Etiket arşivi: hasan hüseyin

2. Simav Eynal Bisiklet Festivali 1. Gün

26 Ağustos 2021 Perşembe

Simav’a araba ile gidiş – Eynal – Simav Fuar alanı – Eynal

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

ne güzeldi saçları

saçlarını yandan yandan savuruşları

vay anasını

nasıl da dönüp baktı

bir hercaimenekşe bakar gibi güneşe

vay anasını

bal değildi gül değildi insandı

öptükçe ballanırdı kokladıkça güllenir

vay anasını

kızamık kızıl sıtma çiçek sanırdım aşkı

gördüm de insan kılığında felaket şaştım

vay anasını

nelerimi alıp gitti bilemem ki

bir yerlerim çoğaldı

vay anasını

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, renkli çadırlar, yeşil, mavi ve beyaz renkli, iki katlanır sandalye. Arkada arabam Ford park etmiş.

DSCN2978

Zaman ne çabuk geçiyor, geçen zaman kısa gibi görünse de aradan 5 yıl geçmiş. Dile kolay! 5 yıl. Ama nasıl geçtiğini anlamadım bile. Bir çok iş, uğraş, gezi, tur bir de üstüne salgın nedeni ile kapanma ve iptal edilen festivaller nedeni ile ilkine katıldığım, tekrarı olmayınca anca bu günlere geldik. Festivali düzenleyen Simav da beden eğitimi Öğretmeni Şeref Akdemir. 2020 yılında festivali düzenlemek istedi, kayıtlar yapıldı ama gel gelelim gözle göremediğimiz virüs yüzünden salgın iyice azdığı için yapılamadı. Ben de kaydımı yapıp heyecanla bekliyordum güzelim Simav’ı ve Eynal kaplıcalarını görmek için. Hele muhteşem doğası ile Karagöl’ü. Orada bir kayanın üstünde kahvemi içmiştim. Göl manzaralı kahve içme hayalini yaşıyordum. Neyse bu yıl, yani 2021 yılında düzenleneceğini öğrenince Şeref hocayı telefon ile arayıp kaydımı ilk yaptıranlardan birisiyim. Geçtiğimiz yıl hiç bir festival yapılmamıştı, bu yıl da pek yapan olmadı salgın nedeni ile. Bisiklet sürmeyi, arkadaşları özledim. Onların da beni ve kahvemi özlediklerine eminim. Haziran ayının sonlarında Afyon Frig vadisi festivaline katılmıştım. Uzun süredir görmediğim arkadaşları görüp hasret gidermiştik. Birbirimizi özlemişiz, birlikte olmayı, muhabbeti, bisiklet sürmesini, yemek sırasını, çadırda yatmayı.

Simav’a gitme planlarını yaparken bir arkadaşım karavan ile gideceğini söyleyince birlikte gitmeyi planladık. Festivalin başlamasına bir kaç gün kala kendime yeni bir araba aldım. Eski olmasına karşı beni getirip götürecek kadar iyi durumda. Ama arkadaşımla sözleşmiştik. Festival gününe bir kaç gün kala bir de baktım ki arkadaş bisikletle yola çıkmış bile, kamp yaptığı yerden resimler atıyor sosyal medyaya. Ne bir haber, ne “Ben yola çıkıyorum, sen de gelir misin?” Ya da “Nasıl gitmeyi planlıyorsun, ben karavan ile değil de bisikletle yola çıkacağım” demeden yola çıktı. Neyse önemli değil kendi olanaklarım var, kimseye de muhtaç değilim. Sonra yeni araba almışım. Arabayı test ederim yolculuk boyunca. Beni eken arkadaşa zamanı gelince iki çift lafım olacak. O da yeri gelince söylenecek. Daha zamanı var.

Neyse uzatmayalım, Simav’a gidecek olan Cengiz Çarkacı ile anlaştık gitmek için. 26 Ağustos Perşembe sabahı bisiklet taşıyıcısını arabanın arkasına taktım. Bisiklet taşıyıcısı bagaj kapağına takılan aksesuar yüzünden tam oturmuyor ama bir şekilde takmayı becerdim. Bisikletim KUZ tekerlekleri sökük halde yükledim. Daha önce yanıma alacaklarımı hazırlamıştım. Nasıl olsa araba var diyerek bir de battaniye koydum alacaklarım arasına. Simav’da geceleri soğuk olur, battaniye gerek. Çantaları da arabaya yükletip Cengiz’i evinden aldım. Onun da bisikletinin tekerleklerini söküp taşıyıcıya sağlamca bağladım. Birlikte yola çıktık, yolumuz Salihli, Demirköprü barajından Demirci ve Simav. Yaklaşık 260 Kilometre yol gideceğiz. Arabam LPG gazlı, depoyu tam doldurdum, bakalım ne kadar yakacak, onu hesaplayacağım. Arabanın motoru yeni yapılmış, siboplar sıkı durumda. O yüzden 90 Km hızı geçmemeye çalışıyorum. Demirci kasabasında depoyu bir daha doldurduk. Hesaba göre 100 Kilometrede 14 litre yakıt yakıyor. Biraz fazla yakıyor gibi. Dağlara çıktık, Simav’a dağlardan inerken frenlerin pek tutmadığını hissedince düşük viteste sorunsuzca Simav’a vardık.

Yolu bildiğimden Simav Eynal kaplıcalarını kolayca buldum. Kamp yapılan yer futbol sahası. Arabam ile sahanın içine girerek çadır kuracağım yerin arkasına park ettim. Arabadan eşyaları ve bisikletleri indirip tekerleklerini taktık. Çadırı kurup eşyaları yerleştirdim. Kamp yeri sabit olunca tüm eşyalar çadırın içinde. Yanıma battaniye almıştım. Buranın geceleri yaz olsa da serin geçeceğini biliyorum. İyi ki battaniyeyi yanıma aldım. mat çantanın içinden çıkmadı. O yüzden battaniyeyi altıma sereceğim. Bizden önce gelenler çadırlarını kurmuş bile. Uzun zamandır görmediğim arkadaşlarla hasret gideriyorum. Ne çok özlemişiz kamp ortamını, arkadaşlıkları ve sohbeti.

Çadırlar sıra ile kurulmuş bozulmuş top saha çimenleri üstüne. Çadırlar renkli ve onlarcası sıralanmış. Arkada tepeler var, gökyüzü masmavi. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN2979

Kayıt masasına gidip kaydımızı yapıyorum, formaları ve hediyemizi aldım. Formamı hemen üzerime giydim. Formanın rengi açık yeşil tonda. Kayıt yerine iki tane üstü kapalı, etrafı açık çadır kurulmuş. Burada iki tane su pınarı konuşmuş. Soğuk suları pınardan içeceğiz. Bisikletler, bisiklete binenler kayıt masasının yanında.

DSCN2980

Akşama kadar sohbet, muhabbet sürdü. Çadırımın yanında Doktorumuz Mete Güney var. Gitarını da getirmiş, müzik bol festival boyunca. Mete gitarını çalarken resmini çekiyorum gece karanlığında flaş ışığı ile.

DSCN2982

Bu gün günlerden Perşembe. Haliyle Perşembe akşamı bisiklet turu var tüm Türkiye’de. İzmir’de başlayıp tüm Türkiye’ye yaygınlaşan Perşembe akşamı bisikletçileri, kısaca PAB Simav Eynal bisiklet festivaline katılanlar çok olunca Perşembe akşamı bisiklet turu yapmayı planlamış Şeref Akdemir. Bu günlerde de Simav’da panayır kurulmuş. Halk akşamları panayıra gelip eğlence ve alış verişe geliyorlarmış. Belediye bir alanda panayır kurmuş, yiyecek, içecek ve eğlence yerleri ayrılmış geniş bir alana. Perşembe günü festivale gelen bisikletçilerle arka yollardan panayıra doğru gittik bisikletlerle. Yaklaşık 8 Kilometre bisiklet sürdükten sonra panayıra vardık. Belediye görevlileri bizlere yer ayırmış. Bisikletleri oraya park ettik. Şeritle çevrelenerek başında da güvenlik için bekleyenler olacak. Aralarında pahalı bisikletler var. Ederi yüksek. Bisikletler güvenli yerde durmalı. Herkes panayır alanına gelince bisikletlerle topluca resim çekilmek için yan yana dizildiler. Ben de onları çekiyorum. Panayır alanına dikilen direklere tel gerilip küçük Türk bayrakları ve belediye flamaları asılmış. Aydınlatma direklerindeki kuvvetli ışık kaynakları sayesinde ortalık aydınlanmış durumda.

DSCN2985

Belediye zabıtaları ve görevlileri bizlere çay ikram ediyor, bizler de içiyoruz. Belediye başkanı aramıza gelip bizlere hoş geldiniz diyor. Bizler de bisiklet festivaline verdiği destekten dolayı teşekkür ediyoruz. Ayrıca panayır için de kutluyoruz genç belediye başkanını. Sağda festivali düzenleyen Şeref Akdemir, belediye başkanı, yardımcıları da yanında. Belediye başkanının karşısında bisikletçiler sıralanmış karşılıklı konuşuyorlar.

DSCN2989

Belediye başkanı, Şeref Akdemir ve bisikletçileri çekiyorum birlikte. Arkada belediyeye ait iki katlı bina var.

DSCN2990

Panayıra eğlenmeye gelen insanlar ve çocukları deveye binip tur atıyorlar meydanda.

DSCN2991

Çocukları taşıyabilecek kadar küçük Midilli atları da var panayırda. Çocukları ücret karşılığında bindiriyorlar. Normal insanların bel hizasında Midilli atı. Gölgesi yere vurmuş öylece bekliyor müşterisini Midilli atı.

DSCN2992

Panayırdaki oyuncaklar bisikletçilere ücretsiz binileceğini söylediler. Kimisi oyuncaklara binmek için gittiler. Kimisi de panayır alanını gezmeye çıktı. Ben de panayır alanındaki satıcıları dolaşıyorum Cengiz Çarkacı ile birlikte. Kendimize külahta dondurma alıp yalaya yalaya tezgahları dolaşmaya başladık. Herhangi bir şey almaya niyetim yoktu ama iki tane şiş aldım kendime. Bisiklet turlarında sucuk pişirmek için gerekiyor. Panayırı dolaşıp bisikletlerin yanına döndük. Hareket saatine daha var. Gökyüzünde Ay belirmiş, dolunay bitmiş, sağ tarafının bir kısmı karanlıkta. Fotoğraf makinesinin optik zoomunu kullanıp Ay’ı iyice yakınlaştırıp çekiyorum net olarak. Aydaki kraterler, parlak düzlükler net olarak görülüyor.

DSCN2993

Herkes toplanınca birlikte yola çıktık. Geldiğimiz yoldan geriye doğru bisikletleri sürüp kamp alanına geldik. Bisikletleri park edip çadırların önünde sohbet ediyoruz bir süre. Yeni gelip çadır kuranlar olmuş. Çadırlar da çoğalmış akşamdan beri. Belli bir saatte susup çadırlara çekildik. Artık dinlenme zamanı diyerek tatlı bir uykuya daldım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 16 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Eşpedal Bisiklet Turu 9. Gün

10 Ağustos 2021 Salı

Ören – Bahadınlı – Karadere – Ören

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

gün doğmadan başladı filizkıran fırtınası

evler yemen türküsü

sokaklar seferberlik

öyle bir gariplik ki

öyle bir tedirginlik

yaz başında güz sonrası

ayvalar çiçekteydi

güller daha tomurcuk

açıl demişti güneş

açılmıştı kıraçta kış elmaları

çözül demişti güneş

çözülmüştü yılanlar karanlık odalarında

dallarda yuvalar tüy kokuyordu

düğünçiçekleri şenlikli

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, masa üzerinde içi dolu kahve fincanı, bir bardak soğuk su. İki kumru kuşu masadaki buğdayları yiyor.

IMG_20210811_073228

“Buraların kralı kim?”

“Senden başka kimse var mı!”

“Tabi ki kral sensin. Yaşasın kralımız.”

“Yaşasın kralımız! yaşasın kralımız!”

“Evet kral benim!”

Aynen böyle dediklerinden emindim. Bu seslerle uyanıyorum. Bahçenin bir köşesinde kaz kümesinden gelen seslerle sabaha karşı uyandım. Sürü lideri olan kaz ilk önce sert bir sesle öttü, ardından diğer kazlar da kalabalık seslerle ona cevap verdiler. Sabahın dört buçuğu. Kazların yüksek perdede çıkardığı sesleri duyduktan sonra uyuyamadım bir daha. Çadırımdan çıkıp kazların olduğu kümese doğru baktım. Kesik kesik, kısa sesler çıkarıyorlardı. İlk duyduğum sesler gibi ötmeden. Kamp alanındaki çadırlardakiler derin uykudalar. Ortalarda çıt yok, tuvalete gidip geldim çadırıma. Ne kadar uyumaya çalıştımsa da uyku denen şey çoktan gitmişti. Hava şimdiden sıcak, örtünmeden matımın üzerine uzanmış olarak düşüncelere daldım. Hani derler ya ilham perileri geldi, işte öyle bir duruma girdim. İlham perileri geldi düşüncelerime. Düş görmeden düşler düşüncelerimde oluşmaya başladı.

İkinci kez Eşpedal ile birlikte yaz kampı yaptım. Bir çok kör arkadaşla tanıştım, benim için çok değerliler. Onlardan çok güzel şeyler öğrendim ve bana ilham olduklarına eminim. Görmedikleri için yaşamla mücadele etmeleri güçlenmişti. Ve bu mücadeleyi ben de onlarla birlikte yaşıyorum, öğreniyorum. İşte bu yaşadıklarımı ilham perileri bana yazacak olduğum yeni fikirler, roman gibi kafamda oluşmaya başladı. İlham perilerimden birisi daha önce birlikte pedal çevirdiğim Songül ve dünden beri pedal çevirdiğim Özlem. İkisi de bana yazacağım roman için ilham oldular. İkisi de değerli insanlar. Bakalım neler yazacağım, ana fikir ve olayların gelişimi kafamda oluştu. Beynimin bir köşesine yazıldı ilham perileri tarafından. Herhangi bir not yada kayıt almadım. Ama iyi bir şeyler yazacağımdan eminim.

Bu düşüncelerle gün ağardı, Güneş doğmadan çadırımdan çıkıp kahvemi pişirmeye başladım. Henüz uyanmış olan yok. Tam Güneş doğarken kahve pişiyor ve afiyetle içiyorum Güneşin ilk ışıkları ile. Kaz kümesinin olduğu tarafta, okaliptus ağaçları arasından Güneş yeni doğmuş, kızıl rengini Dünyaya vurmaya başlamış bile.

IMG_20210810_062952

Kahvemi Güneşin ilk ışıkları ile içtikten sonra az ilerideki çadırdan Özlem dışarıya çıktı. Onu sessizce izlemeye başladım. Çadırından çıkar çıkmaz doğrulup tam sağına dönerek yürümeye başladı. Amacı ağacı bularak şeritle tuvalete ulaşmak. Bir süre düz gidince ağacı bulamadı. Şaşkınlıkla nerede olduğunu anlamaya çalışırken Özlem’e seslendim oturduğum yerden. İlk önce;

“Günaydın Özlem”

“Günaydın Urim Baba” dedi

“Sağa dön, yürü, önüne şerit gelesiye kadar, ondan sonra yolunu bulursun” diye seslenince

“Tamam Urim Baba” diyerek dediklerimi yaptı ve ağaca bağlı şeridi bulup tuvalete doğru gitmeye başladı. Özlem tuvalete kolayca ulaştı. Fazla zaman geçmeden bu kez Orhan çadırından çıktı. Çıkar çıkmaz da soluna dönerek yürümeye başladı. Özlem ve Orhan evliler, sabah ikisini ayrı ayrı izleme şansına eriştim. Orhan elinde bastonu yürüyerek tam yanıma kadar gelince

“Dur! Sağına doğru dönüp yürümeye başla” diye seslendim.

“Tamam Urim Baba” diyerek yönlendirmemle birlikte sağına dönerek yürüdü. Ağaca bağlı şeridi bulunca tutuna tutuna tuvalete gitti. Şerit bitince basamakların dibinden sola dönüp erkeklerin olduğu bölüme doğru gidip tuvalete girdi. Karı – Koca olan Özlem ve Orhan’ı izlemek ayrıcalıktı. İkisi de yönünü bulma konusunda biraz zayıf olmalılar. Tuvalet çadırlarının tam karşı yönde olmalarına karşı Özlem sağına 90 derece dönüp yürümeye başladı. Orhan da 90 derece soluna dönüp yürümeye başladı. İkisi de birbirinden uzaklaşır gibi tam da 180 derece birbirinden uzaklaştıklarına şahit oldum Özlem kuzey yönüne, Orhan güney yönüne doğru yürüdüler. Bu olay  bana çok ilginç geldi.

Özlem ile Orhan tuvalete ulaştıktan sonra yerimden kalkıp sabahın köründe beni uyandıran kazlara bir bakayım dedim. Kümese gitmeden önce dünden kalan ekmeklerden 20 tane yanıma alarak kümese gittim. Ekmekler küçük, yuvarlak ve poşetin içinde. Her ekmeği poşetinden çıkararak lokma lokma koparıp kazlara tel örgünün üzerinden atmaya başladım. Artık kim kaparsa. Lokmayı kapan yutuyor bir anda. Böylece 20 tane ekmeği lokma lokma atarak hemen hemen tüm kazları besledim. Her lokma atışımda kazlar bağırarak lokmayı kapmaya çalışıyorlar. Bu bağrışmaların bana teşekkür bağrışması olduğunu anlıyorum. Kümeste 30 kadar kaz var. Onların resmini çekiyorum bana baktıkları anda. Aslında kazlar normalde serbest dolaşıyorlar bahçede. Biz kamp kurunca hepsi de kümese kapatılmış. Ortalıkta dolaşsalardı bizlere rahat vereceklerini sanmıyorum. Neyse bu gün son günümüz, yarın özgürce bahçede dolaşırlar. Bahçede küçük su göletleri, kanallar var. Kazlar buralarda yüzüp temizleniyorlar. Suları özledikleri kesin.

IMG_20210810_070221

Özlem ile Orhan tuvaletten çıkınca onlara kahve pişirip veriyorum. Kahveyi içerlerken de sabah yaşadıkları yön konusunu konuştuk gülerek. Herkes uyandıktan sonra kahvaltıya gittik. Özlemi koluma taktım, Orhan da Özlemin koluna girdi. Birlikte kahvaltılıklarımızı alıp masalarda yedik.  Kahvaltı bitiminde bisikletlerin kilidini söküp hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Herkes hazır olunca tandem bisikletlere binerek Burhaniye belediyesinin önündeki meydana geldik. Hava iyice sıcakladı sabah olmasına karşı. Özlem’i bir ağacın gölgesindeki banka oturtup soğuk soda aldım. Bir nebze olsun serinledik soğuk sodaları içerken. Herkes belediye önünde toplanmış Güneşin altında bekliyorlar. Belediye başkanı gelip konuşacak. Biz gölgede oturmayı tercih ettik Özlem ile birlikte. Belediye başkanı gelip konuşmasını yaptıktan sonra topluca resim çekilirken aralarına katıldık. Belediye önünde toplanmış arkadaşlar pankartı açmaya çalışıyorlar. Belediye binasının dış yüzeyi cam kaplı. 1. Katta T. C. Burhaniye belediyesi yazılmış harflerle.

IMG_20210810_100756

Yola çıkıp yaklaşık 14 Kilometre az bir tırmanış yaparak Dedekaya kült merkezine geldik.

Dedekaya ; Bahadınlı Köyü doğusunda Karınca Çayı kıyısında yer alan görkemli bir kayadan oyma kült anıtı. Değişik bölümlerden meydana gelen bu anıtın 2002 baharında üst kısmının doğu tarafındaki altarlar ve ateş çukurları kısmı dinamitlenmesine rağmen eski durumu hakkında biraz bilgi verecek altar parçaları kaya üzerinde izlemlenirken, batı tarafındaki yükselti üzerinde kare planlı bir hazne ve altar parçaları görülmektedir. Bu bölümün altında batıya bakar vaziyette bir senotaf veya yakma çukuru yer almaktadır. Bu ana kaya bloku üzerinde merdiven izleri hala görülebilmektedir. Bu kısımdan çay yönüne geçildiğinde geniş ve kayalar üzerinde oluşturulmuş bir alana ulaşılmaktadır. Bu kısmın doğusunda ve ana kaya bloku altında kısmen kayadan oyma kısmen taş örme bir su haznesi ve bu haznenin ardında akarsuya doğru kademeli olarak inen kaya üzerinde çeşitli oymalara rastlanır. Bu kısmın altında ve çayın kıyısına doğru yüzü güneye dönük yekpare kaya üzerinde bir altar düzenlemesiyle bunun da altında kayadan oyma bir başka düzenlemeye rastlanır. Orijinal haliyle alanın kullanımı akarsudan yukarı doğru çıkılarak işlev görecek şekilde hazırlanmış olmalıdır. Günümüzde Karadere’ye giden yol ana işleyişi bozduğu gibi kaya anıtı ardında kalan ve bol miktarda keramik buluntusuyla bir yerleşme alanına işaret eden kesimle de ilişkiyi kopartmıştır. Dedekaya kült kompleksi altıda bir kaynağın varlığı da izlenmekte olup, kült kompleksinin Myster karakterli kültlerle yakın ilişkisi ve özellikle Ana Tanrıça Tapısıyla başlayan ve muhtemelen de İsis , Serapis ve benzeri kültlerin de etkileriyle güçlenen yerel bir kült merkezi olduğu anlaşılmaktadır.

https://www.tuvart.net/forum/prof-dr-engin-beksac/tarihin-isiginda-burhaniye-kaya-sunaklari-kaya-anitlari-ve-kult-merkezleri-prof-dr-engin-beksac

Kült merkezi Karınca deresi kenarında kayalık bir yer. Arkeolog arkadaşlar bizlere burası hakkında bilgi veriyor. Kayalıklarda irili ufaklı delikler oyulmuş

IMG_20210810_120411

Kayalık kütle Karınca deresine kadar gidiyor. Kıyıya yaklaşıp aşağıda kalan Karınca deresini çekiyorum. Dere çok az akıyor.

IMG_20210810_120740

Başka bir yerde göğe yükselmiş kaya kütlesi abide gibi. Eskiden buralarda tanrılara kurban adıyorlarmış.

IMG_20210810_120804

Dedekaya kült merkezindeki ziyaretimiz bitti. Karadere köyüne kadar biraz daha tırmandık. Oradan geri dönerek Adalıdefne zeytin yağ işletmesine geldik. Burada öğle yemeğini yiyoruz. Fabrika sahibi ve ailesi bizleri güler yüzle karşıladı. Fabrikayı, zeytin yağının işlenmesi hakkında bizlere bilgiler veriyor. Bizler de yuvarlak masalara oturup anlatılanları dinliyoruz.

IMG_20210810_125208

Ben ve sabah kahramanlarımız Özlem ile Orhan kare masada oturduk. Özlem ile Orhan’ı çekiyorum karşımda oturmuş olarak.

IMG_20210810_125221

Zeytin yağ fabrikası sahibi hepimize ziyaret ettiğimiz için teşekkür ediyor ve bizlere küçük hediyeler veriyor. Bizler de kendilerine teşekkürlerimizi sunuyoruz yemek ve ağırladıkları için. Fabrikadan hareket edip Burhaniye’ye hızlıca indik. Burada durmayıp doğruca Ören’e gelip Adrmytteion antik kentin olduğu kazı alanına vardık. Kazı ekibi karşıladı güler yüzle. Kazı ekibinde üniversite öğrencileri kazı yapıyor. Öğrenciler bizlere karpuz ikram etti. Bu sıcakta iyi gitti doğrusu. Biraz serinlemiş olduk. Kazı başkanı bizleri iki gruba ayırdı.

Adrmytteion Antik Kenti bölgesindeki 1950 ve 1960’larda konut yapımı sebebiyle oluşan yıkıma karşın hakkında erken bilgi sahibi olunan bölgenin önemli antik şehirlerinden biridir. Antik çağ tarihçilerinden özellikle Strabon, sonrasında Heredot ve Stephanos Byzantinos’un eserlerinde görkemli yerleşimleri bahis konusu edilen bölgede odak noktasını Adramytteion şehri oluşturuyordu. Bugünkü Ören bölgesinde kurulu olan eski şehrin önemli bir liman şehri olduğu antik çağ tarihçileri tarafından vurgulanmaktadır. Şehrin kuruluş tarihi ile ilgili çeşitli antik bilgiler ve savlar vardır. Adramytteion’un Lidya Dönemi’nde, M.Ö. 6’ıncı yüzyılda Lydia kralı Alyates’in oğlu Adramys tarafından kurulduğu tezi olduğu gibi, şehrin bölgede Lidya döneminden yaklaşık bin yıl önce yaşamış Anadolu halklarından Luwi’ler tarafından kurulduğu ve isminin “Adra-Mudra” olduğu tezi de ileri sürülmektedir.

Kalkolitik dönemden başlayarak, Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde yani çok uzun bir tarih sürecinde varlığını sürdüren Adramytteion şehrindeki arkeolojik kazı çalışmaları Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Murat Özgen danışmanlığında sürdürülmektedir. 2012 yılından beri sürdürülen kazılar Bergaz Tepe, Ören Meydanı ve Antik Liman olmak üzere üç ayrı noktada yoğunlaşmaktadır. Bergaz Tepe’de yapılan sondaj çalışmaları sonucunda, tepede Bizans Dönemi’nden tarih öncesi döneme kadar uzanan kültür katlarını içeren nitelikte bir tabakalaşma olduğu anlaşılmıştır. Kazılarda ortaya çıkarılan Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait mimari parçaların yerinde sergilenmesi amacıyla Burhaniye Belediyesi sponsorluğunda yapılması planlanan Ören Arkeoloji Parkı bölgenin kültür turizmine canlılık getirecek, geç de olsa önemli bir arkeolojik alan hak ettiği değere kavuşacaktır.

https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/balikesir/gezilecekyer/adramytteion-antik-kenti

İlk grup gezisini bitirdikten sonra Özlem’i koluma takıp antik kentini dolaşmaya çıktık. Yaklaşık 1 ila 1.5 metre toprak kazılarak duvar kalıntıları ortaya çıkarılmış. Özlem’e gördüklerimi tek tek betimliyorum.

IMG_20210810_154059

Artık gövdeleri iyice kalınlaşmış meşe ağaçları toprak arazide dağınık ama çoğu yeri gölgede bırakmış. Toprak üzerinde kimi kalıntıların kalan kısmı görünüyor. Henüz kazılmamış, gün ışığına çıkacağı günleri bekliyor. Kim bilir toprak altında neler var.

IMG_20210810_160459

Kilise kalıntılarına geldik. Toprak altında kalan yerleri duruyor, orası da kazılıp ortaya çıkmış. Sadece Binanın temelleri var. Kilisenin kısa duvarları yarım daire olarak dışa taşırılmış.

IMG_20210810_160517

Karşı tarafta daha geniş bir yarım daire duvar, duvarlar yaklaşık bir metre genişliğinde. Üzerinde Özlem ile yürüyoruz rahatça. Bir taraftan da betimliyorum.

IMG_20210810_160520

Kilise iç kısımların çoğu yeri kazılmış. Bir kısmı da kazılmayı bekliyor

IMG_20210810_160525

Başka bir alanda su sarnıç yapısı kazılıyor. Üzerine demirden çatı yapılmış. Hem güneşten hem de yağmurdan korunmak için. Sarnıç duvarları yuvarlak olarak örülmüş.

IMG_20210810_160555

Ören antik kentini dolaşırken Muhlis Dilmaç ile telefonla konuşuyorum. Akşam üzeri tandem bisikletleri almaya gelecek araba ile. Muhlis’e römorkun Zeytinli de itfaiye yerinde olduğunu, bizlerin de Ören de kamp attığımızı belirttim. Ören antik kentini bitirip kamp alanına geldik. İlk önce su hortumundan duşumu alıyorum. Sonrasında çadırımı ve eşyalarımı toplayıp çantalarıma yerleştirdim. Muhlis’e konum atıyorum. Konum yolunu biraz karıştırınca yola çıkıp bir daha konum atınca beni buldu. Araba arkasına römork takılı halde kamp alanına kadar girdi. Beraberinde bisikletçi arkadaşımız Billur Dulkadir’i getirmiş. Bu arada akşam yemeği geldi. İlk önce yemeğimizi yedik birlikte. Yemekten sonra römorkun arka stop lambasının çalışmadığını söyledi Muhlis. Ben de takımları çıkarıp lambayı değiştirmeye başladım. Hava karardığından çalıştığım yeri görebilmem için ışık gerek. Cep telefonumu Özlem’e verip ışığını açtım. Özlemi yanıma, bana ışık tutacak biçimde sandalyeye oturtup ışığı tutmasını sağladım. Arızalı olan lambayı söküp yenisini taktım yerine. Kablo renkleri birbirini tutmayınca deneme yanılma yöntemi ile kabloları bağladım. Sadece park lambaları çalışmadı. Lambaların çalışmasını sağlamaya çalışırken Billur bizi çekiyor cep telefonu ile. Solda sandalyeye oturmuş Özlem, elinde cep telefonunu tutarak bana ışık sağlıyor. Ben yere çömelmiş kabloları bağlarken. Kırmızı stop lamba ışığı yanıyor bu arada.

WhatsApp Image 2021-09-21 at 11.26.24

En sonunda bağladığım kabloları izole bantla sarıp işimi bitirdim. Billur bizi biraz daha uzaktan çekiyor. Römork kasasının köşesi, Özlem sandalyede oturmuş, ben çömelmiş durumda. Ben lamba ile uğraşırken bu arada arkadaşlar tandem bisikletleri yüklediler römorkun içine.

WhatsApp Image 2021-09-21 at 11.26.26 (1)

Bu akşam müzikli eğlence var restoranın diğer yanında. Kamptaki bütün arkadaşlar oraya gidip eğlenirken ben lamba işiyle uğraştım. Özlem de yanımda kaldı benimle birlikte. Özlem fazla gürültülü müzik ortamında bulunmak istemiyor. Nedeni ise keman çalmaya alışmış hassas kulaklarının zarar görmemesi. Yanımda kalması benim de işime yaradı. Bana çalışırken ışık tutacak birisi gerekti. Özlem de bıkmadan bana ışık tuttu. Zaten ilham perilerimden biri, bir de ışık tutarak iyice içim aydınlandı. Yola çıkmadan önce müzik olan yerde dans eden arkadaşların yanına gittim. Gerçekten çok fazla gürültülü müzik var. Özlem haklıymış gelmemekle. Arkadaşlarla tek tek vedalaştım. Vedalaşırken birbirimizin sesini duymakta zorlandık müzik gürültüsü yüzünden. Arkadaşlarla vedalaşıp römorkun yanına geldim. Burada tek kalan Özlem ile de vedalaşıyorum. Kemanının sesini dinleyemedik ama bana söz verdi keman çalmaya. Bakalım ne zaman keman çalışını dinleyeceğim.

Arabaya binip yola çıktık. Römork arkada bizi takip ediyor. Arkada yanmayan park lambasının olduğu yere fosforlu bant yapıştırdık. Arkadaki arabanın farları vurunca fosfor aydınlanacak. Gecenin karanlığında yol alıyoruz. Bir benzinlikte mola verdik. Burada mazot aldık arabaya. Aynı yerde çay içip atıştırmalık bir şeyler yiyerek biraz dinlendik. Yola devam edip Karşıyaka da Billur’u bıraktık. Körfezi dolanıp tandem bisikletleri koyacağımız kent ormanındaki konteynıra vardık. İçeri girip tandemleri konteynıra yerleştirdik. Benim bisikletimi çıkardım dışarıya. Çantalarımı bisikletim KUZ a yükledim. Özlemişim KUZ’u. Muhlis evine gitti, ben de evin yolunu tuttum gecenin karanlığında. Eve saat 01:00 civarı varıp yattım.

Artık vücut iyice alıştı erken kalkmaya. Gün ağarır ağarmaz uyanıyorum yattığım yerden. Sabah kahvemi pişirip balkona geldiğimde kumrular beni görünce  gelip bayrak direğine kondular. Hemen bir avuç buğday alıp masaya bıraktım. Kahve ve bardakta soğuk su masada duruyor. Kumrular buğdayları yemek için masaya gelip yemeğe başladılar. Ben de kahvemi içiyorum bir yandan. İlham perilerim sanki karşımda buğdayları yiyen kumruların içinde. Yazacağım roman kahramanları geldi aklıma, karşımdalar.

“Biri Çiğdem, Biri Nergiz”

IMG_20210811_073228

Böylece bir turun sonuna gelmiş bulunuyoruz. Çok güzel bir tur oldu, Eşpedal ile yaptığım ikinci tur. Yeni arkadaşlarla tanıştım. Uzun süredir görmediğim arkadaşlarla tekrar görmenin sevinci içimde hala. Kör arkadaşlarla çok güzel anlarımız oldu. Onlardan çok şeyler öğrendim yine. Ben de elimden geldiği kadar tecrübelerimle onlara yardım ettim. En olumlu şey de ilham perilerin bana gelip yazacağım romanı kafama yerleştirmeleri.

Artık yeni ufuklara yelken açmanın zamanı geldi

Yeni yazı dizisinde buluşmak dileği ile

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 35 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Eşpedal Bisiklet Turu 6. Gün

7 Ağustos 2021 Cumartesi

Havran – Kalabak – Havran

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

su gelir akmak ister

akamayan suya vay vaaay

güzel göz bakmak ister

bakamayan göze vay vaaay

orman ölmüş

yel kırık

kana kesmiş çıplak mavi yabanda

gece gelir yakmak ister yüreğim

yürek mi kalmıştır yanacak bende

yakmış beni gözlerin

yakmış da atmış beni

efsane sevdalara

buna yanmak n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, solda bir kız çocuğu, sağda Songül, salıncağa binmiş sallanıyorlar. İkisi de birbirine bakıyor. Songül’ün başında kask var. Kız çocuğu yeşil giyinmiş, Songül pembe uzunkollu, siyah tayt giyinmiş. Yanda kaydırak var.

IMG_20210807_124541

İyi bir uyku anca çadırda uyunduğunda rahat ediyorum. Her zaman olduğu gibi erkenden, daha Güneş doğmadan uyanıyorum. Günler uzun, geceler kısa olsa da uykuda geçen zaman bana yetiyor. Henüz güneş doğmadı, çadırımdan dışarısını çekiyorum. Yeşil çimenler, dere kenarındaki demir korkuluk, fıstık çam ağaçları ve çardak ilk gördüklerim. Karşı tarafta binalar tek tük.

IMG_20210807_062534

Kahve takımlarımı alıp çardağa yerleşiyorum. Henüz kimse kalkmadığından tek başıma Güneşin doğuşunu izliyorum. Güneş bu sabah daha parlak ışıklar saçarak doğdu. Dünkü gibi soluk değildi. Dere kenarı hizasında çam ağacının yanından Güneş parlıyor. Çöpler hala duruyor duvar dibinde, çay yatağında.

IMG_20210807_063804

Fotoğraf makinem arızalı olduğundan iş cep telefonuma kaldı. Onunla da ne kadar net ve yakın çekebildiysem o resimleri burada paylaşıyorum. Her sabah görmeye alıştığım su kuşları yine çay üzerinden bir yukarı, bir aşağı uçup duruyorlar. Siyaha yakın, gri renkli bir su kuşu havada uçarken çekiyorum ama karşıki duvarın rengi ile aynı olunca pek fark edilmiyor. Kuş az sağda, duvarın tam ortasında kanatlarını açmış durumda.

IMG_20210807_074228

Herkesler uyanınca Songül’ü kontrol ettim. Bu gün kendini daha iyi hissettiğini söyledi ve bisiklet sürebileceğini ifade edince içim rahatladı. Demek ki akşam aldığı serum ve ilaçlar işe yaramıştı. Çadırından alıp birlikte kahvaltıyı yaptık. Dün pek yemek yememişti. Bu sabah iştahı iyi. Bisikletleri çıkardık depodan, bir çantayı arka bagaja takıyorum, içinde takım taklavat, yedek lastikler, su ve gereken eşyalar var. Bu gün kuzeyde olan Kalabak köyüne gideceğiz. Yol kısa olduğundan ve fazla yokuş olmadığından çar çabuk hedefe ulaştık. Az yokuşu olsa da biraz yükselmişiz ve Havran havzasına hakim bir yerdeyiz, manzara güzel. Köyün kahvesine oturup çay, soda gibi içecekler ısmarladık kahveciye. Kahveci de bu kadar kalabalık müşterisi her zaman olmadığından sevindi. Kahvenin terasından sol taraftaki manzarayı çekiyorum. Küçük tepelere hakim olan zeytin ağaçları uçsuz bucaksız.

IMG_20210807_115805

Sağ tarafta da köyün evleri ve karşıdaki tepede başka bir köy görünüyor. Ufukta az da olsa Edremit körfezi masmavi.

IMG_20210807_115810

Manzarayı izlemek için dürbün var. Gözle rahatça yakınlaştırıyor ama cep telefonumla istediğim gibi odaklayamadım. Çekebildiğim karşıdaki köyün uzun minareli camisi. O da yan çekilmiş. Esas çekmek istediğim buradan kaz dağlarının en yüksek yeri olan Sarıkız tepesi. Onu bir türlü odaklayıp çekemedim. Artık fotoğraf makinesini tamir ettikten sonra çekebilirim.  O da ne zaman olur belli değil.

IMG_20210807_120255

Köy çocuklarından birisinin bisikleti arızalı ve bakımsız. Pek olanakları yok ama bisiklete öylesine biniyor. Teknik ekip uzmanı olan Kahramanmaraş’lı Can hemen bisikletin onarımını ve gerekli bakımını yapıyor kısa sürede. Can bisiklet üzerine eğilmiş, elinde aletlerle bisikleti tamir ederken bir kişi de ona yardım ediyor. Çocuk ta bisikletini iki eli ile tutmuş Can’ın ne yaptığına bakıyor.

IMG_20210807_120859

Çaylar, kahveler, sodalar, sular içildi. Harekete geçmeden önce toplanıl dizildik kameralar önüne. Toplam 31 kişiyiz. Arkamızda tepeler uzanıyor manzaralı.

611079eb-b04f-4742-9486-6a840fc137cf

Hazır kamera önündeyken Eşpedal için söylediğimiz marşı hep bir ağızdan söylüyoruz. Ben de videosunu çektim. Videonun linki aşağıda.

https://youtu.be/U2FiMCPf1lw

Dönüş yolu çabuk bitti. Kısa sürede düzlüğe indik. Geride kalanları bekliyoruz parkın içinde. Hazır beklerken salıncağın birisi boş olunca Songül binip salınmaya başladı. Diğer salıncakta bir kız çocuğu var. Kız çocuğu yeşil elbise giyinmiş. Songül’ün üzerinde ise pembe uzun kollu, altında siyah renkli tayt var. Başında da kaskı duruyor. Salıncakta sallanırken ikisi de birbirine bakıyor. Bu remi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20210807_124541

Kız çocuğu sallanmaktan sıkılınca gidiyor. Songül tek başına salıncakta mutlu biçimde salınmaya devam ediyor.

IMG_20210807_123625

Hazır salıncak boşken ben de salıncağa binip sallanıyorum Songül ile birlikte. İkimiz de çocuklar gibi şen şakrak sallanıyoruz. Çocukluğunu yaşıyorsan mutlusun. Biz de mutluyuz. Yiiihhuuuuu, bizi Baattin çekiyor cep telefonunla.

230752543_4919364661423656_3019588146615259160_n

Kamp alanına geldik, Öğle yemeğinin ardından çocuklara yönelik çeşitli etkinlikler başladı. Müzik grubu bizlere şarkılar söyledi, çocuklar da eşlik etti şarkı söyleyenlere. Çocuklar şarkı söyleyenleri dinlerken. Gitarist ve çocuklar.

IMG_20210807_134622

Çocuklar masada toplanmışlar çeşitli nesneleri boyuyorlar.

IMG_20210807_161228

Başka bir masada da tohumları küçük saksıda toprakla buluşturdular.

IMG_20210807_161235

Başlarında atölye Öğretmenleri ile çeşitli çalışmalar yapıyor çocuklar.

IMG_20210807_161249

Toprak çanak çömlekler atölyede yapılıp pişirilmiş. Burada yaptıklarını sergiliyorlar.

IMG_20210807_161315

Öğleden sonra çeşitli çalışmalar ve müzik yapıldı. Çocuklarla tandem bisikletle tanışma etkinliği yaptık Arkamıza bir çocuk bindirerek birlikte bisiklet sürdük. Çocuklar meraklı ve binmeye hevesli olduklarından sıraya girdiler. Kimisi iki, hatta üç kez bindi. Olsun, çocukları mutlu görmek bizleri sevindiriyor. Her çocuğa nasıl pedala basacağımızı, çevrede gördüklerimizi betimleyip anlatıyoruz. Böylece arkamızda oturan kör arkadaşlarımızla nasıl birlikte Eşpedal basarak gezdiklerimizi çocuklara yaşatıyoruz. Tandem etkinliği bittikten sonra dinlenmekle geçiriyorum zamanımı. Bu gün kısa bir tur yaptık, fazla da yorulmadık. Akşam olunca belediyenin hamamına gidip bir güzel banyo yaptım. Sıcak su ile banyo yapmak gibisi yok. Songül de banyo yaptı bu arada. O banyo yaparken dışarıda bekledim. Rahatlamış olarak çadırıma girip yatıyorum.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 14 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Eşpedal Bisiklet Turu 4. Gün

5 Ağustos 2021 Perşembe

Zeytinli – Havran – Ayvalık Cunda adası yüzme – Havran

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

yüreğimde bir dere

akar da gider nere

ben yakmışım ateşleri

ateşler yakmaz beni

ay vurmuş tepelere

iner kuru dereler

gözlerin birden bire

benzemiş türkülere

demek pazar yerleri

demek bahar şenlikleri

üzgüler üzüntüler sürgünler demek

birdenbire kelepçeler gözlerin

 buna sevmek n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, Taş bina olarak yapılmış yel değirmeni. Önde sundurma, ve taş bina değirmenin yanında. Üç kişi yürüyor.

IMG_20210805_153209

İyi bir uyku çekip doğanın içinde uyuyunca ister istemez erkenden uyanmamak elde değil. Henüz hava aydınlanmaya başlayınca gözlerim açıldı. Sıkıştığımdan kalkıp tuvalete gittim. Henüz ayakta olan yok, herkes horul horul uyuyor. Tuvalet piknik alanının giriş yerinde, içerdeyken birinin seslendiğini duyuyorum. Seslenen yol tarafında, içimden acaba kim kime sesleniyor diye düşündüm. Tuvaletten çıkınca dışarıda bir taksi şöförünün seslendiğini anladım. Yanında da elinde baston olan birisi var. Taksinin bize birisini getirdiğini anladım. Taksici de beni görünce “Arkadaş kamp yerini arıyor, burası mı?” diye sorunca ben de “Evet, arkadaşı ben götürürüm” dedim. Gelen arkadaşla tanışıyorum, ismi Orhan Yeter. Koluna girip çadırların olduğu yere götürdüm. Piknik masasına oturduk. Orhan İstanbul’dan yeni gelmiş, eşi de bu gün geleceğini söyledi. Eşin kim diye sorunca Özlem Erten olduğunu söyledi. Özlem’i tanıdım. Özlem ile Didim bisiklet festivalinde tanışmıştım. Kendisi keman çalıyor. Bana sabah kahvesi içerken üşenmeyip keman çalmıştı. O sabahı hiç unutmadım. Özlem akşama kampa katılacak. Orhan’a kahve içer misin? diye sordum. O da içerim deyince kahve değirmenini eline tutuşturdum. Çek bakalım biraz kahve. Sabahın çok erken saatleri olduğundan henüz ayakta kimse yok. İki kişilik kahve pişiriyorum bu sabah. Afiyetle içiyoruz birlikte.

Ocağın üstünde cezve köpüklü, etrafında rüzgarlık var.

IMG_20210805_062734

Kahveleri içtikten sonra diğer arkadaşlar da kalkınca onlara da kahve yapıyorum bir çırpıda. Masa üstünde dört fincan, içi kahve dolu. Yanında kahve cezvesi. Arkada pankart ağaçta asılı ve çadırlar.

IMG_20210805_063418

Kahvaltıyı yapıyoruz birlikte. Kahvaltıyı yaparken masada oturan Merve Orhan dün akşam başından geçen bir olayı anlattı.

Merve bastonuyla giderken piknikçilerden birisi Merve’ye “Nereyi arıyorsun?” diye sormuş. Merve de “Pınar’ı arıyorum” diye cevap vermiş. Adam da Merve’ye “Seni götüreyim” diyerek Merve’yi koluna takıp piknikçilerin kullandığı çeşmeye götürmüş. “Geldik” demiş adam. Merve de “Nereye geldik?” diye sorunca adam “Aradığın çeşmeye geldik” deyince Merve şaşırmış. “Ben çeşme aramıyorum ki! Arkadaşım Pınar’ı arıyorum” diye cevap verip bastonunu kullanarak çadırların önüne Pınar’ı aramaya başladığını söyleyince hepimiz kahkahayı bastık. Güzel bir anı oldu bizim için.

Kahvaltının ardından çadırları, eşyaları toplayıp minibüse yerleştirdik. Bisikletlerin kilitlerini çıkarıp hazırlanıyoruz. Selenin üstünde helikopter böceği konmuş. Helikopter böceğini yakından çekiyorum. Helikopter gibi uzun gövdesi var. Ön kısmı daha kalın. Üstünde de ikişer yan yana dört tane şeffaf, uzun kanadı var. Aynı helikopter gibi uçuyor havada.

IMG_20210805_085230

Bu gün Havran’a gideceğiz. Zeytinlideki kamp günleri bitti. Bu gün copilotum Songül Parlak, birlikte süreceğiz. Eşyaları minibüse yükleyip Havran yoluna çıktık. Köy yollarından gideceğiz. Bazı ana caddelerde trafik yolu kesecek bizim için. Yolu açmasını beklerken incir ağacı görünce bir kaç incir yiyoruz Songül ile birlikte. Ayrıca güneş altında beklemektense incir ağacının gölgesinde beklemek daha güzel. Fazla uzak olmayan Havran’a vardık. Havran merkezindeki çay kenarında bulunan park alanında durduk. Bisikletleri belediyenin binasına koyup kilitledik. Henüz çadırları kurmadık, bu gün Ayvalık’taki Cunda adasına gideceğiz otobüsle.

Otobüslere binip Ayvalık tarafına doğru yola çıktık. Cunda adası köprü ile karaya bağlantısı var. Cunda adasına girdik. Otobüs bizi bir yere bıraktı, akşam da hareket saatini söyledikten sonra park etmek için gitti. Hava sıcaklığını iyice arttırdı. Hep birlikte tepede olan değirmen müzesine doğru tırmanmaya başladık. Terlememek elde değil. Bu gün copilotum Songül, koluma takıp birlikte yürüyoruz. Değirmene geldik, burada müze var. Müzeye gireceğiz ama yine salgın kuralları gereği iki gruba ayrıldık. Biz de dışarıda beklemektense denize gidip yüzelim dedik beş kişi. Ben, Songül, Ayhan, Tuğçe Çiğdem ve Ceyhan. Taş bina olarak yapılmış yel değirmeni, önünde sundurma. Üç kişi yürüyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20210805_153209

Tekrar aşağıya inip kumsala vardık. Kumsaldaki kafeteryada bir masaya oturup eşyalarımızı koyduk. Yanıma havlu ve su donu almamıştım. Üzerimde çabuk kuruyan kısa pantolon var. Mecburen kısa pantolonla gireceğim. Soyunma kabinlerinde giyiniyoruz. Pantolonun ceplerindeki eşyaları ve cüzdanı Songül’ün çantasına koydum. Beş kişi birlikte denize girdik. Havada rüzgar yok, deniz çarşaf gibi. Giriş biraz kumlu, biraz otlu derken boyu geçince rahatladık. Songül yanımda yüzüyor, diğer arkadaşlar da yanımda. Bir tek Ayhan alıp başını gidiyor. Kendisi kör, o yüzden arada sesleniyoruz yanımızdan ayrılma diye. Karadan epey açıldık, insanlar karınca gibi görünüyorlar. Hava sıcak olduğundan su bizi yeterince serinletip ısı dengesini oluşturdu. Songül yüzerken düz gidemiyor, mutlaka sağa yada sola doğru geniş bir çember çiziyor. O yüzden seslenip sola yada sağa doğru yüzmesini söylüyorum. Bazen yönlendirmeye gerek kalmıyor sesimin geldiği yere yönleniyor. Deniz kımıldanmıyor bile. Su tertemiz ve berrak, derinde olmamıza rağmen dipteki yosunlar gayet net görünüyor.

Ayhan dalıp dipten kum çıkaracağını söyledi, hadi çıkar bakalım deyince daldı denize. Çıkınca dibe ulaşamadığını söyledi. Belki de dibin nerede olduğunu kestiremedi. Kör birisi için yön bulmak zor biraz. Neyse ki yanımızda Ceyhan var. O dalıp dipten kum çıkardı bize. Ayhan atletik yapılı ve çok enerjik. Enerjisini bir türlü atamıyor ve sürekli hareket halinde. Denizde 1 saatten fazla kaldık, parmaklarımın uçları sudan dolayı buruştu iyice. Tuğçe Çiğdem’in kolunda su geçirmez saat var. Saat 5 oldu, artık dönelim diye karar verdik. Kıyıya ulaşmamız epey zaman alacak. Çünkü bayağı açıldık. Biraz daha hızlı yüzerek karaya çıktık. Eşyaları kafeteryadan alıp otobüsün beklediği yere geldik. Otobüs ve arkadaşlar bizi bekliyorlardı. Biraz geç kalmıştık. Neyse otobüs ile geriye, Zeytinli köye geldik. Aşağıda otobüs ile yaptığımız yolculuk haritasının resmi aşağıda.

WhatsApp Image 2021-08-17 at 21.06.45

Akşama kadar dinlendik, yemeği yedikten sonra kamp alanında da kısa pantolonumu yıkadım, çünkü denizde tuzlanmıştı. Çamaşırları ipe astım kurusun diye. Bu akşam eğlence yok, Saz çalan Hasan Hüseyin sazı ile birlikte Gaziantep’e gitti. Akşam olmadan kemancı Öğretmenimiz Özlem gelip aramıza katıldı. Bisiklet turunu yarım bırakıp bizimle beraber olacak bir süre. Kemanını getirmemişti. Akşam parkın çardağında oturup kendi kendimize şarkılar, türküler söyleyerek zaman geçirdik. Fazla geç olmadan çadırıma girip yattım. Ellerimdeki buruşukluk izleri hala var. Yattığımda bunu gördüm.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 19 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

 

Eşpedal Bisiklet Turu 2.Gün

3 Ağustos 2021 Salı

Zeytinli – Kızılkeçili – Hasan boğuldu – Zeytinli – Akçay – Zeytinli

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

iki turna geçti güz mavisinden

sandım bir ömür geçti

bilinmezden görünmezden bir ateş

gelip özüme düştü

ben acının aşk ilinden olduğunu bilmezdim

yokluğa değdi geçti

özlemden içti geçti

gelip gönlüme düştü

ben mi aştım bu dağları “kerem“sel özlemlerde

ben mi teptim bu yolları kavuşmak diye diye

iki turna bir çift göz

gelip türküme düştü

erenler hey erenler

bu günü dünden görenler

bilin dedim bilmek dedim yetmedi

sonum önüme düştü

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, gece karanlığında deniz kıyısındaki betona 12 kişi sırtı dönük oturmuş. Ayakları denize sarkıtmış durumda. Hepsinde de beyaz tişört var, kimisinin başında beyaz şapka. İskelede bağlı kayıklar ve sokak lambaları ışık saçıyor 6 tane. 5 tanesinin ışığı denize yansımış.

IMG_20210803_212631

İyi bir uyku çektim bu gece. Hava sıcak olduğundan örtünmedim bile. Alarm çalmadan uyanıyorum, etraf sessiz, kuşlar bile ötmüyor. Nedense çok az kuş sesi duyuyorum. Herkes çadırında mışıl mışıl uyuyor, kimisinin horultuları geliyor kulağıma. Belki de ben de horlamışımdır uyurken. Kesin horlamışımdır, buna eminim. Zaten horlamadım diyen doğru söylemiyordur. Kendimden bilirim. Bazen şekerleme yaparken kendi horultumdan uyanmışlığım olmuştur. Çadırımdan çıkıp sabah henüz kimse uyanmadan tuvalette işimi hallediyorum. Yoksa iki tane tuvalet var ve kalabalıkta kuyrukta beklemek durumunda kalmamak elde değil. Çadır yerine gelip kahve takımlarını çıkararak kendime kahve yapmaya başladım. Piknik masasının oturulan yerin kenarında kahve ocağı, üstünde cezve. Etrafında rüzgarlık, rüzgarlıkta Urim Baba’nın kahvesi logosu. Altında da Maksat Muhabet yazıyor. (Muhabet yazmamın nedeni Kosova’da ki yeğenim oranın Türkçesi ile iki tane B yerine tek B harfi koymasından dolayı baskıda öyle basılınca yapacak bir şey yok.) Sadece cezvenin sapı görünüyor rüzgarlığın dışında. Arkada mavi çadırım ve diğer çadırlar.

IMG_20210803_063341

Kahvem pişti ve fincana döküldü. Fincan masanın üzerinde, bol köpüklü olarak duruyor. Arkada çay yatağında çınar ağaçları. Keyifle kahvemi içerken çınar ağaçlarının arasındaki boşlukta, havada bir turna kuşu göründü bir anda. Turna kuşu ardında iki tane daha küçük turna kuşu kanatlarını çırparak bir anda önümden, dar bir alandan gelip geçti. Ben sadece baka kaldım geçerken. Öyle bir andı ki resim çekmeye fırsatım bile olmadı. Her şey bir anda olup bitti. Ben turlarımı arkadaşlarıma anlatırken derim ki “Bazı anların resmi çekilmez, sadece o anı yaşarsın!” Ben de o anı yaşadım. Ve gördüklerim beynimin bir kıvrımına kaydedildi. Benden başkası göremez.

Masanın üstünde köpüklü kahve fincanı, arkada çınar ağaçları.

IMG_20210803_063425

Kahvemi içtikten sonra diğer arkadaşlar uyanmaya başladı birer, ikişer. Kahvaltı servisi başlayınca az da olsa kahvaltılıklarımızı alıp yedik. Herkes kendi copilotu ile birlikte kahvaltısını aldı. Benim copilotum Hamide. Birlikte kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıdan sonra herkes bisikletini alıp kontrollerini yapmaya başladı. Ben de kendime 5 numaralı bisikleti seçmiştim daha önce. Arkasında bagajı var, çantamın birini bagaja takacağım. Bir de büyük pompayı da bagajda taşımam gerek. Herkes bisikletini alınca bir de baktık ki bir tane bisiklet eksik. İzmir’den getirdiğimiz bisiklet sayısı 9 tane. Halbuki 10 tane bisiklet getirdiğimizi biliyorum. Eyvah bir tane bisikleti götürmüşler geceleyin. Bisikletleri de kilitlememiştik. Bisikletin bir tanesi yok. Ne yapacağız, durumu kamp görevlisine bildirdik. Jandarmaya da haber saldık bisikletimiz çalındı diye. Artık iki kişi boşta kaldı. Araçla birlikte bizi takip edecekler. Hareket zamanı gelince topluca resim çekilirken ben de cep telefonum ile çekiyorum. Herkesin bisikletleri elinde, pankartımız ağaç dallarına bağlı. Toplamda 35 kişiyiz.

IMG_20210803_093139

Herkes hazır olunca yola çıktık. Kızıl keçili köyünden yukarıya doğru tırmanmaya başladık. Bu günkü rotamız Hasan boğuldu şelalesi. Toprak yolda gidiyoruz. Yol kıyısındaki çeşmelerden su takviyesi yaptık. Hava sıcak, bol su tüketince suları tazelemek gerek. Yol kıyısındaki çeşmeler sayesinde susuz kalmıyoruz. Hamide’nin bisiklet deneyimi pek yok, o yüzden bana daha çok yük bindi pedala basarken. Beni yordu açıkçası bu yokuş. Neyse zar zor çıkmaya devam. Dar ve yüksek çeşmeyi bisikletim ve Hamide ile birlikte çekiyorum.

IMG_20210803_105225

Hasan boğuldu şelalesine geldik. Şelaleye kadar resim çekmedim, önemli bir şey de yoktu çeşmeden başka. İçeri girerken ücretini ödüyor herkes. Böyle yerleri parselleyip kiralamışlar. Girenlerden ücret alıp para kazanıyorlar. Türkiye’de tüm çay yatakları, piknik yerleri kiraya verilmiş durumda. Neyse içeriye bisikletlerimiz elde giriyoruz. Girer girmez karşıma 8 ila 10 metreden dökülen şelale çıktı. Şelaleyi tamamen kareye sığacak şekilde dik olarak çekiyorum. Sular kayaların arasından köpürerek aşağıdaki kendi göletine dökülüyor.

IMG_20210803_111041

Şelalenin döküldüğü gölet aşağıda. Bir kişi gölete atlamaya hazırlanıyor.

IMG_20210803_111053

Hasan boğuldu şelalesi daha yukarıda olduğu için yürümeye devam ediyoruz. Çayda yer yer küçük göletler var.  Su o kadar berrak ki yeşil rengi ve Güneş ışıkları uyumlu bir halde beni dinlendiriyor adeta. Kıyılarda ağaçlar renk katıyor çaya. Çayın üstüne tahtadan köprü yapılmış karşıya geçmek için. Köprü üzerinde çaydaki güzelliği çekiyorum.

IMG_20210803_112111

Geçmişte sanayi ve fabrikalar olmadığı için boru üretimi yokmuş. O yüzden şehirlere, köylere içme suyunu su kemerleri yaparak sağlamışlar. İşte bu su kemerlerinden ayakta kalan kısmı karşımda. Tamamen duvar değil de kemerli sütunlar örülmüş taşlarla. Su belirli seviyede taşınmış yerleşim yerlerine kadar. Kemerlerin üstünde kanaldan sular akıyor. Şimdiki zamanda bu kemerler kullanılmıyor. Zamanla kimi yerler yıkılıp yok olmuş. Boru üretimi başlayıp ucuzlayınca çay kaynaklarından boru ile taşınıyor içme suları. Bir tane çınar ağacı, kemerler sarmaşıklarla kaplı.

IMG_20210803_112355

Bazı yerden sular fışkırıyor kayaların içinden. Kaz dağlarının bereketli su kaynakları bu bölgeyi susuz bırakmıyor. Dağın her tarafı su kaynakları ile dolu. Kaz dağları büyük bir su deposu gibi. Kayaların arasından çıkan sular çaya karışıyor bir süre sonra. Sonrası mı? Sonrası deniz ana.

IMG_20210803_112646

Hasan boğuldu şelalesine geldik Hamide ile birlikte. Şelale önüne tahtadan platform yapmışlar. Kenarları tahta korkuluklar ile çevrelenmiş. Hamide ile korkuluklara yaslanıp resim çekiliyoruz birlikte. Hamide’nin üzerinde uzun kollu beyaz tişört var. Önüne biri küçük, biri büyük iki tane tüy resmedilmiş. Başında bordo renkli eşarp bağlı. Bende yeşil, beyaz, mavi renkli Eşpedal tişörtü. Arkada yeşil çınar ağaçlarının yaprakları.

IMG_20210803_112953

Hasan boğuldu şelalesi burası, Fazla yüksek olmayan kayalıklardan geniş bir gölete çay akıyor.  Söylentiye göre Hasan burada ortadan kaybolmuş, kendisini bir daha gören olmamış. Sevdiği Emine de burada kendini ağaca asarak Hasan’a kavuştuğu söylenir.

IMG_20210803_113127

Sebahattin Ali tarafından Hasan ve Emine için 1942 yılında yazdığı şiir.

Uzaklardan sesin aldım;
Çevreni derede buldum;
Nereye gittiğin bildim,
Hasan’ım arkandan geldim.
Sarı kahküllü, dal boylum;
Saz benizli, ayva tüylüm;
Tatlı sözlü, melek huylum,
Hasan’ım ardından geldim.
Köyden, obadan koğulan,
Duru sularda boğulan,
Toz köpük olup dağılan
Hasan’ım ardından geldim.
Sarp dağlara getirdiğim,
Kavuşmadan yitirdiğim,
Ak kefensiz yatırdığım
Hasan’ım ardından geldim.
Emine’yi yaslı eden,
Kerem olup Aslı eden,
Dağı taşı sesli eden
Hasan’ım ardından geldim
Sebahattin Ali

Tahta platformun kenarında Sebahattin Ali’nin şiiri tabelaya yazılmış.

IMG_20210803_113235

Hasan boğuldu olayının hikayesi tabelaya siyah zemine sarı harflerle şöyle yazılmış;

Hasan Boğuldu

Hasan boğuldu bir aşk hikayesini ve onun hazin sonunu anlatır. Obalı Emine’yle Ovalı Hasan’ın aşk hikayesidir. Hasan’la Emine birbirlerini severler. Ancak ikisinin de yaşayış tarzları birbirinden farklı olduğu için kavuşmaları zordur ama yine de ailesinden ister. Oba geleneğinde ise Emine’nin Hasan’la evlenmesi için bir şart vardır. Hasan’ın köyden Oba’ya kadar hiç dinlenmeden sırtında bir çuval tuz getirmesi gerekir. Hasan bunu kabul eder. Emine de Hasan’la birlikte gider. Hasan köyden bir çuval tuzu alır ve yola koyulur. İlk zamanlarda zorlanmaz ama güneşin ve yorgunluğun tesiri ile terler ve çuvaldaki tuzlar sırtını yakmaya başlar. Emine töreyi bozmamak için dinlenmesine izin vermez ve yardım etmez. Hasan bütün gücüyle tuz dolu çuvalı taşımaya çalışır. Ancak belirli bir süre sonra takattan düşer, tuz çuvalıyla yığılır kalır. Bunun üzerine Emine tuz çuvalını alır yola devam eder. Hasan Emine’nin arkasından bağırır “Emine ben gelemedim, sen benim arkamdan gel” der. Hasan’ı o günden sonra gören olmamıştır. Emine gömleğinin bir parçasını derenin kenarında bulur. Hasan’ın sesi sürekli Emine’nin kulağına çınlar. Sürekli Emine’yi çağırır. Emine’nin durumu hergün daha da kötüleşir. En son dere kenarındaki bir ağaca Hasan’ın gömleği ile kendini asar.

(Altında da İngilizce yazılmış yazı, yazıda hikaye farklı anlatılmış nedense. Olay 1800’lü yılların sonunda Çarşamba günü markette başladığı yazılmış. Tabelayı yazdırana sormak gerek neden farklı anlatım olmuş diye)

IMG_20210803_113250

Hasan boğuldu olay yerinden aşağı inip yemek yiyeceğimiz yerde toplandık. Yemek henüz gelmemiş, o yüzden biraz serinlemek gerek diyerek su donumu giyiyorum. Gerçi ayaklarımızı sokunca su pek serin değil. Adeta buz dolabından çıkmış gibi çok soğuk. Neyse ben az çok alışkınım. Daha soğuk sulara girmişliğim var. Cep telefonumu Baattin Şimşek’e verdim. Beni suya atlarken nasıl çekeceğini ve nereden çekeceğini bir güzel anlattım. O da tamam baba diye cep telefonumu aldı. Yerine geçti ve çekmeye başladı 40 poz arka arkaya. Yoksa beni havada yakalaması olanaksız. Bu sahne bir kez çekilir. İkincide saçlarım ıslak olduğundan pek kıymeti olmaz. Atlarken saçlarım dalgalanmaz rüzgarda. Burada 40 pozu yayınlamıyorum. Sadece 7 poz yeter. İlk poz, kameraya bakıyorum, mavi su donu var üstünde. Arkada koca kayalar arasından akan çay. Atlayacağım yer biraz derin ve geniş. İlk önce atlayacağım yeri inceliyorum. Arkadaki kaya üzerinde pembe don giymiş bir kız oturuyor.

IMG_20210803_115354

İlk önce hafifçe eğilip yaylanıyorum, dizlerim kırık, kollarım arkada. Öne eğilmiş durumdayım.

IMG_20210803_115407_3CS

İyice yaylanıp ileri fırlıyorum. Ayaklarım taşın üzerinden ayrılırken suyun bir kısmı da arkamdan geliyor. Belim yukarıda, ayaklarım ve kollarım aşağıda öylece donup kalmışım su üzerinde.

IMG_20210803_115407_8CS

İlk önce ellerim suya değiyor. Bıııırrrr, su buz gibi, acaba geri çıksam mı. Ama fizik kuralları bunu kabul etmez. Mecburen soğuk suya dalacağım. Hazır havadayken güneşin keyfini biraz çıkarayım bari. Bir süre öylece havada kaldım.

IMG_20210803_115407_9CS

Sonra başım buz gibi suya kollarımla birlikte girdi. Kalp hizasına kadar su içindeyim. Kalbim henüz soğuk suyu algılamadı.

IMG_20210803_115407_10CS

Ve sadece dizlerimden aşağısı suyun dışında. Tamamen su içindeyim ve soğuk suyu hissetmeye başladım. Ama daha önceki deneyimlerimden vücudum hemen alışıyor saliseler içinde. Kaya üstündeki pembe donlu kız da bana bakıyor atlarken.

IMG_20210803_115407_11CS

Balık gibi suya dalıp çıkıyorum dışarı. Göğsümden yukarısı su dışında. Saçlarım suda tamamen ıslanmış halde sırtıma yapışmış. Su gerçekten soğuk. Biraz daha yüzüyorum buz gibi suda ve alışıyorum. Ağustos ayının ilk günlerinde buz gibi suda serinlemek gibisi yok. Ama herkesin denememesi gerek, yoksa üşütebilirsiniz. Ayrıca nasıl atlayacağınızı bilmeniz gerek. Yoksa kafanızı ya da diğer yerlerinizi kayalara çarparak yaralanırsınız. Aman dikkat!

IMG_20210803_115407_19CS

Suda fazla kalmayıp çıktım, havlu ile kurulanıp cep telefonumu alıyorum Baattin den. Çektiği resimlere bakıyorum, güzel çekmiş, tam istediğim gibi. Suya balıklama atladığımı Hamide görmedi, sadece suya atlarken çıkardığım sesi duymuş olabilir. Hamide kayaya oturmuş, bir ayağı su içinde, diğer ayağı dışarıda. Su ayaklarını üşütmüş olmalı ki suya ayaklarını tek tek sokarak idare ediyor. Bordo yazması başında, beyaz tişört üzerinde. Kiremit renginde pantolonu. Paçalarını sıyırmış yukarıya doğru.

IMG_20210803_120345

Tam oturduğumuz yerin karşı kıyısında çınar ağacının ilginç şekli gözüme çarpıyor. Suya yakın yerde kocaman ağzını açmış, iki kolu da ağzının içine sokmuş durumda. Ağzının üstündeki delik burnunu andırıyor. Suyun içinde mat renkli küçük kaya parçaları net görünüyor. Su o kadar berrak ki kaya parçalarını daha canlı gösteriyor.

IMG_20210803_121526

Yüzdüğüm yeri çekiyorum. Buranın önünde bent yapılmış, su geniş bir havuza dönüşmüş. Karşıdan karşıya geçmek için tahtadan köprü yapılmış. Havuza girip yüzenler var.

IMG_20210803_121533

Ben çıkıp kurulandıktan sonra Baattin de benim gibi suya atlamak istedi. Ben de cep telefonumla onu çekmeye başladım. Deklanşöre basılı tutunca kamere 40 pozu arka arkaya çekiyor ve tüm hareketleri tek tek ayrıntılı çekmiş oluyoruz. Baattin aynı benim gibi dizlerini kırıp kollarını geriye ayarak yaylanıyor.

IMG_20210803_121944_1CS

Yay gibi gerilip ileriye fırlıyor. Suya paralel havada yakalıyorum. Kolları ileri doğru uzanmış, daha suya değmemiş durumda.

IMG_20210803_121944_6CS

Öğle yemeğimiz geldi, sandviç ekmeği içinde bir parça marul, bir parça ince dilim peynir, iki parça ince dilim salam ve yanında ayran. Hepsi bu kadar öğle yemeği. Karnımız ekmekle doyacak. Neyse yiyoruz sandviçi ayranla birlikte. Oturduğumuz yer üst üste konulmuş blok  beton parçaları. Hamide ile yan yana oturmuş durumdayız. Solda tandem bisiklet duruyor. Şapkam gidonda takılı. Bagajda bir tane çanta takılı turuncu, siyah renkli. Havlumu da çantanın üstüne seriyorum kurusun diye. Arkada çınar ağaçları bize gölge yapıyor. Burada kahve pişirip içiyorum şanslı üç kişi ile birlikte.

400be441-dadf-494f-bfa8-c1f4b47b59ed

İyi bir dinlenmenin ardından bisikletleri alıp yola çıktık. Çıkarken zorlandık ama inişimiz kolay oldu. Hava sıcak, arkada kalanları beklemek için gölgelik bir yerde mola veriyoruz. Burada çeşme var, su içip serinlerken bir yandan da suları tazeliyoruz çeşmeden. Çeşmenin yanı başında dut ağacı gölgesinde toplanmış bisikletliler.

IMG_20210803_135126

Kaz dağlarının bütün yamaçları belli bir yere kadar zeytin ağaları dikilmiş. Zeytin ağaçları yamaçta seyrek dikilmiş hava alsın, birbirine gölge etmesin diye. Zeytin ağaçlarını bir poz çekiyorum.

IMG_20210803_135855

Kamp alanına gelip biraz dinleniyoruz. Akşam yemeğini erken yiyoruz. Bu akşam bisiklet yolunda belediye başkanı ile bisiklet süreceğiz. Yemekten hemen sonra yola çıktık. Edremitli bisikletçiler bize kılavuzluk edip bisiklet yolunun başladığı yere götürdü. Bisikletlerimizle meydanda beklerken bir çocuk küçük bisikletine binmiş elini havaya kaldırarak poz verdi.

IMG_20210803_201924

Küçük meydanda toplanıp resim çekilirken ben de kareye girmeyip kendim çekiyorum hepsini.

IMG_20210803_202119

Aslında biraz geç kaldık gibi, belediye başkanı gelmedi ve belediye görevlileri ile kısa bir sürüş yaptık. Belediye görevlileri ve Edremitli bisikletçiler yanımızdan ayrıldı. Kamp alanına kestirmeden gidelim, ana yolu kullanmayalım diye yamaçtaki toprak yoldan gitmeye başladık. Hava karardı, ışıklarımızı yaktık önümüzü görmek için. Zeytinliklerin arasında bağıra çağıra, sohbet eşliğinde, neşe içinde sürüyoruz tandemleri. Ara sıra kendi slogan türkümüzü söylüyoruz gecenin karanlığında.

“Ay akşamdan ışıktır Eşpedal Eşpedal, Yüküm tulum çadırdır Eşpedal Eşpedal” diye

Böyle giderken birden bire yol bitti. Kaybolduk sanki, önümüzde derin bir dere yatağı var. Herkes durup bisikletten indi. Aramızdan iki kişi yolu bulmak için keşfe çıktı. Gece zifiri karanlık, etrafta ışık yok, sadece kendi aydınlatmalarımız var. Benim aydınlatmamın bataryası bitti. Önümü diğer aydınlatmalarla görüyorum. Keşif grubu ileriye doğru gitmişti, dönmelerini bekliyoruz. Uzun bir bekleyiş oldu. İleriden köpek havlamaları gelmeye başladı. Kendi kendimize dedik ki arkadaşları köpekler sardı. Gerçi Baattin keşifte olduğundan köpeklerle baş edeceğini biliyorum. Baattin köpekleri parçalar.

Biz ileriden geri döneceklerini zannederken bir de baktık ki arkamızdan geldi keşiftekiler. Baattin bize eskiden yol varmış ama dere taşkınında köprüyü alıp götürdüğünü anlattı. Az geride dere yatağına inip tekrar yola çıkacaktık. Baattin önde bizler arkasında, tandemler elimizde yavaşça ve dikkatli dere yatağına indik. Taşlı dere yatağını geçip yola doğru sert çıkış olan yerden bisikletleri ittirerek çıkardık. Yolumuzu bulmuştuk ya, tandemlere binerek yolumuza devam ettik. Asfalt yol çıktı karşımıza, kimisi asfalt yoldan gidelim dedi. Ben de “Nasıl olsa kaybolduk düz devam edelim. Kaybolmaktan korkmayın, biraz doğada kalmayı, çetin yollardan gitmeyi  öğrenin” deyince düz gidip kaybolmayı seçtiler. Bir süre daha giderek yine karşımıza asfalt yol çıkınca bu kez biraz korku duyanlar düz devam etmeye yanaşmadılar. Asfalt yolda gidelim diye tutturunca mecburen onlara uymak durumunda kaldım. Halbuki düz olan yer daha kestirme bir yol ve gideceğimiz Zeytinli köye varacak.

Bu arada bir kaç kez lastik patlaması oldu. El birliği ile yedek lastiklerle değiştirip şişirdik. Bende büyük pompa var. O yüzden lastiği çabuk şişiriyoruz. Neyse biraz yolları karıştırsak ta girmediğimiz toprak yolun çıktığı yere gelip Zeytinli köyüne vardık. Buradan kamp alanına geldik. Bir süre dinlendik, arkadaşlar tutturdu dondurma yiyelim diye. Birlikte karar alıp sahilde dondurma yemeye gideceğiz. Gece geç olmasına rağmen tandemlere atlayıp sahile vardık. Dondurmaları alıp deniz kıyısındaki betona oturarak yalamaya başladık. Ayakları denize sallamış durumdaki arkadaşları betona oturmuş halde arkalarından çekiyorum. Hepsi de beyaz tişört giymiş. Kimisinin başında beyaz şapka var. İleride kayıklar bağlı iskele var denize doğru uzanmış. Direklerdeki lambalar parıldıyor altı tane. Beş tanesinin ışığı denize yansımış.

Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20210803_212631

Dondurmaları yedik, sahilde yürümeye başladık bir süre. Hava güzel, tam yürünecek sıcaklıkta. Ne terliyorsun ne de üşüyorsun, ayar tam. Sahilde zeytin yağı fabrikası yapılmış. Tarihi bir fabrika, tuğladan yüksek duvarı, uzun bir bacası var. Pencereleri eski, duvar üstünde üçgen çatılı bir yer yapılmış. Burada iki yanda hilal, ortada yıldız delik olarak örülmüş tuğladan. Fabrikanın duvarı çok uzun, on metrede bir sarı aydınlatma lambası alttan ışıklandırmış duvarı. Uzun baca dolu tuğladan örülmüş.

IMG_20210803_213134

Gece yürüyüşümüzü bitirip kamp alanına sorunsuzca vardık. Bu gün epey yorulduk sayılır. O yüzden hemen çadırıma girip yattım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 43 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc