İki Sade Bir Ortaca Festivali 3. Gün

22 Ekim 2017 Pazar

Dalyan – İztuzu Tekne Turu

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

“Gözlerine bakarken,

güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma.

bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde,

kayboluyorum…

Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,

Durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:

 

sırrını her gün bir parça veren.

fakat hiç bir zaman;

büsbütün teslim olmayacak olan…”

Nazım Hikmet RAN

 

Öne çıkmış olan görsel, İztuzu kumsalında denize girinti yapmış ortası delik kayalık.

Sabah erkenden kalkıp dün su pınarında, kaynağından aldığım su ile kahvemi içiyorum. Yanımda şanslı olanlar da kahvesini içiyor. Kahvenin tadı bir başka oluyor kaynaktan alıp pişirdiğim su ile. Sürekli kahve pişiriyorum ve sürekli kahve değirmeni ile kahve çekiyoruz. Kahveyi de sevgili Doktorumuz Mete çekiyor. Kahveyi çekerken de ayakta dolaşırken bu işi yapıyor. Bir ara Doktor Mete’ye baktım ve sordum; “Ne yapıyorsun?” diye. O da farkında değil cevap verdi; “Kahve çekiyorum ya.” “Peki eline bak bakalım nereye çekiyorsun” dedim. Mete kahvenin öğütülen alt kısmını yere düşürmüş, diğer yarısı elinde toprağa kahve ekiyor. Neyse ki dik düşmüş hazneden fazla kahve yere dökülmemiş. Bu duruma hep beraber kahkahaları bastık. Güne böylece başlamış oluk neşe ve kahkaha ile. Bu gün kahvaltıyı kamp alanında yapıyoruz. Bisiklet sürmeyeceğiz, tekne turu var. Yanımıza su donları ve havluları alıp teknelerin kalktığı yere doğru yürümeye başladık. Eşpedal üyeleri tren misali birbirlerine tutunarak yürüyor kayıklara doğru.

Güneşin ilk ışıkları kayalık Kaunos dağının tepesine vuruyor. Dağ kanalın karşı kıyısında.

Belli sayıda teknelere biniyoruz. Eşpedal üyeleri bir tekneye biniyor sadece. Bir arada olmalıyız ve birbirimizi tanıyoruz, birlikte hareket ediyoruz. Tekneye biner binmez gözüme tavla ilişti. Hemen alıp yere oturdum ve Hakan Sevin’i oyuna davet ettim. Kaçacak yeri yok ki, haliyle karşıma oturdu. Başladık oynamaya, zarlar atıldı, pullar oynadı yerinden. Kapılar alındı, pullar kırıldı. Kıyasıya, çekişmeli bir oyun oynanıyor. Şanslı olan kazanacak. Hakan Sevin ile tavlayı yerde oynarken bizi Seferi Keskin çekiyor. Bizi bir tek Baattin izliyor, o da meraklı tavlaya. Teknenin yanlarında oturma yerinde Eşpedal üyeleri oturuyor.

Durum benim için vahim, çok açık oynadığımdan Hakan beni sürekli kırıyor. İnsan hiç arkadaşını kırar mı? Vicdansız Hakan’da acıma yok ki! Kırdı geçirdi sürekli. Üç pulum onun sahasında ve pullarımın çoğu da dışarıda. Hakan da kendi pullarını üst üste dört ve yanında dokuz pulu dizmiş minare boyu. Bu büyük bir beceri ve ustalık isteyen bir durum. Açık vermeden, kaçak oynayıp bir de şanslı olarak istediği zarı gelince mars oluyorum haliyle.  Ama biraz şans olsaydı çok fena dağıtmıştım Hakan’ı ama zarlar ondan yanaydı. Böylece yenildim ve tavlayı koltuğumun altına almak zorunda kaldım. Kader, ne yaparsın, elbet bunun rövanşı olacak.

Teknede Eşpedaldan  olmayan bir kaç kişi daha var. Onlar da tekneyi süren kaptan gibi sessizler. Kaptan pek yüksek olmayan köşkünde sürekli etrafına bakıyor ve gideceği rotadan çıkmamaya çalışıyor. Dalyan kanalından sonra geniş bir alana çıktık. Burası sazlıklardan kocaman adacıklardan oluşmuş. Sadece kanaldan gelen sular denize doğru kendine genişçe bir akış kanalı oluşturmuş. Tekneler de bu geniş kanallardan gidiyor.

Tekne bir sağa, bir sola devamlı dönerek sazlık alandan çıkıyor ve İztuzu kumsalına gelmeden geniş bir alana çıktık.

Geniş alanda kumsalın olduğu yerdeki iskeleye gidiyoruz. Önümüzdeki tekneyi çekiyorum bir poz. Teknenin arkasında Türk bayrağı dalgalanıyor.

Tekne iskeleye yanaştı, bizler indik karaya. İztuzu geniş ve uzun bir kumsal. Sağ tarafımı çekiyorum Solda deniz, kayalıklı bir ada, daha uzaklarda yüksek bir dağ görünüyor. Kumsalda bezden çardaklar yapılmış.

Burası da sol taraf. Kumsal burada daha uzun ve dağlar epey uzakta. İlk gün bu dağların ardına gitmiştik.

Rüzgar pek esmiyor, deniz sakin. Sadece dip dalgaları kumsalı yalıyor köpürerek.

Dijital zom yaparak adayı yakınlaştırıyorum. Tepesinde bir deniz feneri yapılmış. Tepenin alt solunda kayalıkta kocaman bir delik var. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçtim.

Hepimiz su donlarımızı giyip denize girmeye hazırlanıyoruz. Kumlar çok güzel ve incecik, en ufak taş bile yok.

İztuzu kumsalı deniz kaplumbağalarının (Caretta Caretta) yumurtlama alanı. Her yıl Mayıs aylarında deniz kaplumbağaları buraya gelip çiftleşiyorlar. Sonrasında kumu kazıyıp yumurtalarını bırakarak gidiyorlar. Burada çevrecilerin bireysel çabaları ile yumurta bırakılan yerler işaretlenip bir direk dikiyorlar başlarına. İnsanların buralara yaklaşmasına izin vermiyorlar. Yumurtadan çıkan binlerce yavru gece boyu büyük bir mücadele ile denize ulaşmaya çalışıyorlar. Başaranlar soylarını devam ettirmek için tekrar buralara gelip yumurtalarını bırakacaklar. Geçmiş yıllarda buraya otel yapmayı planlamışlar ve çevrecilerin büyük protestoları sayesinde geri adım atılarak bu doğal güzelliği kurtarmışlar. Aslında bizler buraya gelmekle büyük hata yapıyoruz. Dalyan kanalından itibaren sazlık alan ve bu kumsala insanların girmesi önlenmelidir. Her şeyi ile doğal olarak bırakılmalı. Kimse denize girmemeli, denizden gelen tekneleri de yanaştırmamalı. Turizm ayağına giderek kirlenecek doğal üreme yerleri. Sazlıklarda kuşlar, kumsalda deniz kaplumbağaları insan yüzü görmemeli.

Denizin tadını çıkarıyoruz birlikte. Herkes suyun içinde yüzüyor.

Deniz sefamızı bitirip karaya çıkıyoruz carettalar gibi. Ben, Hakan ve Mete.

Sadece bir farkımız var; yumurta bırakmak için değil. Koluma görme engelli Özgür’ü alıp teknelerin olduğu iskeleye giderken Sevgi bizi çekiyor bir poz.

Teknelere binip geri dönüşe geçtik. Sazlıkların arasından dolanarak giden önümdeki iki tekneyi çekiyorum. Karşıda yüksek bir dağ tüm heybetiyle görünüyor.

Tekne fazla süratli gitmeden suları yara yara gidiyor. Teknenin burnu suları yararken karıştırıp duruyor girdap örneği.

Arkamızdan gelenler de var, tekne konvoyu oluşturduk. İki tekne sazlıkların arasından bizi takip ediyor.

Teknelerde can simitleri asılmış, rengi de turuncu. Can simidinin orta deliğinden arkadan gelen teknenin bir kısmı görüntüye giriyor.

Teknenin yanlarında oturma yerlerinde oturuyoruz. Ben, Suat, Baattin ve Doktor Mete yan yanayız.

Karşımızda da çoğu görme engelli arkadaşlar oturmakta. Pınar, Berktuğ ve Gündüz.

Böyle tembel tembel otururken aklıma birlikte türkü söyleyelim fikri  geldi. Karşılıklı koro halinde atışmalı olsun. Buna en uygun türkü de “Bilmem şu feleğin bende nesi var” Her satırını bir taraf söyleyecek, tekrarını karşı taraf söyleyecek. Hakan Sevin ile beraber cep telefonumda kayıtlı şarkı sözlerini açıp söylemeye başladık avazımız çıktığı kadar. Sağ olsun sevgili Sevgi de bizi cep telefonu ile videoya kayıt etmiş.

Teknede koro halinde “Bilmem Şu Feleğin Bende Nesi Var” türküsünü karşılıklı iki grup koro halinde söylediğimiz video aşağıda. İyi seyirler

Bu da youtube deki video

Biz türküyü söyledikçe diğer tekneler bize gıpta ile bakıyorlardı. Teknenin ismi ilginç; “Negündü” Teknedekiler bize el sallıyor.

Doktorumuz Mete Güney’in elinden çekilen elçek resim. Mete teknenin içindekiler, kaptanı ve bizi takip eden diğer tekneleri çekiyor.

Dalyan kanalına geldik ve teknenin kaptanı kıyıya yaklaşırken sadece onu çekiyorum çaktırmadan. Kaptan bana bakmıyor yapacağı manevrayı yaparak tekneyi iskeleye yanaştırmakla meşgul.

Karaya çıkıp çadırların olduğu yere geldik. Öğle yemeği yendi ve bu günkü programa göre Sultanbeyli kaplıcalarına gidilecek. Gitmek isteyenler bisikletine bindiler ve kamptan ayrılırken festivalin pankartlarını gördüm. Bunları belgelemek gerek diyerek ilkinin resmini çekiyorum. Pankartta bisiklete binen bisikletçilerin resminin yanında “Hürpedal Ortaca bisiklet festivali 11 – 14 Mayıs 2017” yazılmış yeşil zemin üzerine.

Başka bir pankartta “3. Hürpedal Ortaca bisiklet Festivali’ne hoş geldiniz” yazısı yazılmış Pankart beyaz renkte.

Başka bir pankartta “Dalyan Hürpedal camping. Soran olursa kamp yapıyor dersiniz” yazısı var. Pankart siyah renkte. Pankartın solunda pembe çiçeklerle süslenmiş iki bisiklet var. Biri tamamen mavi, diğeri beyaz renge boyanmış.

Başka bir bisiklet girişte tel çite asılmış. Rengi beyaz, pembe çiçeklerle süslenmiş. Küçük bir tabelada “#DalyanHürpedalCamping” yazılmış. Beni ve Eşpedal grubunu davet eden sevgili Sevgi Kırak ile bizleri davet ettiği için teşekkür edip vedalaştık.

Eşpedal grubu da festivali sonlandırdı. Çadırları söküp eşyaları toparladık. Bu gün bisikletim KUZ sakin durdu hiç hareket etmeden. Ben ve Mete bisikletlerin tekerleklerini söküp arabanın arka koltuğu yatırılmış şekilde yan olarak yükledik. Arabalara binip Köyceğiz’e geldik. Vedalaşıp ayrılmadan önce birer dondurma yiyelim dedik. Köyceğiz de nefis dondurma yapan dondurmacıdan meyveli dondurmaları külaha dizdirdik. Renkli çiçeklerle süslenmiş küçük havuzla birlikte resmini çekiyor Mete dondurma külahı ile. Külahta; krem, beyaz ,sarı ve mor renkte meyveli dondurma var üst üste. Sardunya çiçekleri kırmızı ve pembe açmış. Yeşil yapraklar arasından maviye boyalı havuz ağzına kadar su dolu. Ortasından su akıyor havuzun içinde kendiliğinden. Bu su artezyen suyu, Köyceğiz de her yerden sular fışkırıyor kendiliğinden.

Havuzun başında Baattin elinde dondurma külahı ile poz veriyor Mete’ye.

Dondurmaları yalayıp bitirdik. Havuzdaki artezyen suyundan da birer bardak su içerek tadına vardık dondurmaların. Yakında olan Köyceğiz gölünün kıyısına gelip bir hatıra resmi çektik kordonda göl manzaralı. Soldan sağa; Berktuğ, Pınar, Hakan, Ben, Özgür, Mete, Baattin ve Suat. Gündüz önde, yere çömelmiş durumda.

Eşpedaldaki arkadaşlarla vedalaşıyoruz. En son olarak Hakan Sevin ile vedalaştık. Bizleri ağırladığı için teşekkürlerimizin en yükseğini bildirdik Mete ile. Arabamıza binip yola koyulduk. Yaklaşık 4 saatlik bir yolculuktan sonra İzmir’e vardık. Mete sağ olsun eve kadar bıraktı beni.

Böylece güzel bir festivalin sonuna geldik. Yeni dostlar edindim, yeni hikayeleri hazine torbalarıma doldurdum. Bazen ilham perileri geldi, kaybolmadan tutup dolmak bilmeyen hazine çantama özenle yerleştirdim ki ilerde gerektiğinde kullanayım diye.

Bu gün tekne ile yaptığımız yol yaklaşık 16.82 Deniz Mili civarı.

Aşağıda tekne ile yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir