Etiket arşivi: foça

8. Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turu 2. Gün

21 Nisan 2019 Pazar

( Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

Foça – Karaburun – Balıklıova – Ildırı

 

Ağaç demiş ki baltaya
Sen beni kesemezdin ama
Ne yapayım ki sapın benden
Bak şu ağacın bilincine sen
Ölen ben, öldüren benden

Ruhi Su

 

Öne çıkmış olan görsel. Üç kişi bisikleti sürerken birbirine kolları omuzlarda tutuşmuş halde.

DSCN7077

Gece biraz serin olsa da rahat bir uyku uyudum sayılır. Her zamanki gibi erkenden kalkıp eşyaları ve çadırı toplayıp kıytırığa yükledim.  İlk işim fotoğraf makinemi boynuma asmak oldu. Bazen umulmadık manzaralar çıkıyor karşıma. Havada pek rüzgar yok, ortalık sakin. Yelkenli tekne denizde yelkeni açık olarak demirlemiş.

DSCN7005

Sabah kahvaltısını birlikte yaptık, Herkesin çadırlarını toplayıp hazır hale gelmesi için uyarıları yaptıktan sonra vapur hareket saatine kadar Foça kalesini gezmek için yola çıktık. Foça’da mendirekli liman yok, gerek te duyulmamış, çünkü doğal bir liman durumunda. Bu yüzden denizden gelecek dalgalar olmayınca yelkenli yatlar kıyıda bağlanıp demirlemiş.

DSCN7006

Foça belediyesi kordondaki gezinti yerine bir tekne koymuş. Hem yelkenli hem de birer düzineli kürekle gidebilen eski bir tekne. Tekne siyah boyalı tamamen ve yerde sabit duruyor. Kıyıya bağlı bir çok tekne de var. Sahiplerinin gelip binmesini bekliyorlar.

DSCN7007

Tarihi Foça kalesine geldik. Onarılmış kale surları yeni gibi duruyor. Sur kare biçiminde, burçları dört yanda. Kale duvarları yüksek, içerisi görünmüyor.

DSCN7009

Kale kapıları kemerli taşlarla yapılmış deniz tarafına.

DSCN7010

Yukarıda gördüğümüz kapılar toplam beş tane. Buraya Beşkapılar olarak isim verilmiş. Denizdeki kayıklar burada karaya çekilip tamir edilirmiş. Aynı zamanda kayıkhane olarak ta kullanılmış. Kapılardan içeri girip malzeme, erzak alımı yapılıyormuş zamanında. Beşkapıların olduğu yere tabela konulmuş, üzerinde;

Beşkapılar

Foça’nın bekçisi Beşkapılar

Önünden zümrüt bir derya akıyor

Gözünü dört açmak yetmemiş ona

Denize beş gözle bakıyor

Ataol Behramoğlu

Foça, Ağustos 2016

DSCN7011

Hakan elinde fotoğraf makinesi ile otu, boku, böceği çekerken ben de onu çekiyorum.

DSCN7013

Kalenin deniz tarafındaki burçları.

DSCN7014

Merve önünde kucaklıkta oğlu ile birlikte Mustafa Güven ile sohbet ederken deniz manzaralı çekiyorum.

DSCN7015

Arkeolog etrafında toplanıp Foça tarihini, kaleyi ve antik dönemi anlatıyor kale dışında, deniz kıyısında.

DSCN7016

Beşkapılardan birindin içinden resim çeken bir kadını resmediyorum. Kafasında kırmızı kaskı var, nedense çıkarmamış, çok seviyor olmalı kaskını.

DSCN7017

İçeri girip yüksek kale duvarını, burçları ve dibindeki Beşkapıları çekiyorum. Ortadaki kapı diğerlerinden daha geniş.

DSCN7018

Kapıların birisinin içinde eski bir top kaya blok üzerinde öylece duruyor.

DSCN7019

Görme engelli İso (İsmail) Kıyıda birisi ile konuşurken çekiyorum çaktırmadan.

DSCN7020

Deniz tarafındaki surların dibinde hendek kazılmış, Eskiden hendeği atlamak zordu, içerisi su ile doldurulup düşmanı bir derece tutuyor. İçinde çok az miktarda su birikintisi var.

DSCN7021

Kale dibinde beton dökülerek yürüme yolu yapılmış. Demir korkuluk sadece hendek tarafında. Deniz tarafında dolgu kayalıkları var.

DSCN7022

Foça’nın dağında, yamaçtaki orman içinde doğal kayalıklar fışkırmış. Sanki kale gibi yüksek kayalıkların bir tarafı düz. Buraya büyük bir direk konulmuş ve Türk bayrağı dalgalanıyor.

DSCN7023

Foça tipik bir balıkçı kasabası, şimdilerde balıkçılardan çok dışarıdan gelmiş ve yerleşmiş olanların ikişer, üçer katlı evleri sahil boyunca gidiyor. Bakalım nereye kadar talan edecekler güzelim kıyıyı.

DSCN7024

Kale sağlam kayaların üzerine kurulmuş. Denizin dibinde kocaman kaya kütlesi bunu belirtiyor.

DSCN7025

Uzaktan gördüğüm cami minaresini yakınlaştırıp çekiyorum. Çekmemin nedeni minarenin tarihi ve tamamen kesme taştan yapılması. Minarenin şerefesi demir korkulukla çevrelenmiş. Üstünde 6 penceresi, kubbesi ve üzerinde alem kondurulmuş. Alemin yanına da yıldırımı çeken paratoner takılmış.

DSCN7027

Kale içini geziyoruz, kazı çalışmaları hala devam ediyor. Kazıya İzmir büyükşehir belediyesi bünyesinde yapılmakta. Kazı alanı kafes çit teli ile çevrelenmiş.

DSCN7029

Kazı yapılan yer derin bir çukur.

DSCN7030

Kalenin içinde tek olarak kalmış çam ağacı zamana ve denize karşı direniyor.

DSCN7031

Çam ağacına doğru tek sıra yürüyen arkadaşları uzaktan çekiyorum.

DSCN7032

Çukurdaki kazı alanının ötesinde toplanan grup ve çukurda iri papatyalar açmış durumda.

DSCN7033

Kazı başkanı bizlere bilgilerini anlatıyor.

DSCN7035

Çakıl, kum, kaya da olsa bitkiler kendilerine yaşam alanları buluyor. Onlardan birisi iri papatya çiçeği. Bunun gibi bir çok bitki ve papatya seyrek olsa da alanı kaplamış.

DSCN7036

İki Selahattin, bir Mesut, üçünü bir çekiyorum.

DSCN7038

Saat 11:30 civarında Foça kalesini bitirip vapurun olduğu iskeleye geldik. Katılımcılar bisikletlerini vapura yerleştiriyorlar. Belediyenin Foça iskelesine yaz aylarında seferler düzenleniyor İzmir’den ve Karaburun’dan.

DSCN7039

ABAK gönüllülerinden İlknur bisikletinin üzerinde iken zafer işareti yapıyor eli ile.

DSCN7040

Herkes binip bisikletini vapura yerleştirdi.

DSCN7041

En son olarak ben vapura binmeden önce aşağıdan iskelede duranları çekiyorum bir poz.

DSCN7048

Bisikletimi içeri yerleştirdikten sonra  vapurun üst güvertesinden iskelede toplanmış ABAK turcularını topluca çekiyorum.

DSCN7046

İskelenin karşısındaki binanın terasından bizleri çeken kameraman ve fotoğrafçıları ben bir poz çekiyorum karşılık olarak.

DSCN7051

İskeledekiler vapura binmeye başladılar. Saat 12:00 de vapur hareket etti.

DSCN7052

Bisikletim KUZ elimi uzatabileceğim bir yere park ettim. Vapur hareket etti, kahve takımlarımı çıkarıp kahve pişirmeye başladım ikili koltuğa oturup. Bacanağım beni çekiyor kahve pişirirken. Ocak, cezve ve fincanlar yerde.

DSCN7053

Bacanağım yanımdan ayrılmıyor, kahve içecek illaki. Bizi çekenler var ne de olsa. Üst kata çıkan merdivenler yanımızda, bisikletler kenarda park etmiş, güvertede gezinenler var.

DSCN7056

Yaklaşık 27 Kilometrelik deniz yolculuğu 1 saat sürdü. Deniz bize izin verdi ve fazla dalgalı olmadan Mordoğan iskelesine vardık. Vapurdan indik, Çocuklar arkada bağlı olarak koltuklarına oturmuş hareket saatini beklerken bana bakıyorlar. Öndeki çocuğun ağzında kocaman su matarası var.

DSCN7057

İskelede toplanıp harekete geçince tüm katılımcıların videosunu çektim, videoyu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz. İyi seyirler.

https://youtu.be/Rz-znVkAtZ0

Yeşil bir ormanın içinde bisiklet sürmesi gibi yoktur Dünyada. Önümde kaybolan bir yol var ve ben kaybolmuşum sanki. Bazen öyle anlar olur ki kaybolduğunuzu hissedersiniz. Önümde, arkamda kimseler yok. Yeşil bir sessizlik içindeyim. Sadece kuş cıvıltılarına izin veriyor doğa. Ben de huzur içinde bisiklet sürüyorum gelecek kaygısı olmadan.

DSCN7060

Neyse yolu bildiğimden kaybolmadım. Yolda giderken bir de baktım haylaz çetesi yol kıyısında bir ağacın gölgesinde piknik masasına oturmuş kahve pişiriyorlar. Hep ben yapacak değilim ya, başkaları da kahve yapıyor. Ama benim gibi Türk kahvesi değil de filtre kahve pişiriyorlar. Beni davet ediyorlar ve davetlerine katılıp kendi tasım ile biraz filtre kahve içiyorum.

DSCN7063

Kahve molasını bitirip arkadaşları yola çıkardım. Derin bir deniz mavilikte pedal çeviriyoruz. Yol biraz yüksekte, deniz manzarası bisiklet sürmeye değer. Önümde iki kişi gidiyor, Mustafa ve evleneceği kadın Pınar ile dönemeci dönerken çekiyorum.

DSCN7065

Karaburun yarımadası bakir, el değmemiş hali yavaş yavaş bozulmaya başlamış bile. Deniz kıyısını takip eden yol hem dar hem de çokça dönemeçli olduğundan doğa bozguncuları bu yola pek girmek istemiyorlar. Yakın zamanda yapılan Çeşme yolu ile Mordoğan arasındaki yeni yol hem düz hem de geniş olması buralara daha çok arabanın girmesi demek. Araba girdi mi bakir olan yerler giderek yok olacak. Karşıdaki koyun yamacına yapılan yüzlerce ev gibi. Şimdiden kıyı şeridi yok olmaya başlamış bile.

DSCN7068

Yeni yoldan eski yola girerek daha sakin bir trafikte gitmeye başladık. Öğle zamanı da geldi de geçti bile, daha önce deniz kıyısındaki bir sitenin kafesi ile anlaşmıştık. Buraya girip öğle kumanyalarımızı yiyeceğiz. Ben en son geldiğimden arkadaşla çoktan çimenlere oturup kumanyalarını yemeğe başlamışlar bile. 6 Kişi oturmuş kumanyalarını yerken bana bakıyorlar.

DSCN7069

Kimisin yanında pratik koltuklarını taşıyor benim gibi. Hemen kurup oturmuşlar bile. Kimi yere uzanmış sosyal medya ile uğraşıyor.

DSCN7070

Bacanağım ve Mesut koltuklarına oturmuş dinleniyorlar.

DSCN7072

Grup grup küme halinde kumanyalarını yiyenleri çekiyorum.

DSCN7073

Kumanyaları yiyip dinlendikten sonra yola çıktık, Deniz tarafında bitik bir taş bina var. Yüksek duvarlı, çokça penceresi olan taş binanın çatısı yok. Ne olduğunu, ne amaçla kullanıldığını bilmiyorum, kaderine terkedilmiş olarak öylece duruyor.

DSCN7074

Dönemeçli sakin yollardan bisiklet sürerek geçiyoruz. Balıklıova’ya vardık. Burada çay ve un kurabiyesi molası verdik bir süre. İnsanları yola çıkarmak ne de zormuş. Dağınık oturanları yola çıkarıp peşlerinden ben de yola çıktım. Karaburun yarımadasının ortalarında en alçak yeri aşıp Ildırı yoluna saptık. Burada çam ormanları var ve en arkada kalmış olanları hafif yokuşa tırmanırken çekiyorum.

DSCN7075

Tam yokuşun başında resim çekerken bir da baktım arkadan gelen delifişek tayfası çıka geldi. Hem de birer elini omuzlarına atmış olarak gelirken bir poz yakalıyorum. Üç kişiler, kıyıdakiler birer eli, ortadaki iki eli yanlarındakinde değmiş. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN7077

Bana pozlarını verdikten sonra sertleşen yokuşta normal olarak çıkmaya başladılar.

DSCN7080

Ildırı yol ayrımı denize gelmeden sola sapıyor. Biraz yokuş çıkınca denizi ara sıra görüyorum çalıların arasından.

DSCN7081

Şimdiki adı Akdağ, antik dönemdeki adı Mimas dağını çekiyorum. Karaburun yarımadasının en yüksek dağı. Denizde karaya yakın küçük bir adayı görüyorum.

DSCN7083

Adayı yakınlaştırıp çekiyorum, karşı kıyılara Gerence adı veriliyor. Bir zamanlarda çok çipura tutmuştuk kıyıdan.

DSCN7084

Bu da Mimas dağı, yani Ak dağ 1212 metre yüksekliğe sahiptir.

DSCN7085

Ildırı koyunda bir çok adacık var. Bunlar ıssız olarak koyda demirlemiş gemi gibi.

DSCN7086

Ekilmemiş tarla nadasa bırakılmış. Haliyle yabani otlar da tarlayı işgal etmiş. Bu tarlayı ise sarı çiçekli bir bitki tamamen kaplamış durumda. Sarı bir halı gibi.

DSCN7087

Havada martılar uçuyor, denizden içerideler. Havada uçarken yakalıyorum.

DSCN7089

Denizden yiyeceği balıktan umudu kesmiş martılar tarladaki böcekleri, solucanları yemek için gelmişler. İki martı tarlaya konmuş, sanki benim varlığımı hissetmişler, tedirgin bakıyorlar başını havaya kaldırıp.

DSCN7090

Ildırı da günü birlik olta balıkçı tekneleri var. Bir kaç arkadaş toplanıp tekneyi kiralıyorsun. Oltalarını, yemlerini alıp tekneye binerek balıkların olduğu yere götürüyor kaptan. Burada akşama kadar balık tutup stres atabiliyorsun. İşte o teknelerden birisi akşam üzeri balıktan dönüyor limana. Tekne adanın yanından geçerken.

DSCN7091

Yassı bir ada, tamamen rüzgarlara açık ve korumasız.

DSCN7092

Koyun rüzgarı eksik olmaz, rüzgar olunca da yel değirmenleri de olmalı. Eski bir yel değirmeni, değirmenin rüzgar kanatları ve çatısı yok.

DSCN7093

Ildırı köyü göründü, köy evleri, camisi tipik balıkçı kasabası. Daha uzakta düzgün, sıralı yapılmış çirkin sitelere hiç benzemiyor. Deniz kıyısında demirli tekneler var. Solda yüksek bir tepe görünüyor. Orası antik kentin bulunduğu Eritrai. Yarın antik kenti gezeceğiz.

DSCN7094

Uzakta olsam da fotoğraf makinem yakınlaştırıyor gördüğüm yerleri. Onlardan birisi Eritrai deki en yüksek yapı olan kilise kalıntıları. Sadece kilise görünüyor, diğer yapıları çalılar, ağaçlar kapatmış durumda.

DSCN7095

Eritrai tepesini tamamen görünecek şekilde çekiyorum. Kilise görünüyor tam tepede. Köy evleri tepenin yamacında.

DSCN7096

Köyün içine okul bahçesine geldik. Daha önce muhtar ile konuşup kamp için izin almıştık. Okulda eğitim yok maalesef diğer köylerdeki gibi. Benden önce geldikleri için kimisi çadırını çoktan kurmuş bahçedeki taş döşeli yolda çocuklarını gezdiriyor.

DSCN7097

Okul bahçesi denize yakın, rengarenk çadırlar da düz alana kurulmuş bir oba gibi.

DSCN7099

Henüz daha yeni yürümeye başlamış bir çocuğu yürüme antrenmanı yapan bir baba. Aferin babaya, kollarından tutmuş yürütüyor bir güzel.

DSCN7101

Selahattin Tavkaya beni görünce elini kaldırıp hoş geldin diye selamlıyor. Ben de karşılık veriyorum. Başındaki kaskı çıkarmayı unutmuş nedense.

DSCN7102

Eline megafonu alan Olcay kamptakilere anons geçiyor. Yemek saatinin yaklaştığını, yemeği köyün kahvesinde yiyeceğimizi belirtiyor. Ketring Ayşe Aliağa dan ta buralara bizi doyurmak için yemek getiriyor üşenmeden. Hem de sabah kahvaltısı dahil.

DSCN7103

Duygu da boş durmuyor, şimdiden çocuk yürütmesini öğreniyor. Güneş’i iki elinden tutmuş yürütürken çekiyorum. Güneş henüz yaşını doldurmamış, 1 hafta sonra 1 yaşına basacak 1 Mayıs’ta.

DSCN7104

Çadırı kurup eşyaları içine yerleştirdim. Sonrasında yemek için kahveye gittim. Tabldot usulü yemekleri gönüllüler dağıtıyor. Leziz yemekleri yiyoruz masalarda. Yemek olayı bittikten sonra havanın serin olması nedeni ile kahvedeki yerimizi bırakmıyoruz. Burada oturup şarkılar türküler çalıp söyleyeceğiz. Benim sazım, kabak kemane ve flüt Olcay’ın arabasında, kabak kemane ustası Özgür Tekeli ve Öğretmen olan usta flüt sanatçısı Burak Çardak. Saz ustasını da yanımda getirdim; Hakan Sevin. Bizlere saz çalacak. Akşam boyu türküler, şarkılar çaldılar biz söyledik hep birlikte.

ABAK Şarkıları videosu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

https://youtu.be/Az_Cf9_X2XU

Belli bir saate kadar şarkılar, türküler çalıp söyledikten sonra hep birlikte çadırlara gidip yattık.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 72 Kilometre civarı. 21 Kilometresi denizde, 51 Kilometresi karada.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda.

Powered by Wikiloc

8. Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turu 1. Gün

20 Nisan 2019 Cumartesi

( Körler için betimleme yapılmıştır )

Bostanlı – Kuş cenneti – Seyrek – Panaztepe – Foça

 

Bir sergiyle geldi bahar
Ne don vurur, ne meyve verir
Öylece bir çiçek düşlemesi
Ne güzel bir oyundur canım
Taşlara bakan gözün çiçeği görmesi

Ruhi Su

 

Öne çıkmış olan görsel, Denizde yassı ada ve tepeleri olan ada. Kıyıda bina çatıları.

DSCN6991

Merhaba sevgili dostlar, yine bir tur yazısı, her yıl tekrarladığımız  Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turu, kısacası ABAK turunu anlatacağım. Bu kez değişik bir rota, İzmir körfezini komple dolaşacağız. Turda Foça’dan Mordoğan’a vapur ile geçeceğiz. Bu ABAK turlarındaki değişiklik ilk  kez olacak. 8. ABAK bisiklet turunu yapacağız bu yıl. Her yıl olduğu gibi tur için toplantılar, verilecek hediyeler, belediye ve kurumlarla görüşmeler yapıldı. Tur için keşifler, kamp yerleri, mola yerleri ve vapur için İzmir büyükşehir belediyesinden bir vapur ayarlandı. Her yıl çocuklarla birlikte kutladığımız 23 Nisan çocuk bayramını kutlamak için okulumuzu seçtik, Okul müdürü ve Öğretmenlerle görüştük, kutlama programını ve saatini ayarladık. Uzun uğraşlara değdi bu çalışmalar. Ve tur için bisikletim KUZ ve kıytırık hazırlanıp gerekli eşyalar ve malzemeler ayarlandı.

Bahar aylarının güzel bir sabahında ağaçlarım yapraklandı, çiçekler açtı ve arılar nektarını sabahın erken saatlerinde toplamaya başladığında hazır olan bisikletim KUZ ve kıytırık ile evimin kapısında resim çekiyorum.

DSCN6937

İlk olarak Üçkuyular vapur iskelesine gelip arabalı vapuruna binerek Bostanlı’ya vardım. Bostanlı’daki tören meydanında toplanmaya başladı tura katılacaklar. Katılımcılar bisikletlerini park etmiş sohbet ediyorlar. Tören meydanında beş tane direkte Türk bayrakları dalgalanıyor.

DSCN6939

Meydanda takım elbise giymiş Atatürk heykeli var. Giderek katılımcılar çoğalmaya başladı.

DSCN6940

Tüm katılımcılar  meydana geldi, kayıtları yapıldı, hediye torbaları tek tek verildi ve hepsini uzaktan çekiyorum meydanda. İki yanda beşer Türk bayrakları ve ortada Atatürk heykeli.

DSCN6944

Her zamanki gibi turda görevlerimden birisi artçı olarak katılımcıları süpüreceğim. Bu yıl kadınlar, evli çiftler ve çocuklu çiftler çoğunlukta. Eh çocuklar uslu oturacak değil ya, huysuzluk yapacaklar. Onlardan birisini sakinleştirmek için annesi ve babası epey uğraştılar.  Bazen durduk, o yüzden çok gerilerde kaldık ve grup önden gidince bir daha yakalamanın olanağı olmadı. Anca Maltepe köyüne gelmeden ilk Antik kent olan Panaztepe de grubu yakaladık. Tepedeki kazı alanına doğru çıkan arkadaşlar patikadan tek sıra halinde yürüyorlar. Tepe tamamen yeşil çimenlerle kaplı.

DSCN6945

Yukarı yavaş adımlarla çıkanların arkasında gidip onları yakalıyorum.

DSCN6948

Sanki zafer kazanmış komutan edası ile kadehini havaya kaldırmış birisi. Taşa oturmuş elinde su matarası yokuşun yorgunluğunu dinlenmekle hallediyor.

DSCN6950

Kazı alanına, tepeye ulaştık. Burada ara sıra kazılar yapılıyor. Definecilerin kaçak kazıları resmi kazılardan fazla sürdüğü kesin. Kalıntıların taş duvarlarına oturmuş iki kişi elindeki cep telefonuna bakarken çekiyorum Hava serin ve rüzgarlı olduğundan uzun kollu giyinmişler.

DSCN6951

İki sıra taş duvar kalıntısından başka yüksek bir yapı yok.

DSCN6953

Bu yapı büyük bir tapınak olduğunu sanıyorum. İç kısımda arkadaşların kimisi ayakta geziniyor, kimisi yere oturmuş rüzgardan korunuyorlar.

DSCN6954

Oturanlar ve yan gel Osman, üç dönüm bostan misali Fırat yere uzanmış cep telefonuna bakarak oyalanıyor. Yanındaki iki kişi de oturmuş cep telefonunda bir şey var mı diye bakıyorlar.

DSCN6955

Artık herkes dilediği kadar cep telefonu ile resim çekmekle serbest. Birisi elini kaldırmış cep telefonu ile resim çekerken duvara dayanmış iki kişi burası ile ilgili bilgileri anlatan arkeolog  arkadaşı dinliyor.

DSCN6956

Yan gelip yatanlardan birisi de canavar-ül velosipet Enes. Duvara yarım dayanmış uzun oturuyor. Yanında da bacanağım cep telefonu ile resim çekmekten ara vermiş bana bakıyor.

DSCN6962

Aramızda kabak kemane sanatçısı ve eşi poz veriyor, kafalarında kaskı çıkarmayı unutmuşlar, gözlerinde güneş olmasa da gözlükler var. Dişlerini göstererek gülümsüyorlar resim çekilirken.

DSCN6964

Eskişehir’den katılan üniversitede öğretim görevlisi Çiğdem Suzan bir taşın üzerine oturmuş bana poz veriyor çekerken.

DSCN6965

Denizli’den katılan eczacı Demet Ertaylan duvarın kenarına oturmuş aşağıdakilere bakıyor.

DSCN6966

İsmail’in pilotu Hasan da duvar dibine oturmuş, güneş gözlükleriyle gülümsüyor.

DSCN6967

Yüksekten aşağıda kalan tarlaları çekiyorum, henüz bir şey ekilmemiş sanki, yeşillik yok. Kıvrılıp giden asfalt  yol tepenin dibinde gidiyor sola doğru.

DSCN6968

Aşağıda park etmiş bisikletler ve bekleyen bir kaç kişiyi çekiyorum.

DSCN6969

Yukarı çıkmayan 6 kişiyi yakınlaştırıp çekiyorum. Bunlardan birisi artık çok az gören İsmail Odabaşı. Antik kenti görmesine gerek yok. Bisikletim KUZ park halinde sessizce bekliyor yol kıyısında.

DSCN6970

Tepeye çıkarken yoruluyor insan ama iniş yorulmaktan ziyade daha zor oluyor çıkmaktan. Artık tek sıra inmeye başladılar.

DSCN6974

Ben de aşağı indim kısa sürede, yukarıdan hala gelenler var.

DSCN6975

Antik kenti merak etmeyen ve fırsattan istifade otlara serilip yatanlar var. Bunlardan iki kişi otların arasında kamufle olmuş.

DSCN6976

Çocuklu bir aile kız çocuklarını römorka bindirmeye hazırlanıyorlar.

DSCN6978

Uzun yıllardır tanıdığım arkadaşım, daha bisiklete yeni binmeye başladığım yıllardan beri bir çok turda beraber bisiklet sürdük. Bu kişi Nilgün Bilgin’den başkası olamaz.

DSCN6979

Bu bölge de Eurovelo bisiklet rotasına dahil oldu yakın zamanlarda. Belediye ile yapılan çalışmalarda rotalar belirlendi ve tabelalar takıldı direklerin üstüne. Bu tabelada yönleri, yer isimleri ve kaç kilometre mesafede olduklarını belirtilmiş. İzmir’in güney rotası daha önce belirlenmişti, şimdilerde kuzey tarafı da Euroveloya dahil olunca bir şekilde iki rotayı bir seferde yapacağız bu turda. Tabelada; Seyrek 8 km, Maltepe 3 km ve buradaki yer olan Panaztepe’yi belirtmişler. Tabelaya yanlış olarak Palaztepe yazlmış.

DSCN6980

Herkes aşağıya inince yola çıktılar, ben de geride kalanları yola çıkardıktan sonra arkalarından gitmeye başladım. Hava serin ve rüzgarlı olduğundan bisikletleri hızlı sürüp ısınmaya çalışıyorlar herhalde. Grup yine kayboldu ama gittikleri yeri bildiğimden hiç acele etmiyorum. Köylerden geçip Foça yoluna çıktım. Bu yolda Pers Mezar Anıtı var. Onun resmini uzaktan çekiyorum. Mezar yoldan biraz içeride olduğundan girmiyorum. Zaten kimseler de yok. En arkada ben varım.

DSCN6981

Yolda kahverengi tabelaya Pers Mezar Anıtı, The Persion Monumental Grave yazılmış. Hem Türkçe, hem İngilizce. Üstünde de Eurovelo bisiklet rota tabelası takılmış.

DSCN6982

Römorkum kıytırık yüklü ve ağır, Foça’ya gelmeden önce biraz sert yokuşu ağır aksak çıkıyorum rüzgara karşı. Tepeye varınca bisikletimi park edip biraz nefesleniyorum. Ağacın birine sırtımı yaslayıp dinlenirken sevimli bir yaratık çıkageldi yanıma. Bu sevimli köpek yavrusu insanlardan sevgi bekliyor ve onun bu isteğini yerine getiriyorum. Biraz sevip okşuyorum yavru köpeği. O da seviniyor ve birlikte resim çekildik. Bisikletim KUZ ve kıytırık önde. Kıytırığın arkasında iki Türk bayrağı çubuklara takılı.

DSCN6987

Tepeden inmeden önce Foça’nın yukarıdan manzarasını çekiyorum. Şirin bir kasaba doğal güzelliğini kaybetmemiş, fazla büyük ve yüksek binalar olmadan da bir kasaba var olur. Yeter ki aç gözlü insanlar bu güzel kasabayı talan etmesinler. Doğal güzelliğine güzellik katan denizdeki bir çok ada manzarayı tamamlıyor.

DSCN6989

Tepelerde topraktan fışkırmış kaya kümesi doğal güzelliği ile hayran bırakıyor.

DSCN6990

Adalar kıyıya fazla uzakta değil ve bu adalar Foça kasabasını bir şekilde denizin hırçınlığından koruyormuş gibi. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN6991

Kamp alanına geldim, benden önce herkesin geldiğini Olcay ile konuşarak anlıyorum. Geçen seneki ABAK turunda beklediğimiz Güneş turdan hemen sonra, İşçi bayramında doğdu ve neredeyse bir yaşına basmak üzere. Güneş babasının kucağında bir poz veriyor. Ben çekerken dikkatlice bana baktığının farkındayım.

DSCN6993

Kamp alanında millet kıyıya köşeye çekilmiş rüzgardan korunaklı yere çadırını kuruyor. Bisikletim KUZ ve kıytırık park etmiş okaliptus ağacının dibinde. Zemin Arnavut kaldırım taşı döşeli, Kamp alanı deniz kıyısında.

DSCN6994

Hafif yüksek bir kayalığın ardına kimisi çadırını kurmuş bile.

DSCN6995

Burası bir derece rüzgar almıyor.

DSCN6996

Burası belediye plajı ve yelken kulübünün olduğu yer. Henüz sezon açılmadığı için plaj işletmeye açılmamış, Hakan Sevin benden önce geldiğinden sandalyelerin arasında kuytu bir yer ayarlamış bana. Çadırımı oraya kuruyorum, eşyaların bir kısmını çadıra koyup yatılacak hale getirdim. Sonra dışarı çıkıp Hakan’ı yakından çekiyorum bir poz. Omuzundan çapraz takmış çantanın kemeri mavi rüzgarlığın üstünde. Bana öylece garip garip bakıyor.

DSCN6998

Burada yelken kulübü ve yelkenli tekenler var. Hayalimde olan böyle yelkenli bir kano mutlaka yapacağım. Yeni ufuklara yelken açacağım.

DSCN6999

Yakındaki adalar sayesinde dev dalgalar kıyıya ulaşmadan sönmüş oluyor. Hava sert bir karayel esiyor. Denizde küçük dalgalar kıyıya ulaşmıyor bile. Ama gece soğuk olacağının işareti denizden geliyor sanırım. Umarım yarın deniz durulur da vapurla sorunsuz Karaburun’a varırız.

DSCN7000

Her zaman olduğu gibi bu yıl da yemekçimiz ketring Hatice. Leziz ve doyurucu yemeklerini afiyetle yine yiyeceğiz. Akşam olunca yemeği getirip gönüllülerle birlikte dağıttılar. Herkes karnını doyurdu, akşam kapalı alanda toplaşıp çaylarımızı içerek sohbet ediyoruz. Uyku kapının ardına gelince fazla geç olmadan çadırıma girip yatıyorum mışıl mışıl.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 67 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

İzmir Pedallarımım Altında 2. Gün

18 Mayıs 2014 Cumartesi

Foşa – Karaburun – Gülbahçe – İyte

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Gün dogmadan,

Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.

Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,

İçinde bir iş görmenin saadeti,

Gideceksin;

Gideceksin iri pınarların çalkantısında.

Balıklar çıkacak yoluna karşıcı;

Sevineceksin.

Ağları silkeledikçe

Deniz gelecek eline pul pul.

Ruhları sustuğu vakit martıların,

Kayalıklardaki mezarlarında,

Birden,

Bir kıyamet kopacak ufuklarda.

Deniz kızları mi dersin, kuşlar mi dersin;

Bayramlar seyranlar mi dersin, senlikler cümbüşler mi?

Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mi ?

Heeey!

Ne duruyorsun be, at kendini denize;

Geride bekleyenin varmış, aldırma;

Görmüyor musun, her yanda hürriyet;

Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;

Git gidebildiğin yere.

Orhan Veli

 

Öne çıkmış olan görsel, Vapur şirin bir kasaba olan Karaburun’a doğru yaklaşırken.

180520147280

Sabah güneş doğmadan kalktım, çadırı ve eşyaları toplayıp bisiklete yüklüyorum. Kahvaltının ardından diğer arkadaşların eşyalarını kamyonete yüklemesini bekliyoruz. Herkes hazır olduktan sonra Foça şehir merkezine doğru yola çıktık. Hava mükemmel, bulutsuz masmavi bir gökyüzü ve rengini denize verince lacivert olmuş. Yol deniz kıyısında.

180520147268

Foça da olunca bol bol resim çekilmeden olmaz deyip ardı ardına resimler çekiliyor. Deniz kıyısındaki palmiye ağacı ve heykel önünde resim çekilenleri çekiyorum.

180520147269

Resim faslı bittikten sonra limanda bekleyen gemiye binmeye başladık. Bisikletleri görevli arkadaşlar tek tek az yer kaplasın diye sık biçimde yerleştiriyorlar. Gemiden kıyıya bağlı yelkenlileri çekerken şişme bot önümden geçiyor.

180520147270

Foça (Yunanca: Φώκαια, “Phocaea”), İzmir’in kuzeyinde yer alan bir sahil ilçesidir. Kent Antik Çağda bir İyon yerleşimi olarak ortaya çıktığında civar denizde yaşayan foklardan dolayı Phokaia adını almış, sözcük günümüze Foça olarak gelmiştir.

Foça (Phokaia) adalarında yaşayan foklardan adını alan Phokaia, Aiollar tarafından MÖ 11. yüzyılda kuruldu. O zamanlarda en önemli İyonya’nin yerleşim yerlerinden biri olan Phokaia’de İyon yerleşimi MÖ 9. yüzyıl da baslamıstır. Tarihte usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrıca mühendislikteki gelişmişlikleri ve başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz’e de birçok sayıda koloni kurmuslardır. Foçalıların tarihte bilinen kurmuş olduğu önemli kolonilerden bazıları: Karadeniz’deki Amysos (şimdiki Samsun); Çanakkale Boğazı’ndaki Lampsakos (şimdiki Lapseki); Midilli Adası’nda Methymna (şimdiki Molyvoz); ve Avrupa’daki Elea -şimdiki Velia- (İtalya); Alalia (Korsika); Massalia -şimdiki Marsilya- (Fransa) bunlardan bazılarıdır.

Ayrıca Phokaialılar İyonya’da, doğal altın-gümüş karışımı kullanarak “elektron” sikkeyi tarihte ilk defa bastıranlardan biri olarak bilinmektedirler. Elbette bu medeni ilerleme o zamanın birçok uygarlıklarını da etkilemiş ve onları Anadolu’ya çekmiştir. Cenevizliler şimdiki Yeni Foça’yı ilk kuranlardandır.

Foça sırasıyla tarihte; 13. yüzyılda Çaka Bey tarafından alınarak Çaka Bey’in yönetimine, daha sonra ise Saruhanoğulları Beyliği’nin yönetimine geçmiştir. 1455’te ise Osmanlı Padişahı II. Mehmet, büyük fetihten sonra Foça’yı alarak Osmanlı topraklarına dahil etmiştir.

Bu gibi medeniyetliklere ve topluluklara merkez oluşturduğu için Foça önemli bir arkeolojik merkez haline gelmiştir. 1953 yılında başlayıp ve günümüze kadar aralıksız devam edip gelen kazılarda, Helenistik döneminden kalan tiyatro, Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı, Liman Kutsal Alanı (Kibele’ye ait olduğu düşünülmekte) ile Pers Anıt Mezarı (Foça’nın 7 km doğusundaki “Taş Ev” olarak bilinen) ortaya çıkarılmıştır. Bahse konu Pers Anıtı; bölgeyi MÖ 492 yılında istila eden Ahamenid-Pers Ordusu komutanları için bir anıt olarak yapılmış; daha sonra mezar, ağıl, gözetleme noktası, mola yeri gibi amaçlar için kullanılmıştır. Anıt; Anadolu’ da bulunan ender Pers yapılarından birisidir.

Gemiye herkes bindi ve hareket ettik. Foça kalesi denizden bir başka göründü gözüme. İlk defa Foça dan gemiye biniyorum ve Karaburun’a hiç gitmemiştim. İşin ilginç yanı ilk defa gideceğim Karaburun’a gemi ile gitmek tuhafıma geldi doğrusu.

180520147271

Gemi yavaş yavaş İzmir körfezinin ağzında açılmaya başladı. Kıyıdan uzaklaştıkça görüntü ve manzara değişime uğruyor.  Küçük adacıkların yanından  usulca geçip gidiyoruz.

180520147272

Martılar burada da peşimizde, körfez vapurlarında olduğu gibi bizleri takip etmekten vaz geçmiyorlar. Bilseydim yanıma ekmek alıp martılara atardım lokma lokma.

180520147273

Geminin pervanesi döndükçe suları köpürtmeye, arkamızda beyaz bir köpüklü yol bırakıyor.

180520147275

Beyaz köpükler sürekli çıktığından insan büyülenmiş gibi oluyor. İnsanı sanki dinlendiriyor beyaz köpükler. Deniz derin olmasından dolayı su koyu lacivert rengini alıyor. Beyaz köpükler lacivert rengi ile uyumlu.

180520147276

Geminin alt güvertesi bisikletlerle dolu oturacak yerlere oturmanın imkanı yok.

180520147277

Nihayet karşı kıyıya, Karaburun limanına vardık. İlk defa gelmenin heyecanı var içimde, sevinçliyim. Yeni yerler göreceğim. Karşıda dağlar, şirin kasaba Karaburun.

180520147280

Gemi kıyıya yanaşıp halatları çımacılar bağlıyor sıkıca. Ardından bisikletleri tek tek indiriyoruz. Bisikletleri görevli genç arkadaşlar içeriden çıkarıp üzerinde yazılı ismi okuyarak sahiplerine ulaştırıyor. 250 bisiklet olunca iki koldan da olsa biraz zaman alıyor. Herkes bisikletini alınca grubu yola çıkarıp Karaburun merkeze doğru gitmelerini sağladım. Şehir merkezi pek uzakta değil. Kısa sürede vardık Karaburun şehir merkeze. Belediye bizleri karşılayıp çay ikram ediyor. Kasaba meydanında küçük bayraklar süslemiş.

180520147282

İkramlar bittikten sonra grubu yola çıkarıyorum.

180520147283

Grup hareket ettikten sonra en arkada Karaburun sokaklarını, çevresini, dağları seyrederek ilerliyorum.

180520147284

Üzerinde yer aldığı Yarımada’ ya adını veren Karaburun’ un ilk yerleşim yeri olarak ne zaman seçildiği kesin olarak bilinmemektedir. Yarımada  Kalkolitik Çağdan itibaren insan yaşamına ev sahipliği yaptığına göre yerleşimin de bu doğrultuda olması beklenebilir. Tunç Devrine özel bazı eşyaların ve aletlerin Çakmaktepe mevkiinde (Karaburun Merkezinin yaklaşık 3-4 km güneyi)  bulunması Karaburun’ un da çok eski bir yerleşim birimi olduğunu düşündürmektedir.

Bilinen en eski adı Mimas‘ tır. Bu ismin nereden geldiğini Mitolojik öykülerde bulabiliyoruz. İyonya döneminde şimdi Karaburun olarak adlandırdığımız yerde Stelar veya Stylarius isimli bir yerleşim yeri mevcuttu. Gene eski haritalarda bu bölge Capo Calaberno olarak zikredilmektedir. Yarımadanın Türk egemenliğine geçmesinden sonra Ahurlu veya Ahırlı olarak anılan şehir nihayet Osmanlı döneminde Karaburun adını almıştır.

XVI. yüzyılın ünlü denizcilerinden Piri Reis, Kitab-ı Bahriye’sinde yarım adanın kıyıları hakkında ayrıntılı biçimde bilgi vermektedir. Ve gene XVII. yüzyılın ikinci yarısında Karaburun’u ziyaret eden Evliya Çelebi Karaburun kazasının, İzmir Mollasının arpalığı olduğunu, içinde bir cami, bir hamam ve 7 dükkan bulunduğunu ve ayrıca etrafının zeytinlik ve bağlık olduğunu belirtmektedir.

Karaburun kelimesi Caleberno (okunuşu kaleberno) dan bozularak gelmiş olabilir. Ancak Türkçede Kara sözcüğünün kuzey Ak sözcüğünün de güney anlamlarında kullanıldığı düşünülürse, Karaburun ve Akburun ( Esendere mevkiinde) isimlerinin çıkış nedeni de anlaşılabilir.

Liman tarafından geldiğimiz için Karaburun tabelası yok. Çıkışta görünce durup bir resmini çekiyorum.

180520147285

Bulutlar çoğalıyor dağların tepesinde. Bir süre sonra yağmur indirince yağmurluğumu giyiyorum. Bahar yağmuru kısa yağıp geçiyor üzerimden.  Yağmur bitip güneş açınca yağmurluğumun içinde terlemeye başladım. Terleyince üzerimdekileri de çıkarıp yola devam ediyorum. Biraz D vitamini gerek henüz yaz başlamadan önce. Hava bulutlu, kayalık dağ karşımda.

180520147286

Karaburun’dan uzaklaştıkça manzarası da değiştiğinden son defa resmini çekiyorum. Karaburun’a bir daha gelip iyice dolaşıp tanımak gerek. Temiz, berrak denizi, yeşilliği ve yalçın dağları görülmesi gereken bir yer olarak kafamda kalıyor.

180520147287

Henüz ilk yazdayız ve sarı çiçekler coşmuş durumda. Yeşil bitki örtüsüne sarı renkli çiçekler yakışmış doğrusu.

180520147288

Her turda olduğu gibi burada da dökülenler oluyor. Dökülenler fazla olunca anca kamyonla taşınabilir. Karaburun yolu hem virajlı hem de iniş çıkışlı olunca bu görüntü kaçınılmaz oluyor. Eğer yetmezse arkada pikap ta bizden. Pikaba da bisiklet atabiliriz yerimiz bol.

180520147289

Arazi engebeli olunca bazen kıyıdan uzaklaşıyoruz. Deniz de uzaktan küçük bir vadiden görünüyor bir parça.

180520147290

Karaburun’dan itibaren değişik koylar görünmeye başlıyor. Buraları ilk defa gördüğümden durup resim çekiyorum.

180520147291

Kimi koylarda yazlıklar yapılmış, bence kıyılara 100 metre mesafede hiç bir yapıya izin verilmemeli. Yazılı yasa var ama kimse uygulamıyor ve ben istediğim yerden denize giremiyorum. Yapıları yapan deniz kıyısını da kapatınca kendi özel mülkü imiş gibi davranarak girmemize izin vermiyor. Aslında kendi de bilmiyor yasayı ama mal mülk olunca deniz kıyısını kimseyle paylaşmak istemiyorlar. Allah doyursun diyorum bunlara.

180520147292

Yapılar koyları çirkinleştirse de manzara güzel olunca resim çekenler oluyor. Ben de resim çekmelerini bekliyorum bir süre. Resimler çekildikten sonra “Haydi yola çıkalım gruptan gerideyiz” deyince

“Biz grubun ortalarındayız” diye cevap verince ben de ;

“Ben en arkadayım, beni görünce arkada kimse kalmadı demektir. Haydi yola çıkalım” diyorum.

Arkadaşlar farkında değil manzarayı seyredip resim çekmekten en arkada kaldıklarının.

180520147293

Adam utanmamış apartman yapmış güzelim koya, yazık. Hem de çok yazık kıyıların böyle yağmalanmasına…

180520147294

Arazi engebeli olunca sağa doğru inişteyiz. Mordoğan’a yaklaştık, kendini gösterdi.

180520147295

Mordoğan’a vardık, yemek yiyeceğimiz alandayız. Öğlen yemeği çoktan başlamış. Ben de sıraya yemeğimi alarak karnımı bir güzel doyuruyorum. Acıkmışım bayağı. Yemekte Mordoğan da teknesi olan bisikletçi arkadaşım Bekir Kocamaz’ı görüyorum. Kendisi turda değil, hafta sonu yazlığına gelmiş. Kahvede birer kahve içtikten sonra limana teknesinin yanına gelerek bakıyoruz. Tekne tek direkli bir yelkenli, daha önce resimlerinden gördüğüm kadarı ile gözüme daha büyük geliyordu.

180520147297

Turda bizimle beraber olan Nilgün Gener de aramızda. Teknenin yanında resim çekiliyoruz.

180520147298

Arkadaşım Bekir Kocamaz ve teknesi. Bakalım ne zaman bineceğiz teknesine. Şöyle bir yelkenleri açıp pruvayı rüzgara verip dalgaları yara yara gezinmek. Ne de güzel olurdu. İkimiz de kollarımızı birbirine atmışız.

180520147299

Kasabanın meydanında asırlık zeytin ağacı hala ayakta. Kim bilir kimler görmüş, kimler geçmiş yanından. Ne fırtınalara direnmiştir, sert poyraza dayanmış, yazın yakıcı sıcaklarda susuzluğa dayanmıştır. Kaç bin ton zeytin vermiştir insanlara nesiller boyu. Şimdi koruma altına alınmış anıt ağaç olarak meydanda duruyor.

180520147300

Buraya ismini veren Doğan Baba, heykelini dikmişler. Ceketi mor renkli, o yüzden Mordoğan ismi takılmış Mimas’a.

180520147301

Mordoğan’ın Tarihi: Mordoğan M.Ö. IV. yüzyılda, Mimas ismiyle kurulmuştur. O zamanlar, idari bakımdan, Eritrea Krallığına bağlı idi. Eritrea, Çeşme’nin Ildır köyüdür. XVI. yüzyıldaki deniz haritalarında, Mordoğan’ın adı Mimas olarak kayıtlıdır. Mimas ismi eski haritalarda ve Romalı şair Oviduşun Truva Savaşlarını anlatan dizelerinde geçmektedir.O tarihlerde, Eritrea Krallığında, ölüme mahkum edilen hükümlüler Mimas’a gönderilir ve son günlerini orada geçirmeleri sağlanırmış. Yönetim bakımından, Eritrea’ya bağlı olan Mimas, ticari bakımdan ilişkilerini Kilizmanya (Bugünkü Güzelbahçe) ile geliştirmiş olup, bütün alışverişlerini Kilizmanya ile yapardı. Mimas’ın ürünleri, özellikle de çekirdeksiz üzümü Sultaniye Avrupa’ya ihraç edilirmiş.

Çok eski zamanlardan beri meskûn olan Yarımada, Akdeniz çevresinde bir siyasi birlik oluşturan Roma döneminde hayli gelişmişti. Bununla birlikte antik dönemin siyasi ve fikri tarihine daha çok etkili olan Klazomenia’dan (Kilizman) günümüze pek kalıntı kalmamıştır. Çatalkaya köyü ovasında, Ömer Şangüder’e ait tarlada bulunmuş olan, Eritrea kralının kızının lahdi, İzmir Arkeoloji Müzesi’nde bulunmaktadır. Lahdin içinde, kızın bel kemiğinin bir kısmı halen mevcut bulunmaktadır. Şehir olarak Mimas, Çatalkaya ovasından Kumburnu’na kadar uzanır ve bugün Karavela adasının yanında. Denizin içinde bulunan liman kalıntıları, sandaldan görülen mahalle kadar uzanırdı. Sandaldan bakıldığında, evlere ait pencerelerin demirleri dahi görülmektedir. Akdağ’da IV. yüzyıldan kalma, siyah granitten yapılmış, Mimaslılara ait bir mabet bulunmaktadır. O zamanlarda, Mimas halkı bu mabette toplanır, Ayinler tertipler ve bereket tanrısından yağmur ve bol ürün vermesi için dua ederlermiş.

Diğer taraftan geldiğimiz için tabelası yoktu Mordoğan’nın. Çıkışta görünce resmini çektim. Çeşme yolundan Mordoğan’a kadar fazla kıvrımı olmayan yeni bir yol yapıldı ve geniş. Artık Karaburun yarımadasının bakirliği kalmadan yazlıklar dolacak ona üzülüyorum.

180520147302

Yol deniz kıyısından, girintili çıkıntılı koyları göre göre ilerliyoruz.

180520147303

Girinti bazen yüzlerce metre denize girmiş durumda.

180520147304

Koyun dibindeki yapıları çekmek istemesem de pek boş yer bırakmamış insanlar.

180520147305

Bazı yerler bakir durumda, yalçın kayalık izin vermemiş araç geçişine.

180520147306

Arabanın girdiği yerler ise giderek bozulmakta.

180520147307

Balıklıova köyüne geldik, yarımadanın şirin ve hareketli bir köyü. Adı Balıklıova olsa da eskisi gibi balık bolluğu yok. Yanlış ve bilinçsiz avlanmadan dolayı balık azalmış durumda. Tabelada; Urla ilçesi Balıklıova köyü, Nüfus 1700, Hane sayısı 300 olarak yazılmış.

180520147308

Balıklıova’da durmadan geçip yolumuza devam ediyoruz. Koy manzaralı yere tabela konmuş Balıklıova, yine bekleriz yazılmış.

180520147309

Eski yolda pek araç olmaması bize yaradı. Bisikletlerle rahatça gidiyoruz yolda. Araçların çoğu yeni yapılan yoldan gidiyor.

180520147311

Gülbahçe köyüne varıyoruz bir süre sonra.

180520147312

Adı üstünde Gülbahçe, ne de güzel açmış Mayıs gülleri.

180520147310

Artık gölgeler uzadı, yolda uzayıp giden kendi gölgemin resmini çekiyorum.

180520147313

Gölgelerin gücü adına, Gölgem yana düşmüş.

180520147314

Bu gece konaklayacağımız İYTE İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü yerleşkesine vardık. Ana bina ve 19 Mayıs bayramı için Türk bayrağı asılmış. Solda da Mustafa Kemal Atatürk resmi var.

180520147317

İYTE Yerleşkesi çok geniş bir alanda kurulmuş. Çeşme yolunun Karaburun yarımadasının başlangıç yerinde. Yerleşkenin düz ve yeşil alanı olan yerde çadırlarımızı kurduk. Yemekhane de epey uzakta olduğu için bisikletlerle gidip yedik yemeğimizi. Yemekten sonra yeşil alanda toplaşıp sohbet ve Batı Ankara bisiklet grubundan katılan Güzin Arıcı, kısaca Güzin Abla ve ekibi topluca oynanan “Katil Kim” oyununu oynamaya başladık. Ben katılmadım ama izleyici olarak yanlarındayım. Oyun gayet neşeli ve eğlenceli oynanıyor. Bu oyun saatlerce sürdü ve iyi zaman geçti farkında olmadan. İYTE de Mimarlık okuyan yeğenim yanıma gelerek aramıza katıldı. Yeğenim ile elçek resim çekiyorum gecenin karanlığında.

180520147318

Oyun bitiminde herkes yavaş yavaş çadırlara girip yatmaya başladıktan sonra ben de kalanlara iyi geceler diyerek aralarından ayrılıyorum. Çadırıma girip güzel bir uyku çekiyorum.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 70 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc

İzmir Pedallarımım Altında 1. Gün

17 Mayıs 2014 Cuma

Üçkuyular – Karşıyaka – Bostanlı – Seyrek – Foça

(kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Kaçırma gözlerini hayattan.

Hep hayatın içinde olsun bakışların.

Hep kendi içinde.

Baktığın kadar varsın bu hayatta.

Hatta sadece bakmakla da yetinme.

Görmen de lazım.

Görüp de bilmen, bilip de sevmen lazım.

Hayatı kendi içinde, kendini hayatın içinde.

Bir nefeslik molaları çok görme kendine.

Arada bir karanlıkta kalsa da bir yanın,

sakın pes etme..!

Çekil kendi kabuğuna bir süre.

Sadece içine bak.

Kendi aydınlığın senin içinde.

Ara ve bul..!

Gerçeğin düşlerle bölünmesine,

düşlerin gerçeğin altında ezilmesine izin verme.

Paulo Coelho

 

Öne çıkmış olan görsel, bir kişi bisikleti ile Foça’daki tepede, yel değirmenlerine doğru gidiyor.

170520147257

Güzelçamlı bisiklet festivalinin sonuncusunda arkadaşım CAT Bisiklet derneği başkanı Metin Çelik tur sırasında bana ” Urim Baba seneye bisiklet festivali düzenleyeceğiz. Festivale katılıp bize yardımcı olur musun” diye ricada bulununca elbette kendisinin bu teklifini geri çeviremezdim. İzmir de yapılacak olan bir bisiklet festivaline katılmamam olmazdı. Metin’e tamam elimden gelen katkıyı sağlarım diye söz verdim. Bana o gün detaylarını anlattı. Kamp alanı ilk toplanma yeri İnciraltı kent ormanı olacaktı. Bisikletlerle İlk gün tüm körfezi dolaşarak Bostanlı dan bisiklet yoluna girip Kaklıç, Seyrek, Maltepe den Foça’ya varacaktık. Foça da kampı deniz kıyısında yapacaktık. İkinci gün Feribota binip Karaburun’a denizden geçip Mordoğan üzerinden Balıklıova. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitü yerleşkesinde kamp atacağız. Üçüncü gün 19 Mayıs bayramını kutlayıp İzmir’e doğru Urla, Güzelbahçe den Üçkuyular kent ormanına varacaktık. Benim görevim artçılık. En arkadan tura katılanları süpüre süpüre turu bitirmek.

Tur haritası da resimde görüldüğü gibi Afişe basılmış. En üstte İzmir pedallarımın altında bisiklet festivali. Altına 17 – 18 – 19 Mayıs 2014 ve İzmir körfezi haritası.

10369735_10203642386877784_3669342201033233900_n

Festival günü  geldi çattı. 16 Mayıs Perşembe akşamına doğru kamp malzemelerimi çantama yerleştirip, çadır, uyku tulumu ve matımı da bagaja yükleyip İnciraltı kent ormanına vardım. Çadırları kuracağımız yerde çadırı kurup yerleştim. Bu gece bizimle beraber çadır kuranlarla akşam tanışıp sohbet ettik. Gece olunca herkes iyi geceler deyip çadırına çekildi. Uzaklardan otobüsle gelmişlerdi ve yorgunluk anca dinlenerek geçeceğinden en iyisi uyumak. Ağaçlar altında çadırlar kuruluyor.

170520147240

Gece bir süre yağmur yağdı, sabahın ilk ışıklarında kalkıp ıslanmış olan çadır ve altına serdiğim brandayı kuruttum. Kuruduktan sonra toparlayıp bisiklete yükleyip hazır hale geldim. Hava bulutlu ve kısa bir yağmur serpintisi geçiyor üzerimizden. Batı tarafında güneşin ilk ışıklarından gökkuşağı yedi rengini bize sunuyor. İzmir den katılanların kayıtları yapılıyor bu ara.

170520147241

Ben de kaydımı yaptırıp forma, tur haritası, broşür ve taşıma çantasını alıyorum. Büyük şemsiye altında kayıt masası ve kayıt yaptıranlar.

10156005_10203642390877884_5692158909619807594_n

Kahvaltının ardından kamp eşyaları kamyonet yüklenmeye başladı. Eşyaları büyük bir torbanın içine yerleştirip isimlerini yazdıktan sonra kamyonete yerleştiriliyor tek tek. Ben kendi eşyamı kendim taşırım, o yüzden kamyonete vermedim eşyalarımı. Herkes hazır olduktan sonra grup olarak yola çıktık. Trafik polisleri de bize eskortluk yaparak yolu açtı. Hava yağacak gibi görünmüyor, bulutlar parçalanmaya başladı. Göztepe üst geçidi olan asma köprünün altından geçen bisikletçiler.

170520147242

Göztepe yaya geçidi asma köprüsü üzerinden bizleri çekenler var.

170520147243

Göztepe köprüsünü geçtikten sonra ilk lambalardan deniz kıyısındaki yürüme ve bisiklet yoluna geçerek trafikten kurtulduk.

170520147244

Bisiklet yolundan Cumhuriyet meydanına vardık. Kamyonet üstünde fotoğrafçılar resim çekiyor.

170520147245

Cumhuriyet meydanında Atatürk heykelinin önünde toplanıp ilk önce saygı duruşunu yaptıktan sonra İstiklal marşını hep birlikte söyledik.

170520147246

Cumhuriyet meydanındaki törenin ardından yola çıkıyor grup. Arkada kalanları da yola çıkardıktan sonra trafik polisleri yolun bir şeridini kapatarak tüm körfezi dolaşıp Bostanlıda ki bisiklet yoluna ulaşıyoruz. Trafik polisleri burada bizden ayrılıyor çünkü bisiklet yoluna araç girmiyor. Acemiler, bisiklete yeni başlayanlar, uzun tur yapmayanlar geride kalmaya başladı. Geride kalanları süpürerek gidiyorum arkadan.

170520147247

Öğle yemeğini Gediz üniversitesinde yiyoruz. Köyleri geçerek Tarihi taş köprü üzerinden Gediz nehrini aşıyoruz.

170520147248

Köy yollarından ana yola, Foça yolundayız. Grup epey ilerde. Geride Yalova dan katılan Aykut var. Dizinde problem var o yüzden yavaş gidiyor. Ben de onu yalnız bırakmıyorum. Foça’ya gelmeden önce yolun sağında Pers mezar anıtı var. Görmeden geçmek olmaz deyip anıt mezara giriyoruz.

170520147251

KRAL YOLU VE PERS MEZAR ANITI (TAŞ KULE)
Pers Mezar Anıtı Anadolu ve Ege Arkeolojisinin en ilginç ve önemli yapıtlarından.
Persler’in Anadolu’daki 200 yılı aşkın süren egemenliklerinin en sağlam kalmış örneği.
Perslerin Anadolu’nun bazı antik bölge ve kentlerinde de bazı kalıntıları az da olsa günümüze gelebilmiş örnekleri arasında Pers satraplarının etkinliğinde kalan Daskyleion (Manyas, Ergili) kenti ve Kelainai (Afyon, Dinar),Tatarlı Tümülüsü yer alır.
Foça’nın 7 km. doğusundaki bir düzlükte, TAŞ KULE olarak anılan mezar anıtı İÖ 5. yüzyıla ait. Bağımsız bir kaya kütlesinin şekillendirilmesiyle oluşturulan bu anıtın karakteristik özellikleri, onun bir Pers için yapılmış olduğuna işaret etmekte. Anıt Pers Kralı Kyros’un Pasargadai’deki (İran) mezar anıtı ile benzerlikler göstermekte.

Pers Kralı Kyros İ.Ö.547 yılının sonlarına doğru Sardeisi alarak Lydia Krallığına son verir; çok kısa bir sürede de tüm Anadoluyu ele geçirir. O zamanın dünyasının tüm ticaretine egemen olmak istiyorlardı Persler. Bunun için Akdeniz limanları ve Anadolu kervan yolları üzerinde denetimi sağlamaları gerekiyordu. Önceden var olan bir yolu Pers Kralı I.Dareios (İ.Ö.522-486) geliştirir. Herodotosun Kral Yolu diye adlandırdığı bu yol, Sardeis ile Güneybatı İranda ki Susaya değin uzanıyordu (Herodotos, V 52-54). Daha sonra bu yola Ephesosu da ekler Herodotos (Herodotos, V 54). Bir yol da Sardeis ile Phokaia arasında bulunuyordu (Herodotos, II 106). Kral Yolunun devamı ve uzantısı olmalıydı bu yol. Kral Yolu araba trafiğine uygundu. Genellikle bir tür stabilizeydi, şose biçiminde bir yoldu. Phokaiayı Sardeise bağlayan yol, büyük olasılıkla Foçaya 7 km. uzaklıkta yer alan Pers Mezar Anıtının ve buradaki eski yolun bulunduğu yerden veya yakınından geçiyor olmalıydı. Şimdilerde bile Susa Yolu diye anılır halk arasında bu Anıtın yanından geçen eski yol. Son yıllarda bu anıt mezar ve çevresinde yapmış olduğumuz çalışmalarda ilginç ve önemli sonuçlara varıldı: Olasılıkla Sardeis savaşı sırasında ölen Susa Kralı Abradatas için Pers Kralı Kyros tarafından yaptırılmıştı bu anıt mezar. Kral Yolunun, yani Susa Yolunun Susa Kralının anıt mezarının yanından geçmiş olması akla yakındır. Diğer bir değişle Susa Kralının anıt mezarının yanından geçen yol, bu nedenle belki de Susa Yolu olarak anılıyordu.

Mezarın gerçek kapısı batıdadır. Bu kapı giriş odası ve mezar odasına açılır. Mezar odasının sonunda döşemeye oyulmuş büyük bir mezar yer alır. Bu odaların duvarlarında herhangi bir süsleme bulunmaz.

Anıtın arkasında podiuma bitişik düzenlenen tören alanı üzerinde tahrip edilmiş bir sunağa ait izler vardır. Ayrıca İ.Ö. 6. yüzyıl stilini gösteren bir volüt parçası ele geçti sunağın yanında yapılan kazılarda. Anıtın sunak alanına bakan cephesinde, ana gövdenin üstünde ve kenarında bir stelin oturduğu yere ait izler de görülür. Mezarda yatan kişilerin isimleri yazılı olmalıydı bu stelin üzerinde
Pers Mezar anıtındaki son çalışmaları Phokaia Kazı kurulu başkanı Prof. Dr. Ömer Özyiğit ve ekibi sürdürerek tamamlamıştır.

http://erkmensenan.blogspot.com.tr/2010/02/phokaiafoca-pers-mezar-ant.html

Pers mezarı görkemli biçimde kesme taş bloklarla yapılmış.

170520147249

Mezar kaya bloğu üzerine kondurulmuş, diğer yandan çekiyorum mezarı.

170520147250

Pers anıt mezar da bir süre dinlendikten sonra yola çıkıyoruz. Önümüzdeki yokuşları çıktıktan sonra deniz tüm güzelliği ile karşımızda beliriyor. Güneş ufka yaklaşmış parlak ışıklarını saçmaya devam ediyor. Deniz kıyısına resim tablosundaki gibi bir kaç ada serpiştirilmiş sanki.

170520147252

Zirveden sonra Foça’ya kadar iniş, kendimizi çılgınlar gibi salıyoruz.

170520147254

Foça’nın çirkin yapıları göründü ilk önce. Zamanla giderek artıyor bu çirkin yapılar ve buna dur diyen de yok. Tüm kıyılar böyle yağmalanmakta.

170520147255

Sol tarafımda güzel kayalıklar doğal güzelliklerinden henüz bir şey kaybetmemiş. İleride belki göremeyiz bu güzelliği. Talan ve rant olduğu sürece.

170520147256

Foça’nın simgesi yel değirmenleri. Zamanında çok iş görmüş olan yel değirmenleri modern makinalara yenik düşmüş. Don Quijote bizdeki söylemiyle Don Kişot ve yardımcısı Sancho Panza 17. yüzyılda yel değirmenlerine savaş açmış fakat savaşı kazanamamış. Makinalar Don Kişot’un savaşını kazanmış mıdır? Yoksa makinalarla savaşacak kahramanı beklemek mi gerek. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

170520147257

Foça’nın içine girmeden 10 km ileride kamp yapacağımız yere geldik. Herkes çadırlarını kurup yerleşiyor okaliptüs ağaçlarının altına

10402819_10203642523121190_1317571699199924813_n

Akşam olmak üzere güneş yarımadanın burnunda batmak üzere ve ben bu anı izlemeye başladım.

170520147258

Kimisi kendini serin sulara bıraktı. Su harika olmalıydı ama keyfim olmadığından ben girmedim. Durup dinlendikten sonra vücudum soğuyunca akşam serinliğinde üşendim doğrusu. İki kişi denizde.

170520147260

Güneşin yavaş batışını seyrettim gözden kayboluncaya kadar. İnsan bu anı kaçırmamalı bence. Tüm dünyadaki canlılara hayat veren güneş her akşam batarken ertesi gün tekrar doğacağını bilmek bana büyük bir huzur veriyor. Yarımada ucunda kızıla boyanmış gök ve bulutlar. Bir tekne denizde demirli.

170520147266

Akşam yemeği biraz gecikmeli olsa da gelince sıraya girip alıyoruz. Acıkmışız epey, yemekler de lezzetli. Yemekten sonra Batı Ankara bisiklet grubu ile birlikte büyük bir çember oluşturarak oturup sohbet ederek iyice kaynaştık. Kendi yükümü taşıdığımdan biraz yorgunluk hissediyordum. Fazla geç olmadan çadırıma girip dinlenmem gerek diyerek arkadaşlara iyi geceler diyerek çadırıma girdim ve hemen uykuya daldım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 90 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc