Etiket arşivi: türkü

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 19. Gün

6 Haziran 2015 Cumartesi

19. Gün

Manavgat – Alanya – Kuzkaya

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(Resimlerin bir kısmı Ferdi Kızıl’a aittir)

 

Kalmak Türküsü

Daha gidilecek yerlerimiz var

Şu sohbetini dinler gideriz

Coştukça şarkılar, türküler, sazlar

Rakı mı, şarap mı, içer gideriz

Geçse de umudun baharı yazı

Gözlerde kalıyor yaşanmış izi

Kimseler kınamaz burada bizi

Ne varsa hesabı öder gideriz

Söyleyecek sözü olan anlatsın

İsterse içine yalan da katsın

Yeter ki kendinden, bizden söz etsin

Yalanı doğruyu sezer gideriz

Neler gördük neler bu güne kadar

Daha gidilecek yerlerimiz var

Bizi buralarda unutamazlar

Kalacak bir türkü söyler gideriz

Sevgiye var olduk sevdik sevildik

Kavgalara girdik olduk dirildik

Bir anlam fırını içinde piştik

Anlamlı güzeli sever gideriz.

Özdemir Asaf

 

Öne çıkmış olan görsel, yol kıyısında KUZ ve kıytırık park etmiş. Ferdimen yaya kaldırımın kenarında, demir korkuluklara dayanmış mavi Akdeniz’e bakıyor. Bisikleti yanında.

20150606_142530

Artık uzun günlerdeyiz ve Güneş erken doğunca yaza girerken düşlerden erken kalkıyorsun ister istemez. Eşyaları toparlayıp bisiklete yüklüyorum. Mustafa, Eşi Ayşegül ve iki oğlu ile birlikte kahvaltımızı ailecek bir güzel yaptık. Evin yaşlı köpeği gece boyu bahçede duruyor. Artık iyice yaşlanmış, havlaması bile zorla ve isteksiz. Ama Sivas Kangal cinsi olması nedeni ile ve iri cüssesi ile tanımayanları korkutuyor. Bahçede durması kötü insanların eve yanaşmasını önlüyor ne de olsa. İlk olarak Mustafa bahçeye inip köpeği yerine götürüp bağlıyor. Her ne kadar sakin ve ağır başlı olsa da pek yanaşmayı düşünmedim. Biraz genç olsaydı sevebilirdim. Yaşlı olunca ne yapacağı belli olmaz. Son dönemlerini yaşıyor belli. Sonradan Mustafa dan öğrendiğime göre yaşlılıktan ölmüş. Kısa olsa da onu görmem bana yetti ve ölümüne üzüldüm. Mustafa ve köpek bahçede.

20150606_072007

İyi bir tatil de böylece sona erdi, artık yola çıkma zamanı. Mustafa ve ailesine bizleri ağırladıkları için teşekkür ediyoruz Ferdi ile birlikte. Tekrar görüşme dilekleri ile Mustafa dan ayrılıp yola çıkıyoruz. Ben, Ferdimen ve Mustafa vedalaşırken çekiliyoruz.

20150606_085422

Buralara ismini veren Manavgat çayından bir kez daha geçtik. Eski kağıt 5 Lirasının arkasındaki Manavgat şelalesini göremedik ama bir dahaki sefere bırakıyorum. Bir seferde her tarafı görmek olmaz değil mi? KUZ ve kıytırık köprü başında. Sağda mor çiçekler.

20150606_091036

Manavgat çayı deniyor ama çaydan öte bir nehir gibi akıyor. Suyu bol anlaşılan. Kıyıda gezinti tekneleri bağlı.

20150606_091153

Daha önce buradan Akseki yönünden Karaman tarafına gitmeyi düşünüyordum. Ama yeni rotamızı Alanya tarafından çizdik. O yüzden yola devam. Tabela; Gündoğmuş, Akseki, Konya, İbradı yönünü gösteriyor.

20150606_095705

Toros dağlarının bereketli su kaynakları o kadar çok ki çaylar dolu dolu akıyor denize doğru. Karpuzçay köprüsünden geçerken.

20150606_100142_HDR

Arada denizi kısa olsa da gözüme ilişiyor Makilerin arasından.

20150606_101250

Akdeniz kıyısının yapısı olsa gerek Toros dağları etekleri yalçın ve yüksek. Düz arazi pek yok gibi, olan yerleri de yerleşim yerleri olarak kullanılmakta. Kıyı şeridinde bir köy bitiyor bir köy başlıyor. Köyler bitişik art arda geliyor. Böylece tek tabelada iki köy ismi birden yazılmış. Örenşehir köyüne girerken Çenger köyünden çıkmış oluyoruz.

20150606_103844

Okurcalar köyüne girerken bu kez Örenşehir köyünden çıkıyoruz.

20150606_104551

Meşhur Alara çayına geldik. Alara köyü yukarılarda, çay ile beraber akıyor. Denize kavuştuğu yer ise oteller tarafından işgal edilmiş durumda. Deniz manzarasını bozuyor otel binaları. Maviyi betonla kapatmış kendini turizmci sanan şahıslar.

20150606_104619

Alara çayının denize kavuştuğu yer. Bir tek orası oteller tarafından işgal edilmemiş. Kenarları sazlık ve yeşil.

20150606_104702

Toros dağlarından gelen çay Alara köyünden geçerek tarım arazilerine bereket sunmakta. Çayın kenarında söğüt ağaçları yemyeşil.

20150606_104748

Güneşin en yüksek olduğu aydayız, Haziran ayı. Akdeniz’in bunaltıcı sıcakları başlamasa da güneş ortalığı iyice ısıttı. Bir mola vermeli derken karşımıza bir dondurmacı dükkanı denk geldi. Hemen durup bisikletleri park ederek gölgede dinlenmeye başladık. Bisikletler park etmiş, ben dondurmacı dükkanının masasında otururken.

IMG_0029

Burayı işleten Torosların yürüklerinden olduğu kesin. Astığı çanlardan belli.

20150606_115026

Dükkanın önündeki çardakta asma iyi bir gölge yapıyor. Gölgenin yanında henüz koruk durumunda kocaman salkımlar aşağıya doğru sarkmış zamanla olgunlaşmayı bekliyor.

20150606_115048

Pek te sevdiğim kağıt helva içinde dondurma. Kağıt helvanın tadı dondurma ile ayrı bir lezzet bırakıyor dilimde. Afiyetle yiyoruz dondurma sandviçleri. Dondurmacı Ferdimen ile beni dondurma yerken çekiyor.

20150606_115347

Bir süre dinlenip pistonlar iyice soğuttuktan sonra tekrar yola çıktık. Yol bildiğiniz düz, deniz seviyesinde. Kıyı şeridine paralel, otellerin kıyıları parsellemeleri buralara yazlıkların artmasına neden olmuş. Köyler yukarılarda kalsa da tabelaları aşağılara kadar inmiş. Birbiri ardına sıralanmış köy tabelalarından başka resim çekecek bir manzara yok. İncekum köyüne giriş yaparken Okurcalar köyünden çıkmış oluyoruz.

20150606_120854_HDR

Arada denizin maviliği işe karışıyor.

20150606_121337

Köy tabelaları ardı sıra geliyor. Zaten bir köy ne kadar büyük olabilir ki? Avsalar köyüne girdik, İncekum köyünden çıktık.

20150606_122845

Türkler köyü girişi ve Avsallar köyü çıkış tabelası.

20150606_124102

Bir tek dişe dokunur değişik bir yer görebildim. Biraz sanat katılmış gibi. Düz duvar arasından kaya parçaları sanki yola akar gibi. Ama akan sadece su.

20150606_124557

Neyse ki bazı yerlerde yol kıyıya yakın geçtiği için buralara otel yapılmamış. Mavi ile bağım kopmuyor.

20150606_130132

Payallar köyü girişi, Türkler köy çıkışı.

20150606_130303

Kısa sürede Konaklı köyüne geldik, haliyle Payallar köyünden de çıkmış olduk.

20150606_131838

Solumda bir kale suru görüyorum, pek te eski görünmüyor. O yüzden girip bakmadan yola devam ediyorum. Sur duvarı yüksek, üstünde burçlar yapılmış sırayla.

20150606_132745

Bir petrol istasyonunda lastiklere hava basma aleti eski ve kullanılamaz durumda. Hava da yok zaten, lastiklere hava basmak istersen havanı alırsın. Hava bedava nasıl olsa. Hava basma aletinde büyük manometre var.

20150606_133859

Deniz kıyılarını oteller kendilerine parsellemiş durumda. Bir kaç şemsiye ile bir kaç şezlong ile müşterilerine hizmet etmeye çalışıyorlar. Yabancılara nasıl davranırlar bilemem ama Side de bize davrandıkları gibi davranacakları kesin.

20150606_135045

Gezinti tekneleri de müşterilerini almış koyları, kumsalları gezip duruyorlar kıyı boyunca. Gezinti teknesi korsan gemisine benzetilmiş, üç tane direkte yelken atkıları üçer tane.

20150606_135306

Ufukta Alanya kalesinin olduğu yarımada göründü.

20150606_135645

Akdeniz de pek ada olmaz, ender görünen adalardan birine denk geldik. Gerçi ada çok küçük ama olsun bununla idare edelim. İzmir de yaşayanlar olarak karşımızda kara parçası görmemiz gerek. Manzara böyle olmalı, uçsuz bucaksız denize gerek yok. Ada kıyıya çok yakın, iki gezinti teknesi demirlemiş adanın yanında.

20150606_135908

Akdeniz de buharlaşan deniz toplaşarak bulutları oluşturmuş. Bulut olunca da Toros dağları da mıknatıs gibi bulutları çekip tepesinde şapka gibi tutuyor.

20150606_141134

Alanya İlçesine giriş yapıyoruz. Nüfusu bir çok ilimizden daha kalabalık. Daha önce Alanya’ya gelmiştim 70 li yılların sonlarında. O zamanki gezgin ruhum ve gençliğim tecrübesizdi. Şimdi ise hiç bir araç kullanmadan kendi gücüm ile bisiklet sürerek geldim. O zamandan bu zamana kadar çok şeyler değişti, sadece gezgin ruhum hala gençliğimdeki gibi. Buraları yeniden görmenin heyecanı içindeyim. Tabelada yazan; Alanya, Nüfus: 285000.

