Etiket arşivi: dostlar

100. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu Gelibolu 6. Gün

22 Mart 2015 Pazar

Gelibolu – Bolayır – Gelibolu

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Çanakkale Destanı

Yaşamaz ölümü göze almayan.

Zafer, göz yummadan koşana gider.

Bayrağa kanının alı çalmayan,

Gözyaşı boşana boşana gider!

 

Kazanmak istersen sen de zaferi

Gürleyen sesinle doldur gökleri

Zafer dedikleri kahraman peri

Susandan kaçar da coşana gider.

Bu yolda herkes bir ey delikanlı

Diriler şerefli ölüler şanlı

Yurt için döğüşen başı dumanlı

Her zaman bu şandan, o şana gider

Faruk Nafiz Çamlıbel

 

Öne çıkmış olan görsel, Çanakkale savaşında çekilmiş resimde iki asker bağdaş kurmuş oturuyor, birinin yanında bisiklet, diğerinin yanında bir köpek var.

 

Gayet soğuk geçen bir gecenin sabahında uyanıyoruz. Gecenin soğuk olduğunu dışarıdaki yağmış olan kırağı sayesinde daha iyi anlıyorum. Uyku tulumunun içine koyduğum sıcak su dolu pet şişe gece beni idare etti. Çadırdan çıkıp kalkmış olanlara günaydın diyerek, kalkmamış olanları uyandırmaya başladım. Yavaş kıpırdanmalar olmaya başladı çadırların içinde. Bir süre sonra dışarı çıkan doğru yemek yenen kapalı alana kaçıyor. Ne de olsa hava çok soğuk. Sabah kahvaltısını yapıyoruz hep birlikte, ardından herkesin bisikletini hazır edip yolda beklemesini sağlıyorum. Tesisin altında toplanıldıktan sonra çadır alanında kimse kaldı mı diye kontrol edip bisikletimi alınca bir baktım ki lastiğim patlamış. Telsiz ile Doktor Serhat’a lastiğimin patladığını bildirerek hemen tekeri söküp iç lastiği değiştiriyorum. Tabi ki ilk önce dış lastiği kontrol ediyorum patlatan nesneyi. Bir kaç kişi yardıma geliyor bu arada. 5 Dakika civarı gibi kısa sürede işi halledip beni bekleyen gruba katılıp hareket etmelerini sağlıyorum.

Bu gün İlk önce Gelibolu Şehitliğini ziyaret ediyoruz. Saygı duruşu ardından İstiklal marşını okuyarak Şehitlere saygımızı sunduk. Hüseyin Şahin de bizlere Çanakkale savaşını kısaca anlatıyor. Bulunduğumuz şehitlik hakkında da bizlere bilgi veriyor. Çanakkale savaşında şehit olanlar burada yatıyor. Aynı zamanda Kore Gazileri ve günümüzde şehit düşen askerler de burada yatıyor. Hüseyin aynı zamanda lisanslı rehber. Şehitliği giriş kapısı üssünde Türk bayrağı asılmış.

20150322_085802

Şehitlikteki törenin ardından yola çıkıyoruz. Bu günkü hedefimiz Bolayır. Yolumuz da eski İstanbul yolu. Yeni yapılan yoldan gitmiyoruz. Bu yolu araçlar pek kullanmadığından bakımsızlıktan yol bozulmuş toprak yola dönüşmüş. Geçen yıl Keşan dan dönerken bu yolu kullanmıştık ve çamura saplanmıştık. Burayı geçerken anımsıyorum o geceyi. Sağda buğday tarlası yeşil.

20150322_103759

Çimpe Kalesi Gelibolu İlçesi ile Bolayır arasında, Bolayır’a 1.5 Km mesafededir. Tarihte Çimpe, Çimbi, Cimbini, Cembini, Cibni, Çimen ve Çemenlik gibi adlarla anılmıştır.

Çimpe Kalesi Gelibolu’nun 10-12 km dışında Kara Yokuş mevkiinde, yüksekçe bir tepenin üzerinde bulunmaktadır. Kalenin 4 km ilerisinde Marmara Denizi yönünde Namaztepe bulunmaktadır. Burası 1354 yılında Gazi Süleyman Paşa‘nın Rumeliye ilk ayak bastığında Allah’a şükran namazını kıldığı tepedir. Buranın adının Namaztepe oluşunun nedeni budur.
Çimpe Kalesi Türklerin Rumelide ilk aldıkları kalenin adıdır. Eski kaynaklarda kalenin adı değişik şekillerde yazılmıştır. Bizanslı tarihçi Ionnes Kanta Kuzenos, İstanbul tarihine ait Rumca eserinde, bu adı Tzympe şeklinde kaydeder. Yine Bizans kaynaklarına dayanarak yazan Von Hammer N. Jorga gibi tarihçiler de bu adı kullanmışlardır.
Türk kaynaklarında ise; Aşık Paşazade tarihinin Ali Bey baskısında kalenin adı Çint Hisarı, tarihçi Friedtich Giese ise Çimbi diye bahsetmektedir. Gazi Süleyman Paşa, Osmanlı tarihçilerine göre 1357 yılında Anadolu yakasındaki Çardaktan 2 sala bindirdiği 80 savaşçı ile bugün Namaztepe olarak bilinen Rumeli kıyısına gelerek Bizanslıların elinde bulunan bu Hisara gizlice girerek fethetmiştir.
Batılı tarihçilere göre, bu küçük kale Türklerin Bizanslılara yardım ederek, 1352 yılında Sırp-Bulgar ordusunu dağıtarak, Bizanslıların bir kenti olan Edirne’yi kurtarması karşılığında hediye edilmiştir. Gazi Süleyman Paşa, bu kalede üslenip buradan Bolayır ve Gelibolu’yu fethederek Rumeli fethine başlamıştır.

Bolayır’a yakın, her iki denizi görüp kontrol edebilen Çimpe kalesine vardık.

20150322_104257

Bahar ayına giriyoruz, tarlalar sürülmüş ekime hazır. Tarlalara daha çok ayçiçeği ekiliyor.

20150322_104301

Bir arkadaşımızın lastiği patlıyor, yanında alet ve yama takımı olmayınca bendeki alet edevatı kullanıyoruz. Yanına oturarak şunu şöyle yap, bunu böyle yap diye talimat verip lastiği tamir ettiriyorum. Bir yerden öğrenmesi gerek lastik patlağını onarmasını. Biz lastik tamiri ile uğraşırken diğer arkadaşlar kaleyi gezip bilgi alıyorlar rehberimiz Hüseyin’den.

20150322_105030

Lastik tamir edilirken oturuyorum. Arkada kalenin gözetleme tabyaları var.

20150322_105155

Kale ziyareti bitti, yola çıkarak yakında olan Bolayır’a gelerek Süleyman Paşa ve Vatan Şairi Namık Kemal’in mezarlarının olduğu yere geliyoruz.

20150322_112642

Bisikletleri dışarıya park edip içeri giriyoruz. Giriş kapısının üst demirine, solda Süleyman Paşa 1359, sağda Namık Kemal 1888 yazılmış. Bisikletim KUZ kapı önünde.

20150322_112743_HDR

İlk önce Namık Kemal’in mezarını ziyaret edip rehberimizden bilgi alıyoruz.

20150322_112841

Namık Kemal (d. 21 Aralık 1840 Tekirdağ – ö. 2 Aralık 1888 Sakız adası), Türk milliyetçiliğinin  öncülerinden, Genç Osmanlı hareketi mensubu yazar, gazeteci, devlet adamı ve şairdir.

Yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarına bağlı bir Tanzimat devri aydınıdır. Bu kavramları Türk fikir hayatına ve edebiyatına sokan kişi kabul edilir. Heyecanlı, kavgacı kişiliği, akıcı, parlak üslubu nedeniyle devrinin diğer yazarlarından daha fazla tanındı. “Vatan Şairi” ve “Hürriyet Şairi” olarak anılan Namık Kemal, şiirin yanı sıra tenkit, biyografi, tiyatro, roman, tarih ve makale türlerinde eserler verdi. Özellikle Türk edebiyatının ilk edebi romanı olan “İntibah” ve batılı anlamda Türk edebiyatının sahnelenen ilk tiyatro eseri olan “Vatan yahut Silistre” eserleriyle ünlüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü eserleri ve fikirleriyle etkiledi.

20150322_112930

Bolayır yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuş olduğundan Saroz körfezi manzarası da görülmeye değer bir güzellikte ve biz de bu güzelliği kaçırmıyoruz. Saroz körfezine bakanları çekiyorum.

20150322_113450

Süleyman Paşa, Gazi Süleyman Paşa veya Süleyman Gazi (1316 (?) – 1357/1360 arası),  Osmanlı Padişahı Orhan Gazi’nin büyük oğlu olup, annesi Nilüfer Hatun’dur. Osmanlı Devleti’nin Rumeli’ye, başka bir deyişle Avrupa’ya geçişinin öncüsü ve sembolü olan şahsiyettir ve Rumeli Fatihi olarak bilinir.

İlk defa Gerede’de yönetici olarak hizmete başlamıştır. İzmit, Göynük ve Mudurnu civarı kendisine tımar olarak verilmiştir.  İznik (1331) ve İzmit (1337) fetihlerine katılmış, fethinde büyük rol oynadığı Karesioğulları Beyliği’ne bey tayin edilmiştir (1335). Sırplara karşı, Bizans’a yardıma giden Osmanlı kuvvetlerine kumanda etmiştir. Rumeli’ye geçerek Selanik’i Sırplardan almış ve Bizanslılara vermiştir (1349). Rumeli’ye ikinci geçişinde (1352), Bulgar’ları Dimetoka’da yenmiştir. Bu harekatlarında Çimpe Kalesi, kendisine üs olarak verilmiştir. Gelibolu başta olmak üzere Marmara’nın batı kıyısındaki şehirleri ele geçirdiyse de, Bizanslılarla yapılan antlaşma îcabı, buraları daha sonra boşaltmıştır. Eretna Beyliği beyi Alaeddin Eretna’nın ölümünden sonra bölgede doğan karışıklıktan istifade ederek Ankara’yı zap tetmiştir (1354). Bizans’ta imparator değişikliği üzerine, dikkatini yeniden Trakya’ya yöneltmiştir.

Üçüncü geçişinde, Biga’da topladığı ordularını Çardak limanında gemileri yan yana koyarak Çanakkale Boğazı’ndan geçirmiş ve Bolayır’ı kendisine üs edinerek, artık Osmanlı’nın Rumeli’de yerleşmesine dönük bir politika izlemiştir. Anadolu’dan getirttiği Türkmen ailelerini Rumeli’de kurduğu köylere yerleştirmeye başlamıştır. Daha önceki harekatlarda yapılan keşifler ve edinilen bilgilerin de yardımıyla Gelibolu Yarımadası nın kısa bir sürede Osmanlı yönetimine katılması sağlanmış, daha sonraki fetihler için hareket noktası oluşturulmuştur.

Ölüm tarihi konusunda farklı görüşler mevcuttur. Bir görüşe göre 1360’ta, Bolayır ile Seydikavağı arasında doğanla avlanırken atından düşerek vefat etmiş, cenazesi vasiyeti doğrultusunda Bolayır’da imareti civarında yaptırmış olduğu türbeye defnedilmiştir.  Kendisi için daha önce yaptırdığı türbe boş olarak Yenişehir, Bursa’da bulunmaktadır. Aşık Paşazade bölüm tarihini 1356 olarak verirken, Anonimler ve Oruc Tarihi 1357 olarak vermektedir. Ruhi  Süleyman Paşa’nın Rumeli’de altı yıl boyunca mücadele verdikten sonra öldüğünü söyler. Kendisinin 1352 yılında Cimbi’yi aldığı göz önünde bulundurulursa,  Ruhî’nin verdiği yıl 1356 civarına tekabül etmektedir. Takvimlerden biri, Orhan Gazi’nin Süleyman Paşa’dan beş yıl sonra sonra öldüğünü kaydeder ki Orhan Gazi’nin 1362 Mart’ında öldüğü bilindiğinden, takvimin verdiği tarih 1356 civarına denk gelmektedir. Bizanslı tarihçi Nikeforos Gegoras ise Süleyman Gazi’nin ölümünün, kardeşi Şehzade Halil’in esir edildiği 1357 yılından kısa bir süre sonra gerçekleştirdiğini yazmaktadır.

Gazi Süleyman Paşa, yanında Lalası ve Atı ile beraber mezarda yatmaktadır.

20150322_113818

Hava güzel, ortam güzel, biz de güzel olunca resim çekilmeden olmaz. Yanımızda da köpek arap yiyecek aranmakta Zerrin’in poşetinde. Resimde 6 kişiyiz.

20150322_114551_HDR

Bolayır gezimiz bitti, dönüşe geçiyoruz. Aynı yoldan döneceğiz. Çanakkale boğazının bir kısmı görünüyor tarlaların ardında.

20150322_115620

Sırtta olmamız nedeni ile manzara süper. Ege denizi ve Saroz körfezi bir tarafımızda.

20150322_115626

Diğer tarafta Marmara denizi ve Çanakkale boğazı.

20150322_124153

İniş olunca kısa sürede Gelibolu’nun ilk evlerine giriş yaptık bile. Geçen yıl buraya zor ve gece karanlığında inmiştik.

20150322_141506

Şehre gelince ilk önce tarihi konserve fabrikasını gezip görüyoruz. Fabrika eski ve tarihi olmasına karşın hala çalışılıyor. Fabrikanın dışında park etmiş bisikletler.

20150322_143007

Aynı sırada bulunan antika traktör müzesini de gezelim dedik. Girişindeyiz müzenin.

20150322_143011

Müzenin girişinde ilk olarak resimde gördüğünüz traktör gözümüze çarpıyor. Makine alışılmadık biçimde yapılınca daha önce görmediğimiz için sanki uzaydan gelmiş gibi. Tekerlek yok, palet takmışlar.

20150322_143025

Diğer traktörler de değişik ve ilginç traktörler. Birbirinin aynısını görmek olası değil. Hepsi de pırıl pırıl boyanmış, lastikleri gıcır gıcır. Gelibolu çiftçilerinden Dursun Keskin özel merakından dolayı ne kadar traktör varsa hepsini alıp boyatarak kendine ait binada müze haline getirmiş. Dünyada ve Türkiye de bir ilk olan müze gezilip görülmesi gereken yerlerden biri. Müze iki katlı ve 38  traktör sergilenmekte.

Gövde mavi, jantlar sarıya boyanmış.

20150322_143055

Kırmızıya boyanmış traktör, jantları beyaz renkte.

20150322_143104

Sarı traktör, jantlar kırmızı renkte.

20150322_143112

Kırmızı boyalı traktör, jantları beyaz renkte.

20150322_143120

Başka kırmızı boyalı traktör. Jantları beyaz renkte.

20150322_143128

İki tekerlekli, elle idare edilen traktör. Boyutu normal traktörlere göre küçük.

20150322_143148

Kırmız renkli başka bir traktör.

20150322_143154

Yeşil renkli traktör, jantları kırmızı boyalı.

20150322_143205

Açık kırmızı traktör, jantları sarı renkli.

20150322_143216

Yeşil renkli traktör, Jantları sarı.

20150322_143223

Gövdesi ve jantları kırmızı, motor kaportası beyaz renkli.

20150322_143232

Yeşil renkli traktör, jantları sarı.

20150322_143242

Çok açık mavi traktör.

20150322_143245

Tamamen sarı renkli traktör, motor ve kasnak kısmı kabartma kapak ile kapatılmış.

20150322_143251

Gri renkli bir traktör.

20150322_143312

Tarımda makineleşmenin başlaması ile sabanın yaptığı iş gücünün kat kat üstü iş yapması tarımda devrim başlattı. Kısa sürede büyük arazileri bir çırpıda işlemesi ve yetişen ürünleri toplayıp pazara sürmesi toprak sahiplerini zengin etmiştir. İlk traktörlerden sayılabilecek ilginç bir traktör. Motor gövdesi değişik, yanda volanı var. Tekerleklerinde lastik yok, ön tekerlek düz. İç kısımları çemberli. Arka tekerleği büyük, iç kısmı düz çember. Bu normal yol için. İç kısmı geniş ve çıkıntılı, toprağa iyice tutunması için. Traktör yeşil, tekerlekler sarı renkte.

20150322_143320

Çıkıntılı kafa gibi kaportası olan traktör. Kırmızı boyalı, jantlar açık sarı renkte.

20150322_143326

Normal traktörlerin dışında maket traktörler de camlı dolapta sergileniyor. Biri kırmızı renkli büyük, diğeri yeşil renkli küçük maket traktör.

20150322_143346

Solda metal renkli traktör, tekerlekleri silindir biçimde maket ve geniş yarış lastikli yeşil renkli maket traktör.

20150322_143356

İki kırmızı maket traktör ortasında sarı renkli traktör.

20150322_143403

Kırmızı renkli maket traktör.

20150322_143407

Sağda beyaz renkli maket traktör, solda yeşil renkli kepçeli maket traktör.

20150322_143410

Kırmızı renkli traktör.

20150322_143507

Sarı renkli traktör.

20150322_143513

Lacivert renkli traktör.

20150322_143523

Kırmızı renkli traktör.

20150322_143532

Turkuaz yeşil renkli traktör.

20150322_143554

Bu da turkuaz mavi renkli traktör.

20150322_143600

Açık yeşil renkli traktör.

20150322_143609

Bu da turuncu renkli traktör.

20150322_143634

Egzozu dışarı, yana çıkmış yeşil renkli traktör.

20150322_143642

Kırmızı renkli traktör.

20150322_143649

Oturma yeri tek olan kırmızı renkli traktör.

20150322_143657

Açık mavi renkli traktör, jantları kırmızı renkli.

20150322_143710

Yeşil renkli, jantları sarı renkli traktör.

20150322_143717

Gri renkli gövdesi, jantları turuncu renkli traktör.

20150322_143727

Tamamen kırmızı boyalı traktör.

20150322_143733

Çok açık gri traktör.

20150322_143739

Kırmızı renkli traktör.

20150322_143750

Yeşil renkli traktör, dışında kasnak var.

20150322_143810

Turuncu renkli traktör.

20150322_143815

Kaportası kırmızı, motor kısmı gri renkli traktör.

20150322_143827

Kırmızı renkli traktör.

20150322_143833

Traktörlerin hepsi birbirine benzemez, hepsi ayrı renkte ve pırıl pırıl boyalı, lastikleri de yeni. Görülmeye değer bir müze. Traktör müzesinden çıktık.

Traktör müzesinin sırasında Gelibolu savaş müzesine sıra geldi. Doktorum Mete Güney müzeye giriş yaparken bir resmini çekiyorum.

20150322_144520

Müzenin girişinde Çanakkale savaşını hatırlatan UNUTMADIK yazısı karşılıyor. Elbette bizler 100 yıl önce kazanılan Çanakkale zaferini ve bu yarımada da yatan şehitlerimizi hiç bir zaman unutmayacağız.

20150322_144601

Kanlı çarpışmaların yaşandığı bu topraklarda savaşın acımasızlığını görmek mümkün. Hepsi de düşman askerini öldürmek için kullanılmış ama öyle az buz değil. Toplam Beş yüz bin askerin öldüğü düşünülürse ne kadar silah, bomba, mermi, top, tüfek kullanılmış siz düşünün. Müzeyi gezsek te sadece öldürmede kullanılmış bu korkunç silahlar ürkütücü. Ama bu yaşanmışları da unutmamak gerek. Maket bir uçak, yanında el bombaları, mermiler. Bir tane de asma kilit anahtarı ile beraber.

20150322_144616

Çeşitli bomba ve top gülleleri.

20150322_144655

Top mermisi, içinde küçük bilyeler var.

20150322_144702

Çeşitli bomba parçaları.

20150322_144716

Mermilerin konulduğu kütüklük ve çeşitli mermiler, tek ve sıralı mavzer mermileri.

20150322_144720

Metal tabak, kaşık ve çatallar.

20150322_144739

Çeşitli metal para ve elbise düğmeleri.

20150322_144813

Cep saatleri takılar ve tel kesme makası.

20150322_144818

Dört tane su matarası.

20150322_144822

Hücum borazanı.

20150322_144824

Üç kılıç, bir kama ve elbise düğmeleri.

20150322_144847

Haberleşme telefonu, ahizesi ayrı, mikrofonu ayrı, kablosu da yanında karmaşık halde.

20150322_144856

Süngü, kama ve kılıç.

20150322_144859

Parçalanmış top mermileri.

20150322_144929

Palaska tokaları.

20150322_144934

Askerlerin uyuduğu sığınak, raflı dolapta kap kacak, yatakta yatan asker, ön tarafta kum torbalarından duvar yapılmış.

20150322_144944

Sapsız kazma ve kürekler.

20150322_144959

Pişmiş topraktan yapılmış şişeler.

20150322_145006

Vazo.

20150322_145009

1 Litrelik bira şişesi.

20150322_145030

Bir tane cam şişe ve kırık şişe parçaları.

20150322_145040

Şeffaf ve renkli cam şişeler.

20150322_145049

Çeşitli boyda çömlekler.

20150322_145111

Seramik, geniş şişe bir kulplu şişe, dibinde delik var. Üzerinde Gin, rum, whisky yazdığına göre içki şişesi olmalı. Yanında aynı genişlikte, biraz daha boylu kahverengi şişe ve bir seramik kavanoz.

20150322_145117

Biri saplı, biri sapsız iki kürek, yanında kum içinde bazı yerleri kalmış şarapnel, bomba parçaları. Bunların hepsi sandık içine konmuş.

20150322_145155

Camekanlı bölmede battaniye ile örtünmüş bir manken asker yatıyor. Yanında kum torbaları ile kısa bir duvar oluşturmuş. Mankenin başındaki şapkaya bakılırsa İngiliz askeri olmalı.

20150322_145218

Hazırolda beklerken çekilmiş Türk askeri resmi duvarda asılı. Altında da katlanın konmuş asker elbisesi, üstünde de asker şapkası var.

20150322_145252

Uzun namlulu tüfekler ve mermileri. Dik olarak konmuş mermi sandığına benzer bir şey.

20150322_145241

Top mermi kovanları, kimi yatık, üst üste, kimi dik konulmuş.

20150322_145309

Kurşun mermilerle delik deşik olmuş tahtalar.

20150322_145424

Sapı olan silindir duvarda vidalanmış.

20150322_145459

Çoğu çürümüş konserve kutuları.

20150322_145513

Çanakkale savaşında çekilen resimlerden biri dikkatimi çekiyor ! Askerlerin birinin yanında bir bisiklet var. Askerler beş sıra dizilmiş arkaya doğru. Öndekiler çömelmiş, arkaya doğru ayaktalar. Daha önde beş asker bağdaş kurup oturmuşlar yere. Birisinin yanında küçük bir köpek var. Yanlarında biraz ayrı iki asker yere oturmuş, birisinin yanında bisikleti yere yatırmış durumda. Yanındaki askerin yanında da bir köpek var. 100 kadar asker var.

20150322_145615

Bisikleti ve onu kullanan askeri daha yakından çekiyorum. 100 Yıl önce savaşta kullanılan bisiklet, 100 yıl sonra benim bisikletle İzmir den Çanakkale’ye kadar gelip resmi görmek kadar ilginç bir durum olamaz. Bisikleti kullanan asker sanki sevgilisi yanındaymışçasına sevgiyle kucağına yatırıp sarılarak poz vermiş. Anlaşılan toz kondurmuyor bisikletine. O yıllarda bisiklete binmek bir mucize olsa gerek ve en şanslı askerlerden biri olmalı. Belki de şanslı olması nedeni ile bisikletine öyle sarılmış. Kim bilebilir ki? Bisikletli asker ve yanındaki askerin yanında bir köpek.

20150322_145706

Bunlar da çürümeye yüz tutmuş metal su mataraları.

20150322_145717

Mermi sandığında beşli tüfek mermileri. Sandığın kapağının içinde cam kavanozlar.

20150322_145722

Eski bir radyo, ahşaptan yapılmış, üstünde de uçak maketi.

20150322_145819

Mekanik duvar tipi telefon.

20150322_145832

Savaş müzesinden çıkıp bisikletlerimizle Gelibolu limanında bulunan ayakta kalmış tek Burç’a vardık. Burası aynı zamanda Piri Reis Denizcilik Müzesi.

20150322_150527

Müzenin giriş yerini daha önceden fark etmemiştim. Yol tarafında 5 basamak aşağı inip dar bir kapıdan giriş yapılıyor. Müzeye giriş bize bedava. Burca büyük bir afiş asılmış, üste “Bir asır geçse de…” diye yazılmış. Altında imzası ile Gazi Mustafa Kemal’in Çanakkale savaşında çekilmiş resmi. Üstte Ay -Yıldız. En altta da “Zaferler ve onları gerçekleştiren kahramanlar asla unutulmazlar” diye yazılmış.

20150322_150638

İşte müzenin daha doğrusu Burç’un giriş yeri içeriden görünüşü. Giriş kısmı dar bir koridordan yapılmış, dikdörtgen kesme taştan.

20150322_150725_HDR

Koridor orta kesiminde geniş bir salona açılıyor. Korkuluk demir ile çevrelenmiş bir delik görünüyor.

20150322_150756

Ortada deniz ile bağlantısı olan geniş ve derin bir kuyu var.

20150322_150809

Mazgal deliklerinden vuran ışık yeterli olmuyor iç aydınlatmaya. Mazgal deliği ve dışardaki ışık parıldıyor dar bir alanda.

20150322_150828

Mazgal deliğinden dışarısı, iç liman denilen yere bakıyor. Kayıklar bağlı duruyor iç limanda.

20150322_150856

Başlıyoruz müzede sergilenen denizcilikte kullanılan alet, edevat, haritalara bakmaya. İki yanda kürekleri olan gemi maketi. Bir sırada 20 den fazla kürek var.

20150322_151115

Burç tavanı kemerler yardımı ile kapatılmış.

20150322_151145

Burcun kubbesi pişmiş tuğladan örülerek yapılmış.

20150322_151150

Piri Reis’in çizdiği dünya haritasının bir kopyası. Harita ile birlikte defterleri ve kullandığı harita çizim aletleri.

20150322_151218

Küçük kaide üstüne ikişer çember konulmuş dönebilen küre üç tane. Bir tane de kum saati.

20150322_151229

Küçük bir gemi topu maketi.

20150322_151234

Pusula.

20150322_151321

Osmanlıca yazılmış defter ve pergel. Soldaki sayfada harita çizilmiş.

20150322_151336

Sağda 360 dereceli açı çemberi, solda kum saati.

20150322_151411

Küçük bir sandık içine konmuş cetveller, rulo kağıtlar sığmamış.

20150322_151421

Ortasında delik olan tahta fıçı dik konulmuş, Üstünde gemi seyir defteri ve harita defteri.

20150322_151448

Osmanlıca yazılmış haritalı defter.

20150322_151457

Küre dünya haritası, harita çizimleri şimdiki dünya çizimlerine hiç benzemiyor. Yanda da çerçeveli harita.

20150322_151539

Üst kata çıkan dar merdivenler. Merdivenlerde bir güzel.

20150322_151650

Derken üç güzel  daha gelip poz veriyorlar.

20150322_152200

Müze ziyareti de bitti. Bisikletlere binip çarşıya gidiyoruz. Çarşı esnafı bize tavuklu pilav, ayran ve peynir tatlısı ikram ediyor. Bizler de esnafa teşekkür edip ikramları afiyetle yiyoruz. İnsanların kimisi aç mı? Yoksa aç gözlülüğünden mi bilinmez esnafın dağıttığı pilavı alabilmek için aramıza sıraya girip alması beni şaşırttı doğrusu. 5 Kişi bir bankta oturmuş pilav yerken.

20150322_152850

İkramları yedikten sonra rehberimiz Hüseyin bizi Gelibolu fenerinin bulunduğu tepeye götürüyor. Burada bir çok eser, yapı, türbe var. Hüseyin hepsi hakkında kısa bilgiler sunuyor bizlere. Bir kısım yerde kaldırıma oturmuş, bir kısmı da ayakta Hüseyin’i dinliyorlar. Herkes sarı, fosforlu yelek giymiş.

20150322_155527

Bayrak Baba türbesi aşağıda görünüyor.

20150322_155532

Fransız mezarlığı, binsekizyüzlü yıllarda kırımda ölen askerlerini getirip bu bayıra gömmüş, bayrağını da dikmiş. Burası benim toprağım benim askerim yatıyor diye sahipleniyor ve kaldırmaya kalktın mı savaş ilanı sayıyor. Çanakkale savaşında düşmanımız olan Fransızları öldürmemize ve bir çok gemilerini boğazın sularına gömmemize rağmen buradaki mezarlığı kaldıramamışız. Acaba neden?

20150322_155539

Hamzakoy kumsalı, henüz havalar soğuk. Kumsal pırıl pırıl temiz görünüyor.

20150322_161041

Üç güzeli manzaralı çekiyorum.

20150322_160153_HDR

Gelibolu deniz feneri.

20150322_161406_HDR

Dumlupınar denizaltı batığı ve açık hava müzesi.

20150322_161432

Artık tur bitti ve kamp alanına giderek aracı ile gelenler ve otobüse binecekler telaşla eşyalarını toparlayıp bir an önce yola çıkmak için hazırlanıyorlar. Bizim acelemiz yok, bu gece burada kalacağız. Dönüş için otobüs biletlerini ertesi gün için aldık. Sadece benim kıytırığı Asuman Şen’in arabasına verdim. İzmir de alırım artık. Gidenlerle vedalaşıp yolcu ediyoruz birer ikişer. Kamp alanında bir kaç kişi kalıyor bizlerle birlikte. Akşam yemeğinden sonra fazla geç olmadan çadıra girip yatıyoruz.
Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 38 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda.

Powered by Wikiloc

 

Ertesi sabah hava kapalı ve yağmur atıştırıyor. Yağmur yağışı bir kaç gün sürecek hava raporlarına göre. Havalar da serin ve geceleri soğuk olacağından otobüs ile dönmeye karar verdik. Eşyaları ve çadırı toplayıp bisikletin bagajına yerleştirdikten sonra kahvaltı yapmak için uygun bir kahve aramaya başladık. Yanımızda kahvaltılık malzemeler var. Şehrin balıkçı kahvesine gelerek içeri giriyoruz. Burası bir balıkçı kasabasında eski bir kahve görünümünde. Balıkçılar yanan sobanın sıcaklığında olta takımlarını hazırlıyor.

Denizin Delisi

Unutmak mı, delisin,

Gitmesem de bekler orada deniz.

Gelirsem, bilmelisin

Benim beklememdir burada deniz.

 

Gitmek gibi geleceğim

Denizin delisine.

Delinin denizi gibi

O ne kadar giderse.

Özdemir Asaf

20150323_101022

Her bir masada oltalar hazırlanıyor, havalar düzelince Marmara denizinde küçük tekneleri ile balık tutacaklar.

20150323_101433

Balıkçıların deniz ile hikayeleri çoktur, anlatmakla bitmez. Dinlemek gerek. Masada oltalarını hazırlayan balıkçı, İrfan ve ben muhabbet ediyoruz. Arkada soba ve uzun boruları.

20150323_101524

Balıkçı kahvesinde ağların kokusunda güzel hikayelerle zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Otobüsün hareket saati yaklaştı, bisikletlerle garaja giderek otobüsü beklemeye başladık. Tura katılan bir arkadaş ta İstanbul’a gidecek. O arada bisiklet dinamosundan şarj ünitesini sordu bana. Artık eve döndüğümden bendeki şarj ünitesini arkadaşa satıyorum. Nasıl olsa evde hazır var, onu takarım. Otobüs perona girince hemen bisikletleri bagaja yükleyip yerimize oturduk. Yaklaşık 5 – 6 saat sonra İzmir’e vardık. Menemen’i geçince garaja gideceğimize metro istasyonunda inip metro ile gidelim deyince otobüsten yolcu indirme sırasında biz de inerek bisikletleri bagajdan indirerek sökmüş olduğumuz ön tekerlekleri takıyoruz. Metroya bisikletlerin binme saati olan 20:00 ye kadar bir süre beklemek zorunda kaldık. Neyse 20:00 olmadan güvenlik görevlisi bizi içeri alıyor. Metroya binip gitmeye başladık, İrfan Karşıyaka da indi. Tamam Bayraklı da, ben ise Alsancak ta indim. Sahilden, bisiklet yolundan tatlı bir yorgunlukla ama mutlu olarak aheste aheste eve vardım.

Böylece bir turu da bitirmiş oldum. Yeni arkadaşlarla tanıştım. Yeni dostluklar kuruldu. Hazinem zenginleşiyor her turdan sonra. Heybelerim yeni dostlar için her zaman yer bulacaktır.

Yeni bir turda görüşme dileği ile sağlıcakla kalın Dostlar….

Aşağıda Alsancak – Üçkuyular yol haritası

Powered by Wikiloc

99. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu 5. Gün

5 Nisan 2014 Cumartesi

Dardanos – Çanakkale – Eceabat – Anafartalar – Arıburnu – Eceabat – Çanakkale – Dardanos

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

MARİFET

Marifet hiç ezilmemek bu dünyada

Ama biçimine getirip ezerlerse

Güzel kokmak

Kekik misali

Lavanta çiçeği misali

Fesleğen misali

Itır misali

İsâ misali

Yunus misali

Tonguç misali

Nâzım misali

Bedri Rahmi Eyuboğlu

 

Öne çıkmış olan görsel

 

Geçmiş yıllardaki gibi soğuk ve yağışlı olmayan bir sabah dinlenmiş olarak uyanıyorum. Ön bagajdaki çantalarımı ve diğer eşyamı çadırın içine alıyorum. Nasıl olsa çadır yeri sabit kalacak. Güzel bir kahvaltıyı kendi hak ettik. Yanımızda kahvaltılık malzeme var, çayı demleyip afiyetle yiyoruz. Kahvaltı faslından sonra bisikletlere binip Çanakkale merkez feribot iskelesine doğru yola çıktık arkadaşlarla. 12 Km kadar gittikten sonra Feribot iskelesinin yanında filimde kullanıldıktan sonra Çanakkale’ye getirilen fantastik Tuva atının önünde toplanıyoruz. Kaydımızı yaptırarak çay ikramlarını tadıyoruz hareket saatini beklerken. Elçek resim çekiyorum İrfan ile, arkamızda Truva atı var.

050420146086

İşte Truva filminde kullanılan polyesterden yapılmış Truva atı. At biraz fantastik biçimde yapılmış. Sanki Truva savaşından daha da eski zamanlardan, karanlık dönemden gelmiş gibi. At’a benziyor ama binilecek cinsten değil.

050420146087

Kayıt işlemleri bittikten sonra gemilere biniyoruz tüm katılımcı bisikletçiler. Epey kalabalığız, akın akın gemiye doluşuyor bisikletçiler.

050420146088

Ben de gemiye binip bisikletimi bırakıyorum bir yere. Merdivenlerden gemiye binenleri çekiyorum.

050420146089

Üst güverteye çıkarak pistonları dinlendiriyorum birazcık. 4 Günün yorgunluğu hala üzerimde. Gemi tamamen bisikletçilerle doldu. Her tarafta bisikletçi görmek olası. Ayaklarım korkuluklara dayalı, aşağıdaki bisikletçilerle çekiyorum.

050420146090

Gemi tamamen bisikletçilerle doldu, zemin, balkonlar, yukarıları insan ve bisiklet dolu. Bisikletler bindikten sonra gemi karşıdaki Eceabat iskelesine doğru yola çıktı.

050420146091

DUR YOLCU

Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,

Bir vatan kalbinin attığı yerdir!.Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,

Gördüğün bu tümsek Anadolu’nda

İstiklal uğrunda, namus yolunda,

Can veren Mehmed’in yattığı yerdir!Bu tümsek, koparken büyük zelzele,

Son vatan parçası geçerken ele,

Mehmed’in düşmanı boğduğu sele,

Mübarek kanını kattığı yerdir!…Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin

Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,

Bir harbin sonunda bütün milletin,

Hürriyet zevkini tattığı yerdir!…

NECMETTİN HALİL ONAN

Karşı kıyıdaki yamaca Dur Yolcu yazılmış, solunda elinde tüfeği ile Türk askeri var.

050420146092

Eceabat’a geçince yine toplanma ve bekleme zamanı. Buradan katılan arkadaşlarla buluşup hasret gideriyorum. Çanakkale’nin herkes için aynı özelliği var ; “Çanakkale savaşında şehitlerimiz”. Gelenlerin hepsi bu duygu ile geliyorlar buraya. Tanıdık bir çok dostumu burada görmek benim için ayrı bir sevinç. Bir süre bekledikten sonra Şehitlere saygı turu başlıyor. Bu gün Gelibolu yarımadasının sağ tarafındaki şehitliklere ve Anzak koyunu ziyaret edeceğiz. Kalabalık olunca bisikletçiler güzel görüntü oluşturuyorlar. Yol sağa kıvrılıyor ve bisikletçilerin tamamı kadrajda.

050420146093

Tarla sarı çiçeğe bürünmüş.

050420146094

Komple yolu kapladık, zaten bu gün yollar bizlere ait. Yol tabelasında hız sınırı 70 Kilometre yazıyor. Tabela yuvarlak, kenarları kırmızı renkte.

050420146095

İlk önce 57. Alay şehitliğini ziyaret edeceğiz. Tabelada düz olarak 57. Alay şehitliği, sola doğru Kabatepe limanı ve Abide yazılmış.

050420146096

Güzel görüntüler ve manzara eşliğinde yol alıyoruz. Solda uzun bayrak direği, direkte Türk bayrağı var ama rüzgar olmadığı için dalgalanmıyor. Yolda bisikletçiler tepeye doğru gidiyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

050420146097

57. Alay şehitliği

57. Alay, Çanakkale Savaşı’nın başlangıcı olan Anzak Çıkarmasını durdurmak için 15 Nisan 1915 sabahı harekete geçen efsaneleşmiş Türk alayıdır.

19. Fırkaya bağlı üç alaydan biri olan 57. Alay, 1 Şubat 1915’de Tekirdağ’ın Yarkışla mevkiinde kurulmuştur. 57. Alayın komutanı Hüseyin Avni Bey’dir.

22 Şubat 1915’te 19. Fırka komutanı olan Yarbay Mustafa Kemal tarafından 57. Alaya törenle sancağı verilmiştir. 57. Alay, bir gün sonra, 23 Şubat 1915’te Çanakkale’ye doğru yola çıkmış ve 25 Şubat 1915’te Eceabat’a gelmiştir. 19. Fırka’nın bağlı olduğu 5. Ordu Komutanlığı’nın Enver Paşa tarafından kurulmasının ardından 57. Alay, yedek kuvvet olarak 26 Mart 1915’te Bigali Köyü’ne geçti. Bu tarihten 24 Nisan 1915 tarihine kadar 57. Alay, Yarbay Mustafa Kemal ve Binbaşı Hüseyin Avni Bey tarafından sürekli eğitime tabi tutuldu ve Bigalı Köyü ve Turşun bölgesinde askeri eğitim ve askeri tatbikatlar yaptı.

57. Alay Bigali Köyü’ndeki eğitim ve tatbikatlarını sürdürdüğü sırada 5. Ordu tarafından yeri değiştirilmek istendi fakat düşman kuvvetlere çıkartmaların yapılacağı noktaya en yakın yerlerden biri olmasından dolayı Mustafa Kemal, 57. Alayın Bigali Köyü’nde kalmasında ısrarcı oldu ve bunda da başarı sağladı. Böylece 57. Alay, Bigali Köyü’nde kalmıştır.

25 Nisan 1915 sabahı, Mustafa Kemal, kendisine herhangi bir emir gelmiş olmamasına rağmen düşman çıkartmasını haber alır almaz kişisel inisiyatifiyle Conkbayırı’na doğru hareket etmiştir. Conkbayırı’na hareket eden 3 taburu ve bir dağ bataryasını oluşturan yaklaşık 3000 subay ve askeriyle 57. Alay, bizzat Mustafa Kemal’in yönetiminde kendisinden çok daha büyük bir düşman gücüne karşı saldırıya geçmiştir.

57. Alay, çatışmalarda mevcudunun üçte ikisini kaybetmiş, savaşın ortasında takviye edilmiştir. 13 Ağustos 1915’te 57. Alay komutanı olan Hüseyin Avni Bey, karargâha düşen bir top mermisiyle şehitlik mertebesine ulaşmıştır. Hüseyin Avni Bey’in yerine atanan Binbaşı Hayri Bey, alayı Keşan bölgesinde konuşlandırmış ve alay, eksikleri giderildikten sonra 19. Tümenle birlikte 15. Kolordu bünyesinde Galiçya Cephesi’ne gönderilmiştir.

57. Alay, Galiçya Cephesi’nde büyük yararlılıklar göstermiş, alayın mevcudunun çok büyük bir kısmı buradaki çatışmalarda kaybedilmiştir. Mevcudu çok azalan ve sadece 1100 kişi kalan 57. Alay, cephe gerisine alınarak eksikleri giderildikten sonra yeniden cepheye alınmıştır fakat Rusya’da patlak veren Bolşevik Devrimi’nin ardından Galiçya Cephesi’ndeki savaş sona ermiştir. 15. Kolordu ise bu sefer Sina ve Filistin Cephesi’ne yollanmıştır.

57.  Alay burada da çok faydalı olmasına rağmen İngilizler tarafından çembere alındığı için mevcudu iki gün içerisinde sadece 260’a düşmüştür. Megiddo Muharebesi sırasında ise 57. Alayın kalan mevcut esir edilmiştir.

Bu kahramanların anısına o günden beri Türk ordusunda 57. Alay bulunmamaktadır. 57. Alay, dünya üzerinde en çok madalya sahibi olan alay olduğu için dünyanın en kahraman alayı olarak nitelendirilmektedir.

57. Alay şehitliğini ziyaret ediyoruz.

050420146098

57. Alay şehitliğinden Çanakkale boğazının kıyısı yay biçiminde.

050420146099

Siperler günümüzde yenilenmiş haliyle sergilenmekte. Düşman siperleri ile arası 10 metreye kadar olan siperlerde günlerce süren çatışmalarda her iki taraftan büyük kayıplar verilmiştir. Siperler yuvarlak ağaçlardan yapılmış kanal biçiminde.

050420146100

Conk bayırı, burada İngiliz sömürgecileri sömürgelerinden getirdiği askerlerle çıkarma yapmış. Bunu önceden haber alan Mustafa Kemal karşı hücuma geçerek çıkarma yapamadan geriye püskürtmüştür düşman kuvvetlerini. Mustafa Kemal burada göğsüne gelen bir şarapnel parçası saatine isabet etmesi sonucu yaralanmadan kurtulmuştur. Yüksek bir abide, kaide üzerinde üniformalı Mustafa Kemal heykeli, yanında bayrak direği, Türk bayrağı dalgalanıyor.

050420146102

Conk bayırı yüksekte ve çevreye hakim bir tepe. Çanakkale boğazının bir kısmı görünüyor.

050420146103

Üç tane yerde, dördüncüsü üçünün üzerinde taş gülleler. Gülleler epey büyük.

050420146104

Kaide üstünde askeri üniformalı Mustafa Kemal ve direkte dalgalanan Türk bayrağı.

050420146105

Öğlen dağıtılan kumanyaları Anzak koyunda yiyoruz. Bir süre dinlendikten sonra dönüşe geçtik.

050420146107

Eceabat vapur iskelesine gelerek vapura biniyoruz. Çanakkale tarafına geçince henüz zamanımız var diyerek Deniz müzesini dolaşalım diyoruz. Daha önce fark etmemiştim deniz müzesini. Gezmemiz iyi oldu açıkçası. Müzede savaş gemileri ve denizaltı da bulunan toplar makinalı tüfekler, torpidolar, mayınlar sergilenmekte. Hepsi de korkunç savaş silahları, sadece insanları öldürmek için böyle korkunç silahlar üretilmiş, şimdiki zamanda daha da korkunç silahlar üretilmekte. Deniz müzesi binası, üstte yazılmış, altında digital saat 18:05:24 yazıyor kırmızı olarak.

050420146109

Savaş gemisi kıyıda bağlı, ona doğru gidiyoruz.

050420146110

Kıyı beton duvar ile kaplı, kalın zincirler bağlı, ileride kale surları görünüyor.

050420146111

Çanakkale savaşını anlatan resimler sergilenmiş yamaca. Mustafa Kemal heykeli ve önde iki büst.

050420146112

Denizaltı torpidosu, baş kısmı kırmızıya boyanmış. Torpido siyah renkte.

050420146113

Gemi çapa demirinde küre Dünya konmuş. Çimen üzerinde büyük bir yeşil küre duruyor.

050420146114

Yolun yanında, çimenlerde bir çok top yerde sergilenmiş çam ağaçlarının altında. Üç tane de küp yerde duruyor.

050420146115

Uzun bir top üç kaide üzerinde. Topun namlu kısmı kırık.

050420146116

Siyah renkli çapa ve beyaz renkli torpido.

050420146117

Denizaltıda kullanılan torpido yuvaları açık havada sergilenmiş üç tane, birisinin kapağı açık. Diğerleri kapalı.

050420146118

İki tane kırmızı başlıklı torpido ve torpido yuvası

050420146119

Torpido yuvası.

050420146120

Yeşil çimenler üstünde toplar sıralanmış. Topun ağzında Türk bayrağı olarak kapatılmış.

050420146121

Tekerlekli küçük bir top, solda yeşil küre.

050420146123

Bu da büyük ve uzun namlulu top.

050420146124

Tekerlekli top arabası, arabanın dört tekerleği de demirden. Bu arabada top alınmış.

050420146127

Daha kısa top arabası.

050420146128

Çanakkale kalesi surları ve yuvarlak kısa kulesi. Duvarlarda onarım olduğundan iskeleler kurulmuş.

050420146129

İki tane devasa gemi çapası.

050420146130

Siperli, döner hareketli top.

050420146131

Büyük deniz mayınları. Bu mayınların benzerleri İngiliz gemilerini Çanakkale’nin soğuk sularına gömmüştür.

050420146132

Bir kaç çemberi kalmış sacları olmayan denizaltı.

050420146133

Denizaltıyı yandan  çekiyorum, torpidolar, ve torpido yuvaları.

050420146134

Uzun bir periskop demir kaide ile ortadan tutturulmuş. Altında gözleme kabini.

050420146135

Denizaltında kullanılan periskop ile dürbün gibi Gelibolu tarafını gözlemleyebiliyorum. Aklıma telefon ile resim çekmek gelince hemen resim çekiyorum. Öyle fazla yakınlaştırmasa da görüş alanını gayet iyi görüyorum. Karşı kıyıda Dur Yolcu ve askeri çekiyorum.

050420146136

Müzeden çıkıp Aynalı çarşıya geldik. Aynalı çarşının girişindeki kemerli giriş kapısı cam ile kaplanmış.

“Çanakkale içinde Aynalı çarşı

Ana ben gidiyom düşmana karşı ooo of

Gençliğim eyvah!”

050420146138

Tarihi Aynalı çarşı cıvıl cıvıl insan kaynıyor. Hazır gelmişken bir kaç hediyelik eşya alıyorum. Cep aynası da almak gerek, aynaya kime hediye vereceksen onun ismini de yazdırabiliyorsun. İçerideki dükkanlar ve tavan lambalarla aydınlatılmış. Duvara Türk bayrakları takılmış sıralı.

050420146139

Burası da çarşının diğer kapısı. Kapıda Aynalı Çarşı yazılı.

050420146140

Aynalı çarşıdan alacağımızı aldıktan sonra kamp alanına giderken akşam yemeği için marketten alışveriş yapıyoruz. Aycan süper marketini görünce önünde bana poz veriyor. Ben de resmini çekiyorum. Güzel tesadüf Aycan süper marketi ve Aycan.

050420146142

Kamp alanına dönerek akşam yemeği için aldıklarımızı bir güzel yiyoruz. Çadırların yanına piknik masasını daha önceden taşımıştık. Daha sonra arkadaşlar da aramıza katılınca sohbet iyice derinleşiyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde dinlenmek için çadırlarımıza çekilerek tatlı uykuya dalıyoruz.

Bu gün dostlarla buluşmak, hasret gidermek, onları karşımda görmek ve sohbet etmek çok güzeldi. Yeni dostlarla da tanışmak ayrı bir duygu, dostlar giderek çoğalıyor.

İyi ki varsınız ve iyi ki sizleri tanıdım dostlarım.

Bu gün yaptığımız yol 58 km civarında.

Dardanos kamp alanı – Çanakkale feribot iskelesi gidiş – geliş yol haritası.

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc

99. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu 4. Gün

4 Nisan 2014 Cuma

Tavaklı – Geyikli – Kumkale – Truva – Dardanos

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Nedir ben bilemem ki

Belki bir raslantıdır da ondan mı sevdanın yeri

En yakın yeri

En uzak yeri

Bitmeyen yeri

Bitecek yeri

Farkedilmez zaten anlaşılmış sevdanın

Anlaşılmaz sevda ile bütün ekleri.

Gözlerim sevdim seni

Köklerim gözlerimin

Suyunu benden içen ıssız bir kasaba gibi

Edip Cansever

 

Öne çıkmış olan görsel, yoldaki çam ağacı geçidinden geçen bisikletçi.

040420146011

Sabah güzel bir uykunun ardından dinlenmiş olarak uyanıyorum. Diğer arkadaşlar da uyanıp çadırları toparlama telaşına giriyorlar. Sabah kahvaltısının ardından herkes hazır olunca yola çıkıyoruz. Yolumuz uzun olsa da gezerek, görerek yeni yerler göreceğiz. Nasıl olsa Çanakkale’ye gelmeden Dardanos 18 Mart Üniversite yerleşkesi kamp alanına gideceğiz. Güneş tepelerin ardında ve gölgeler henüz uzun.

040420145959

Gideceğimiz yol hemen hemen düz bir arazi, Çanakkale boğazı Ege girişine kadar kumsal ve tarlalar arasında. Yüksek bir tepe de yok, rüzgara yakalanırsan açıkta engel olmadığından Marmara dan esip boğazdan geçerek Ege denizine doğru esen Karayel ta Çeşme’ye kadar bir rüzgar koridoru meydana getiriyor. İşte bu rüzgar koridorundan tüm Ege kıyısı tepeleri rüzgar türbinleri ile dolu ve hala yapımı süren türbinler var. Tavaklı iskelesi yazan tabelayı ve yolun virajlı olduğunu belirtir üçgen trafik levhası.

040420145960

Gördüğünüz gibi yol düz, etrafta tarlalar.

040420145961

Ezine Dalyan kavşağındayız, aynı zamanda burada kaplıcalar var. Kaplıca işletme müdürü bizleri görünce çay ısmarlıyor. Çayları içerken kaplıcaya girebilir miyiz? diye sohbet ediyoruz ama yanaşmıyor müdür. Ücretliymiş, bedava reklamınızı yaparız dememize rağmen kabul etmiyor. Bu arada bir kaç arkadaş girmiş bile kaplıcaya. Onlara haber salıp hemen çıkmalarını söylüyorum. Bir süre gelmelerini bekledikten sonra Dalyan antik kentine yöneliyoruz. Tabelada kahverengi olarak Kestanbol kaplıcaları yazılmış, sola işaret edilmiş. Herhalde tarihi olmalı, yoksa niye kahverengi tabelaya yazılsın ki? Altta ise Ezine yönüne gidileceğini belirtir tabela. Ezine sağ tarafta.

040420145962

Bu kavşak üç yöne gidiyor, Birincisi, Ezine tarafı, ikincisi geldiğimiz yol. Tabelada belirtilmiş sol tarafa doğru. Gülpınar, Ayvacık, kahverengi tarihi tabelalarda Apollon Smintheion 30 ve Behramkale (Assos) 56 Km mesafede olduğunu yazmışlar.

040420145963

Üçüncü yön ise gideceğimiz yön Dalyan antik kentinin olduğu yer. Sol tarafa doğru gideceğiz, sağ taraf Kestanbol kaplıcaları. Sol taraf tabelasında Dalyan 3 Km, Alexandria – Troas yazılmış. Tabelaların yanında Can Çıtak durmuş poz veriyor.

040420145965

Dalyan antik kentinin dış mahallesinin yıkıntıları tek tük görünmeye başladı bile.

040420145969

Zeytin ağaçları arasında mezar kapağı iç kısmı dışarda kalacak şekilde konmuş yere koltuk gibi. Zeytin toplayanlar burada oturup dinleniyorlar sanki.

040420145972

Antik kentin dışında kayalardan yapılmış taş mezarlar ve ağır taştan yapılmış mezar taşları karşımıza çıkıyor. Kapak ter duruyor, iç kısmı üçgen şekilde oyulmuş, içinde yağmur suyu var azıcık.

040420145973

Tabelaya göre Dalyan köyüne geldik sayılır. Önümde iki kişi gidiyor bisikleti ile.

040420145974

Ağaçlar arasından dar bir duvar minare boyunda görünüyor.

040420145975

Alexandria – Troa

Antik kent olan Dalyan köyü sınırları içindeki Alexandria – Troa harabelerine geliyoruz. Halen kazısı devam eden antik kentin tarihçesi kısaca şöyle ; Helenistik Dönem Burası , M.Ö. 400 yıllarında Sgia adıyla anılan küçük bir yerleşimdir. Kuzeyinde Troya ve batısında Tenedos (Bozcaada) vardır. Büyük İskender’in  en önemli komutanı Monopthalmos (Tek Gözlü) lakaplı  Antigonus buraya kendi adıyla anılan bir kent kurar : Antigonia . Ve kentin çevresi  8 km. uzunluğundaki bir surla  çevrilir. Kentin en önemli karakteri Anadolu ve Makedonya arasında en hızlı ulaşımı ve haberleşmeyi sağlayacak bir liman kenti olmasıdır. Kent hızla gelişir. Helenizmi yaymak için zorunlu göç politikasıyla çevredeki diğer bir çok kent boşaltılarak, sakinleri Antigonia Troas’ta iskana zorlanır. Büyük İskender’in henüz doğmuş  bir varis  bırakmadan  M.Ö.323’te ölümünün ardından komutanları arasında paylaşılan imparatorluğunun toprakları arasında Phrygria, Lykia ve Pamphylia  Antigonus’a düşer. Bu paylaşımın ardından Antigonus ve diğer generaller  arasında taht kavgası başlar. Antigonus 310 yılında yine İskender’in komutanlarından olan Lysimachus ve Seleucus’la Ipsos’ta yaptığı savaşta ölür. Kurduğu kent Lysimachus’un egemenliği altına girer. Bu tarihten sonra İskender’in anısına kentin adı Alexandria  ( İskenderiye) ‘dır artık. Ancak bu adla anılan bir çok kent olduğundan içinde bulunduğu bölgenin adı olan  “ Troas” da eklenir. Nüfusu 60 binlere ulaşan kent bölgesinin en önemli limanıdır. Ve hızla zenginleşmektedir. Ünlü Romalı tarihçi Gaius Suetonius Tranquillus, De Vita Caesarum (İngilizce bilinen adıyla On İki Caesar’ın Yaşamı) adlı biyografik  eserinin,  “ Tanrısal Iulius Caesar ”  adlı Birinci kitabının bölümünün 79. Paragrafında  Julius Caesar’ın burayı kendine imparatorluk için yönetim merkezi olarak planladığını yazmaktadır. Makedonya Krallığı da bu arada Roma tarafından yıkılır (M.Ö. 167) Roma Dönemi Cumhuriyet’ten imparatorluğa dönüşen Roma’nın  ( Imperium Romanum ) ilk monarkı  olan Augustus (M.Ö. 27-M.S. 14) tıpkı Sezar gibi bu Troas bölgesine ve  bu kente özel bir önem verir.Çünkü Romalılar kökenlerini Troya’ya ve buradan kaçan Aeneas’a dayandırıyorlardı.Augustus , emekli Roma askerleri için Colonia Augusta Troadensium adıyla bir koloni kurar. Asya bölgesinde Ius Italicum sahibi tek kent Alexandria Troas’tır. Bu, kent halkının Roma vatandaşları ile aynı haklara sahip olduğunu gösterir.Aynı zamanda Tenedos da Alexandria’ya bağlanır. M.S. 52’de, Aziz Paulus, Hıristiyanlığı yaymak amacıyla Anadolu’dan Avrupa’ya,Makedonya’ya bu kentin limanından geçer.İkinci ve üçüncü misyonerlik yolculukları sırasında kenti iki kez ziyaret eder. Hatta bir rivayete göre kentin aşağısında bulunan bugünkü Kestanbolu kaplıcalarında bir ölüyü bu şifalı sulara sokarak diriltmiştir. Alexandria Troas, en büyük gelişmesini İmparator Hadrian (117-138) zamanında yaşar. Pek çok büyük mimari proje gerçekleştirilir. Kaz Dağları’ndan kemerlerle su getirilir. Atinalı zengin Herodes Atticus’un finansal desteğiyle 135 yılında dev bir hamam inşa edilir. Bu taş ocakları bugün bile gezilebilmekte ve işlenirken kimisi yarım bırakılmış ortalama 12 m. uzunluğundaki granit sütunlar görülebilmektedir. Ezine ilçesine bağlı Koçali ve Akçakeçili köyleri arasında yer alan bu antik ocaklarda . Koçali Köyü’nde 7 adet, Akçakeçili Köyü’nde bazıları parçalanmış yaklaşık 15 adet sütun yer almaktadır. Bölgeye bu yüzden Yedi Taşlar da denmektedir. Neredeyse Başkent… Hadrian’dan sonra kent ivmesini kaybeder. I. Constantinus imparatorluğunu çürümüş Roma’dan yönetemeyeceğini anlayarak kendine yeni bir başkent aramaya başlar. Eskiden beri önemli bir liman olması, Asya-Avrupa arasındaki konumu  ve doğal zenginlikleriyle gerçekten de başkent olmayı hak eden Alexandria Troas ilk adaydır. Bir diğer aday da Nicomedia’dır. (İzmit) Ne var ki bu iki kentin karşısında çok güçlü bir rakip daha vardır : Megaralılar tarafından M.Ö. 667’de kurulan Byzantion. Ve yarışı Byzantion ya da latinleşmiş adıyla Byzantium kazanır. M.S. 330 yılında Roma İmparatorluğu‘nun başkenti ilan edilince, kente Latince “Yeni Roma” anlamına gelen Nova Roma adı verilir. Constantinus öldükten sonra da Constantinopolis… Ve unutuluş Kent başkent olma şansını kaybettikten sonra yavaş yavaş önemini yitirmeye ve unutulmaya başlar.Osmanlı zamanında önemli bir iskana sahip olmayan yörenin  barındırdığı eserler tahrip edilerek İstanbul’da yapı malzemesi olarak kullanılırlar. Padişah IV.Mehmet  Valide Sultan Camii’nin yapımında kullanılmak üzere çok sayıda sütunu İstanbul’a naklettirir. Eminönü’ndeki Yeni Camii’nin yapımında Alexandria Troas’tan gelen parçalar kullanılır. Bu yağmaya rağmen kent yine de muhteşemdir.Öyle ki yöreyi ziyaret eden pek çok seyyah gördükleri kalıntıları Homeros’un Troya’sı  zanneder. Bir yandan da kent çevre ahalisi tarafından Eski İstanbul adıyla anılmaya başlar.

Bu tabelada ise antik kent olduğunu belirtir Dalyan, Alexandria – Troas yazılmış.

040420145976

Yoldan göründüğü kadarı ile bir kaç resim çekiyorum antik kentin. Bir binanın duvar kalıntıları, içinde meşe ağacı çıkmış.

040420145978

Yaklaşık 1.5 metrelik bir duvar, üstünde meşe ağaçları ve eflatun renkte çiçek açmış ağaç.

040420145979

Büyük kemerli bir duvar kalıntısı ağaçlar içinde.

040420145980

Harabeleri gezmeye zamanımız olmadığından bir kaç resim çektikten sonra yola devam ediyorum. Etrafta meşe ağaçları var.

040420145982

Dalyan köyünde geçen yıl burada sundurmanın altında çadır kurmuştuk. O gece de müthiş bir fırtına ve yağmur vardı. Tüm gece doğru dürüst uyumadan sabahlamıştım ama ıslanmadan atlatmıştık fırtınayı. Eyvah Eyvah filminin bir kısım sahneleri buralarda çekildiğini köylüler bize anlatıyor. Dalyan köyünün içinde şöyle bir tur atarak dolaştıktan sonra yola devam ediyoruz. Yol kenarında bahçe duvarı, demir kapı ve sundurma, kalın ağaç gövdesi bahçenin içinde.

040420145983

Yemek yenilen işletmenin birisi burada çekilen Eyvah eyvah filminden sonra at arabasını açık mavi renge boyadıktan sonra yan kısmındaki kapağa Eyvah eyvah yazmış koyu mavi renk ile.

040420145984

Liman içinde kahvede akşam yemeğini yemiştik gecen yıl, bir kaç arkadaş bu kahvenin sundurmasının altına çadır kurup kalmıştı. Ön taraf köyün meydanı.

040420145985

Dalyan köyünde fazla oyalanmadan yola devam ediyoruz. Yol kıyısına çam ağaçları dikilmiş.

040420145986

Dalyan – Geyikli iskele arası beyaz boyalı, kaldırımlı, kenarları fıstık çamları dikilmiş gölgeli bir yolda gidiyoruz. Elçek resim çekiyorum kendimi ve arkamdan gelen Davut Şaşal’ı.

040420145987

Aslında buraya gelmeden Geyikli’ye giden kestirme yolu kaçırınca Geyikli iskelesine gelmiş bulunmaktayız. Taştan yapılmış büyük bir han karşıma çıkıyor. Liman olunca gemiyi beklemek için yapılmış olmalı. Şimdi kullanılmamasına rağmen hala sağlam ve heybetli görünüyor yapı.

040420145988

Hafif bir rampada Geyikliye doğru gidiyoruz. Arkadaşların bir kısmı kestirmeden gitmiş. Telefonla haberleşerek Geyiklide buluşmaya karar verdik. Hem öğle yemeğini Geyiklide yiyeceğiz.

040420145989

Geyikli’ye vardık, tabela öyle gösteriyor. Üstte de döner kavlağı belirtir trafik levhası ve 150 metre mesafede olduğunu belirtmişler.

040420146009

Caminin duvarında güvercin yuvaları yapılmış tahtadan üç bölüm halinde. Sağdaki 6 katlı, soldaki ise 5 katlı iki bölmeli.

040420145991

Ata Demirer burada Eyvah Eyvah filmini çekince parkı yaptırmış. Film çekilirken kasabalılar figüran olarak rol almışlar. Hem para kazanmışlar hem de kasabanın tanıtımını yapmış film. Ziyaretçiler de eksik olmuyor burada. Küçük ve şirin bir kasaba olan Geyikli böylece tanınmış bir yer olmuş Ata Demirer sayesinde. Parkın girişinde kırmızı kemerde; Eyvah eyvah Ata Demirer parkı olarak yazılmış. Kemerin altına Türk bayrağı asılmış.

040420145990

Davut abimiz yemek yediğimiz lokantanın sahibesi ile hatıra resmi çeker misin diye rica etti. Ben de resmi çekiyorum.

040420145993

Yemekten sonra parkın çay bahçesinde çayları içiyoruz. Ardından tura katılan arkadaşlarla tek tek resim çekiliyorum Toplam benimle beraber 15 kişiyiz. İlk önce Davut Şaşal ile resim çekiliyorum. Kendisi sağlam bir bisikletçidir. Bir çok turda beraber pedalladık birlikte. Aynı zamanda maraton koşar ve çeşitli yarışmalarda madalyalar kazanmıştır. Sessiz, sakin, mütevazi, aynı zamanda uyumlu bir arkadaştır. Ortama uyar her zaman.

040420145994

Baattin Şimşek, Şafak Omaç’ın çırağıdır. Her zaman turculuğu öğrenmeye çalışan dikkatli bir çıraktır. Judo sporu ile uğraşan Baattin disiplinli bir şekilde uyum sağladı turda. Kendisini de tatlı esprileri ile sevdirmeye çalışır.

040420145995

Kenan Cancan, Selçuk’tan aramıza katıldı. Adnan Barım’ın müritlerinden. Kendi halinde sessiz, sakin ve uyumlu biridir.

040420145996

Onur Pınar, Selçuk’tan Adnan Barım’ın müritlerinden. Onur da siki bir bisikletçidir, sessiz sakin ve uyumlu olarak aramızda yer aldı.

040420145997

Ege Ertaş, Kuşadası’ndan aramıza katıldı. İyi bir turcu olma gayretinde mücadele ediyor. Yeni aldığı dış lastikleri değiştirmeden Çanakkale’ye kadar bagajında taşıdı. İyi, uyumlu birisi olarak grupta beraber pedalladık.

040420145998

Aycan Çolpan, Ege Üniversitesinde öğrenci. Çanakkale’ye gideceğimi öğrendikten sonra gelmeye karar vermiş. Böylece tanıştık. Aramızda tek kadın olmasına rağmen uyum sağlayıp bizimle güzel bir tur yaptı.

040420145999

Kadir Yıldırım, Selçuk’tan Adnan Barım’ın müritlerinden birisi. Turda uyum sağlayıp aramızda pedalladı. Biraz rahatına düşkündür o kadar.

040420146000

Manavgat’tan Mustafa Sayan. Çanakkale turunun etkinliğini açınca facebook ta arkadaş olduk. Normalde Çanakkale’den katılacaktı ama İzmir’e kadar otobüsle gelip Aliağa dan aramıza katıldı. Bu onun ilk uzun turu olacak o yüzden ön ve arka bagajlarında yok yok. Her şey almış bir de fazlası var. Akşam keyfini çıkarmaya çalışır. Çilingir sofrasını kurmadan edemez.

040420146001

Dostum Can Küçükler, beraber nice turlar yaptık ve daha da yapacağız. Geçen yıl Trakya turunu beraber yapmıştık. Disiplinli ve programlı olduğundan hazırlanması biraz uzun sürse de beklemeye değer bir arkadaştır. O da kamp kurarken çantaları cepsiz oluşundan dolayı tüm çantayı boşaltır, sabah ta tekrar tek tek çantaya yerleştirir. Bazı fazla kullanmadığı eşyaları taşır sürekli yanında.

040420146002

Sorumsuz ve dengesiz dostum İrfan Özden. Uzun yıllar boyunca dolaşmadığı dağ, tepe, bayır, patika ne varsa hepsini dolaşarak dengesini kaybetmiştir. Bisiklete yeni başlamasına rağmen dengesiz turlar yaparak sorumsuzca dolaşmaktadır. Yıllarca yürümekten alışkanlık olmuş her zaman önden önden gitmeye bayılır. Bisikletle daha çok yer gördüğünden yürüyüşleri azaltmıştır. Yön bulma becerisi üst düzeyde olduğu için rotayı her zaman İrfan yapar ben de ona uyarım. Bazı zorlu ve toprak yoldan götürmesine rağmen turlarımız hep iyi olmuştur.

040420146003

Metin Sadıç, aynı lisede beraber okumuşuz ama o zaman tanışmıyorduk. Yıllar sonra bisiklete başladıktan sonra tanıştık. Lisede fırtınalı bir anarşi döneminde 12 eylülün işkenceleri altında yılmamış bu günlere gelmiştir. Işığa duyarlı olan gözleri nedeni ile kapalı siyah gözlük kullanmakta. Sakin ve nazik oluşu uyumu beraberinde getiriyor. Beraber pedallama şansına sahip olduğum değerli bir arkadaşım.

040420146004

Ali Kantarcı, Selçuk’tan Adnan Barım’ın 4. müridi. ESHOT ta çalışırken Balçova da oturmuş ama tanışmadık daha önce. Adnan’ın sayesinde tanıştık. Kendisi atlet olduğundan koşularda başarıları var. Bu yüzden bisikletin hakkını vermeye her zaman çalışır. Önde olmayı sever her zaman. Önde gitmesine rağmen gruba uyumu sağlamıştır.

040420146005

En gencimiz, henüz lisede okuyan Can Çıtak. Beraber turlarda pedalladık, genç oluşu hoş ve atik davranışlara neden olsa da uyum sağlamıştır her zaman.

040420146006

Sevgili dostum Selahattin Tavkaya. Uzun süredir beraber bisiklet turlarında pedalladık. Oğlu ve kızı bisikletçidir, ailecek bisiklete binerler. Sessiz ,sakin ve mütevazi davranışları ile herkes sever usta Selahattin’i.

040420146007

İyice dinlendikten sonra yola çıkıyoruz, yolcu yolunda gerek değil mi! Hedef Çanakkale ama normal yoldan değil biraz sapa yollardan gideceğiz. Tabelada Bozcaada tarafına düz, sağa Çanakkale’ye gidileceğini gösteriyor.

040420146008

Çam kapısından geçmek ne güzel, yeşil kapı. Sanki cennet kapısı gibi, sadece bisikletçilerin geçmesine izin veriyorlar. Sağdaki çam ağacı soldaki çam ağacı ile üstten birleşmiş ve bir kapı oluşmuş yolda. Geçitten bir bisikletçi geçiyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

040420146011

Köyler birbirine yakın, hemencecik bir köye varıp geçiyorsun, hemen diğer köy geliyor. Çamoba köyü tabelası ve dikkat inek çıkabilir uyarı trafik levhası ekin tarlasının kenarında.

040420146012

Burası da Kumburun köyü.

040420146013

Etraf tarlalarla çevrili, ekili tarlalar hayvanlar için yem olarak yetiştiriyorlar. Henüz yeşil olan tarlalar 2 yada 3 ay sonra biçilip ürünü topluyorlar. Gelibolu yarım adası ve şehitlik abidesi göründü.

040420146014

Sağımız ekin tarlası, tarlada iki tane ağaç var.

040420146015

Solumuzda da ekin tarlası uçsuz bucaksız.

040420146016

Üvecik köyü girişindeyiz. Girişte tabelaya; Köyümüz sokaklarında hurdacı ve seyyar satıcıların gezmesi yasaktı. Satış yeri köy meydanıdır diye uyarı olarak yazılmış.

040420146017

Don Kişotlar rüzgar değirmelerine pedal çeviriyorlar. Yolda bisikletçiler ve rüzgar türbinleri sıralı.

040420146019

Güneş ve rüzgar türbini, yaşam kaynağı olan güneş dolaylı olarak enerji üretimine katkı sağlıyor.  Dünya yüzeyine vuran güneş ışıkları atmosferi ısıtarak ısınmayan yerlerdeki soğuk hava sıcak yerlere hücum ederek rüzgarı oluşturuyor. Bu rüzgar da türbinlerin çarklarına çarparak dönmeyi sağlayınca elektrik üretimi gerçekleştiriyor. Çanakkale boğazından sürekli esen rüzgar açık olan arazide kurulu rüzgar türbinlerini sürekli döndürmekte. Ve bu anı yakalamak için bir çok kez resim çekmeme neden oldu. Üç pervanenin birisi gövdesinde, diğer iki kanat çatal biçiminde yukarıda. Tam göbeğin arkasında Güneş saklanmış, ışıkları yandan fışkırıyor. Güneş ile özdeşleşmiş rüzgar türbini.

040420146020

Bir kahve molası vermek gerek diyerek ağaç gölgesi altında kahve takımını çıkararak kahveleri pişiriyorum. Yanında da kuru meyve ve çerez takviyesi iyi geliyor doğrusu. Yol kıyısında bisikletler park etmiş, ağacın altında oturmuşuz yoldan biraz aşağı seviyede.

040420146021

Dengesiz İrfan yön tayini yapmaya devam ediyor devamlı. Önümde İrfan gidiyor.

040420146022

Sanki ormanın içindeymişiz gibi. Otlar o kadar büyümüş ki! Bahar ayında yağan yağmurlar otları bir adam boyundan fazla büyütmüş. Otlar arap saçına benziyor ama arap saçı değil, yani yenmez.

040420146023

Yurdumuzun her yerinde olduğu gibi erkekler pek çalışmıyor, ortalıkta aylak aylak dolaşmakta. Bir tane kadın yok meydanda. Hatta köyün horozu bile meydanda turlamaya çıkmış bile..

040420146024

Köy yolları bitti Çanakkale boğazının tam ucuna, buruna doğru gitmeye başladık. Karşısında da Şehitler Abidesi. Toprak yolda ilerlemeye başladık. Solda zeytin ağaçları, sağda buğday tarlası.

040420146025

Biraz öndeydim ve durup gelenlerin resimlerini çekmeye başladım. Üç kişi kadraja girdi.

040420146026

Selahattin usta, bagajındaki çubukta Türk bayrağı ile geçiyor önümden.

040420146027

Önde Baattin, Arkada Mustafa ve bir kişi daha geliyor.

040420146028

Mustafa Sayan tam önümden geçiyor.

040420146029

Kenan Cancan, gülerek yanımdan geçiyor.

040420146030

Ve karşınızda sorumsuz biri dengesiz olarak geçiyor. Geçerken de bir bakış atmadan geçmiyor.

040420146031

Tam burunda kumsalda, deniz kıyısındayım, KUZ gururla poz veriyor Abide’nin karşısında.

040420146033

Kuz’un yanında durup kameraya poz veriyorum aynı yerde.

040420146034

Çanakkale savaşında kullanılan toplar ve top bataryaları. Anadolu yakasında, boğazın girişinde Düşman gemilerini top ateşine tutarak geçmelerini engellemiş. 99 yılda zamana karşı direnmeye çalışıyor ölüm makinaları.

040420146035

Truva antik kentine doğru yöneliyoruz. Her zaman buralardan geçmediğimizden antik kenti gezelim diyoruz. Tabelada sola doğru Tuva tabelası ve Cumhuriyet caddesi yazılıp parkın köşesindeki parmaklıklara konulmuş.

040420146036

Truva antik kentine doğru yola çıktık buğday tarlaları arasından.

040420146038

Antik kent biraz yüksekte olduğundan kıvrılarak çıkan yolda tırmanan arkadaşları çekiyorum. Solda ağaçlar tepeyi kaplamış.

040420146039

Tepeye çıkınca etraf iyice açıldı. Uçsuz bucaksız ekin tarlaları alabildiğine ekilmiş.

040420146040

Troya antik kentine vardık, biletler pahalı olduğu için müze kart çıkarıyorum.  Nasıl olsa Az bilinen antik kentler turu var önümüzde orada kullanırım gerekirse. Müze kartını çıkarıp içeri giriş yapıyoruz. Karşımıza ilk olarak Truva savaşının simgesi olmuş Truva atı çıkıyor.  Savaşı bu tahta at sayesinde  kaybediyor Truva şehri. Yoksa öyle kolay ele geçirilecek bir yer değil. Görünen tahta at günümüzde yapılmış, içerisine girebiliyoruz. Bu at normal bir tahta at. Çanakkale de sergilenen at ise çevrilen filimde kullanılan fantastik yapılmış polyester at. Yarın da o atı göreceğiz kayıt olurken. Meydan karo plaka döşenmiş, etrafta ağaçlar var. Bir tane de servi ağacı boy atmış. Tam ortada ünlü Tuva atı duruyor. At 15 X 18 metre boyutlarında devasa bir at. Ayaklar bir insan boyunun üç katı. Gövdede pencereler var, sırtında da ev yapılmış pencereli. Başın üstünde yeleyi kale burcu gibi çıkıntılı yapılmış. Kuyruğu da kalın ve küt biçimde aşağı sarkıtılmış. Bu at tamamen tahtadan yapılmış.

040420146041

Müze kartını çıkarıp içeri giriyoruz. Truva savaşında kullanılan tek kişilik at arabası kırmızı renge boyalı.

040420146042

İlk ziyaretimiz Truva atı, yakından çekiyorum atı. Arka ayaklarında atın içine girmek için merdivenler yapılmış.

040420146043

Merdivenlerden yukarı çıktım, Gövdenin içinde kocaman oda var. Buraya onlarca kişi sığar, kıyılarda oturma yeri yapılmış. Pencerelerden giren ışık içerisini aydınlatmaya yetiyor.

040420146045

İkinci kata çıkıp pencereden bakarken Bizim Aycan da pencereden sarkmış bana bakarken çekiyorum.

040420146046

Aycan’ı taş kaidenin yanında dururken çekiyorum bir poz. Arkada büyük meşe ağacı var.

040420146048

Aynı yerde bu kez Aycan beni çekiyor.

040420146049

Antik kentte bulunan küpler ve künk boru parçaları sergilenmiş yerde.

040420146050

Burada da sütun parçaları ve kiriş blok mermerler düzgünce dizelenmiş.

040420146051

İlk olarak Efes ve Milet antik kentleri gibi denize yakın olan kent, Çanakkale Boğazının güneyinde bir liman kenti olarak kurulmuştur. Zamanla Karamenderes nehrinin kent kıyılarına taşıdığı alüvyonlar nedeniyle denizden uzaklaşmış ve önemini yitirmişitir. Bu yüzden yaşanan doğal felaketler ve saldırılar sonrasında yeniden iskan edilmeyip, terk edilmiştir. Troyalılar, Sardis kökenli Herakleid hanedanının yerine geçmiş ve Anadolu’yu 505 yıl boyunca Lidya krallığı Candaules (MÖ 735-718) dönemine dek yönetmişlerdir. İyonlar, Kimmerler, Frigyalılar, Miletliler onlardan sonra Anadolu’da yayılmış, ardından MÖ 546 yılında Pers istilası gelmiştir. Troya antik kenti, Athena tapınağı ile özdeşleşmiştir. Pers egemenliği sırasında imparator I. Serhas çıktığı Yunanistan seferinde, Çanakkale Boğazını geçmeden önce kentte gelerek bu tapınağa kurban sunduğu, aynı şekilde Büyük İskender’inde Perslere karşı giriştiği mücadele sırasında kenti ziyaret ettiği ve zırhını Athena tapınağına bağışladığı tarhihsel kaynaklarda belirtilir. 1871’de amatör arkeolog Heinrich Schliemann tarafından keşfedilen antik şehrin kalıntılarında, ilerleyen zamanlarda gerçekleştirilen kazılar sonucu, aynı yerde yedi kez -farklı dönemlerde- kent kurulduğu ve farklı dönemlere ait 33 katman olduğu saptanmıştır. Şehrin bu karmaşık tarihsel ve arkeolojik yapısı, daha kolay inceleyebilmek için kent tarihsel dönemlere göre sırayla roma rakamlarıyla ifade edilen 9 ana bölüme ayrılmıştır. Bu ana dönemler ve bazı alt dönemler şu şekildedir;

Troya-Hisarlık planı ve dönemlerine göre eserler

  • Troya I 3000-2600 (Batı Anadolu EB 1)
  • Troya II 2600-2250 (Batı Anadolu EB 2)
  • Troya III 2250-2100 (Batı Anadolu EB 3)
  • Troya IV 2100-1950 (Batı Anadolu EB 3)
  • Troya V (Batı Anadolu EB 3)
  • Troya VI: MÖ 17. yüzyıl – MÖ 15. yüzyıl
  • Troya VIh: Geç Tunç Çağı MÖ 14. yüzyıl
  • Troya VIIa: ca. MÖ 1300 – MÖ 1190 Homerik Troya dönemi
  • Troya VIIb1: MÖ 12. yüzyıl
  • Troya VIIb2: MÖ 11. yüzyıl
  • Troya VIIb3: yaklaşık MÖ 950
  • Troya VIII: MÖ 700 Helenistik Troya
  • Troya IX: Ilium, M.S. 1. yüzyıl Roma Troyası

Kale duvar kalıntıları görülüyor.

040420146052

Yamaçta blok taşlarla örülmüş duvar.

040420146053

Solda kale duvarı, az ileride kaleye giriş için geçit olarak yapılmış, solda bir duvar daha var. İki duvar arası 3 metre kadar var. Bu dar geçitten kaleye insanlar, arabalar giriyormuş.

040420146054

Geçitten içeri giren Aycan ve Can Çıtak.

040420146055

Bir yapının temelleri, bir kısım duvar blok taşları. Bu taşlar kare olarak yapılmış. İç kısımda sütun parçası 1 metreden biraz fazla, çapı da 50 santim kadar var.

040420146058

Mermer blok iki taraf içe doğru çapraz olarak oyulmuş Oyuklar kare biçiminde içe doğru basamak basamak oyularak kare küçülüyor. Karelerin ortadaki birleşim yerinin dışı da aynı şekilde basamak olarak oyulmuş. Oyuk olan yerlerden birisinin içi yağmur suları ile dolmuş.

040420146059

Aynı şekilde içe doğru oyulmuş mermer blok. Kareler bu kez yan yana. İki oyuk sağlam kalmış.

040420146060

Yamaç biçiminde örülmüş duvar. Orijinal duvar kerpiçten yapılmış, aynı duvarın devamı taş ile örülmüş. Kerpiç duvarın üstünde tente var, yağmurdan zarar görmesin diye.

040420146061

Yunan mitolojisinde, Truva’lı Paris’in Sparta Kralı Menelaus (Menelaos)’un karısı Helen’i kaçırması sonucunda Yunanların (Akaların) Anadolu’daki Truva kentine saldırmasını konu alan savaştır. Savaş, Yunan mitolojisi ve edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir ve detayları Anadolu’lu ozan Homeros’un İlyada ve Odysseia adlı destanlarında anlatılmaktadır. İlyada, on yıl süren savaşın son bir aylık dönemini en ince ayrıntılarına kadar anlatırken Odysseia, Yunan komutanlardan Odysseus’un Truva’nın düşüşünden sonra vatanı İthaka’ya yaptığı yolculuğunu dile getirir. Zeus, düzenlediği Peleus ile Thetis’in düğüne tanrıçalardan Eris’i davet etmez. Bunun üzerine Eris, düğüne altın bir elma göndererek, bunun “en güzel tanrıçaya” verilmesini ister. Athena, Hera ve Afrodit altın elmanın kime verilmesi gerektiği konusunda anlaşmazlığa düşünce Zeus, tanrıçaları Paris’e gönderir ve en güzel tanrıçayı Paris’in seçmesini ister. Paris altın elmayı Afrodit’e verir. Karşılığında Afrodit, “tüm kadınların en güzeli’ olan Helen’i, Paris’e aşık eder. Paris, Sparta’yı ziyaretinde Helen’e aşık olur ve iki aşık birlikte Truva’ya dönerler. Kendilerine hakaret edildiğine inanan Yunanlar, Menelaus ve kardeşi Miken Kralı Agamemnon önderliğinde Aka ordusunu toplar ve Truva’ya bir sefer düzenler. Helen’in iade edilmesi ve kendilerine tazminat ödenmesi tekliflerine olumlu yanıt vermeyen Truvalılar ile uzun ve zorlu bir savaşa girerler. Truva’nın mitolojik bir kent olduğu düşünülürken, 1870 yılında Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından başlatılan ve ikinci dünya savaşından önce Amerikan arkeolog Blegen tarafından gerçekleştirilen kazıların sonucu olarak, Çanakkale Boğazı’nın güney sahillerinde, Küçük Asya’nın kuzey batısındaki Troas bölgesinde bir sırtın üstünde bugünkü Çanakkale’nin birkaç kilometre güney batısındaki Hisarlık tepesinde dokuz kere yıkılıp yeniden kurulmuş çok eski bir şehir bulundu. Truva, deniz baskınlarından korunacak kadar içeride olmasına karşın Helespontos (Çanakkale)ile Karadeniz’i bağlayan ticaret yoluna hakim olacak kadar denize yakın bulunuyordu. Her yıkılışında yeniden yapılmış bu önemli ticaret şehrinde dokuz tabaka meydana çıkarıldı. Bunlardan MÖ 15-12. yüzyıla ait olan 6. tabaka, Homeros’un anlattığı Truva’dır. Homeros’un Truva Savaşı’nda bahsettiği kentin Yunanlar tarafından tahrip ediliş tarihi olarak ilk çağda MÖ 1184 yılı kabul edilir.

Behçet Necatigil, Mitologya Sözlüğü, Sel Yayıncılık, İstanbul, 5.baskı, 2006.

Kerpiç duvarı yakından çekiyorum. Toprak içine delik açarak yuva kuran arıların kerpiçleri delik deşik ettiğini görüyorum.

040420146062

Diğer yerlerde de kerpiç duvarlar var. Buranın üstü tente ile örtülmüş, kazı çalışmaları devam ediyor.

040420146063

İki kerpiç duvarın ortasında Aycan poz veriyor.

040420146064

Kazı ekibi epey derinlere inmiş, ve hala kazılar devam ediyor. Tarihi eserlere zarar vermemek için iğneyle kuyu kazıyorlar. ama bu kuyu epey derin, yaklaşık 10 metre kadar var. Kazılmış alan geniş bir yer.

040420146066

Yarım yuvarlak duvar kalıntısı.

040420146067

Cadde taş blok ile döşeli, kenarında temel taşları kalmış binalar var.

040420146068

Yamaç duvar ve otlarla kaplanmış yıkıntılar.

040420146069

Biri büyük kare kaide, biri daha küçük kare planlı temel  taşı, yakınında yuvarlak kuyu, taş ile örülü. Şehrin evlerinin temellerinin bir kısmı görünüyor.

040420146070

Aynı yerin diğer taraftan görünümü. Daha önce bulunduğum yerin kenarı duvar örülü ve yüksekte. Önümde kare olarak taşlardan örülmüş blok. Ortasında yuvarlak olarak boşluk bırakılmış.

040420146071

Üst kısma üç kademeli merdivenlerden çıkılıyor. Antik kentin kalıntıları kademe kademe kazılıp ortaya çıkmış. Hala da kazılar devam ediyor.

040420146072

Kentin kalıntıları, ortası meydan, yapıların sadece temelleri var. Buranın arkası ağaçlarla çevrili.

040420146073

Küçük amfi meclis binasının yeri. oturma yerleri 9 basamaklı.

040420146074

Kocaman meşe ağacı, yanında bank var. Antik kenti dolaşanlar burada oturup dinleniyorlar. Kent geniş bir alana yayılmış.

040420146075

Amfi meclis binasının basamaklarından Can Çıtak’ı çekiyorum.

040420146076

Tabelada Troia yazılmış kocaman harflerle. Yazının üstünde iki yuvarlak şekil var. Dairenin içine bir daire daha çizilmiş. Dairenin arasında 20 tane üçgen ve benzeri şekiller çizilmiş. İç kısma da pencere, çanak, balık insan gibi şekiller çizili. Ne anlama geldiğini üstte yazmışlar ama harfler çok küçük okunmuyor.

040420146077

Kale duvarı, kent burada bitiyor. Blok taşlar ve iki sütun parçası duvarın dışında.

040420146078

Tarihte tanıdığımız batı dünyası ile Asya arasındaki ilk büyük çarpışma başlamış olur. Fakat Akalar hemen Truvalılarla savaşa girmemiş ancak şehri kuşatmışlardır. Akalar dokuz yıl süren kuşatma sırasında Truva çevresindeki zengin bölge ve şehirlerin değerli silahlarını yağmalamak ile kalmamışlar güzel genç kız ve kadınlarını kaçırarak komutanlar aralarında paylaşmışlardır. Daha sonra iki ordu karşı karşıya gelmişlerdir. Paris, Menelaos ile teke tek savaşmayı ve savaşı kazananın Helen’i almasını teklif eder ve teklif kabul edilir. Savaş sırasında Menelaos Parisi yenmek üzereyken Tanrıça Afrodit araya girer ve Paris’i kurtarır. Başka bir savaşçı olan Pandoros’un Menelaos’a bir ok atmasıyla iki ordu birbirine girer. Akalı savaşçılar birçok Truvalıyı öldürürler. Bu korkunç savaşa tanrılardan Athena, Aphrodite ve Ares de katılır. Korkunç savaşın ünlü kahramanlarından Hektor savaşamayacak kadar yaşlı Truva kralı Priamos’un büyük oğludur. Bir yandan savaşmak ve diğer bir taraftan askerleri muhafaza etmek onun göreviydi. Hektor Akaların Akhilleus’tan sonra en büyük kahraman olan Aias ile savaşır. Bu arada Akalar ordugahın çevresini bir sur ve hendek ile çevirirler. Bu durum savaşın Truvalılar lehine gerçekleşmesini sağlamıştır. Akalı Patroklos ile Hektor mücadelesi sonucunda Hektor batı kapılarına kadar kovulur. Patroklos’un Truvalılar tarafından öldürülmesi Akhilleus’u çıldırtır ve Hektor üzerine yürür. Akhilleus tarafından Hektor öldürülür. Akhilleus Hektor’un ölüsünü toz toprak içerisinde sürükleyerek Truva surlarının içerisinde yedi kere dolaştırır. Bu işkence dokuz gün sürer. Hektor’un ölümünden sonra Amazonlar ve Etiopia kralı Memnon Truvalıların yardımına gelirler. Hektor’un Patroklos ile savaşında, birçok kaynakta yukarıdakinden farklı bir durum anlatılır. Esas duello Akhilleus ile Hektor arasında olacaktır, ancak savaşta gerçek bir savaş nedeni bulamayan ve esasında truva savaşına gönülsüz katıldığı ve savaşta bir türlü nihayetlenmediği için keyifsiz olan Akhilleus düelloya girmek istemez. Akhilleus’un kuzeni olan Patroklos ısrar eder ama ama Akhilleus’u ikna edemez. bunun üzerine Patroklos askerlerin moralinin düşmemesi için Akhilleus’un zırhını gizlice giyip Akhilleus’ muş gibi düelloya gider. Düelloda Hektor zırhın içindekinin Akhilleus olmadığını anlar, zira hem zırh Patroklos’a oturmamıştır (zira yapı olarak Akhilleus’tan zayıftır) hem de Patroklos Akhilleus kadar yetenekli değildir. Düelloda Hektor Patroklos’u öldürür. Menelaus ölenin Akhilleus olduğunu sanarak keder içinde cesedin başına gidince ölenin Patroklos olduğunu anlar. Bu durumu Akhilleus’u çadırından çıkarmak için fırsat bilerek Patroklos’un cesedini Akhilleus’un çadırına götürür. Akhilleus en iyi dostu olan Patroklos’un öldürülmesi ile çılgına döner. Truva kapılarına dayanarak tekrar bir düello talebinde bulunur. Hektor istemese de kabul etmek zorunda kalır. İkisi Truva kapılarının önünde düelloya tutuşur ve sonuçta Akhilleus Hector’u öldürür. Hırsı geçmeyen Akhilleus hektorun cesedini Hector’un Ajax ile olan düellosundan hediye aldığı olan kemerle (Ajax’ı sağ bıraktı) atlı arabasının arkasına bağlar ve güvenli bir mesafeden 9 gün boyunca truva surları etrafında Hector’un cesedini sürükleyerek paramparça eder. Bu dönüm noktası savaşın seyrini değiştirmeye başlar. Zira başkomutan olan Hektor’un düşüşü truva tarafında derin bir moralsizliğe neden olur. Hektor’un teyzesi olan Penthesileia kafkaslarda kurulu Amazon krallığının kraliçesidir. Penthesileia Hektor’un düşünün ardından Truva’ya destek için gelir ve savaşa katılır. Savaşta Akhilleus tarafından öldürülür. Ölümünün ardından (kimi kaynaklarca) Akhilleus’un tecavüzüne uğrar, kimi kaynaklara göre ise Akhilleus onu öldürdükten sonra ona aşık olur. Yapılan diğer savaşlarda genel olarak karşılıklı kayıplarla ve truva’lıların hafif aleyhine sonuçlarla devam eder taa ki Paris bir ok ile Akhilleus’un ölümünü getirene dek. Akhilleus’un ölümünün ardından truva atı olayı gerçekleşir ve truva yerle bir edilir.

Uzun bir mermer blokta Yunan harfleri ile bir şeyler yazılmış.

040420146079

Truva antik kenti ziyaretini bitirip yola çıkıyoruz. Çanakkale ana yola yakınız. Daha yola çıkmadan önce bir evin yanından geçerken biri küçük diğeri biraz irice iki köpek havlamaya başladılar. O kadar bağırmama rağmen iri olan dibime kadar gelince bisikleti durdurup şok cihazını bir kaç kez çalıştırınca köpek susarak başını öne eğip arkasını dönerek benden uzaklaştı. Artık mecbur kalmıştım çünkü dibime kadar gelmişti. Şimdiye kadar şok cihazını hiç kullanmamıştım köpeklere karşı. Kullanmak ta istemem. Köpeğin saldırgan halinden susup oradan uzaklaşmasını görünce ne kadar hayvana rahatsız edici bir etki yaptığını gördüm. Bu duruma üzüldüm ama ısırsa idi benim için daha kötü sonuçları olabilirdi. Bu olaydan sonra şok aletini bir daha kullanmadım. Tevfikiye köyünün tabelasını çekiyorum.

040420146080

Ana yola az kaldı, neredeyse vardık sayılır. Selahattin ve Can Küçükler’i çekiyorum bisiklet sürerken.

040420146081

Çanakkale ana yola çıkınca tüm arkadaşların gelmesini bekliyoruz. Ekip tamamlanınca öne ben geçiyorum ve beni geçmemelerini, tek sıra halinde hareket edeceğimizi belirterek yolculuğumuza devam ediyoruz.

040420146082

Çanakkale ana yolu araç trafiği çok yoğun. İzmir den Trakya ve Avrupa yönüne arabalar vızır vızır gidip geliyorlar. Yol düz kaymak gibi asfalt. Haliyle hızımız biraz artıyor, akşam olmak üzere. Emniyet şeridinde rahatça gidiyoruz. Arkadaşların kimisi rüzgarlıklarını giymiş. Baattin turuncu yağmurlukla önümden geçerken çekiyorum. Diğer arkadaşlar arkasında.

040420146083

Metin Sadıç biraz fazla kiloları olsa gerek terliyor. Kısa molada atletini değiştirmek zorunda kalıyor. Onu üstü çıplak çekiyorum.

040420146084

Bu gün hareketli tarihi ve doğal güzelliklerin seyrine doyduk desek yeridir. Hava kararmasına rağmen hep birlikte sağlıcakla üniversitenin Dardanos yerleşkesine varıyoruz. Bizden önce gelenlere selam vererek çadırları kuracağımız yeri beğendikten sonra hemen çadırları kuruyoruz.

040420146085

Çadırları kurduktan sonra akşam yemeğini yiyerek karnımızı bir güzel doyurduktan sonra gelmiş olan arkadaşlarla hasret gideriyorum. Yılın ilk festivali oluşu ve en önemlisi herkesin gelmeye çalıştığı Çanakkale şehitleri için pedallamak ayrı bir  görev sanki. Böylece sık görüşemediğimiz bisikletçi dostları burada görüp sohbet etme imkanı doğuyor. Dostlar ve tanıyan çok olunca her yerden selamlaşmalar, sohbetler bitmek bilmiyor. Sohbetler genellikle bu yıl ki festivaller nerede var ve hangisine katılacağız oluyor. Dostlarla olmak ne güzel. Otel odasında kalan arkadaşım Burçin Bakaçhan bize odada duş alabilirsiniz deyince hemen duş almak için hazırlanıp duşu alıyorum. 4 gündür duş alamamıştım.

Bu gün yaptığımız toplam yol yaklaşık 90 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc