığınacak güvenli bir çadır yeri olacak yer ararken yolun solunda bir çardak ve gözlemeci görünce hemen oraya giriyoruz. Tehlike yaşamamak için artık yola devam etmenin anlamı yok deyip çadırları kurduk. Eşyaları da içine yerleştirdikten sonra akşam yemeği hazırlıklarına başladık. Gözlemeci kapatıp gitmiş, kimseler yok ortalıkta. Yemeğimizi yedikten sonra etrafı şöyle bir kolaçan ettik. Bidonlarda su var, bir gözleme sacı, altında ateş yakmak için ocak. Sundurmanın altında tahtadan çakılmış bir kaç masa. Oturacak uzun tahtadan yapılmış oturacak. Etrafta çeşme olmadığından.  mecburen bidonlardan biraz su kullanmak zorunda kaldık.

Hava birden bire karardı ve duman o kadar yoğunlaştı ki göz gözü görmüyor. Ara sıra gelen arabaların farları ortalığı biraz aydınlatıp hayalet gibi geçip gidiyorlar.

20150607_211011

Kendi ışığımız ile kahve keyfini araçların farlarını sisi aydınlatmasını seyrederek  içiyoruz. Yine şans yüzümüze güldü ve çadır kurabileceğimiz düz ve korunaklı bir yer bulduk.

20150607_212353

Bu günkü yol biraz çetindi ve 1000 metrenin üzerine tırmanış yaptık. Yol eğimi kimi yerlerde %20’nin üzerindeydi. Bazen yürümek zorunda kaldım. Ferdi’nin yükü benden az olsa da arka dişlisindeki problemden dolayı 1. ve 2. viteslere geçemediğinden 3. viteste çıkmak zorunda kaldı. O da zorlandı desem yeridir. Gerçi uzun boyun avantajı var ve piston boyları benden uzun olunca pedala daha iyi bir güç uyguluyor. Haliyle bana pek çaktırmasa da yorulduğunu hissediyorum. Benim gibi yavaş çıkamıyor, 3. viteste zaten yavaş gidemezsin. Önden gitmesi nedeni ile durup beni bekliyor bir süre. Böylece biraz dinlenmiş oluyor. Telefonlar da dağlarda çekmediğinden birbirimizi kaybetmemiz gerektiğini biliyor yol arkadaşım. Bir gerçeği de itiraf etmem gerekirse resim çekmesini de seviyor ve sanatçı kişiliğini kullanarak çok güzel ve kimsenin aklına gelmeyecek prodüksiyonlar düşünerek harika resimler çekiyor.

Biraz yorgunluk eseri olarak erkenden çadırımıza çekilip yatıyoruz. Yarın ne olacağı belli değil, dinlenmek gerek. Yorgun olsam da mutlu bir günün sonunda uykuya dalıyorum tatlı düşler içinde.

Bu gün yaptığımız yol biraz kısa ama yol bazen böyle. Yaklaşık olarak 28 Kilometre civarı bisiklet sürmüşüz.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

4. AzBilinenAntikKentlerTuru 3.Gün

25 Nisan 2015 Cumartesi

Bergama – Dikili

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

ben gelecekten korka korka dönen bir mutluyum

dünyanın bu küçük sesini işit

bak, bir dalı, bir örtüyü, bir denizi tutan ellerime

nanelerden, ıtırlardan, ıhlamurlardan gelen

anlayamadığın sevgililik

var ya

yani uzaktan yüzünü bile seçemediğin birinin

adı en sevdiğin şairin adıyken.

Edip Cansever

 

Öne çıkmış olan görsel, asırlık çitlembik ağacı. İki sevgili birbirine sarılır gibi yatmış gövdesi yerde. Dalları iyice yanlara uzamış, muhteşem bir ağaç. Belki dibindeki kalıntıların zamanını görmemiştir ama gövdesine bakıldığına göre epey gün görüp geçirmiş. Ağacın dibinde blok taşlar dağınık.

20150425_132129

Yattıktan sonra parka piknik yapmaya gelen gençlerin sarhoş konuşmaları ve içkileri bitip “dem baba dem baba” nakaratı ile birini içki almaya göndere göndere sızdılar. Sesleri kesildikten sonra anca uyuyabildim. Az uyumama rağmen güneşin doğuşu ile uyanıyorum. Güneşin parlak ışıkları günün güzel geçeceğine işaret. Belki denize de girebilirim, her ne olursa olsun. Uyandıktan sonra bir süre güneşi seyrediyorum. Çadırda kalmanın verdiği bir durum bu. Güneşin doğuşu ve yavaş yavaş yükselişini izlemek. Bizlere yaşam kaynağı olan güneşin içimi ısıtması ile güne başlamak harika oluyor benim için.

20150425_064941

Herkesi uyandırıp toparlanması için anons ediyoruz. Kahvaltıyı öğretmen evinde yiyeceğiz o yüzden biran önce yola çıkmamız gerek diye sürekli arkadaşları uyararak toplanmalarına yardımcı oldum. Islak olan çadırlar kurusun diye tahta çitlere asıyor kimisi.

20150425_073725

Belediye sabah kahvaltısını öğretmen evinde bizlere veriyor. Bergama’nın biraz yukarı mahallesinde olan öğretmen evine çıkarken biraz zorlandık. Açık büfe kahvaltısı yokuşlarda harcadığımız enerjiyi yerine getirmesine neden oldu. Bir güzel kahvaltı ediyoruz afiyetle. Sırada bekleyenler ve kahvaltısını yiyenler.

20150425_082729

Kahvaltının ardından zaman geçirmeden ana yoldan Dikili’ye doğru gitmeye başladık. Ana yol olunca hızlı gidiyoruz haliyle. Ovacık köyünde çay molası verdik bir süre. Molanın ardından tekrar yola düzüldük. Çandarlı sapağını az geçtikten sonra sağa saparak bu gün ziyaret edeceğimiz antik Atarneus tepesine geldik. Antik kent tepede olduğu için bisiklet ile çıkılacak bir yol da yok. Bisikletleri aşağıda düzlükte bıraktık. Kumanyalar da hazır gelmiş, tırmanışa geçmeden bir şeyler atıştırmak gerek. Kumanyalarını alanları çekiyorum.

20150425_121501

Koyun ağılı dibindeyiz, haliyle çeşme ve koyunların su içmesi için uzunca bir yalak. Kimisi yalağın dibine oturup kumanyasını afiyetle yiyor.

20150425_121516

Kimisi de çimenlere yayılmış, bahar kokusu ile çiçeklerin arsında piknik havasında.

20150425_121532

Ve üzerimizden bir leylek geçiyor, demek ki bu yıl bolca gezeceğiz anlaşılan.

20150425_121553

Havadan antik kenti ve bizi görüntülemek için Doktor Bülent paramotoru çıkarıp uçmaya çalıştı. Hava da pek rüzgarlı olmadığından havalanamadı ve hafif bir düşme olduktan sonra uçmaktan vaz geçti. Uçuş gerçekleşmeyince yürüyerek tepeye doğru gitmeye başladık.

20150425_124933

Bazıları da matı sermiş gel keyfim gel. Oh ne rahat, yan gel yat hesabında.

20150425_124952

Bir kaç kişi bisikletlerin başında nöbetçi kaldı. geri kalan patikayı takip ederek tepeye doğru tek sıra yürümeye başladı.

20150425_125158

Atarneus antik kenti bizim konseptimize uygun. Az bilinen antik kentlerden birisi. Bundan dolayı kazı çalışması yok. Bir aralar kazı yapılmış ama sonrasında kaderine terk edilmiş. Anlaşılan pek önemli eser bulunamamış. Mezar soyguncuları önceden halletmiş anlaşılan, pek bir şey bırakmamış. Yamaç dikleşmeye başladığı yerlerde kente ait yontulmuş taşlar kendini göstermeye başladı.

20150425_130022

Bitki örtüsü baharın getirdiği coşku ile etrafı kaplamış durumda.

20150425_130048_HDR

Her taraf yeşile bürünmüş, ağaçlar, çimenler yem yeşil. Yeşil ortama çiçekler de bezeme yaparak renk cümbüşünü katlamış durumda.

20150425_130059

Çiçekler parlak renkleri ile mavi, mor, beyaz, sarı. Güzel kokularını da etrafa yayarak böcekleri kendine çekmeye çabalıyor. Antik taşlar da Liken yosunları ile mat renkte yeşil, kahverengi tonlarda kaplamış. Dışarıdan gelmiş yabancı gibi doğaya uyum sağlamaya çalışıyor.

20150425_130119

Nereye bazsan yeşil, nereye baksan çiçek. Yamacı çıkarken eğimden dolayı yüzümüz yere daha yakın olunca hepsi görünür oluyor gözümüze.

Çalıların arasından pembiş bir kuş beliriyor.

20150425_130622

Derken pembiş kuşlar iki tane oluyor. Pırr pır önümden kanat çırparak geçip gidiyorlar.

20150425_130625

Tepeye daha var, öyle pek yüksek bir tepe değil ama çık çık bitmiyor. Tepeye doğru şöyle bir bakınca bulutların çoğalmaya başladığını fark ediyorum. Umarım yağmura yakalanmayız.

20150425_130925

Aristoteles de tıpkı Platon gibi doğadaki tüm değişime rağmen değişmeksizin kalan bir öz, form ya da bulunması gerektiğini düşünmekteydi. Ama formu ya da ideayı görünür şeylerden ayrı görmedi, görünür şeylerde içkin olduğunu, görünür şeylerde kendisini dışa vurduğunu ve onlara biçimlerini kazandırdığını savundu. Aristoteles, maddenin form sayesinde gerçeklik kazandığını, form sayesinde biçimlenip belli niteliklere büründüğünü düşünmekteydi. Buna karşılık formun da ancak maddede kendisini gerçekleştirebileceğini, madde olmasaydı, formun kendisini asla açığa koyamayacağını savunmaktaydı. Ona göre form kazanmamış, formun kendisini gerçekleştirmediği madde varlık kazanmış sayılamazdı. Aristoteles’e göre varlık kazanma süreci, yani “oluş” (genesis) maddede gizil hâlde bulunan formun edimselleşmesidir. Her şey, kendi formunu, özünü mümkün olduğunca mükemmelleştirmek, tamamlamak amacına yönelmiştir. Tüm varlıklar, formun edimselleşme derecesine göre aşağıdan yukarıya doğru sıralanırlar. En altta, formun pek az edimselleştiği maddeler, yani cansız varlıklar, en üstte salt form olan yani tamamen edimselleşmiş olan Tanrı durur. Tanrı hareket etmeyen hareket ettiricidir. Herhangi bir şeyin ya da bir bütün olarak evrenin meydana gelmesini sağlayan başlıca dört neden vardır; maddi neden, formel neden, amaç neden ve etker neden. Maddi neden bir şeyin yapıldığı malzeme, formel neden onun biçimi, amaç neden yapılış gayesi, etker neden ise söz konusu amaç doğrultusunda maddeyi biçimlendiren güçtür. Form maddede edimselleştiğinde yani görünür evren düzeni meydana gelip tikeller varlık kazandıklarında daima belli nitelikleri, yüklemleri ya da kavramları da taşıdıkları görülür.

Bunlar;

1. Töz,

2. Nicelik,

3. Nitelik,

4. İlişki,

5. Yer,

6. Zaman,

7. Konum,

8. İyelik,

9. Etkinlik

10. Edilginliktir.

Bu on kategoriden dokuzu ilinek, biri tözdür. Töz, en genel ifadesiyle “bir şeyi o şey yapan şey” olarak tanımlanabilir. Aristoteles’e göre doğa araştırması, madde yasalarının, her şeyden önce de hareket yasalarının incelenmesi demekti. Ona göre ne kadar varlık kategorisi varsa o kadar çeşit hareket vardı. Aristoteles’te madde hareket ettirilen, form ise hareket ettirendir. O hâlde, bir şeyde form kendisini ne kadar açığa vurmuşsa ne kadar edimselleşmişse o şeydeki hareket de o ölçüde mükemmelleşecektir. Böylece Aristoteles, evreni başlıca üç kısma ayırır; Ay-altı âlem, yeryüzüdür. Evrenin bu bölümündeki her şey Empedokles’in dört nedeninden, yani toprak, su, hava ve ateşten meydana gelmişlerdir ve doğrusal olarak hareket ederler. Gök cisimleri ise esir denen bir maddeden meydana gelmişlerdir ve dairesel bir harekete sahiptirler.

http://www.felsefe.gen.tr/aristoteles_kimdir.asp

Kozak yaylasına doğru bakarken bir tarla kuşu pııııırrrrr diye uçarak karşımdaki antik taşın üzerine kondu. Sonra iri gözleri ile etrafı  gözlemeye başladı. Sanki binlerce yıldır buralarda yaşamış ve yaşanmışların bilgeçliği var. Belki de Aristoteles ile felsefe yapmıştır geçmiş zamanda bu tepede, kırlarda bahar çiçekleri kokusunda.

20150425_131322

Neyse tepeye az kaldı.

20150425_131543

Şehrin duvar kalıntılarına geldik. Duvarlar düzgün taşların yontulması ile sıralı örülmüş. Kent terk edildikten sonra bakım olmayınca doğa gelişi güzel bitki örtüsü ile ortalığı kaplamış. Çitlembik ağaçları duvarın ortasından çıkıp büyüyüp kocaman bir ağaç olmuş duvarı bozmadan.

20150425_132043

KABAKUM KÖYÜ VE ÇEVRESİ -ESKİ TARİHİ : ATARNEUS

Kabakum Ovası M.Ö 4.yüzyılda Akalılar tarafından merkezi Dikili-İzmir yol ayırımı karşısında bulunan Ağıl tepede kurulan ilk kent çevresindeki pınarlar ve sıcak su kaynakları yüzünden kutsal kaynak Ana tanrıça kaynağı ve kurulan kentin ismi dönemin kahramanlarından Atarneustan ismini almaktadır. Ataerneus ovasının verimliliği yanında kentin zenginliği ün salarak kültür bakımından da Bergama tiyatrosundan iki adet bulunarak çevresine zenginliği ile ün salarak hatta kent kendi adına para basarak Bergama Krallığı kadar çevresinde ün salmıştır.

M.Ö.4.yüzyılda kral Hermias döneminde ihtişamlı günler yaşayan çok iyi korunduğu ve surlarının çok büyük oluşu nedeniyle burada Persler ve Yunanlılar arasında 8 yıl süren savaş sonrası şehri ele geçiremeyen Persler büyük kayıplar vererek geri çekilmişlerdir. Bu dönemde kentin kahramanı olan Atarneus adına kentin ismi verilmiştir. Şehir içine Atarneus adına büyük tapınak ve kral Hermiasın adına da saray inşa edilmiştir. Kralın kız kardeşinin kocası ünlü filozof  Platonun talebesi büyük İskenderin hocası filozof Aristo burada okul açarak çağın en ileri bilginlerini yetiştirerek Aterneus kenti çağın ünlü bir kültür şehri olmuştur.

Daha sonraki yıllar Pers istilası ve kralın öldürülmesi ile şehir fakirleşip M.Ö. 2.yüzyılda Bergama krallığına bağlanmıştır. Çevrede bulunan bataklıklardaki sivrisinekler ile sıtma hastalığı başlamış hastalıklar nedeniyle kent yerleşim yerleri terk edilip bu şekilde kent yok olmuştur. 1925 yılında Alman arkeologların kazı çalışmaları ile bazı tarihi kalıntılar ortaya çıkarılmış daha sonra kazı çalışmaları da durmuştur. Şu anda kaderine terk edilmiş olarak durmaktadır.

Atarneus kentinin denizden çıkacak düşmanları görmek için Altınova’ya kadar çeşitli yerlerde yığma tepeler yaptırılmış içine de sığınakları bulunmaktadır, şu anda Ada tepe ve Kabakum’un ilk kurulduğu Üçek tepe eski haliyle durmaktadır. Bu tepeler gelen düşmanı haber vermek için kullanılmış tüm tepeler Atarneus kentinden kuş bakışı görülmekte olup, Atarneus kenti Büeller köyü arkasındaki Büeller yaylasında bulunan Hasan kaleyi görmekte Hasan kale’de Bergama kalesini görmekte olup haberleşme amacı ile bu yığma tepeler kullanılmıştır.

Kaynak : http://kabakumkoyu.com/?islem=paket/sayfaP/sayfa_detay.php&sayfa_id=1

Herkesi oturmuş halde dinlenirken çekiyorum.

20150425_132135

Platon’da olduğu gibi Aristoteles etiğinde de eylemler daima bir erek doğrultusunda incelenirler ve tüm insani eylemler son kertede insanın iyiliği, mutluluğu amacına yönelmişlerdir. Böylece Aristoteles’in etik anlayışı da “mutluluk ahlakı” olarak adlandırılır. Aristoteles’e göre iyi olma ya da mutluluk erdeme uygun etkinliklerle elde edilebilir. Erdem, insanın kendi amacına uygun durumda olması, doğasına uygun eylemesi, ruhun farklı bölümlerinin doğru biçimde hareket etmesi, bedenin işlevlerini uygun biçimde yerine getirmesine bağlıdır. Eylemin ahlaki değer taşıyabilmesi için gönüllü, bilinçli ve özgür biçimde seçilmiş olması gerekir. Aristoteles’e göre erdemli bir kişilik, insanın özgür seçimleriyle daima erdemi seçerek ve bunu alışkanlık hâline getirerek başarılabilecek bir amaçtır. Etik erdemler, insanın istemesinin ve seçimlerinin eğitilmesiyle oluşurlar. Aristoteles’e göre erdem, insanın aşırılıklardan ve eksiklikten kaçması, daima ortayı araması, onu tercih etmesidir. Yani erdem, tercihlere ilişkin bir huy: Akıl tarafından ve aklı başında insanın belirleyeceğiyle belirlenen, bizle ilgili olarak orta olanda bulunma huyudur. Aristoteles etik erdemlerin yanı sıra bir de dianoetik erdemlerden söz eder. Zorunlu ve ezeli-ebedi şeylerin bilgisi olan bilim, şeyleri nasıl meydana getireceğimizin bilgisi olan sanat, bilimin kendilerinden hareket ettiği ilk ilkelerin bilgisini veren sezgisel akıl, insan hayatının amaçlarının nasıl sağlanabileceğinin bilgisini veren pratik bilgelik ve sezgisel akılla bilimin birliğini ifade eden felsefi yani teorik bilgelik dianoetik erdemleri oluşturur. Aristoteles, adalet bahsine ise sözcüğün iki ayrı anlamını ayırarak başlar;

1) Yasaya uygun olan

2) Doğru ve eşit olan. İlk anlam adaletin tümel, evrensel kullanımına karşılık gelir. Bu ikincisi de kendi içinde ikiye ayrılır;

1) “Dağıtıcı” ya da “pay edici” adalet,

2) “Düzeltici” adalet.

Dağıtıcı adalet sitenin ya da toplumun getirilerini, kazançlarını yurttaşlar arasında adil biçimde pay etmek esasına dayanır. Düzeltici adalet ise yurttaşlar arasında baş gösteren anlaşmazlıkların giderilmesi suçların cezalandırılması esasına dayanır.

İki sevgili birbirine sarmaş dolaş sarılıp yan yatmış gibi gövdesi olan çitlembik ağacı, geniş bir alanı kaplatan dalları ile tarihin kalıntılarından fışkırmış. Her ne kadar dibindeki kalıntılardan binlerce yıl sonra yaşamaya başlasa da epey gün görüp geçirmiş. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150425_132129

Herkesin toplanmasını bekliyoruz, çoğu geldi, kalan bir kaç kişi var. Yere yan yatmış dinlenen birini çekiyorum. Arkada oturup sohbet edenler var.

20150425_132235

Bir bıldırcın otların arasına oturup etrafı dinliyor. Beni görünce şöyle bir doğrulup pozunu vererek resim çektirmeden edemedi. Sevgili Nilgün Bilgin’i çekiyorum.

20150425_132245

İlk önce amatör tarihçi rehberimiz Taylan KÖKEN hocamız bizlere Atarneus hakkında bilgi veriyor. Herkes dikkatlice dinliyor anlatılanları.

20150425_132253

Kuşlar da ne çokmuş, ses etmeden dinliyor Taylan hocayı.

20150425_132302_HDR

Tarla kuşu da bizi takip ederek çitlembik ağacı dibine kondu.

20150425_132327

Pembiş kuşlar son yokuşu çıkarken çekiyorum.

20150425_132356

Taylan hoca bizleri geçmişe götürüyor anlattıklarıyla. Kendi blok sitesinde paylaştığı tarih ile ilgili yazı ve resimlere bakabilirsiniz.

http://arkeodenemeler.blogspot.com.tr/search/label/Atarneus

20150425_132419

Ankara Üniversitesi edebiyat öğretim üyesi Gözde Emine bizlere Aristotelesin felsefesini kısaca anlatıyor.

Aristoteles, Yunan materyalizminin tam karşıtı bir felsefe geleneği yaratan idealizmin de bu iki konuda kesin olarak başarısız olduğu, aynı ölçüde tek yanlılık sergilediği kanaatindeydi. Parmenides’le başlayıp, Platon’da doruk noktasına erişen idealizmin yanıtının da aşırı basitleştirici olduğunu düşünen Aristoteles, Platon’un bile, başkaca şeyler yanında esas bu dünyada değere yer açmak için çalışan metafizik kuramıyla hedeflenen sonuca varamadığını iddia etti. Onun da bu yönden hatası, İdeaların maddi dünyadan ayrı varoluşunu öne sürerken, doğallıkla değerin duyusal dünya ile ilişkisini kuramamak veya filozof olmayan ortalama insan için değer arayışını mümkün kılamamak olmuştur. Aristoteles’in bakış açısıyla, yapılması gereken açıktı. Felsefi teşebbüsü mümkün kılacak, aklı fiili bütün tehditlerden kurtaracak bir metafizik kuram, bir gerçeklik teorisi inşa etmekti. Başka bir deyişle, tatmin edici bir gerçeklik yorumunun değişme problemini çözmek zorunda olduğunu daha öğrencilik yıllarında gören Aristoteles, “Sağlam ve tutarlı bir metafiziğin, gerçekliğin görünüşte olduğu gibi gerçekten de değiştiğini göstermek ve böylelikle aklı, bilgi edinmenin geçerli bir aracı olarak yeniden sağlığına kavuşturmak zorunda olduğunu gördü.” Böyle bir metafizik, ona göre, dahası ahlaki bir varlık, değerlerin merkezi ve taşıyıcısı olarak insanla ilgili sezgilerimizi de temellendirmek zorundaydı. Aristoteles’i harekete geçiren motifler, sistemine hayat veren düşünceler, bunlardı.

Bir kişi hoparlörü tutuyor, Gözde Emine, elinde mikrofon, dinleyicilerine Aristoteles’i anlatıyor.

20150425_133005

Aristoteles Sözleri:

  • Kahraman çevresine ölüm yaymaz ama ölüme meydan okuɾ. / Aristoteles
  • Cesaret kuvvetle birleşince birazcık artar. / Aristoteles
  • Okuyup yazanla okumayıp yazmayan arasındaki ayrılık, ölülerle diriler arasındaki ayrılık kadardır. / Aristoteles
  • Kimi ister, kimi verir; doğa ile insan bir bütündür. / Aristoteles
  • Ortak tehlikeler, birbirlerinin can düşmanı olanları bile birleştirir. / Aristoteles
  • Bütün insanlar doğaları gereği bilmek isterler. / Aristoteles
  • Kimse tesadüfle veya onun vasıtasıyla doğru ve akıllı olmaz. / Aristoteles
  • Bütün insanların düşüneceği bir aklı vardır ve kullanmasını bilmek gerekir. / Aristoteles
  • Herkes en fazla kendi çıkarını, en az başkalarının çıkarını düşünür. / Aristoteles
  • Kişiler başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler. / Aristoteles
  • Fazileti olmayan insan, hayvanların en kirlisi, en vahşisi, en muhteris ve en doymak bilmez olanıdır. / Aristoteles
  • İlkeler ya da ilk nedenler bilimidir felsefe. / Aristoteles
  • Çok süslenenlere bakın; hepsi de gizlenmek istiyordur. / Aristoteles
  • Eğitim görmüş aklın işreti, herhangi bir düşünceye onu kabul etmeden önce açık olmasıdır. / Aristoteles
  • Eflatun’u severim ama gerçeği daha çok severim. / Aristoteles
  • Erdem ve kabiliyet yönünden üstün olan kimselerin arkasından gitmek ve onlara uymak doğrudur. / Aristoteles
  • İsteklerini tutsak ol, vicdanına tutsak ol. / Aristoteles
  • İnsanları iyi yapan yasalardır. / Aristoteles
  • Zayıflar her zaman adalet ve eşitlik isterler. Güçlülerse bunların hiçbirini takmaz. / Aristoteles
  • Hiçbir iyilik sahtelikle bir arada gitmez; doğru hiçbir zaman yanlışa yer vermez. Kendini olduğundan fazla göstermek de, çoğu kez gururdan değil budalalıktandır. / Aristoteles

http://e-okulbilgi.com/aristoteles-kimdir-aristotelesin-hayati-ve-eserleri-706.html

Gözde Emine yazdıklarımı bizlere anlatıyot.

20150425_133024

Kimisi felsefe ile ilgilenmeyip birbirleriyle konuşuyor.

20150425_134801

Kalıntıların arasında duvar taşları pentagon biçiminde yapılmış bir duvar var. Böyle duvar yapısı kralın sarayında anca görünür, bir zenginlik işareti sayılır. O zamanlarda böyle pentagon duvar yaptırmak herkesin harcı değil. Kent antik zamanlarda pek öyle bir zengin değilmiş. Kenti zengin yapan Aristo gibi bir felsefecinin gelip burada felsefe okulu açıp felsefeciler yetiştirmesi. O yüzden pek değerli eşya yok gibi. Zenginlik “Düşünce” olunca geriye sadece fikirler kalmış. Salgın hastalıktan kaçanlar geriye değerli eşyalar bırakmadıklarından zavallı “Mezar soyguncuları” buraları kazarken hayal kırıklığına uğramışlar.

20150425_134836

Gözde hocamız Aristoteles felsefesini bizlere anlatırken Taylan hoca ile Aristo öncesi antik Yunan tanrılarından Zeus zamanını konuşuyorduk aramızda. Taylan; “Eskiden ne güzeldi, insanlar felsefe tartışırlarken fazla ileri gittiklerinde baş tanrı Zeus yıldırımları ile tartışmayı anında keserdi. Ne o öyle felsefe melsefe ne işinize yarayacak, susun oturun oturduğunuz yerde” diye söyleyince ne kadar haklı olduğunu anladım.

20150425_134947

Bu antik kentte pek kazı yapılmadığından öyle fazla kalıntı yok. Zaten pek sanatsal eser yokmuş. 1925 yılında kazı yapan Alman olanları götürmüş. Geriye de duvar kalıntılarından başka bir şey kalmamış.

20150425_135015

Antik kent turumuz bittikten sonra tepeden hızlıca aşağı bisikletlerin yanına indik. Bisikletlere binip yakın olan Dikili kasabasının meydanına geldik. Burada Belediye başkanı ile buluşup anı resmi çekildik pankartımız ile. Dikili bu kadar kalabalık bisiklet grubu görmediği için meraklı gözlerle bizlere bakıyor.

20150425_150116

Meydanda fazla oyalanmayıp doğruca kamp alanına gelerek biraz geç kalmış öğle yemeğini yemeğe başladık. Yemek dağıtma işine aramızdan gönüllü arkadaşlar Ketring Osman’a yardım ediyorlar.

20150425_154332

Belediye sahili güzel düzenlemiş. Bize kamp alanı olarak sahil şeridini verdi. Deniz kıyısında olmak güzel. Granit kaya modern sanat ile kesilip yontularak kıyı düzenlemesine katkıda bulunmuş. Balıkçı teknesi de balık avından dönüşe geçmiş.

20150425_154941

Yemek yemek için pek masamız olmadığı için uygun yerlerde yemeklerimizi yiyoruz. Olcay kesilmiş mermer blok arasında yemeğini yerken.

20150425_155032

Bizim canavar da keşifte, kendine yazacak ilgin şeylerin resmini keşfetmekle uğraşı içinde.

20150425_160842

Kamp alanı yeşil çimlerin üstünde. Çadırları kurup eşyaları yerleştirdik.

20150425_160850

Yeşil alan uzun olunca diğer taraftaki çadırları çekiyorum.

20150425_160853

Akyaka’nın soğuk nehri Azmak nehrinde yüzmeye alışmış Fırat deniz şortunu giyerek dalmaya hazırlanmış durumda. Sanki biraz ürpermiş gibi bir süre denize bakıyor.

20150425_162438

Sonrasında şöyle işaret parmağı ile suyun sıcaklığını ölçüyor.

20150425_162449

Denizin o kadar soğuk olmadığına karar verince kendini atıyor birdenbire.

20150425_162533

Başlıyor yüzmeye, iyice arınsın yıkansın. Tanrılar temiz kurban ister.

20150425_162536

Dikili’ye 9 Kilometre uzaklıktaki Bademli köyüne bir kaç kişi pedal çevirmeye karar verdik. Denize orada gireceğiz. Bir saate yakın Bademli köyüne vardık, buranın ünlüsü koruk suyu. İçmeden geçmek olmaz. Köprünün bitimindeki kahvede her zaman mis gibi koruk suyu içebilirsiniz.

20150425_171814

Dikili Bademli de KİLLİK BURNU ve koyu…Burada antik KANAİ kentinin keramik ve duvar kalıntılarıyla karşılaşırsınız. Bir de tabi ki KİLLİK Koyunun akvaryum gibi güzeller güzeli deniziyle.. Karşısında Antik Lesvos (Midilli), arkasında görkemli antik Kane Dağı (Karadağ 772m. Seyret tepesi.)..

Bilge Umar’a göre Kanai adı, Ku(wa)-(u) madan türemiş, yani “Kutsal Ananın Yurdu anlamına gelmekte..
Dikili Bademli yakınlarında Killik kumsalı var. Sağında genişçe körfez; ortasında tam karşınızda, denize doğru 200-300m. kadar uzanmış bir dil.. Dilin ucunda bir ören, tepecik göreceksiniz. Halk oraya Yahudi Kalesi diyor. Üzerinde bulunduğunuz tepeden ve onu eteklerinden başlayarak, bütün o dil üzerinde, toprak sayısız eskiçağlardan kalma keramik, çanak, çömlek kırığıyla dolu.
Bu dil akropolis tepesinin ucu..
Kanai kenti tarih yapıtlarında bir olay nedeniyle anılmış.. Titus Livius’a göre İÖ 191-190 kışında Roma donanması , Seleukos’lar devleti Kralı 3. Antiokhos’a karşı yürütülen savaşta bağlaşık Bergama krallığının ülkesi kapsamındaki bu kentin limanında (Killik Kumsalında) konaklamıştı.

Georaphıca’da Strabon Kanai ile ilgili şu bilgiyi veriyor..
Amasyalı Strabon; “Kanai, Kynos’tan gelen Lokris’lilere ait küçük bir kasabadır” diyor.. Kıyı kentlerinin başına gelen Kanai’nin de başına gelmiş, yüzeyde görülen her şey deniz yoluyla taşınmış, geriye burunda görülen duvar kalıntılarından, dikdörtgen prizması taşlardan başka bir şey kalmamış.. Ancak burada kapsamlı bir bilimsel yüzey araştırması ve kazı yapılmadı.

http://erkmensenan.blogspot.com.tr/2009/04/kanai-antik-kenti-dikilibademlikillik_22.html

Köyün içinden geçip deniz kıyısında bulunan  Kanai (Canae) antik kentin olduğu yere geldik. Deniz kıyısına gelir gelmez hemen deniz şort ve mayoları giyip sezonu açıyoruz. Kurulanıp giyindikten sonra bir anı resmi çekiliyoruz. Antik kente ait kalıntıların yerini bilmediğimizden gezemedik. Dokuz kişi ayakta, üç kişi önde çömelmiş halde.

20150425_183722

Deniz sefamız bittikten sonra Dikili’ye doğru pedal çevirmeye başladık.

20150425_194302

Akşam yemeğinden sonra ABAK ateşini yakarak etrafında toplandık. Yağmur da yağmaya başladı. Hemen üzerimize çöp poşetlerini geçirip ateşi yalnız bırakmadık. Sağda ateşin yalımı, üç kişi poz veriyoruz.

20150425_222053

Ateş bizleri etrafında “Ateşin ışığına aşık kelebekler” gibi topladı. Dostlar bir arada olması, sohbetin koyulaşmasına neden oluyor. Artık yağmura aldırmıyoruz. Ateş içimizi ısıttığı gibi havayı da ısıtarak koruma altına alıyor. Sanki ışıktan bir şemsiye altındaymışız gibi.

20150425_232512_HDR

Işık yüzlerimizi aydınlatıyor, gülümseme hiç eksik değil. Ortam mutluluğumuzun artmasına neden oldu. Bizler harika insanlarız ve bunu hak ettiğimize inanıyorum.

Hiç kimsenin yağmurun bile
Böyle küçük elleri yoktur
Bütün güllerden derin
Bir sesi var gözlerinin

e.e. cummings

Ateşin sarı ışığı yüzlere yansımış.

20150425_232531

Odun bittikçe ateşi besliyoruz. Ateş hiç sönmesin içimizde.

20150425_232538

İnsanların hayalindeki anları bizler sahil kasabasında, deniz kıyısında yağan yağmur altında ıslanmadan oturarak yanan odunların sıcaklığı yüzlerimizde hissederek yaşıyoruz.

20150425_232548

Gecenin ilerleyen saatlerine kadar ateşin başında oturup tatlı sohbetlerle zamanın nasıl geçtiğini anlamadan yaşadıktan sonra uykuyu sahile dalgalar getirince çadırlara çekilip çadırların tentesine vuran yağmur damlalarının sesiyle uykuya daldım.

Yağmur Kaçağı

Elimden tut yoksa düşeceğim
Yoksa bir bir yıldızlar düşecek
Eğer şairsem beni tanırsan
Yağmurdan korktuğumu bilirsen
Gözlerim aklına gelirse
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yağmur beni götürecek yoksa beni

Attila İLHAN

Yaklaşık 49 Kilometre yol yaptık bu gün.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc