Etiket arşivi: helen

Eşpedal Bisiklet Turu 9. Gün

10 Ağustos 2021 Salı

Ören – Bahadınlı – Karadere – Ören

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

gün doğmadan başladı filizkıran fırtınası

evler yemen türküsü

sokaklar seferberlik

öyle bir gariplik ki

öyle bir tedirginlik

yaz başında güz sonrası

ayvalar çiçekteydi

güller daha tomurcuk

açıl demişti güneş

açılmıştı kıraçta kış elmaları

çözül demişti güneş

çözülmüştü yılanlar karanlık odalarında

dallarda yuvalar tüy kokuyordu

düğünçiçekleri şenlikli

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, masa üzerinde içi dolu kahve fincanı, bir bardak soğuk su. İki kumru kuşu masadaki buğdayları yiyor.

IMG_20210811_073228

“Buraların kralı kim?”

“Senden başka kimse var mı!”

“Tabi ki kral sensin. Yaşasın kralımız.”

“Yaşasın kralımız! yaşasın kralımız!”

“Evet kral benim!”

Aynen böyle dediklerinden emindim. Bu seslerle uyanıyorum. Bahçenin bir köşesinde kaz kümesinden gelen seslerle sabaha karşı uyandım. Sürü lideri olan kaz ilk önce sert bir sesle öttü, ardından diğer kazlar da kalabalık seslerle ona cevap verdiler. Sabahın dört buçuğu. Kazların yüksek perdede çıkardığı sesleri duyduktan sonra uyuyamadım bir daha. Çadırımdan çıkıp kazların olduğu kümese doğru baktım. Kesik kesik, kısa sesler çıkarıyorlardı. İlk duyduğum sesler gibi ötmeden. Kamp alanındaki çadırlardakiler derin uykudalar. Ortalarda çıt yok, tuvalete gidip geldim çadırıma. Ne kadar uyumaya çalıştımsa da uyku denen şey çoktan gitmişti. Hava şimdiden sıcak, örtünmeden matımın üzerine uzanmış olarak düşüncelere daldım. Hani derler ya ilham perileri geldi, işte öyle bir duruma girdim. İlham perileri geldi düşüncelerime. Düş görmeden düşler düşüncelerimde oluşmaya başladı.

İkinci kez Eşpedal ile birlikte yaz kampı yaptım. Bir çok kör arkadaşla tanıştım, benim için çok değerliler. Onlardan çok güzel şeyler öğrendim ve bana ilham olduklarına eminim. Görmedikleri için yaşamla mücadele etmeleri güçlenmişti. Ve bu mücadeleyi ben de onlarla birlikte yaşıyorum, öğreniyorum. İşte bu yaşadıklarımı ilham perileri bana yazacak olduğum yeni fikirler, roman gibi kafamda oluşmaya başladı. İlham perilerimden birisi daha önce birlikte pedal çevirdiğim Songül ve dünden beri pedal çevirdiğim Özlem. İkisi de bana yazacağım roman için ilham oldular. İkisi de değerli insanlar. Bakalım neler yazacağım, ana fikir ve olayların gelişimi kafamda oluştu. Beynimin bir köşesine yazıldı ilham perileri tarafından. Herhangi bir not yada kayıt almadım. Ama iyi bir şeyler yazacağımdan eminim.

Bu düşüncelerle gün ağardı, Güneş doğmadan çadırımdan çıkıp kahvemi pişirmeye başladım. Henüz uyanmış olan yok. Tam Güneş doğarken kahve pişiyor ve afiyetle içiyorum Güneşin ilk ışıkları ile. Kaz kümesinin olduğu tarafta, okaliptus ağaçları arasından Güneş yeni doğmuş, kızıl rengini Dünyaya vurmaya başlamış bile.

IMG_20210810_062952

Kahvemi Güneşin ilk ışıkları ile içtikten sonra az ilerideki çadırdan Özlem dışarıya çıktı. Onu sessizce izlemeye başladım. Çadırından çıkar çıkmaz doğrulup tam sağına dönerek yürümeye başladı. Amacı ağacı bularak şeritle tuvalete ulaşmak. Bir süre düz gidince ağacı bulamadı. Şaşkınlıkla nerede olduğunu anlamaya çalışırken Özlem’e seslendim oturduğum yerden. İlk önce;

“Günaydın Özlem”

“Günaydın Urim Baba” dedi

“Sağa dön, yürü, önüne şerit gelesiye kadar, ondan sonra yolunu bulursun” diye seslenince

“Tamam Urim Baba” diyerek dediklerimi yaptı ve ağaca bağlı şeridi bulup tuvalete doğru gitmeye başladı. Özlem tuvalete kolayca ulaştı. Fazla zaman geçmeden bu kez Orhan çadırından çıktı. Çıkar çıkmaz da soluna dönerek yürümeye başladı. Özlem ve Orhan evliler, sabah ikisini ayrı ayrı izleme şansına eriştim. Orhan elinde bastonu yürüyerek tam yanıma kadar gelince

“Dur! Sağına doğru dönüp yürümeye başla” diye seslendim.

“Tamam Urim Baba” diyerek yönlendirmemle birlikte sağına dönerek yürüdü. Ağaca bağlı şeridi bulunca tutuna tutuna tuvalete gitti. Şerit bitince basamakların dibinden sola dönüp erkeklerin olduğu bölüme doğru gidip tuvalete girdi. Karı – Koca olan Özlem ve Orhan’ı izlemek ayrıcalıktı. İkisi de yönünü bulma konusunda biraz zayıf olmalılar. Tuvalet çadırlarının tam karşı yönde olmalarına karşı Özlem sağına 90 derece dönüp yürümeye başladı. Orhan da 90 derece soluna dönüp yürümeye başladı. İkisi de birbirinden uzaklaşır gibi tam da 180 derece birbirinden uzaklaştıklarına şahit oldum Özlem kuzey yönüne, Orhan güney yönüne doğru yürüdüler. Bu olay  bana çok ilginç geldi.

Özlem ile Orhan tuvalete ulaştıktan sonra yerimden kalkıp sabahın köründe beni uyandıran kazlara bir bakayım dedim. Kümese gitmeden önce dünden kalan ekmeklerden 20 tane yanıma alarak kümese gittim. Ekmekler küçük, yuvarlak ve poşetin içinde. Her ekmeği poşetinden çıkararak lokma lokma koparıp kazlara tel örgünün üzerinden atmaya başladım. Artık kim kaparsa. Lokmayı kapan yutuyor bir anda. Böylece 20 tane ekmeği lokma lokma atarak hemen hemen tüm kazları besledim. Her lokma atışımda kazlar bağırarak lokmayı kapmaya çalışıyorlar. Bu bağrışmaların bana teşekkür bağrışması olduğunu anlıyorum. Kümeste 30 kadar kaz var. Onların resmini çekiyorum bana baktıkları anda. Aslında kazlar normalde serbest dolaşıyorlar bahçede. Biz kamp kurunca hepsi de kümese kapatılmış. Ortalıkta dolaşsalardı bizlere rahat vereceklerini sanmıyorum. Neyse bu gün son günümüz, yarın özgürce bahçede dolaşırlar. Bahçede küçük su göletleri, kanallar var. Kazlar buralarda yüzüp temizleniyorlar. Suları özledikleri kesin.

IMG_20210810_070221

Özlem ile Orhan tuvaletten çıkınca onlara kahve pişirip veriyorum. Kahveyi içerlerken de sabah yaşadıkları yön konusunu konuştuk gülerek. Herkes uyandıktan sonra kahvaltıya gittik. Özlemi koluma taktım, Orhan da Özlemin koluna girdi. Birlikte kahvaltılıklarımızı alıp masalarda yedik.  Kahvaltı bitiminde bisikletlerin kilidini söküp hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Herkes hazır olunca tandem bisikletlere binerek Burhaniye belediyesinin önündeki meydana geldik. Hava iyice sıcakladı sabah olmasına karşı. Özlem’i bir ağacın gölgesindeki banka oturtup soğuk soda aldım. Bir nebze olsun serinledik soğuk sodaları içerken. Herkes belediye önünde toplanmış Güneşin altında bekliyorlar. Belediye başkanı gelip konuşacak. Biz gölgede oturmayı tercih ettik Özlem ile birlikte. Belediye başkanı gelip konuşmasını yaptıktan sonra topluca resim çekilirken aralarına katıldık. Belediye önünde toplanmış arkadaşlar pankartı açmaya çalışıyorlar. Belediye binasının dış yüzeyi cam kaplı. 1. Katta T. C. Burhaniye belediyesi yazılmış harflerle.

IMG_20210810_100756

Yola çıkıp yaklaşık 14 Kilometre az bir tırmanış yaparak Dedekaya kült merkezine geldik.

Dedekaya ; Bahadınlı Köyü doğusunda Karınca Çayı kıyısında yer alan görkemli bir kayadan oyma kült anıtı. Değişik bölümlerden meydana gelen bu anıtın 2002 baharında üst kısmının doğu tarafındaki altarlar ve ateş çukurları kısmı dinamitlenmesine rağmen eski durumu hakkında biraz bilgi verecek altar parçaları kaya üzerinde izlemlenirken, batı tarafındaki yükselti üzerinde kare planlı bir hazne ve altar parçaları görülmektedir. Bu bölümün altında batıya bakar vaziyette bir senotaf veya yakma çukuru yer almaktadır. Bu ana kaya bloku üzerinde merdiven izleri hala görülebilmektedir. Bu kısımdan çay yönüne geçildiğinde geniş ve kayalar üzerinde oluşturulmuş bir alana ulaşılmaktadır. Bu kısmın doğusunda ve ana kaya bloku altında kısmen kayadan oyma kısmen taş örme bir su haznesi ve bu haznenin ardında akarsuya doğru kademeli olarak inen kaya üzerinde çeşitli oymalara rastlanır. Bu kısmın altında ve çayın kıyısına doğru yüzü güneye dönük yekpare kaya üzerinde bir altar düzenlemesiyle bunun da altında kayadan oyma bir başka düzenlemeye rastlanır. Orijinal haliyle alanın kullanımı akarsudan yukarı doğru çıkılarak işlev görecek şekilde hazırlanmış olmalıdır. Günümüzde Karadere’ye giden yol ana işleyişi bozduğu gibi kaya anıtı ardında kalan ve bol miktarda keramik buluntusuyla bir yerleşme alanına işaret eden kesimle de ilişkiyi kopartmıştır. Dedekaya kült kompleksi altıda bir kaynağın varlığı da izlenmekte olup, kült kompleksinin Myster karakterli kültlerle yakın ilişkisi ve özellikle Ana Tanrıça Tapısıyla başlayan ve muhtemelen de İsis , Serapis ve benzeri kültlerin de etkileriyle güçlenen yerel bir kült merkezi olduğu anlaşılmaktadır.

https://www.tuvart.net/forum/prof-dr-engin-beksac/tarihin-isiginda-burhaniye-kaya-sunaklari-kaya-anitlari-ve-kult-merkezleri-prof-dr-engin-beksac

Kült merkezi Karınca deresi kenarında kayalık bir yer. Arkeolog arkadaşlar bizlere burası hakkında bilgi veriyor. Kayalıklarda irili ufaklı delikler oyulmuş

IMG_20210810_120411

Kayalık kütle Karınca deresine kadar gidiyor. Kıyıya yaklaşıp aşağıda kalan Karınca deresini çekiyorum. Dere çok az akıyor.

IMG_20210810_120740

Başka bir yerde göğe yükselmiş kaya kütlesi abide gibi. Eskiden buralarda tanrılara kurban adıyorlarmış.

IMG_20210810_120804

Dedekaya kült merkezindeki ziyaretimiz bitti. Karadere köyüne kadar biraz daha tırmandık. Oradan geri dönerek Adalıdefne zeytin yağ işletmesine geldik. Burada öğle yemeğini yiyoruz. Fabrika sahibi ve ailesi bizleri güler yüzle karşıladı. Fabrikayı, zeytin yağının işlenmesi hakkında bizlere bilgiler veriyor. Bizler de yuvarlak masalara oturup anlatılanları dinliyoruz.

IMG_20210810_125208

Ben ve sabah kahramanlarımız Özlem ile Orhan kare masada oturduk. Özlem ile Orhan’ı çekiyorum karşımda oturmuş olarak.

IMG_20210810_125221

Zeytin yağ fabrikası sahibi hepimize ziyaret ettiğimiz için teşekkür ediyor ve bizlere küçük hediyeler veriyor. Bizler de kendilerine teşekkürlerimizi sunuyoruz yemek ve ağırladıkları için. Fabrikadan hareket edip Burhaniye’ye hızlıca indik. Burada durmayıp doğruca Ören’e gelip Adrmytteion antik kentin olduğu kazı alanına vardık. Kazı ekibi karşıladı güler yüzle. Kazı ekibinde üniversite öğrencileri kazı yapıyor. Öğrenciler bizlere karpuz ikram etti. Bu sıcakta iyi gitti doğrusu. Biraz serinlemiş olduk. Kazı başkanı bizleri iki gruba ayırdı.

Adrmytteion Antik Kenti bölgesindeki 1950 ve 1960’larda konut yapımı sebebiyle oluşan yıkıma karşın hakkında erken bilgi sahibi olunan bölgenin önemli antik şehirlerinden biridir. Antik çağ tarihçilerinden özellikle Strabon, sonrasında Heredot ve Stephanos Byzantinos’un eserlerinde görkemli yerleşimleri bahis konusu edilen bölgede odak noktasını Adramytteion şehri oluşturuyordu. Bugünkü Ören bölgesinde kurulu olan eski şehrin önemli bir liman şehri olduğu antik çağ tarihçileri tarafından vurgulanmaktadır. Şehrin kuruluş tarihi ile ilgili çeşitli antik bilgiler ve savlar vardır. Adramytteion’un Lidya Dönemi’nde, M.Ö. 6’ıncı yüzyılda Lydia kralı Alyates’in oğlu Adramys tarafından kurulduğu tezi olduğu gibi, şehrin bölgede Lidya döneminden yaklaşık bin yıl önce yaşamış Anadolu halklarından Luwi’ler tarafından kurulduğu ve isminin “Adra-Mudra” olduğu tezi de ileri sürülmektedir.

Kalkolitik dönemden başlayarak, Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde yani çok uzun bir tarih sürecinde varlığını sürdüren Adramytteion şehrindeki arkeolojik kazı çalışmaları Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Murat Özgen danışmanlığında sürdürülmektedir. 2012 yılından beri sürdürülen kazılar Bergaz Tepe, Ören Meydanı ve Antik Liman olmak üzere üç ayrı noktada yoğunlaşmaktadır. Bergaz Tepe’de yapılan sondaj çalışmaları sonucunda, tepede Bizans Dönemi’nden tarih öncesi döneme kadar uzanan kültür katlarını içeren nitelikte bir tabakalaşma olduğu anlaşılmıştır. Kazılarda ortaya çıkarılan Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait mimari parçaların yerinde sergilenmesi amacıyla Burhaniye Belediyesi sponsorluğunda yapılması planlanan Ören Arkeoloji Parkı bölgenin kültür turizmine canlılık getirecek, geç de olsa önemli bir arkeolojik alan hak ettiği değere kavuşacaktır.

https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/balikesir/gezilecekyer/adramytteion-antik-kenti

İlk grup gezisini bitirdikten sonra Özlem’i koluma takıp antik kentini dolaşmaya çıktık. Yaklaşık 1 ila 1.5 metre toprak kazılarak duvar kalıntıları ortaya çıkarılmış. Özlem’e gördüklerimi tek tek betimliyorum.

IMG_20210810_154059

Artık gövdeleri iyice kalınlaşmış meşe ağaçları toprak arazide dağınık ama çoğu yeri gölgede bırakmış. Toprak üzerinde kimi kalıntıların kalan kısmı görünüyor. Henüz kazılmamış, gün ışığına çıkacağı günleri bekliyor. Kim bilir toprak altında neler var.

IMG_20210810_160459

Kilise kalıntılarına geldik. Toprak altında kalan yerleri duruyor, orası da kazılıp ortaya çıkmış. Sadece Binanın temelleri var. Kilisenin kısa duvarları yarım daire olarak dışa taşırılmış.

IMG_20210810_160517

Karşı tarafta daha geniş bir yarım daire duvar, duvarlar yaklaşık bir metre genişliğinde. Üzerinde Özlem ile yürüyoruz rahatça. Bir taraftan da betimliyorum.

IMG_20210810_160520

Kilise iç kısımların çoğu yeri kazılmış. Bir kısmı da kazılmayı bekliyor

IMG_20210810_160525

Başka bir alanda su sarnıç yapısı kazılıyor. Üzerine demirden çatı yapılmış. Hem güneşten hem de yağmurdan korunmak için. Sarnıç duvarları yuvarlak olarak örülmüş.

IMG_20210810_160555

Ören antik kentini dolaşırken Muhlis Dilmaç ile telefonla konuşuyorum. Akşam üzeri tandem bisikletleri almaya gelecek araba ile. Muhlis’e römorkun Zeytinli de itfaiye yerinde olduğunu, bizlerin de Ören de kamp attığımızı belirttim. Ören antik kentini bitirip kamp alanına geldik. İlk önce su hortumundan duşumu alıyorum. Sonrasında çadırımı ve eşyalarımı toplayıp çantalarıma yerleştirdim. Muhlis’e konum atıyorum. Konum yolunu biraz karıştırınca yola çıkıp bir daha konum atınca beni buldu. Araba arkasına römork takılı halde kamp alanına kadar girdi. Beraberinde bisikletçi arkadaşımız Billur Dulkadir’i getirmiş. Bu arada akşam yemeği geldi. İlk önce yemeğimizi yedik birlikte. Yemekten sonra römorkun arka stop lambasının çalışmadığını söyledi Muhlis. Ben de takımları çıkarıp lambayı değiştirmeye başladım. Hava karardığından çalıştığım yeri görebilmem için ışık gerek. Cep telefonumu Özlem’e verip ışığını açtım. Özlemi yanıma, bana ışık tutacak biçimde sandalyeye oturtup ışığı tutmasını sağladım. Arızalı olan lambayı söküp yenisini taktım yerine. Kablo renkleri birbirini tutmayınca deneme yanılma yöntemi ile kabloları bağladım. Sadece park lambaları çalışmadı. Lambaların çalışmasını sağlamaya çalışırken Billur bizi çekiyor cep telefonu ile. Solda sandalyeye oturmuş Özlem, elinde cep telefonunu tutarak bana ışık sağlıyor. Ben yere çömelmiş kabloları bağlarken. Kırmızı stop lamba ışığı yanıyor bu arada.

WhatsApp Image 2021-09-21 at 11.26.24

En sonunda bağladığım kabloları izole bantla sarıp işimi bitirdim. Billur bizi biraz daha uzaktan çekiyor. Römork kasasının köşesi, Özlem sandalyede oturmuş, ben çömelmiş durumda. Ben lamba ile uğraşırken bu arada arkadaşlar tandem bisikletleri yüklediler römorkun içine.

WhatsApp Image 2021-09-21 at 11.26.26 (1)

Bu akşam müzikli eğlence var restoranın diğer yanında. Kamptaki bütün arkadaşlar oraya gidip eğlenirken ben lamba işiyle uğraştım. Özlem de yanımda kaldı benimle birlikte. Özlem fazla gürültülü müzik ortamında bulunmak istemiyor. Nedeni ise keman çalmaya alışmış hassas kulaklarının zarar görmemesi. Yanımda kalması benim de işime yaradı. Bana çalışırken ışık tutacak birisi gerekti. Özlem de bıkmadan bana ışık tuttu. Zaten ilham perilerimden biri, bir de ışık tutarak iyice içim aydınlandı. Yola çıkmadan önce müzik olan yerde dans eden arkadaşların yanına gittim. Gerçekten çok fazla gürültülü müzik var. Özlem haklıymış gelmemekle. Arkadaşlarla tek tek vedalaştım. Vedalaşırken birbirimizin sesini duymakta zorlandık müzik gürültüsü yüzünden. Arkadaşlarla vedalaşıp römorkun yanına geldim. Burada tek kalan Özlem ile de vedalaşıyorum. Kemanının sesini dinleyemedik ama bana söz verdi keman çalmaya. Bakalım ne zaman keman çalışını dinleyeceğim.

Arabaya binip yola çıktık. Römork arkada bizi takip ediyor. Arkada yanmayan park lambasının olduğu yere fosforlu bant yapıştırdık. Arkadaki arabanın farları vurunca fosfor aydınlanacak. Gecenin karanlığında yol alıyoruz. Bir benzinlikte mola verdik. Burada mazot aldık arabaya. Aynı yerde çay içip atıştırmalık bir şeyler yiyerek biraz dinlendik. Yola devam edip Karşıyaka da Billur’u bıraktık. Körfezi dolanıp tandem bisikletleri koyacağımız kent ormanındaki konteynıra vardık. İçeri girip tandemleri konteynıra yerleştirdik. Benim bisikletimi çıkardım dışarıya. Çantalarımı bisikletim KUZ a yükledim. Özlemişim KUZ’u. Muhlis evine gitti, ben de evin yolunu tuttum gecenin karanlığında. Eve saat 01:00 civarı varıp yattım.

Artık vücut iyice alıştı erken kalkmaya. Gün ağarır ağarmaz uyanıyorum yattığım yerden. Sabah kahvemi pişirip balkona geldiğimde kumrular beni görünce  gelip bayrak direğine kondular. Hemen bir avuç buğday alıp masaya bıraktım. Kahve ve bardakta soğuk su masada duruyor. Kumrular buğdayları yemek için masaya gelip yemeğe başladılar. Ben de kahvemi içiyorum bir yandan. İlham perilerim sanki karşımda buğdayları yiyen kumruların içinde. Yazacağım roman kahramanları geldi aklıma, karşımdalar.

“Biri Çiğdem, Biri Nergiz”

IMG_20210811_073228

Böylece bir turun sonuna gelmiş bulunuyoruz. Çok güzel bir tur oldu, Eşpedal ile yaptığım ikinci tur. Yeni arkadaşlarla tanıştım. Uzun süredir görmediğim arkadaşlarla tekrar görmenin sevinci içimde hala. Kör arkadaşlarla çok güzel anlarımız oldu. Onlardan çok şeyler öğrendim yine. Ben de elimden geldiği kadar tecrübelerimle onlara yardım ettim. En olumlu şey de ilham perilerin bana gelip yazacağım romanı kafama yerleştirmeleri.

Artık yeni ufuklara yelken açmanın zamanı geldi

Yeni yazı dizisinde buluşmak dileği ile

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 35 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

99. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu 4. Gün

4 Nisan 2014 Cuma

Tavaklı – Geyikli – Kumkale – Truva – Dardanos

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Nedir ben bilemem ki

Belki bir raslantıdır da ondan mı sevdanın yeri

En yakın yeri

En uzak yeri

Bitmeyen yeri

Bitecek yeri

Farkedilmez zaten anlaşılmış sevdanın

Anlaşılmaz sevda ile bütün ekleri.

Gözlerim sevdim seni

Köklerim gözlerimin

Suyunu benden içen ıssız bir kasaba gibi

Edip Cansever

 

Öne çıkmış olan görsel, yoldaki çam ağacı geçidinden geçen bisikletçi.

040420146011

Sabah güzel bir uykunun ardından dinlenmiş olarak uyanıyorum. Diğer arkadaşlar da uyanıp çadırları toparlama telaşına giriyorlar. Sabah kahvaltısının ardından herkes hazır olunca yola çıkıyoruz. Yolumuz uzun olsa da gezerek, görerek yeni yerler göreceğiz. Nasıl olsa Çanakkale’ye gelmeden Dardanos 18 Mart Üniversite yerleşkesi kamp alanına gideceğiz. Güneş tepelerin ardında ve gölgeler henüz uzun.

040420145959

Gideceğimiz yol hemen hemen düz bir arazi, Çanakkale boğazı Ege girişine kadar kumsal ve tarlalar arasında. Yüksek bir tepe de yok, rüzgara yakalanırsan açıkta engel olmadığından Marmara dan esip boğazdan geçerek Ege denizine doğru esen Karayel ta Çeşme’ye kadar bir rüzgar koridoru meydana getiriyor. İşte bu rüzgar koridorundan tüm Ege kıyısı tepeleri rüzgar türbinleri ile dolu ve hala yapımı süren türbinler var. Tavaklı iskelesi yazan tabelayı ve yolun virajlı olduğunu belirtir üçgen trafik levhası.

040420145960

Gördüğünüz gibi yol düz, etrafta tarlalar.

040420145961

Ezine Dalyan kavşağındayız, aynı zamanda burada kaplıcalar var. Kaplıca işletme müdürü bizleri görünce çay ısmarlıyor. Çayları içerken kaplıcaya girebilir miyiz? diye sohbet ediyoruz ama yanaşmıyor müdür. Ücretliymiş, bedava reklamınızı yaparız dememize rağmen kabul etmiyor. Bu arada bir kaç arkadaş girmiş bile kaplıcaya. Onlara haber salıp hemen çıkmalarını söylüyorum. Bir süre gelmelerini bekledikten sonra Dalyan antik kentine yöneliyoruz. Tabelada kahverengi olarak Kestanbol kaplıcaları yazılmış, sola işaret edilmiş. Herhalde tarihi olmalı, yoksa niye kahverengi tabelaya yazılsın ki? Altta ise Ezine yönüne gidileceğini belirtir tabela. Ezine sağ tarafta.

040420145962

Bu kavşak üç yöne gidiyor, Birincisi, Ezine tarafı, ikincisi geldiğimiz yol. Tabelada belirtilmiş sol tarafa doğru. Gülpınar, Ayvacık, kahverengi tarihi tabelalarda Apollon Smintheion 30 ve Behramkale (Assos) 56 Km mesafede olduğunu yazmışlar.

040420145963

Üçüncü yön ise gideceğimiz yön Dalyan antik kentinin olduğu yer. Sol tarafa doğru gideceğiz, sağ taraf Kestanbol kaplıcaları. Sol taraf tabelasında Dalyan 3 Km, Alexandria – Troas yazılmış. Tabelaların yanında Can Çıtak durmuş poz veriyor.

040420145965

Dalyan antik kentinin dış mahallesinin yıkıntıları tek tük görünmeye başladı bile.

040420145969

Zeytin ağaçları arasında mezar kapağı iç kısmı dışarda kalacak şekilde konmuş yere koltuk gibi. Zeytin toplayanlar burada oturup dinleniyorlar sanki.

040420145972

Antik kentin dışında kayalardan yapılmış taş mezarlar ve ağır taştan yapılmış mezar taşları karşımıza çıkıyor. Kapak ter duruyor, iç kısmı üçgen şekilde oyulmuş, içinde yağmur suyu var azıcık.

040420145973

Tabelaya göre Dalyan köyüne geldik sayılır. Önümde iki kişi gidiyor bisikleti ile.

040420145974

Ağaçlar arasından dar bir duvar minare boyunda görünüyor.

040420145975

Alexandria – Troa

Antik kent olan Dalyan köyü sınırları içindeki Alexandria – Troa harabelerine geliyoruz. Halen kazısı devam eden antik kentin tarihçesi kısaca şöyle ; Helenistik Dönem Burası , M.Ö. 400 yıllarında Sgia adıyla anılan küçük bir yerleşimdir. Kuzeyinde Troya ve batısında Tenedos (Bozcaada) vardır. Büyük İskender’in  en önemli komutanı Monopthalmos (Tek Gözlü) lakaplı  Antigonus buraya kendi adıyla anılan bir kent kurar : Antigonia . Ve kentin çevresi  8 km. uzunluğundaki bir surla  çevrilir. Kentin en önemli karakteri Anadolu ve Makedonya arasında en hızlı ulaşımı ve haberleşmeyi sağlayacak bir liman kenti olmasıdır. Kent hızla gelişir. Helenizmi yaymak için zorunlu göç politikasıyla çevredeki diğer bir çok kent boşaltılarak, sakinleri Antigonia Troas’ta iskana zorlanır. Büyük İskender’in henüz doğmuş  bir varis  bırakmadan  M.Ö.323’te ölümünün ardından komutanları arasında paylaşılan imparatorluğunun toprakları arasında Phrygria, Lykia ve Pamphylia  Antigonus’a düşer. Bu paylaşımın ardından Antigonus ve diğer generaller  arasında taht kavgası başlar. Antigonus 310 yılında yine İskender’in komutanlarından olan Lysimachus ve Seleucus’la Ipsos’ta yaptığı savaşta ölür. Kurduğu kent Lysimachus’un egemenliği altına girer. Bu tarihten sonra İskender’in anısına kentin adı Alexandria  ( İskenderiye) ‘dır artık. Ancak bu adla anılan bir çok kent olduğundan içinde bulunduğu bölgenin adı olan  “ Troas” da eklenir. Nüfusu 60 binlere ulaşan kent bölgesinin en önemli limanıdır. Ve hızla zenginleşmektedir. Ünlü Romalı tarihçi Gaius Suetonius Tranquillus, De Vita Caesarum (İngilizce bilinen adıyla On İki Caesar’ın Yaşamı) adlı biyografik  eserinin,  “ Tanrısal Iulius Caesar ”  adlı Birinci kitabının bölümünün 79. Paragrafında  Julius Caesar’ın burayı kendine imparatorluk için yönetim merkezi olarak planladığını yazmaktadır. Makedonya Krallığı da bu arada Roma tarafından yıkılır (M.Ö. 167) Roma Dönemi Cumhuriyet’ten imparatorluğa dönüşen Roma’nın  ( Imperium Romanum ) ilk monarkı  olan Augustus (M.Ö. 27-M.S. 14) tıpkı Sezar gibi bu Troas bölgesine ve  bu kente özel bir önem verir.Çünkü Romalılar kökenlerini Troya’ya ve buradan kaçan Aeneas’a dayandırıyorlardı.Augustus , emekli Roma askerleri için Colonia Augusta Troadensium adıyla bir koloni kurar. Asya bölgesinde Ius Italicum sahibi tek kent Alexandria Troas’tır. Bu, kent halkının Roma vatandaşları ile aynı haklara sahip olduğunu gösterir.Aynı zamanda Tenedos da Alexandria’ya bağlanır. M.S. 52’de, Aziz Paulus, Hıristiyanlığı yaymak amacıyla Anadolu’dan Avrupa’ya,Makedonya’ya bu kentin limanından geçer.İkinci ve üçüncü misyonerlik yolculukları sırasında kenti iki kez ziyaret eder. Hatta bir rivayete göre kentin aşağısında bulunan bugünkü Kestanbolu kaplıcalarında bir ölüyü bu şifalı sulara sokarak diriltmiştir. Alexandria Troas, en büyük gelişmesini İmparator Hadrian (117-138) zamanında yaşar. Pek çok büyük mimari proje gerçekleştirilir. Kaz Dağları’ndan kemerlerle su getirilir. Atinalı zengin Herodes Atticus’un finansal desteğiyle 135 yılında dev bir hamam inşa edilir. Bu taş ocakları bugün bile gezilebilmekte ve işlenirken kimisi yarım bırakılmış ortalama 12 m. uzunluğundaki granit sütunlar görülebilmektedir. Ezine ilçesine bağlı Koçali ve Akçakeçili köyleri arasında yer alan bu antik ocaklarda . Koçali Köyü’nde 7 adet, Akçakeçili Köyü’nde bazıları parçalanmış yaklaşık 15 adet sütun yer almaktadır. Bölgeye bu yüzden Yedi Taşlar da denmektedir. Neredeyse Başkent… Hadrian’dan sonra kent ivmesini kaybeder. I. Constantinus imparatorluğunu çürümüş Roma’dan yönetemeyeceğini anlayarak kendine yeni bir başkent aramaya başlar. Eskiden beri önemli bir liman olması, Asya-Avrupa arasındaki konumu  ve doğal zenginlikleriyle gerçekten de başkent olmayı hak eden Alexandria Troas ilk adaydır. Bir diğer aday da Nicomedia’dır. (İzmit) Ne var ki bu iki kentin karşısında çok güçlü bir rakip daha vardır : Megaralılar tarafından M.Ö. 667’de kurulan Byzantion. Ve yarışı Byzantion ya da latinleşmiş adıyla Byzantium kazanır. M.S. 330 yılında Roma İmparatorluğu‘nun başkenti ilan edilince, kente Latince “Yeni Roma” anlamına gelen Nova Roma adı verilir. Constantinus öldükten sonra da Constantinopolis… Ve unutuluş Kent başkent olma şansını kaybettikten sonra yavaş yavaş önemini yitirmeye ve unutulmaya başlar.Osmanlı zamanında önemli bir iskana sahip olmayan yörenin  barındırdığı eserler tahrip edilerek İstanbul’da yapı malzemesi olarak kullanılırlar. Padişah IV.Mehmet  Valide Sultan Camii’nin yapımında kullanılmak üzere çok sayıda sütunu İstanbul’a naklettirir. Eminönü’ndeki Yeni Camii’nin yapımında Alexandria Troas’tan gelen parçalar kullanılır. Bu yağmaya rağmen kent yine de muhteşemdir.Öyle ki yöreyi ziyaret eden pek çok seyyah gördükleri kalıntıları Homeros’un Troya’sı  zanneder. Bir yandan da kent çevre ahalisi tarafından Eski İstanbul adıyla anılmaya başlar.

Bu tabelada ise antik kent olduğunu belirtir Dalyan, Alexandria – Troas yazılmış.

040420145976

Yoldan göründüğü kadarı ile bir kaç resim çekiyorum antik kentin. Bir binanın duvar kalıntıları, içinde meşe ağacı çıkmış.

040420145978

Yaklaşık 1.5 metrelik bir duvar, üstünde meşe ağaçları ve eflatun renkte çiçek açmış ağaç.

040420145979

Büyük kemerli bir duvar kalıntısı ağaçlar içinde.

040420145980

Harabeleri gezmeye zamanımız olmadığından bir kaç resim çektikten sonra yola devam ediyorum. Etrafta meşe ağaçları var.

040420145982

Dalyan köyünde geçen yıl burada sundurmanın altında çadır kurmuştuk. O gece de müthiş bir fırtına ve yağmur vardı. Tüm gece doğru dürüst uyumadan sabahlamıştım ama ıslanmadan atlatmıştık fırtınayı. Eyvah Eyvah filminin bir kısım sahneleri buralarda çekildiğini köylüler bize anlatıyor. Dalyan köyünün içinde şöyle bir tur atarak dolaştıktan sonra yola devam ediyoruz. Yol kenarında bahçe duvarı, demir kapı ve sundurma, kalın ağaç gövdesi bahçenin içinde.

040420145983

Yemek yenilen işletmenin birisi burada çekilen Eyvah eyvah filminden sonra at arabasını açık mavi renge boyadıktan sonra yan kısmındaki kapağa Eyvah eyvah yazmış koyu mavi renk ile.

040420145984

Liman içinde kahvede akşam yemeğini yemiştik gecen yıl, bir kaç arkadaş bu kahvenin sundurmasının altına çadır kurup kalmıştı. Ön taraf köyün meydanı.

040420145985

Dalyan köyünde fazla oyalanmadan yola devam ediyoruz. Yol kıyısına çam ağaçları dikilmiş.

040420145986

Dalyan – Geyikli iskele arası beyaz boyalı, kaldırımlı, kenarları fıstık çamları dikilmiş gölgeli bir yolda gidiyoruz. Elçek resim çekiyorum kendimi ve arkamdan gelen Davut Şaşal’ı.

040420145987

Aslında buraya gelmeden Geyikli’ye giden kestirme yolu kaçırınca Geyikli iskelesine gelmiş bulunmaktayız. Taştan yapılmış büyük bir han karşıma çıkıyor. Liman olunca gemiyi beklemek için yapılmış olmalı. Şimdi kullanılmamasına rağmen hala sağlam ve heybetli görünüyor yapı.

040420145988

Hafif bir rampada Geyikliye doğru gidiyoruz. Arkadaşların bir kısmı kestirmeden gitmiş. Telefonla haberleşerek Geyiklide buluşmaya karar verdik. Hem öğle yemeğini Geyiklide yiyeceğiz.

040420145989

Geyikli’ye vardık, tabela öyle gösteriyor. Üstte de döner kavlağı belirtir trafik levhası ve 150 metre mesafede olduğunu belirtmişler.

040420146009

Caminin duvarında güvercin yuvaları yapılmış tahtadan üç bölüm halinde. Sağdaki 6 katlı, soldaki ise 5 katlı iki bölmeli.

040420145991

Ata Demirer burada Eyvah Eyvah filmini çekince parkı yaptırmış. Film çekilirken kasabalılar figüran olarak rol almışlar. Hem para kazanmışlar hem de kasabanın tanıtımını yapmış film. Ziyaretçiler de eksik olmuyor burada. Küçük ve şirin bir kasaba olan Geyikli böylece tanınmış bir yer olmuş Ata Demirer sayesinde. Parkın girişinde kırmızı kemerde; Eyvah eyvah Ata Demirer parkı olarak yazılmış. Kemerin altına Türk bayrağı asılmış.

040420145990

Davut abimiz yemek yediğimiz lokantanın sahibesi ile hatıra resmi çeker misin diye rica etti. Ben de resmi çekiyorum.

040420145993

Yemekten sonra parkın çay bahçesinde çayları içiyoruz. Ardından tura katılan arkadaşlarla tek tek resim çekiliyorum Toplam benimle beraber 15 kişiyiz. İlk önce Davut Şaşal ile resim çekiliyorum. Kendisi sağlam bir bisikletçidir. Bir çok turda beraber pedalladık birlikte. Aynı zamanda maraton koşar ve çeşitli yarışmalarda madalyalar kazanmıştır. Sessiz, sakin, mütevazi, aynı zamanda uyumlu bir arkadaştır. Ortama uyar her zaman.

040420145994

Baattin Şimşek, Şafak Omaç’ın çırağıdır. Her zaman turculuğu öğrenmeye çalışan dikkatli bir çıraktır. Judo sporu ile uğraşan Baattin disiplinli bir şekilde uyum sağladı turda. Kendisini de tatlı esprileri ile sevdirmeye çalışır.

040420145995

Kenan Cancan, Selçuk’tan aramıza katıldı. Adnan Barım’ın müritlerinden. Kendi halinde sessiz, sakin ve uyumlu biridir.

040420145996

Onur Pınar, Selçuk’tan Adnan Barım’ın müritlerinden. Onur da siki bir bisikletçidir, sessiz sakin ve uyumlu olarak aramızda yer aldı.

040420145997

Ege Ertaş, Kuşadası’ndan aramıza katıldı. İyi bir turcu olma gayretinde mücadele ediyor. Yeni aldığı dış lastikleri değiştirmeden Çanakkale’ye kadar bagajında taşıdı. İyi, uyumlu birisi olarak grupta beraber pedalladık.

040420145998

Aycan Çolpan, Ege Üniversitesinde öğrenci. Çanakkale’ye gideceğimi öğrendikten sonra gelmeye karar vermiş. Böylece tanıştık. Aramızda tek kadın olmasına rağmen uyum sağlayıp bizimle güzel bir tur yaptı.

040420145999

Kadir Yıldırım, Selçuk’tan Adnan Barım’ın müritlerinden birisi. Turda uyum sağlayıp aramızda pedalladı. Biraz rahatına düşkündür o kadar.

040420146000

Manavgat’tan Mustafa Sayan. Çanakkale turunun etkinliğini açınca facebook ta arkadaş olduk. Normalde Çanakkale’den katılacaktı ama İzmir’e kadar otobüsle gelip Aliağa dan aramıza katıldı. Bu onun ilk uzun turu olacak o yüzden ön ve arka bagajlarında yok yok. Her şey almış bir de fazlası var. Akşam keyfini çıkarmaya çalışır. Çilingir sofrasını kurmadan edemez.

040420146001

Dostum Can Küçükler, beraber nice turlar yaptık ve daha da yapacağız. Geçen yıl Trakya turunu beraber yapmıştık. Disiplinli ve programlı olduğundan hazırlanması biraz uzun sürse de beklemeye değer bir arkadaştır. O da kamp kurarken çantaları cepsiz oluşundan dolayı tüm çantayı boşaltır, sabah ta tekrar tek tek çantaya yerleştirir. Bazı fazla kullanmadığı eşyaları taşır sürekli yanında.

040420146002

Sorumsuz ve dengesiz dostum İrfan Özden. Uzun yıllar boyunca dolaşmadığı dağ, tepe, bayır, patika ne varsa hepsini dolaşarak dengesini kaybetmiştir. Bisiklete yeni başlamasına rağmen dengesiz turlar yaparak sorumsuzca dolaşmaktadır. Yıllarca yürümekten alışkanlık olmuş her zaman önden önden gitmeye bayılır. Bisikletle daha çok yer gördüğünden yürüyüşleri azaltmıştır. Yön bulma becerisi üst düzeyde olduğu için rotayı her zaman İrfan yapar ben de ona uyarım. Bazı zorlu ve toprak yoldan götürmesine rağmen turlarımız hep iyi olmuştur.

040420146003

Metin Sadıç, aynı lisede beraber okumuşuz ama o zaman tanışmıyorduk. Yıllar sonra bisiklete başladıktan sonra tanıştık. Lisede fırtınalı bir anarşi döneminde 12 eylülün işkenceleri altında yılmamış bu günlere gelmiştir. Işığa duyarlı olan gözleri nedeni ile kapalı siyah gözlük kullanmakta. Sakin ve nazik oluşu uyumu beraberinde getiriyor. Beraber pedallama şansına sahip olduğum değerli bir arkadaşım.

040420146004

Ali Kantarcı, Selçuk’tan Adnan Barım’ın 4. müridi. ESHOT ta çalışırken Balçova da oturmuş ama tanışmadık daha önce. Adnan’ın sayesinde tanıştık. Kendisi atlet olduğundan koşularda başarıları var. Bu yüzden bisikletin hakkını vermeye her zaman çalışır. Önde olmayı sever her zaman. Önde gitmesine rağmen gruba uyumu sağlamıştır.

040420146005

En gencimiz, henüz lisede okuyan Can Çıtak. Beraber turlarda pedalladık, genç oluşu hoş ve atik davranışlara neden olsa da uyum sağlamıştır her zaman.

040420146006

Sevgili dostum Selahattin Tavkaya. Uzun süredir beraber bisiklet turlarında pedalladık. Oğlu ve kızı bisikletçidir, ailecek bisiklete binerler. Sessiz ,sakin ve mütevazi davranışları ile herkes sever usta Selahattin’i.

040420146007

İyice dinlendikten sonra yola çıkıyoruz, yolcu yolunda gerek değil mi! Hedef Çanakkale ama normal yoldan değil biraz sapa yollardan gideceğiz. Tabelada Bozcaada tarafına düz, sağa Çanakkale’ye gidileceğini gösteriyor.

040420146008

Çam kapısından geçmek ne güzel, yeşil kapı. Sanki cennet kapısı gibi, sadece bisikletçilerin geçmesine izin veriyorlar. Sağdaki çam ağacı soldaki çam ağacı ile üstten birleşmiş ve bir kapı oluşmuş yolda. Geçitten bir bisikletçi geçiyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

040420146011

Köyler birbirine yakın, hemencecik bir köye varıp geçiyorsun, hemen diğer köy geliyor. Çamoba köyü tabelası ve dikkat inek çıkabilir uyarı trafik levhası ekin tarlasının kenarında.

040420146012

Burası da Kumburun köyü.

040420146013

Etraf tarlalarla çevrili, ekili tarlalar hayvanlar için yem olarak yetiştiriyorlar. Henüz yeşil olan tarlalar 2 yada 3 ay sonra biçilip ürünü topluyorlar. Gelibolu yarım adası ve şehitlik abidesi göründü.

040420146014

Sağımız ekin tarlası, tarlada iki tane ağaç var.

040420146015

Solumuzda da ekin tarlası uçsuz bucaksız.

040420146016

Üvecik köyü girişindeyiz. Girişte tabelaya; Köyümüz sokaklarında hurdacı ve seyyar satıcıların gezmesi yasaktı. Satış yeri köy meydanıdır diye uyarı olarak yazılmış.

040420146017

Don Kişotlar rüzgar değirmelerine pedal çeviriyorlar. Yolda bisikletçiler ve rüzgar türbinleri sıralı.

040420146019

Güneş ve rüzgar türbini, yaşam kaynağı olan güneş dolaylı olarak enerji üretimine katkı sağlıyor.  Dünya yüzeyine vuran güneş ışıkları atmosferi ısıtarak ısınmayan yerlerdeki soğuk hava sıcak yerlere hücum ederek rüzgarı oluşturuyor. Bu rüzgar da türbinlerin çarklarına çarparak dönmeyi sağlayınca elektrik üretimi gerçekleştiriyor. Çanakkale boğazından sürekli esen rüzgar açık olan arazide kurulu rüzgar türbinlerini sürekli döndürmekte. Ve bu anı yakalamak için bir çok kez resim çekmeme neden oldu. Üç pervanenin birisi gövdesinde, diğer iki kanat çatal biçiminde yukarıda. Tam göbeğin arkasında Güneş saklanmış, ışıkları yandan fışkırıyor. Güneş ile özdeşleşmiş rüzgar türbini.

040420146020

Bir kahve molası vermek gerek diyerek ağaç gölgesi altında kahve takımını çıkararak kahveleri pişiriyorum. Yanında da kuru meyve ve çerez takviyesi iyi geliyor doğrusu. Yol kıyısında bisikletler park etmiş, ağacın altında oturmuşuz yoldan biraz aşağı seviyede.

040420146021

Dengesiz İrfan yön tayini yapmaya devam ediyor devamlı. Önümde İrfan gidiyor.

040420146022

Sanki ormanın içindeymişiz gibi. Otlar o kadar büyümüş ki! Bahar ayında yağan yağmurlar otları bir adam boyundan fazla büyütmüş. Otlar arap saçına benziyor ama arap saçı değil, yani yenmez.

040420146023

Yurdumuzun her yerinde olduğu gibi erkekler pek çalışmıyor, ortalıkta aylak aylak dolaşmakta. Bir tane kadın yok meydanda. Hatta köyün horozu bile meydanda turlamaya çıkmış bile..

040420146024

Köy yolları bitti Çanakkale boğazının tam ucuna, buruna doğru gitmeye başladık. Karşısında da Şehitler Abidesi. Toprak yolda ilerlemeye başladık. Solda zeytin ağaçları, sağda buğday tarlası.

040420146025

Biraz öndeydim ve durup gelenlerin resimlerini çekmeye başladım. Üç kişi kadraja girdi.

040420146026

Selahattin usta, bagajındaki çubukta Türk bayrağı ile geçiyor önümden.

040420146027

Önde Baattin, Arkada Mustafa ve bir kişi daha geliyor.

040420146028

Mustafa Sayan tam önümden geçiyor.

040420146029

Kenan Cancan, gülerek yanımdan geçiyor.

040420146030

Ve karşınızda sorumsuz biri dengesiz olarak geçiyor. Geçerken de bir bakış atmadan geçmiyor.

040420146031

Tam burunda kumsalda, deniz kıyısındayım, KUZ gururla poz veriyor Abide’nin karşısında.

040420146033

Kuz’un yanında durup kameraya poz veriyorum aynı yerde.

040420146034

Çanakkale savaşında kullanılan toplar ve top bataryaları. Anadolu yakasında, boğazın girişinde Düşman gemilerini top ateşine tutarak geçmelerini engellemiş. 99 yılda zamana karşı direnmeye çalışıyor ölüm makinaları.

040420146035

Truva antik kentine doğru yöneliyoruz. Her zaman buralardan geçmediğimizden antik kenti gezelim diyoruz. Tabelada sola doğru Tuva tabelası ve Cumhuriyet caddesi yazılıp parkın köşesindeki parmaklıklara konulmuş.

040420146036

Truva antik kentine doğru yola çıktık buğday tarlaları arasından.

040420146038

Antik kent biraz yüksekte olduğundan kıvrılarak çıkan yolda tırmanan arkadaşları çekiyorum. Solda ağaçlar tepeyi kaplamış.

040420146039

Tepeye çıkınca etraf iyice açıldı. Uçsuz bucaksız ekin tarlaları alabildiğine ekilmiş.

040420146040

Troya antik kentine vardık, biletler pahalı olduğu için müze kart çıkarıyorum.  Nasıl olsa Az bilinen antik kentler turu var önümüzde orada kullanırım gerekirse. Müze kartını çıkarıp içeri giriş yapıyoruz. Karşımıza ilk olarak Truva savaşının simgesi olmuş Truva atı çıkıyor.  Savaşı bu tahta at sayesinde  kaybediyor Truva şehri. Yoksa öyle kolay ele geçirilecek bir yer değil. Görünen tahta at günümüzde yapılmış, içerisine girebiliyoruz. Bu at normal bir tahta at. Çanakkale de sergilenen at ise çevrilen filimde kullanılan fantastik yapılmış polyester at. Yarın da o atı göreceğiz kayıt olurken. Meydan karo plaka döşenmiş, etrafta ağaçlar var. Bir tane de servi ağacı boy atmış. Tam ortada ünlü Tuva atı duruyor. At 15 X 18 metre boyutlarında devasa bir at. Ayaklar bir insan boyunun üç katı. Gövdede pencereler var, sırtında da ev yapılmış pencereli. Başın üstünde yeleyi kale burcu gibi çıkıntılı yapılmış. Kuyruğu da kalın ve küt biçimde aşağı sarkıtılmış. Bu at tamamen tahtadan yapılmış.

040420146041

Müze kartını çıkarıp içeri giriyoruz. Truva savaşında kullanılan tek kişilik at arabası kırmızı renge boyalı.

040420146042

İlk ziyaretimiz Truva atı, yakından çekiyorum atı. Arka ayaklarında atın içine girmek için merdivenler yapılmış.

040420146043

Merdivenlerden yukarı çıktım, Gövdenin içinde kocaman oda var. Buraya onlarca kişi sığar, kıyılarda oturma yeri yapılmış. Pencerelerden giren ışık içerisini aydınlatmaya yetiyor.

040420146045

İkinci kata çıkıp pencereden bakarken Bizim Aycan da pencereden sarkmış bana bakarken çekiyorum.

040420146046

Aycan’ı taş kaidenin yanında dururken çekiyorum bir poz. Arkada büyük meşe ağacı var.

040420146048

Aynı yerde bu kez Aycan beni çekiyor.

040420146049

Antik kentte bulunan küpler ve künk boru parçaları sergilenmiş yerde.

040420146050

Burada da sütun parçaları ve kiriş blok mermerler düzgünce dizelenmiş.

040420146051

İlk olarak Efes ve Milet antik kentleri gibi denize yakın olan kent, Çanakkale Boğazının güneyinde bir liman kenti olarak kurulmuştur. Zamanla Karamenderes nehrinin kent kıyılarına taşıdığı alüvyonlar nedeniyle denizden uzaklaşmış ve önemini yitirmişitir. Bu yüzden yaşanan doğal felaketler ve saldırılar sonrasında yeniden iskan edilmeyip, terk edilmiştir. Troyalılar, Sardis kökenli Herakleid hanedanının yerine geçmiş ve Anadolu’yu 505 yıl boyunca Lidya krallığı Candaules (MÖ 735-718) dönemine dek yönetmişlerdir. İyonlar, Kimmerler, Frigyalılar, Miletliler onlardan sonra Anadolu’da yayılmış, ardından MÖ 546 yılında Pers istilası gelmiştir. Troya antik kenti, Athena tapınağı ile özdeşleşmiştir. Pers egemenliği sırasında imparator I. Serhas çıktığı Yunanistan seferinde, Çanakkale Boğazını geçmeden önce kentte gelerek bu tapınağa kurban sunduğu, aynı şekilde Büyük İskender’inde Perslere karşı giriştiği mücadele sırasında kenti ziyaret ettiği ve zırhını Athena tapınağına bağışladığı tarhihsel kaynaklarda belirtilir. 1871’de amatör arkeolog Heinrich Schliemann tarafından keşfedilen antik şehrin kalıntılarında, ilerleyen zamanlarda gerçekleştirilen kazılar sonucu, aynı yerde yedi kez -farklı dönemlerde- kent kurulduğu ve farklı dönemlere ait 33 katman olduğu saptanmıştır. Şehrin bu karmaşık tarihsel ve arkeolojik yapısı, daha kolay inceleyebilmek için kent tarihsel dönemlere göre sırayla roma rakamlarıyla ifade edilen 9 ana bölüme ayrılmıştır. Bu ana dönemler ve bazı alt dönemler şu şekildedir;

Troya-Hisarlık planı ve dönemlerine göre eserler

  • Troya I 3000-2600 (Batı Anadolu EB 1)
  • Troya II 2600-2250 (Batı Anadolu EB 2)
  • Troya III 2250-2100 (Batı Anadolu EB 3)
  • Troya IV 2100-1950 (Batı Anadolu EB 3)
  • Troya V (Batı Anadolu EB 3)
  • Troya VI: MÖ 17. yüzyıl – MÖ 15. yüzyıl
  • Troya VIh: Geç Tunç Çağı MÖ 14. yüzyıl
  • Troya VIIa: ca. MÖ 1300 – MÖ 1190 Homerik Troya dönemi
  • Troya VIIb1: MÖ 12. yüzyıl
  • Troya VIIb2: MÖ 11. yüzyıl
  • Troya VIIb3: yaklaşık MÖ 950
  • Troya VIII: MÖ 700 Helenistik Troya
  • Troya IX: Ilium, M.S. 1. yüzyıl Roma Troyası

Kale duvar kalıntıları görülüyor.

040420146052

Yamaçta blok taşlarla örülmüş duvar.

040420146053

Solda kale duvarı, az ileride kaleye giriş için geçit olarak yapılmış, solda bir duvar daha var. İki duvar arası 3 metre kadar var. Bu dar geçitten kaleye insanlar, arabalar giriyormuş.

040420146054

Geçitten içeri giren Aycan ve Can Çıtak.

040420146055

Bir yapının temelleri, bir kısım duvar blok taşları. Bu taşlar kare olarak yapılmış. İç kısımda sütun parçası 1 metreden biraz fazla, çapı da 50 santim kadar var.

040420146058

Mermer blok iki taraf içe doğru çapraz olarak oyulmuş Oyuklar kare biçiminde içe doğru basamak basamak oyularak kare küçülüyor. Karelerin ortadaki birleşim yerinin dışı da aynı şekilde basamak olarak oyulmuş. Oyuk olan yerlerden birisinin içi yağmur suları ile dolmuş.

040420146059

Aynı şekilde içe doğru oyulmuş mermer blok. Kareler bu kez yan yana. İki oyuk sağlam kalmış.

040420146060

Yamaç biçiminde örülmüş duvar. Orijinal duvar kerpiçten yapılmış, aynı duvarın devamı taş ile örülmüş. Kerpiç duvarın üstünde tente var, yağmurdan zarar görmesin diye.

040420146061

Yunan mitolojisinde, Truva’lı Paris’in Sparta Kralı Menelaus (Menelaos)’un karısı Helen’i kaçırması sonucunda Yunanların (Akaların) Anadolu’daki Truva kentine saldırmasını konu alan savaştır. Savaş, Yunan mitolojisi ve edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir ve detayları Anadolu’lu ozan Homeros’un İlyada ve Odysseia adlı destanlarında anlatılmaktadır. İlyada, on yıl süren savaşın son bir aylık dönemini en ince ayrıntılarına kadar anlatırken Odysseia, Yunan komutanlardan Odysseus’un Truva’nın düşüşünden sonra vatanı İthaka’ya yaptığı yolculuğunu dile getirir. Zeus, düzenlediği Peleus ile Thetis’in düğüne tanrıçalardan Eris’i davet etmez. Bunun üzerine Eris, düğüne altın bir elma göndererek, bunun “en güzel tanrıçaya” verilmesini ister. Athena, Hera ve Afrodit altın elmanın kime verilmesi gerektiği konusunda anlaşmazlığa düşünce Zeus, tanrıçaları Paris’e gönderir ve en güzel tanrıçayı Paris’in seçmesini ister. Paris altın elmayı Afrodit’e verir. Karşılığında Afrodit, “tüm kadınların en güzeli’ olan Helen’i, Paris’e aşık eder. Paris, Sparta’yı ziyaretinde Helen’e aşık olur ve iki aşık birlikte Truva’ya dönerler. Kendilerine hakaret edildiğine inanan Yunanlar, Menelaus ve kardeşi Miken Kralı Agamemnon önderliğinde Aka ordusunu toplar ve Truva’ya bir sefer düzenler. Helen’in iade edilmesi ve kendilerine tazminat ödenmesi tekliflerine olumlu yanıt vermeyen Truvalılar ile uzun ve zorlu bir savaşa girerler. Truva’nın mitolojik bir kent olduğu düşünülürken, 1870 yılında Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından başlatılan ve ikinci dünya savaşından önce Amerikan arkeolog Blegen tarafından gerçekleştirilen kazıların sonucu olarak, Çanakkale Boğazı’nın güney sahillerinde, Küçük Asya’nın kuzey batısındaki Troas bölgesinde bir sırtın üstünde bugünkü Çanakkale’nin birkaç kilometre güney batısındaki Hisarlık tepesinde dokuz kere yıkılıp yeniden kurulmuş çok eski bir şehir bulundu. Truva, deniz baskınlarından korunacak kadar içeride olmasına karşın Helespontos (Çanakkale)ile Karadeniz’i bağlayan ticaret yoluna hakim olacak kadar denize yakın bulunuyordu. Her yıkılışında yeniden yapılmış bu önemli ticaret şehrinde dokuz tabaka meydana çıkarıldı. Bunlardan MÖ 15-12. yüzyıla ait olan 6. tabaka, Homeros’un anlattığı Truva’dır. Homeros’un Truva Savaşı’nda bahsettiği kentin Yunanlar tarafından tahrip ediliş tarihi olarak ilk çağda MÖ 1184 yılı kabul edilir.

Behçet Necatigil, Mitologya Sözlüğü, Sel Yayıncılık, İstanbul, 5.baskı, 2006.

Kerpiç duvarı yakından çekiyorum. Toprak içine delik açarak yuva kuran arıların kerpiçleri delik deşik ettiğini görüyorum.

040420146062

Diğer yerlerde de kerpiç duvarlar var. Buranın üstü tente ile örtülmüş, kazı çalışmaları devam ediyor.

040420146063

İki kerpiç duvarın ortasında Aycan poz veriyor.

040420146064

Kazı ekibi epey derinlere inmiş, ve hala kazılar devam ediyor. Tarihi eserlere zarar vermemek için iğneyle kuyu kazıyorlar. ama bu kuyu epey derin, yaklaşık 10 metre kadar var. Kazılmış alan geniş bir yer.

040420146066

Yarım yuvarlak duvar kalıntısı.

040420146067

Cadde taş blok ile döşeli, kenarında temel taşları kalmış binalar var.

040420146068

Yamaç duvar ve otlarla kaplanmış yıkıntılar.

040420146069

Biri büyük kare kaide, biri daha küçük kare planlı temel  taşı, yakınında yuvarlak kuyu, taş ile örülü. Şehrin evlerinin temellerinin bir kısmı görünüyor.

040420146070

Aynı yerin diğer taraftan görünümü. Daha önce bulunduğum yerin kenarı duvar örülü ve yüksekte. Önümde kare olarak taşlardan örülmüş blok. Ortasında yuvarlak olarak boşluk bırakılmış.

040420146071

Üst kısma üç kademeli merdivenlerden çıkılıyor. Antik kentin kalıntıları kademe kademe kazılıp ortaya çıkmış. Hala da kazılar devam ediyor.

040420146072

Kentin kalıntıları, ortası meydan, yapıların sadece temelleri var. Buranın arkası ağaçlarla çevrili.

040420146073

Küçük amfi meclis binasının yeri. oturma yerleri 9 basamaklı.

040420146074

Kocaman meşe ağacı, yanında bank var. Antik kenti dolaşanlar burada oturup dinleniyorlar. Kent geniş bir alana yayılmış.

040420146075

Amfi meclis binasının basamaklarından Can Çıtak’ı çekiyorum.

040420146076

Tabelada Troia yazılmış kocaman harflerle. Yazının üstünde iki yuvarlak şekil var. Dairenin içine bir daire daha çizilmiş. Dairenin arasında 20 tane üçgen ve benzeri şekiller çizilmiş. İç kısma da pencere, çanak, balık insan gibi şekiller çizili. Ne anlama geldiğini üstte yazmışlar ama harfler çok küçük okunmuyor.

040420146077

Kale duvarı, kent burada bitiyor. Blok taşlar ve iki sütun parçası duvarın dışında.

040420146078

Tarihte tanıdığımız batı dünyası ile Asya arasındaki ilk büyük çarpışma başlamış olur. Fakat Akalar hemen Truvalılarla savaşa girmemiş ancak şehri kuşatmışlardır. Akalar dokuz yıl süren kuşatma sırasında Truva çevresindeki zengin bölge ve şehirlerin değerli silahlarını yağmalamak ile kalmamışlar güzel genç kız ve kadınlarını kaçırarak komutanlar aralarında paylaşmışlardır. Daha sonra iki ordu karşı karşıya gelmişlerdir. Paris, Menelaos ile teke tek savaşmayı ve savaşı kazananın Helen’i almasını teklif eder ve teklif kabul edilir. Savaş sırasında Menelaos Parisi yenmek üzereyken Tanrıça Afrodit araya girer ve Paris’i kurtarır. Başka bir savaşçı olan Pandoros’un Menelaos’a bir ok atmasıyla iki ordu birbirine girer. Akalı savaşçılar birçok Truvalıyı öldürürler. Bu korkunç savaşa tanrılardan Athena, Aphrodite ve Ares de katılır. Korkunç savaşın ünlü kahramanlarından Hektor savaşamayacak kadar yaşlı Truva kralı Priamos’un büyük oğludur. Bir yandan savaşmak ve diğer bir taraftan askerleri muhafaza etmek onun göreviydi. Hektor Akaların Akhilleus’tan sonra en büyük kahraman olan Aias ile savaşır. Bu arada Akalar ordugahın çevresini bir sur ve hendek ile çevirirler. Bu durum savaşın Truvalılar lehine gerçekleşmesini sağlamıştır. Akalı Patroklos ile Hektor mücadelesi sonucunda Hektor batı kapılarına kadar kovulur. Patroklos’un Truvalılar tarafından öldürülmesi Akhilleus’u çıldırtır ve Hektor üzerine yürür. Akhilleus tarafından Hektor öldürülür. Akhilleus Hektor’un ölüsünü toz toprak içerisinde sürükleyerek Truva surlarının içerisinde yedi kere dolaştırır. Bu işkence dokuz gün sürer. Hektor’un ölümünden sonra Amazonlar ve Etiopia kralı Memnon Truvalıların yardımına gelirler. Hektor’un Patroklos ile savaşında, birçok kaynakta yukarıdakinden farklı bir durum anlatılır. Esas duello Akhilleus ile Hektor arasında olacaktır, ancak savaşta gerçek bir savaş nedeni bulamayan ve esasında truva savaşına gönülsüz katıldığı ve savaşta bir türlü nihayetlenmediği için keyifsiz olan Akhilleus düelloya girmek istemez. Akhilleus’un kuzeni olan Patroklos ısrar eder ama ama Akhilleus’u ikna edemez. bunun üzerine Patroklos askerlerin moralinin düşmemesi için Akhilleus’un zırhını gizlice giyip Akhilleus’ muş gibi düelloya gider. Düelloda Hektor zırhın içindekinin Akhilleus olmadığını anlar, zira hem zırh Patroklos’a oturmamıştır (zira yapı olarak Akhilleus’tan zayıftır) hem de Patroklos Akhilleus kadar yetenekli değildir. Düelloda Hektor Patroklos’u öldürür. Menelaus ölenin Akhilleus olduğunu sanarak keder içinde cesedin başına gidince ölenin Patroklos olduğunu anlar. Bu durumu Akhilleus’u çadırından çıkarmak için fırsat bilerek Patroklos’un cesedini Akhilleus’un çadırına götürür. Akhilleus en iyi dostu olan Patroklos’un öldürülmesi ile çılgına döner. Truva kapılarına dayanarak tekrar bir düello talebinde bulunur. Hektor istemese de kabul etmek zorunda kalır. İkisi Truva kapılarının önünde düelloya tutuşur ve sonuçta Akhilleus Hector’u öldürür. Hırsı geçmeyen Akhilleus hektorun cesedini Hector’un Ajax ile olan düellosundan hediye aldığı olan kemerle (Ajax’ı sağ bıraktı) atlı arabasının arkasına bağlar ve güvenli bir mesafeden 9 gün boyunca truva surları etrafında Hector’un cesedini sürükleyerek paramparça eder. Bu dönüm noktası savaşın seyrini değiştirmeye başlar. Zira başkomutan olan Hektor’un düşüşü truva tarafında derin bir moralsizliğe neden olur. Hektor’un teyzesi olan Penthesileia kafkaslarda kurulu Amazon krallığının kraliçesidir. Penthesileia Hektor’un düşünün ardından Truva’ya destek için gelir ve savaşa katılır. Savaşta Akhilleus tarafından öldürülür. Ölümünün ardından (kimi kaynaklarca) Akhilleus’un tecavüzüne uğrar, kimi kaynaklara göre ise Akhilleus onu öldürdükten sonra ona aşık olur. Yapılan diğer savaşlarda genel olarak karşılıklı kayıplarla ve truva’lıların hafif aleyhine sonuçlarla devam eder taa ki Paris bir ok ile Akhilleus’un ölümünü getirene dek. Akhilleus’un ölümünün ardından truva atı olayı gerçekleşir ve truva yerle bir edilir.

Uzun bir mermer blokta Yunan harfleri ile bir şeyler yazılmış.

040420146079

Truva antik kenti ziyaretini bitirip yola çıkıyoruz. Çanakkale ana yola yakınız. Daha yola çıkmadan önce bir evin yanından geçerken biri küçük diğeri biraz irice iki köpek havlamaya başladılar. O kadar bağırmama rağmen iri olan dibime kadar gelince bisikleti durdurup şok cihazını bir kaç kez çalıştırınca köpek susarak başını öne eğip arkasını dönerek benden uzaklaştı. Artık mecbur kalmıştım çünkü dibime kadar gelmişti. Şimdiye kadar şok cihazını hiç kullanmamıştım köpeklere karşı. Kullanmak ta istemem. Köpeğin saldırgan halinden susup oradan uzaklaşmasını görünce ne kadar hayvana rahatsız edici bir etki yaptığını gördüm. Bu duruma üzüldüm ama ısırsa idi benim için daha kötü sonuçları olabilirdi. Bu olaydan sonra şok aletini bir daha kullanmadım. Tevfikiye köyünün tabelasını çekiyorum.

040420146080

Ana yola az kaldı, neredeyse vardık sayılır. Selahattin ve Can Küçükler’i çekiyorum bisiklet sürerken.

040420146081

Çanakkale ana yola çıkınca tüm arkadaşların gelmesini bekliyoruz. Ekip tamamlanınca öne ben geçiyorum ve beni geçmemelerini, tek sıra halinde hareket edeceğimizi belirterek yolculuğumuza devam ediyoruz.

040420146082

Çanakkale ana yolu araç trafiği çok yoğun. İzmir den Trakya ve Avrupa yönüne arabalar vızır vızır gidip geliyorlar. Yol düz kaymak gibi asfalt. Haliyle hızımız biraz artıyor, akşam olmak üzere. Emniyet şeridinde rahatça gidiyoruz. Arkadaşların kimisi rüzgarlıklarını giymiş. Baattin turuncu yağmurlukla önümden geçerken çekiyorum. Diğer arkadaşlar arkasında.

040420146083

Metin Sadıç biraz fazla kiloları olsa gerek terliyor. Kısa molada atletini değiştirmek zorunda kalıyor. Onu üstü çıplak çekiyorum.

040420146084

Bu gün hareketli tarihi ve doğal güzelliklerin seyrine doyduk desek yeridir. Hava kararmasına rağmen hep birlikte sağlıcakla üniversitenin Dardanos yerleşkesine varıyoruz. Bizden önce gelenlere selam vererek çadırları kuracağımız yeri beğendikten sonra hemen çadırları kuruyoruz.

040420146085

Çadırları kurduktan sonra akşam yemeğini yiyerek karnımızı bir güzel doyurduktan sonra gelmiş olan arkadaşlarla hasret gideriyorum. Yılın ilk festivali oluşu ve en önemlisi herkesin gelmeye çalıştığı Çanakkale şehitleri için pedallamak ayrı bir  görev sanki. Böylece sık görüşemediğimiz bisikletçi dostları burada görüp sohbet etme imkanı doğuyor. Dostlar ve tanıyan çok olunca her yerden selamlaşmalar, sohbetler bitmek bilmiyor. Sohbetler genellikle bu yıl ki festivaller nerede var ve hangisine katılacağız oluyor. Dostlarla olmak ne güzel. Otel odasında kalan arkadaşım Burçin Bakaçhan bize odada duş alabilirsiniz deyince hemen duş almak için hazırlanıp duşu alıyorum. 4 gündür duş alamamıştım.

Bu gün yaptığımız toplam yol yaklaşık 90 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc