Etiket arşivi: şarj

Suyun Kaynağına Yolculuk Büyük Menderes 5. Gün

29 Nisan 2018 Pazar

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Tosunlar köyü – Güney şelalesi – Güney

(Resimlerin bir kısmı Ferdimen’e aittir)

 

“Yuvarlanan yıldızlar içinde saçlarımız,
Boylarımız büyür usul usul;
Duyulmasın diye gürültüler uykularda
Yağmurlar yağar geceleri.”

Can Yücel

 

Öne çıkmış olan görsel, elimde Urim Baba’nın Kahvesi logolu fincan, içinde kahve, aşağıda Güney barajının göleti ve manzara.

20180429_160602_HDR

Güneşin ilk ışıkları ile uyandım tatlı uykudan. İlk işim çadırımın fermuarını açıp dışarısını çekmek. Az ileride karayolu. Gece aralıklarla gelip geçen motor gürültüleri olmasaydı daha rahat bir uyku çekerdim. Nedense insanların bir kısmı uyumuyor gece boyu.

20180429_071319_HDR

Dışarıdan kamp alanımızın resmini çekiyorum. Çadırım mavi renkte, bisikletim KUZ turuncu çantaları ile park edilmiş. Pankartımız iki ağaca bağlı, arkasında bir çadır daha var. Benim çadırımın yanında kalın gövdeli servi ağacı, sol tarafta çam ağaçları var.

20180429_071343_HDR

Ferdimen de kendi mavi çadırını ve yeşil renkli çantaları ile bisikletini çekiyor çam ağaçlarının altında.

IMG_2484

Sevgili dostum Baattin ile elçek resim çekiyorum bir poz hatıra olarak. Güneş ışıkları ikimizin de yüzüne vuruyor. Gözlerimiz kısılmış durumda.

20180429_071435

Kahvaltıyı hep birlikte elimizde olan malzemelerle yaptıktan sonra hazır dördüncüyü de bulunca cezveyi tamamen doldurup kahve pişirmeye başladım. Kahve takımları önümde, katlanır tabureye oturmuşum. Pankartımızla birlikte resmimi çekildim.

20180429_074548_HDR

Bisikletimdeki tripoda cep telefonumu zaman ayarlayıp dördümüz birlikte Suyun Kaynağına Yolculuk pankartı ile çekildik. Solda pankartın ucunda Mehmet, pankartın arkasında Ferdimen ve ben. Pankartın diğer ucunda Baattin. Mehmet ve Baattin ipi çekerek gerdiriyor pankartı.

20180429_094217_HDR

Baattin ile vedalaşıyoruz. Baattin İzmir’e dönüş yolunda, bu gün İzmir’e varır. Motorla giderse bisikletten hızlı gideceği kesin. Baattin ile ayrıldıktan sonra biz Bir süre Buldan yolunda gideceğiz. Yolumuz üstünde, benzinlikte tuvalet molası verdik. Tuvaleti arkalarda, ayrı bir bina olarak yapılmış. Dışı tamamen fayans kaplı, çatısı kiremitli. Az ilerde tanker arabaları park etmiş.

IMG_2487

Benzinlik yanında inek çiftliği var, kahverengi lekeli dana Ferdimen’e poz vermiş ağacın gölgesinde. Tarlanın sonunda inek ağılı, yanında üç katlı bir ev.

IMG_2488

Bir süre ana yoldan gittikten sonda nehri takip ettiğimizden sağa saptık. Yol sapağında sağa işaret edilmiş Yenicekent, Tripolis 4 Km. Altta ise düz olarak Buldan 9 Km mesafede olduğunu gösteriyor. Yenicekent köy girişi hemen kavşakta. Tak yapılmış, iki direk üzerinde yazan; T: C: Buldan belediyesi Yenicekent’e hoş geldiniz.

20180429_103903_HDR

Tripolis kentine kısa sürede vardık, uzaktan görünen az sayıdaki harabeleri çekiyorum.

20180429_105852_HDR

Yolumuz üzerinde olduğundan antik kente girdik. Girişte antik kentin çizilmiş topografik şehir planı

20180429_110024_HDR

Tripolis Antik Kenti; Menderes Nehri kıyısında yamaç üzerine kurulmuştur. Batıya ve kuzeye açılan vadilerle Ege’ye güneydoğusundaki Çürüksu Ovası ve vadileri ile İç Anadolu ve Akdeniz’e ulaşımı bulunan antik kentlerden birisidir. Kentin güneyinde Çürüksu Vadisi’nde kurulmuş olan çağdaşı Laodikeia’ya 30 km. , Hierapolis’e ise 20 km. uzaklıktadır. Kaynaklarda Tripolis’in ilk adının Apollonia olduğu daha sonra Geç Helenistik Dönem de Tripolis olarak adlandırıldığı ve ilk kuruluşunun Lidya Devleti zamanında olduğuna ilişkin belgelere rastlanılmaktadır. Tripolis Lidya Şehirleri arasında yer almasına karşın Frigya ve Karya bölgelerine ulaşımı sağlayan önemli sınır, ticaret ve tarım merkezlerinden biri görünümündedir. Menderes Nehri ile Çürüksu Çayı’nın bereketlendirdiği, Çürüksu Ovası’nın büyük bir bölümüne hakim kentlerden biri olup, kuruluş biçimiyle ve şehircilik anlayışı ile yörenin en zengin kentleri arasında yer almaktadır. Tripolis’in ilk kuruluşunun Lidyalılar zamanında olmasına karşın, yüzeydeki kalıntılar üslup olarak Roma ve Bizans Dönemi mimari özelliklerini ve yapı örneklerini göstermektedir. Tripolis Antik Kenti İ.Ö. II. yy sonları ile İ.S. I. yy. ortalarında ve IV. yy. ortalarında birçok deprem ve savaşlara sahne olduğundan çok tahrip olmuştur. Kent en görkemli dönemini Roma devrinde yaşamıştır. TRİPOLİS’İN BAŞLICA YAPILARI: Tripolis Tiyatrosu: Grek tiyatrosu tipinde araziye uygun inşa edilmiş, Roma mimari tarzında yapılmıştır. Tiyatro üç bölümden oluşmaktadır. -Cavea: Yarım daire şeklinde olup, üç diazoma ile bölünmüştür. Tonoz çıkışları caveanın üst kısımlarında ve yanlarda yer almaktadır. Oturma kademeleri büyük mermer taşlardan yapılmıştır. Yaklaşık 8.000 kişi alabilecek kapasitededir. -Orkestra: Cavea’nın oturma kademeleri ve malzemeleri ile tamamen toprak altındadır. -Scene (Sahne ve Sahne Binası): Sahne binasının üst yapısı iç ve dış kısımlara doğru yıkılmış harap durumdadır. Sahne binasına ait sağ ve sol istinat duvarlarının az bir kısmı yüzeyde görülmektedir. Tripolis Hamamı: Tripolis Tiyatrosu’nun 200 m. batısında bir düzlük üzerinde bulunmaktadır. Geç dönemde kenti çeviren sur duvarının dışında kalmıştır. Yapıya ait yüzeydeki kalıntılardan beş bölümü tespit etmek mümkündür. Her bölüm kendi arasında tonozlarla ve büyük nişlerle geçildiğine dair kemer izleri bulunmaktadır. Alt yapısı ve duvarlarının kesme traverten blok taşlardan, kemer ve tonozların da ise aynı malzemeyle tamamlandığı anlaşılmaktadır. Hamam, tipik Roma Hamamı geleneğinin bir örneğidir. Şehir Binası: Hamamın yaklaşık 200 m. güneyinde yer almaktadır. Üst yapısı tamamen yıkılmıştır. 40X65 m. ölçülerinde büyük bir yapıdır. Temel duvarları çok geniştir. Yapının batı duvarına bitişik sur duvarı devam etmektedir. Yapı Roma Mimari karakteri göstermektedir. Apsisli Yapı: Şehir Binası ile Tiyatro arasındadır. Dikdörtgen planlı yapının kuzey duvarının iç kısmı apsisli olduğundan bu ad verilmiştir. Yapının üst bölümü tamamen yıkılmış harap durumdadır. Kale ve Surlar: Tripolis Geç Roma ve Bizans Dönemi’nde sur ile çevrilmiştir. Eğimli arazide kurulan kentin surları yer yer burçlarla, gözetleme kuleleri ve kalın duvarlarla desteklenmiştir. Tiyatroya bitişik devam eden sur, kentin kuzeyindeki en yüksek tepede kule ile birleşir. Kule hem savunmaya hem de gelecek düşman tehlikesini gözetlemeye yöneliktir. Su Yolları: Tripolis Antik Kenti her ne kadar Menderes Nehri kenarında kurulmuş olsa bile, kentin ihtiyacını karşılayacak olan gerekli su, kente 25 km. uzaklıkta bulunan şimdiki Güney İlçesi yakınındaki kaynaktan temin edilmiştir. Kaynak ile Tripolis arası dağlık ve engebeli arazi olduğundan bu güzergahta su yortusunu, tünel, künk ve kemer izlerinin kalıntıları bulunmaktadır. Nekropol: Antik Tripolis Kenti’nin doğu ve güney yamaçları Nekropol olarak kullanılmıştır.

Kültür ve Turizm Müdürlüğü

https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/denizli/gezilecekyer/tripolis-antik-kenti

Aşağıda Tripolis antik kenti tarihinin yazıldığı tabelayı uzun olduğu için iki bölümde çekiyorum

1. Bölüm

20180429_110038_HDR

2. Bölüm

20180429_110048_HDR

Antik kentin girişi yok, herhangi bir gişe de yok. Serbestçe girip hızlıca resim çekerek etrafı geziyorum. İki taş duvar kalıntısı az uzakta.

20180429_110112_HDR

Büyük yapıların blok taşları düzgün yontulup duvarı örmüşler.

20180429_110527_HDR

Büyükçe bir blok taş üstünde daha küçük blok taşın üzerine kahramanımız Ferdimen çıkmış bana poz verdi. Ben de çekiyorum az uzaktan. Ferdimen sanki bir kolunu ileri uzatıp uçacakmış gibi duruyor. Arkada tepeler giderek yükselmekte ardı sıra.

20180429_110622_HDR

Tripolis antik kentinde buraları henüz kazı yapılmamış sanki. O yüzden araziyi ot kaplamış, kalıntılar ortaya çıkmamış. Bir kaç duvar kalıntısının ucu görüyor arazide.

20180429_110631_HDR

Büyükçe bir yapı olduğu anlaşılan binanın 7 sıra taşları, o da fazla değil.

20180429_110633_HDR

İçlere doğru gidince beyaz mermer sütunlu bir yol görüyorum. 7 den fazla sütun sıralı, zemin de kalın mermer döşeli.

20180429_111427_HDR

Kalın bir duvarın dibinde yazılı bir blok taş konulmuş. Yazılar çok küçük.

20180429_111436_HDR

Bisikletleri dışarıda bırakmadık, yanımızda götürüyoruz yürüyerek. Ferdimen taş döşeli yolda durmuş resim çekiyor. Yolun sağında bir kaç sütun, solunda yüksekçe bir duvar.

20180429_111448_HDR

Bir yapı, tapınak olmalı, köşesinde üç sütun, üzerinde kiriş L biçiminde. Köşedeki sütun kare, diğer iki sütun yuvarlak. Diğer sütunlar ayrı ve bağlantısı yok köşedeki üç sütunla.

20180429_111619_HDR

Başka bir sütunlu yol, buradaki sütunların başları tam, yol taş döşeli. Solda alçak bir duvar var.

20180429_111638_HDR

İçlere doğru gidince burada kazı yapıldığı ve restore çalışmalarını görüyorum. Bir binanın giriş kapısı, duvarları yüksekçe. Sadece çatısı yok.

20180429_111653_HDR

Kimi binaların kemerleri görünüyor. Kemer genişçe.

20180429_111710_HDR

Kalın, kısa kare ayaklar üzerine taş kemerlerle geçit halinde yapılmış bir yapının içinden çekiyorum. Sol tarafta ayaklar üzerinde kemer başlangıcı sağ tarafta duvara örülmüş.

20180429_111719_HDR

Kısa, kalın sütun kemeri diğer tarafa da yapılmış. İki taraf ta kemerli ve üstü kapalı bir geçit.

20180429_111721_HDR

Sütunlar sıra sıra dizilmiş yol boyu ve genişçe bir alanın kenarlarında dikili duruyor.

20180429_111728_HDR

Bu cadde hakkında yazılmış uzunca yazının resmini çekiyorum.

20180429_111746_HDR

Zeminde döşeli pişmiş toprak künklerin bir kısmı görünüyor.

20180429_111754_HDR

Antik kentin kenarındaki yola çıktık. Az ilerde sağda kazı çalışmaları devam ediyor. Sol tarafta tel örgü ile çevrelenmiş antik kent son kazılarda tel örgü dışında da kalıntılar ortaya çıkmış.

20180429_112026_HDR

Atik kentin tel örgüleri devam ediyor tepeye kadar. Biz dıştaki yolda rotamızı takip ediyoruz nehir boyu.

20180429_120629_HDR

İlerideki tepe yamacına gelince bu yamaçta kaya mezarları olduğunu zannettiğim delikler görüyorum. Biraz yumuşak kayaçlara kimi geniş, kimi dar giriş yapılmış. Hepsi aynı hizada değil, kimi yüksek, kimi alçak.

20180429_120757_HDR

Yamacın diğer tarafında da mezarlar görünüyor. Herhalde antik kentin nekropol kısmı burada yapılmış. Antik kenti gezerken nekropol (Mezarlık) görmemiştim.

20180429_121048_HDR

Antik kenti geçer geçmez vadiye girdik ve Büyük Menderes nehri bize kendini gösterdi. Gösterdi, gösterdi göstermesine ama beni şaşırtan akan suyun berrak ve temiz akmasıydı. Sevindim böyle temiz akmasına. Demek ki Denizli’den gelen Çürüksu çayındaki kirlilik Büyük Menderes nehrini kirletiyordu. Kıyılarda sazlar ve hayıtlar var.

20180429_121834_HDR

Vadiden gelen nehir dar bir yerden tertemiz akıyor. Karşı taraf kıyıları sazlık, beni olduğum tarafta Zakkum pembe çiçekler açmış.

20180429_121838_HDR

Yolu yaparken kazdıkları yerde iki farklı renkte toprak yapısı ortaya çıkmış. Alt kısım koyu gri, neredeyse siyaha yakın. Üst kısmında, 1.5 – 2 metre kalınlıkta toprak yüzeyi bej renginde.

20180429_124429_HDR

Burada üzüm bağları gözüme ilişiyor, boşluk olan yerlerde kırmızı gelincikler açmış.

20180429_125221_HDR

Nehrin karşı tarafına geçen bir köprü görünce o tarafa girdik. Ferdimen köprünün ortasında resim çekiyor. Köprü uzun, kenarları korkuluk demirleri uzayıp gitmiş. Tam ortada uzunca bir kavak göğe doğru uzamış gövdesini saran sarmaşıkla birlikte.

20180429_125224_HDR

Köprü başındaki demire tabelamızı bağlıyorum.

20180429_125520_HDR

Büyük Menderes nehri berrak ve temiz aktığını gördüğüm için şanslıyım. Yıllardır her geçişimde nehrin dibini görme şansım olmadı. Şimdi ise nehrin yatağındaki tüm çakıl taşlarını görmekteyim. Ayrıca bolca suyun akması da sevindiriyor beni. Yaptığımız turun amacına ulaşması için çabamızı sürekli göstermeliyiz. Tarımda ürünleri zehirlemeden, balıkların, kaplumbağaların, kurbağaların, yengeçlerin yüzdüğünü görmemiz gerek. Savaşımız bunlar için olmalı. İnsanlara bütün pislikleri nehre akıtmamalarını anlatmalıyız ki geleceğimize temiz bir miras bırakalım.20180429_125603_HDR

Büyük Menderes nehri ağaçların arasından usulca ve tertemiz akıp gidiyor.

20180429_125611_HDR

Dar vadi dibinden, nehrin akışına doğru, suyun kaynağına yolculuğumuz sürüyor. Vadinin yamaçları dik, Önde Ferdimen bisikleti ile gidiyor. Mehmet daha ileride.

20180429_133231_HDR

Yol bu kez karşı tarafa doğru köprü ile bağlanmış. Köprü başında durup demire tabelamızı bağlıyorum. Köprü korkuluk demirleri, KUZ, kıvrılarak akan nehir ve yamaçlar görüntüye giriyor.

20180429_133648_HDR

Karşı kıyıya geçer geçmez barajın gövdesi tüm ihtişamlığı ile karşıma çıktı. Burası vadinin en dar yeri olmalı. Baraj duvarı yüksek beton olarak milyonlarca metre küp suyu tutuyor. Önümde bir kaç ağaç ve akan nehir.

20180429_134053_HDR

Barajın gövdesinin en üst kısmına tırmandıktan sonra, barajın sağ tarafında yamaç betonla kaplanmış. Bu beton içine kocaman tüneli görünce içine girerek gölgelik ve serin yerde dinleniyoruz. Yokuşu çıkınca terledik ne de olsa. Ferdimen tünel girişine oturmuş gölgelik yerde, sağında ve solunda iki bisiklet duruyor.

20180429_135308_HDR

İlk önce Güney şelalesini görmeye gidiyoruz. Az daha tırmanış var. Baraj seviyesinden yükseklerdeyiz. Gölet geniş bir alan oluşturmuş. Üstümde çınar ağacı var, dalları resmin üstünde görünüyor birazcık. Karşıdaki yamaçta bir yol kıvrılarak yukarı doğru çıkmakta. Sanırım o yoldan gideceğiz. Yolun üstünde teras olarak bir kaç kademe daha var.

20180429_141828_HDR

Ve ağaçların arasından Güney şelalesini görüyorum yükseklerde. Su yüksekten dökülüyor ama ağaçlardan döküldüğü yeri göremiyorum.

20180429_143604_HDR

Sonunda Güney şelalesinin dibine geldik. Yüksekten, epey yüksekten, iki yerden dökülüyor. Burasının dibin görünmüyor. İkinci kademeden bir daha dağınık biçimde, bir kaç yerden yolun dibine kadar dökülüyor. Şelalenin yüksekliği 20 metre civarında. Şelalenin etrafı yeşil bitkilerle kaplı. Burası milli park olarak ilan edilmiş doğal güzellikte bir yer. Beton taş döşeli yolda Ferdimen’in bisikleti ve KUZ park etmiş durumda.

20180429_144205_HDR

Burada restoranlar var yemek yiyeceğiniz. Biz de oturup balık yiyeceğiz birinde. Bisikletim KUZ yolun kıyısında park edilmiş halde duruyor. Dik yamaç bitkilerle yemyeşil durumda

20180429_144341_HDR

Bu yamaçtaki bitkilerden yoğun olanı sarmaşık türü her tarafı kaplamış durumda. Nedeni ise yamacın her tarafından su çıkması. İki yerden su akıyor çeşme gibi.

20180429_144349_HDR

Restoranın birine oturduk. Manzara çok güzel, baraj göletini izleyerek yemek yiyeceğiz. Biraz yüksekteyiz, altımızda ağaçlar boy göstermiş, karşıdaki dağlar manzarayı tamamlıyor.

20180429_145200_HDR

Üstü kapalı bir yerde masanın birine oturduk, Alabalıkları ısmarlayıp beklemeye başladık. Dünyada en çok resim çeken garsona bizi çekmesini rica ettik. O da bizi kırmadı ve üçümüzü masada otururken çekiyor göl manzaralı olarak.

20180429_145441_HDR

Pişen balıklar gelince yanına da soğuk bira eşliğinde yiyoruz. Balığı ağlatmamak gerek değil mi? Karnımızı doyurduktan sonra bisikletlere binip kendimizi yokuş aşağı saldık. Yemekten sonra kahve içmemiz gerek. Göl manzaralı bir yer seçerek duruyoruz. Kahve takımlarını çıkararak kahve pişirmeye başladım. Ferdimen Mehmet ile beni arkadan göl manzaralı olarak çekiyor benim telefonumla.

20180429_160502_HDR

Kahve pişiyor, logolu fincanımı elimi uzatarak gölü çekiyorum. Fincanın içinde köpüklü kahve, baraj gölü ve karşıda tepeler olarak manzarayı oluşturuyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20180429_160602_HDR

İnişte göletin karşı kıyısını ve tepeleri çekiyorum. Baraj gövdesi üzerinde yol var ve devamında yokuş başlıyor.

20180429_162709_HDR

Tam karşımda koca bir dağ gölet yüzünden tepeye dönüşmüş. Kayalıktan oluşan dağ girintili, çıkıntılı ve az olarak bitki görünüyor. Dağın yansıması gölete vurmuş. Hafif esen rüzgarın titrettiği su yüzeyinde yansıma net değil.

20180429_162715_HDR

Baraj gövdesinin üzerine geldik, tam ortasından göl yüzeyini dar olan vadiyi çekiyorum. Göl dar ve uzun bir vadidedir. Göldeki su seviyesi tamamen dolu.

Su yüzey alanı: 2.80 km2

Toplan su hacmi: 84.27 hm3

20180429_163206_HDR

Baraj altındaki elektrik santralını ve kanallara ayrılmış beton yapıları çekiyorum. Buradan Büyük Menderes havzasını sulamak için su kanallara ayrılıyor. Santralın kurulu gücü 28.72 MVA dır.

20180429_163219_HDR

Baraj duvarına nehre atılan plastik atıklar su yüzeyinde birikmekte. Bu da barajın yukarılarında insanlar nehri kirletmekte olduğunu gösteriyor.

20180429_163326_HDR

Düzlük bitince sert yokuşlar başladı, hem de ne sert. Zig – zag sürerek çıkarken Ferdimen Mehmet’i bisiklet üzerinde arkasında gölet manzaralı çekiyor.

IMG_2610

Yavaş ve emin pedallarla çıkıyoruz. Bazen durup nefesi azaltırken geriye dönüp çıktığımız yolu ve baraj göletini çekiyorum. Epey çıkmışız demek ki. Ve hala çıkmamız gereken yokuşlar var.

20180429_165804_HDR

Ağır ağır çıkarken Mehmet ve Ferdimen’i direkler üzerinde kiremit döşeli çatısı olan, üç tarafı bir metre duvar örülü, üzeri yeşil gölgelikli bir yapıda koltuklarda otururken görüyorum. Bisikletlerini park etmişler, koltuklarda gel keyfim gel beni bekliyorlar. Yapının ön kısmı açık, zemini beton kaplı. Burada kamp yapılabilir.

20180429_172202_HDR

Ben de biraz dinlenip nefesim normale dönmesiyle tekrar kıvrılarak yukarı giden yola çıktım. Etrafta çam ağaçları var.

20180429_173054_HDR

Rakım yüksek olsa da buralarda zeytin ağaçlarını görünce durup resmini çekiyorum Demek ki Akdeniz havası buralara kadar geliyor.

20180429_174051_HDR

Eğim o kadar çok ki arada durup dinlemeden yol alamıyorum. Gidonumda takılı iki tüy ve dönemeç olan önündeki yokuş nereye çıkıyor bilmiyorum. Ne zaman bitecek bu yokuş, artık bitsin gayri.

20180429_180149_HDR

Yokuşu çıkarken üzerimi çıkarıyorum ki terim atletimi sırılsıklam yapmasın. Üzerim güneş ışınlarına maruz kalınca kıpkırmızı olmuş durumda. Ferdimen beni çıkarken resmediyor bir an için.

IMG_2615

Yokuşu çıkarken bir çeşme karşıma çıkıyor. Tamamen betondan yapılıp, beyaz badana ile boyanmış. Aynasına yeşil sprey boya ile İsmail yazmış birisi. Yalak kısmına da 93/1 devre yazmış askerin birisi. Çeşmeden su az akıyor. Suları dolduracak kadar değil. Arkası tamamen yeşillik olarak kaplamış ağaçlar.

20180429_181105_HDR

Bahçenin girişinde 50 X 80 cm boyutlarında içi oyuk taş dibek konulmuş. Yanına SATIK ARZİ olarak yazılmış. Yanında demir bir direk ve uzun bir demirle bahçe girişi 6 tahta dağınık biçimde konularak kapatılmış. Hemen dibinde incir ağacı ve bahçe içinde zeytin  ve nar ağaçları görünüyor.

20180429_181728_HDR

İncir ağacına tabeladan bir tahta konulmuş. Tahtaya kırmızı boya ile “İncir yemek selbes. Marangoz Orhan” yazılmış. Maalesef incir mevsimi olmadığı için yiyemiyoruz.

20180429_181806_HDR

Sonunda Güney kasabası göründü. Yamaçta kurulu olan kasabanın evleri fazla yüksek değil. Biraz daha yokuş çıkacağız demek ki.

20180429_183333_HDR

Kasabaya giriş yaptık, yolda kazı çalışmaları yapıldığı için cadde tamamen toprak. Ferdimen beni yokuşu çıkarken çekiyor arkamdan.

IMG_2628

Yokuşu çıkarken bir çeşme görünce duruyorum çeşmenin başında. İki tane geniş borudan su akıyor. Çeşmenin duvarı kayrak taşı ile kaplanmış. Beyaz bir mermer üzerinde “Kocapınar 1950 Belediye” yazılmış. Su iki bölmeli yalağın içine akıyor. Her olasılığa karşı sularımı dolduruyorum çeşmeden.

20180429_183650_HDR

Kasabanın merkezine geldik. Bisikletleri kahvenin birisinin önünde park ettik. Karşıda bir dükkanda yazılanları görünce dükkan tabelasını yakından çekiyorum. Tabelanın üstünde 34 Nolu sokak (TN. 4) tabelası sokağı belirtmiş. 4 B dükkan numarası. Dükkan tabelasında yazan ise; “Özen kundura tamircisi, O ŞİMDİ UZAKLARDa Ömer Kanlı

20180429_191430_HDR

İşin ilginç yanı dükkanda yazılı kartondan tabelalar. Büyük küçük harf karışık olarak şunlar yazılı;

AYAKKABI

TAMİRİ YAPILIR

HER RENK AYAKKABI

BoyanıR HeRkesin

istedigi paRaya

TamiR yapıLIR

(Nedense R harflerini hep büyük harf olarak yazmış kunduracı Ömer usta)

20180429_191434_HDR

Daha aşağıda;

AYAKabı

TamiRi GaRanTİ

YAPILIR

20180429_191438_HDR

Dükkanın başka bir yerinde de üç kartona şunlar yazılmış;

1. Karton

AYAKKABI

BOYANIR

İki yazı yazıcı ile düzgün yazılmış. İki yazı arasına;

Cila ile De

Boyanır

Cila ile De olur

yazılmış.

Daha küçük bir kartona;

Kaveye

gittim

Geliyorum

Bekle

Yazılmış.

3, Kartona görünen kısmı kadarıyla;

KKabı

boyanır

miRyaPILIR

Sağ üst köşede;

1 TL DİR

20180429_191450_HDR

Bu ilginç ayakkabı tamirci dükkanında yazılanları çekmemin sebebi ilginç yazılar ve en önemlisi de şu; Herkesin istediği paraya tamir yapılır yazması. Demek ki bu kasabada fakir çok ve yeni ayakkabı almasını bırak tamiri bile yaptıracak gücü yok.

Kasabanı meydanında kazı çalışmaları var. Kanalizasyon boruları döşeniyor. Yaklaşık 1.5 metre genişliğinde beton boru ve çalışma yapan traktör kepçe ve kamyonlar meydanda.

20180429_192414_HDR

Üzerinde iki kat ev olan kahvenin önünde bisikletlerimiz park halinde. Sonradan burasının belediyenin oteli olduğunu öğrendik.

IMG_2635

Akşam olmak üzere, karşıdaki belediye binasına giderek kalacak yer konusunda görüştük görevlilerle. Bu görüşmeyi daha çok istihbarat şefimiz Mehmet Aydın yapıyor. Ne de olsa Asker emeklisi. Bu konularda çok yetenekli olduğu kesin. Bisikletlerimiz Belediye önünde park halinde. Zafer kazanmış komutan edasıyla Mehmet belediyeden çıkmış bisikletini alarak bize doğru gelmekte. Belediyenin otelinde kalacağımızı Mehmet müjdeliyor bize.

20180429_192421_HDR

Kalacağımız otel deminki kahvenin üzerinde, bisikletleri otele götürüp görevliden anahtarı aldık. Çantaları odaya taşıdıktan sonra dışarı çıkıp pazar için tezgahını kurmuş bir pazarcıyı Ferdimen çekiyor. Tezgahın başında köylü, kafasında kasketi ile arkasındaki kasaya bir elini dayamış şekilde duruyor. Kasalarda domates, salatalık var, önündeki tezgahın üzeri kırmızı bir örtü ile örtülmüş. Herhalde pazar yarın kurulacak gibi.

IMG_2636

Ferdimen tezgahı çektikten sonra ben de hem Ferdimen’i hem de tezgahı olduğu gibi çekiyorum. Kırmızı örtülü tezgahın yanında patates serilmiş.

20180429_193235_HDR

Kahvenin bahçesinde çok basınçlı su akan bir çeşme var. Yalağın içi ve biraz yukarısı yosun tutmuş. Çeşmeden su basınçlı akarken arkada T borudan normal akan su var. Bu çeşmedeki su daha güzel olduğunu belirtiyor kahvedekiler. Daha önce çeşmeden doldurduğum suları dökerek buradaki çeşmeden dolduruyorum. Yukarıda bir halkaya bağlı uzun zincir çeşmeye kadar gelmiş. Ucunda da krom bir tas bağlı. Maalesef çeşmelerde olağan bir durum bardağı zincirle koruma altına almak. Bu ahlaksızlık ne zaman bitecek belli değil. Yalağın yanında iki saksı ve bir tahta kahve sandalyesi duruyor.

IMG_2638

Otelin odasına çıkıp odadaki yataklara yerleşiyoruz. Otelde çeşmelerden su akmıyor, tuvaleti bozuk işler durumda değil. Artık suyu aşağıdaki çeşmeden alacağız. İstihbarat şefimiz Mehmet yakınlarda hamam olduğunu öğreniyor. Havlumuzu, su donları ve temiz eşyaları alıp hamama giderek bir güzel yıkanıp keselendik. Sıcak su bizi kendimize getirip tüm yorgunluğu alıp hafifliyoruz. Terli çamaşırları bir sabun su ile yıkayıp pakladık. Temiz ve kuru elbiseleri giyip otele döndük odamıza. Odanın içine ip gererek çamaşırları astık kuruması için. Ferdimen beni eşyalarımı çıkarırken yatağın ucunda çekiyor. Odanın içinde üçten fazla yatak var.

IMG_2639

Akşam yemeğini yapmıyoruz çünkü istihbarat şefimiz yaptığı araştırmalarda yakınlarda ızgara salonu buluyor ve bizi oraya götürdü. Burada kelle paça çorbası, acı biber, sarımsaklı sirke ve bol limon ile karnımızı doyurduk. Ferdimen Mehmet ile beni masada boş çorba kaseleri ile çekiyor.

IMG_2640

Karnımızı doyurduktan sonra çayları da içerek bir süre daha lokantada oturduk. Fazla geç olmadan otele giderek odamıza çekildik. Bisikletleri otel içindeki koridora kilitledik bu ara. Telefonları ve şarj edilecek cihazları prize takıp şarj ediyoruz.  Sonrasında yatağa yatıp uyku moduna geçtik. Bu gün her ne kadar az yol yapsak ta Güney barajından sonra sert yokuş bizi çok yordu. Yaklaşık 600 metre tırmandık sayılır. 148 metreden 753 metre rakıma çıktık. Fazla zorlamaya gerek yok. Nerde tırak orda bırak.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 40 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

İki Ada Bir Yarımada 6. Gün

28 Ağustos 2017 Pazartesi

Kapıdağı Yarımada Turu

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Denizden yeni mi çıkmıştı, neydi;
Saçları, dudakları
Deniz koktu sabaha kadar;
Yükselip alçalan göğsü deniz gibiydi.

Yoksuldu, biliyorum
-Ama boyna da yoksulluk sözü edilmez ya-
Kulağımın dibinde, yavaş yavaş,
Aşk türküleri söyledi.

Neler görmüş, neler öğrenmişti kim bilir.
Denizle boğaz boğaza geçen hayatında!
Ağ yamamak, ağ atmak, ağ toplamak,
Olta yapmak, yem çıkarmak, kayık temizlemek…
Dikenli balıkları hatırlatmak için
Elleri ellerime değdi.

O gece gördüm, onun gözlerinde gördüm;
Gün ne güzel doğarmış meğer açık denizde!
Onun saçları öğretti bana dalgayı;
Çalkalandım durdum rüyalar içinde.

Orhan Veli KANIK

 

Öne çıkan görsel, Yüksekçe bir yerde, yere oturmuş, Marmara denizini izliyorum. Solda küçük bir ada ve biraz daha büyük ada var.

Güzel bir uyku olmasa da iyi uyudum sayılır. Rüzgarla beraber uçuşan kumların sesi ve dalgaların kıyıyı kucaklarken çıkan sesler sabaha kadar sürdü. Kaya biraz korusa da rüzgar bizi hissetmiş olmalı kıyıdan dönüp üzerimize esti tüm gece. İşin en tatlı yanı da çadırın fermuarını açınca direk denizi görmek. Bir süre denizi ve kıyıyı döğen dalgaların sesini dinliyorum. Çadırımın içinden deniz manzarası.

Her tarafım kumlu olarak eşyaları ve çadırı topluyorum. Kahvaltı yapmadan yola çıkmaya hazırız. Bisikletim KUZ ve dut ağacı ile birlikte resimlerini çekiyorum. Dutun bir dalı rüzgara dayanamamış yere yatık durumda öylece büyümüş.

Gecelediğimiz küçük koydan yola çıktık. Yukarıdan küçük koy ve açığında kayalık ada. Koy içeri doğru çay ağzına benzeyen kumluk bir yer.

Yola çıkınca çeşme görüyorum ama ne çeşmesi kalmış ne de su akıyor. O yüzden şişelerimi dolduramıyorum. Bisikletim KUZ ve akmayan çeşme. Arka bagajda gece telefonu şarj edip boşalttığım bataryayı güneş paneli ile doldurmaya başladım sabahtan. En son Avşa adasında prizden şarj yapmıştım. Ondan sonra hep güneş panelinden elektrik sağlıyorum. Güneş paneli 7.5 Wattlık, tüm gün bataryayı şarj etmeye yetiyor. Ayrıyeten göbek dinamo şarj için var ama çok sıkışırsam ve güneş olmazsa onu devreye sokarım yeri gelirse.

Kapıdağı yarımadası kıyıları o kadar girintili ve çıkıntılı ki sürekli S çiziyoruz. Girinti ve çıkıntılar, yukarıda ise kara bulutlar görünmeye başladı.

Biraz geniş sahili olan koya tepeden bakıyorum. Burası daha çok yazlıkçıların olduğu sahil yeri. Kumsalı ve denizi iyi görünüyor.

Burada durmayıp devam ediyoruz. Kahvaltı yapacak bir yer de yoktu. Koydan çıkarken solda arabanın çarptığı bir domuz ölüsü yatıyor. Henüz kokmaya başlamamış. Demek dün gece birisi çarptı domuza.

Bir koyu yukardan çekiyorum, burası geçtiğimiz yer.

Diğer tarafta gideceğimiz yerde aynı büyüklükte başka bir koy daha var. İki koy birbirine komşu. Sadece denize uzanmış yarımada iki koyu birbirinden ayırıyor. Burası Doğanlar köyü.

Bulutlar denizi kapatmaya başladı. Belki yağmur geliyor, hava tahminlerine de bakmıyorum. Yağarsa bereket yağar deyip karşımdaki yarımadayı izliyorum.

Bulutlar dağın tepesini örtmeye başladı. Dur bakalım neler olacak.

Çayıra bağlanmış at bana bakarken çekiyorum.

Doğanlar köyüne girdik. Sahilde bir bankta oturup kahvaltılıkları seriyoruz. Bakkaldan domates, salatalık ve yumurta alıp hazırlıyoruz. Yakında olan kahveden de çayları içeceğiz.

Yumurtaları kaynamaya koyduk, bu arada denizde bağlı olan küçük bir kayığın resmini çekiyorum. İnsanın burada yaşayası geliyor. Küçük bir ev, küçük bir bahçe. Denize yakın olmalı. Her gün küçük tekneye binip günlük kısmetini yakalamaya gideceksin. Balıkları biraz besleyip bir  tane tutarak o günkü kısmetinle karaya çıkacaksın. Yaşamdan fazla beklentin olmayacak, sade ve sakin.

Çınarların altında kalmış kahve ve masalar uzaktan çekiyorum komple.

Buranın serçeleri sakinliğe ve insanlara o kadar alışmışlar ki yanıma kadar yaklaşıyor. Ben de ekmek parçalarını serçenin yemesi için atıyorum az ileriye. Zeminin sağ tarafı Arnavut kaldırımı. Sol taraf beton dökülmüş.

Serçeyi dijital zom ile daha yakından çekiyorum. O da çekinmeden bana bakıp poz veriyor Arnavut kaldırım taşları üzerinde. Bana bir anlık poz verdikten sonra yerinde durmayıp zıp zıp zıplayıp yiyecek peşinde gidiyor.

Kahvaltıyı yapıp yola çıktık. Yol kıyısında olgunlaşmış böğürtlenleri görünce durup tadına bakmak gerek. Olgunlaşmış siyah taneler ye beni diyor. Ben de onları kırmayıp yemeğe başladım. Kahvaltıdan sonra tatlı meyve iyi gidiyor. Böğürtlenin dikenli dalları arasında henüz olmamış kırmızı renkte meyvelerin yanında siyah renkteki böğürtlenler tüm hayvanlara olduğu gibi bizlere de nasip oluyor.

Bir avuç kadar böğürtlen toplayıp cep telefonum ile bisikletim KUZ, yol ve deniz manzarada resmini çekiyorum. Böğürtlenler sol avucumun içinde.

Dağların başı dumanlı, bulutlar sürekli devinim içinde. Gelen bulut zirvedeki bulutlarla karşılaşıp dönüyor. Henüz üzerimize gelip yağmur damlalarını bırakmaya niyetleri yokmuş gibi.

Bisikletle gezmenin en güzel tarafı küçük te olsa çeşmeyi görebilmek. Araba ile görmek olanaksız. Az da olsa akıyor çeşme ve sularımı dolduruyorum. Etraf bitkilerle sarılmış durumda. Çeşmenin solunda birazı silinmiş bir yazı var. Sadece TÜRKÜM DİYENE kalmış. Her ne kadar üst taraftaki yazı silinse de Atatürk’ün ünlü sözü hep aklımızda “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”

Yol kıyıdan değil de içe doğru, karadan gidecek bir süre. O yüzden denizi ve Doğanlar köyünü yükseklerden çekiyorum bir poz.

Biraz arkada kaldığım için Cem ve Yıldız beni beklerken buluyorum. Biraz da yokuşun etkisi var. Sürekli içe doğru çıkıyoruz rampayı.

İyice denizden uzaktayız, tepelerin ardından denizi biraz görebiliyorum.

Ormancılar tepeleri paralel temizleyip ağaç dikmişler. Yamaç paralel teraslar olarak kademeli yapılmış. İleride büyük bir orman olacağa benziyor.

Bir süre karadan gidip tekrar denizin olduğu kıyı şeridine yaklaştık. Deniz olmadı mı pek güzel olmuyor. Orman iyi hoş ve yeşillik olsa da mavi rengin ortama kattığı güzellik inkar edilemez. Deniz kıyısı sürekli girintiler ile denize doğru uzamışlar.

Bazı yerler bakir ve henüz ulaşılmamış yerler. O yüzden temiz olarak kalmalı, sadece uzaktan izlemek yeterli olur sanırım.

Bir yerde duruyoruz. Burada böğürtlen tarlası var ve bolca toplamaya başladık olgunlaşmış böğürtlenleri. Topladıklarımızı bir kaba koyuyoruz, Yıldız reçel yapacakmış. Bisikletler park etmiş, Cem ve Yıldız çalılarda böğürtlen topluyor.

Biraz yüksekte güzel bir manzara bulunca durup manzaranın keyfini çıkarmak gerek. Elbette kahve içerek. Kahve takımlarımı çıkarıp kahve pişirmeye başladım manzaraya karşı. Karşımda Marmara denizi ve Marmara adası. Solda iki tane kayalık ada manzaramın süsü. İnsan manzarayı izlerken derin hülyalara dalabilir. Bir sakıncası da yok, nasıl olsa yoldasın ve yolun uzun. Aynı zamanda her gördüğüm yeri ilk defa görüyorum ve anı yaşamaya çalışıyorum. Kafam engin Marmara denizi gibi dingin, sakin ve huzurlu. Kanatlarım olmasa da kendimi Marmara denizinin üzerinde uçuyormuş gibi hissediyorum. Harika bir an yaşıyorum kimine göre ulaşılmaz ama benim yakınımda ve içindeyim hayatın. Dünyalar sizin olsun, bana bir fincan kahve ve bu manzara yeter. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

Kahveler pişiyor ve arkadaşlara ikram ediyorum. Sol elimde kahve dolu fincan eşsiz manzarada denize karşı yudum yudum içiyorum Marmara denizini.

Yanımda şanslı olan Cem ve Yıldız da aynı manzarayı izleyerek kahvelerini yudumluyorlar ellerinde ki fincanlardan. Cep telefonumla elçek resim çekerek üçümüzü ölümsüzleştiriyorum bir anın içinde.

Manzara pek değişmese de küçük yarımadaların boyutu ve şekli değişiyor sürekli olarak.

Yüksek bir dağ ve dibinde harika bir koy görünüyor tepeden. Burası Turan köyü, bakalım nasıl bir yer.

Turan köyüne gelmeden önce toprak bir yoldan küçük bir kumsala inen yolu görüyorum. Acaba burada denize mi girsek. Yüksekte olduğumuzdan epey aşağı inmek ve tekrar çıkmak gerek. Köyün girişinde kumsalın başladığı yere dalgakıran yapılıp teknelere güvenli bir yer yapılmış.

Koy ve manzara güzel de çöp ve molozlar manzarayı bozuyor. İnsanlar kendi ürettiği her türlü pisliği yaşadığı yere değil de az dışarıya götürüp çevreyi kirletmesi kadar korkunç bir şey yok. İnsanlar gerçekten korkunç yaratıklar.

Çalıların, otların arasında saklı kalmış bir çeşme görüyorum. Suyu akmasa da çeşme görmenin mutluğu var.

Öğle sıcağında serinlemek için kumsalı güzel olan Turan köyünün sahiline giriyoruz. Burada denize gireceğiz. Deniz donumu giyip denize giriyorum. Su harika, Marmara denizinin turkuaz renkli denizindeyim. Yanımda taşıdığım su geçirmez kamerayı deneme fırsatım oldu. Denizin içinde çekim yapmak kolay değil. Anca kendimi bir poz yakalayabiliyorum. Uzamış sakalım ve su kabarcıkları etrafımda yukarıya doğru çıkarken bir an donduruyorum.

Bir süre zaman geçiriyoruz denizde, sonra çıkıp kurulanıyorum. Arkadaşlar duşu olan yerde denize girdiklerinden onları kumsaldan az içeride bir ağacın gölgesinde bekliyorum. Beklerken de kahve içiyorum. Onlar yanıma geldiğinde hazırdım yola çıkmaya. Deniz seviyesinden tekrar yukarılara çıkarak az önce denize girdiğim Turan köyünün denizini çekiyorum.

O koy bitiyor başka koy başlıyor. Sürekli olarak değişik yapıda koylar önümüze çıkıyor. Hepsi de birbirinden değişik ve ayrı güzellikte. Düzlük bir alanda çiftlik ve bahçesi var. Solda deniz kıyısında sıralı şemsiyeler burasını işletenler olduğunu gösteriyor.

Koyu geçip giderken arkadan sevimli koyu çekiyorum sahili ile beraber.

Küçük adalardan oluşmuş, sadece kayalıklı sıra halinde denizin az açığında. Açığa doğru kayalıkların üst kısmı denizin üzerinde az görünüyor. İlk başla üç tane kaya ada daha büyük boyutta.

Bakir koylardan birisi daha karşımda. Her koyda deniz seviyesine inip burunda zirvelere çıkıyoruz. Koy epey aşağılarda, yani yüksekteyim.

Daha geniş ve az düzlüğü olan yerlere yazlıkları konduruvermişler. Güzel koylardan birisi daha. Burası Orhanlı köyü.

Bazen o kadar çıkıyoruz ve sonra hızlıca aşağıya bırakıyoruz kendimizi. Yıldız önde, Cem arkada dönemeci dönerlerken.

Yakınlardan gelen tekneler demir atmış olta ile balık tutmaya çalışıyorlar. Uzaktan küçük karınca gibi görünüyor tekneler. Marmara denizinde kaybolmuşlar sanki.

Çöp attıkları yetmiyormuş gibi mutfak dolapları ve çekmecelerini de atmışlar çalıların arasına.

Güzel bir koy ama kıyı o kadar dik ve kayalık ki ne inilmesi ne de çıkılması olanaksız. Yani insan eli değmediği için bakir koylardan birisi.

Koylardan birisinin iç kısmı düzlük ve birisi burada tarlalar oluşturmuş ekip biçiyor.

Buraların bitki örtüsü de çok hoşuma gitti. Dönemecin olduğu yerde bol ve sık orman kıyısında bir ev yapıp burada yaşamak isterdim. Küçük bir dere yatağı da var. Suyu eksik olmaz buranın.

Düzlüğü olan koyu geçip az yukarıdan bakınca koyun muhteşem görünümü ortaya çıkıyor. Koyun uç tarafı yüksek kayalık sanki koyu koruma altına almış devlerden birisi oturmuş gibi. Belki de dev bir deniz canavarı yüz yıllık uykusuna yatmış uyuyor.

Yokuşları sürekli olarak inip çıkıyoruz. İşte onlardan birisi.

Harika bir bitki örtüsü ormanı oluşturmuş sık dalların arasından küçük bir aralık bulan güneş ışınları hüzmeler halinde yere ulaşmaya çalışıyor.

Kayaların üzerinde kalmış bağımsız yassı kaya parçası güneşlenen kertenkele gibi duruyor. Yanına yaklaşınca kaçacakmış gibi. Solda ağaçlar uzun ve gölgesi yolu kapatmış durumda.

Az yana yatmış dikilitaş gibi tek başına kaya parçası duruyor.

Yine güzel koylardan birisini geride bırakıyorum.

Yolda bisikletli bir grup ile karşılaşıyoruz. Bunlar İzmir’den tanıdıklar. 4 kişiler ve Erdek’ten başlamışlar bizim yaptığımızın tersini yapıyorlar. Yolda karşılaşmamız burada oluyor. Hoş beş sohbet ederek ayak üstü konuşuyoruz. Elçek ile hepimizi alacak şekilde elçek çekiyorum bir poz.

Kıyıdaki kayalıklar 45 derece yatık durumda yalçın kayalıklar olarak deniz dalgalarına karşı koyuyorlar binlerce yıldır. Kayalar o kadar sert ki henüz kumsal olmamış. Belki daha binlerce yıl daha denizin dalgaları kayaları döğmesi gerekiyor.

Terasların olduğu yamaçların altındaki yoldan gidiyoruz.

Denize girinti yapmış kayalığın ardında geniş bir koy olduğunu tahmin ettiğim bir yerleşim yeri görüyorum. Bakalım nasıl bir yermiş.

Burası Balpınar köyü, geniş bir sahili var. Köy karşı tarafta kurulmuş. Bu tarafta hiç bir şey yok, safi kumsal. Köyün tarlaları da geniş bir arazide ekilmiş duruyor.

Koy denize sıfır bir yolda dümdüz gidiyor. Solda deniz ve kumsal. Haliyle denizden gelen çöpler kumsalda duruyor öylece.

Köyde kahve var, burada çay molası vereceğiz.  Köyün sol tarafındaki kayalıklara tekneler karaya çekilmiş. Burada bakımları yapılıyor teknelerin.

Kahvede oturup atıştırmalık bir şeyler yiyip çay içiyoruz. Ortalıkta kimseler yok, kahvenin sandalyeleri ve banklarını bisikletlerimizle çekiyorum. Çekerken uzamış gölgem de yerde.

Çay molasında biraz dinlendik. İn çıklar yordu biraz. Tekrar yola çıktık ve bir çeşme yalağı ile birlikte karşıma çıktı. Solda yamaçta batan güneşin ışıkları ile çeşmenin resmini çekiyorum. Bu güneşin batışının birincisi.

Bazı koylar derinde ve ulaşılması olanaksız.

Yol yukarıda görünüyor ve ben aşağıdayım. Demek epey bir tırmanış var önümde.

Demin aşağıda çeşmenin başında güneşi batırmıştım. Yükseğe çıkınca güneş yeniden ortaya çıkıp tekrar batmaya başladı. Bu ikinci güneşin batışı. Koy güneşin arkadan ışık vermesi ile harika görünüyor.

Güneşten uzaklaştıkça tekrar doğmaya başladı ve batmaya niyeti yok sanki. Harika koy manzaraları, yarımadalar ve uzaklarda kalan Marmara adası.

O kadar yükseğe çıktık ki güneş te yükseldi bizle beraber. Oysa iki kez batmıştı. Manzara kıyı şeridinin girintileri süper.

Ve güneşi üçüncü kez batırıyorum bir gün içinde. Bu hayatımda ilk defa oluyor. Bir günde üç gün yaşamış gibiyim. Çünkü üç kez güneş batmıştı. Artık ilerlemenin zamanı, tırmanış bitti ve yolumuz şimdilik düz. Önde Cem ve Yıldız gidiyor.

Hava henüz kararmadı, bir çeşme daha görünce şişelerimi dolduruyorum ağzına kadar. Yakınlarda kamp atacağız ve su gerekli bize.

Aynasından düşmüş olan çeşmenin yazıtı üste konulmuş. Mermere yazılana göre; “Hanım Suyu Uzun ve Oğulları Hayratıdır Emin Uzun 1972” Çeşmeyi yaptırandan Allah razı olsun. Yolcunun yolda tek istediği sudur. Su olmazsa yolculuk yapılmaz.

Yine yükseklerdeyim ve aşağıda küçük bir koy görüyorum alaca karanlıkta. Bir araba deniz seviyesindeki yolda farlarını yakmış bana doğru gelmekte.

Yukarıdan alaca karanlıkta gördüğüm koya inince hava iyice karardı. Gece lambalarını yakıyorum ve tekrar çıkmaya başladım. Karanlıkta ilerlerken bir kedi sesi duyunca duruyorum. Kedi sürekli miyavlıyor ve aç olmalı ki peşimden gelmeye çalışıyor. Kedinin miyavlamalarına fazla dayanamayıp duruyorum. Yanımda taşıdığım ekmekten bir parça koparıp veriyorum. Hayvan çok aç olmalı ki kuru ekmeği iştahla yemeye başladı. Bir parça daha ekmekten koparıp önüne attım ve yapacak başka bir şeyim olmadığı için gecenin karanlığında ilerlemeye başladım. Yazlıkçılar böyle evcil hayvanları bırakıp gidiyorlar. Arkadaşlardan geride kaldım biraz kediye ekmek verirken. Aşağıda düzlükte beni bekliyorlardı. Burada kamp atalım dediler. Cep telefonumdan konumu ve haritayı açınca biraz daha 1.5 Kilometre sonra köy var. Orada kamp atalım deyince, çok yorulduk, pedal basacak halimiz yok deyip burada kamp atalım diye ısrar edince mecburen kabul ettim. Kumsala doğru gittik, kumlarda bisikletleri elde ittirdik ve uygun bir yerde durduk. Biraz canım sıkıldı bu duruma, köyde daha uygun ve çeşmesi olan bir yerde rahat ederdik. Ama Yıldız dileğimi kabul etmedi ve her tarafı kum olan yerde kamp atacağız. Benim söylendiğimi anlayan Yıldız hadi oraya gidelim deyince bu kez ben “Burada oyun oynamıyoruz, artık gitmenin anlamı kalmadı” diyerek kestirip attım. Çadırları kurup yerleştikten sonra akşam yemeğini yapmaya koyulduk. Karnımız doyduktan sonra zaten ilerlemiş saat olmasından dolayı çadırlara girip yatıyoruz. Bu gün fazla yol yapmadık ama koylarda sürekli inip çıkmaktan epey yorulduk. Hemen uyumuşum yorgunluktan.

Bu gün yaptığımız yol toplam 46 Kilometre.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Bisiklet Dinamosundan Şarj Yeni Proje

Bisiklet Dinamosundan Şarj

 

Sevgili dostlar Merhabalar. Daha önce paylaştığım Bisiklet Dinamosundan Şarj projesinden sonra sizlere daha basit, daha güvenli şarj devresinden yenilenmiş olarak bahsedeceğim. Şarj ünitesi verdiğim arkadaşlardan aldığım şikayetler üzerine araştırma ve geliştirme çabalarına giriştim.  Gelen şikayetler devrede bulunan U1 7805 entegresi ve kondansatörlerin yandığı yönünde. Bir iki devreyi parçaları değiştirip onardım ama bir çözüm bulmalıydım. Bisiklet 35 – 40 Km/h süratten sonra akım arttığından devreyi yaktığı anlaşıldı. Elektronikçi arkadaşım Metin Ercan ile yaptığım çalışmalarda elektronik devrede değişiklikler yaparak hem sadeleştirdik hem de her telefonu şarj edilebilecek dirençler ile USB 2 ve 3 nolu uçlara da düşük voltaj vererek şarj yapabileceğiz. USB de 2 ve 3 nolu uçlar Iphone gibi telefonların şarj olduğunu algılamak için. Ayrıca bisikletin hızı arttıkça artan  voltaj  sınırlamak için Shimano sm – dh 10 parça ile hız ne kadar olursa olsun voltaj belli bir yerden fazla yükselmiyor. Böylece akım da yükselmediğinden devre korunmuş oluyor. Entegre giriş ve çıkışına 100 nano farad kutupsuz kondansatör bağlayıp voltaj harmonilerini sabitleyip entegrenin düzgün çalışmasını ve ısınmamasını sağlayıp ömrünü uzattık.

Devre şemasını yeniden çizdik aşağıda resimde gördüğünüz gibi.

proje

Devreyi kendiniz yapabilirsiniz yada bir elektronikçiye yaptırabilirsiniz. Olmadı test edilmiş olarak kargo ücreti size ait olmak üzere size gönderirim. Tercih size ait.

Gelelim gerekli olan parçalara. Bunları elektronik parça satan dükkanlarda bulabilirsiniz.

Aşağıda resimde numarasına göre malzeme listesi ;

1 – Köprü Diod 1 Amper                                                                    1 adet

2 – Elektrolid Kondansatör 1000 mikro Farad 16 Volt                   1 Adet

3 – Kutupsuz Polyester Kondansatör 100 nano Farad 63 Volt     2 Adet

4 – LM 7805 Regüle Entegre                                                               1 Adet

5 – Elektrolid Kondansatör 4.7 mikro Farad 16 Volt                       1 Adet

6 – Direnç 1/4 Watt 100 Kilo Ohm                                                      2 Adet

7 – USB 90º Dişi Tip Yuva                                                                     1 Adet

8 – Delikli Bakır Plaket 6 X 3.5 cm                                                       1 Adet

9 – Bitişik Kablo 2 X 0.50 mm                                                               1 Adet

10 – Plastik Kutu 35 X 70 X 23 cm                                                      1 Adet

Bunları yapabilmek için Lehim Havyası ve Lehim gerekiyor. Gerisi becerinize kalmış. Bu devreyi yapabilmeniz için Elektronik bilginizin olması gerek çünkü ( + ) artı ve ( – ) eksi kutupları bilip ona göre lehim  yapmalısınız. Yanlış bağlantı parçaları yakmanıza neden olacaktır.

11

Voltaj sınırlayıcı sm – dh 10 parçasını internetten bulup sipariş verebilirsiniz.

Dinamodan giriş uçları yanlardan olacak. Şase olan yere dinamonun şase ucuna dikkat etmelisiniz. Siyah ve beyaz kablo çıkış uçlarıdır.

20161219_152907_HDR

Elektronik parçaları karta lehimledikten sonra hazır hale geliyor devremiz.

20161219_141203_hdr

Devremiz hazır olduktan sonra Voltaj sınırlayıcı giriş çıkışlar bağlanıp teste hazır duruma geldi. Teste başlayabiliriz artık.

20161219_153047_HDR

İlk önce dinamo çıkış Voltajını ölçtük bakalım Dinamomuz kaç Volt üretecek. Tekerleği elle çevirip 28 Km/hız’a kadar ulaşabildim.

20161229_161227_hdr

28 Km/ hız da Dinamo çıkış voltajımız 19.7 Volt. Halbuki Dinamomuz da 6 Volt yazıyor. Tekerlek hızlandıkça Voltaj yükseliyor.

Bu voltaj insanlar için tehlikeli voltaja girer. Türkiye de 63 Volttan yukarısı tehlike sınıfına giriyor. Avrupa da bu Dinamoların Voltajını sınırlamak için sh – dh 10 cihazı ile satma zorunluluğu var. Bizde maalesef bisiklet kullanımı az olduğundan Dinamolar neredeyse hiç dikkate alınmadıklarından kontrol eden yok

20161229_161239_HDR

Sınırlama olmayınca 80 – 100 Km/hızlarda 80 – 90 Volta kadar çıktığını internette bir test videosunda görmüştüm.

Voltaj sınırlayıcısını bağladıktan sonra yine tekerleği çevirerek 28 Km/hıza ulaştık.

20161229_161227_HDR (1)

Sınırlayıcıdan çıkan Voltaj hızımız ne kadar olursa olsun 9.5 Volttan yukarı çıkmıyor.

20161229_161018_HDR

Bataryayı da bağladıktan sonra USB çıkış voltajımız 4.98 Volt sabit olarak evrensel seri yolu voltajını yakalamış olduk.

20161229_163808_HDR

Bataryamız şarj olmaya başladı bile. Hız 5 Km/hızdan sonra normal şarj Voltajına erişiyor. Batarya şarj olurken 0.40 Amper akım sabit olarak çekmeye başladı.

20161229_163449_HDR

 

Test başarı ile sonuçlandı, istediğimiz sonuçlar elektronik devrenin hem ısınmaması hem de fazla akımdan dolayı yanmaması. Artık uzun bisiklet turlarında cep telefonu ve bataryamızı şarj edebiliriz. Cep telefonunu, bataryayı ve devremiz yanmadan güvenle kullanabiliriz.

Dediğim gibi Devreyi kendiniz yapabilirsiniz yada elektronikçiye yaptırabilirsiniz. Olmadı benimle irtibata geçip isteyebilirsiniz. https://www.facebook.com/urim.babacan

Şarj üniteleri hazır, test edilmiş durumda.

Yeni projelerde buluşma dileği ile hoşça kalın sevgili okuyucular. Sizlere yardımcı olduysam ne mutlu.

20170105_181711_HDR