20150606_141234

Yolun deniz tarafında kalan, bizim gidiş yönümüz normal yol. Karşı yönden gelen yol ise tünelden geçiyor. Tünellerde emniyet şeridi olmadığından bisikletler için tehlikeli. Ülkemizde bilinçsiz sürücüler sadece arabaya binince yol kendinin zannediyor ve basıyor gaza. Pek te caydırıcı ceza ve uygulayan olmadığı için kendimize dikkat etmeliyiz.

20150606_141726

Buraların jeolojik yapısı ilginç, solumda mağaralarda görünen bir oluşum gözüme ilişince dikiz aynamdan araba gelmediği bir anda yolun soluna geçiveriyorum bir anda.

20150606_141907

Mağara gibi kapalı olmasa da yağmur suları mineralleri eritip sızıntılarla sarkıtlar ve dikitler oluşturmuş durumda. Karşıdan bakınca sızan su o kadar tavanı yüksek olmayan bir yerden akarak bu doğal güzelliği binlerce yılda oluşturarak bizlere sunuyor. Alanya da ünlü Damlataş mağarası var. Gençliğimde girip gezmiştim bedava olarak. O zamanlarda giriş ücreti alınmıyordu, sadece bir tane bekçi vardı. O da göz kulak olmak için. Şimdi ise mutlaka giriş ücretlidir ve ne kadar olduğunu bilmiyorum. Hazır beleş bir Damlataş bulunca iyice incelemeye başladım zamanın yavaş aktığı sızıntılardan oluşan bu güzelliği yakından.

20150606_142001

Bir süre sarkıtları izledikten sonra yolu kontrol ederek karşıya geçtim. Az ilerde yol yapımı için kayaları kırdıklarında başka bir mağaraya rastladım. Burada sarkıtlar oluşmamış öyle boş bir mağara.

20150606_142210

Kasabadan çok şehir olmuş Alanya’ya giriş yaptık ama şehir merkezine daha çok yolumuz var. Alanya yarımadasında bir dağ var denize uzanmış.

20150606_142318

Yol kıyısında seyir terasında durup Alanya’yı uzaktan denizin mavisiyle seyrediyoruz. Kalabalıklaşmış bu şehir sanki bizi istemiyor gibi geldi bana. Fazla kalmaya gelmez, biran önce geçip gitmeli. Bisikletim KUZ kaldırım kenarında park etmiş. Ferdimen’in bisikleti demir korkuluklara dayalı. Ferdimen Alanya yarımadasına bakıyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150606_142530

Bisikletimde ki tripoda Ferdimen’in kamerasını takıp birlikte Alanya manzarası ile resim çekiliyoruz iki uzun saçlı adam olarak. Ferdimen’in bisikleti önümüzde.

IMG_0063

Nihayet Alanya’ya giriş yaptık sonunda, hemen araçlardan kurtulup sahili takip eden yaya yolunda gitmeye başladık. Yalnızlık hisseden erkekler için yoldaş olabilecek, sessiz, dırdır etmeyen, arkadaş olabilecek bir kadınla beraber oturmak güzel olsa gerek. Kadın koltuğa oturmuş, bir kolunu yana atmış, Yan tarafı boş, isteyen oturup kadına dertlerini anlatabilir.

IMG_0067

Sahil düzenlemesi gayet başarılı, Dut ağaçları, çeşit çeşit çiçekler, bitkiler tasarlanış yapılmış. Aralarında geçmek bile hayat veriyor ruhuma.

20150606_143335

Manavgat’tan çıkalı epey oldu ve karnımız acıktı. Şöyle ucuz bir şeyler yiyebileceğimiz bir yer arayıp tavuk döner yapan büfe bulduk, Fiyatı da uygun 4 Lira gibi bir rakam. Yarımşar ekmek döner ısmarladık, gelince de bir kola istedim büfeciden. Adamın dolabı yok ve kolası da yok. Gidip bakkaldan aldı kolayı. Neyse artık bir kere oturduk ve karnımızı doyurduk bir güzel. Hesap deyince 8 Lira dedi. Hani tavuk döner 4 Lira idi kola kaç para deyince 4 Lira demez mi! Hayret! soygun mu yapıyorsunuz diyerek verdiğim parayı helal etmedim açıkça büfeciye söyleyerek. Yediklerim mideme oturdu sanki öyle ağırlaştım. Yazıklar olsun, zaten uzaktan bu şehrin bizleri sevmediğimi anlamıştım.

Neyse hazır gelmişken sahile gidip Damlataş mağarasını bir görelim deyip bulunduğu yere geldik. Tahmin ettiğim gibi kapıya gişe koyup ücretlendirmişler girişi. Müze kart geçip geçmediğini sorduk geçmiyormuş. Biz de girmeyiz deyip kumsala gelerek dağlara tırmanmadan önce şöyle bir denize dalmalı. Büfecinin üzerimde bıraktığı negatif enerjiyi Akdeniz’e bırakmalıyım. Aynı zamanda arınmalıyım Akdeniz’in tuzlu deniz suyu ile. Denize balıklama atlarken Ferdimen beni çekiyor.

20150606_154152

Bir süre, fazla uzatmadan yüzdükten sonra kurulanıp giyindim. Alanya antik yerlerini dolaşmaya fırsatımız olmadığından hazır olan, hepsini görebileceğimiz müzeye girip görelim bakalım neler varmış. Müze bina girişini çekiyorum.

IMG_0124

Müzeye müze kartı ile giriş yaptık. Bahçesinde mezar lahitlerini sergilemişler.

20150606_162155_HDR

Lahitlerin çoğu çocuk mezarı, mermer oyulup süslenmiş. Kötü ruhlardan korumak için de bakışları ile her şeyi taşa çeviren Gorgonun başı yapılmış. Hem de üç tane, büyük bir ihtimalle zengin birinin oğlu olsa gerek. Bu kadar süslü püslü olduğuna bakılırsa.

20150606_162224

Lahitler çok küçük, neredeyse minyatür denecek kadar. Bebek mezarı olabilir ve öyle.

20150606_162243

Romalıların yollara yapıp diktiği kilometre taşı da sergilenmiş.

20150606_162319

Oturup dinlenmek için kalın kalaslardan bank yapılmış. Değişik oluşu ilgimi çekti. Yanlardan kayık burnu gibi çıkıntılar yapılmış.

20150606_162401

Kazılarda bulunup müzede korunan epey miktarda eser var. Bunlardan biri zeytin ezme presi ve zeytin işliği. Zeytin taneleri ezilerek sızan zeytin yağlarını küplere dolduruyorlarmış geçmiş zamanlarda. Uzun bir kalas, başladığı yerde pres var, zeytinler burada eziliyor. Kalasın ucunda iplerle çark döndürülüp basit pres olarak kullanılıyormuş. Büyük zeytin yağı küpler de yanında duruyor.

20150606_162440

Yakın zaman tarihlerde kullanılan öküz arabaları, at arabaları da sergilenmiş müzenin bahçesinde.

20150606_162445

Bunlar bir sundurmanın altında sergileniyorlar. Odunlardan yapılmış kuyu.

20150606_162513

Kağnı tekerlek dingili. Yanında da Tavus kuşu dolanıp durmakta. Pek se süslü olan kuyruğu gövdesinden uzun. Kur yapma anı değil yoksa kuyruğunu açtı mı renkleri dişisinin ilgisini çekiyor. Elbette bizlerin de ilgisini çekiyor. Yeşil ve mor saten renkler parlak ve ışıltılı olarak büyüler insanı.

20150606_162530

Çocuk mezarı o kadar çok ki binanın yanında da, sundurmanın altında sergilenmiş, koyacak ter bulamamışlar anlaşılan.

20150606_162554

Bir yerde çeşitli sütun başları sergileniyor.

20150606_162558

Osmanlı mezar taşları da buraya alınıp korunuyor.

20150606_162612

Arkeolojik ve etnografik eserlerin korunmasına ve sergilenmesine yönelik olarak 1967 yılında iki seksiyon halinde ziyarete açılmıştır. Bölgedeki antik kentlerde bulunan eserlerin artması ve depolanması, zaman içinde bir müze açma gerekliliğini doğurmuş ve bugünkü Arkeoloji Müzesi açılmıştır. Müzenin ilk açılışında, bölgede henüz kalıntılarına rastlamadığımız ancak, Anadolu kronolojisini tamamlaması bakımından gerekli olan Eski Tunç, Urartu, Frig ve Lidya dönemine ait eserler, Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesinden getirilerek Arkeoloji seksiyonunda sergiye sunulmuştur. Alanya çevresinde bulunan ve İ.Ö. 625 yılına tarihlenen Fenike dilindeki yazıt da bölgede bulunan en erken eser olarak müzemizde sergilenmektedir. Bunların yanı sıra Helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait, bronz, mermer, pişmiş toprak, cam ve mozaik buluntular ile Karamanlıca dilindeki iki adet yazıt ve arkaik, (İ.Ö.7-5yy)Klasik, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemlerine ait sikkeler de yine Arkeoloji seksiyonunda ayrı bir bölüm halinde yer almaktadır. Büyük salonun doğusunda bulunan açık alan, kapalı bir salon şekline dönüştürülmüş ve bir kapı ile Arkeoloji salonundan geçiş sağlanmıştır. Herakles heykeli ile Hylas mozaiğinin sergilendiği bu mekanda Herakles heykelinin bulunuş öyküsü ve mitolojideki yeri resimlerle anlatılmaktadır. Etnoğrafya seksiyonunda ise Türk İslam eserleri ve dönemin ilköğretim müdürlüğünden devredilen eserler ile Alanya çevresinden derlenen ve bölgenin etnografik özelliklerini yansıtan, giysiler, işleme örnekleri, silahlar, günlük kullanım kapları, takılar, el yazmaları ve yazı takımları gibi objeler ile bir Alanya evine ait günlük oda bölümü oluşturularak sergilenmektedir. Ayrıca müze bahçesinde de Roma, Bizans ve İslami dönemlere ait taş eserler (mezar taşları ve yazıtlar) mozaik ve Anadolu’da tarım sergisi vardır.

http://www.muze.gov.tr/tr/muzeler/alanya-arkeoloji-muzesi

Kapalı olan bölüme girip hızlıca ve hepsinin resimlerini tek tek çekerek dolaştım bir çırpıda. Yola devam edeceğimizden fazla oyalanmaya gerek yok. Üzerinde elbisenin kıvrımları oyulmuş kadın heykeli bir tarafta, Diğer tarafta çıplak erkek heykeli. İkisisin de kafaları yok.

20150606_162656

Müze ziyaretini bitirip dışarıya çıkıyorum. Bisikletler de müze bahçesinde, bekçi kulübesinin yanına kilitlemiştik. Bisikletleri çözüp yola çıktık. Şehirden çıkmak için cep telefonundaki haritayı bir süreliğine açarak yolu bulduk. Belediye bir yuvarlak kavşakta yeşil çimlerin üzerine bir kadın ve bir erkek bisiklet süren demirden maket yapmış. Kadının bisikletinin önünde ve arkasında çiçek saksısı yerleştirilmiş.

20150606_170157

Erkeğin bagajına çanta ve çantanın içine de çiçekler dikmiş. Gayet hoş olmuş demirden bisikletliler.

20150606_170206

Harita yardımı ile Dim çayını bulduk. Dim çayını bulduktan sonra haritaya gerek yok diyerek telefonların şarjı bitmesin diye uygulamayı kapattık. Yolumuz Toros dağlarını aşacak. Ne kadar süreceği belli değil. O yüzden marketten 4 – 5 günlük yiyecek olacak şekilde alış verişimizi yaptık. Fırının birinden de yeterli miktarda ekmeği de alarak yola çıktık. Su belli miktarda yanımızda var, yolda çeşme bulma olasılığımız yüksek. Köy yollarında akan bir dere ve çeşme her zaman vardır. Manavgat tan Alanya’ya kadar geldiğimiz yolda bir tane bile çeşme yoktu. Dimçay köprüsü ve çirkin beton aparman binaları.

20150606_180551

Aşırı kalabalık sevimsiz şehirden sonunda çıkabildik. Etrafta binaların yerini yeşillik ve ağaçlar aldı. Artık bir kaç gün zorlu ve çetin geçecek günlerimiz. Antalya ve Manavgat tatilimiz bitti. Ferdimen önde gidiyor, sağ taraf ağaçlarla kaplı.

20150606_181233

Dim mağarasını gösteren tabela karşıma çıkıyor. Ama biraz yüksekte ve yolun ne kadar olduğunu gösterir bir rakam olmadığı için girmeden yolumuza devam ettik.

20150606_182802

Dim barajının elektrik üretim santraline inen borular.

20150606_185529

Araçların pek geçmediği yolda ilerlemek harika. Sıkıcı sahil yolu, oteller, binalar ve arabalardan kurtulduk. Tırmanışa başlasak ta sorun değil, ağır ağır kendi tempomda çıkıyorum Dim çayın vadisinden.

20150606_185834

Dağ yollarında manzara sürekli değişiyor ve her dönemeçte gözüm gönlüm kendine geliyor. Böylece negatif enerji kalmamış oldu. Her dönemeçte pozitif enerji doluyor içime. Bol oksijenle ciğerlerime. Yalçın kayalıklarda çam ağaçları kendine yer bulmuş.

20150606_185950_HDR

Eski yol Dim çayının tabanında, burası yeni yol. O yüzden müşteri çekmek için değişik yollara baş vurulmuş. İşte onlardan birisi; Penguen! Gözle görülebilecek kadar da büyük. Neyi çağrıştırıyor bilmiyorum ama arabalardan bile görülebilecek kadar ilginç.

20150606_190059

Kimisi de aşağıda balık var buyur gel diyor kocaman balık plakası. Bisikletim KUZ ve kıytırık ile birlikte çekiyorum.

20150606_190326

Şimdi tabeladaki yazılarda “Doğal yüzme alanı” diye yazılmış. Yani yüzebilirsiniz çaydaki suda.

20150606_190532

Peki DSİ ne demek istiyor “Suya girmek tehlikeli ve yasaktır” yazısı ile! Acaba biri açıklayabilir mi bu tezatı?

20150606_190557

Bazı yerlere giriş yasak, demir kapı ile kapatılmış. Gerçi yolumuz üzeri değil.

20150606_190644

Yolumuz tırmanış, Toros dağlarına doğru.

20150606_190859_HDR

Bazı yerlerde yamaçlar o kadar dik ki neredeyse 90 derece. Yamaç böyle olunca tünelle aşılmış yalçın yamaçlar. Başka yol olmadığı için mecburen tünelden geçeceğiz. Tünelin ağzında Ferdimen beni beklerken çekiyorum.

20150606_191122

Tünelin içi aydınlanmış o yüzden önümüzü rahatlıkla görüyorum. Bizler de görünür durumdayız.

20150606_191257

Fazla uzun olmayan tünelin ucunda gün ışığı göründü.

20150606_191407

Geriye baktığımda da girişte gün ışığı görünmekte. Biz geçerken bir tane bile araba geçmedi. O yüzden rahat ve tehlikesiz geçtik sakince. Kapalı dar yerde araçların motor gürültüleri yankılardan dolayı korkunç derecede oluyor.

20150606_191426

Yalçın dağların doruklarını görmek beton binaları görmekten bin kat daha güzel. Burada kalıplaşmış şehir yaşamı yok. Her şey doğal oluşmuş.

20150606_192247_HDR

Dim çayı barajının gövdesi göründü çam ağaçları arasından.

20150606_193659

Geldiğimiz tarafta bulutlar toplanmaya başlamış. Artık denizi göremiyorum.

20150606_195211

Arkamda kıytırık olunca biraz ağır çıkıyorum. Ama henüz zorlanmadım şimdiye kadar. Ferdimen beni çekiyor.

IMG_0148

Tam Kuzyaka köyüne geldik ki bisikletin arkası oturdu birden bire. Bisikletten inerken arka lastiğin üzerinde parlak metal bir tel gözüme çarptı. Sakince kıytırığı KUZ dan ayırdım. Bagaj çantamı indirip bisikleti ters çevirerek tekerleği söktüm. İlginç olan bisikletimin ismi KUZ, lastiğin patladığı yer ise KUZyaka. KUZ’lar buluştu. Tekerlekteki lastiği sökerken Ferdimen beni çekiyor.

20150606_202055

Lastiğe batıp tekerleği indiren teli çıkardıktan sonra yedek iç lastiği takarak şişirdim. Lastiklerim patlamaz kalın etli lastik. Taktığımdan beri ilk defa patladı. O da tel uzun olunca iç lastiğe ulaşmış. Şans işte, gel ön lastiğe dokunma, arka lastiğe gir. Arada böyle şeylerin olması normal. Daha kalın ve kaliteli lastiği olan Dünya gezgini Gürkan Genç ile Dünya gezisine İzmir den başladığında lastiği patlamıştı. Bende ise normal lastik vardı. Dedim ya şans işte. Ferdimen beni lastikle birlikte çekiyor.

20150606_202102

İşim bittikten sonra Tekerleği yerine takıp bisikleti ayağa kaldırdım. Kıytırığı da yerine takıp bagaj çantalarını da yerleştirdikten sonra yola çıkmaya hazırlanırken artık akşam saatlerinin yaklaştığını fark ettim. Dağlarda gün çabuk biter hava birden kararır. O yüzden gideceğimiz yönde yerleşim yeri olmadığından hazır bir köyde iken burada kalalım dedik. Bazlama, çay yapan bir yere girdik. Birer çay ısmarladık bazlamacı kadına. Bu arada da dışarıda çeşme ve çadır kurabileceğimiz bir küçük alan var. Kadına dışarıda çadır kurabilir miyiz diye sorunca kadın da telefonla kocasını arayıp sordu. Pek yabancıları sevmedikleri belli. Kadın bize kalamazsınız diye cevap verince çay parasını verip dışarı çıktık. Az ilerde çadır kurabileceğimiz bir yer bakarken köyün camisinin karşısında üstü kapalı tabanı beton bir yer gördük. Buraya çadır kurabiliriz deyip durduk. Yanımıza gelen köylülere burada kalabilir miyiz diye sorunca Muhtar izin vermiyor yabancıların kalmasına diye cevap verdiler. Muhtarın cep telefon numarasını alıp aradım ama telefonuna ulaşamadım. Çayın dibinde işletmesi varmış, kendisi de orada olduğundan telefonu çekmiyor anlaşılan. Artık yapacak bir şey yok, gidecek durumumuz da yok. İyi bir yer bulmuşuz, karşıda cami var. Su var, tuvalet var. Köylülere Muhtara ulaşamıyorum, biz burada kalacağız, isterseniz jandarmaya haber verin gelip kontrol etsinler dedik. Ardından çadırları kurup yerleştik.

Köylülerin anlattığına göre daha önceleri araba ile birileri gelmiş bu köye. Onlar da gecelemeye karar verip köyde kalmışlar. Sabahında ise köyü soyup soğana çevirerek toz olmuşlar. Durum böyle olunca köyde yabancıların kalmalarına izin vermiyorlarmış. Zaten ertesi gün seçim var, mutlaka jandarma gelir sandık başına. Bir şey varsa bizi de araştırırlar, sorarlar. Gizlimiz saklımız yok ki, kimden korkacağız.

Hava karardı, hemen yemeğimizi yapmaya başladık benim ocakta. Bizi gören caminin imamı da bize yemek getireyim diye teklif etti. Teşekkür edip her şeyimiz var, istersen yemekten sonra kahve içebiliriz diye davet ettim. İmam dayanamayıp evden bir tabak pilav ile çıka geldi. Tabi ki geri çevirmedik. Zaten yol yorgunuyuz ve açız, her şeyi yiyebiliriz. Yemekten sonra birer kahve içtik imam ile. Bu arada daha çok imam soru sorarak nereden gelip nereye gittiğimizi sordu. Biz de nereden çıktığımızı, nerelerden geçip buraya kadar geldiğimizi kısaca anlattık. Bize tuvaleti ve çeşmeyi kullanabileceğimizi söyledi. Yatsı vakti gelince camiye gidip yatsı ezanını okumaya başladı. Köyün bir kaç ihtiyarı camiye gelerek namazını kıldı.

Fazla geç olmadan çadırlara çekilip yattık. 4 gecedir evlerde yatıyoruz. Bu gece ise çadırda ama üstümüz kapalı.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 79 kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 4. Gün. Denizli Bisiklet Festivali 1. Gün

22 Mayıs 2015 Cuma

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

4. Gün

Denizli – Babadağ – Denizli

 

Biri sana sorarsa;

Sana, beni sorarsa;

Gitti, der misin?

Gittiğimi söyler misin?

Gidiyorum ben sana

Benimle gider misin?

Özdemir Asaf

 

Öne çıkmış olan görsel, Tarihi taş köprü, tek gözlü kemeri var. Altında coşkunca akan çay. etraf çınar ağaçları ve gölgesi çaya düşmüş.

20150522_160838

Bir gün daha gençleşiyorum bu sabah. Neden mi? Dört duvar arasında değilim de ondan. Yani betonarme hapsinde değilim ve çadırda uyumak bana ömür katıyor. Hani derler ya ömrümüzden bir gün daha gitti diye. Ömrümden günler gitmiyor aksine artıyor benim için. Günü yaşadığım için günler kazanç oluyor ve ömrüme ömür katarak artıyor. Her sabah olduğu gibi tembellik hakkımı da kullanıyorum uyandığım yerden. Tembelliğin ömrü uzattığını biliyormuydunuz.? Tembellik ömrü uzatır, hem de tembellik yapan bunun farkına olmaz. Çünkü tembeller ne kadar ömrüm kaldı diye düşünmez. Ne kadar yaşayacağını düşünenler ömrünü çabuk tüketir. Ömür dediğin nedir ki zaten, şunun şurasında göz açıp kapayıncaya kadar. Ama tembellik öyle mi? Yaşam görecelidir, ne yaptığına, nasıl hissettiğine, nasıl yaşadığına bağlıdır. Zaman geçmez bir türlü, zamanı büker, büker lastik gibi uzatır da uzatır. Sonra insan gülmeli hayata, yaşama. Gülmek tüm kötülükleri silip atar yaşamdan. Yaşama kocaman gülümsemeli hatta ara sıra kahkahalarla gülmeli. Zaten gülmenin içinde yaşam saklıdır, aynı gül ağacında olduğu gibi.

Çadırın önünde bir gül ağacı sabahın seherinde bana neler düşündürüyor. Çadırın içinden dışarısını çekiyorum, gül ağacı, yeşil çimenler ve tek katlı bir bina.

20150522_064119_HDR

Çadırdan çıkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltıyı hep beraber yaparak güne neşeli başladık. Artık tura başlamalı, ilk önce adıma yazılmış tabelayı bisikletin gidonuna bağlıyorum. Aslında bu iyi oluyor benim için. İsimleri aklımda tutamadığım için tabelada ismi görünce aklıma gelerek karşımdaki kişiyi isminle hitap ediyorum. Kahramanmaraş’tan kimse katılmadığı için ben Kahramanmaraş’lı olarak festivalin tek katılımcısıyım. Tabelada öyle yazıyor. Tabelada bisiklete binmiş Denizli horozu resmedilmiş.

20150522_082701

Pamukkale tenis kulübü tesisleri giriş kapısında katılımcılar toplanmaya başladı.

20150522_083306

İzmir den arkadaşım Ayşe Kuş ile pıııırrr diye uçup gitmeden resim çekiliyoruz bisikletlerimizle. Sonra Ayşe’yi kim tutabilir.

20150522_083524

İzmir’liler bir araya gelince mahşerin 5 atlısı gibi sıralandık Menemen testisi gibi. Eeee bir farkımız olmalı, ne de olsa İzmir den katılıyoruz. Menemen de İzmir’in bir ilçesi. Menemen testisi de Menemen’in sembolü.

20150522_083643

Herkes hazır olunca grup olarak hareket ediyoruz. Şehrin caddelerinden halkı selamlamadan geçmiyoruz. Onlar da bizlere alkış tutarak kutluyorlar. Ana yollardan Denizli belediyesinin önündeki meydana geldik.

20150522_085512

Meydanda Denizli’nin sembolü Denizli Horoz heykeli var. Heykeli gören resim çekmeye, çektirmeye başladı.

20150522_085614

Denizli Horozunu tek başına anca fırsatını bulup çekebiliyorum. Renkli, parlak seramikten yapılmış dev horoz heykeli. Sanki canlı gibi duruyor güneşin parlak ışıkları altında. Denizli’nin Horozu semboldür ama Denizli de daha çok erkeklik üzerine yorumlanır. Erkek egemen toplumda kadınlara baskı biçiminde ortaya çıkar. Aynı zamanda diğer erkeklere de tehdit biçimindedir. Kümesindeki tavuklara yan gözle bakamazsın yoksa tepene horoz gibi biner. Aynı Atasözünde olduğu gibi ” Her horoz kendi çöplüğünde öter ” Hem de güzel öter. Başka çöplükte sus pus olur, o çöplüğün horozunu dinler sadece.

Tellidir yavrum anam tellidir tellidir amman
Denizli’nin horozları bellidir
Ötüver de gül ibiğim bir yol ötüver
Geniş olan gam zamanı değildir

Asmam çardaktan Suyu bardaktan
Bir yol öpüverde gocman gız
İliman yanaktan amanın iliman yanaktan

Telli gelin tüllü gelin geliyor geliyor amman
Ganat açmış tüylerini beliyor
Ötüver de gül ibiğim bir yol ötüver
Telli gelin tasasından ölüyor

Asmam yıkıldı Suyu sıkıldı
Bugün goca gızı görmedim
Canım sıkıldı amanın canım sıkıldı

Özay Gönlüm

Denizli horozunu çekiyorum olduğu gibi, kimse olmadan.

20150522_085634

Madem herkes resim çektiriyor bizde çektirelim bakalım nasıl olacak yoldaşım Ferdi, nam-ı diğer Ferdimen, kahramanımız. Uçmayan kahramanım ile beraber. Gerçi ikimiz de horozluk taslamadığımız için öyle çöplükte öten horozları dinlemeyiz. İstedikleri kadar ötebilirler. Bütün çöplükler bizim nasıl olsa.

20150522_085834

Kendi memleketinde misafiri olmasak da festivale katılan Gülhan Etiler ile bir resim çekiliyorum.

20150522_085858

Derken herkes toplanıyor ve hatıra resmi çekiliyoruz tüm katılımcılar ile birlikte Denizli horozunun önünde.

20150522_091117

İzmir katılımcıları Ayşe Kuş ve Gönül – Bülent Karadağ çifti ile birlikte resmediyoruz. Hazır fırsatını yakalamışız.

20150522_091358

Belediye başkanı turun başlangıç işaretini verdikten sonra tur başlıyor. Başlıyor başlamasına da tırmanış ile başlıyor. Önde giden bisikletliler.

20150522_094909

İlk zamanlarda önlerdeyim, normal tempoda gidiyoruz. Şehir içinde pek resim çekilecek manzara olmadığı için grupla beraberim en önde. Önden arkamdakileri elçek resim çekiyorum.

20150522_095008_HDR

Karlı dağlar uzakta heybetli görünümü ile beni cezbediyor. Ellerimi uzatıyorum karlı tepelere, ellerim üşümüyor. Sadece okşuyorum, elbet bir gün ellerimle dokunacağım yaz günü soğuk karlara.

20150522_101424

Sonunda şehrin son beton binaları, buradan sonra tabiatın koynundayım. Buralara geç gelen baharın kokularını içime çekerek tur yapacağım.

20150522_101434

Şehirden çıktıktan sonra sertleşen yokuşlar terletmeye başladı. Yokuşlar bıktırmadan ilk molayı veriyoruz bir işletmede. Daha bir şey ısmarlamadan Yavuz Öge hemen bir kahve ısmarlıyor. Masada oturup beraber içiyoruz kahvemizi.

IMG_0546

Hamak olunca fırsatı değerlendiririm. Tembelliğin en iyi aracı hamaktır dostlar. Neden mi? Hamak ağaçların gövdesine bağlandıklarından her daim gölgede olursun. Büyük gözlü file biçiminde olduğundan her tarafından hava alırsın. Sonra sallanırken kendi Meltem rüzgarını da oluşturursun. Her sallanışta rüzgar üzerinden geçerken tatlı hayaller kurarsın. Örneğin gözlerini kapatınca sanki gökyüzüne kanat açmış bir kuş gibisindir. Özgür ruhunu rüzgar okşarken  altındaki dağlar, ovalar, nehirler, göller akıp gider. Rüzgar uzaklara götürür sınır tanımadan. Hasretini çektiklerini, sevdiklerini görürsün. Aşkı yaşarsın gözlerin kapalı. Uzaklar yakın olur, yakınlar uzak. Dünyanın derdi umurunda olmaz gözlerin kapalı. Hamakta uzanmış olarak çekiliyorum.

20150522_104454

Dağların eteklerinde bir çok köy kurulmuş. Altındere köyü de bunlardan biri. Tabelada; Altındere, Nüfus 593, Rakım 800 yazılmış.

20150522_111723

Bir köyden diğer köyü görebiliyorsun, yakın görünüyor ama yol kıvrımlı olduğu için pek te yakın sayılmaz. Ama şirin köy bizim köyümüz sayılır. Gitmesek te görmesek te o köy bizim köyümüzdür. Gerçi köyden geçeceğiz kokusunu içimize çekerek.

20150522_112503

Vadiler, dibinde akan çay nehre, özlemini çektiği, hasretle denize kavuşmaya gidiyor usulcacık. Dere kıyılarında, yamaçlarda meyve bahçeleri, kolay yetişen kavak ağacı. Vadi derinlemesine ovaya kadar uzanıyor.

20150522_113729

Vadinin dibinden tepelere doğru kıvrımlı yol ne de güzel görünüyor buradan. Böyle yollar nedense beni cezbediyor. Uzaktan tümünü görebiliyorum. Bir de o yolda olmak vardı, yolun sonu belli değil kıvrımlarından. Merakla, sabırla her dönemeçten sonra yeni bir dönemeç gelince daha da heyecanla pedala basıyorsun. Her kıvrımda durup bir nefes almak, kuruyan boğazına bir yudum su. Derken zirveye varmışsın, bunu bir zafer olarak değil de varmanın mutluluğunu esen rüzgarda hissediyorsun ya işte bütün mesele burada.

20150522_114256

İlk başlarda önlerde gittikten sonra, manzara ve çevrenin bahar dokusu içinde bulunca bahar kokusunu durup içime çekip resme kaydetmek epey geride kalmama neden oluyor. İlk defa gördüğüm yerlerin büyüsüyle hareket ettiğimden önlerde olmanın bir anlamını göremiyorum. Nasıl olsa sonunda varıyorum ya bu bana yeter. Grup yine su ve dondurma molası vermiş. Denizli’ye özgü kasede dondurma, üzerine irmik helvası. Değişik bir tat. Helva ile güzel yeniyor, hoşuma gitti. Ağaçların altında bisikletliler mola vermiş.

20150522_114806

Dağlar, yüce dağlar. Başı dumanlı karlı dağlar. Dağlara doğru giden bu yol beni götürür mü? Bilinmez ki. Gitmek gerek yolda. Gitmesen varamazsın. Vadinin kıvrımlarında dağın zirvesi Babadağ muhteşem görünüyor tüm azametiyle. Karlı yamaçtan kopup gelen serin rüzgar çam kokusuyla beraber henüz havaya tam karışmamış oksijen beni mest ediyor. Durup manzara ile bu temiz havayı ciğerlerime soluyorum baharın çam kokularıyla. Hıııımmm mis.

20150522_121221

Ova tarafı puslu ve ardındaki Aydın dağları hayalet görünümünde.

20150522_123706

Ova tarafındaki manzara, küçük tepeler.

20150522_124600

Solda, aşağıda bir köy görünüyor.

20150522_124603

İki mahalleli bir köy, birisi aşağı mahalle, diğeri yukarı mahalle. Böyle durumlarda mahalleler arasında çekişmeler olma olasılığı yüksektir. “Nerde oturuyorsun? Aşağı mahallede. Vay sen bizden değilsin” diye aşağılarlar. Böylece çekişmeler başlar ve çocuklar mahalle savaşı bile yaparlar. Benim çocukluğumda vardı mahalle savaşları. Ara sıra dayak atardık, dayak yerdik. Çocukluk işte ne yaparsın.

20150522_124635

Babadağ’ın girişinde Yavuz Öge dokuma tezgahı olan bir evin önünde durdurdu. Evin giriş katı dokuma tezgahları ile atölyeye çevrilmiş durumda. Makineler vızır vızır çalışıyor. Eski tip makine de bez dokunmakta.

20150522_125451

Yeni tip makine de bez dokuyor. Geçim kaynağının ana birimi dokuma ve her evde küçük büyük dokuma tezgahları ile geçimlerini sağlamakta.

20150522_125458

Değişik dokuma tezgahı.

20150522_125503

Babadağ ilçesinde bazı yamaçlarda toprak kayması olduğundan evler boşaltılmış. Boşaltılan evlerin bir kısmı yıkılarak moloz durumunda. Üzücü bir durum ama toprak kayınca oturmak tehlikeli.

20150522_125920

Evlerin ve caminin şakülü kaçmış durumda.

20150522_125925

Babadağ kasabanın merkezindeyiz. Belediye bizleri ağırlayacak meydanda.

20150522_130547

Bisikletleri park ediyoruz meydanın bir kenarına. Kasaba bizim gelmemizle birlikte hareketlendi.

20150522_130557_HDR

İki güzel yan yana, Mersin den Zerrin Aslantaş ve Gülhan Etiler. Zerrin Bizleri Mersin bisiklet festivaline davet ediyor. Bakalım, kısmet diyoruz.

20150522_130909

Belediye binası içinde yemeğimizi afiyetle yedikten sonra elmaları da merdivenlerde oturup kütür kütür yiyoruz Gülhan Etiler ile birlikte.

20150522_134415

Köyün genç öğrencileri halk dansları gösterisi başladı. Yöresel kıyafetleri göz kamaştırıyor.

20150522_134446

Kızlar ve Efeler bizlere zeybek oyunları oynamaya başladı.

20150522_134456

Efelerle birlikte bir resim çekiliyoruz. Gülhan, ben, Ferdi ve Efe çocuklar, Sağda yerel kıyafet giymiş kız çocukları.

20150522_140926

Efe olmayan çocukları da önemsiyorum. Tatlı çocuklar, masum, temiz. Geleceğimiz. Çömelmiş durumda çocuklarla resim çekiliyoruz.

20150522_141049

Zeybek oyunları bizleri mest ediyor, minik yürekleriyle oynamaktalar.

20150522_142049

Pembe beyaz renkli çiçekler çıkıyor meydana . Sanki gül bahçesinde güller dans ediyor. En sonunda çocuklarla birlikte bizler de aralarına girip Harmandalı oynuyoruz. Herkes bizi izliyor Harmandalı oynarken, ortalık şenlendi birden bire.

20150522_142253

Gösteri bitiminde Babadağ dan ayrılıyoruz. Beydağ biraz aşağıda olduğundan ilk başta tırmanış var, sonrasında sadece inişe geçeceğiz.

20150522_151217

Baharı karşılayan en önemli görüntü koyunların yeni doğmuş kuzularıyla bayırlarda otlaması.

20150522_152416

Başında çoban değneğine yaslanmış sürünün otlamasını sağlıyor. Uzaktan bizleri görünce el selamını veriyorum. Selamımı alıp o da el selamı yolluyor. Çoban bütün gün otlayan koyunlardan başka bir şey görmediğinden el selamı hoşuna gidiyor. Nasıl olursa olsun selam verip selam almak insanların birbirini önemsediğini belirtir.

20150522_152420

Millet dere kenarında mola vermiş. Dere dibinde çınarlar kaplamış gölge yapıyor akan sulara.

20150522_160734

Kemerli köprü  altından sular üstünden arabalar geçip gitmekte sürekli olarak. Pedal çevirmekten yorgun düşmüş pistonlar çınarların gölgesi altında akan soğuk sularda soğutmek gerek. Tek gözlü kemer, altından akan çat ve çınar ağaçları. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150522_160838

Dağlardan eriyip gelen kar suları pistonları soğutuyor. Pistonlar et ve kemikten olduğu için soğuk su kılcal damarları harekete geçirerek kaslarda biriken toksinleri bir an önce atarak yorgunluğu gideriyor. Su iyi geldi doğrusu.

20150522_161210

Yanıma bir kuş daha geliyor tırnakları kırmızı ojeli. O da pistonlarını soğutmaya çalışıyor benim gibi.

20150522_161442

Pistonlar soğuduktan sonra yola çıkarak kısa sürede Denizli’ye indik.

20150522_165544

Hep iniş olunca kamp alanına çar çabuk geldik. Terledik haliyle o yokuşları çıkmaktan. Duş almak gerek, tesislerde sıcak duş var ama elektrikli şohben sık sık sigorta attırıyor ve duş sırası kalabalık. Zaten sıcak duş almaya da gerek yok. Çim sahayı suladıkları kalın hortum ile soğuk duş alıyorum. Ohh mis gibi soğuk su iyi geliyor yorulmuş bedenime. Aynı zamanda terli formayı da yıkayıp terden arındırıyorum. Kurulanıp  pantolon ceket giydim. Buralarda geceleri serin olur, kendimi korumam gerek. Akşam yemeğinden sonra saz – gitar ile türkülerle coşuyoruz ev yapımı nefis şarap ile. Türkü söylemek gerek harika dostlarla. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğlencemiz devam etti. Uyku kapı ardına gelince herkese iyi geceler dileklerimle çadırıma çekilerek hemen yatıyorum.

Bu gün yaklaşık 76 Kilometre kadar yol yaptık.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

III. AzBilinenAntikKentlerBisikletTuru 3. Gün

21 Nisan 2014 Pazartesi

Malkoç – Azmak – Seferihisar – Teos

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

GİTME ZAMANI

Üç kez çalmıyor artık postacı kapıyı

Bir toz duman da varoşlardan yükselen

Son çiçekçi de terk etti bu kenti

Sen durmadan bir hıçkırığa tutunuyorsun

Gözyaşınla suluyorsun içindeki kaktüsü

İçi patlamış bu kentin

Hançerlenmiş bağırsak gibi kokuyor

 

Duyuyorum,  ağır ağır atıyor adımını

Evet gelen o sevgilim, gelen, gitme zamanı

 

Ya deniz kokuyor damlalar, ya dağlar 

Artık yağmur düşmüyor bu kente

Çeviren yok umut sokağında kum saatini

İnanmıyorum mevsimlerin tükendiğine

Hepsi dönüp dönüp  geliyor geri de

Tükenen biziz oysa zamanın kollarında

 

Sarıyor bizi hüzne açılan kucağı

Sarıyor bizi sevgilim, gitme zamanı

 

Ali Rıza Kars

Öne çıkmış olan görsel, Devrim havada zıplamış, iki kolu yanlara açık durumda. Arkada Teos antik kent harabeleri.

5-1

Gece yine yağmur yağdı bir süre. Sabah erkenden uyanıyorum, yağmur yağmış, kumsal ıslak. Çadırdaki ıslak eşyaları çıkarıp kurumaya bırakıyorum hareket edesiye kadar. Çadırlar ve gri renkli deniz sakin görünüyor, çarşaf gibi.

210420146821

Az bilinen antik kentler turunun Kahramanı Olcay OMANKIRAN. Hayallerindeki bisiklet turunu yapmanın heyecanı içinde. Bu turu düşünen, ortaya çıkaran ve bizlerin yardımı ile bu yıl üçüncüsünü yaptığımız Az Bilinen Antik Kentler Turunun yaratıcısı. En büyük emek Olcay’ın, alçakgönüllülüğü ile herkesin sorularına bıkmadan cevap veren sabırlı ve herkesin bisiklete binmesini isteyen. İnsanlar bisiklete binerken de kültürü gelişsin diye Antik kentleri yılmadan anlatan ve bundan büyük mutluluk duyan Kahramanımız, Yoldaşımız, Arkadaşımız Halil Olcay ORMANKIRAN. Olcay’ın başında kırmızı renkli buff var, sakalları uzamış.

1-1

Az Bilinen Antik Kentler Turunun süprizlerle gelişmesini sağlayan mütevazi, bisikletle birlikte paylaşmayı seven Doktor Serhat Ferahi Değimli. Liderlik özelliği ve bu turda bürokratlarla olan iyi diyaloğu sayesinde, ikna kabiliyetini de kullanarak, kamp yerlerimizi ayarlayan, Belediyelerden turumuza destek alarak katkılar sağlamıştır. Grubun öncülüğünü yaparak trafikte güvenli bir şekilde yol almamızı her zaman düşünmüştür. Öncümüz, Liderimiz, Doktorumuz Serhat Ferahi DEĞİMLİ.

1-2

Bu da ben, Artçı, Süpürücü, İlkyardımcı, Elektrikçi, Kahveci, yalnız cezvem 4 kişiliktir. Şanslı olan 3 kişi yanımda kahve içebilir. Başımda mavi renkli buff var.

1-3

Bisikletçi dostumuz Ahmet Yıldırım. Bisiklete olan aşkıyla bisikletçilere özel Cinatı cafe bar mekanını açtı. Her zaman bisikletçilerin uğrak yeri olarak gittiğimiz Cinatın da bizlere her zaman kapısını açarak bisiklete olan sevgisini ortaya mangal gibi yüreği ile koymuştur. Az bilinen antik kentler turu için çalışma toplantılarını Cinatın da severek bize yer göstermiştir. Ahmet biricik sevdiceği Berna ile bize gizli araç desteği ile destek verdi. 5 Gün boyunca Belediyenin verdiği kumanyaları almak için her gün İzmir’e gidip kumanyaları alıp ara öğün olarak bizleri aç bırakmadı. Mangal yürekli, dost kısaca Cinatı Ahmet YILDIRIM. Başında kurukafalar beyaz, diğer yerleri siyah olan buff giymiş. Gözünde Güneş gözlüğü var.

257735_10150213441195886_1403937_o

Hem bisikletçi hem de fotoğrafçı, bir de gazeteci. Sessiz sakin ve elinden gelen her türlü olanakla tura desteğini ortaya koyan Emin MENGÜASLAN. Turda motoru ile destek vererek Öncü ile Artçı arasında sağlıklı haberleşmeyi sağladı. Aynı zamanda sessizce çektiği güzel fotoğraflar da birbirinden değerli. Bir kahveyi hakketti doğrusu. Aslan yürekli, motorize dost Emin MENGÜASLAN.

1-4

Sevimli canavarımız, mesleği haritacılık olan arkadaşımız Enes ŞENSOY Afrika dan henüz gelmesine rağmen dinlenmeden tura motoruyla katılarak önden yol tespit çalışmalarını yapıp işaretleri ile yollarda kaybolmayalım diye doğru yolu bulmamızı sağladı. Gerçi yediği Un Kurabiyeleri çizgilerini yamuk çizmesine neden olsa da o bir kurabiye canavarı olduğunu bize gösterdi. Canavar-ül-velosipet, kurabiye canavarı harika insan.

1-5

Ketring Osman’ın nefis besleyici kahvaltısının ardından toplanıp yola çıkmaya hazırlanıyoruz. Çadır ve eşyalar kurumuş bu arada. Eşyalarımı bisiklete yükleyip hazır hale geliyorum. Tam çıkacakken bir arkadaşımızın lastiği patlamış. Lastiği yamayıp yola çıkarıyorum Ahmet Mumcu ile. Henüz çadırını toplamamış bir kaç kişi görüyorum. Ne olduğunu sordum, bizimle gelmeyeceğini bildirince diğerlerinin çadırlarını toplamasına yardım ederek onları da yola çıkarıyorum. Bisikletim KUZ park halinde, çantaları bağlıyorum bagaja.

1-6

Ana yola çıkmadan ara yollardan Seferihisar Sığacığa gideceğiz. Bu gün yolumuz az, fazla zorlanmadan aheste gideceğiz. Önümde iki kişi yeşil tarlalar arasında gidiyoruz.

210420146822

Artçı ekibimi gayet sağlam, dünyayı bir kaç kez dolaşmış Ahmet Mumcu ve Doktor civanım Burcu Koçay. Grubun en arkasından süpürerek grubu götürüyoruz emin bir şekilde.

210420146823

Yolun bu bölümü toprak yol. Her zaman asfaltta gidecek değiliz ya, biraz da toprak yol olsun. Zaten tarlaların arasından baharda yeşil elbisesini giymiş doğanın içinde bisiklet sürüyoruz. Tüm ağaçlar yeşillenmiş, tarlalar bereketini sunmaya hazır, rengarenk çiçeklerle kuşların cıvıltıları arasında yolun toprak olmasından daha doğal ne olabilir. Toprakta tekerleğin izi olmadan gitmenin anlamı olmuyor böyle yerde. Önümde giden bisikletçiler.

210420146824

Yolda yavaş yazısını görünce yavaşlıyoruz. Zaten yavaş gidiyoruz ama olsun işaretlere uymak gerek. Az ileride inek çiftliği var ve inekler kendi kafalarına göre otluyorlar. İneklere çarpmamak için yavaş yazısı yazılmış.

210420146825

İneği ağıla sokmaya çalışan nineyi bekliyoruz dar yolda. İnek bizden ürkmesin diye. Neneye selam veriyoruz, gülerek o da selam veriyor bize.

210420146826

Böyle bir tur ilk defa oluyor. Herkes kendi eşyasını kendi taşıyor. Kimse de şikayetçi değil. Zaten turun duyurusunu yaparken belirtmiştik herkes kendi eşyasını taşıyacak diye. Daha önceki turlarda eşyaları taşıyan bir araç mutlaka olurdu. Katılımcılar eşyalarını araca verip boş bisikletlerle tur yapıyorlardı. Bisiklet hafif olunca hızlı gittiklerinden etrafı doğru dürüst görmeden kamp alanına varıyorlardı. Kamp alanında bir karmaşa yaşanıyordu her zaman. Kendi eşyalarını her zaman bulamıyorlardı, beklemek zorunda kalıyorlardı. Ben hiç bir zaman eşyamı araca vermezdim. Kendim taşırım diyerek yüklü bisikletimle dağ taş, dere tepe yol almıştım. Diğerlerine göre biraz daha yavaş gidiyordum ama gün içinde pek fark etmiyordu benim için. Herkes hayret ediyordu bu kadar yükle nasıl tur yapıyorsun diye. Aslında kendileri farkında değillerdi, kendi yüklerini taşıyabilirlerdi ama denememişlerdi. Nasıl olsa araç vardı, ne gerek var taşımaya diye düşünüyorlardı. Bu turda herkes anladı ki kendi eşyasını taşıyabiliyormuş. Öyle fazla zorlana da olmadı yol boyunca. Önde giden bir grup bisikletçi.

2-1

Azmak koyuna varıyoruz, burada kumanyaları alıp deniz kıyısında afiyetle yiyoruz. Kimileri denize giriyor, benim girmeye niyetim yok henüz.

210420146827

Papatyalar güzellere ne de güzel yakışıyor. Önde papatyalar ve iki güzel kız beyaz tişört ve şapka giymiş.

3-1

Beyaz t-şort ve beyaz şapka ile çok ilginç pozlar vererek değişik resimler çekiliyor kumsalda.

3-2

Arka arkaya seri pozlarla değişik bir çalışma yapılıyor.

3-3

Bunlar da soğuk sandviç canavarları, bunlara da dikkat etmek gerek, ıssız yerlerde bir arada olmamalı. Bir sandviçe üç kişi ağzını açmış. Ortadaki Olcay’ın başında kese kağıdı var.

3-4

Kumsalda bir süre dinlendik uzanarak. Daha sonra yeni kurulan artçı grubuna yeni üyeler alıyorum. Bunlar benimle beraber şarkı, türkü söyleyerek en arkayı süpüreceğiz. Pedal sesi korosu. Abdurrahman Yurduseven, Gözde Emine, Esma Eser Açıkgöz ve Devrim Dağ . Koromuz beş kişiden oluştu.

3-5

Azmak koyunda kumanyalar yendi, denize girildi, kimimiz kumsalda uzanarak dinlendi. Mola sonunda kalanları yola çıkmalarını söylüyorum. En son kalan da çıktıktan sonra ortalığı şöyle bir kolaçan ediyorum bir şeyler unutulmuş mu diye. Çalıların üzerinde mavi renkli bir çadır kurusun diye serilmiş ama öylece toplanmadan duruyor. Çadırı toplayıp römorku olan arkadaşa veriyorum, nasıl olsa kamp alanında çadırını unutan arayacak. Kimse kalmadıktan sonra ben de yola çıkıyorum, bir süre gidiyoruz. Yolun kıyısında iki kişi oturmuşlar  dinleniyorlar sanırım. Bunlar kamp alanında en son kalanlardan. Yanlarından geçiyoruz, geçtikten bir süre sonra Devrim yanıma gelerek yolda oturan birisi yılan diye pantolon kemerini Devrim’in önüne atarak korkuttuğunu söyledi. İstanbul dan katılan bu kişilere gerekli uyarıları yapıyoruz. Böyle pis şakalar olmaz, hele bayanlara yapılınca. Neyse yolumuza devam ediyoruz hep birlikte. Yolda canavarın işaretlerini görüyoruz; Bisiklete Özgürlük… Yerde bir bisilket ve şablonla boyalı bisiklet ve Bisiklete Özgürlük yazısı.

3-6

Pedal Sesi Bisiklet Korosu. Esma başlıyor Selanik türküsüne ; aşağıda videosu.

Devrim kamerası ile elçek resim çekiyor. Gözde, Devrim, Abdullah ve ben çıkmışız, diğerlerinin yüzü görünmüyor.

3-7

Artçı grubu artık iyice şarkılarla, türkülerle şen şakrak pekişti. Doğanın en canlı mevsiminde güzel insanların bir araya gelerek şarkılarla yaşama daha çok sarılmamıza neden oluyor. Sık sık durarak çiçeklerle resim çekiyoruz kollarımızı açarak.

3-8

Esma başlıyor bir Rumeli türküsüne ;

Manastır’ın ortasında var bir havuz

Aman havuz canım havuz

Dimetoka kızları hepsi de yavuz

Biz çalar oynarız

Aşağıda videosu.

DEM BU DEM KORO-Manastır’ın Ortasında Var Bir… paylaşan: NafiTuncer

Video açmıyorsa tam ekran izleyin.

Gelincikler kırmızı renkleriyle yolun kıyısını bezemişler çam ağaçlarınla beraber.

210420146828

Yolun kıyısında bir restoran, çay bahçesine geliyoruz. Burada mola vermişler kalan bir kaç kişi çay içiyordu. Biz de tuvalet molası veriyoruz burada, kalanlara da hemen yola çıkmalarını söylüyorum. Tuvaletlerin yanında büyük bir kayada pembe çiçekler bulduğu bir parça toprakta yaşama çiçekler açarak doğaya güzellik  katmaya çalışıyor.

210420146829

 

Tatlı bir inişin ardından Seferihisar’ın Sığacık mahallesine geliyoruz. Küçük bir derenin üstüne taş köprü zamanında yapılmış hala ayakta duruyor. Köprü tek kemerli, köprüyü bozmamışlar. Yanına yol yaparak ulaşımı oradan sağlıyorlar. Köprü sadece bir at arabasının geçeceği kadar genişlikte.

 

210420146831

Taş köprüde hatıra resmi çekiliyoruz. 7 Kişi bisikletlerle taş köprü üstündeyiz.

4-1

İşte Sığacık denizi, buralar çok sığ. Derinlik 1.5 metreden fazla değil. Sadece limanın ağzı biraz derin. Her türlü rüzgara karşı korunaklı doğal bir liman. Tekneler, balıkçı kayıkları burada bağlanmış.

4-2

Sığacık kalesi, şimdiye kadar fazla bozulmadan günümüze gelmiş. Osmanlı zamanında önemli bir donanma yeri olarak kullanılmış Doğal liman olarak ve açık saldırılara karşı uygun olduğundan yakın zamana kadar kale ve liman kullanılmış.  Deniz seferlerine buradan çıkılırmış. En son Kore savaşına gönderdiğimiz askerler burada toplanıp gemilerle Kore’ye sefere buradan hareket edilmiş. Kale Selçuklular zamanında yapılmış zamanla depremlerden hasar görerek Teos antik kentten getirilen taşlara onarılarak günümüze kadar bu şekilde gelmiş. Bu arada telsizden Olcay beni arıyor ;

“Urim baba neredesin” diye anons ediyor;

“Kalenin dibinde bir taş olaydım” diyerek cevap veriyorum. Olcay da ;

“Gelene geçene, geçene yoldaş olaydım” diye cevap veriyor. Türkü biter mi, bitmez ;

” Bacısı güzele kardaş olaydım” diyor,

“Kalk gidek çayhanaya da meyhanaya da baba gönlüm eğlensin” diye söylüyorum.

“Yarin hakkın divanında doğru da söylesin” diye karşılık veriyor Olcay

Aşağıda bu türkünün videosunu izleyebilirsiniz.

Seferihisar, Sığacık kalesi önünde beni Devrim çekiyor. Arkamda surlar ve kemerli giriş kapısı, yanımda iki bisiklet. Devrim’in bisikletinin ayaklığı yok, benim bisiklete dayalı duruyor.

4-4

Burası iç kale, askerlerin kışlası olarak kullanılmış. Şimdi ise Pazar günleri Seferihisar da köylülerin ürettiği doğal sebze meyve pazarı olarak kullanılıyor. Kalenin dışında ise sokak aralarında halkın yaptığı çeşitli yemek, börek, yaprak sarması, baklava ve tatlıların satıldığı pazar yeri olarak kuruluyor. Yiyeceklerin yanında el işi örme eşyalar da görmek olası. Kale içinde bisikletlerle beni çekiyor Devrim.

4-5

Antalya Manavgat’lı dostumuz Mustafa Evini sırtlamış, bisikleti ile gidiyor. Arkada kale surları, etrafta dükkanlar var.

4-3

Burası da liman dışı, balıkçıların limanı. Arka tarafta özelleştirilmiş marina bulunmakta. Yelkenli tekneler burada barınıyor, içeriye girmek biraz zor oluyor, herkesi almıyorlar.

210420146833

Burada kıyıya bağlı uzun direkli yelkenliler.

210420146834

Sığacık’ta bir süre dinleniyoruz, bu arada birer dondurma yiyoruz, Devrim ısmarlıyor. Biraz dinlendikten sonra Sığacık sokaklarını dolaşıyoruz. Evler iki katlı, bahçeli, beyaz badanalı şirin mi şirin. Balkonlarda, pencerelerde rengarenk çiçeklerle süslemişler evleri. Daracık sokakları ayrı bir hava katıyor, sanki zaman duruyor sokaklarda dolaşırken.

210420146835

Karşıda görünen mavi kapılı evde Kavak Yelleri dizisi çekilmişti. Dizi çekilirken ve çekildikten sonra insanların bu evi görmek istemeleri Sığacık’ı ünlü yaptı ve tanınmasını sağladı. Seferihisar’ın Sığacık köyü Türkiye de ilk Yavaş Şehir ( Cittaslow) ünvanını almasıyla iç turizm patlaması yaşadı. Hafta sonları arabayı park edecek yer bulamazsınız. Bu sokaklarda kurulan satış tezgahları kalabalık ziyaretçilerle dolup taşıyor. Ayrıca balık lokantalarında lezzetli balıklarla pişirilmesi damak tadı olanların akınına uğruyor her hafta. Dış kalenin surları burada bitiyor. Kapının adı Kuşadası kapısı. Kalenin dışında bir sürü site ve ile ev dolmuş durumda ve devamlı yeni binalar yapılmakta. Fazla sürmez Yavaş Şehirlikten eser kalmayacak, müteahit ve emlakçıların rant kapısı olmaktan kurtulamayacak. Buna üzülürüm…

210420146836

Kalenin dış surları ve Kuşadası kapısı. Kapının üstü tuğladan kemer yapılmış. Evlerin duvarlarını anladım beyaz badana yapılması ama kapının duvar taşları niye boyanmış anlayamadım. Tarihi eserlerin değerini hiç bir zaman anlayamayan  düşüncede olan işgüzarlar tarafından boyanmış kapı taşları.

210420146837

Bizim canavar yolda doğru gidelim diye işaret bırakmaya devam ediyor. Kamp yerimiz Akkum sahili, yol düz gidiyor ama ilk önce Teos antik kentini göreceğiz, o nedenle sola kıvrılıyor yolumuz. Solu gösterir ok işareti ve bisiklet figürü yerde boyalı kırmızı renkte.

210420146838

Toprak yollardan, mandolin bahçelerinin aralarından Teos antik kentine varıyoruz. TEOS İzmir’in Seferihisar İlçesi’ne 5 kilometre uzaklıktaki Sığacık Köyü’nün bir kilometre güneyinde deniz kenarında. Teos’un M.Ö. 1000 yıllarında İon kolonisi olarak kurulmuştur. Kurucusu Dionysos’un oğlu Athames olarak bilinir.  Teos önce Pers yönetiminde kalmış, sonra Lidyalıların, ardından yine Pers yönetimine geçmiştir. İonlarla birlikte Teos bağımsızlığını kazanmış ve mimari alan ile ticarette önemli bir yer haline gelmiştir. Kentinin en önemlileri olan Teos’ta Hellenistik ve Roma dönemi kalıntıları bulunmaktadır. Ziyarete açık olan Teos’ta en önemli antik eser olarak bilinen, antik dünyanın en büyük Dionysos Tapınağıdır. Diğer önemli kalıntılar ise Agora, tiyatro, odeon, surlar ve liman kalıntılarıdır. Tarihi ve doğal çevre zenginliği Teos’un değerini artırmaktadır. Tarihi yıkıntılarda bir grup toplanmış anlatılanları dinliyorlar.

210420146839

Bir kaç denemeden sonra Devrim’i harabelerin üstünde havada yakalayabiliyorum. Kollarını iki yana açmış sanki yoga yapar gibi trans halinde geçmişte burada yaşanmışları görmeye çalışır gibi. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

5-1

Hep beraber anı resmi çekiliyoruz. Teos antik kenti daha geniş bir alana yayılmış. Buranın arkasında antik tiyatro, devamında deniz kıyısında Antik liman var. İşte buradan taşlar alınarak Sığacık kalesinde ve evlerde kullanılmış. Hiç bir kimse, kurum yada devlet niye alıyorsun dememiş. Tarih şimdiye kadar korunmadan anca bu kadar kalabilmiş.

5-2

 

II

Gitmek mi zordur kalmak mı?” dedi işaret parmağını havaya dikerek, titrek sesini yükselten yaşlı adam.

 

“Beklemek mi kutsal, bekleyene adım adım yaklaşmak mı?”

 

“Kavuşmak mı yoksa kavuşma yolunda iki hayat harcamak mı ?”

 

Bu kadar antik şehri gezdiniz, Claros’ta bilicilerin şehrine gittiniz görür mü diye, Lebedos’ta şansınızı denediniz, Teos’ta hayatın sahnesinde seyretmek istediniz.

 

Anında döndü peşindeki kalabalığa “Yola çıktınız bunca baş, bunca fikir, bunca yürek !.. Eliniz boş dönmek de var bu yolda, aradığını bulamamak”

 

“Önemli olan yolda olmak” dedi Serkan.

 

Sana göre öyle evlat benim vuslatım yol değil yolunda ömrüm…

 

-Evlerin bir ırkı olduğunu bilirim- der Yorgo Seferis diye söz aldı Gözde Emine,

 

“Yanlış bilmiş evine duygu kattıysan duygunun ırkı yoktur. İş te o katıksız duygu feda edeceğin her şeye değer.”

 

“Gidecek yerin var mı, o zaman durmayacaksın. Umut en değerli hazinemizdir.”

 

Anlatmıyorsun hikayeni.” dedi Enes “Çok merak ediyorum, zaten merak beni yollara düşüren. Her gördüğümün fotoğrafını çekiyorum, çektiğimi paylaşıyorum. Sen de paylaş senin anlamın nedir?”

 

“Acelecisin çocuk, hem acele hem bisiklet. Henüz havadasın, oturmamış sende, toysun çocuk. Bu yollar pişirecek seni.”

 

“Rahat ol dayı, ne zaman istersen o zaman anlat bakma bunlara sen, ben sabrın eşiğini geçtim ama bilmezler rahat adam derler bana. Ben beklerim valla, her sözünden damıtırım seni. “ dedi Abdurrahman.

 

***

 

Yaşlı adam asma dalını budayan akranının yanında bir kütüğe oturdu. “Artık bitti Zelos, borcun bitti, git.”

 

Zelos elindeki makası düşürdü, döndü koca kara gözlerine yaş hücum etti kekeledi. “ Ne dersin. İşitir misin sen dediklerini Algos?”

 

“Bitti dedim, bitti ızdırabın. Artık hürsün hakkım helal, vebal yok.”

 

Sağına soluna baktı Zelos prangaları hiç ummadığı bir anda birden çözülmüş, düşmemek için sendelemişti. Saçını karıştırdı, az ötede duvar dibinde çeşmeye gitti yüzünü yıkadı. Yetmedi, kafasını çeşmeye soktu, Saçlarını savurdu etrafa damlalar saçıldı. Ceketini bile almadan yola düştü, yürümeyi öğrenen çocuklar gibi çözüldü dizleri. Durdu ardına bakmadan “ Neden şimdi Algos, ne oldu, nerden geldin? Ne oldu da taş yüreğin hamur oldu?”

 

“Öğrendim ki hastayım Zelos, sayılı günlerim dedi doktor. Öğrendim ki değmedi bunca öfkem. Hesaplı nefes Zelos çelik anlıma idi. Bildim ki öfkem kendime idi. Ama seni senden iyi bilirdim, bırakmayacağını bilirdim. Ondan zincirledim vijdanından. Sevmen insanlığından, sevmem insanlığımdan. İkinizden birinden vaz geçmem gerekti. Seni, kankardeşimi daha çok sevmişim, vazgeçtim Karya’dan. Yıllarca ızdırabımı çektin hiç konuşmadın benle, umudunu kaybetmedin. Sen böyle çırpındıkça ben tükendim, lakin vazgeçemedim senden. Ben hükmettikçe sen yükseldin. Sen itaat ettikçe ben ezildim. Ben ezildikçe öfkem hudut bilmedi Zelos. Şimdi sayılı zamanda göçeceğim bu dünyadan, göçmeden terk et beni. Bilesin ki Karya’nın elinden tutup giderken daha acizdim şimdiki marazlı hallerimden.”

 

Zelos günlerce yürüdü, ayakları patladı, dudakları kavruldu varmak için sevdiğine. Az uyudu çok yürüdü.

 

Biliyordu, bekliyordu Barbaros Köyü’nün tek göz taş evinde Karya’sı. Biliyordu vazgeçmezdi beklemekten, güveniyordu çünkü güven ekmişti.

 

***

 

devam edecek…

 

Esma Eser Açıkgöz

Devrim beni çekiyor harabedeki taşların önünde. Arkada taşlara oturmuşlar dinleniyor bisikletçiler.

5-3

Teos harabelerinde kısa bilgilendirmeden sonra antik kentin diğer yerlerini gezmiyoruz. Hava durumu yağmur gösterdiğinden bir an önce kamp alanına gidip çadırları kurmak üzere yola çıkıyoruz. Biraz yokuş çıkacağız gibi görünüyor. Herkesi yola çıkarıp ben de peşlerine düşüyorum. Yeşillikler arasında yokuş çıkan bisikletçiler.

210420146840

Biraz yokuş çıktıktan sonra çam ağaçlarının arasında yol alıyoruz. Fazla sürmeden kamp yapacağımız Akkum kumsalına tepeden bakan bir yere geliyoruz. Burada durup resim çekiyoruz, manzara harika. Deniz önümüzde, daha ileride Çeşme yarımadası. Devrim manzarayı seyrederken çekiyorum bir poz.

6-5

Akkum koyu doğal güzellikte bir koy. Kumsalı mavi bayraklı, temiz. Kumsala belediye bakıyor, yazın girişte insanlardan ve arabalardan ücret kesiyorlar. Tam burunda rüzgar sörfünün iskelesi bulunuyor. Her yönden esen rüzgarlara açık olması, burada sörf yapılmasını sağlıyor. Daha çok poyraz rüzgarı sert esiyor. Diğer tarafta Fransız tatil köyü oteli bulunmakta. Devamlı rüzgar olması sörf yapmak için yurt dışından turist akınına uğruyor devamlı. Burnun dışında dalga devamlı var, koyun içinde ise sakin ve dalga olmaması ayrı bir özellik katıyor. Buralara yeni otellerin yapılması, plajları özel şirketlere kiralanması insanların denize serbestçe girmesine neredeyse imkansız hale getiriyorlar. Sadece belediye plajına girebiliyoruz denize o da yazın ücretli. ileride buraya da giremeyebiliriz, kim bilir rantçılar halkın elinden en güzel yerleri kapıyor yavaş yavaş. Politikacıların soygunları devam ediyor. İstediği yasayı çıkarıp birilerine peşkeş çekiyor. Halk umurlarında değil, sadece kasası dolsun da boğulsun çaldıkları paralarla.

6-3

Akkuma inerken durduk, Devrim beni ve bisikletleri çekiyor koy manzaralı.

6-4

Henüz deniz mevsimi açılmadığından plajı işgal ediyoruz. Pankartımızı asarak buranın bize ait olduğunu ilan ediyoruz. Plaja giriş kapısına da şerit bant çekerek başka  girmesini engelliyoruz böylece. Plajda iğde ağaçlarının altına çadırlarımızı kuruyoruz. Devrim pankartın önünde poz veriyor bana.

7-1

Küçük sarışın bir kız topu ile meraklı bakışlarla bu kadar bisikletçiyi süzüyor. İlk defa da çadır kampını görmüş oluyor. Devrim de fotoğraf makinası elinde gezerken küçük sarışın kızın resmini çekiyor.

7-2

Bu gün az km yol yaptık, enerjimiz hala bitmediğinden kimi arkadaş güreş tutuyor. Kıspetleri olmasa da taytları yetiyor güreş tutmalarına, yerler de çimen olunca. Hayda bre pehlivan, iki yiğit çıktı meydane, İkisi de birbirinden merdane, hayda bre..

7-3

Çadırlar kuruldu, Ketring Osman henüz gelmedi akşam yemeği ile. Yolu da bir hayli uzun, ta Bergama’nın İsmailler köyünden gelecek. Devrim de boş durmuyor, habire resim çekiyor etrafta. Bir ara yanıma gelerek Urim baba bak çektiğim resme diyerek fotoğraf makinasındaki resmi gösteriyor. Çok güzel bir resim çekmiş. Çadırın dışından sineklik kapalı diğer yerleri açık olan kısımdan denizi ve palmiye ağacına dayanmış bisikleti. Sanatçılık bu olsa gerek, güzel anlar yakalamak gerek. Yerde papatyalar çiçek açmış

7-4

Denize girmem gerek, şortumu giyerek deniz kıyısına geliyorum. Go pro kamerası olan Enes Çalışkan’a benim videomu çeker misin diyorum, o da olur çekerim diyerek isteğimi kırmıyor. Enes’e nereden çekim yapacağını gösterdikten sonra bir kaç kez denize atlayıp çekimleri tamamlıyoruz. Ellerine sağlık Enes. Aşağıda denize atlarken dışarıda ve deniz içinde çekilmiş görüntülerin videosu

uydenuzedalayummi paylaşan: urimbaba

Video açmıyorsa tam ekran izleyin.

Nihayet Ketring Osman gelerek tezgahını kuruyor. Aç olanlar hemen kuyruğa giriyor fişleri elinde. Yemekler için her katılımcıya bizler dahil fiş dağıttık. Yemek alırken fişi verip öyle alıyoruz. Fiş sayısına göre Osman’a yemek ücretini veriyor Olcay. Yemeği piknik masaları olan park yerinde dağıtıp yiyoruz.

210420146844

Kuyrukta bekleyenleri çekiyorum.210420146845

Yemeği Osman, eşi, yemekten sorumlu Selahattin Tavkaya ve yardımcı Emin dağıtıyor. Herkes sırayla fişini verip yemeğini alıyor.

210420146846

Bu akşam kutlamamız motorize ekip olarak Emin Mengüaslan ve canavar-ül velosipetçi Enes Şensoy. Grubun önünde motorları ile bizlere nereye gideceğimizi gösteren işaretleri yaparak bu kutlamayı hak ettiler. Motorize ekip çok yaşa! Rakı kadehlerini tokuşturuyoruz. Olcay, Ahmet, Emin, Enes, ben, Serhat ve Balıkesir’den bir arkadaş.

10250217_10152409536792369_4383405777287360882_n

Yemeğin ardından kahve gider, benimle beraber 3 kişi daha kahve içiyor. Kahve cezvesinin içinde kahve köpürmeye başlamış.

210420146847

Hava karardıktan sonra gençleri odun toplamaya gönderiyoruz. Çevrede öyle odun olmadığı için topladıkları odun miktarı az olunca odun almak için bir araç gönderip bir çuval meşe odunu getiriyorlar. Ateşi de kumda yakmak istemedik, bir çöp varili aradık ama bulamadık. Onun yerine bir el arabası buluyor bir arkadaşımız. El arabasının içinde ateşimizi yakıyoruz kumsalda. Ateşin etrafında toplanıp şarkılar türküler söylemeye başladık yine. Herkes kendi içkisini alarak neşeli türküler eşiğinde kumsalda, gecenin karanlığında güzel zaman geçiriyoruz. Bu gece de karşılıklı iki grup atışmalı türküler söyleyerek gecenin ortasına kadar sürdü. Saat 02:00 civarında artık  yeter deyip iyi geceler diyerek yatmaya gidiyorum.

Resimlerin bir kısmı Devrim Dağ’a aittir.

Bu günkü yaptığımız yol yaklaşık 33 Kilometre civarında.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc