Etiket arşivi: kelle paça

Bir İstanbul Masalı – Avrasya Maratonu 5. 6. Gün

18 Kasım 2016 Cuma

Yalova – Bursa

(Kör arkadaşlarım için resimlerde betimleme yapılmıştır.)

 

Ayışığı renginde kar,
keçe çizmeIerim ağır.
İçimde çaIınan ısIık
beni nereye çağırır?

MemIeket mi, yıIdızIar mı,
gençIiğim mi daha uzak?
KayınIarın arasında
bir pencere, sarı, sıcak.

Ben ordan geçerken biri :
“Amca, dese, gir içeri.”
Girip yerden seIâmIasam
hane içindekiIeri.

Eski takvim hesabıyIe
bu sabah başIadı bahar.
Geri geIdi Memed’ime
yoIIadığım oyuncakIar.

KuruImamış zembereği
küskün duruyor kamyonet,
yüzdüremedi Ieğende
beyaz kotrasını Memet.

Kar tertemiz, kar kabarık,
yürüyorum yumuşacık.
Dün gece on bir buçukta
öImüş Berut, tanışırdık.

Bende boz bir haIısı var
bir de kitabı, imzaIı.
EIden eIe geçer kitap,
daha yüz yıI yaşar haIı.

Yedi tepeIi şehrimde
bıraktım gonca güIümü.
Ne öIümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek öIümü.

En acayip gücümüzdür,
kahramanIıktır yaşamak :
ÖIeceğimizi biIip
öIeceğimizi mutIak.

MemIeket mi, daha uzak,
gençIiğim mi, yıIdızIar mı?
BayramoğIu, BayramoğIu,
öIümden öte köy var mı?

GeceIeyin, karIı kayın
ormanında yürüyorum.
KaranIıkta etrafımı
gündüz gibi görüyorum.

Şimdi şurdan saptım mıydı,
şose, tirenyoIu, ova.
Yirmi beş kiIometreden
pırıI pırıIdır Moskova…

 Nazım Hikmet Ran

 

Öne çıkan görsel, bisikletim KUZ bariyer yanında park etmiş. Arkada dağ silsilesi uzayıp gidiyor.

Yeğenimin evinde kahve içerken üç kişi resim çekiliyoruz. Kocası tiyatro eğitmeni, Güldür Güldür Show oyuncularının hocası. Oyuncuları yetiştirmiş. Akrabası olan oyunculardan Aziz Aslan yanımıza gelince o da kahvemin tadına baktı. Urim Baba’nın kahvesinin patentini almak için sattığım havlulardan iki tane aldı, Kendisine desteği için teşekkür ederim

Yeğenimin evinde bir gece kaldım, ertesi gün Kağıthane dolaylarında oturan diğer yeğenime gitmek için yola düştüm. Yanımda sadece sırt çantası ve yeğenimin oğluna hediye olarak vereceğim tahta bisiklet var. Sırt çantamda da kahve takımı ve geceliklerim. Yoğurtçu parkından Kadıköy iskelesine kadar araç kullanmadan yürüyerek gittim. Zaten hangi araçla gideceğimi bilmiyorum. Kadıköy iskelesinden Beşiktaş vapuruna biniyorum. Beşiktaş iskelesinden inip az yürüyerek Kağıthane dolmuşuna bindim. Yeğenimin tarifine göre hareket ediyorum. Dolmuşun son durağında inip oturduğu apartmana gelip eve giriyorum. Yeğenim ve biri kız, biri oğlan, çocuklarla tanışıyorum. Henüz küçükler. Oğlan biraz yabani, yabancılara pek yanaşmıyor ama kız henüz bir yaşında. O farkında değil, sadece gülücükler dağıtıyor. Henüz yürümüyor, örümceği sayesinde evin içinde dört dönüyor. Yeğenimin oğluna hediyesini veriyorum, sevinçle tahta bisiklete biniyor. Yeğenimin evinde bir gece kaldım. Sabahın erken saatlerinde kalkıp kahvemi yaparak kitabımı okuma fırsatı yakalamışken biraz okuyorum. Ev halkı hala uyuyor.

Mutfağın masasının üzerinde kahve ocağım, kahve cezvesi üzerinde pişiyor. Yanında boş fincan ve kitabım. Binalar yüksek olunca manzarayı seyrettiğim yer de yüksek oluyor. Mutfağın penceresinden görünen manzara sadece binalar, apartmanlar ve devasa yükselmiş tek bir gökdelen. Nedense bulunduğum sitenin önü yeşil bir bayır, binalar henüz kaplamamış.

Artık dönüş yoluna geçmeliyim. Yeğenim ve çocukları ile vedalaşıp dolmuşa binerek Beşiktaş’a geldim. Beşiktaş iskelesinin önünde Ozan ile buluşacağım. Ozan’ı beklerken iskele önündeki meydanda anıt heykel ve eski topların resmini çekiyorum. Üç tane top çaprazlamasına art arda kaidelerin üzerine konmuş. Toplar büyük boyutta olmasına karşı sanırım Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u alırken döktürdüğü toplar değil. Cumhuriyet anıt heykelinin yanlarında iki direkte Türk bayrakları dalgalanıyor.

Ozan geliyor, ilk önce iskelenin üstünde olan yerde birer çay içiyoruz boğaz manzaralı. Çay pek ahım şahım bir şey değil. Sonra yakınlarda olan Beşiktaş çarşısına giderek Ozan’ın istediği çadırı aldık. Hazır Beşiktaş’ın meşhur çarşısına geldik Beşiktaş’ın sembolü Karakartal heykelinin önünde bir hatıra resmi çekilmek gerek. Çarşıda iki Karakartal heykeli var. İlk önce modern heykeltraş örneği olan kartalın önünde resim çekiliyorum tek başıma. Ozan beni çekiyor. Kartal küçük bir meydanda, etrafında dükkanlar sıralanmış. Kartal heykeli kanatlarını iyice geride olarak yapılmış. Sadece kartalın başı ve geriye doğru olan kanatlarının bir kısmı anlaşılıyor. Pençeleri görünürde yok. Heykelin yanında da Kalp şeklinde büyük bir Beşiktaş arması var. Kalpte BJK, Türk bayrağı arması ve 1903 yazısı var. Yukarıdan aşağıya şerit halinde siyah, beyaz olarak boyanmış. Bu heykel yeni yapılmış.

Daha eski olan heykel çarşının başka bir meydanında. Bu heykel kartal görünümünde, kanatlarını açmış durumda, sağ pençesi şampiyonluk kupasının üzerine koymuş. Kartal yüksek bir kaidenin üzerinde. Ozan ile elçek resim çekiliyoruz, arkamızda kanatlarını açmış Karakartal.

Çarşıda bir süre gezip dolanıyoruz Ozan ile. Ozan beni iskeleye getirip uğurluyor. Vapurla Kadıköy’e geçip Sabiha Gökçen hava alanına giden belediye otobüsüne biniyorum. Uzun bir yolculuktan sonra hava alanının giriş kapısında iniyorum. Beni Dilek karşılamaya gelmiş. Ev yakın bir yerlerde o yüzden yürüyerek eve vardık. Akşam hoş beş sohbet ederek dönüş için plan yaptık. İstanbul’un bir köşesindeyiz, otobüs garajı diğer köşelerde ve gitmek bir dert, otobüse bisikleti bindirmek ayrı bir dert. Ne yapalım diye düşünürken aklıma Bursa’ya kadar bisikletle gitsem de oradan rahatça otobüse binsem daha iyi olur. Güzel ve mantıklı bir fikir. Hem daha ucuza gelecek. Çünkü İzmit körfezine yapılan köprü geçiş ücretleri astronomik. O yüzden otobüs ücretleri de ona göre iyice artmış. Akşamdan eşyalarımı çantalarıma yerleştirip hazırlandım. Ertesi sabah erkenden kalkıyorum. Hava sıfırın altına düşmüş geceleyin. Çimenlere bembeyaz kırağı yağmış. Hava soğuk, Pendik iskelesine Oğuz beni bırakıyor. Yalova’ya giden vapura binerek karşıya geçiyorum.

Vapurdan İzmit körfezinin üzerine vuran sabah Güneşinin ışıltılarını çekiyorum güverteden.

Yalova’ya varınca vapurdan inerek yola çıktım bisikletimle. Hava soğuk olmasına karşı açık ve güneşli. Benzin istasyonunun birinde üzerimdeki kalın giyecekleri çıkarıp kısa pantolonumu ve kısa kollu formamı giyiyorum. Üzerim hafif olunca daha rahat bisiklet sürüyorum. Zaten Yalova dan çıkışla beraber 12 Kilometrelik bir tırmanış var. Tırmanışta fazla efor sarf edeceğimden iyice ısınacağım. Kalın elbiseler içinde terlerim, inişte de soğuk rüzgar hasta eder. Ağır tempoda 12 Kilometrelik tırmanışı hiç mola vermeden zirveye çıktım. Zirve 332 metre yükseklikte. Zirveden uzaklar görünüyor, daha da uzakta Uludağ tüm haşmetiyle beyaz gelinliğini üzerine giymiş. Dün gece yağan kırağının nedeni belli oldu. Uludağ’a kar yağmış ve tamamıyla beyaza bürünmüş. Kar sıcak olan yerlere doğru soğuk rüzgarların esmesine neden oluyor. Zirvede soğuk rüzgar birden esmeye başlayınca hemen içime yeleği, üzerime de deri ceketi giyiyorum. Bir süre dinlenip biraz su içiyorum.

Rüzgar isimlerinin nereden geldiğini bilir misiniz? Türkiye’de daha çok Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet döneminde denizcilik merkezi İstanbul olması nedeni ile denizcilik terimleri, isimleri, rüzgar isimleri İstanbul merkezli olarak verilmiştir. Türkiye’de denizcilerin kullandığı rüzgar isimleri ; Keşişleme, Kıble, Lodos, Karayel, Yıldız, Poyraz, Gündoğusu ve Günbatısı. https://www.tech-worm.com/kesisleme-kible-lodos-karayel-yildiz-poyraz-gundogusu-gunbatisi-nedir/

Şimdi bulunduğum yerden görünen Uludağ ve esen soğuk rüzgarın adı Keşişleme. İzmir’de esen Keşişleme rüzgarı soğuk esmez. Aksine ılık ve sıcak eser. Çünkü güney doğudan esen bu rüzgar bulunduğum yerde neden soğuk esiyor? Eskiden Uludağ‘ın ismi Keşiş Dağı olarak isimlendirilmiş. İstanbul konum itibarı ile güney doğudan esen bu rüzgara Keşiş dağı tarafından estiği için Keşişleme ismini kullanmış. Dün gece yağan yoğun kar Uludağ’ı tamamen beyaza boyadığı için iyice soğumuş. Uludağ’ın soğuk havası dört bir yanda olan sıcak hava taraflarına rüzgar olarak esmeye başlar. İstanbul’a Keşişleme esen rüzgar İzmir tarafına da aynı zamanda estiği için Poyraz rüzgarı olarak eser. Çünkü Poyraz soğuk eser.  Uludağ’a yağan kar çevresindeki geniş bir coğrafyayı iklim bakımdan bir süre etkiler. Bazen, çoğu zaman hava tahmincilerini yanıltır Keşiş Dağı yani Uludağ. Nedendir bilinmez hava tahmincileri Uludağ’a yağan karın yarattığı soğuk havayı pek dikkate almazlar o yüzden yanılma oranları hep yüksek olmuştur. Yağmur beklersiniz yağmaz, hava açık dersiniz yağmur gelir. Uludağ’ın o anki şartları ne ise çevresinde atmosfer olayları değişebilir. Kısaca özetlersek “Uludağ’ın kafasına göre.”

Yol kenarında bariyerlere yakın bisikletim KUZ ve arkasında sıra dağlar uzanmış. Daha da ilerde Uludağ bembeyaz olarak görünüyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

Yolda pek bisiklet üzerindeyken resim çekmedim. Zaten resim çekmek için herhangi bir şey de yok. Bildiğiniz duble karayolu, emniyet şeridinde rahat şekilde gidiyorum. Etrafta dağlar, kışa hazırlanmış ağaçlar yapraklarını dökmüş. Yaz güneşinde sararmış otların yerine yağmurların yağmasıyla çimenler çıkmış ve ortalık yeşile bürünmüş. Tırmanış uzun sürdü ama iniş çabuk oldu. Orhangazi’ye yaklaşınca karnım acıkmaya başladı. Orhangazi de durup öğle yemeği olarak kelle paça yiyorum bol ekmekle. Paça dizler için bulunmaz bir yiyecek. Hem karnımı doyuruyorum hem de dizlerdeki eklemlere jelatin takviyesi yapıyorum. Karnım doyunca tekrar yola çıkıyorum, Gemlik’te durmadan tırmanışa başladım.  Sadece ilgimi çeken bir tabelanın önünde durup resim çekiyorum. Köyün girişinde tabelasını görmemiştim, köyün çıkışında karşıma çıkınca duruyorum. Köyün ismi Kurtul, yani İstanbul ne kadar güzel olsa da aşırı kalabalıktan kurtulduğuma seviniyorum. Hem evime, İzmir’e kavuşacağım. O yüzden bir an önce Bursa’ya varmaya çabalıyorum.

Bu gün doğru dürüst sabah kahvesinden sonra hiç kahve içmediğimin farkına vardım Bursa giriş tabelasında. Yemekten sonra ikinci molamı Bursa şehrinin tabelasının dibinde veriyorum. Kendime şöyle okkalı, bol köpüklü bir kahve pişiriyorum. Kahve fincanından kahvemi keyifle içerken Bursa tabelasını çekiyorum. Bursa’ya varmanın sevinci var içimde. Kendi aracım olan bisikletimle, kendi gücümle buraya kadar geldim. Yanımda uyku tulumu, mat ve çadır olmadığı için İzmir’e kadar bisiklet süremeyeceğime üzülüyorum. Olsun başka sefere sürerek ve kamp yaparak giderim. Sağlık olsun.

Bursa tabelasında yazanlar; Bursa Nüfus : 2100000 Rakım : 155  Resimde sol elimde kahve fincanı.

Bursa’ya vardım ama otogar nerede diye aklımdan geçirirken henüz girişte olmamıza karşı otogara giden tabelayı görünce şaşırdım. Hemen haritayı açıp bakınca otogarın dibinde olduğumu gördüm. Buna çok sevindim, çünkü Bursa trafiği korkunç ve tehlikeli. Sürücüler de çok kaba. Arabaya binince yollar benim deyip kimseye saygı göstermiyorlar. Bunu biliyorum, sevincim o yüzden. Hemen otogarın içine girip Kamil Koç firmasından biletimi aldım. Bisikleti sorunsuzca otobüsün bagajına yerleştirip biniyorum. Otobüs hareket saati 17:00 de. 6 Saatlik bir yolculuk yaparak İzmir’e vardık.

Yolda kitap okuyarak ve İstanbul da yaşadığım günleri, dostları, yeni tanıştığım arkadaşları aklımdan geçiriyorum. Hazine torbama yeni insanlar, dostlar ve hikayeleri doldurdum. Yine de hazine torbam dolmak bilmedi. Bunun yanında hayallerimi gerçekleştirmenin mutluluğu var içimde kıpır kıpır. İçimdeki kıpırtılarla gecenin ilerleyen saatlerinde iyice azalan trafikte bisiklet sürerek Alsancak çimenlere vardım. Hava serin sadece üzerimde ceketim var, kısa pantolon üzerimde.

Alsancak ta vapur iskelesinin önünde İ harfi üzerindeki nokta merkezde kalacak şekilde nazar boncuklu İzmir yazısı önünde bisikletim KUZ ile resmini çekiyorum. Nazar boncuğun ortasındaki İ harfinin noktası lacivert renkli, kalın halkalar şeklinde dışa doğru sarı, beyaz, açık mavi ve en dışta lacivert renkte boyanmış. İzmir yazısı iki tümsek şeklinde kaidenin üzerine harfler lacivert renkte. Arkada yapraklarını dökmüş bir ağacın dalları sokak lambaları aydınlatmış. Daha akada geniş alanlar yeşil çim ekili. Kıyıları çiçek dikilmiş.

Bisiklet yolundan, trafikten uzakta aheste aheste gece serinliğinde eve vardım.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık Yalova dan Bursa’ya kadar 61 Kilometre civarı. Toplamda 72 Kilometre.

Aşağıda yaptığım yolun haritası

Powered by Wikiloc

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 3. Gün

2 Eylül 2014 Salı

Aşağı Hanlar – Kalkım – Yenice – Torasan göleti

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

şimdi bir süre. dinlenme zamanı..

beynen.. ruhen..bedenen.

.

Yıldızları düştü dileklerimizin

Denizin yüzüne..

Şimdi vakit gece

Ve toplama vakti bir rüya dolusu umut

Bir gök miktarı huzur…

Ahmet Yaşar Gündüz

 

Öne çıkan görsel, Ağaçlar tünel gibi kapatmış yolu.

020920147981

Ormanın dinginliği uykuda kendini gösterdi. Bir önceki gecenin gürültüsü burada olmaması güzel bir uyku çekmeme neden oldu. Telefonun alarmı çalmadan uyandım, gün ağarmış, sabahın seheri çiğ damlalarıyla havayı yıkayıp pakladıktan sonra çimenleri ve çadırımı ıslatmıştı. Güneş henüz doğmamış, çadırımdan çıkıp temiz havayı ciğerlerime çekerek bir kaç kez derin derin nefes aldım. Çadırımın içinden dışarısı, otlak ve çam ağaçları.

020920147890

Küçük bir dere şırıl şırıl akmakta, çıkardığı şırıltılı su sesi insana suda hayat olduğunu hatırlatıyor. Derede taşların arasından akan suyu çekiyorum.

020920147891

Dere Kaz dağından geliyor, çay kıyısında çınar ağaçları var.

020920147892

Dün akşam hava karardığı için etrafı görememiştim. Günün aydınlığında etrafı görmek için küçük bir gezinti yapmaya başladım. Elimde cep telefonu ile resimler çekerek hem görsel hem de yaşamsal veriyi kaydediyorum. Bisikletlerimiz, çadırlar ve kurumaya bıraktığımız çamaşırlar. Kamp yerimiz gayet güzel. Önümde taşlar ve akan dere.

020920147893

Hasan’ın hamağı, dere üstüne kurmuş. Aslında hamakta uyumak vardı ama karanlıkta görmediğimden kaçırmışım güzel uykuyu. Hamak iki çınar ağacına bağlı.

020920147894

Kahvaltı için yumurta kaynatacağız, Hasan derin bir kap vererek yumurtaları kaynatmaya başladık. Ocak önceden yanmaya başlamıştı, odunla ateşi canlandırdık sadece.

020920147895

Güzel insan Hasan güneşe sırtını dayamış bana poz veriyor. Burada yaşamanın huzuru yüzünden belli. Gülümsemesi hiç eksik olmuyor. Sadece şehirde çektiği acılar yüzünde çizgiler oluşturmuş ama bulduğu bu huzur çizgilerini yumuşatmış.

020920147896

Yumurtalar kaynadı, sıra çayı demlemeye geldi. İsten kararmış çaydanlığı ocağa sürüyoruz. Sabahın erken saatlerinde Edremit’ten iki kase kelle paça geldi. Hasan beraber yiyelim deyince çorbaları ısıtıp afiyetle yiyoruz. Çorba nefisti, üstüne biraz da kahvaltı ve çay.  Bu sabah karnım iyice doydu tıka basa, Gelibolu’ya kadar götürür bu sabah yediklerim.

020920147897

İp salıncak çınarın bir dalına kurulmuş çocuklar için. İleride mavi bir çadır var.

020920147898

Hasanın dün gece anlattığı öyküdeki dilek taşı. Anlaşılan dilek olayı tutmuş, yakılan mumlardan ve taşta bıraktığı isten anlaşılıyor. Taş ta dilek taşına özenmiş gibi ilginç bir yapıda. İlk görünüşte sanki gerçekmiş gibi bir duygu veriyor. Çaresiz kalmış insanlar inanmasa da belki dileğim gerçekleşir diye mum yakıp dilek tutuyor taşın başında. Umutsuz yaşanmıyor…

020920147899

Dilek yaşı, üstü düz ve dik olan yerin dibinde baca tuğlası konmuş. Üstünde de yakılmış mumların erimiş kısmı duruyor.

020920147900

Hasan’ın çadırı ve yaşam alanı çınarın altında.

020920147901

Sabah yağan çiğden ıslanan çadırların kurumasını bekliyoruz güneşin sıcaklığında.

020920147902

Hasan’ın anlattığı öyküdeki Ihlamur ağacı. Heybetli görünümü insanı cezbediyor. Ak sakallı dede gece bana görünmedi, rüyama da girmedi. Gireceğini de sanmıyorum. Burada dikkatimi çeken Ihlamur ağacından çok çeşmelerin bolluğu. Ihlamur ağacının yanında 3 tane çeşme, sol tarafımda 5 – 6 çeşme, arkada bir o kadar. Sağ tarafta bir kaç çeşme. 10 dan fazla çeşme var. Önüne gelen çeşme yaptırmış gereksiz biçimde. Kaz dağları su bakımdan zengin, büyük bir depo. Her taraftan su fışkırıyor, dereler çağıl çağıl akmakla. Hayrat yaptıracaksan çeşmeyi suyun olmadığı yere yaptır da duasını her gün çeşmeden su içenler yapsın. Aynı yerde 15 tane çeşme yaptırmanın anlamı yok. Dereden bile su içilebilir, doğal olarak akıyor zaten. Bilmem ne demeli kolay yerde çeşme yaptırana ….

020920147903

Hasan’ı da yanımıza alıp bir anı fotoğrafı çekiyorum elçek ile. Şafak, ben ve Hasan.

020920147905

Hasan kendi yazdığı piknikçilere uyarı niteliğinde levhalar koymuş ağaçların gövdelerine. “ÇÖPLERİNİZİ SİZE İADE EDİYORUZ” yazısı en dikkat çekici. İnsanların ürettiği çöpü olduğu yere bırakma alışkanlığını nasıl kıracağız bilemiyorum. Uyarıcı yazılar olmasına rağmen hala çöpünü bırakıyorlar. Yine de Hasan etrafı temizlemekten geri durmuyor. Ortalığın temiz olmasından belli. Uyarılar biraz işe yaramış anlaşılan.

020920147906

İşte dün Şafak’ın ensesinde nefesini hissettiği koca baş köpek. Gerçekten de görünüşü canavar gibi ama yanımıza sahibi ile gelip köpeği yakından tanıyınca insanlara zarar verecek gibi görünmüyor. Dün Şafak’ın yaşadığı olayda belki de havlayan küçük köpekten Şafak’ı korumak için yanında durdu. Ben bunu anladım köpeği görüp yakınında durunca. Şafak ve Sivas Kangal köpek. Şafak köpeğin resmini çekerken ben de onları çekiyorum. Köpeğin boynunda sivri demirli tasma var.

020920147907

Kocabaş uzun bacaklı sağlam gövdesi ve iri başı ile heybetli duruyor. Yakışıklı bir köpek. Sahibi ne derse onu yapıyor, otur otur, kalk kalk. anlattığına göre domuzlar kocabaştan epey çekiyor. Denk getirmesin ormanda bir domuz, anında parçalıyormuş. İnsanların yanında uysal ve güven verici bir duruşu var. Köpek sahibi ile beraber.

020920147908

Hareket etmeden önce kahve pişiriyorum, kahvenin suyunu mataramdan kullanıyorum. Kahveleri içince ekşimsi bir tat geliyor. İlk önce neden olduğunu anlamadım. Arkadaşlara sordum kahvenin tadında bir ekşilik var mı diye. Onlar da biraz ekşi deyince bende jeton düştü. Matarama su doldurduktan sonra içine biraz şeker ve yarım limon sıkmıştım. Ondan kahvenin tadı ekşimtırak oldu. İlk defa böyle bir kahve pişirdim. Şafak bizi çekiyor, Hasan, ben ve köpeğin sahibi.

020920147909

Sabah köpekle gelen misafirimiz atı ile yukarı ormana doğru gitti. Kocabaş bir süre bizimle oturduktan sonra sahibinin ardından o da gitmeye başladı. Bizde yolcu yolunda gerek diyerekten Hasan ile vedalaşıyoruz. Bir akşam gelişen dostluğumuz ile kucaklaşıp yanından ayrıldık. Başka bir zaman tekrar buluşma dileği ile. Köpek dağa doğru gidiyor.

020920147910

Piknik alanından yola çıktık, bir süre daha yokuş tırmanacağız Yukarı Hanlara kadar. Ondan sonra hep iniş başlıyor.

020920147911

Yukarı Hanlara vardık, burası daha büyük bir alan ve bir sürü işletme var. Yani kalabalık. İyi ki burada kalmadık, buna seviniyorum burayı görünce.

020920147912

Yukarı hanlar yolun zirvesi, buradan sonra iniş başlayacak gibi.

020920147913

Yukarı Hanlar sırtta olduğu için geniş ve düz olan yerler çok, uzayıp gidiyor. Yüksek ağaçların altı çimenlik.

020920147914

Bir köpek havlamaya başladı, durunca havlamasını kesti. Kocabaşı tanıdıktan sonra bu köpek enik gibi geldi bana.

020920147915

Kalkım belediyesi Yukarı Hanlarda tabela koymuş, hoş geldiniz diye karşılıyor bizi. Tabelanın üstünde iki geyik resmi konmuş. Kalkım’a hoş geldiniz, Agonya’nın merkezi, Türkiye’nin en iyi oksijen çadırı, Marmara’nın Egeye açılan kapısı, Truva’nı ilk at olimpiyatları ev sahibi, Dünyanın en iyi kapya biberinin yetiştiği yer, havası şifa, doğası ferah, insanı dosttur. Kalkım belediyesi.

020920147917

Artık iniş başlasın, yaşasın hayat. Yiiihhhuuuuuu diye bırakıyorum kendimi bol oksijeni içime çekerek.

020920147918

Şafak’ın daha önce keşfettiği şelaleye gelince sapıyoruz sağa doğru. Toprak yoldan sonra bisikletten inerek patikadan bir süre giderek dere kenarına geldik. Yukarıdan gelen bir dere var.

020920147919

İşte şelale de başka yönden, ama biraz yüksekçe yerden küçük bir çağlayan olarak diğer dere ile buluşuyor.

020920147920

Akan su gördüm mü dayanamam, hele çağlıyorsa. Hemen soyunup şortumu giyerek çağlayanın yanına vardım kısa sürede.

020920147923

Hemen yukarıdan dökülen suyun içine giriveriyorum. Buz gibi kaz dağları suyunda kendimden geçiyorum adeta.  Bir daha nerede bulacağım doğal duş yerini! Yukarıdan dökülen sular masaj yapıyor tüm kaslarımı. Bu masaj bana ömür veriyor sanki. Şafak böyle yerlerle pek arası iyi değil. Hal böyle olunca resimleri çekmek te Şafak’a düşüyor. Oooohhh sefam sürüyor sular dökülürken. Şafak uzaktan çekiyor.

020920147924

Şelaleden akan su saçlarımı tarıyor, Şafak bu kez yakından çekiyor.

020920147926

Bir süre suyun altında durduktan sonra Şafak’a bir poz veriyorum. Çağlayanın aktığı yerde yosun turmuş. Yosun halı gibi yumuşak ve kaygan değil. Yosunlarda rahat biçimde yürüyebiliyorsun, hiç böyle yosun görmemiştim daha önce.

020920147928

Kurulandıktan sonra giyinip yola çıkıyoruz, inişte bir toprak kayması görünce duruyorum. Toprağın kaydığı yerde raylar görünüyor. Acaba ne amaçla kullanılıyor raylar. Herhalde maden ocağına ait olmalı diye düşünüyorum. Ama görünürde bir şey yok ormanın içinde. Kim bilir nereden nereye gidiyor!

020920147929

Yol ormanın içinden aşağıya doğru kıvrılarak iniyor. İniş çabuk olur her zaman.

020920147930

Hazır yakalamışken yol arkadaşımın bir resmini çekeyim bisikleti ile beraber. Şafak ve bisikleti.

020920147931

Dağlarda aç kalmazsın hiç bir zaman, yolda da. Böğürtlenler tüm yol kenarında Ağustos ve Eylül aylarında devamlı olarak meyvesini cömertçe vermekte. Kuşlar ve diğer hayvanları beslediği gibi bizi de besliyor doğanın bir parçası olarak. Tam da zamanı böğürtlenlerin. Tadı nefis, mis gibi. Bir avuç yesen epey enerji verir insana.

020920147932

Ben de bir avuç yiyorum böğürtlenden. Doğal takviye. Elini boyasa da kırmızıya önemli değil. Avucumun içindeki böğürtlenleri çekiyorum.

020920147933

İniş bitiyor kısa sürede, uzun yol kat etsek te süresi kısa olunca bana çabuk geliyor. Ovada tarlalar bahçeler ve çiftlik evleri.

020920147934

Düzlüğün başladığı yerlerde bir heykel çıkıyor karşımıza. Şafak heykelin yanında duruyor.

020920147935

Yakından bakınca Agonya da olduğumuzu anlıyorum. Kalkım belediyesi bir açıklama yapmış burası ile ilgili. Keşke düz bir mermer parçasına yazsaydı. Kitap şekli pek hoşuma gitmedi. Kitap olmasına rağmen yazı kitaptaki gibi sayfaya yazılmamış, bir bütün olarak yazıyı yazmışlar. Benim ilk başta anladığım

AGON:

AGONYA: TRUVANIN

VE SPORCULARININ

KALKIM BELEDİYE

diğer sayfaya geçiyor gözüm

ATA BİNEN SPORCU

ÜNLÜ ATLARIN

BULUNDUĞU YER

BAŞKANLIĞI 2012

Gözlerim böyle okudu yazıyı ne yapayım!

020920147936

Güneşin altında şahlanmış ata binmiş savaşçı göz kamaştırıyor rengi ile. Sanki altından yapılmış. At heykeli yüksek bir kaidenin üstünde.

020920147937

Dedim ya daha önce doğada aç kalmazsın. Kara yemiş, dikenli çalısı olan bu yemiş ağızda biraz buruk ve mayhoş tat bıraksa da enerji veriyor bir kaç tanesi. Köylüler plastik kovalarda topluyorlar kara yemişleri. Reçel oluyormuş pek güzel. Elimde dört tane karayemiş meyvesi.

020920147938

Kaz dağının sırtında tabelada yazıyordu ; Kapya biberi diye. Benim bildiğim etli kırmızı salçalık biber. Marmara bölgesinin, Kaz dağlarının kuzey tarafındaki ovada bu biber yetiştiriliyor ve alabildiğine uzana tarlalar kırmızı biber ile dolu. Burası biberin ambarı olunca tüm Türkiye’ye ve yurt dışına salçalık biber olarak ihraç ediliyor.

020920147939

Her tarlada küçük bir çardak, sıcakta gölgelik olarak yapılmış büyük bir ihtimalle. Üstü dallarla örtülü, altında kabak ekmişler.

020920147940

Kalkım’a giriş yapıyoruz.

020920147941

Kalkım küçük, şirin bir kasaba. Burada çay molası vereceğiz. Onun için kasabanın merkezine doğru gidiyoruz. Girişinde tak yapılmış, solda apartmanlar tak dibinde, sağda bahçeler.

020920147942

İlginç bir ev dikkatimizi çekiyor. Ev de meydanın ortasında. Güzel prefabrik bir ev, su basmanı epey yüksek tutulmuş. Gösteriş amaçlı yapılan bu evde kimse oturmuyor. Bir metrelik kaide üstünde duruyor ev. Süs için yapılmış, kimse oturmuyor.

020920147943

Çay içmek için parkın içindeki çay bahçesine girerken yavru bir köpeği uyurken görüyorum. Dünya umurunda değil, ön ayakları ağzında öylece uyumuş. Ben hayvanların da rüya gördüğüne inanırım. Bu köpek te rüya görüyor, yatış biçiminden anlıyorum.

020920147944

Çayları atıştırmalık bir şeylerle içiyoruz çay bahçesinde. Gerçi pek yorulmadık buraya kadar. Daha çok pedal çevirmeden iniş yaptık. Ama belli noktalarda mola vermek iyi olur. Çay bahçesinin önünde Atatürk heykeli var. Ağaçların altında gölgelik yerde oturuyoruz.

020920147945

Molanın ardından yola çıkıyoruz. Köy yollarında doğa ile baş başa uyum içinde bisiklet sürmekteyiz. Düzlük bitti hafif çıkışlar başladı, çıktığımız kadar iniyoruz da.

020920147947

Uzun zamandır tütün tarlası görmemiştim. Tekel denetimli üretime geçtikten sonra belli bölgelerde sınırlı ve denetimli olarak yetiştiriliyor. Burada durup bir süre tütün tarlasına bakıyorum. Belki hayatım boyunca bu tarlada yetişen tütün kadar içmişimdir. Belki de daha fazlası. Hani derler ya “Bir fırın ekmek yemen lazım”, ben de diyorum ki “Bir tarla tütün içmen lazım”.

020920147948

İnsanlar yanlış yola girmesin diye yolu gösteren tabela koymuşlar. Tabela olduğu halde yine de yanlış giden oluyordur. Çünkü bir çoğunda okuma alışkanlığı yok! Büyük olasılıkla Kurtlar Mahallesi sakinleri dikmiştir bu tabelayı. Yönü gösterecek ASENA olmadığı için kurtlar yolunu şaşırıyor! Çünkü tabelayı tam geçerken okuyabilirsin.

020920147949

Hamdibey köyü uzaktan görünüyor. Yolu da dümdüz.

020920147950

Hamdibey köyüne adını veren Kuvayı Milliye kahramanı Edremit Kaymakamı Köprülülü Hamdi bey. Yunanlılarla Kurtuluş savaşında burada Şehit düşünce köye Hamdi bey adın veriliyor. Anısına heykeli de dikilmiş.

020920147952

Kitabesinde; Kuva-yı Milliye kahramanı Edremit kaymakamı şehit Köprülülü Hamdi bey 1886 – 1920 yazılı.

020920147953

Hamdibey köyünde fazla durmadan yola devam ediyoruz.

020920147954

Genç çam ormanı tam tutuşmuşken hemen söndürülmüş. İzleri duruyor yangının. Yaz sıcağında kuruyan otlar çok tehlikeli. Çok dikkat etmeli bu aylarda. Piknik yaparken mangalı kontrol etmeliyiz, ateşini iyice söndüğünden iyice emin olmalıyız. Arabadan sigara izmaritini dışarıya atmamalıyız. Arabanın içinde sigaranın izmariti koku yapıyor diye dışarı atılıyor. Bari söndür de at.

020920147955

Artık düzlük bitti, ormanlık engebeli arazideyiz. Çam ağaçları yolun iki yakasında ve böyle yolları seviyorum.

020920147956

Ormanın içinde giden yol uzayıp gider, ucu gözükmese de yol seni götürür.

020920147957

O yol biter başka bir yol uzanır önünde kıvrımlı.

020920147958

Yaşlı meşe ağacı, insanların her türlü budamasına dayanmış ve hala dayanmakta. Aslında kocaman gövdesi ve dalları ile geniş bir alanı kaplayacak durumda. Tarla sahibi biberlerin pişmesi için güneş ışınlarına ihtiyacı var. Tarlaya güneş vursun diye ağacı sürekli budamış ve bu hale dönmüş koca meşe. Kuşların konması, yuva yapması için dal yok.

020920147959

Köylerde kerpiç evleri görmek her zaman olası. Eskimiş tahta kapısı, penceresi ve oluklu kiremitleriyle geçmiş zamandan kaldığını belli ediyor. Tek katlı olan da var  iki katlı olanı da var.

020920147961

Yol çatağındayız, sağ taraf Balya, Balıkesir yönüne gidiyor. Sol taraf Yenice ve Çanakkale’ye gidiyor. Bizim yolumuz Yenice tarafı olacak.

020920147962

Kayatepe köyünden çıkıyoruz, Şafak kocaman bir ağacın gölgesinde gidiyor.

020920147964

Güneş tam tepemizde, hava iyice sıcakladı. Küçük bir koyun sürüsü Çitlembik ağacının gölgesine sığınmışlar güneşin alçalmasını bekliyorlar ses çıkarmadan. Yün sıcak tutar, koyunlar da yünlü. Bir de hava sıcak oldu mu yanıyorlardır güneş altında.

020920147965

Karayolları Umurlar köyüne tabela koyma zahmetine katlanmamış. Umurlarında değil sanki! Köylüler kendi köyünün tabelasını kendileri yazdırıp koymuşlar köyün meydanında. Köyün camisi az ileride.

020920147971

Karnımız acıktı, köyde çamların gölgesinde serilip yemek yapmaya başladık. Yemek te nefis oldu, makarna ve ton balığı ana menü, yanında bir baş soğan. O kadar lezzetli oluyor ki pirzola yesen bu kadar lezzetli olmazdı zannedersem. Çamların altında bisikletlerimiz, şafak yemek için hazırlık yapıyor.

020920147972

Yemekten sonra yola devam, yüksekteyiz, aşağıda tarlaların olduğu bir ova görünüyor.

020920147973

İnişe geçtiğimiz sırada solda bir çeşme görüyoruz. Ama bildiğimiz çeşmelerden değil, çeşmenin ünlü olanından. Gazi çeşmesi, Gazi Mustafa Kemal Çeşmesi. Çeşmenin yanında bisikletlerimiz park etmiş.

020920147976

1977 yılında restore edilen çeşme fayansla tertemiz, bakımlı bir çeşme haline dönüşmüş. Fayanslara yazılanlar; Gazi çeşmesi, Büyük Atatürk 15. 4. 1934 tarihinde Balıkesir, Çanakkale yolculuklarında beraberlerinde İran şahı Rıza Pehlevi ile bu çeşmeden su içtiler ve bir müddet istirahat ederek çevre halkı ile sohbet ettiler. Atatürk’ün beldedeki bu büyük hatırasının idamesi ve ruhunun şadolması maksadıyla bu çeşme ve etrafı Çanakkale seramik fabrikaları A.Ş kurucu ve murahhas azası H. İbrahim Bodur tarafından yeniden ihya edilmiştir. 27.7.1977

020920147977

Gazi Mustafa Kemal madem bu çeşmede oturmuş, su içmiş kahve de içmiştir büyük bir ihtimalle. Atamızın sevdiği kahveyi bizde cezveye kahveyi ocağa sürüyoruz.

020920147978

Cezvede kahve pişirirken, üç tane fincan yanda duruyor. Orda duran bir motorcu da kahve içecek.

020920147979

Kahve faslından sonra yollara düşmenin vakti gelince yola çıkıyoruz. Ama ne yol, sanki ağaçtan bir tünel içindeyiz. Yolda kaybolmalı bazen, biz de kaybolmadan edemedik. Tünelin ucunda ışığı görebiliyorum. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

020920147981

Yenice ilçesine geldik sonunda. Kampı Yeniceyi az geçtikten sonra gölet kenarında vereceğiz. Şafak buralardan geçtiği için yeri biliyor.

020920147982

Yenice ilçe merkezine girip marketten yiyecek takviyesi yapacağız. Akşam yemeği ve ertesi gün için alış veriş yapıyoruz marketten. Fırından da büyük bir köy ekmeği aldık. 2 Gün yetecek kadar.

020920147984

Yenice’ye gelirken ön bagajımın demiri lastiğe sürtmeye başladı. Sanayi sitesini sorup bir demircide soluğu aldık. Canavarla lastiğe sürten demiri kesip atıyorum. Oh rahatladı içim. Yolum uzun ve sorun çıkaracağa benziyordu.

020920147985

Lastiğe sürten demiri kestik rahatladım, sanayiden bir kaç yüz metre uzaklaştık. Hızım da düşük. Birden bire ön bagaj demiri kırılıp ön tekerleğin üzerine düştü. Bisikletin üzerinden kendimi yana atıp üzerine düşmekten kurtuldum. Yoksa bir tarafım sakatlanırdı. Bisiklet yere serildi, ben ise kendimi yana atınca iki ayağım üzerinde hafif koşu ile düşmekten kurtardım. Bu kazayı ucuz atlattım doğrusu. Bir süre durup düşündüm. Yol boyunca dağları çıkıp kendimi aşağı son sürat demeyelim de 50 yada 60 km hızla indiğimi düşündüm bir an ve ne olacağımı tahmin etmeye çalıştım. Kendimi yana atıp kurtulma şansım olmazdı tahminim. Verilmiş sadakamız varmış, kazayı ucuz atlatmıştım. Buna şükür ettim ilk önce. Şafak önde gidiyordu. Şoku atlattıktan sonra Şafak’ı telefonla arayıp geri gelmesini söyledim. Şafak yanıma gelince bisikleti kaldırıp ön bagajı kancalı lastikle bağlayıp fazla uzaklaşmadığımız sanayiye geri döndük. Bagajdan çantayı alıp kırılan yeri gaz altı kaynağı yaptık. İyice sağlam olacak biçimde. Bagaj demir olması kaynakçıda kaynak yapılmasına olanak sağlıyor. Alüminyum olsaydı işimiz zordu. Bu arada ikinci kez dükkanına geldiğimzi demirci bize çay ısmarladı. İş bitiminde “borcumuz ne” diye sorunca, “kazasız belasız yolunuza devam edin, borcunuz yok” dedi demirci. Demirci ustasına teşekkür edip dükkandan ayrıldık.

Bagajın kırılması beni epey düşündürdü. Şimdilik ucuz atlattık ve bagaj demirini kaynattım ama tekrar olabilir mi diye düşünmeden edemedim. Bisikletim KUZ yerde yatıyor, ön bagaj yerinden kopmuş durumda.

020920147986

Sanayide işimiz bittikten sonra tekrar yola çıktık. Yence bende bir anı bırakmış oldu böylece. Yenice’den çıkıyoruz.

020920147983

Kısa sürede gölete geldik. Gölet fazla büyük değil.

020920147987

Gölette su düzeyi epey azalmış. Eylül ayındayız, yaz geçti. Pek yağış ta olmadı gölet i dolduracak kadar. Gölet uzunlamasına bir yapısı var, yarısında bir köprü ile karşı kıyıya geçiyoruz. Kampı karşı kıyıda yapacağız. Köprüden göleti çekiyorum.

020920147988

Kamp yapacağımız yerde çeşme var. Bu iyi, su olması gerek kamp yerinde. Çeşme borusunun ağzında bir odun var. Bu neyin nesidir diye odunu çekince borudan su basınçlı olmuş ta karşıya fışkırıyor birden bire. Bir süre aktıktan sonra su miktarı azalıyor, az akmaya devam ediyor. Çeşme görkemli ama içi ve etrafı pis. Hava kararmadan duş alıyoruz sırayla, terli olan çamaşırları yıkayıp ipe asıyorum.

020920147990

Burası piknik ve mesire alanı. İnsanlar buraya piknik yapmaya geliyor ve piknikte en önemli olayı yaşıyorlar; Mangal! Mangalsız piknik düşünülemez bile. Vejeteryanlar, yani et yemezler mangal yerine ne yapıyorlar acaba? Fasulye mi pişiriyorlar? Neyse biz yemeğimizi yaparken piknik yapmaya gelen bir aile bize mangalda pişirdiği tavuktan bir miktar veriyor. Teşekkür edip afiyetle yiyoruz. Çam ağaçlarının gövdelerini çekiyorum.

020920147991

Kamp yerimiz biraz yüksekte, konumu gölet manzaralı. Mangalda pişen etin kokusuna gelip burada yaşayan bir de köpek var. İlk önce havladı ama sonra bekçi köpeğimiz oluyor tüm gece. Bisikletim KUZ park halinde gölet manzaralı.

020920147992

Çadırları kurduk, içine yerleştikten sonra  kahve içiyoruz keyifle sohbet ederek. Ardından nefis bir çay demledik sormayın gitsin. Tavşan kanı gibi, karanlıkta öyle görünüyor.

Fazla geç olmadan yatıyoruz.

Bu gün yaklaşık olarak 60 Kilometre civarı yol yaptık. Fazla değil ama az da değil.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc