Etiket arşivi: copilot

Eşpedal Bisiklet Turu 8. Gün

9 Ağustos 2021 Pazartesi

Ören – Şarköy – Hisarköy – Pelitköy – Ören

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine

yürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları

işte buna sevmek derler dedimse

çattımsa acıların en güzeline

yedirdimse uykuları o tatlı kuşa

benim olsun demedim ki

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, tandem bisiklet üstünde ben ve copilotum Özlem. Asfaltta tandemi sürerken Şevket bizi çekiyor. Arkada ikişer katlı bahçeli evler. Evlerin panjurlarının hepsi kapalı. Benim üzerimde yeşil, beyaz, mavi renkli forma, kısa pantolon, ayağımda terlik. Başımda gri şapka var. Özlem’in başında beyaz kask, üzerinde kırmızı tişört, siyah tayt ve pembe renkli terlik giymiş. Gölgemiz asfalta vurmuş diğer tarafa.

5160a119-219b-43ab-8787-c68ee69dac0c

İyi bir uykunun getirdiği dinlenme nedeni ile sabahın köründe uyanıyorum. Hava karanlık, saat Sabahın beşi. Kazların bağrışmaları ve serçelerin cıvıldaşmaları haricinde çıt yok ortalıkta. Herkes en güzel uykusunu uyuduğu zamanlar. Gün ağarmadan önceki saatler. İnsanın derin uykudaki zaman bitmiş, vücut kendini toparlamış. Güneşin doğmasına yakın artık rüya zamanı başlıyor. İnsana uzun gelse de aslında bir kaç saniye süren rüyalar sürekli değişmekte, insanın ruh haline göre, yaşadıkları olaylar, bilinçaltına atılan korkular, bastırılmış duygular burada rüya olarak karşımıza çıkar. Gördüğümüz rüyalar mantıksız biçimde gelişir ve istenmedik şekilde biter, diğer rüya başlar. Kimisi mutlu bir şekilde doğada, sevdiği ile birlikte, karşı cinsle temasta geçen olayları görür. Kimisinde bilinçaltındaki korkular ortaya çıkar ve kabuslar görür. Ya bir yerden uçuruma düşer, ya bir katil kovalar, sürekli kaçmak zorunda kalır, kimisi ölür, öldürür, istediği yere bir türlü ulaşamaz. Karabasanlar rüyanın içine çöker, sürekli korku içinde rüyalar görünür. Bazen de nefes nefese uyanır korkuyla. Kendisine bir şey olmamış olduğunu görünce şükreder yaşadığına. Sonra pek uyumak istemez tekrar kabus görmemek için. Ben çok uzun zamandır kabus görmedim, karşı cinsle temasım olmadı. Sürekli yenilikler içinde geçen rüyalar görürüm. Belki de bu yapacaklarım, yapmak istediklerim ve yaptıklarımı becerebildiğim için olabilir. Hiç bir şeyi olmayacakmış gibi düşünmem. Hayal etiklerimin hepsini yerine getirmem nedeniyle iyi ve güzel rüyalar görürüm. Bir de anı yaşarım. Aslında bu beynimizdeki nöronların meydana getirdiği elektrik alanı tüm beyni tarayıp resetlemesini sağlar. Bir çeşit kendini onarıp yeniler. İnsan uyurken organların işleyişi yavaşlar ve kendini onarır. Beyin ise hiç durmadığından kendine pek süre ayıramaz. Anca uyku zamanında kendini rüyalarla onarır. Rüyada geçen zaman yarı uyanık, yarı uykudur. Bu yüzden etraftaki olan olaylar, duyulan sesler rüyalarımızın seyrini değiştirebilir.

Uyandıktan sonra bir daha uyku tutmadı bu düşüncelerden dolayı. Çadırımdan çıkıp tuvalete giderek işimi hallettim henüz kimse kalkmadan. Kahve takımlarımı çıkarıp kahve pişirmeye başladım. Tam Güneş doğduğu zamana getirdim kahve pişmesini. Güneş ufuktan doğmaya başladı. Tamamen çıkınca ağaçların ardından parlak ışıkları ile birlikte çekiyorum. Güneşin ilk ışıkları kamp alanındaki çadırların üzerine vurmaya başladı.

IMG_20210809_063723

Kahvem pişince Güneşi izleyerek içmeye başladım. İnsanın özel anları olmalı, işte o anlardan birisi!; “Güneş doğarken kahvemi içmek.” Ben de o anı yaşıyorum. Güneşin ilk ışıkları çadırlara vuruyor, henüz kimse uyanmamış. Logolu kahve fincanım tahta piknik masasının üzerinde. Logo tasarımı şöyle; Bisiklet tekerleği, sapı tekerleğin göbeğinde olan siyah tüy, uç kısmı beyaz renkte. Sağda kahve cezvesi. Altında Urim Baba’nın Kahvesi yazıyor. Bu logonun patenti alınmıştır.

IMG_20210809_065018

Kahvemi içtikten sonra henüz kimse ortalıkta yokken pankartlarımızın resmini çekeyim dedim. Pankartlarımızdan birisinde; “Algılardaki engellilik ile engelsiz yaşam arasındaki mesafeyi pedallıyoruz!” Sağda ise Eşpedal’ın logosu var. Tandeme iki bisikletçi figürü binmiş, öndeki mavi, arkadaki yeşil renkte. Altında da Eşpedal yazılmış. Bu pankart enlemesine.

IMG_20210809_070356

Diklemesine olan pankartta ise; Yol, etraf yeşil, ufukta mavi denizi ve yeşil karaları olan Dünya. Dünyanın üzerinde “Yeşile çevir” yazısı var. Altta da ” Daha erişilebilir bir kent” yazılmış.

IMG_20210809_070403

Daha küçük, enlemesine pankartta da; Yol, yeşil çevre ve dünya aynı yapılmış. Yolda tandeme binmiş Erkek pilot, kadın copilot. Dünya üzerinde “Yeşile Çevir” yazılmış. Altta, “Yeşile çevir, Doğayı koru” yazılmış.

IMG_20210809_070423

Herkes uyandı, hazırlıklarını yaptı. Bu gün Özlem ile birlikte tandem süreceğiz. Özlem hazır olunca “Hadi gir bakalım koluma, artık birlikteyiz” diyerek kahvaltıya götürüyorum. Kahvaltıyı kafeteryadan alıp masalarında yapıyoruz hep birlikte. Kahvaltılıklar çeşitli ve bol. Çaylar da bol olunca iyi bir kahvaltı yaptık. Daha önce bu kadar bol çay içmemiştik. Hele Havran da neredeyse sabah kahvaltısında hiç içmemiştik. Kahvaltı bitimi tandem bisikletleri hazırladık. Ben 5  numaralı bisikleti aldım. Bu gün Songül başkası ile binecek. Koluma taktığım Özlem ile bisikletin selesini ayarladık binmeden önce. Herkes hazır olunca yola çıktık. Özlem iyi bir sürücü ve kuvvetli. Kuvvetli olmasının nedeni neredeyse bir aydır yollarda. Arkadaşları ile birlikte tur yapıyorlardı. Karadeniz ve doğu Anadolu da tandemle dolaşıyorlardı. Özlem bize katılacağından turunu yarıda bitirip uçakla İzmir’e, oradan Edremit’e gelerek aramıza katıldı. Bacakları iyice güçlenmiş ve uyumlu pedal basıyor. Hatta bazen ben pedal çevirmeyi bırakıp Özlem pedala basarak bisikleti götürüyor. Özlemin arkamda olduğunu hissetmiyorum bile. Özlem fazla kilolu değil, minyon tipi, ufacık tefecik birisi. Kuş gibi hafif. Tıpkı sesi gibi. Konuşması, sesi çok tatlı ve anlaşılır. Onu dinlerken huzur buluyorum desem yeridir. Özlem ile daha önceki yıllarda, Didim festivalinde tanımıştım. O zaman kemanı yanındaydı ve bizlere kemanın tatlı melodisini dinlettirmişti. Tıpkı sesi gibi tatlı nağmeleri kulaklarımıza fısıldıyordu kemanın sesi ile. Hatta sabah kahvesinde kahve içerken isteğimi kırmayıp bana özel keman çalmıştı. O zamana kadar sabah kahvemi keman sesi ile içmemiştim. O sabah ruhum iki kere dolmuştu.

Tandem sürerken Şevket Kaplan bizi çekmiş bir poz. Benim üzerimde, yeşil, beyaz, mavi Eşpedal forması, altımda kısa pantolon, ayağımda terlik, başımda şapka. Özlemin üzerinde ise; beyaz kask, kırmızı tişört, altında siyah tayt, ayağında pembe terlikler. Gölgemiz asfalta vurmuş diğer tarafa. Arkada ikişer katlı, tüm panjurları kapalı bahçeli evler. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

5160a119-219b-43ab-8787-c68ee69dac0c

Tandem sürüp resim çekemediğim için durduğumuz yere gelince resim çekmeye başladım. İlk önce Burhaniye, oradan Hisarköy’e vardık. Köyün içine tandem bisikletleri park edip Köye adını veren Hisar kalıntılarının olduğu tepeye doğru yürümeye başladık. Önümüzde yürüyenler var. Her pilot, koluna taktığı copilotu götürüyor. Benim kolumda da Dünyanın en güzel kızı Özlem var. Birlikte yürüyoruz önde gidenlerin peşinden.

IMG_20210809_113535

Hisarköy Kült Anıtı : Köyün yanındaki Asar Tepe üzerinde Bizans kalesi sur kalıntıları ardında kalan merkezi konumda yer alan kayadan oyma çeşitli bölümlerle en uçta yer alan taht ve altar düzenlemeleri ve basamaklar gösteren tipik bir sunaktır. Dedekaya üzerinde olduğu gibi burada da bazı astronomik oluşumlara uygun düşen düzenlemelerin olduğu fark edilmektedir. Oyularak düzenlenmiş kaya bloğu ardında yer alan sarnıç ve mağara da tam anlamıyla Ana Tanrıça ve bağıntılı tapınımlara bağlanan karakteriyle dikkat çekmektedir. Arazideki çalışmalarda bulunan keramikler ışığında bu sunak alanının önce sunak ve daha sonra kale olarak, Demir Çağı sürecinden başlayarak Bizans süreci sonlarına kadar kullanıldığı ve Hellenistik Dönemde de önem kazandığı anlaşılmaktadır.

https://www.tuvart.net/forum/prof-dr-engin-beksac/tarihin-isiginda-burhaniye-kaya-sunaklari-kaya-anitlari-ve-kult-merkezleri-prof-dr-engin-beksac

Epey dik bir yerde olan yere güçlükle çıktık. Özlem kolumda, dikkatlice, basacağı yeri kontrol ederek yavaş adımlarla yürüdük. İlk hisar kalıntısına geldiğimizde bizden önce çıkanların hisar gölgesinde dinlendiklerini gördüm. Hava sıcak mı sıcak, üstüne zorlu bir çıkış. Tepeye varınca gölge bir yer arıyor insan. O da Hisarın gölgesi. Çünkü başka bir gölgelik ağaç ya da yapı yok.

Hisar yapısı iyice yıpranmış dış kısımlarında düzensiz taşlarla örülmüş kalıntıları kule şeklinde ayakta duruyor.

IMG_20210809_124911

Hisar köyden epeyce yüksekte. Buradan köyün evleri küçük görünüyor. Aşağıda tarlalar ve zeytin ağaçları dağlara kadar gidiyor.

IMG_20210809_125052

Sunak olarak kullanılan kayalıklara geldik, arka kısımdan rahatça çıkılacak biçimde belli belirsiz basamaklardan çıkıyoruz. Tepedeki düzlükte küçük bir mağara deliği var. Orayı çekiyorum.

IMG_20210809_125634

Özlemi öylece, kımıldamadan beni beklemesini söyledim. Mağaranın yanına kadar indim. Dar bir deliği olan mağaranın etrafında yapı kalıntıları var.

IMG_20210809_125716

Eskilerde tanrılara kurban verilen kayanın üzerinde poz veriyoruz Şevket Kaplan’a. Özlem kolumu tutuyor, ikimizin de saçları salınık. Benim saçlarım Özlem’in saçlarından daha uzun. Özlem’in boş elinde su şişesi, benim elimde şapka var.

91b8a271-fefe-46ac-9457-608fc7f0c6aa

Rehber bizlere buralar hakkında bilgiler aktarırken kayaya oturduk Özlem ile birlikte. Anlatılanları dinliyoruz. Dinlerken önümdeki dikenli çalıda gözüme bir hareket ilişti. Dikkatli bakınca, çalının içinde peygamber devesi ön kıskaçları ile çekirgeyi tutmuş çatur çutur yediğini gördüm. Avını kıskaçları ile sıkıca tutmuş çekirgenin üçte biri yok. Bu durumu ben görebiliyorum ama yanımda olan Özlem göremiyor. Özlem’e peygamber devesini, kıskaçlarıyla tuttuğu çekirgeyi yediğini anlattın. Elini çalının üzerine getirip az aşağıda peygamber devesinin öğle yemeğini yediğini betimledim. Özlem de ilk defa betimlenenleri duyduğunu, daha önce hiç görmediğini şaşkınlıkla anlattı. Diğer arkadaşların bu olayı görmediklerini biliyorum.

IMG_20210809_130211

Özlem ile yan yana otururken Şevket Kaplan bizi çekiyor. İkimizin başında şapka var, bizi Güneşten koruyor. Özlem yanımda, kolumu omuzuna atmış durumundayım.

IMG_20210809_130936

Anlatılanları dinledik, bitince aşağıya inmeye başladık dikkatlice. Çıkmak daha kolay inmekten. İnerken daha uzun zamanda iniyoruz. Her pilot copilotu kolundan tutup indiriyor dik yamaçtan.

IMG_20210809_131143

Köye inip tandem bisikletleri aldık. Birlikte yola çıktık. Geldiğimiz yoldan değil de tepenin etrafını dönen yoldan giderek daha önce geçtiğimiz Şahinler köyüne geldik. Öğle yemeğini burada yedik. Yemekten sonra Özlem’i koluma takıp tarihi camiyi görmeye götürdüm. Caminin girişindeki tabelaya cami tarihinin kısa bir yazısı yazılmış. Tabelada yazan;

Şahinler Köyü Camii

Cami girişindeki Osmanlıca kitabeye göre cami yapımı, 1891 – 1902 yılları arasında Burhaniye kaymakamlığı yapmış olan Hasan Tahsin bey’in öncülük etmesiyle Hicri 1314 (Miladi 1895) yılında tamamlanmıştır.

Üzeri dört yöne meyilli kırma çatıyla örtülmüş ve alaturka kiremitle kaplanmış olmasına karşın, içeriden yalancı kubbelere sahiptir. Eski hat örnekleri pek bulunmayan, buna karşın köydeki manzaralar, Rezelli değirmeni, köy mezarlığı ile çeşitli doğa ve meyve frekslerinin yer aldığı iç duvarları ve kubbeleri ile Türk – İslam aleminde çok ayrı özellikte bir camidir.

Altında daha kısa İngilizce yazılmış metin var.

IMG_20210809_145613

Caminin solundaki minareyi tamamı ile kadraja sığdırıyorum. Yerden 3.5 metre kadar olan temeli kesme taştan kare biçiminde yapılmış. Üzerinde silindir şeklinde pişmiş tuğla örülerek yapılmış. Ezan okunan şerefesi tuğladan balkon şeklinde. Sonrası külahı da dahil tuğla ile örülü. En tepesinde alem ve yıldırımsavar takılı.

IMG_20210809_145632

Namaz zamanı olmadığı için içeriye ayakkabıları çıkarıp giriyoruz. Tüm duvarlar yeşil renk hakim olarak çeşitli şekiller, manzaralar, meyve ve çiçek resimleri ile bezenmiş. İmamın vaaz verdiği minber. Girişi yeşil perde ile kapalı, merdivenler yukarıya küçük bir sütunlu yapıya çıkıyor. Buranın kapısında da yeşil perde ile kapatılmış.

IMG_20210809_145700

Diğer duvarları ve İmamın namaz kıldırdığı girintiyi çekiyorum Girinti olan yerin etrafı yeşil renkli led ışıkları ile aydınlatılmış.

IMG_20210809_145713

Duvarlarda olduğu gibi tavandaki yalancı kubbe ve diğer yerler desenlerle boyanıp süslenmiş. Kubbenin ortasındaki kancaya bağlı avize çubuğu aşağıya kadar sarkmış.

IMG_20210809_145719

Diğer kubbeyi de alttan çekiyorum Burası da boyanıp süslenmiş.

IMG_20210809_145731

İmamın namaz kıldırdığı girinti, üst tarafında, içte yeşil, önde kırmızı perde olarak boyanmış. Perdeler yanlardan bağlanmış biçimde

IMG_20210809_145747

İçerilerin resmini çektikten sonra dışarıdaki cami avlusunda tulumbaya geldik. Tulumbadan su çekerek elimizi, yüzümüzü, ayaklarımızı dizlerimize kadar yıkayıp serinledik. Bu sıcakta iyi oldu. Şapkamı da tamamen ıslatıp başıma takıyorum. Kenarlarından sular akarak biraz daha serinlememi sağladık. Özlem de aynısını yaptı. Özlem’e tulumbayı elleri ile dokundurarak yapısını inceletiyorum. Aynı zamanda tulumbanın çalışma prensibini anlatıyorum.

IMG_20210809_145827

Köyün tarihinin eski oluşu mezarlığından belli olur. Mezarlıktaki serviler uzun ve kalın gövdeli. Mezar taşları da kaya parçalarından yapılmış. Mezarlık düz ve hiç mermer mezar yok, sadece mezar taşı var.

IMG_20210809_153136

Köyden aşağıya indik hızlıca. Pelitköy’de kendilerine cafe ismi takmış manzaralı bir yerde mola verdik. Arkadaşın birisi 3 tane çaya 9 Lira verdiğini duyunca çay paralarına itiraz ettik. Bu kadar pahalı niye satıyorsunuz dedik. Örenli arkadaşlar işletmeci ile konuşup fiyatları yarıya indirince birer çay içiyoruz. Çaylar içildikten sonra dışarıda toplaşıp resim çekiliyoruz manzara eşliğinde. Aşağıda Edremit körfezi görünüyor. Arkadaşları ben çekiyorum cep telefonum ile. Sonra da kareye ben giriyorum. Pankartımızı da açmış bulunuyoruz.

IMG_20210809_164955

Fazla geç olmadan kamp alanına geldik. Su donları ve havluları alıp yürüyerek deniz kıyısına vardık. Denizi pek sevmemiştim ve topuğuma batan deniz kestanesinin dikenleri hala duruyor. O yüzden bu kez havuza girmeye karar verdik. Soyunma odalarında su donlarımızı giyip havuza daldık. Mavi fayans döşeli havuz tertemiz, taş, kum, deniz kestanesi yok, rahatız. Havuzun içinde Özlem, ben ve arkamda omuzlarımı tutan Deniz Kel poz veriyoruz Şevket Kaplan’a. Benim cep telefonum ile çekiyor. Suyun rengi masmavi.

ad5f3571-3c2a-4f7c-8471-e20bec7ec460

Şevket Kaplan’a bizleri havuza atlarken çekmesini söylüyorum. Nasıl çekeceğini de anlattım. Sürekli basılı tutulursa 40 tane resmi sürekli çekiyor. İlk önce Saldıray Altındağ atlamaya hazırlandı. 40 resimden sadece 2 tanesini koyuyorum. Saldıray kollarını iki yana açarak geriliyor. Yanında da ben varım.

IMG_20210809_180903_1CS

Gerildikten sonra ileri fırlayıp atlıyor havuza doğru. Elleri önde ve ileride birleşik, hala suya değmeden havada öylece duruyor Saldıray. Kör olmasına rağmen balıklama atlamasını gayet güzel yaptı.

IMG_20210809_180903_12CS

Saldıray havuza daldıktan sonra sıra bana geldi. Ben de kollarımı arkaya atıp geriliyorum kuvvet kazanmak için.

IMG_20210809_180913_3CS

Kolları sallayıp zıplıyorum havaya doğru. Ellerim ileride birleşik durumda.

IMG_20210809_180913_6CS

İyice havaya yükselip U biçiminde havuza paralel havada asılı kalıyorum bir süre.

IMG_20210809_180913_7CS

Sonra suya doğru yaklaşıyorum parmak uçlarımla. Nereyse suya değecek kadar.

IMG_20210809_180913_9CS

Sonra hızlıca suyun içine dalıyorum. Benden sonra Ceyhan hazırlanıyor. Ceyhan’ın arkası dönük havuza, ters takla atlayacak havuza.

IMG_20210809_181058_1CS

Havuzun kenarında ayakları ile yaylanıyor.

IMG_20210809_181103_1CS

Sonra havuza doğru tersine fırlıyor.

IMG_20210809_181103_4CS

Başlıyor ters takla atmaya. Havada asılı kalıyor Ceyhan.

IMG_20210809_181103_5CS

Elleri suyun içinde. Başı da suya değmiş durumda dalıyor havuza.

IMG_20210809_181103_7CS

Havuzda yeterince yüzüp eğlendik. Kurulanıp elbiseleri giydikten sonra yürüyerek kamp alanına geldik. Saçlarım havuzun klorlu suyunda tertemiz oldu. Pınar Öğretmen saçlarımı örmek isteyince olur diyerek örmesine izin verdim. Pınar da benim ve Özlem’in saçlarını ördü. Kendi saçlarını da örünce sandalyelere oturarak örülmüş saçlarımızın resmini çektirdik Şevket Kaplan’a. Solda Özlem, ortada Pınar, sağda ben arkamız dönük, gölgedeyiz. Karşımızda Güneş altında Baattin ve Hamide Turan oturuyor.

aae17662-524a-476e-ae64-812f7b7beb99

Akşam yemeğinde Burhaniye be bisikletçi olan ve bizlere destek olan Metin Yörük köpeğini getiriyor kamp alanına. Köpek iri bir rotvayder. Kalın ipini tutup seviyorum biraz. Akıllı köpek kendini sevdiriyor. Özlemişim köpek sevmesini. Aynı cins köpek bizde de vardı. Bir kaç yıl evvel öldü ve çok üzülmüştük. Köpeğin yanına çömelip birlikte poz veriyoruz kameraya.

IMG_20210809_200252

Akşam yemeğini hep birlikte neşe içinde yiyoruz. Yemekler bol ve doyurucu. Kamp alanına henüz Güneş vuruyor. Okaliptus ağaçları gölgelik ediyor bizler yemek yerken. İki sıra masalar tamamen dolu. Resmi Baattin Şimşek çekiyor.

e8c153bc-31c2-4170-9564-60be23529a09

Ören bisikletçilerini oluşturan Veloadra bisikletçileri bizleri akşam turuna çıkardı. Kıyıdan, İskele mahallesi, Kum burnuna kadar gittik. Kıyı düz değil, sürekli in çık yapıyoruz. Deniz kıyısında kafede çay, soda içerek Ağustosun sıcak gecelerinde serinliyoruz birazcık. Dönüş yolunda bir kaç kez zincir atması yaşasak ta çabucak hallediyoruz. Ören merkezdeki meydanda hep birlikte parktaki ışıklar altında resim çekiliyoruz. Arkamızda kanatlı at Pegasus heykeli şahlanmış.

IMG_20210810_004055

Gece 12 den sonra kamp alanına geldik. İyice yorulmuşuz ve hemen çadırıma girip yatıyorum.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 43 + 22 = 65 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc
 Akşam turu

Powered by Wikiloc

Eşpedal EGE Turu 2. Gün

7 ağustos 2017 Pazartesi

Ören – Burhaniye -Gömeç – Ayvalık

( Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır. )

 

Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,

Nazım Hikmet RAN

 

Öne çıkan görsel, Burhaniye belediye binası önünde 21 kişi resim çekiliyoruz.

Güzel bir uykunun sabahında parktaki çınar ağaçlarında kuş cıvıltıları ile uyanıyorum erkenden. Benden önce uyananlar var. Çadırımın kapısını açıp dışarısını izliyorum bir süre yattığım yerden. Çınar ağaçları ve hazırlık yapanlar göze çarpıyor.

Çadırdan dışarı çıkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra hızla eşyaları ve çadırı toplayıp bisikletin bagajına yüklüyorum. Yola çıkmaya hazırım. Sabah kahvaltısını Burhaniye belediyesi bizlere sunuyor. Sonrası bisikletler yüklenmeye başladı. Eşpedal olarak tandem bisiklet kullanılıyor. Önde gören sürücü (Pilot) bisiklete kumanda ederek arkada oturan  görmeyen sürücü yardımcısı (Copilot) ile sürekli sesli iletişimde bisikleti birlikte sürüyorlar. Bu birliktelik çadır kurma ve toplama, bisiklete yüklemede de devam ediyor. İkili birbirinden ayrılmadan günü tamamlıyorlar. Daha önce tandem süren görme engelli arkadaşlarla birlikte bisiklet sürmüştüm ama şimdi daha yakın ve iyice gözlemleyerek süreceğim. İlk olarak birlikte bisikleti yüklerken nasıl davrandıklarını izliyorum. Neşe içinde gayet düzgün ve sıralı bisikletler yükleniyor. Tüm hazırlıklar tamamlanınca harekete geçtik. İlk başlarda Ören’in yeşil alanında, dar yolda bisiklet sürüyoruz.

Eşpedal Ege Bisiklet turuna katılanların isimleri;

Eşpedal İzmir dernek başkanı Saldıray Altındağ, sürücü yardımcıları (Copilotlar);  Elif Ünver, Pınar Göçen, Didem Turan, Şemsettin, Emine Alkan, Hüseyin Alkan, Fatih Söylemez,

Sürücüler (Pilotlar); Şevket Yiğit, Şevket Akçahasan, Rabia Özdilli, Merve Eroğlu, Baattin Şimşek, Gündüz Atlı, Deniz Kel, Mehmet Doğancı.

Grup lideri; Hakan Sevin.

Yancı ve yardımcılar Remila Polat, Atilla Özakdağ, Şevket Kaplan, Mürşit Uzunoğlu.

Artçılar; Cem Tabanlı ve Urim Babacan

Aşağıda tura ilk çıktığımız anda ağaçlı yolda çektiğim video.

Ören sokaklarında ilerliyoruz, hafif bir yokuştan çıkarken Baattin yokuşun ortasında vitesi küçültmeye çalışınca aktarıcıdan katur, kutur sesler geldi ve zincir koptu. Fazla yüklenmeye dayanamayan zincir ne yapsın. Haliyle durduk, yancı arkadaşlar olaya müdahale ettiler. Zinciri birleştirip çalışır duruma getirdik. Tekrar yola çıkıp Burhaniye’ye geldik. Zinciri kopan Baattin’in bisikleti tamirciye gidip başka bir zincir ile değiştirip yanımıza geldi. Biz Burhaniye belediyesinin olduğu alandayız. Burada Burhaniye belediye başkanına bizleri ağırladığı için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ardından toplu bir resim çekiliyoruz Belediye başkanı ile birlikte. Belediye başkanından bazı isteklerimiz oldu, yüzüne karşı dileklerimizi ilettik. Ören’den geçen gezgin bisikletçiler için konaklayacakları çadır kamp yeri yapmasını rica ettik. Yanındaki bürokratlar bu dileğimize pek sıcak bakmadı. Belki kendilerine rant kapısı olarak görmedikleri bir işe sıcak bakmamaları normal olabilir.

Arkada Burhaniye belediye binası meydanın yuvarlak şekli ile bütünleşmiş cephesi cam ile kaplı. Arnavut kaldırımı döşeli meydanda resim çekilmek için bir araya gelen Eşpedal grubu, Burhaniyeli bisikletçiler ve Belediye başkanı. Önde görülmesi için iki tane tandem bisiklet. Bir tane normal bisiklet duruyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

Burhaniye belediye başkanı ve bisikletçilerle vedalaşıp yola koyulduk. Şehrin çıkışında, Çanakkale – İzmir ana yolun başlangıcında şehitlikte durup bir resim çekiyorum bisikletim KUZ ile. Şehitliğin Önünde ata binmiş, kucağında tüfeği ile Efe küçük bir alanın ortasında. Arkada basamaklı yükselti ve heykeller görünüyor. Yanları yeşil çimenli kıyı ve palmiye ağaçları. Burası Kuvay-ı Milliye Parkı.

Kavşağın diğer tarafında pervaneli bir uçak duruyor. İzmir’den Çanakkale yönüne giden araçlar uçağı görmeden gidemiyorlar. Bu uçağın bir hikayesi var. Kurtuluş savaşından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir Dünya savaşı, ardından düşman işgalinden kurtulmak için verilen mücadele sonunda bağımsızlığını kazandı. Genç Türkiye Cumhuriyeti ordusu için Burhaniye Halkı tarafından toplanan paralarla iki tane uçak alıp Türk hava kuvvetlerine bağış yapmışlar 1925 yılında. Türk Hava Kurumu da bu yapılan bağışı unutmamış 9 Eylül 2011 tarihinde şehrin girişine getirilip konularak Burhaniye halkı onurlandırılmıştır.

ULUDAĞLI RECEP

Gidiyor işte doludizgin.. doru yağız atıyla..
Gidiyor vatan için.. bayrak.. ve namus için..
Gidiyor.. istiklal için.. korkusuzca ölüme..
Ve onlar imanla yemin etmişti bir kere..

BU TOPRAKLAR.. VE BU MİLLET..
ASLA ESİR OLMAYACAK..

Düşmanla bu uğurda kahramanca vuruştular
Bu kutsal dava.. ve topraklar için
Düştüler bir bir şehit..

Ve herkes bilmeli ki..
Türk’ün özgürlük mücadelesi..
Hiçbir zaman durmayacak..
TÜRK ELBET ÖLECEK.. AMA..
ASLA ESİR OLMAYACAK..

VATAN SİZLERE MİNNETTARDIR..
RUHLARINIZ ŞAD OLSUN..

http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=80179&start=5

Kurtuluş savaşında kurulan ilk Kuvay-ı Milliye kahramanlarından Uludağlı Recep Onbaşı ( 1890 – 1919 ) Yunanlılara ilk kurşun atanlardan ve ilk şehit olanlardan birisi.

Kucağında mavzeri ile başında kalpak ve atına binmiş olarak heykeli yapılmış. Atın altındaki kaidenin anlına İlk Şehit Uludağlı Recep yazısı kabartma olarak yazılı.

Şehrin girişindeki şehitlik kavşağından ana yola çıktık. Ayvalık yönüne doğru gideceğiz. Rotamız bu ama ana yola çıkar çıkmaz sevgili zincir kıran Baattin tekrar zinciri kopardı. Ana yolda durmanın olanağı yok, Güneş tepede, gölgelik bir yer de yok. Neyse ki yoldan aşağıda bir şantiye barakası görünce barakanın olduğu yere indik. Biz en arkada olduğumuz için toplam 4 kişiyiz. Ben, Cem Tabanlı, Pilot Baattin Şimşek ve Copilot Fatih Söylemez. Fatih’i gölgelik bir yere oturtup bu kez zincire ben baktım. Zincir tam kopmamış ama pimi diğer yandan çıkmış. Takan kişi pimi tam olarak yerine oturtmadan öylesine taktığını anladım. Daha önce başıma gelmişti aynı durum. Hemen zincir takma aparatımı çıkarıp pimi tam yerine yerleştirip işi bitirdim. Artık zincirin kopma, çıkma hali olmaz. Biraz oyalandık zinciri tamir ederken, o yüzden geciktik. Arkadaşlara da Baattin haber verdi zincirde problem var diye. Böylece ilk benzin istasyonunda bizleri beklerken bulduk grubu. Grup epey önce geldiklerinden soğuk ve serinletici bir şeyleri çoktan içmişler bile. Biz de biraz serinlemek için dondurma, soda ile kendimize geldik. Ağustos sıcağında bisiklet sürmek, hele Güneşin anlı kabağında su kaybını terleyerek iyice artmasına neden oluyor.

Benzinlik marketinin önünde park etmiş yüklü bisikletler. Bir kısmı bisikletin başında duruyor.

Biraz dinlenmeden sonra yola çıkıyoruz. En arkada ama gruptan kopmadan birlikte bisiklet sürüyoruz. Ana yolda arkadan gelen araçları el işareti ile uyarıp yavaşça sol şeritten geçmelerini sağlıyoruz. Görev adamı Atilla Özakdağ bu işte uzman. Kolunu öyle bir kaldırıyor ki araçların görmemeleri imkansız. Onu  kolunu gören yavaşlayıp sola geçip gidiyor. İsterlerse durmasın. Atilla’nın heybetli görünüşünde insan korkar. Ana yolda hızlı giderek, bazen de benzinliklerde mola verip fazla geç olmadan Ayvalık Girişinde toplandık.

Hep birlikte Ayvalık içinden “Eşpedal Eşpedal söylemleri ile geldiğimizi belirtiyoruz insanlara. İnsanlar da merakla bize bakıyor. Tandem bisikletleri görünce merakları daha da artı. İlk defa bu kadar çok tandem bisikletini bir arada görmekteler. Eşpedal için slogan da gelişti bu arada.

“Ay akşamdan ışıktır

Eşpedal Eşpedal

Yüküm tulum çadırdır

Eşpedal Eşpedal

Yancı yolu zapteyle

Eşpedal Eşpedal

Yüküm tulum çadırdır

Eşpedal Eşpedal

İki Teker dört pedal

İki sele dört elle

Eşpedal Eşpedal

Ayvalık sokaklarını inletiyoruz sloganlarla. Ayvalık’ta hiç durmayıp doğruca belediyenin bize kamp yeri olarak gösterdiği yere geldik. Burası Ayvalık dışında çam ormanının deniz ile buluştuğu küçük bir tepenin olduğu yere geldik. Çamlık deniz ile buluşmuş durumda. Derme çatma bir kaç baraka, tuvalet ve duş yeri, zemini fazla özen gösterilmeden öylesine çadır kurmak için alanlar açılmış ormanın içinde. Biraz geniş bir alanda üzeri açık bankoya iki lavabolu çeşme konularak çadırda kalan kampçıların kullanabilmesine imkan vermişler. Burada on – on beş piknik masası konulmuş yemek yenmesi için.

Lavabolu çeşmeler, bankosu ve düzlükte piknik masaları. Masalarda oturuyoruz akşam yemeği için. Belediye bize özel yemek getirecek.

Kargı hasırdan yapılmış duş, wc. Bay, bayan iki tarafa ok ile gösterilmiş. Çamların altında çadır kurulu. Çamlık yamaçta eğimli bir yer. Doğru dürüst yol, patika gibi yer yok. Arazide tamamen özgürce toz toprak, çalı çırpının içinden yürümek zorundayız.

Bu ağustos sıcağında çadırda kalmaktansa hamakta uyumayı tercih ettim. Hemen kendime uygun iki çam ağacı bularak hamağı bağlıyorum. Biraz uzanıp hamak keyfini çıkarıyorum bir süre. Ormanın içinde yeri gölgelik bir yerde denizi seyrediyorum. Aşağıda mavi, sarı renkli bir çadır kurulmuş.

Arkadaşlar denize girmek için hazırlanınca ben de deniz donumu giyip havlumu alarak peşlerine takıldım. Denize girebilmek için epey yürüdük. Buralarda pek denize girilebilecek bir yer değil. Ayvalık coğrafyası girintili çıkıntılı bir yapıya sahip olduğundan iç kısımlarda kalan yerlerde kumsal oluşmamış. Deniz arazi yapısıyla olacak derin de değil, yüzebilmek için epey ileri yürümek gerek. Denizin dibi otlu, taşlı. Yürümenin zorluğunu siz tahmin edin. Neyse bir süre yüzecek kadar derin yerde yüzüp fazla durmadan çıkıyorum denizden. Karaya çıkmak bile insanı yoruyor. Berbat bir deniz kıyısı. Havlu ile kurulanıp kamp alanına gelip duşumu alıyorum. Burada oturan ve görev yapan sevgili baytar Serkan Sezer’i telefonla arayıp burada olduğumu söyledim. O da hemen yanımıza gelince betondan yapılmış piknik masasında kahve pişirip ikram ediyorum. Yanımda da Baattin, Atilla, Mürşit ve Serkan. Sohbet eşliğinde kahvemizi içiyoruz.

Akşam Güneşi ufukta alçalınca işi gücü bırakıp kıyıya iyice yanaştım. Karşıda şeytan sofrası ve körfez. Denizin rengi batan Güneşin ışıkları etkisi ile beyaza büründü. Güneş ufku kızıl alev rengine boyayınca artık izlemenin zamanı. Çam ağacı ve arkada batan Güneş. Şeytan sofrasının olduğu yarımada tamamen çam ormanı ile kaplı. Burada herhangi bir yapı yapılmamış, doğal görünüyor. Keşke rantçı emlakçılar ve arsız müteahhitlerin elinden kurtarabilirsek buraları. Gözü dönmüş bu insanları buralara sokmamak gerek.

Yarımadanı büyük bir çoğunluğunun resmini çekiyorum. Arkada batan Güneşin kızıl ışıkları ile yarımada siluet halinde. Yarımadanın solu alçak bir araziden tatlı bir yükselti ile sağa doğru bir çizgi. Ve şeytan sofrası yüksek tepe ile azametli duruyor karşımda. Güneş tam tepenin ucunda.

Güneş kızıla boyamış ufku dijital zom yaparak tepenin üzerinde yakınlaştırıyorum. Güneş altın sarı renginde. Etrafı kızıl olarak boyanmış bir tablo gibi. İzlenmesi gereken bir an ve bu anı yaşıyorum sakince oturduğum yerden.

Güneş tepelerin üstünde batmaya başlarken soldan bir balıkçı teknesi kadraja girince zamanı dondurdum bir an için. Pancar motorunun pistonu küçük körfezin sessizliğini tatlı bir dokunuşla tablonun içinde yerini alıyor.

Güneşin batış anını izledikten sonra yemek geldi. Masalara hep birlikte oturup yemeğimizi sohbet eşliğinde yiyoruz neşe içinde. Artık birbirimizi iyice tanımaya başladık. Yemekten sonra da sohbetimiz kahve eşliğinde devam etti. Yarın da burada kalacağız. Yarından sonra Dikili tarafına pedal çevireceğiz. O yüzden herkes rahat. Ben çadırı kurmadım, hamakta yatacağım üstümde bir şey olmadan yıldızları seyrederek tatlı düşlere daldım. Sonrası uyku.

Bu gün yaptığımız yol toplam 44 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc