Etiket arşivi: zeytinli

Eşpedal Bisiklet Turu 4. Gün

5 Ağustos 2021 Perşembe

Zeytinli – Havran – Ayvalık Cunda adası yüzme – Havran

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

yüreğimde bir dere

akar da gider nere

ben yakmışım ateşleri

ateşler yakmaz beni

ay vurmuş tepelere

iner kuru dereler

gözlerin birden bire

benzemiş türkülere

demek pazar yerleri

demek bahar şenlikleri

üzgüler üzüntüler sürgünler demek

birdenbire kelepçeler gözlerin

 buna sevmek n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, Taş bina olarak yapılmış yel değirmeni. Önde sundurma, ve taş bina değirmenin yanında. Üç kişi yürüyor.

IMG_20210805_153209

İyi bir uyku çekip doğanın içinde uyuyunca ister istemez erkenden uyanmamak elde değil. Henüz hava aydınlanmaya başlayınca gözlerim açıldı. Sıkıştığımdan kalkıp tuvalete gittim. Henüz ayakta olan yok, herkes horul horul uyuyor. Tuvalet piknik alanının giriş yerinde, içerdeyken birinin seslendiğini duyuyorum. Seslenen yol tarafında, içimden acaba kim kime sesleniyor diye düşündüm. Tuvaletten çıkınca dışarıda bir taksi şöförünün seslendiğini anladım. Yanında da elinde baston olan birisi var. Taksinin bize birisini getirdiğini anladım. Taksici de beni görünce “Arkadaş kamp yerini arıyor, burası mı?” diye sorunca ben de “Evet, arkadaşı ben götürürüm” dedim. Gelen arkadaşla tanışıyorum, ismi Orhan Yeter. Koluna girip çadırların olduğu yere götürdüm. Piknik masasına oturduk. Orhan İstanbul’dan yeni gelmiş, eşi de bu gün geleceğini söyledi. Eşin kim diye sorunca Özlem Erten olduğunu söyledi. Özlem’i tanıdım. Özlem ile Didim bisiklet festivalinde tanışmıştım. Kendisi keman çalıyor. Bana sabah kahvesi içerken üşenmeyip keman çalmıştı. O sabahı hiç unutmadım. Özlem akşama kampa katılacak. Orhan’a kahve içer misin? diye sordum. O da içerim deyince kahve değirmenini eline tutuşturdum. Çek bakalım biraz kahve. Sabahın çok erken saatleri olduğundan henüz ayakta kimse yok. İki kişilik kahve pişiriyorum bu sabah. Afiyetle içiyoruz birlikte.

Ocağın üstünde cezve köpüklü, etrafında rüzgarlık var.

IMG_20210805_062734

Kahveleri içtikten sonra diğer arkadaşlar da kalkınca onlara da kahve yapıyorum bir çırpıda. Masa üstünde dört fincan, içi kahve dolu. Yanında kahve cezvesi. Arkada pankart ağaçta asılı ve çadırlar.

IMG_20210805_063418

Kahvaltıyı yapıyoruz birlikte. Kahvaltıyı yaparken masada oturan Merve Orhan dün akşam başından geçen bir olayı anlattı.

Merve bastonuyla giderken piknikçilerden birisi Merve’ye “Nereyi arıyorsun?” diye sormuş. Merve de “Pınar’ı arıyorum” diye cevap vermiş. Adam da Merve’ye “Seni götüreyim” diyerek Merve’yi koluna takıp piknikçilerin kullandığı çeşmeye götürmüş. “Geldik” demiş adam. Merve de “Nereye geldik?” diye sorunca adam “Aradığın çeşmeye geldik” deyince Merve şaşırmış. “Ben çeşme aramıyorum ki! Arkadaşım Pınar’ı arıyorum” diye cevap verip bastonunu kullanarak çadırların önüne Pınar’ı aramaya başladığını söyleyince hepimiz kahkahayı bastık. Güzel bir anı oldu bizim için.

Kahvaltının ardından çadırları, eşyaları toplayıp minibüse yerleştirdik. Bisikletlerin kilitlerini çıkarıp hazırlanıyoruz. Selenin üstünde helikopter böceği konmuş. Helikopter böceğini yakından çekiyorum. Helikopter gibi uzun gövdesi var. Ön kısmı daha kalın. Üstünde de ikişer yan yana dört tane şeffaf, uzun kanadı var. Aynı helikopter gibi uçuyor havada.

IMG_20210805_085230

Bu gün Havran’a gideceğiz. Zeytinlideki kamp günleri bitti. Bu gün copilotum Songül Parlak, birlikte süreceğiz. Eşyaları minibüse yükleyip Havran yoluna çıktık. Köy yollarından gideceğiz. Bazı ana caddelerde trafik yolu kesecek bizim için. Yolu açmasını beklerken incir ağacı görünce bir kaç incir yiyoruz Songül ile birlikte. Ayrıca güneş altında beklemektense incir ağacının gölgesinde beklemek daha güzel. Fazla uzak olmayan Havran’a vardık. Havran merkezindeki çay kenarında bulunan park alanında durduk. Bisikletleri belediyenin binasına koyup kilitledik. Henüz çadırları kurmadık, bu gün Ayvalık’taki Cunda adasına gideceğiz otobüsle.

Otobüslere binip Ayvalık tarafına doğru yola çıktık. Cunda adası köprü ile karaya bağlantısı var. Cunda adasına girdik. Otobüs bizi bir yere bıraktı, akşam da hareket saatini söyledikten sonra park etmek için gitti. Hava sıcaklığını iyice arttırdı. Hep birlikte tepede olan değirmen müzesine doğru tırmanmaya başladık. Terlememek elde değil. Bu gün copilotum Songül, koluma takıp birlikte yürüyoruz. Değirmene geldik, burada müze var. Müzeye gireceğiz ama yine salgın kuralları gereği iki gruba ayrıldık. Biz de dışarıda beklemektense denize gidip yüzelim dedik beş kişi. Ben, Songül, Ayhan, Tuğçe Çiğdem ve Ceyhan. Taş bina olarak yapılmış yel değirmeni, önünde sundurma. Üç kişi yürüyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20210805_153209

Tekrar aşağıya inip kumsala vardık. Kumsaldaki kafeteryada bir masaya oturup eşyalarımızı koyduk. Yanıma havlu ve su donu almamıştım. Üzerimde çabuk kuruyan kısa pantolon var. Mecburen kısa pantolonla gireceğim. Soyunma kabinlerinde giyiniyoruz. Pantolonun ceplerindeki eşyaları ve cüzdanı Songül’ün çantasına koydum. Beş kişi birlikte denize girdik. Havada rüzgar yok, deniz çarşaf gibi. Giriş biraz kumlu, biraz otlu derken boyu geçince rahatladık. Songül yanımda yüzüyor, diğer arkadaşlar da yanımda. Bir tek Ayhan alıp başını gidiyor. Kendisi kör, o yüzden arada sesleniyoruz yanımızdan ayrılma diye. Karadan epey açıldık, insanlar karınca gibi görünüyorlar. Hava sıcak olduğundan su bizi yeterince serinletip ısı dengesini oluşturdu. Songül yüzerken düz gidemiyor, mutlaka sağa yada sola doğru geniş bir çember çiziyor. O yüzden seslenip sola yada sağa doğru yüzmesini söylüyorum. Bazen yönlendirmeye gerek kalmıyor sesimin geldiği yere yönleniyor. Deniz kımıldanmıyor bile. Su tertemiz ve berrak, derinde olmamıza rağmen dipteki yosunlar gayet net görünüyor.

Ayhan dalıp dipten kum çıkaracağını söyledi, hadi çıkar bakalım deyince daldı denize. Çıkınca dibe ulaşamadığını söyledi. Belki de dibin nerede olduğunu kestiremedi. Kör birisi için yön bulmak zor biraz. Neyse ki yanımızda Ceyhan var. O dalıp dipten kum çıkardı bize. Ayhan atletik yapılı ve çok enerjik. Enerjisini bir türlü atamıyor ve sürekli hareket halinde. Denizde 1 saatten fazla kaldık, parmaklarımın uçları sudan dolayı buruştu iyice. Tuğçe Çiğdem’in kolunda su geçirmez saat var. Saat 5 oldu, artık dönelim diye karar verdik. Kıyıya ulaşmamız epey zaman alacak. Çünkü bayağı açıldık. Biraz daha hızlı yüzerek karaya çıktık. Eşyaları kafeteryadan alıp otobüsün beklediği yere geldik. Otobüs ve arkadaşlar bizi bekliyorlardı. Biraz geç kalmıştık. Neyse otobüs ile geriye, Zeytinli köye geldik. Aşağıda otobüs ile yaptığımız yolculuk haritasının resmi aşağıda.

WhatsApp Image 2021-08-17 at 21.06.45

Akşama kadar dinlendik, yemeği yedikten sonra kamp alanında da kısa pantolonumu yıkadım, çünkü denizde tuzlanmıştı. Çamaşırları ipe astım kurusun diye. Bu akşam eğlence yok, Saz çalan Hasan Hüseyin sazı ile birlikte Gaziantep’e gitti. Akşam olmadan kemancı Öğretmenimiz Özlem gelip aramıza katıldı. Bisiklet turunu yarım bırakıp bizimle beraber olacak bir süre. Kemanını getirmemişti. Akşam parkın çardağında oturup kendi kendimize şarkılar, türküler söyleyerek zaman geçirdik. Fazla geç olmadan çadırıma girip yattım. Ellerimdeki buruşukluk izleri hala var. Yattığımda bunu gördüm.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 19 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

 

Eşpedal Bisiklet Turu 2.Gün

3 Ağustos 2021 Salı

Zeytinli – Kızılkeçili – Hasan boğuldu – Zeytinli – Akçay – Zeytinli

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

iki turna geçti güz mavisinden

sandım bir ömür geçti

bilinmezden görünmezden bir ateş

gelip özüme düştü

ben acının aşk ilinden olduğunu bilmezdim

yokluğa değdi geçti

özlemden içti geçti

gelip gönlüme düştü

ben mi aştım bu dağları “kerem“sel özlemlerde

ben mi teptim bu yolları kavuşmak diye diye

iki turna bir çift göz

gelip türküme düştü

erenler hey erenler

bu günü dünden görenler

bilin dedim bilmek dedim yetmedi

sonum önüme düştü

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, gece karanlığında deniz kıyısındaki betona 12 kişi sırtı dönük oturmuş. Ayakları denize sarkıtmış durumda. Hepsinde de beyaz tişört var, kimisinin başında beyaz şapka. İskelede bağlı kayıklar ve sokak lambaları ışık saçıyor 6 tane. 5 tanesinin ışığı denize yansımış.

IMG_20210803_212631

İyi bir uyku çektim bu gece. Hava sıcak olduğundan örtünmedim bile. Alarm çalmadan uyanıyorum, etraf sessiz, kuşlar bile ötmüyor. Nedense çok az kuş sesi duyuyorum. Herkes çadırında mışıl mışıl uyuyor, kimisinin horultuları geliyor kulağıma. Belki de ben de horlamışımdır uyurken. Kesin horlamışımdır, buna eminim. Zaten horlamadım diyen doğru söylemiyordur. Kendimden bilirim. Bazen şekerleme yaparken kendi horultumdan uyanmışlığım olmuştur. Çadırımdan çıkıp sabah henüz kimse uyanmadan tuvalette işimi hallediyorum. Yoksa iki tane tuvalet var ve kalabalıkta kuyrukta beklemek durumunda kalmamak elde değil. Çadır yerine gelip kahve takımlarını çıkararak kendime kahve yapmaya başladım. Piknik masasının oturulan yerin kenarında kahve ocağı, üstünde cezve. Etrafında rüzgarlık, rüzgarlıkta Urim Baba’nın kahvesi logosu. Altında da Maksat Muhabet yazıyor. (Muhabet yazmamın nedeni Kosova’da ki yeğenim oranın Türkçesi ile iki tane B yerine tek B harfi koymasından dolayı baskıda öyle basılınca yapacak bir şey yok.) Sadece cezvenin sapı görünüyor rüzgarlığın dışında. Arkada mavi çadırım ve diğer çadırlar.

IMG_20210803_063341

Kahvem pişti ve fincana döküldü. Fincan masanın üzerinde, bol köpüklü olarak duruyor. Arkada çay yatağında çınar ağaçları. Keyifle kahvemi içerken çınar ağaçlarının arasındaki boşlukta, havada bir turna kuşu göründü bir anda. Turna kuşu ardında iki tane daha küçük turna kuşu kanatlarını çırparak bir anda önümden, dar bir alandan gelip geçti. Ben sadece baka kaldım geçerken. Öyle bir andı ki resim çekmeye fırsatım bile olmadı. Her şey bir anda olup bitti. Ben turlarımı arkadaşlarıma anlatırken derim ki “Bazı anların resmi çekilmez, sadece o anı yaşarsın!” Ben de o anı yaşadım. Ve gördüklerim beynimin bir kıvrımına kaydedildi. Benden başkası göremez.

Masanın üstünde köpüklü kahve fincanı, arkada çınar ağaçları.

IMG_20210803_063425

Kahvemi içtikten sonra diğer arkadaşlar uyanmaya başladı birer, ikişer. Kahvaltı servisi başlayınca az da olsa kahvaltılıklarımızı alıp yedik. Herkes kendi copilotu ile birlikte kahvaltısını aldı. Benim copilotum Hamide. Birlikte kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıdan sonra herkes bisikletini alıp kontrollerini yapmaya başladı. Ben de kendime 5 numaralı bisikleti seçmiştim daha önce. Arkasında bagajı var, çantamın birini bagaja takacağım. Bir de büyük pompayı da bagajda taşımam gerek. Herkes bisikletini alınca bir de baktık ki bir tane bisiklet eksik. İzmir’den getirdiğimiz bisiklet sayısı 9 tane. Halbuki 10 tane bisiklet getirdiğimizi biliyorum. Eyvah bir tane bisikleti götürmüşler geceleyin. Bisikletleri de kilitlememiştik. Bisikletin bir tanesi yok. Ne yapacağız, durumu kamp görevlisine bildirdik. Jandarmaya da haber saldık bisikletimiz çalındı diye. Artık iki kişi boşta kaldı. Araçla birlikte bizi takip edecekler. Hareket zamanı gelince topluca resim çekilirken ben de cep telefonum ile çekiyorum. Herkesin bisikletleri elinde, pankartımız ağaç dallarına bağlı. Toplamda 35 kişiyiz.

IMG_20210803_093139

Herkes hazır olunca yola çıktık. Kızıl keçili köyünden yukarıya doğru tırmanmaya başladık. Bu günkü rotamız Hasan boğuldu şelalesi. Toprak yolda gidiyoruz. Yol kıyısındaki çeşmelerden su takviyesi yaptık. Hava sıcak, bol su tüketince suları tazelemek gerek. Yol kıyısındaki çeşmeler sayesinde susuz kalmıyoruz. Hamide’nin bisiklet deneyimi pek yok, o yüzden bana daha çok yük bindi pedala basarken. Beni yordu açıkçası bu yokuş. Neyse zar zor çıkmaya devam. Dar ve yüksek çeşmeyi bisikletim ve Hamide ile birlikte çekiyorum.

IMG_20210803_105225

Hasan boğuldu şelalesine geldik. Şelaleye kadar resim çekmedim, önemli bir şey de yoktu çeşmeden başka. İçeri girerken ücretini ödüyor herkes. Böyle yerleri parselleyip kiralamışlar. Girenlerden ücret alıp para kazanıyorlar. Türkiye’de tüm çay yatakları, piknik yerleri kiraya verilmiş durumda. Neyse içeriye bisikletlerimiz elde giriyoruz. Girer girmez karşıma 8 ila 10 metreden dökülen şelale çıktı. Şelaleyi tamamen kareye sığacak şekilde dik olarak çekiyorum. Sular kayaların arasından köpürerek aşağıdaki kendi göletine dökülüyor.

IMG_20210803_111041

Şelalenin döküldüğü gölet aşağıda. Bir kişi gölete atlamaya hazırlanıyor.

IMG_20210803_111053

Hasan boğuldu şelalesi daha yukarıda olduğu için yürümeye devam ediyoruz. Çayda yer yer küçük göletler var.  Su o kadar berrak ki yeşil rengi ve Güneş ışıkları uyumlu bir halde beni dinlendiriyor adeta. Kıyılarda ağaçlar renk katıyor çaya. Çayın üstüne tahtadan köprü yapılmış karşıya geçmek için. Köprü üzerinde çaydaki güzelliği çekiyorum.

IMG_20210803_112111

Geçmişte sanayi ve fabrikalar olmadığı için boru üretimi yokmuş. O yüzden şehirlere, köylere içme suyunu su kemerleri yaparak sağlamışlar. İşte bu su kemerlerinden ayakta kalan kısmı karşımda. Tamamen duvar değil de kemerli sütunlar örülmüş taşlarla. Su belirli seviyede taşınmış yerleşim yerlerine kadar. Kemerlerin üstünde kanaldan sular akıyor. Şimdiki zamanda bu kemerler kullanılmıyor. Zamanla kimi yerler yıkılıp yok olmuş. Boru üretimi başlayıp ucuzlayınca çay kaynaklarından boru ile taşınıyor içme suları. Bir tane çınar ağacı, kemerler sarmaşıklarla kaplı.

IMG_20210803_112355

Bazı yerden sular fışkırıyor kayaların içinden. Kaz dağlarının bereketli su kaynakları bu bölgeyi susuz bırakmıyor. Dağın her tarafı su kaynakları ile dolu. Kaz dağları büyük bir su deposu gibi. Kayaların arasından çıkan sular çaya karışıyor bir süre sonra. Sonrası mı? Sonrası deniz ana.

IMG_20210803_112646

Hasan boğuldu şelalesine geldik Hamide ile birlikte. Şelale önüne tahtadan platform yapmışlar. Kenarları tahta korkuluklar ile çevrelenmiş. Hamide ile korkuluklara yaslanıp resim çekiliyoruz birlikte. Hamide’nin üzerinde uzun kollu beyaz tişört var. Önüne biri küçük, biri büyük iki tane tüy resmedilmiş. Başında bordo renkli eşarp bağlı. Bende yeşil, beyaz, mavi renkli Eşpedal tişörtü. Arkada yeşil çınar ağaçlarının yaprakları.

IMG_20210803_112953

Hasan boğuldu şelalesi burası, Fazla yüksek olmayan kayalıklardan geniş bir gölete çay akıyor.  Söylentiye göre Hasan burada ortadan kaybolmuş, kendisini bir daha gören olmamış. Sevdiği Emine de burada kendini ağaca asarak Hasan’a kavuştuğu söylenir.

IMG_20210803_113127

Sebahattin Ali tarafından Hasan ve Emine için 1942 yılında yazdığı şiir.

Uzaklardan sesin aldım;
Çevreni derede buldum;
Nereye gittiğin bildim,
Hasan’ım arkandan geldim.
Sarı kahküllü, dal boylum;
Saz benizli, ayva tüylüm;
Tatlı sözlü, melek huylum,
Hasan’ım ardından geldim.
Köyden, obadan koğulan,
Duru sularda boğulan,
Toz köpük olup dağılan
Hasan’ım ardından geldim.
Sarp dağlara getirdiğim,
Kavuşmadan yitirdiğim,
Ak kefensiz yatırdığım
Hasan’ım ardından geldim.
Emine’yi yaslı eden,
Kerem olup Aslı eden,
Dağı taşı sesli eden
Hasan’ım ardından geldim
Sebahattin Ali

Tahta platformun kenarında Sebahattin Ali’nin şiiri tabelaya yazılmış.

IMG_20210803_113235

Hasan boğuldu olayının hikayesi tabelaya siyah zemine sarı harflerle şöyle yazılmış;

Hasan Boğuldu

Hasan boğuldu bir aşk hikayesini ve onun hazin sonunu anlatır. Obalı Emine’yle Ovalı Hasan’ın aşk hikayesidir. Hasan’la Emine birbirlerini severler. Ancak ikisinin de yaşayış tarzları birbirinden farklı olduğu için kavuşmaları zordur ama yine de ailesinden ister. Oba geleneğinde ise Emine’nin Hasan’la evlenmesi için bir şart vardır. Hasan’ın köyden Oba’ya kadar hiç dinlenmeden sırtında bir çuval tuz getirmesi gerekir. Hasan bunu kabul eder. Emine de Hasan’la birlikte gider. Hasan köyden bir çuval tuzu alır ve yola koyulur. İlk zamanlarda zorlanmaz ama güneşin ve yorgunluğun tesiri ile terler ve çuvaldaki tuzlar sırtını yakmaya başlar. Emine töreyi bozmamak için dinlenmesine izin vermez ve yardım etmez. Hasan bütün gücüyle tuz dolu çuvalı taşımaya çalışır. Ancak belirli bir süre sonra takattan düşer, tuz çuvalıyla yığılır kalır. Bunun üzerine Emine tuz çuvalını alır yola devam eder. Hasan Emine’nin arkasından bağırır “Emine ben gelemedim, sen benim arkamdan gel” der. Hasan’ı o günden sonra gören olmamıştır. Emine gömleğinin bir parçasını derenin kenarında bulur. Hasan’ın sesi sürekli Emine’nin kulağına çınlar. Sürekli Emine’yi çağırır. Emine’nin durumu hergün daha da kötüleşir. En son dere kenarındaki bir ağaca Hasan’ın gömleği ile kendini asar.

(Altında da İngilizce yazılmış yazı, yazıda hikaye farklı anlatılmış nedense. Olay 1800’lü yılların sonunda Çarşamba günü markette başladığı yazılmış. Tabelayı yazdırana sormak gerek neden farklı anlatım olmuş diye)

IMG_20210803_113250

Hasan boğuldu olay yerinden aşağı inip yemek yiyeceğimiz yerde toplandık. Yemek henüz gelmemiş, o yüzden biraz serinlemek gerek diyerek su donumu giyiyorum. Gerçi ayaklarımızı sokunca su pek serin değil. Adeta buz dolabından çıkmış gibi çok soğuk. Neyse ben az çok alışkınım. Daha soğuk sulara girmişliğim var. Cep telefonumu Baattin Şimşek’e verdim. Beni suya atlarken nasıl çekeceğini ve nereden çekeceğini bir güzel anlattım. O da tamam baba diye cep telefonumu aldı. Yerine geçti ve çekmeye başladı 40 poz arka arkaya. Yoksa beni havada yakalaması olanaksız. Bu sahne bir kez çekilir. İkincide saçlarım ıslak olduğundan pek kıymeti olmaz. Atlarken saçlarım dalgalanmaz rüzgarda. Burada 40 pozu yayınlamıyorum. Sadece 7 poz yeter. İlk poz, kameraya bakıyorum, mavi su donu var üstünde. Arkada koca kayalar arasından akan çay. Atlayacağım yer biraz derin ve geniş. İlk önce atlayacağım yeri inceliyorum. Arkadaki kaya üzerinde pembe don giymiş bir kız oturuyor.

IMG_20210803_115354

İlk önce hafifçe eğilip yaylanıyorum, dizlerim kırık, kollarım arkada. Öne eğilmiş durumdayım.

IMG_20210803_115407_3CS

İyice yaylanıp ileri fırlıyorum. Ayaklarım taşın üzerinden ayrılırken suyun bir kısmı da arkamdan geliyor. Belim yukarıda, ayaklarım ve kollarım aşağıda öylece donup kalmışım su üzerinde.

IMG_20210803_115407_8CS

İlk önce ellerim suya değiyor. Bıııırrrr, su buz gibi, acaba geri çıksam mı. Ama fizik kuralları bunu kabul etmez. Mecburen soğuk suya dalacağım. Hazır havadayken güneşin keyfini biraz çıkarayım bari. Bir süre öylece havada kaldım.

IMG_20210803_115407_9CS

Sonra başım buz gibi suya kollarımla birlikte girdi. Kalp hizasına kadar su içindeyim. Kalbim henüz soğuk suyu algılamadı.

IMG_20210803_115407_10CS

Ve sadece dizlerimden aşağısı suyun dışında. Tamamen su içindeyim ve soğuk suyu hissetmeye başladım. Ama daha önceki deneyimlerimden vücudum hemen alışıyor saliseler içinde. Kaya üstündeki pembe donlu kız da bana bakıyor atlarken.

IMG_20210803_115407_11CS

Balık gibi suya dalıp çıkıyorum dışarı. Göğsümden yukarısı su dışında. Saçlarım suda tamamen ıslanmış halde sırtıma yapışmış. Su gerçekten soğuk. Biraz daha yüzüyorum buz gibi suda ve alışıyorum. Ağustos ayının ilk günlerinde buz gibi suda serinlemek gibisi yok. Ama herkesin denememesi gerek, yoksa üşütebilirsiniz. Ayrıca nasıl atlayacağınızı bilmeniz gerek. Yoksa kafanızı ya da diğer yerlerinizi kayalara çarparak yaralanırsınız. Aman dikkat!

IMG_20210803_115407_19CS

Suda fazla kalmayıp çıktım, havlu ile kurulanıp cep telefonumu alıyorum Baattin den. Çektiği resimlere bakıyorum, güzel çekmiş, tam istediğim gibi. Suya balıklama atladığımı Hamide görmedi, sadece suya atlarken çıkardığım sesi duymuş olabilir. Hamide kayaya oturmuş, bir ayağı su içinde, diğer ayağı dışarıda. Su ayaklarını üşütmüş olmalı ki suya ayaklarını tek tek sokarak idare ediyor. Bordo yazması başında, beyaz tişört üzerinde. Kiremit renginde pantolonu. Paçalarını sıyırmış yukarıya doğru.

IMG_20210803_120345

Tam oturduğumuz yerin karşı kıyısında çınar ağacının ilginç şekli gözüme çarpıyor. Suya yakın yerde kocaman ağzını açmış, iki kolu da ağzının içine sokmuş durumda. Ağzının üstündeki delik burnunu andırıyor. Suyun içinde mat renkli küçük kaya parçaları net görünüyor. Su o kadar berrak ki kaya parçalarını daha canlı gösteriyor.

IMG_20210803_121526

Yüzdüğüm yeri çekiyorum. Buranın önünde bent yapılmış, su geniş bir havuza dönüşmüş. Karşıdan karşıya geçmek için tahtadan köprü yapılmış. Havuza girip yüzenler var.

IMG_20210803_121533

Ben çıkıp kurulandıktan sonra Baattin de benim gibi suya atlamak istedi. Ben de cep telefonumla onu çekmeye başladım. Deklanşöre basılı tutunca kamere 40 pozu arka arkaya çekiyor ve tüm hareketleri tek tek ayrıntılı çekmiş oluyoruz. Baattin aynı benim gibi dizlerini kırıp kollarını geriye ayarak yaylanıyor.

IMG_20210803_121944_1CS

Yay gibi gerilip ileriye fırlıyor. Suya paralel havada yakalıyorum. Kolları ileri doğru uzanmış, daha suya değmemiş durumda.

IMG_20210803_121944_6CS

Öğle yemeğimiz geldi, sandviç ekmeği içinde bir parça marul, bir parça ince dilim peynir, iki parça ince dilim salam ve yanında ayran. Hepsi bu kadar öğle yemeği. Karnımız ekmekle doyacak. Neyse yiyoruz sandviçi ayranla birlikte. Oturduğumuz yer üst üste konulmuş blok  beton parçaları. Hamide ile yan yana oturmuş durumdayız. Solda tandem bisiklet duruyor. Şapkam gidonda takılı. Bagajda bir tane çanta takılı turuncu, siyah renkli. Havlumu da çantanın üstüne seriyorum kurusun diye. Arkada çınar ağaçları bize gölge yapıyor. Burada kahve pişirip içiyorum şanslı üç kişi ile birlikte.

400be441-dadf-494f-bfa8-c1f4b47b59ed

İyi bir dinlenmenin ardından bisikletleri alıp yola çıktık. Çıkarken zorlandık ama inişimiz kolay oldu. Hava sıcak, arkada kalanları beklemek için gölgelik bir yerde mola veriyoruz. Burada çeşme var, su içip serinlerken bir yandan da suları tazeliyoruz çeşmeden. Çeşmenin yanı başında dut ağacı gölgesinde toplanmış bisikletliler.

IMG_20210803_135126

Kaz dağlarının bütün yamaçları belli bir yere kadar zeytin ağaları dikilmiş. Zeytin ağaçları yamaçta seyrek dikilmiş hava alsın, birbirine gölge etmesin diye. Zeytin ağaçlarını bir poz çekiyorum.

IMG_20210803_135855

Kamp alanına gelip biraz dinleniyoruz. Akşam yemeğini erken yiyoruz. Bu akşam bisiklet yolunda belediye başkanı ile bisiklet süreceğiz. Yemekten hemen sonra yola çıktık. Edremitli bisikletçiler bize kılavuzluk edip bisiklet yolunun başladığı yere götürdü. Bisikletlerimizle meydanda beklerken bir çocuk küçük bisikletine binmiş elini havaya kaldırarak poz verdi.

IMG_20210803_201924

Küçük meydanda toplanıp resim çekilirken ben de kareye girmeyip kendim çekiyorum hepsini.

IMG_20210803_202119

Aslında biraz geç kaldık gibi, belediye başkanı gelmedi ve belediye görevlileri ile kısa bir sürüş yaptık. Belediye görevlileri ve Edremitli bisikletçiler yanımızdan ayrıldı. Kamp alanına kestirmeden gidelim, ana yolu kullanmayalım diye yamaçtaki toprak yoldan gitmeye başladık. Hava karardı, ışıklarımızı yaktık önümüzü görmek için. Zeytinliklerin arasında bağıra çağıra, sohbet eşliğinde, neşe içinde sürüyoruz tandemleri. Ara sıra kendi slogan türkümüzü söylüyoruz gecenin karanlığında.

“Ay akşamdan ışıktır Eşpedal Eşpedal, Yüküm tulum çadırdır Eşpedal Eşpedal” diye

Böyle giderken birden bire yol bitti. Kaybolduk sanki, önümüzde derin bir dere yatağı var. Herkes durup bisikletten indi. Aramızdan iki kişi yolu bulmak için keşfe çıktı. Gece zifiri karanlık, etrafta ışık yok, sadece kendi aydınlatmalarımız var. Benim aydınlatmamın bataryası bitti. Önümü diğer aydınlatmalarla görüyorum. Keşif grubu ileriye doğru gitmişti, dönmelerini bekliyoruz. Uzun bir bekleyiş oldu. İleriden köpek havlamaları gelmeye başladı. Kendi kendimize dedik ki arkadaşları köpekler sardı. Gerçi Baattin keşifte olduğundan köpeklerle baş edeceğini biliyorum. Baattin köpekleri parçalar.

Biz ileriden geri döneceklerini zannederken bir de baktık ki arkamızdan geldi keşiftekiler. Baattin bize eskiden yol varmış ama dere taşkınında köprüyü alıp götürdüğünü anlattı. Az geride dere yatağına inip tekrar yola çıkacaktık. Baattin önde bizler arkasında, tandemler elimizde yavaşça ve dikkatli dere yatağına indik. Taşlı dere yatağını geçip yola doğru sert çıkış olan yerden bisikletleri ittirerek çıkardık. Yolumuzu bulmuştuk ya, tandemlere binerek yolumuza devam ettik. Asfalt yol çıktı karşımıza, kimisi asfalt yoldan gidelim dedi. Ben de “Nasıl olsa kaybolduk düz devam edelim. Kaybolmaktan korkmayın, biraz doğada kalmayı, çetin yollardan gitmeyi  öğrenin” deyince düz gidip kaybolmayı seçtiler. Bir süre daha giderek yine karşımıza asfalt yol çıkınca bu kez biraz korku duyanlar düz devam etmeye yanaşmadılar. Asfalt yolda gidelim diye tutturunca mecburen onlara uymak durumunda kaldım. Halbuki düz olan yer daha kestirme bir yol ve gideceğimiz Zeytinli köye varacak.

Bu arada bir kaç kez lastik patlaması oldu. El birliği ile yedek lastiklerle değiştirip şişirdik. Bende büyük pompa var. O yüzden lastiği çabuk şişiriyoruz. Neyse biraz yolları karıştırsak ta girmediğimiz toprak yolun çıktığı yere gelip Zeytinli köyüne vardık. Buradan kamp alanına geldik. Bir süre dinlendik, arkadaşlar tutturdu dondurma yiyelim diye. Birlikte karar alıp sahilde dondurma yemeye gideceğiz. Gece geç olmasına rağmen tandemlere atlayıp sahile vardık. Dondurmaları alıp deniz kıyısındaki betona oturarak yalamaya başladık. Ayakları denize sallamış durumdaki arkadaşları betona oturmuş halde arkalarından çekiyorum. Hepsi de beyaz tişört giymiş. Kimisinin başında beyaz şapka var. İleride kayıklar bağlı iskele var denize doğru uzanmış. Direklerdeki lambalar parıldıyor altı tane. Beş tanesinin ışığı denize yansımış.

Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20210803_212631

Dondurmaları yedik, sahilde yürümeye başladık bir süre. Hava güzel, tam yürünecek sıcaklıkta. Ne terliyorsun ne de üşüyorsun, ayar tam. Sahilde zeytin yağı fabrikası yapılmış. Tarihi bir fabrika, tuğladan yüksek duvarı, uzun bir bacası var. Pencereleri eski, duvar üstünde üçgen çatılı bir yer yapılmış. Burada iki yanda hilal, ortada yıldız delik olarak örülmüş tuğladan. Fabrikanın duvarı çok uzun, on metrede bir sarı aydınlatma lambası alttan ışıklandırmış duvarı. Uzun baca dolu tuğladan örülmüş.

IMG_20210803_213134

Gece yürüyüşümüzü bitirip kamp alanına sorunsuzca vardık. Bu gün epey yorulduk sayılır. O yüzden hemen çadırıma girip yattım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 43 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Eşpedal Bisiklet Turu 1. Gün

1 – 2 Ağustos 2021 Pazar – Pazartesi

Zeytinliğe gidiş, Kamp günü

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

neyi sevdim neye koştum ne buldum

anlatmaya bunu şimdi

zaman yok

acımasız bir sürücü basmış gidiyor

karışmış çığlıklarım

imdat düdüklerine

çok konuştum biliyorum

çok susmuştum bilmiyorsun

uçurtmam kopup gitmiş

oltamı sular yutmuş

acım dünyayı tutmuş

kalkmışım sürek cehenneminde

çok çocuksun bilmiyorsun

biliyorum çok çocuğum

yürek değil

bu bir evren

sevmek değil bu bir korku

buna bilmek n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, Turkuaz yeşil, sarı, turuncu boyalı, palmiye ağaçları, tandem bisiklet resmi olan konteynır. Önünde bisiklet koymak için 4 bariyer demir. Sağda bisiklet tamir kiti. Solda giriş kapısı, önünde bisikletim KUZ dayalı. Yanında turuncu çantalarım yerde duruyor. Etrafta ağaçlar. Yer kilitli beton taş ile kaplı.

IMG_20210801_120844

Hava sıcak mı sıcak, buram buram terliyorum. Bu yaz aşırı sıcaklar yüzünden durduğum yerde sürekli terliyorum. Terledikçe bol su içerek sıvı kaybını karşılamaya çalışıyorum sürekli. Bazen rüzgar da esmiyor. Bakalım ne kadar sürecek bu sıcaklar. İnsanın sıcak havada canı hiç bir şey yapmak istemiyor. Sürekli gölgede durmak, vantilatör karşısında serinlemeye çalışmak. Daha sıcak havalarda iyice bunalınca klimayı açıp odayı 18 dereceye indirip rahat nefes almaya çalışıyorum. En ufak bir iş yapmaya kalksan, ya da alış verişe gitsem atlet ve tişört su içinde kalıyor terden. Günlerin sıcak gittiği gülerde Eşpedal dernek başkanı Fatih Söylemez telefon ile aradı. Beni Eşpedal’ın yapacağı kamplı tura davet etti. 9 – 10 Günlük bir tur olacağını, üç yerde kamp yapılacağını ve pilotluk yapmamı istedi. Nedense içimdeki garip bir hisle kabul ettim teklifini. Halbuki yaz günlerinin en sıcak olduğu günlerde bisiklet sürmüyorum genellikle. Güneşin yakıcı sıcağı bir yandan, terlemek bir tandan buna nasıl dayanacaktım. Dedim ya içimde garip bir his  benim bu tura katılmamı istiyor. Hadi bakalım hayırlısı.

Fatih ile detayları, neler yapılacak, kamp yerleri, rotaları konuştuk. Bir de 10 tane tandem bisikleti Edremit’in Zeytinli köyüne nasıl götüreceğimizi. Neyse Aksel bisiklet firmasında çalışan Muhlis Dilmaç fabrikanın römorku ile tandem bisikletleri götüreceğini ayarladı. Eh madem römorkla gidecek ben de Muhlis Dilmaç’ı telefonla arayıp birlikte götürelim dedim. O da olur deyince iş bitti. Tandem bisikletleri kolayca yükleyeceğimiz Eşpedal’ın İnciraltı kent ormanındaki engelliler merkezinde bulunan konteynırdan alacağız. Daha önce bisikletlerin hepsini konteynıra getirmelerini söyledik.

1 Ağustos Pazar günü Öğlen 12 gibi İnciraltı kent ormanına daha önceden hazırladığım kamp çantalarımla birlikte geldim bisikletimle. Bir süre sonra Fatih Söylemez gelip kapıyı açtı. Muhlis Dilmaç ta römork ile çıka geldi. Bisikletleri tek tek dışarı çıkarıp konteynıra yüklemeye başladık. Bize yardımcı olan Eşpedal üyesi Ali var.

Arabanın arkasına takılı römork, tandem bisikletler, Fatih başkan, Ali ve Muhlis Dilmaç dut ağaçlarının gölgesinde tandem bisikletleri nasıl yükleyeceğiz diye düşünüyorlar.

IMG_20210801_122607

Neyse bir ters bir düz, kimisinin gidonunu çevirdik, kimisinin selesini söküp düzgünce kasanın içine yerleştirdik tandem bisikletleri. Bir tane de normal bisiklet. Benim kamp çantalarımı da kasanın içine koyduk. Kasa demirlerindeki iplerle bisikletleri birbirine bağladık bir güzel. Kasanın içini çekiyorum, battaniye ve kartonlar destekli bisikletler. Turuncu çantalarım solda.

IMG_20210801_124005

Bisikletim KUZ konteynır içinde bıraktım. Tur boyunca burada kalacak. Tandem bisikletleri yükledikten sonra yola çıktık. Arabayı Muhlis Dilmaç sürüyor, ben de yanında oturuyorum. Zamanımız çok, muhabbet ediyoruz, az biraz dedikodu. Öğlen zamanı geçti, karnımız acıktı. Muhlis Dilmaç bana nerede yemek yiyelim diye sorunca ben de Buruncuk köyünde güzel köfte yapıyorlar diyerek köfte ekmek yedik. Burada hem taze, hem de porsiyonlar ucuz. Bir de tırlar ve kamyonlar sürekli burada  durup yemek yiyorlar. Tır ve kamyonların durduğu yerde her zaman mola verip bir şeyler yiyebilirsiniz. Buruncuk köyü de böyle bir yer. Köfteleri yiyip karnımızı bir güzel doyurup yola koyulduk. Yine muhabbete başladık. Yolda giderken cep telefonu ile canlı yayın yaptık arabanın içinde. Bu aralar aşırı sıcaklar yüzünden Ege ve Akdeniz bölgelerinde ormanlarımız cayır cayır yanıyor. Orman içindeki canlılar ve ağaçlar yandı. İçimiz acıdı ve nedense bir türlü söndürülemiyor. Günlerce yanan ormanlar bir çok köyü de yakıp geçti. İnsanlar öldü, hayvanlar telef oldu. Binlerce orman hayvanı, arılar, böcekler tamamen yok oldu. İçimizin acıdığını canlı yayında duyurduk. Söz geldi dolaştı Urim Baba’nın kahvesine. Ben de kahve olayını anlattım. Böylece yolun nasıl bittiğini anlamadık bile.

Canlı yayın bittikten sonra cep telefonum çaldı. Arayanın numarası kayıtlı değil. Bir kadın sesi, kendini tanıttı. Ntv radyoda bisikletçiler ile söyleşi yaptığını, benimle söyleşi yapmak istediğini söyledi. Ben de olur deyince yarın telefon ile arayacağını söyleyip kapattı. Bakalım nasıl bir söyleşi olacak.

Neyse sözü fazla uzatmayayım. Zeytinli deki Davut’un yeri kamp ve piknik yerine vardık. Her tarafta mangallar yanıyor, ortalık duman dumana. Yanık et kokusu çınarların altını kaplamış durumda. Etraf aşırı kalabalık, araç park edecek yer yok denecek kadar. Kamp yeri görevlisi ile konuştuk nerede kamp yapacağız diye. O da yer gösterdi. Bu gün Pazar ve ortalık çok kalabalık. Römorku buraya bırakamayız. Pek güvenli değil. Fatih başkanı aradık belediyede bir yerde römorku bırakalım diye. Belediye görevlisinin telefon numarasını verdi. Görevliyi arayıp güvenli bir yer belirlemesini söyledik. O da belediyenin Edremit’teki park yerine gelmemizi söyleyince duman ve et kokusundan kurtulmak için hemen ayrıldık oradan. Tam yola çıktık ki telefon çaldı, arayan belediye görevlisi idi. Bize Zeytinli deki itfaiye yerine gitmemizi söyledi. Zeytinli içinde itfaiye yerini sorarak bulduk. Kapıdaki güvenlik görevlisi bizim geleceğimizden haberi vardı. Park edeceğimiz yeri gösterince römorku yanaştırıp arabadan ayırdık. Muhlis Dilmaç fazla zaman geçirmeden yola çıktı. İzmir’e dönecek. Muhlis Dilmaç’ı uğurladım. Güvenlik görevlisine bu gece burada çadır kuracağımı söyleyince ilk başta olmaz dese de çadırı kuracağım yeri gösterip, sabah erkenden çadırı toplayacağımı, bu konuda endişe etmemesini söyledim.

Akşam yemeği için Zeytinli köy merkezine geldim. Köfte ekmek ile karnımı doyurup çay bahçesinde çayımı içtim. Sonra itfaiye garajına döndüm. Akşam kararınca çadırımı tuvalete yakın kurdum. Güvenlik görevlisinin endişesi sabah erkenden iş makinalarının yapacağı manevrada çadırın engel olacağı. Çadırı kurduğum yer tuvaletin yanı ve araçların gireceği bir yer değil. Akşam kahvemi içip fazla geç olmadan yatıp uyudum. Sabah daha gün yeni ağarmaya başladıktan sonra uyandım. Uykumu almışım, keyfim yerinde. Çadırda uyumak gibisi yok. Kalkar kalkmaz hemen çadırı toplayıp römorktaki çantama yerleştirdim. Sabah kahvesini içmek için hazırlıkları yapıp katlanır bez sandalyeye oturunca sanki kapandı gibi. Bir de baktım ki çubukların takıldığı plastik yuva bir yerden kırılmış. Sandalyeyi kurulu bırakmıştım römorkun içinde. Bez gerdiğinden plastik fazla dayanamadığı için kırılmış olmalı. Kahvemi içtikten sonra sandalyeyi toplayıp çantama koydum. Artık sandalyem yok, eve gidince onarırım.

Sabah kahvaltısı için Zeytinli köyüne gittim. Gevrek satandan iki gevrek alıp ne kadar deyince 5 Lira dedi. İzmir’de bile 2 Lira olan gevrek burada nasıl 2.5 Lira olur diyerek gevrekleri geri bıraktım. Kazık yemenin anlamı yok, ben gevrek yemek istiyorum. Kahveye gidip bir çay içeyim dedim. Çay içerken kahveciye gevreklerin neden bu kadar kazık olduğunu söyleyince kahveci bana gevrek fırınının yerini gösterdi. Burada gevrek 2 Lira. Hemen gidip 2 gevrek aldım. Bakkaldan da tulum peyniri. Kahvaltılık hazırdı, hemen kahveye gidip duble çay ile gevrekleri yedim. Öğlene kadar bir kez itfaiye garajına gidip geldim. Hem römorku kontrol hem de biraz dinlenmek için. Öğlene doğru tekrar çay bahçesine geldim. Gölgelik yerde, yerleri sürekli sulayan kahveci zemini kuru bırakmıyor. Sıcaklık yerleri çabuk kurutuyor.

Ntv radyoda ki kadın aradı, neler konuşacağımızı, başımdan geçen ilginç bir kaç olayı ve Urim Baba’nın kahvesinden bahsetmemi istedi. Ben de unutmayayım diye kahvenin yaz boz kağıdına söyleyeceklerimi kısa notlar halinde yazdım. Bir süre sonra beni aradı. Hava sıcak olduğundan kahvenin içi boştu, içeride, sessiz ve kuytu bir yerde telefon ile söyleşimizi yaptık. Bisiklet turlarında başımdan geçen ilginç olayları, bisiklet turlarımı ve Urim Baba’nın kahvesini anlattım. Kahveyi nerede, ne zaman yaptığımdan bahsettim. Urim Baba’nın kahvesi İnciraltı kent ormanında, Çakalburnun’da her Cumartesi günü Saat 13:00 te, gün batasıya kadar kahve yaptığımı anlattım. Kahvenin beleş olduğunu, sadece fal bakmadığımızdan bahsettim. Bize gerekli olan sadece muhabbet. Böylece 15 – 20 dakikalık bir söyleşi oldu. Telefon kulağıma dayalı olunca kulağım hem havanın hem de telefonun sıcaklığından terledi. Telefondaki kadın söyleşinin Cumartesi öğlen 13:00 ten sonra yayınlayacağını söyledi ama ben kamp yerinde söyleşiyi tamamen unuttuğumdan maalesef dinleyemedim kendimi.

Çay bahçesini çekiyorum, mavi, yeşil, kırmızı renkli sandalyeler. Tenteli olan köfteci dükkanı ve çay bahçesinin üstü palmiye dalları ile gölgelik yapılmış. Çam ağaçları da var bahçede.

IMG_20210802_144801

Öğleden sonra Eşpedal üyeleri geldiler. Pilotlardan 10 kişi geldi bisikletleri almaya. Römorktan tandem bisikletleri indirip hazırladık. Ben de kendime bir tandem bisiklet ayırıp eşyalarımı bagaja yükledim. Yakında olan kamp alanına gelerek bize ayrılan yerde çadırları kurmaya başladık. Ben de uygun bir yere çadırımı kurdum. Eşyaları içine yerleştirdim. Evim hazır artık. Mavi renkli çadırım, giriş yerindeki tente kısmı açık. Çadırın üzerinde havlu ve tişörtüm kuruyor güneşte.

IMG_20210802_164213

Herkes çadırları kurdu, bu gün dinlenme ve toplanma günü olduğu için bisiklet sürmeyeceğiz. Piknik alanı Akçay çayının kıyısına kurulmuş. Burada akan çay önüne setler yapılıp havuzlar oluşturulmuş. Biz de hadi bu havuzların keyfini çıkaralım deyip su donlarını ve havlularımızı alarak yüzmeye gidiyoruz. Çadır kamp alanında renkli çadırlar sıralı kurulmuş. Alan düz ve çınar ağaçlarının gölgesi kaplamış. Eşpedal üyeleri soyunup su donlarını giymiş halde yürüyorlar bana doğru.

IMG_20210802_164246

Çay önüne taş ve topraktan bent örülüp suyun önü kesilmiş. Burası geniş bir havuza dönüşmüş durumda. Derinliği belden biraz yukarıda. Burada rahatça yüzülebilir. Suya girmiş olan arkadaşların resmini çekiyorum.

IMG_20210802_164918

Tamamen suya girenleri bir poz daha çektim. Herkes yarı beline kadar suyun içinde bana el sallıyorlar. Göletin kıyıları çınar ağaçlarının gövdeleri var. Ağaçlar gölete gölge yapıyor. Güneş ışıkları çok az vuruyor.

IMG_20210802_170537

Su bendinin bir yerinden az miktarda taşların arasından akıp gidiyor. Bu çayın ismi Akçay. Denize döküldüğü yere Akçay ismi verilmiş. Binlerce yazlık ev yapılmış deniz kıyısına. Bir kasaba gibi.

IMG_20210802_170611

Bentten sonra çay az da olsa akmasına devam ediyor yatağında. Akarken de doğal olarak küçük göletler oluşturmuş kademeli olarak.

IMG_20210802_170615

Boydan boya bendi çekiyorum karşı kıyıya kadar. Kavak ağacı gölgesindeyim

IMG_20210802_170709

Cep telefonumu havluma sarıp ben de giriyorum gölete. Su serinletiyor Ağustosun bunaltıcı sıcağında. Bir süre yüzüyorum arkadaşlarla. Hepimizin yorgunluğunu aldı suya girdiğimizden. Su harika terapi oluyor. Hem terimizi hem de yorgunluğumuzu aldı. Suda bir süre eğlendikten sonra çıkıp bahçe hortumu ile duşumu aldım. Terli olan atletimi de yıkatıp suyunu sıktıktan sonra çadırımın üzerine kuruması için seriyorum. Merve ile Pınar duş almak için bastonları ile yürüyorlar. Merve önde Pınar arkasında beton taş döşeli yolda.

ca1df80b-0177-4942-bfc6-151483d9f533

Hava sıcak, üzerime bir şey giymiyorum. Bu arada Akçay’da oturan bisikletçi dostum Muammer Kızak bisikleti ile yanımıza geldi. Epeydir görüşmemiştik, hasretle kucaklaştık. Yemek zamanına daha var. Bize ayrılan yerdeki piknik masalarını yan yana dizdik. Piknik masasına oturup muhabbet ediyorum Muammer abi ile. Yanımızda Şevket Kaplan, Mehmet ve Fatih var.

4aee7da9-cf4a-47fd-b719-08e739ceac9b

Akşam yemeğimiz geldi, hep birlikte yemeklerimizi piknik masalarında neşe içinde yedik. Hava iyice karardı, piknik masalarında oturduk. Eşpedal dernek başkanı Fatih Söylemez bizlere hoş geldiniz diyerek sözlerine başladı. Kamp amacını, diğer kamp yerlerini, gezeceğimiz rotaları anlattı. Güzel bir kamplı bisiklet turu olacağını belirtti. Fatih başkan konuşmasını bitirince sıra geldi tanışmaya. Bu tanışma oyun biçiminde olacak. İlk başlayan adını soyadını söyledikten sonra kendini kısaca tanıtıp bir nesne seçecek. Seçtiği nesnenin kendine ne ifade ettiğini belirtecek. Sonra yanındaki arkadaşı kendini tanıtıp seçilen nesne hakkındaki düşüncelerini anlatacak. Kendine ne ifade ettiğini belirttikten sonra kendini ifade eden bir nesneyi söyleyecek. Neden seçtiğini, kendine ne ifade ettiğini anlatıp sözü yanındaki arkadaşa devredecek. Böylece herkes hem kendini tanıtacak hem de bir derece kendini ifade ederek tanışma sağlanmış olacak. Güzel bir tanışma oyunu. Hem sohbet, hem düşüncelerimiz, hem de fikirlerimiz karşılıklı ifadelerle pekiştirilmiş olacak. Sıra bana geldiğinde kendimi tanıttım kısaca. Zaten çoğu beni tanıyordu sosyal medyadan. Şimdi karşılarında canlı görüyorlar. Kendime kuş tüyü seçtim. Bana ne ifade ettiğini kısaca anlattım.

“Kuş tüyü özgürlüğü ifade ediyor. Yollarda, bisikletimle, kendi gücümle her yere gidebiliyorum. Kuş tüyünü kendime sembol olarak seçtiğim için bisikletimin gidonunda sürekli bir tüy taşırım. Neden kuş tüyünü seçtim? Gidonumdaki kuş tüyü bir kartala ait. Kartal yol kenarında bir aracın çarpması sonucu ölmüştü. Ben de kanatlarını koparıp yanıma aldım. Kanatlarının birinden bir tüy koparıp gidonuma taktım. Bisikletim harekete geçtiğinde kendi rüzgarını oluşturuyor. Tüy de bu rüzgarı hissediyor. Böylece kartal ölmüş olsa da ruhu rüzgarı hissedecek bisiklete bindikçe. Özgürlüğü ruhlarımız hissedecek kartalla birlikte. Kendi rüzgarımız buna neden olacak.”

Piknik masalarında yan yana oturmuş muhabbet ederken resmini çekiyorum direkteki parlak ışık altında. Körlerin kullandığı baston fosforlu ışık saçıyor turuncu renkte.

IMG_20210802_210941

Gecenin geç vakitlerine kadar muhabbet ettik. Bu arada herkese kahve yaptım dörder kişilik. Herkes kahvemi içti. Uyku ağır basınca çadırıma girip tatlı düşlere dalıp yarına güzel başlamak için uyudum.

Bu gün bisiklet sürmediğim için harita yok.