Etiket arşivi: gökçealan

Bahar Turu 1 Gün

23 Mart 2022 Çarşamba

İzmir – Selçuk – Gökçealan köyü

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

El Salla

Bak görüyor musun denizi

Deniz çalkalanıyor kımıl kımıl,

Şu an kano ile geçiyorum

Bana el salla

Yelken açık

İmbat rüzgarı esiyor efil efil

Elim yekeyi tutmuş

Gidiyorum

Bana el salla

El salladığını görürüm

El sallayalım kendimize

Bak önde sen oturuyorsun

El salla kendine

Bana da el salla, ikimize de

Kano ile buradan geçerken

Kendimizi göreceğiz

Bize el salladığımızı

Biz bize el sallıyoruz…

Hadi biz de el sallayalım

Kendimize

Urim Baba’CAN 29 Eylül 2021 Çarşamba

 

Öne çıkmış olan görsel, iki katlı taş bina, alt katta, solda bir pencere ve giriş kapısı, Önünde sundurma yapılmış. Beyaz badana vurulmuş duvara, Üst kat badanasız ve üç tane pencere var.  Bahçede meyve ağaçları. Yarısı toprak yarısı beton ve fayans döşeli. Sağda iki sandalye ve sehpa, Bisikletim KUZ yüklü park etmiş durumda. Evin çatısı kiremit kaplı.

IMG_20220323_153124

Geçen ay yaş günümdü, o gün özel bir gün olmalı. Rakamlar bunu gösteriyor. 22.02.2022 ve 61 doğum tarihim. 61 yaşımı doldurdum. Her şeyin bir anlamı vardır. Nasıl yorumlarsan yorumla.

Evet sevgili dostlar, uzun bir aradan sonra tek başıma yaptığım yolculuk yazısı ile birlikteyiz. Dünyayı etkileyen, yaşamı, ekonomiyi alt üst eden, insanların seyahat planlarını bozan büyük salgın haliyle beni ve bir çok kişiyi etkiledi. Bisiklet festivallerini, uzun turları durdurdu neredeyse. Bir çok bisiklet festivali iptal oldu. Sokağa çıkma kısıtlaması yüzünden kimi sınırlı, kimi valiliklerden izin alınıp öyle yapıldı. Örnek olarak geçtiğimiz yıl katıldığım Afyon – Frig vadisi bisiklet festivaliydi. O günlerde hafta sonları sokağa çıkma yasakları devam ediyordu. Validen özel izinle, katılımcıların kimlik numaraları verilerek yapılan bir festivalde hafta sonu turlarımızda boş sokaklarda bisiklet sürdük. Gerçi kırsal alanlarda hayvanlarını otlatanlar ve çiftçiler serbest dolaşabiliyordu.

Kısıtlamalar, benim marangozda çalışmam nedeni ile pek bisiklete binememiştim. Bir de Aralık 2021 başlarında birden bire gelen bir baş dönmesi nedeni ile kulak salyangozundaki kristallerinin yerinden oynaması beni yatağa yatırdı bir süre. Denge kaybı nedeni ile sokakta bastonsuz yürüyemedim bile. Bu biraz uzun sürdü ve geçmek bilmedi. Yürürken sanki su dolu bir kova içindeki karpuz gibi başım sallanıyordu. Bu yazıyı yazdığım zamanda bile hala düzelmedi bu sallantı. Uzun süredir bisiklete bile binmedim. Bisiklete binince başımı hafif sağa yada sola çevirsem dümen kontrolü kaybolup ön tekerlek sağa sola dönüyordu anında. Böyle durumlarda düşmemek için zor anlar yaşadım desem yeridir.

Uzun süredir evde yatmam, bisiklete binememem Urim Baba’nın kahvesini bile etkiledi. Her Cumartesi günü düzenlediğim Urim Baba’nın kahve etkinliğine 1 aydan fazla bir zaman yapamadım Kahveye gelen arkadaşlar özlemiş kahve etkinliklerini. Bana baskı yapmaya başladılar yap diye. Arkadaşım Gürdal Tur evime gelerek bisikletim KUZ’u ve arkasına taktığım römorkum kıytırık’ı alarak İnciraltı kent ormanına götürdü. Ben de Gürdal’ın bisikletini kullandım ama çok yavaş ve sağa sola fazla bakmadan dikkatlice kent ormanına kadar gittim bir kaç hafta.

Artık canım sıkılmaya başlamıştı, bu kadar uzun süre bisiklete binememek, dilediğimce başımı alıp yola çıkamamak, özgürce doğada bisiklet sürememekten sıkıldım. Ormanda çam kokularını, kuşları, kelebekleri, çiçeklere konan arıları özledim. İzmir’de bir kaç kez bisiklet sürdüm ama pek uzun soluklu değildi. Denge sorunu hala devam ediyordu. Can sıkıntısını gidermek için özlediğim yollarda olma hayali günden güne artmaya başlayınca artık evde durmanın anlamı yok diyerek tur planları yapmaya başladım. Kalabalık içinde yalnız kalamıyordum. Şehrin kalabalığı, evin kalabalığı sıkmıştı.

Uzun zamandır planladığım, tasarladığım kano yapım işiyle uğraşıyorum. Kano yapımı hakkında gerekli bilgiyi ve donanımı hazırlamaya çalıştım. Yaptığım turlar ve bisiklet festivallerin yazıları da bitmişti. Yazmak için yaşamak gerek, yeni turlar, yollar ve maceralar gerek. Zaten kalabalıktan sıkılmıştım. Yalnız kalmalıydım. Kendi kendimle, yoğunlaşmış düşüncelerimi doğaya salmalıydım. Çadırda uyumayı, sabah Güneşin doğuşunu izlemeliydim düşüncelerimden arınıp. Huzuru akşam Güneş tüm kızıllığı ile batarken an be an bulmam gerekti. Hem son zamanlarda işler ve projeler  o kadar yoğunlaştı ki başımı kaşıyacak zaman kalmadı. Nasıl bitireceğimi de bilmiyorum. Kafam kalabalıklaştı iyice. Bu yoğunluğu ancak sakin bir ortamda, yalnız kalınca boşaltmam gerek. Doğada olmak düşüncelerimi dinginleştirecek.

Neyse bir süre haritalar ve yollar kafamda oluşmaya başladı. Aslında kano yapımında yardım alacağım mahalleden komşum Muğla Göcek’te oturuyor. Tekne yapım atölyesi de Göcek’te. Arkadaşımdan yapım ile ilgili fikir alış verişinde bulunmalıyım. Yapacağım turun esas amacı kano yapımı ile ilgili. Böylece Göcek’ kadar yol haritası çizdim. Nereden nasıl, kimlere uğrayacaktım hepsini planladım. Bisiklet sayesinde her yerde bir çok arkadaşım, dostum oldu. Onları da özledim. Hem dostları ziyaret hem de kendimi dinlemek için yola çıkmaya karar verdim. Ramazan ayı 2 Nisan’da başlayacak. Her yıl oruç tutmaya çalışırım. Yaptığım programa göre 9 günlük bir tur olacak. Kendimi ona göre hazırladım, Emekli aylığım ayın 23’ünde yatıyor. Aylığımı alır almaz eve gerekli harçlığı bırakarak yola çıkmayı tasarladım. Uğrayacağım dostları telefon ile arayıp geleceğim günü bildirdim. Onlar da dört gözle beni bekleyeceklerini söylediler. İnsanın dostları, kapısı olması ne güzel.

Tura çıkmadan önce bisikletim KUZ’un bakımını yapmam gerek. Öncesinde İzmir içinde bisikletimle bir kaç yere giderek trafikte durumum nasıl diye kontrol ettim. Eskisine göre daha yavaş ve dikkatli gidersem yola çıkabileceğimi düşündüm. Böylece bisikletimin ön ve arka tekerleğini söktüm. Göbekleri söküp bilyelerini yenileyip gres yağı ile yağladım bir güzel. Fren papuçlarını düzelttim, zinciri, ön aynakol dişlisini ve arka dişlisini mazot ile bir güzel temizledim. Mazot dişliyi de yağladı. Uzun süredir böyle bakım ve temizlik görmedi KUZ. Arka lastik aşınmıştı ön lastiğe göre. Çünkü bütün yük arka lastikte olunca yıpranması da ona göre çok oluyor. Ön ve arka dış lastiklerini yer değiştirdim. Uzun süredir lastiklerim de patlamadı şimdiye kadar. Sadece ayda, yılda bir havasını tamamlıyordum.

Bahçemde ön ve arka tekerlekler, lastikler dışarıda sehpaya dayalı. Solda taburem var. Sehpada lastik tamir takımları duruyor. Yerler karo plaka taş döşeli. Küçük bir su kanalı var, bahçe kapısı açık.

IMG_20220321_143203

Tur için gerekli hazırlıklarımı yaptım. 1 Paket makarna, 1 paket bulgur, 2 barbunya konserve, yeteri kadar dana eti kavurma, hazır makarna ve hazır çorba önceden vardı. Yiyecek olarak şimdilik bunlar yeter. Kap kacak ve yedek gaz tüpünü yanıma alıyorum. Uyku tulumu, çadır, mat ve birer tane yedek iç çamaşır, forma ve deri ceketimi çantalara yerleştirdim. Güneş panelini ve takım taklavatı da unutmadım. Gideceğim yolu daha önceden Wikiloc haritada çizmiştim. Telefonuma haritaları yükledim, Maps me programında internet ve hat olmasa bile navigasyon ile yolumu bulacağım. Her olasılığa karşı yanıma pusula, nem ölçer ve derece ölçer aletimi de aldım. En azından pusulamı şaşırmam.

Haritada çizdiğim kadarı ile kabataslak şöyle:  Evden Alsancak gar, metro izbana binerek Selçuk. Buradan Çamlık köyü, Gökçealan köyüne kadar gideceğim. Gökçealan köyünde arkadaşım Burcu var. Bir gece onun misafiri olacağım. Ertesi gün Dağların sırtından Söke yoluna Kuşadası’na uğramadan Söke. Söke’den sağ yapıp Tuzburgazı, Miletos , kıyıdan Didim. Didim’de kamp. 3. Gün Didim’den hareket, Akbük, Kazıklı, Gürçamlar, Kızılağaç köylerinden Güllük düzlüğünde Avşar köyü. Duruma göre kıyıdan Güvercinlik, Torba, Gölköy. Burada arkadaşım Ayhan Akın’ın evinde bir gece misafir kalacağım. Ertesi gün Bodrum’a kadar gidip feribot ile Datça’ya geçeceğim. Burada dostum Feyyaz Alaçam ile bir süre zaman geçirmek. Sonrasında Bodrum’dan Marmaris, Akyaka, Köyceğiz. Zamana göre arkadaşım Mehmet Ertekin ile buluşup bir süre onun yanında kalmak. Mehmet ile kano yapımı hakkında bilgiler almak ve nasıl yapacağım hakkında ustasından fikir edinmek için yardım alacağım. Ondan sonra da belki Fethiye, oradan da otobüs ile İzmir’e dönmek. Ramazan başlamadan 1 Nisanda dönmeliyim. Yola çıkacağım tarih 23 Mart Çarşamba günü. Maaşım o gün yatıyor. Eve harçlık bırakmam gerek. 9 Gün sürecek yolculuğum.

23 Martta sabah erkenden uyandım, hemen maaşımın bir kısmını çekip eve harçlığı bıraktım. Bisikletim KUZ ve çantalarımı bahçeye indirip yükledim. Ön bagaj çantalarımı da alacağımdan demirini önceden takmıştım. Bisikletim yüklü durumda bahçe kapısında hazır bekliyor yola çıkmayı. Çantalarımın rengi; Turuncu – Siyah.

IMG_20220323_094017

İlk pedalı çevirmeye başlayınca ortam değişti birden bire. Her şey geride kaldı. Zaman durdu sanki, bir anda beynimdeki düşünceler silindi, sakin, sessiz bir huzur kapladı içimi. İçimdeki kalabalık yalnızlığa dönüştü. Dışarıdan gelen sesler kesildi birden bire. Sabahın dinginliği ile deniz kıyısındaki iyot kokusu Alsancak garına kadar peşimi bırakmadı. Sanki başka bir evrende bisiklet sürüyorum. Yol psikolojisi boyut değiştirmemi sağladı. Yolda olmak güzel anasını satayım. Sahildeki bisiklet yolundan Alsancak gara vardım, metro izban istasyonunda içeri girip Cumaova’sı – Selçuk yönünde trenin gelmesini bekliyorum. Bisikletim KUZ tam rayların başladığı yerde park etmiş durumda. Soldaki peronda yolcular var.

IMG_20220323_110126

Tren perona girdi, ilk vagona biniyorum. Bisikletimi yan tarafa park ettim, oturacak yer yok şimdilik. Trene biner binmez Burcu’yu aradım telefon ile. Daha önce Alsancak’tan binince beni ara demişti. Selçuk dolmuşuna binip beni istasyonda karşılayacak. Bir süre ayakta gidiyorum. Üç kişilik oturma yerinde biri benden biraz yaşlı, diğer ikisi genç oturuyor. Bir süre sonra iki genç durakta inince ben oturdum. Yanımdaki arkadaş bisikletimi görünce sorular sormaya başladı; nereye gidiyorsun gibi. Böylece muhabbet başladı aramızda. Arkadaşla tanıştık, ismi Murat, Murat usta diyorlar kendisine. Kuşadası’nda teknesi varmış, balık tutuyor olta ile. Ben de kendimi tanıttım, turun amacını, gideceğim yoldan bahsettim. Bana;

“Korkmuyor musun yalnız kamp yapmaktan?”

“Neden korkayım ki! Hem kimden korkacağım?”

“Köpeği var, serserisi var”

Ben de sakince yolda korkacak bir şey yok. En fazla canım var, onu da alabilirler sadece diyerek cevap verdim. Muhabbet iyice koyulaştı.

Murat usta bana dönerek;

“Sana kolay bir yemek tarifi vereyim. Üç tane iri sardalya, yani tirsi balığı alacaksın. Balıkların kafasını ve kuyruklarını kesip atacaksın. Sonra fileto olarak yandan kesip kılçığını çıkaracaksın. Bir tane kapağı olan kap içine ilk önce soğanı ince ince doğrayacaksın, üzerine biraz sirke, bir tutam tuz ekeceksin. Fileto balıkları iyice tuzlayıp yatır üstüne soğanların. Balıkların üstüne yine soğan doğra ince ince. Biraz sirke, bir tutam tuz. Tuz kaya tuzu olursa daha iyi olur. Kabın kapağını kapat, koy çantaya yoluna devam et. Üç saat sonra afiyetle yiyebilirsin.”

diye basit yemek tarifi anlattı.

“Bir de balık yerine yağsız dana etini iki kez kıyma makinesinden geçir. Balık yerine kıyma da kullanabilirsin.” diyerek sözlerini tamamladı. Murat usta bir zamanlar yemek ve meze işi ile uğraşmış. Bu tarifi hemen not ediyorum telefonuma. Verdiği yemek tarifi tam da yolda seyahat edenler için pratik bir yemek. Bakalım bir gün yapacağım. Muhabbet o kadar sardı ki bir baktık Tepeköy’e gelmişiz. Murat usta burada iniyor. Tepeköy’de evi var. Ben de trenden iniyorum ama Selçuk trenini bekleyeceğim. İstasyonda epey bekledim. Saat başından önce tren geldi, trene binip yerleştim. Selçuk’a vardı öğle zamanı. Selçuk son durak olmasına karşı Alsancak istasyonu gibi düz değil de merdiven inip tekrar merdiven çıkmak zorundasın. Neyse bisikletimi taşıyorum merdivenden aşağı. Çıkarken yürüyen merdiven ile çıkarttım. Yoksa yüklü bisikleti merdiven çıkarmak yorucu. İstasyon dışında Burcu beni bekliyordu, epeydir görüşmemiştik. Hasretle kucaklaştık, hal hatırdan sonra “Karnın aç mı, bir şeyler yemek ister misin?” diye sorunca “Aç değilim, evinde yerim” diye cevap verdim. Selçuk’a alış veriş için dolmuşla gelmiş. İşini de bitirmiş. Fazla zaman geçirmeden yola çıktım. Burcu da dolmuş durağına gitti. Selçuk küçük, şirin bir kasaba. Kısa sürede kasaba bitip önümdeki yokuş göründü bile. Bu yokuş Çamlık yokuşu.

IMG_20220323_135740

Yokuşu ağır ağır çıkmaya başladım, sağa giden toprak yolda “Eyice Sultan türbesi” tarafına gidileceğini işaret edilmiş tabelada. Bir gün ziyaret etmeli Eyice sultan türbesini. Burada kısa bir mola veriyorum dinlenmek için. Çam ağaçları üstünden Güneş ışıkları vuruyor yola. Bir kısmı gölge olmuş durumda.

IMG_20220323_144426

Hava açık, masmavi bir gökyüzü var, ağaçlar çiçeğe durmuş, papatyalar çayır çimeni beyaz yorgan gibi kaplamış durumda. Hava ne soğuk ne de sıcak. Tam da bisiklete binilecek zaman. Ben de bu zamanı iyi değerlendiriyorum. Sağ tarafım çam ormanı, yol tenha, pek araç ta geçmiyor. Bu sakinlikte çam dalına konmuş bir kuş sanki bana sesleniyor gibi şakımaya başladı;

“cak cak cak cakcakcak

urim urim urimbaba

iyi ki geldin!

seninle bahar geldi

ne güzel

urim urim urimbaba

cak cak cakcakcak”

Kuşun ötüşü aynen böyle, sanki bana sesleniyormuş gibi. Bu kez yolun sol tarafındaki bayırda beni fark eden iri baş bir köpek havlamaya başladı kalın sesi ile;

“hov hov hov hovhovhov

hoş hoş hoşgeldin urimbaba

yolun açık olsun”

Der gibi havladığını hissettim. Ben de durup selam verdim köpeğe. Köpek bir süre havladı arkamdan. Yola devam ediyorum, yokuş dik olmasa da yoruyor. Hamlamışım, uzun süredir bisiklete binmemenin ağırlığı var üzerimde. Ama biliyorum ki bir kaç günde bu hamlığı atlatırım. Bir minibüs beni geçip önümde giderken açık olan kapıdan Burcu göründü. Bana el sallıyordu, bir eli le kapı demirine tutunup diğer elini sallayıp selam verdi. Ben de ona selam verdim elimi sallamadan. Bir süre birlikte gittik, Burcu “Köyde görüşürüz Urim Baba” diye el salladıktan sonra minibüs yoluna devam etti. Solumdaki bayırda zeytin ağaçları dikilmiş.

IMG_20220323_144525

Çamlık köyünün olduğu yere gelince yokuş bitti ve sağa doğru döndüm. Köy adını çamlardan aldığı gibi burası çam ağaçları ile kaplı. Düzlükte uzayıp giden yolda çam ağaçlarının gölgesi vurmuş. Önümde küçük bir çam tüneli var. Birazdan oradan geçeceğim.

IMG_20220323_150155

Yolun sol tarafı tarlalar, bağlar, bahçeler. Sağ tarafı ise çam ağaçları. Gözüme yolun dibinde akan küçük bir dere ilişti. Dere değil de kanal gibi bir yerden sular akıyor benimle birlikte. Akan suyu görmek bana anlatılmaz duygular yaşatıyor. Durup resmini çekiyorum ve aklıma suyun akışı gibi akıp giden zaman geliyor. Su yolunu bulmuş akıp gidiyor. Nerden geldiği belli değil. Nereye gittiği de. Ama durmadan akıyor, tıpkı zaman gibi. Bu anı yaşarken saniyeler uçuyor üzerimde.

IMG_20220323_150900

Yol düz olunca biraz daha hızlı gitmeye başladım. Her ne kadar kafamdaki sallantı devam etse de yine de kontrollü gidiyorum. Kısa sürede Gökçealan köyüne geldim. Girişindeki tabelada öyle yazıyor.

IMG_20220323_151345

Burcu’nun tarif ettiği sokaktan gidiyorum. Birisi köyün merkezinden, diğeri köyün çevresinden dolaşarak gidiyor. Burcu bu yola “Çevre yolu” diyor. Ben de Çevre yoluna girdim ve iki katlı, pembe boyalı bir evin önünde durdum. Evin üst katında iki pencere var. Alt katta ise sadece kapı var, o da açık. Alt kat tamamen yeşil ve kırmızı – beyaz çiçeklerle boyanmış. Bir de asma dalı üstte, üzümleri ile birlikte çizilmiş. Buranın üzüm bağları ve şarabı meşhur. Evin önünde bir traktör park etmiş. Burada Burcu’yu telefonla arıyorum. Bana sokağını tarif ediyor.

IMG_20220323_152055

Çevre yolundan bir süre devam edip sokağına yaklaşırken Burcu sokağın başında el sallarken görünce yanına gelip durdum. Bana “Hoş geldin Urim Baba” dedikten sonra yokuş olan sokağı yürüyerek çıkmaya başladık. Yokuşun ortasında durduk, evin kapısını açıp içeriye girdik. İçeri girince karşıma bahçeli ve iki katlı taş bir bina çıktı. Eve kadar fayans döşeli bahçe, solda ağaçlar. Taş binanın üst katında üç pencere, alt katında giriş kapısı ve en solda pencere var. Bisikletim KUZ evin girişinde park halinde. Bahçede iki sandalye ve bir sehpa duruyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20220323_153124

Hazır Güneş varken bahçenin keyfini çıkaralım deyip oturuyoruz. Burcu ben gelmeden önce çayı demlemiş bile. Uzun süredir görüşmeyince anlatacak çok hikayemiz birikmiş. Uzun uzun sohbet ediyoruz çayları içerken. Burcu burayı nasıl aldığını anlatmaya başladı. İzmir’deki evini satmış, kendine köylerden ev bakarken bu evin ilanını görünce kısa sürede anlaşıp evi almış. Ev iki katlı taş bina. Duvarların kalınlığı 80 santim kadar var. Bahçesi ve bir kaç dam gibi odalar da bahçenin içinde. Bir tanesini atölye olarak kullanacakmış. Evini buraya taşıyıp yerleşmiş. Köy hayatına alışmaya başlamış bile. Bana teşekkür ediyor, daha önce yaptığımız turlarda doğada yaşamayı öğrendiği için. Sayemde banyo yapmadan uzun bir süre kendi terinle yaşamayı öğrenmiş. Banyosu yıkıldığı için haftada bir Selçuk’a gidip hamamda yıkanıyormuş. Sohbet ederken elçek resim çekiyor ikimizi.

WhatsApp Image 2022-04-02 at 14.26.43

Bir süre sohbet edip dinlendikten sonra çantalarımdan gerekli eşyaları aldım. Burcu’ya özel hediyesini de  veriyorum, bir tane de buff. Hediyelere seviniyor. Bu arada Daha önceki yıllarda bu köyden geçerken kahvede bize çay, çilek ve şarap ikram eden Kutay’ı tanıyıp tanımadığını soruyorum Burcu’ya. Kahveyi biliyor ama mevsimi olmadığı için açık değil, tadilat yapılıyormuş. Kahvenin sahibinden bu evi almış. Kutay’ı da tanımadığını söyledi. Kahvenin sahibi kadından Kutay’ın telefonunu aldı. Kutay’ı ararken bende kaydının olduğunu öğrendim. Kutay’la telefonda konuşmaya başladım. Bu akşam köyünüzde arkadaşımda misafir olduğumu, kahvenin sahibi kadından evi aldığını söyleyince Kutay bana evin anne annesinin evi olduğunu söyleyince akşama gel de görüşelim dedim. O da olur deyip konuşmamızı bitirdim. Kutay daha önce geçtiğimizde bizi düğününe davet etmişti. Düğünü de tam seçim öncesi gündü. Seçim olduğu için gelememiştik ama yol haritamı çizerken buradan geçeceğim için Kutay’a düğün hediyesini hazırlamıştım. Akşam gelince hediyesini vereceğim.

Bisikletim KUZ bahçede park etmiş duruyor. Çantalar yüklü durumda.

WhatsApp Image 2022-04-02 at 14.26.45

Henüz ilkbaharın ilk günlerindeyiz. Havalar ısınmadı daha. Akşam olunca serinlik başladı, Gökçealan köyü biraz yüksek rakımda olduğu için geceleri soğuk oluyor. Alt kattaki odada kömür sobası var. Sobaya kömür atıp yakıyoruz. Kısa sürede oda ısınıyor. Akşam yemeğini yiyoruz sıcak odada. Yemekten sonda Kutay geldi. Kutay Kuşadası’nda oturuyor, bir çocuğu olmuş büyütmeye çalışıyor. Kahve pişirip içiyoruz sohbet ederek. Kutay tanıştıktan sonra beni sosyal medyadan takip ediyormuş. Hediyesini takdim ediyorum, hemen açıp bakıyor hediyesine. Logolu iki fincanı görünce teşekkür ediyor. Ben de yolcunun hediyesi “Çam sakızı çoban armağanı” diyorum. “Düğün hediyesi”

Epey sohbet ediyoruz, Kutay yarın bakkaldan iki şişe şarabın var onu alıp gidersin diye tembih ediyor evine giderken. Ben de teşekkür ediyorum hediyesi için. Kutay gittikten sonra bir süre daha oturduk. Uyku ağır basmaya başlayınca yatağımı soba yanan yerde hazırlıyoruz. Bu gün az olarak yol yapsam da yokuş biraz yordu sanki.

Yolda olmanın, dostları görmenin huzuru içimde uykuya dalıyorum.

Bu gün yaptığım yol toplam 26 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığım yolun haritaları

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc

Suyun Kaynağına Yolculuk Büyük Menderes 1. Gün

25 Nisan 2018 Çarşamba

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(resimlerin bir kısmı Ferdimen’e aittir)

1 Gün İzmir – Selçuk – Söke – Tuzburgazı

 

“Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşi evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni”

Can Yücel

 

Öne çıkmış olan görsel, Konak vapur iskelesinin önündeki mavi boncuklu İzmir yazısının önünde Ferdimen, ben ve Cem.

20180425_120158_HDR

Merhaba sevgili okurlar, yeni bir yazı dizisi başlıyor. 7 Günlük bir tur yaptık, devamı da var ama onu anlatmayacağım. Sadece Suyun kaynağına yolculuk Büyük Menderes nehrini anlatacağım.

Bu yıl Suyun Kaynağına Yolculuk bisiklet turunu Ege bölgesinin nehirlerinden olan Büyük Menderes nehrini denize döküldüğü yerden kirli toprağı alıp doğduğu yer olan Afyon Dinar kasabasına kadar giderek suyun kaynağına dökeceğiz. Kirli su arına arına denize ulaşırken belki insanların aklı başına gelir de çevreyi ve nehirleri kirletmezler. Geleceğimize, çocuklarımıza temiz bir gelecek bırakmak için gönüllü olarak çalışıyoruz.

Büyük Menderes suyun kaynağına yolculuk bisiklet turunu Ferdi Kızıl, namı diğer kahramanımız Ferdimen ile birlikte organize edip yapacağız. Gerekli ön çalışma ve rotayı birlikte tasarladık. Pek zamanım olmadığı için keşif turu yapmadım. Sadece Antalya’da bir arkadaşın düğününe arabayla gidip dönüşte rotayı tersinden yaptım. Araba ile Antalya’dan Afyon Dinar kasabasına geldim. Suyun kaynağı olan yere Suçıkan diye adlandırılmış. Burada bir tesis kurmuş belediye. Güzel bir park, ağaçlandırıp yeşertilmiş. Yolları parke taş döşeli ve temiz. Belediye çalışanı ile görüşüp turumuzu, amacımızı anlatıp burada kamp yapabilir miyiz diye. Görevli de pek istekli olmamakla birlikte olur dedi. Zaten amacımızı anlamamıştı.

Böylece tur rotasını takip ederek kamp yapacağımız yerleri belirledim aşağı yukarı. Akşam hava kararasıya kadar keşif yaptım. Aydın Koçarlı kasabasında keşif turunu sonlandırdım. Görmeden karar vermek zor. Yalnız büyük bir bölümünü görmem yeterliydi benim için. Geri kalan yerleri az çok biliyorum. Tur için gerekli hazırlıkları yaptım, gazetelere tur hakkında birer yazı elektronik posta yolladım. Duyarsız medya bu konuda yine duyarsızlığını gösterdi. Ne de olsa karı -kız, siyasetçi, yalan, dolan yoktu. Ön plaka baskısını Kosova da yaptırdım 30 tane.

Bu turda aramızdan ayrılan her zaman sevdiğim ve bir arkadaşım olarak kalacak olan Şafak Omaç yok. Etkinlik olarak grup sayfasında açtım. Katılacakların kesin olarak bana bildirmelerini yazmama rağmen pek katılan olmayacak galiba. İsmini yazdıran olmadı, sadece ben, Ferdi Kızıl, Cem Tabanlı ve son gün mesaj gönderen Mehmet Aydın tura katılacak. Ferdimen bir gün önce evime geldi. Tur hakkında son kararları alıp gerekli hazırlıkları yapıp bisikletleri hazırladık. Yanıma daha önce hazırlattığım et kavurmayı alıyorum. Yaklaşık bir kilo kadar var, tur boyunca azar azar yiyeceğiz. Et kavurma tuzlu piştiği için sıcaktan bozulma olmayacak. Sabah erkenden kalkıp kahvaltılarımızı yaptıktan sonra pek acele etmeden hazırlandık. Biraz geç bir saatte ; 11:24 gibi evin önünde Ferdimen ile elçek resim çekiliyorum.

Evin bahçesindeki ağaçlar sokağa yeşil rengini salıyor. İkimizin kafasında kask var. Ferdimen’in güneş gözlüğü takılı. Omuzumun üstünde “Dikkat köpek var yazısı görünüyor. Resim çekildikten sonra turumuza başlıyoruz.

20180425_112414

Üçkuyular meydanına geldik, burada yakınlarda oturan Cem Tabanlı’yı telefonla aradım. Henüz gelmemişti buluşma yerine. Resmi Ferdimen çekiyor, ben telefon ile konuşuyorum. Bisikletim KUZ ve Ferdimen’in bisikleti. Arkada metro istasyon giriş merdivenleri. Park haline getirilmiş alan ağaç dikili yeşil alan. Arkada yüksek apartmanlar görünmekte.

IMG_2277

Cem kısa bir  bekleme süresinden sonra geliyor yanımıza. Oradan geçen birine rica edip bizi çekmesini söyledim. O da üçümüzü çekiyor Üçkuyular meydanı bisikletlerimiz ile birlikte. Meydana belediye sarı çiçekler dikmiş. Metro inşaatından sonra geriye kalan dört tane palmiye ağacı. Üçümüz, bisikletlerimizle birlikte.

20180425_113518_HDR

Üçkuyular meydanından turu başlatıyoruz. Kısa sürede sahil yoluna çıktık. Trafik lambalarında bekliyoruz yayalara yeşil lambanın yanmasını. Önümüzde tramvay ray hattı var, hat kırmızı renge boyanmış yayaların dikkatini çekmek için.

IMG_2278

Sonra aklımıza Karantina meydanında yapım çalışmaları devam ettiği geliyor. Ana yoldan gitmeye başladık, nasıl olsa ana yola çıkacaktık. Böylece Karataş durağına kadar gideceğiz. Ferdimen Cem ve beni çekiyor arkamızdan yolda giderken.

IMG_2279

Karataş’tan sahildeki bisiklet yoluna geçtik ve Konak vapur iskelesinin önündeki mavi boncuklu, mavi yazılı İzmir yazısı önünde, üçümüz hatıra resmi çekiliyoruz. Bu resmi öne çıkmış görsel olarak seçiyorum.

20180425_120202_HDR

Cumhuriyet meydanından ana yola çıkıp Talatpaşa bulvarında bisiklet sürüyoruz.

IMG_2280

Alsancak izban istasyonuna giriş yaptık, istasyonda trenin gelmesini beklerken görevli bizim resmimizi çekiyor. Bisikletlerimiz yüklü durumda. Solda tren park halinde, sağda derinde olan tren rayları.

20180425_122208_HDR

Tren geliyor, Cumaovası yönüne gideceğiz. Alsancak istasyonunda merdiven in  – çık – in yok, düz ayak trene biniliyor. Trenin içinde Ferdimen bisikletim KUZ ve benim sol kolumu çekiyor. Bisiklet sehpasında park halinde olduğu için oturduğum yerden bir elimle tutuyorum. KUZ’un gidonunda takılı tüy resimde yerini almış.

IMG_2281

Bindiğimiz tren Tepeköy aktarma istasyonuna getirdi. Burada Selçuk trenine biniyoruz. Henüz trenler tek seferde son istasyon olan Selçuk’a kadar gitmiyor. Selçuk’ta indiğimiz zaman öğle zamanını geçmişti ve karnımızın acıktığının farkına vardık. Önümüzde bir yokuş var ve yola çıkmadan karnımızı doyurmamız gerek. Selçuk’ta tüm bisikletçileri ağırlayan bisiklet dostu Adnan Barım’ı aradım ama kasabada olmadığını öğrendim. Bildiğim balık pişiricisinde hamsi balığı ısmarladık birer porsiyon. Cem vejeteryan olduğu için et yemiyor ama balık yiyebiliyor.

Ferdimen Cem ve beni masada oturmuş siparişleri beklerken resmediyor. Masanın içinde deniz kumu ve deniz kabukluları ile süslenmiş. Üzerinde de cam kapatılıp masa yapılmış. Balıkları yerken sanki denizin dibini izliyormuş gibi hissetmenizi sağlıyor.

IMG_2283

Üçümüzü masa ile birlikte elçek resim çekiyorum. Ferdimen ve Cem masaya doğru eğilmiş durumda.

20180425_141947

Tura başlamadan önce bankamatikten para çekiyorum. Kasa Ferdimen olacak. Tüm harcamaları Ferdimen yapacak ve hesabı o tutacak tur boyunca. Bisikletlerimiz, Cem, ben bankamatikten para çekerken.

IMG_2284

Yola çıktık, ilk benzin istasyonu kasabanın çıkışında. Burada lastiklerimiz havasını tamamlıyorum.

IMG_2285

Artık her şeyimiz tamam sayılır. Yola çıktık, tabelada Selçuk’tan çıktığımızı belirtiyor. Bir çınar ağacının gölgesinden geçerken Ferdimen bizi çekiyor. Bu tabeladan sonra çıkış başlıyor, yani rampa var önümüzde.

IMG_2286

Yokuşu çıkarken düşük viteste, bazen 1. viteste ağır ağır çıkıyorum. Hızım saatte 5 kilometre kadar, daha hızlı gitmenin olanağı yok. Sonra acelem de yok, tıpkı yol kenarında gördüğüm kaplumbağa gibi. Yavaş olunca yol kıyısındaki her şeyi görüyorum. Henüz yavru sayılabilecek küçücük kaplumbağa acele etmeden, tıpkı benim gibi yol alıyor. Düşüncelerimde bisikletim KUZ’un gidonuna bir kaplumbağa takmak ama canlı değil. Doğal olarak ölmüş, içi boş bir kabuk olmalı. Bakalım karşıma çıkacak mı?

20180425_154017_HDR

Kaplumbağayı doğada bırakıp yokuşu tırmanmaya devam ediyorum. Önümde yukarı doğru eğimli bir vadi var.

IMG_2287

Ferdimen uzun bacakları sayesinde bizden önce çıkıyor yokuşu. Çıktıktan sonra da bisikletini park edip hem kendi bisikletini hem de bizi çıkarken resmimizi çekiyor. Solda dik bir yamaç var.

IMG_2288

Yokuşu çıkıp ana yoldan sağa sapınca hemen karşımıza bir çeşme çıkıyor. Yoldan saptığımız yer Çamlık köyü. Çeşmeyi yaptıran zengin biri olmalı. Çünkü tamamen mermerden yapılmış. Krem ağırlıklı, taç kısımlarında koyu kahverengi şeritler ile düzgün yapılmış. Aynasının çatı kısmında Allah CC temiz olanı sever yazısı kırmızı renkte yazılmış. Altında da Bismillahirrahmanirrahim yazılı. Aynada üç çeşme var. Biri ortada üstte plastik boru. Buradan su devamlı akıyor. Altta, yanlarda iki çeşme. Daha aşağıda bir delikten su sızıntısı var ve burada mermer yosun tutmuş. Çeşmeyi yaptıran hayırsever kişi insanların ne mal olduğunu bildiğinden bir nebze olsun belki anlarlar diye “Allah C.C. temiz olanı sever” yazısını yazdırmasına rağmen bir sürü yazı yazılmış mermerin üzerine. Bisikletim KUZ’un önündeki gidon çantamın önünde bastırdığım tabela takılı. Tabelada Ferdimen’in tasarladığı logomuz olan yaprak görünümlü ağaç, gövdesi ve dalları damarlı olarak yukarıya gidiyor. Ağacın etrafı kesik çizgilerle su damlacığını betimliyor. Ağaç yeşil, dallar mavi renkte. Altında da Suyun Kaynağına Yolculuk Mavi, Büyük Menderes Temiz Aksın, kırmızı renkte yazılı. Boyutu A 5 standardında.

20180425_155916_HDR

Ana yoldan gitmeyip Çamlık tepesinden, dağların üzerinden ve köy yollarından Kuşadası – Söke yoluna çıkacağız. Ferdimen rotayı çizdi ve yolu o takip ediyor. Çamlık denen yer gerçekten çam ağaçları ile kaplı, yol da bu çam ormanının içinden tamamen Güneş ışıklarından mahrum.

20180425_163723_HDR

Çam ormanı bir süre sonra bitti, yani tepeye ulaştık sanki. Sağda çam ağaçları, solda incir bahçesi.

IMG_2293

Gökçealan köyüne geldik, tabelada yazan o. Köyün evleri bahçelerindeki ağaçlar kaplamış, pek görünmüyor.

IMG_2294

Köyün girişinde bir çeşme görünce duruyorum. Çeşme bulunca sularımı tazeliyorum. Etrafında söğüt ağaçları dikilmiş, çeşmenin aynası tek duvar ve merdiven basamağı gibi örülmüş. Bu çeşmenin ismi Topal Ali çeşmesi.

IMG_2296

Köyün  geniş bahçeli kahvesini görünce burada biraz dinlenelim diye karar verdik. Kahvenin bahçesi beton çit ile çevrelenmiş. Beton blok beyaz, birleşim direkleri ise maviye boyanmış. Bahçede bir kaç çınar göğe yükselmiş. Aynı zamanda genişleyerek gölgede bırakmış bahçeyi. Altı tane varil yarım olarak kesilip saksı yapılarak duvar önüne dizmişler. Variller de maviye boyanmış, içinde zeytin ağaçları dikişmiş ama o kadar büyük değil, budanmış durumda

IMG_2297

Çınar ağacının gölgesinde kalmış köy kahvesinin bahçesine oturduk. Yokuşlar biraz yordu, yorgunluğu atmak gerek. Bahçenin kıyısına bisikletleri park ediyoruz. Kendimize oturacak boş bir masa bakınırken Ferdimen içerideki çaycıya çayları ısmarlamaya gidiyor.

20180425_164504_HDR

Her masada bir yada iki kişi var, o yüzden boş masa olmayınca birilerinin yanına oturup selam verdik. Onlar da selamımızı aldı. Çayların gelmesini bekliyoruz masadaki adamlarla sohbet ederken. Çınar ağacının gövdesi beyaz kireç vurulmuş. Küçük Türk bayrakları da gövdeye tutturulmuş yukarıya kadar.

IMG_2295

Çaylar gelince yanımızda oturanlar başka masaya kalktı. Çaycı Ferdimen’i tanıyormuş facebooktan. Ferdimen demek o kadar uzun süre kaldı içeride. Muhabbet etmişler iyice. Bizler de tanıştık böylece. Çaylar içildikten sonra bir tabak çilek getirip masaya koydu. Tam da çilek mevsimindeyiz; Mayıs ayı. Bahçeden yeni toplanmış, taze ve sulu. Afiyetle yiyoruz çilekleri. Ben de dördümüzü çilek tabağı ile birlikte elçek resim çekiyorum bir poz. Arkadaşın ismi Kutay Demirbaş. Önümüzdeki haziran ayının 23. günü evlenecekmiş. Düğünü var ve bizi de davet etti. Tam da seçim gününe denk geliyor. Gerçi düğün kararını çok önceden kararlaştırmışlar ama bizim siyasetçiler sonradan seçim gününü belirleyince düğün günü ile çakışmış.

20180425_170435

Burada üzüm bağlarını görünce mutlaka şarap olur dedik ve Kutay’a şarap var mı? Nereden alabiliriz? Deyince Kutay da tabi ki deyip evine gitti. Bize ev yapımı şaraptan bir Litre getirip verdi. Haliyle para da almadı tüm ısrarlarımıza rağmen. Çok teşekkür ettik Kutay’a, bizleri mahcup etti. Böyle misafirperverlik olmaz ki! Ben bisikletime şarabı yerleştirirken  Ferdimen masaya koyduğu su şişesi ile beni de çekiyor. Şişe çuval içinde, iki tane ile boğazını cırt ile sıkmış. Ağzında da şişe mantarı ile tıkamış. Ferdimen’e cam şişe yolculukta dayanmaz dedim ve fazla sürmedi, çat diye çatlayıp kırıldı.

IMG_2298

Kutay’dan aldığımız şarabı çantaya yerleştirdim ve bize izin, yolcu yolunda gerek, düğüne mutlaka gelmeye çalışacağız diyerek vedalaştık. Güzel bir anıyla köyden ayrılıyoruz. Hemen yakınlardaki Kirazlı köyüne geldik bile. Yeni mola verdiğimiz için bu köyde durmayıp yolumuza devam edeceğiz. İleride iki çam ağacının dalları yukarıda birleşmiş. İki ağacın ortasından bir tünele dönüşmüş durumda.

IMG_2299

Çamlık köyüne çıktığımız için yükseklerdeyiz. Yol dağların tepelerinden kısa iniş ve çıkışlarla devam ediyor. Solda üzüm bağları sıralı ve düzgün dikimleri ile kendini belli ediyor. Önde Cem bisikletini sürmekte. İleride tepeler ve masmavi gökyüzü.

IMG_2300

Tepeleri bitirdik ve iniş başladı, buralarda yeni yol yapıldığından henüz sertleşmemiş asfalt mıcır taşları ile dolu. Yani tehlikeli yol, dikkat etmek gerek. Bu resmi Ferdimen biz önde iken çekiyordu ve  çekerken olanlar oldu birdenbire.

IMG_2301

Dikiz aynamdan Ferdimen’in bisikletinden düştüğünü görünce durup bisikletimi yere bırakarak hemen yanına koştum. Bisiklet bir tarafta, Ferdimen yerde. “Herhangi bir şeyin var mı?” diye sordum. Yerde iken henüz kalkmadan sol ayakkabısını ve çorabını çıkarıp kendini kontrol ediyor. Sol bacağı üzerine düşmüş. Diz tarafında hafif çizikler var. Ve Ferdimen cevap veriyor; “Herhangi bir şeyim yok bir kaç çizikten başka.” Öyle kendi dizine bakarken bir poz çekiyorum arkadaşımı. Herhangi bir şeyinin olmamasına da seviniyorum. Daha turun başındayız.

20180425_182228_HDR

Ferdimen bizi çekerken bir elinde kamera, bir eli direksiyonda inişte olduğundan mıcırlı yolda tekerleği kayınca pat yerde. Bizi çektiği yerden de manzara güzel. Benim bisikletim aşağılarda yerde yatıyor. Cem’in bisikleti de dik olarak park edilmiş durumda. Yol dönemeçli, sol taraf yüksek yamaç.

20180425_182713_HDR

Ferdimen’in bir şey  olmaması bizi sevindirdi. Bisikletlere binip daha dikkatli bir şekilde mıcırlı olan tehlikeli yerden inip ana yola, Kuşadası – Söke yoluna girdik. Tepelerden geçen yoldan geldiğimiz için fazla yokuş çıkmadan Kuşadası – Söke yolunun ortasında, tam da sırttayız. Bundan sonra Söke’ye kadar güzel bir iniş olacak. Bu yoldan geçerken hep burada mola veririz inmeden önce. Burada bir çeşme var ve ceviz bahçesinin yanı.  Hatta bir turda ceviz bahçesinde çadır kurmuştuk. Çeşmedeki borudan sürekli su akıyor. Sularımı tazeliyorum çeşmeden. Çitlere asılmış kahverengi bir tabelada yazanlar; “Beypınarı şişeli bağ evine hoşgeldiniz Pınar suyu içmeden geçme, dua etmeden gitme”

20180425_184945_HDR

Yeni yapılmış yolda bir çukur açılmış. Bisikletliler için tehlikeli, karanlıkta geçseydik çukuru göremezdik bile.

20180425_185616_HDR

Söke’ye inişimiz çabuk oldu ve Söke’de bulunan Sarızeybekler bisiklet dükkanına uğradık geçerken. Hakan Sarızeybek bizi karşıladı. Tam da dükkanı kapatırlarken. Bisiklet gezginleri Söke’den geçerken mutlaka bu dükkana uğrarlar. Bisikletlerin bakımını, ihtiyaçlarını giderip yollarına devam ederler. Hakan da her bisikletçiyi memnun etmeden yollamaz. Bizlere de birer iç lastik hediye etti sağ olsun. Hava da karardı, lambaların ışığı altında hatıra resmi çekiliyoruz dükkanın önünde. Solda ben, Hakan Sarızeybek, Cem Tabanlı, Ferdi Kızıl ve dükkanda çalışan bir eleman. Diğer eleman de bizim resmimizi çekiyor.

20180425_202049_HDR

Gecenin karanlığında, hafif serin bir havada ısınmak için pedallara sıkı basarak Tuzburgazı köyüne geldik. Suyun Kaynağına Yolculuk Büyük Menderes Bisiklet Turu burada başlayacak. Kimler gelecek bilmiyorum, sadece bir kişi yolda iken telefonla aradı. Mehmet Aydın önceden Tuzburgazı’na gelmiş bizi bekliyor. Tuzburgazı girişindeki tabelayı gecenin karanlığında sokak lambalarının ışığında çekiyorum.

20180425_224324_HDR

Mehmet Aydın önceden kahveyi işleten kişi ile görüşüp kalacağımız yeri ayarlamış. Kahvenin arkasında kapalı, boş bir yerde kalacağız. Karnımız da acıktı, yanımızda bulunan yiyeceklerden bir şeyler atıştırarak bolca çay içtik. Köyde çay ucuz şehirlerdeki kahvelere göre. Mehmet Aydın ile daha öncelerde bisiklet festivallerinde birlikte pedallamıştık. Yemekti, sohbetti derken fazla geç olmadan boş dükkana yerleşiyoruz. Bisikletleri de içeri aldık ve kapısını kapatarak güvenli bir yerde uyumanın keyfini çıkaracağız bu gece. Beton zemine matlarımızı serip uyku tulumlarına girerek tatlı rüyalara dalıyoruz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 74 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritaları

Üçkuyular – Alsancak

Powered by Wikiloc

Selçuk – Söke – Tuzburgazı

Powered by Wikiloc