Etiket arşivi: fatiha

Eşpedal Bisiklet Turu 5.Gün

6 Ağustos 2021 Cuma

Havran şehir içi – Kocaseyit – Havran

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

karartmışlar sabahları

geceler batak

sokaklar savaş sonu

acılar yatak

bir düzen ki kahrolası

ben giderim atım gitmez

su söndürmez yangınları

kol kırılır yen içinde

kırılır da ses etmez

damlatır kanını bir rezil karanlığa

buna şaşmak n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, müze evindeki iç merdivende 26 kişi. Çıkış merdiveninde 4 kişi, merdivenlerin üstünde 8 kişi ayakta. Diğerleri basamaklarda oturuyor. Merdiven üstündeki korkuluktan aşağı pankart sallanmış. Pankartta; solda Türk bayrağı, bisiklet süren birisi ve Özgür Bisikletçiler yazılmış.

231600704_4919366384756817_7475216324815067599_n

Sabah erkenden, Güneş daha doğmadan uyanıyorum. Hava aydınlık, burada tek tuvalet olunca erken kalkmak iyi oluyor. İşimi kimseyi beklemeden hallediyorsun. Güneş doğmak üzere, hemen yerimi almalıyım. Çadırlar yeşil çimenlerin üzerine kurulmuş rengarenk. Kilitli beton taş döşeli yol aydınlığa doğru gidiyor. Parkta palmiye ve çam ağaçları dikilmiş.

IMG_20210806_063833

Güneş doğmadan çay kıyısındaki çardakta yerimi aldım, yerimi alır almaz da Güneş doğmaya başladı. Güneş bu sabah doğarken sancılı doğuyor sanki. Işıkları pek parlak değil. Henüz kimse kalkmış değil, kahvemi yapıp içmeye başladım Güneşin doğuşunu izlerken. Çay yatağı derin ve geniş, çay akıyor dar yatağında. Burada insanların kötü alışkanlıklarını görüyorum. Belediye çok güzel park alanı, gezinti yeri ve oturup dinlenmeleri için çardaklar yapılmış. Çay yatağı yaklaşık 5 metre derin olunca çocuklar düşmesin diye telli korkuluklar da yapılmış duvar üstüne. Çok güzel bir yer, insanlar  güzel şeylere layıktır ama hak ediyorlar mı siz karar verin. Çay kıyısındaki çardaklarda oturanlar yedikleri, içtikleri plastikleri ve çöpleri yanlarında çöp tenekesi olduğu halde çaya atmaları akıl alır gibi değil. Duvarın dibi çöplerle dolu. Belediye inip temizlemiyor, atanların zaten umurunda değil. Temizlik doğaya kalmış. O da ne kadar zamanda olur belli değil. Yağmurlar başlayınca çay taştığı zaman tüm atılmış çöpleri alıp denize götürecek. Ve geleceğimiz yavaş yavaş kirlenecek böyle giderse. Yazık

IMG_20210806_064132

Park çam ve palmiye ağaçları ile kaplı, zemine gölgelik yapıyor. Parkta gezinti yolları, oturma bankları ve çocuk oyun yeri yapılmış. Betondan sarı renkli bir deve sırtında semeri ile tüm oyuncakları taşıyor. Yukarıya çıkmak için merdiven maviye boyanmış. Yanda turuncu renkli kaydırak, diğer yanda salıncaklar.

IMG_20210806_080730

Parkı şöyle bir dolaştıktan sonra çay kıyısındaki çardağa geldim. Çayda akan su az da olsa büyük su kuşları çay yatağı üzerinde uçarak yiyecek bir şeyler arıyor. Çay yatağı yeşil çimenlerle kaplanmış. Bir tane kamyon lastiği orta yerde duruyor.

IMG_20210806_083004

Havada bulut ta görünmüyor ama Güneş parlamıyor. Sarı soluk bir renkte. Sanki toz bulutu var. Gökyüzü de sarı renkte.

IMG_20210806_091120

Kahvaltımızı çardaklarda çay olmadan yapıyoruz. Kafeterya geç açıldı ve çay geç olunca anca kahvaltıdan sonra birer bardak çay içebildik. Tandem bisikletleri kapalı odadan çıkardık. Copilotum Songül ile birlikte, diğer arkadaşlarla Havran belediye binası önüne geldik. Belediye başkanını beklerken belediye binasının önündeki yerde üstte kırmızı soğan, altında nar, onun altında portakal heykeli konulmuş. Songül ile yan yana ilk resmimizi çekiliyorum. Daha yeni birbirimizi tanıdık ve iyi anlaşıyoruz birbirimizle. Songül’ün başında kask, benim başımda siperli şapka var.

IMG_20210806_102038

Belediye başkanı geldi, tanıştık, bizleri misafir ettiği için teşekkür ettik. Tandem bisiklet kullandı, gayet başarılı idi. Bu gün Havran da pazar kuruluyor, pazar yerini gezeceğiz. Ayrıca öğlene kadar iki tane müze gezip göreceğiz. Pazar yeri dışa taşmış, sebze meyve satıcıları hariç giyim, hırdavat ve diğer ürünler sokakta tezgahlarda satılıyor. Tezgahın birinde küçük çan gördüm. Tam aradığım boyutta, küçük ve bakır renkli. Çanı alıp bisikletimin sele demirine, çelik bardağımın yanına takıyorum. Songül de kedisi için daha küçük, ceviz boyutunda yuvarlak çıngırak aldı. Her çıngırağı çıngırdağı çıngırdatıp kulağı ile dinleyerek beğendiği sesi çıkaranı seçti.

IMG_20211016_092753

Kapalı pazar yerine geldik, burada şeftali ve çekirdekli kara üzüm aldık birer kilo. Akşama yeriz afiyetle. Pazar yerinin dışına çıktık yürüyoruz. Songül tuvalete gitmek istediğini söyledi. Karnına ağrılar girdiğini söyledi. En yakın camiye götürdüm. Bir süre bekledim dışarıda. Çıkınca yakındaki çeşmeden elini yüzünü yıkadı. Çeşme evin duvarına taş duvar şeklinde yapılmış. Ayna kısmı iç tarafı işlemeli taş yukarıya kadar girintili yapılmış. Yalağı dolu tuğla ile örülmüş. Çeşmeden sıçrayan suların etkisiyle yosun tutmuş etrafı.

IMG_20210806_112831

Terzizade konağına geldik. Dışarıya tabela konulmuş, Terzizade konağı restorasyon yapılmış daha yeni.

IMG_20210806_121338

Konak üç katlı ahşaptan yapılmış. Dışı tamamen sarıya boyalı. Sadece zemin kat tarafı beyaz renkte. İki yanda iki katta üçer pencere yan yana, ortada iki pencereli cumba. Giriş kapısı tahtadan ve kocaman.

IMG_20210806_113812

Konağın içine giriyoruz, orta yerdeki sahanlık geniş ve yukarıya çıkan merdivenler var. Merdiven iki yanda, üst katta ortada tek merdivenle yukarıya çıkılıyor.

IMG_20210806_113934

Kapılar kalın tahtadan yapılmış ve bakımlı, kilidi demirden.

IMG_20210806_114118

Yüksek olan kapı dış kısmına zig – zag çıtalarla işlenmiş süs olarak uzun bir dikdörtgen olarak. İç kısma da uzunlamasına çıtalarla kabartma yapılmış.

IMG_20210806_114125

İç duvarlarda nişler yapılmış bir şeyler koymak için. Kenarları ve iç kısmı desenlerle, çiçek motifleriyle süslenip boyanmış.

IMG_20210806_114141

Konağın içinde gizli geçit kapakları, merdivenler yapılmış. Diğer odalara, alt kata ve bahçeye çıkan gizli geçitler. Bu konakta Yunan işgalinde gizli sığınak olarak kullanılmış. Kaçak efeler, Kuvayı milliye elemanlarını Yunanlı askerlerden gizliyorlarmış ev sahibi tarafından. Cumhuriyet kurulduktan sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk Havran’ı ziyaret edişinde bu konakta kalmış. Çanakkale gazisi Seyit onbaşı ile bu konakta görüşmüşler.

IMG_20210806_114305

En üst kat yarım olarak sahanlık yapılmış, kenarda korkuluklar. Pencerelerde yarısına kadar çapraz çıtalardan perde gibi yapılmış. Kadınlar burada, pencere kenarına oturup dışarısını izlerlermiş. Dışarıdan bakan çıtaların arkasında kim olduğunu göremezlermiş.

IMG_20210806_115046

İç duvardaki niş içine kupada çiçeklerle boyanmış olarak süslenmiş. Yanımda gezdirdiğim Songül ile resmini çekiyorum. Songül göremediğinden elleri ile dokunarak resim çekildiği nişi tanımaya çalışıyor. Sadece içinde boyalı nesneleri anlatıyorum. Songül’ün başında kask var.

IMG_20210806_115949

Songül’ün karın ağrıları devam ettiğinden ahşap merdivenlere oturtup biraz dinlenmesini söylüyorum.

IMG_20210806_120823

Üst kattaki merdivenlerde oturmuş halde topluca resim çekiliyoruz. Alt kattan çıkan ortadaki merdiven yanlardaki iki merdiven ile üst kata çıkıyor. Resimde kimimiz oturmuş, kimi ortadaki merdivende ayakta. Kimisi üst katta korkuluklarda ayakta duruyor. Toplam 26 kişi var. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

231600704_4919366384756817_7475216324815067599_n

Terzizade konağından dışarı çıkıp çarşıdaki kahveye oturduk. Burada soda ve çay içiyoruz. Tuğçe Çiğdem elçek ile çekiyor bizi. Masada Songül, ben ve Cüneyt Kökalan oturmuş halde. Kamera camdaki Özcan Kıraathanesi yazısını ters olarak çekmiş.

24e32820-9479-45db-8d64-b4be64a6a94e

Çaylarımızı içip kalktık, Songül’ün karın ağrıları yine başlayınca camiye gittik. Bu gün Cuma, cemaat bahçeye namazlık koyup vaaz dinliyorlar. Arkalarından geçtik tuvalete gitmek için. Kadınlar tuvaletini pek kullanan olmadığı için görevli anahtarla açtı kapıyı. Bu gün üç tane camiyi dolaşmış olduk böylece. Yarı hacı olduk sayılır. Biz tuvalete girince grup çoktan müzeye gitmiş bile. Müzenin yerini de bilmediğimizden esnafa sora sora müzeyi bulduk. Girişinde cam tabelada Havran belediyesi 1923, Havran Kent Müzesi Hocazade konağı yazılmış. Tabelanın asıldığı duvar tuğladan.

IMG_20210806_132815

Kent müzesinin binasının arkasındaki bahçedeyiz. Bir kez daha Songül’ü tuvalete götürdüm. Beklerken binayı arkadan çekiyorum. Zemin kat çoğunlukla taş, geri kalan yerler tuğla ile örülmüş. Ortada merdiven, yanlarda iki oda var.

IMG_20210806_133618

Bahçede yerde sütunlar, ve küpler getirilip konulmuş.

IMG_20210806_133624

Zemin üstü katlar düzgünce tuğlalar örülerek yapılmış. Görünümü estetik. Zeminden gelen iki tane baca yüksek olarak tuğladan yapılmış.

IMG_20210806_133711

Pencereler dar ve uzun dikdörtgen biçiminde. Yan yana iki pencere var, tahta panjur ile kapatılmış camlar.

IMG_20210806_133716

Bahçede manolya ağacı var, kocaman olmuş.

IMG_20210806_133807

Bir de kocaman dut ağacı, yarı gölgelik bez serilmiş odanın üstüne. Bezin üstünde düşen dutlar kurumuş doğal olarak.

IMG_20210806_133812

Örülmüş tuğlanın güzelliğini çekiyorum. Ortada kapı, yanlarda ikişer pencere. En sağdaki pencere diğerlerine göre biraz daha geniş.

IMG_20210806_133818

Songül’ün hali yok müzeyi gezmek için. Songül’ü terasta bir sandalyeye oturtup müzeyi gezmeye başladım hızlıca. Odalardaki eşyalara fazla bakmadan sadece resimlerini çektim. İlk olarak yatak odasının resmini çektim. Ortada iki kişilik karyola, başlık ve ayak ucu tahtadan işlemeli olarak yapılmış. İkisi de aynı boyda ve yüksek. Yatak örtüsü beyaz, kenarları siyah renkte. Sol tarafta iki mankene uzun kollu kadın elbisesi giydirilmiş.

IMG_20210806_133836

Banyo ve tuvalet, ikisi bir yerde. Mermer hem banyo teknesi hem de tuvalet yeri oyulmuş. Yarım metre kadar tek sıra tuğla ile duvarlara mermer döşenmiş. Duvar üstüne de 15 santimlik mermerle örtülmüş. Mermerin üstünde bir fener duruyor. Gece içerisi aydınlansın diye fener yakılıyormuş demek ki. Sağdaki mermerde bir çeşme ve yanında küçük bir testi duruyor. Sağda mermer lavabo var, kenarları dalgalı şekil verilmiş. Çeşmesi, pirinçten.

IMG_20210806_133853

Beyaz kutular merdiven basamağı gibi yan yana konmuş. Üzerlerinde camekan içinde kalay kaplı bakır sahanlar. Kimisi kapaklı.

IMG_20210806_133912

Camekan içinde bakır bakraçlar, tepsiler ve bir kuzine.

IMG_20210806_133921

Tahtadan yapılmış fıçı, demir çemberlerle sağlamlaştırılmış. Çemberler pas tutmuş durumda. Mutfak dolabı üzerindeki bankoda çeşitli mutfak gereçleri konulmuş. Bunlar, tencere, sahan, küp, kocaman bir sini, tepsiler ve tahta fıçıdan oluşuyor.

IMG_20210806_133930

İki raf üzerinde, alttaki rafta iki tane ağzı geniş küp, aralarında transistörlü radyo. Üstteki rafta ise iki semaver. Birisi krom, diğeri bakırdan yapılmış. Yanlarında kahverengi, semaver boyutunda cam şişe.

IMG_20210806_133935

Başka bir rafta ağzı geniş küp, küçük bakraç. Yanında kaminato denilen ispirto ocağı.

IMG_20210806_133941

Kancaya asılmış askılı terazi. Askının altında uzun bir çubuk. Burada hareketli demir parçası, ölçülendirilmiş demir çubukta kefeye konulmuş ağırlığa göre dengeye getirilen hareketli parça nerede duruyorsa ağırlığı belirtiyor. Alttaki kefe üç zincirle bağlanmış demir çubuğa. Duvarda bir çeşme ve yerde üç testi duruyor.

IMG_20210806_133945

Üç tane kahve değirmeni yan yana. Birisi el işi örgü ile kaplı, diğerleri pirinçten ve değişik boyutta yapılmış. İki tane de pirinçten yapılmış yuvarlak kutu. Kapaklı olan kutuların birisi şeker, diğeri kahve konuyor olmalı. Bir tane de işlemeli şekerlik tabak.

IMG_20210806_134013

Mutfak bankosundaki kalın mermere üç tane lavabo oyuğu açılmış. Hiç birisinde su gider deliği açılmamış.

IMG_20210806_134036

İki kısa kalas yan yana getirilip birleştirilmiş. Alt kısmına uzun ve keskin çakıl taşları sıkıştırılarak tarımda kullanılan yaba aletini oluşturulmuş. Kalasların uç kısımları kalkık durumda kızak gibi. Bu aletle buğday taneleri başaklarından ayırmaya yarıyor.

IMG_20210806_134121

Tahta sandık, kenarları teneke ile sağlamlaştırmışlar. Kısa çubuklardan, ip ile bağlanmış çark. Ne işe yaradığını anlayamadım.

IMG_20210806_134139

Antik kentten getirildiği anlaşılan iki tane sütun başlığı sergilenmiş. Başlıklar ince işçilikle süslenmiş.

IMG_20210806_134228

Üst kata çıkan tahta merdiven, yukarıya doğru sola dönerek çıkılıyor. Korkuluğu da tahtadan yapılmış.

IMG_20210806_134307

Camekan içinde, cam raflara konulmuş üç tane tüfek.

IMG_20210806_134334

Çanakkale savaşında kaldırdığı 276 Kiloluk top mermisini sırtına almış Kocaseyit  mermiyi topun olduğu yere götürürken betimlenmiş heykeli. Duvarda Çanakkale savaşındaki düşman gemileri denizde, geminin iki bacasında duman tütüyor. Geminin yanına düşen top mermisinin havaya kaldırdığı su sütunu resmedilmiş. Top siperi kum torbaları ile kısa bir duvarla çevrelenmiş. Yerde top mermileri.

IMG_20210806_134341

Havran’lı yaşlı ihtiyar bir adam heykeli. Başında kasketi, beyaz sakalı uzamış. Üzerinde koyu renkli yelek ve gömlek. Aynı renkte pantolonu. Sol dizine mendilini yaymış. Solda bağlama saz duruyor. Yaşlı adan koltuğa oturmuş durumda.

IMG_20210806_134404

Cam raflı camekanda bakır bardaklar, porselen fincanlar ve çeşitli mutfak eşyaları konulmuş, bir tane de siyah renkli çevirmeli ev telefonu.

IMG_20210806_134419

Biri kısa, biri uzun iki tane döküm soba.

IMG_20210806_134425

Banyo içinde tuvalet deliği, dışında mermer lavabo. Lavaboyu mermer destek üzerine koymuşlar.

IMG_20210806_134453

Kare masa üzerine çiçek desenli örtü konulmuş. Arkada biri lambalı eski radyo, biri transistörlü iki radyo. Önlerinde Üç tane değişik tipte daktilo. Bir tane de facit marka, tuşlu mekanik hesap makinesi.

IMG_20210806_134503

Duvardaki pano tavana kadar, panoda yerel gazete sayfaları yapıştırılmış. Pano büyük ve geniş olduğu için iki parça çekmek zorunda kaldım. Yoksa kadraja sığmıyor. Panonun sol tarafı gazete küpürleri.

IMG_20210806_134517

Panonun sağ tarafındaki gazete küpürleri.

IMG_20210806_134534

Fişek kütüklüğü üç gözlü, yanında ikili dürbün.

IMG_20210806_134600

Efelerin kullandığı iki namlulu tabanca.

IMG_20210806_134604

Bu da çifte tüfeği.

IMG_20210806_134610

Yanında da mor efe kıyafetleri.

IMG_20210806_134616

Kılıfı içinde kama.

IMG_20210806_134628

Değişik tipte iki tane tabanca. İkisi de kabzaları boş ve paslanmış durumda.. Herhalde toprakta uzun süre kalmış ve bulunmuş olmalı.

IMG_20210806_134636

Kızılay  matarası.

IMG_20210806_134641

Paslanmış kama

IMG_20210806_134707

Altı aboneli telefon santrali. Bağlandı kabloları yuvalarına takılmış, solunda telefon ahizesi.

IMG_20210806_134723

Müzeden çıkıp bisikletleri bıraktığımız yere geldik. Songül zar zor bisiklete bindi. Bisiklet sürecek dermanı kalmamıştı. Kısa sürede çadırların olduğu yere geldik. Günün geri kalan bölümünde Koca Seyit köyüne gidilecek. Songül’ün durumu iyi olmadığından bizimle gelemeyip çadırda dinleneceğini söyledi. Songül gelmeyince bende bisikleti depoya bırakıp araç ile gideceğim köye. Koca Seyit’in köyü biraz yükseklerde olduğu için tırmanış var. Araç içinde yorulmuyorum ama bisikletleri çıkarken görünce ne çok zahmetle bisiklet sürdüğümüzü anladım. Yorulanları bir yerde durmuş dinlenirken çekiyorum

IMG_20210806_171345

Köy az yukarıda göründü.

IMG_20210806_172647

Köyün girişinde araçtan inip yürümeye başladım. Köy kadınları bisikletçilerle resim çekiliyorlar.

IMG_20210806_173626

Mazlum arkasında Hüseyin Garip olduğu halde tandem bisikleti sürerken bir poz çekiyorum.

IMG_20210806_175317

Köyün az yukarısındaki hakim tepeye Koca Seyit anıtı yapılmış. Etrafı da duvarlarla çevrelenmiş. Girişte iki sütun üzerine kirişte Koca Seyit Anıtı yazılmış

IMG_20210806_180106

Anıt alanı çit ağaçlarla süslenmiş, bakımlı bir park halinde. Koca Seyit belinde ağır mermi taşırken, arkada Mustafa Kemal, sağ elini kütüğe dayalı, sol kolu arkada cepheye bakarken betimlenmiş heykelleri.

IMG_20210806_180230

Büyük bir top lastik tekerlek üzerinde.

IMG_20210806_180240

Koca Seyit tören yerinde mermer kaide üzerinde kırmızı renkli Türkiye haritası ve ay – yıldız. Altında kabartma rölyef ve altın renginde plakalarda Koca Seyit hakkında yazılmış bilgiler. Kaideye dört basamakla çıkılıyor. Basamaklar tamamen mermer kaplı.

IMG_20210806_180313

Pankartımızı açıp ardına diziliyor arkadaşlar. Arkada anıt kaide.

IMG_20210806_180823

Burada hazır toplanmışken Koca Seyit anısına ilk önce İstiklal marşını söylüyoruz hep birlikte. Ardından Başkanımız Fatih Söylemez İstiklal marşının on kıtasını ezbere söylüyor. Ben de videosunu çekiyorum. Videonun linki aşağıda.

https://youtu.be/K21F95iJNAM

Anıtın altında altın renginde tabelaya Koca Seyit’in Yaşamı ve Çanakkale’deki kahramanlığı yazılmış. Yazıda;

Kocaseyit

Seyit Çabuk Havran’ın Manastır (Çamlık) şimdi ise Kocaseyit ismini alan köyünde doğdu. 1. Dünya savaşı sırasında 18 Mart 1915 günü Çanakkale, Kilitbahir, Rumeli Mecidiye tabyasında topçu eri olarak görev yapar. İngilizlerin Quen Elizabeth gemisinden atılan 490 kilogramlık bir mermi Mecidiye tabyasını delik deşik ederek toprağa gömer ve Seyit’in topunun vincini bozar. Sağ kalan iki erden biri Seyit’tir. Niğdeli Ali çavuş toprağa gömülen Seyit onbaşıyı kurtarır. Kocaseyit Niğdeli Ali çavuşun yardımıyla sırtına aldığı 276 kilogramlık mermiyi topunun namlusuna sürer. İngilizlerin Ocean zırhlısına nişan alıp ateşler. Dümen tertibatından vurulan düşman zırhlısı Çanakkale boğazının akıntısına kapılır. Nusratın döktüğü mayınlardan birine çarparak batar. Kaybedilmek üzere olan Çanakkale deniz savaşı Havranlı kahraman onbaşı Seyit Çabuk (Kocaseyit) sayesinde kazanılmıştır. Böylece Kocaseyit Çanakkale deniz zaferinin en büyük kahramanlarından biri olmuştur. Daha sonra İstiklal harbine katılarak yurdun düşmanlardan temizlenmesi için savaşmıştır.

IMG_20210806_181245

Anıtın az ilerisinde kapalı bina içinde Kocaseyit müzesi var. Müze içine girip geziyorum. Camekan içinde dört tane top güllesi, duvarda Kocaseyit’in resmi asılmış.

IMG_20210806_181520

Dört tane gülle ve Kocaseyit’in asker elbiseleri.

IMG_20210806_181525

Kocaseyit’in ölüm kağıdı çerçevelenmiş.

IMG_20210806_181539

Kocaseyit belinde top mermisi ile heykeli.

IMG_20210806_181547

Kocaseyit’in kızının torunu ile heykelin önünde resim çekiliyoruz birlikte. Arkada heykelin benzeri resim tablosu ve portre resmi duvarda asılı. Bizi Baattin Şimşek cep telefonu ile çekiyor.

234611158_4919363944757061_8413907447003205847_n

Müzede fazla görülecek bir şey yok, bir kaç resim, Kocaseyit’in heykeli, bir kaç eşyası. Müzede rehberliği Kocaseyit’in kızının torunu yapıyor. Müzeden çıkıp dışardaki topta basılı olan yeri çekiyorum. Top atıl durumda olduğu için buraya getirilip sergileniyor. En üstte Ay – Yıldız baskısı. Altında yarım yuvarlak olarak Türkiye Cumhuriyeti. Altına 15/24 Sm Ağır Obüs, 1937, 1590 Kg. En altta da üretici firma olan Skoda baskısı var.

IMG_20210806_181948

Kocaseyit anıtı tepede olunca çevredeki köyler manzarayı oluşturuyor.

IMG_20210806_183008

Bahçede kurumuş zeytin ağacının gövdesini çekiyorum.

IMG_20210806_183118

Görülecek bir şey kalmayınca az aşağıdaki mezarlığa gidip Kocaseyit’in mezarı başında ruhuna Fatiha okuyorum. Nur içinde yatsın. Mezar düzgün beyaz mermerlerden yapılmış, etrafı kırmızı, beyaz renkli zincir ile çevrelenmiş durumda.

IMG_20210806_185055

Kocaseyit ziyaretimiz bitince bisiklet kullananlar bisikletlere binip gittiler. Ben de araç ile Havrana indim yorulmadan. Kamp alanına gelip Songül’ün durumuna baktım. Durumu aynıydı, biraz uyumaya çalışmış ama çocuklar ve parktaki insanların gürültüsünden pek dinlenememiş. Akşam yemeğini yemek istemedi, karnı sürekli bulanıyor ve hareketli. İyice halsiz durumda, yemek te yemedi. Bu böyle olmaz deyip hadi hastaneye gidelim deyince itiraz etmeyip tamam dedi. Songül’ü koluma takıp çayın öteki tarafında olan devlet hastanesine yürümeye başladık. Yaklaşık 10 dakikalık bir yürüme sonunda hastaneye vardık. Acil servis kalabalıktı, sıra numarası alıp beklemeye başladık. Bir türlü sıra gelmediğinden kayıttaki görevliye Hastamız kör ve dayanacak hali yok diyerek bir an önce bakılmasını istedim. Fazla sürmedi bizi içeri aldılar. Yatağa yatırıp damar yolu açıldı, serum takıp beklemeye başladık. Bir saat sonra serum bitince çıkardılar serumu. Songül biraz kendine gelip toparlanmış gibiydi. Toparlanmasına sevindim. Doktor, bulantı ve kusma için reçeteyi elimize verdi. Acil içinde nöbetçi eczane ismi ve adresi yazıyordu. Yazıyı çekiyorum cep telefonumla. Havran küçük bir kasaba olduğu için sadece 1 eczane nöbetçiydi. Televizyon ekranında yazan; 06 Ağustos 2021 Cuma Nöbetçi eczaneler Şifa eczanesi Camiikebir Mh. Dumlupınar Cd. No : 13/A (Nedense aynı adres ikinci kez yazılmış) Teb 30 bölge Balıkesir eczacı odası sağlıklı günler diler…

IMG_20210806_221229

Bizi taburcu ettiler ve dışarı çıkıp eczaneye doğru yürümeye başladık. Navigasyon sayesinde eczaneyi bulduk. İlaçları aldık, nasıl kullanacağımızı eczacı tarif etti bize. İlaçları alıp kamp alanına döndük. Herkes kendi havasında olduğu için bizim hastaneye gidişimizden pek haberleri yoktu. Sadece başkan Fatih Söylemez’in haberi vardı. Kamp alanına gelince Fatih’e durumu bildirdim. Songül ilk ilaçlarını içirip çadırında dinlenmesi için bıraktım. Ben da çardaktaki arkadaşlara katıldım. Bir süre birlikte şarkılar, türküler söyledik. Fazla geç olmadan çadırıma giderken Songül’e seslendim nasılsın diye. İyi olduğunu söyleyince içim rahat olarak çadırıma girip yattım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 26 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Suyun Kaynağına Yolculuk Büyük Menderes 3. Gün

27 Nisan 2018 Cuma

(K arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Akçakaya – Koçarlı – Çakırbeyli – Yenipazar

(Resimlerin bir kısmı Ferdimen’e aittir)

 

“Bir derin uykudaydım ölümün içinden
Açtım ki gözlerimi
Bir suyun gölgesi gibi
Kendisi adeta bir suyun
Ayakucumda sen oturuyorsun
Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!”

Can Yücel

 

Öne çıkmış olan görsel. Etraf yeşillik bir alan, uzayıp giden asfalt, kenarında kırmızı çizgili üçgen trafik tabelasında ! (dikkat işareti). Altında da neye dikkat edileceğini belirtir şekil. Top ağacın sol alt köşesi yola çıkmış. Bir kamyon da ağacın yanından geçerken çizilmiş. Dikdörtgen kasalı kamyon ağaca değmeden geçiyor.

20180427_185145_HDR

Güzel bir uykunun ardından erkenden uyandım. Köy havasında uyanmanın keyfini yaşıyorum. Arkadaşlar da benimle birlikte uyanıyor. Hemen karşıdaki camide elimizi, ayağımızı yıkanıp tuvalet ihtiyacımızı giderdik. Çadırları kurduğumuz yer kapalı düğün salonunun girişi. Giriş çok geniş olduğu için çadırlar rahatça sığıyor. Düğün yapılan yer üst kattaki salonda. Alt katta muhtarlık odası ve dükkanlar. Ama hepsi boş, köyde kim ne alıp satacak. Bakkal yeter bile. Üst katta koca bir tabelada “Akçakaya Düğün Salonu” yazılmış mavi renkte. Üst köşede de Türk bayrağı.

IMG_2346

Çadır alanımız çok geniş, sabah yaptığımız sıcak duşta kurulandığımız havlu ve yıkanan çamaşırlar ipe serilmiş kurusunlar diye. Mehmet çadırında toparlanmaya çalışıyor bu arada.

IMG_2347

Cami avlusunda tarihi eserler görüyorum. Yakınlarda tarlalarında bulduğu sütun ayağı ve başlığı getirip cami avlusuna koymuşlar bir kenara.  Başlıklar mermer ve meşe yaprağı işlemeli.

20180427_074905_HDR

Camide sıcak su var, ben de su donumu giyip bir güzel duş alıyorum sabah sabah. Akçakaya köyü dağın yamacının başladığı yere kurulmuş şirin bir köy. En fazla iki katlı olan evler dağınık olarak bahçelerin içinde kaybolmuş. Sadece yol kenarındaki evlerin bir kısmı bitişik. Çadırları, eşyaları toparlayıp çantalara yerleştirdik.

20180427_090929_HDR

Köyün tek bakkalı dükkanı açmamış. Henüz ekmek te gelmedi, ekmeğin gelmesini, dükkanın açılmasını bekliyoruz. Bakkal dükkanı tek katlı bağımsız bir oda şeklinde. İki kanatlı demir sac kapısı kapalı. Penceresinde parmaklık var. Binanın sağında camekan ekmek dolabı boş duruyor.

20180427_091401_HDR

Henüz kahve de açılmadığından kendi çayımızı kendi ocağımızda çaydanlıkta demliyoruz. Ocak çok olunca yumurtalar da ayrı ocakta pişiyor. Yumurtaları bakkal bize ikram olarak verdi para almadan.

IMG_2348

Kahvaltılıkları masaya serip yumurtaların kaynamasını bekliyoruz bir süre. Çay demlendi, hazır. Cem masada hazırlık yaparken Ferdimen ortalıkta dolanıp duruyor.. Beyaz badanalı kahvenin duvarına el arabası dayalı.

IMG_2349

Kahvaltıyı yapıp bulaşıkları yıkadıktan sonra bisikletlere yükledik çanak çömleği. Benim havlum henüz kurumadığından bisikletimin üstüne seriyorum kuruması için.

IMG_2350

Son hazırlıkları yaparken şarjda olan aletleri Ferdimen alıp geliyor. Cem Ve Mehmet bisikletlerin başında hazırlıklarını bitirmek üzere.

20180427_091408_HDR

Sonunda yola çıkabildik. Ferdimen üçümüzü çekiyor köyü henüz çıkmadan, az ilerdeyiz. Cem bizden ayrılacak bu gün. Bir süre daha bizimle gelip Aydın yoluna çıkarak İzmir’e doğru pedal çevirecek.

IMG_2352

Büyük Menderes nehrini besleyen bir çok çay, dere var. Az da olsa akan çay az ileride Menderes nehrine kavuşacak. Çay yatağını çekiyorum bir poz.

20180427_095421_HDR

Üzerinde bulunduğumuz köprüde yazan Sarıçay tabelası ve Karaatlı köyüne giden yolu gösterir tabelayı çekiyorum köprü demirleri ile birlikte.

20180427_095502_HDR

Sakin köy yollarında yol almak çok güzel. Etraf yeşil, manzara harika, köylerden geçerken fark etmiyoruz bile. Tabelaları olmazsa köy olduğu belli bile değil. Haydarlı köyünden geçerken resmini Ferdimen çekiyor.

IMG_2354

Şimdi de Yağhanlı köyünden geçmekteyiz. Köyler birbirine yakın konumda. Yağhanlı tabelasının arkasında kocaman bir fıstık çam ağacı. Etraf yeşil bitkilerle dolu.

IMG_2355

Başka bir köy tabelası daha karşımızda; Kasaplar köyü. Ben öndeyim, arkamda Cem ve Mehmet bisiklet sürüyoruz üçümüz.

IMG_2356

Adam arsızlığından fazla arazi sahibi olmak için dağı bile tel örgü ile çevirmiş. Herhangi bir şey de ekili değil ama tel örgüye astığı tabelada 24 saat kamera ile gözetliyor arazisini. Sanki arazisini çalacaklarmış gibi.

IMG_2357

Benzin istasyonunda toprak yollarda tozlanmış olan bisikletleri su ile yıkayıp temizliyoruz. Arada bir yıkayıp temizlemek gerekiyor. Benzinliğin hava -su istasyonunun önünde üç bisiklet yıkanmış, paklanmış. Burada Cem Tabanlı ile yollarımız ayrılıyor. Biz düz gideceğiz, Cem ana yol olan Aydın yoluna doğru devam edecek.

IMG_2358

Temizlenmiş, paklanmış bisikletlere binerek yolumuza devam ettik. Karşımıza Güdüşlü köyü çıkıyor. Köyde inek çok olmalı ki araçların dikkatini çekmek için kırmızı çizgili üçgen tabelada inek resmi uyarı olarak konulmuş.

IMG_2359

Yuvarlak, bombeli bir aynada kendimizi çekiyorum bir poz. Aynanın bombeli yapısından olacak yakında olmamıza rağmen sanki uzaktaymış gibi çıkıyoruz. Mehmet, ben ve Ferdimen bisikletlerimiz ile birlikte.

20180427_111254_HDR

Tekeli köyünde suyu güzel akan bir çeşmede mola verdik. Buradaki çeşmenin ismi ” Gelin Çeşmesi”.  Dört tane çeşmeden şarıl şarıl su akıyor. Ben şişelerimin suyunu tazeliyorum bu arada. Çeşmenin üzeri sac ile örtülüp kapatılmış. Bu çeşmeden o kadar çok su alıyorlarmış ki uyarı levhası asmalarına neden olmuş. Levhada yazan;

İlan Su dolduran vatandaşlara önemle duyurulur. 30 Lt den fazla su doldurulması yasaktır. Köylülere öncelik verilmesi önemle duyurulur.

Arsızlar o kadar su alıyorlarmış ki köylülere bile fırsat vermiyorlarmış. Neredeyse tankerle su alacaklarmış. Sanımda damacanaları doldurmaya getirenden belli değil mi? Yanındaki küçük kızı da merakını çekmiş olmalı ki bana dikkatlice bakıyor.

IMG_2360

Buranın köy mezarlarındaki taşlardan anlaşıldığına göre epey eski yerleşim yeri olmalı. Mezar taşının üstünde zeytin dalı işlenmiş. Mezar taşının üzerine kertenkele çıkmış Güneşten ısı enerjisini topluyor kımıldamadan.

20180427_112042_HDR

Yol kenarındaki kahvede mola veriyoruz. Koca çınar ağacı o kadar büyümüş ki bahçeyi ve kahve binasını neredeyse tamamen kaplamış durumda. Kahvenin dışında çeşitli motorlar, traktör ve bizim bisikletlerimiz park etmiş.

20180427_113208_HDR

Burası köylülerin ve gelip geçenlerin uğrak yeri. Tabelada; Necip dedenin yeri tost – köfte – kavurma – ciğer – çay ve meşrubat yazılmış

20180427_113220_HDR

Hep köylerden geçecek değiliz ya. Karşımıza Koçarlı kasabası çıkıyor. Tabelada yazdığı kadarı ile 23.100 nüfusu var.

20180427_120739_HDR

Koçarlı kasabasının çiçek bezeli bulvarında Mehmet yol kenarında bisikletinin üzerinde durmuş, Ferdimen de henüz gelmekte yanımıza. İkisini de bir poz çekiyorum.

20180427_121605_HDR

Başka bir kasabaya vardık; Çakırbeyli. Burada sıcak asfalt yeni döşenmiş, sarı çizgiler çekilmiş yol işareti olarak.

20180427_131629_HDR

Kaymak gibi asfaltta gitmek mükemmel diyebilirim. Bisiklet yağ gibi akıyor, neredeyse pedal çevirmeden gidiyoruz sanki. Ferdimen Mehmet ile beni önden çekiyor kaymak gibi yolda akarken.

IMG_2376

Kasabanın içine vardık ve burada öğle yemeği yiyeceğiz. Aydın ve çevre illerinde meşhur olan pide yiyeceğiz. Kasabanın meydanında bir pidecide oturuyoruz. Bisikletler de masaların yanında park etmiş durumda.

20180427_134423_HDR

Pidelerin pişmesini bekledik bir süre, sonra gelince sıcak sıcak mideye indirirken Ferdimen beni yakinen çekiyor bir poz. Pidenin yanında soğuk gazoz iyi gidiyor . Başımda mavi renkli buff.

IMG_2383

Yola çıktık, hava sıcakladığı için sık sık gölgede mola vermek zorunda kalıyoruz. Yine bir mola anı; dut ağacı altında Mehmet, ben ve bisikletlerimiz. Ferdimen bizi çekiyor.

IMG_2388

Daha çok yol kenarında evleri görüyoruz, Ferdimen bizi çekerken en fazla iki katlı, bahçeli, çatısı kiremitli olan evler görüntüye giriyor.

IMG_2390

Büyük Menderes nehrini besleyen çaylardan birisinin daha yanına geldik.  Çayın ismi Çiftlikburnu çayı. Burada bisikletim KUZ ve köprü başını çekiyorum bir poz. Tabelalardan birini daha köprü demirine bağladım.

20180427_144720_HDR

Köprünün üzerinden akan çayın resmini çektim. Çay pek temiz akmıyor. Suyun rengi bunu belli ediyor.

20180427_144736_HDR

Dikdörtgen yapıda, üzerine kubbe yapılmış tamamen taştan bir bina tarla kenarında öylece duruyor. Kubbesinde otlar çıkmış. Yanında da metruk bir yapı var, sanki terk edilmiş gibi. Bu taş bina ev mi yoksa sarnıç mı? Pek emin değilim. Yanına gidip bakamadım.

IMG_2391

Denizden uzaklaşsak ta Akdeniz iklimi buralara kadar geliyor. Zeytin ağaçları bunu belirtiyor. Bahar ayındayız ve zeytinlerin altına sıra sıra yüzlerce arı kovanı konulmuş.

IMG_2405

Köyün içindeki yol kavşağında Ferdimen durmuş beni beklerken bir poz çekiyorum. Sola dönen yolun kıyısındaki yüksek elektrik direğinde leylek yuvasını görüyorum. İçinde bir tane leylek var. Direkte elektrik telleri yok. Leylek yuvası var diye direk öylece kalmış. Elektrik ve telefon kabloları yer altına alınmış olmalı. Sadece aydınlatma direği ve leyleğin olduğu direk var meydanda.

20180427_171033_HDR

Kavşaktan sağa, şehir merkezine döndük. Mehmet kahveyi bulup oturmuş bizi bekliyordu. Duble çayları ısmarlayıp içiyoruz. Buralarda su bol olmalı ki kahveci içelim diye cam sürahi içinde su getiriyor. Su bedava, bizdeki gibi yarım litrelik pet şişelerde getirip içtiğimiz çay parası kadar su parası almıyor. Aslında bütün köy ve kasabalarda bu uygulama yapılıyor. Şehirlerde hayat zor, daha da zorlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir bardak sudan bile para kazanıyorlar. Masada oturmuş çaylarımızı içerken elçek ile üçümüzün resmini çekiyorum. Masada duble çaylar, içi dolu sürahi, krom bardaklar duruyor.

20180427_171631

Yolda ilginç bir tabela görünce durum resmini çekiyorum. İleride yol kıyısında top bir ağaç var. Ağacın dalları yola doğru uzamış durumda. Yoldan geçen kamyonlar ister istemez ağacın bir köşesini budamış. Yani bir geçit şeklinde açmış yolu. İşte bu durumu tabelaya çizip anlatmışlar ileride geçecekleri yeri. Üstte kırmızı çizgili üçgen tabelada ! işareti. Altında da kare kasalı kamyon ağacık köşesinden geçerken resimleri çizilmiş siyah renkte. Bu resmi görsel olarak seçtim.

20180427_185145_HDR

Yenipazar kasabasına geldik, tabelada yazdığı kadar 12.900 nüfusu var. Kasabanı giriş tabelası olsa da henüz görünürde herhangi bir bina yok. Ferdimen’i arkadan bisikleti ile tabelayı birlikte çekiyorum. Yenipazar kasabasının pidesi meşhur, yemek gerek.

20180427_185501_HDR

Yenipazar kasabasına girer girmez hemen yolun solunda Kurtuluş Savaşı milli kahramanlarından olan Yörük Ali Efe evi ve müzesine giriyoruz. Evin girişinde kültür ve turizm bakanlığı mermer levhaya; T. C. Kültür ve turizm bakanlığı Yenipazar Yörük Ali Efe evi ve müzesi yazılmış. Bahçe duvarı kalın taş duvar, giriş kapısı demirden. Duvarın üstünde de demir parmaklıklar var.

20180427_190132_HDR

Evin geniş bahçesinde Bronzdan yapılmış Yörük Ali Efe’nin taşa oturmuş, sol elinde mavzeri ve sağ elini gözlerinin üzerinde siper yaparak ufka baktığının belirtmişler. Yanında da ayakta, mavzerini çapraz tutmuş kızanlardan birisi duruyor.

20180427_190230_HDR

Osmanlı şairlerinden Ziya Gökalp Malta adasında sürgünde Yörük Ali’nin yaptığı kahramanlıkları duyunca adına şiir yazmış;

Yörük Ali

Ey Yörük Ali! Sen bir kahramansın

Güneşin dudağı anlından öper;

Yirmi beş yaşında genç bir arslansın

Baş eğer önünde dağlar, tepeler…

İzmir’e girerken Yunan askeri,

Çobandın, elinden kavalı attın…

Düşmandan vurarak pek çok neferi,

Tatlı şarabına zehirler kattın…

Tunçtan ayakların iki hisarda,

Her kıt’a üstünde bir elin olsun!

Göstersin daimdir Türk bu diyarda,

Boğaz’da dev kadar heykelin olsun!.

Ziya Gökalp 1919 Malta

20180427_190238_HDR

Kurtuluş savaşında Yunan askerlerine yaptığı baskınlarla halk kahramanı olan Yörük Ali Efe için halk tarafından adına türkü yapılmıştır.

Yörük Ali

Şu Dalmadan geçtin mi ?

Soğuk ta sular içtin mi ?

Efelerin içinde

Yörük de Ali’yi seçtin mi ?

Hey gidinin efesi,

Efesi efelerin efesi…

Cepkeninin kolları,

Parıldıyor pulları,

Yörük Ali geliyor

Açıl Aydın yolları…

Hey gidinin efesi,

Efesi efelerin efesi…

Anonim

20180427_190321_HDR

Yörük Ali Efe’nin mezarı bahçenin içinde. Kaide beyaz Afyon mermerinden yapılmış. Başlığında iki uzun sütun, üstünde süslenmiş kemeri ve mezar taşı. Mermerde; Yörük Ali Efe 1896 – 1951 yazılmış.

Yörük Ali Efe’nin ruhuna Fatiha okuyup dua ediyorum. Nur içinde yatsın.

20180427_190542_HDR

Yörük Ali Efe’nin müze haline getirilmiş evi iki katlı, üzerinde kiremit kaplı dikdörtgen bir yapı. Beyaza yakın çok açık bir renk ile boyanmış. Evin uzun tarafı iki katta da beşer pencereli, dar tarafta dörder pencereli. Alt katta pencereler demir parmaklık takılmış. Üst katta kanatlı panjur kahverengi boyalı. Bahçe çim ekili, bir kaç ağaç serpiştirilmiş.

20180427_190611_HDR

Evin içine giriyorum, ilk gözüme çarpan Yörük Ali Efe’nin bir kaç resim çeşitli boyutta. Duvarda bir ayna, kısa dolap, iki çekmeceli komodin, üstünde duvar saati. Pencerenin önünde iki sandalye. Yere serili halı, taban tahta döşeli. Pencerelerde tül perdeler.

20180427_190735_HDR

Yatak odasında iki kişilik karyola, beyaz çarşafla örtülü, yanında iki çekmeceli komodin, üzerinde eski tip siyah bir telefon, masa lambasının camı pembe renkte karpuz biçiminde. Yanda çeyiz sandığı, üzerinde yuvarlak bir plaket ve çerçeveli iki resim.

20180427_190739_HDR

Merdiven tahtadan yapılmış, altında aynalı komodin, üç çekmeceli

20180427_190801_HDR

Üst kata çıkan tahta merdiven, basamakları geniş, yanında tahtadan korkuluk.

20180427_190806_HDR

O zamanlarda yemekler yer sofrasında yeniyormuş. Tahta altlığın üzerinde epey geniş bir tepsinin içinde altı tabak. Ortadaki tabak kapaklı. Tabaklar ve tepsi bakır, kalay kaplı. Üç tane yer minderi sofranın etrafına konmuş. Duvarlarda kırmızı renkte, motif işlemeli olarak yastıklar sıralanmış. Bir efe mankeni de sofranın başında çömelmiş olarak duruyor.

20180427_190814_HDR

Mutfak olarak kullanılan yerde ocak, içinde bakır kazan sacayağı üzerine konmuş. Altında odunlar konulmuş. Kibriti çak yanmaya hazır bir ocak. Duvarda çiviye çakılı biri büyük, biri küçük iki tava asılı olarak duruyor. Duvarın dibinde taştan oyulup yapılmış dibek, köşede büyükçe geniş cam şişe. Çıkıntı üzerine konmuş bakır tepsi.

20180427_190828_HDR

Yörük Ali Efe’nin eşyaları; körüklü çizme, pantolon ve yeleği. Süslü, işlemeli kemer ve İstiklal madalya camekanın içinde.

20180427_190838_HDR

Yörük Ali Efe çektirdiği tam donanımlı resmi çerçevelenip duvara asılmış. Efe kıyafetlerini giymiş, belinde kaması, bir elinde mavzeri. Başında poşusu bağlı, sağ bacağı kayada poz vermiş.

20180427_190855_HDR

Yörük Ali Efe’ni iki tabancası, dört mermi, makas, dürbün ve çeşitli boyda üç kama.

20180427_190901_HDR

Eskiden kullandığımız defter nüfus cüzdanı, Solda vesikalık resim, sağda bilgiler yazılı.

20180427_190908_HDR

Yörük Ali Efe’nin kullandığı iki mavzerden biri solda.

20180427_190911_HDR

Biri sağda duvara dayalı mavzer.

20180427_190917_HDR

Yörük Ali Efe’nin bronzdan yapılmış büstü.

20180427_190928_HDR

Müzeyi tamamen gezip dışarı çıktık. Müzede sanki geçmişe gitmişim gibi. Bunu dışarı çıkınca anladım. Belediye önündeki meydanda çocuklar paten kayıyor, iki çocuk ta bisikletlerle akrobasi hareketler yapmaya çalışırken bir poz çekiyorum.

20180427_192022_HDR

Akşam olmak üzere, Yeni Pazar kasabasına gelip te pide yemeden geçmek olmaz deyip pideciye oturduk. Pideleri ısmarlayıp sıcak sıcak fırından çıkmış pideleri yerken pideci ile sohbet ediyoruz. Yaptığımız turun amacını anlatıyoruz. Pideleri yerken elçek resim çekiyorum üçümüzü bir poz.

20180427_193623

Pideci bir arkadaşını arıyor, o da zaman geçirmeden yanımıza geldi, tanıştık. Yenipazar enduro motor kulübünün başkanı Murat Kocabıyık ve arkadaşı Ahmet Eldeniz. Onlar da Büyük Menderes nehri çevre platformu kurmuşlar. JES, yani jeotermal elektrik santrallarına karşı hareketin içinde mücadele ediyorlar. Bizlere kısaca bilgi veriyorlar. JES’ler her ne kadar doğal olsa da kuyular açılırken, işletme esnasında kullanılan yöntemler ve atıkların Büyük Menderes nehrine boşaltmaları nedeni ile çevreye, tarım ürünlerine ve havzaya büyük oranda kirlilik yaratmakta. Ülkemizde işletmelerin az güvenlik çok kazanç felsefesi nedeni ile çevreyi düşünmeden aşırı miktarda para kazanmaya çalışıyorlar. Kapalı geri dönüşüm masrafları nedense ağır geliyor ve bu günü düşündüklerinden geleceğimizi zehirlemeye devam ediyorlar.

Bu konu hakkında aşağıdaki linkte detaylı açıklamalar bulabilirsiniz.

https://www.emo.org.tr/ekler/c3ef98f7b7293f3_ek.pdf

Sohbetin sonunda başkan Murat Kocabıyık bizi bu gece kalacak yeri ayarladı. Aydın yolunda boş bir otele götürecek.

Kasabanın meydanında Yenipazar halk kahramanı Yörük Ali Efe’nin bronz heykelini dikmişler ve ne kadar gurur duysalar azdır. Bir ayağını önündeki kayanın üzerine koyarak elinde mavzeri ile betimlenmiş heykel.

20180427_221443_HDR

Altında da tabelada; Milli Mücadele Kahramanı Yörük Ali Efe 1896 – 1951 yazılmış.

20180427_221447_HDR

Park yanından geçerken sekiz köşeli uyarı levhası ilginç geldi. Üzerinde bisiklet ve motosiklet kırmızı şerit ile yuvarlak içine alınıp çapraz çizgi ile çizilmiş. Altına da iyice belirtmek için Bisiklet Motorsiklet giremez yazılmış. Nedense bazı yerlerde hep bu uyarı levhalarını görmekteyim. Belediyede çalışan ve hiç bir zaman bisiklete binmemiş birisi önerip koydurtmuştur bu levhayı.

IMG_2423

Murat Kocabıyık’ın arabasını takip ederek otele geldik. Bize bir odayı açtılar, kendisine teşekkürlerimizi sunduk. Bu gece sıcak duş ve yumuşak yatak lüksünü yaşayacağız. Odada üç tane yatak var, biz de üç kişiyiz. Bundan iyisi Şam’da kayısı. Sırayla duşumuzu alıp rahatlıyoruz. Mehmet hemen yatağa girip uyumaya başladı bile. Ferdimen üç yatağı çekiyor. İki yatağın başlığı beyaz, biri siyah. Çarşaflar, yorgan ve yastık beyaz.

IMG_2424

Ferdimen ile ben biraz daha oyalandık. Telefonları ve bataryaları şarja bağladık dolsunlar diye. Sonra duşun verdiği gevşeklikle yatıp uykuya daldık.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 77 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

 

 

 

 

 

Uluslararası Kosova Bisiklet Turu 5. Gün

20 Ağustos 2015 Perşembe

Mitrovica – Priştine – Ferizaj

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Kimi kez

kimi kez

insan pamuktan yumuşakmış kimi kez

kimi kez

taştan kavi

kimi kez yaşamak o kadar kolay

kimi kez o kadar zor ki

agim rıfat yeşeren

 

Öne çıkmış olan görsel, Bisikletim KUZ, arkada tren istasyonu. Kosova da Vıçıtırın kentinden geçen tren yolu.

20150820_100421

En önemlisi ne biliyor musunuz? Güvende olmanıza rağmen tedirgin uyumak. Yağmur yağacak diye değil, insanlar tedirgin ediyor. Basketbol sahasının duvarları yüksek olmasına rağmen bir kaç kişi duvarlara çıkarak bizi gözetlemesi. Aydınlatma lambalarını üzerlerine tutunca duvardan aşağı atlayıp kaçtılar. Okul bahçesinde olsaydı kim bilir belki bu kadar rahatsız etmezlerdi. Henüz alarm saati çalmadan uyandım. Dışarı çıkınca yağmurun üzerimize yağmaya hazır olduğunu gördüm. Bir kaç kilometre yakınımızda bulut yere inmiş yağan yağmur damlaları güneşin ilk ışıkları ile gök kuşağını oluşturmuş. Harika bir görüntü olmasına rağmen çadırın içindeki eşyaları ve çadırı kapalı basket sahasına hemen taşıdım yağmur indirmeden. Çadırı ıslatmamak gerek, birazdan toplanacak zaten.

20150820_055804

Çadırı içeri alır almaz yağmur indirdi. Binanın saçak altından bir süre yağmurun yağışını seyrettim. Pek öyle uzun süreli yağacağa benzemiyor. Yaz yağmuru kısa sürer. Zaten sol tarafı açık ve güneş var. İşte gök kuşağı, yağmur damlalarından geçen güneş ışıkları bize görünür ışığın açılımını veriyor yedi renk olarak.

20150820_060154

Henüz erken olmasından istifade etmeli. Çadırı, eşyaları toplamadan kahve takımını çıkarıp kahve pişirmeye başladım. Bakalım şanslı olan 3 kişi kim?

20150820_070437

Kahve pişerken bekleyenler çaktırmadan resmimi çekmiş.

12143342_10153674905903560_4185371274541620943_n

İşte çaktırmadan resmimi çekenler. Henüz çadırından çıkmamış, öylece avını bekleyen avcılar gibi pusuya yatmış. Sözde kahveyle ilgilenmiyorlar görünüyor, kadınlar sohbet ediyormuş gibi yapıyorlar. Ama erkek olan gözlerini avına dikmiş öyle bakıyor. Sadece kahvenin fincana dökülmesini bekliyor. Fazladan üç fincan olunca etrafta avcılar da gözünü kahve cezvesine dikmiş durumda. Bakalım kim kapacak fincanları?

12191524_10153674905353560_7412704064043485013_n

Erkek olan ve kadınlar kapıyor fincanları. Nasıl çıktılar, nasıl yanıma geldiler göremedim. Hem de kahve fincanını dökmeden kapıp tekrar çadırın içinde keyifle höpürdeterek içiyorlar kahvelerini. Erkek olanından korkulur, müthiş avcı. Kaşla göz arasında iki fincan kahveyi diğerlerinden önce kaptı. Kendisini tebrik eder afiyet olsun dilerim.

12193464_10153674905538560_2475920267611064516_n

Kahve keyfinden sonra toparlanmaya başladık. Bir süre yağan yağmur beklediğim gibi dindi. Eşyaları arabaya yerleştirdik tek tek sığacak şekilde. Araba tıka basa dolu ama biraz daha eşya sığdırabileceğimi hissediyorum. Artık iyice öğrendim eşyaları arabaya yerleştirmeye. Eşyalar yüklendi, sıra kahvaltıya geldi. Sabri yanımıza gelerek bize rehberlik edecek, kahvaltı ve şehirden çıkış için. Bisikletlerle merkeze gelip fırından patatesli, peynirli ve kıymalı börekler aldık. Vitrinde poğaçalar sergilenmiş.

IMG-20150819-WA0066

Aynı bizdeki gibi burada da kahveler var. Bildiğimiz gibi demlikte çay demleyip ince belli çay bardaklarınla tepside çay servisi yapıyorlar. Oralarda bulunan kahveye oturup çay söylüyoruz duble olarak. Duble bardakları bana küçük geldiği için kendi cam bardağımı çantadan çıkarıp oradan içiyorum duble çayımı. Alışmışım su bardağında çay içmeye. Bardağım da mavi boncuklu. Az yağlı nefis böreklerle çay iyi gitti doğrusu. Gel gelelim bardağı kahvede unuttum… Belediye meydanını çekiyorum.

20150820_083107

Şehrin bazı yerlerinde kaldırım ve yol düzenleme çalışmaları var. Kazılmış durumda olan yerlerden dikkatlice geçmek gerek. Sabah yağan yağmur su birikintileri oluşturmuş durumda. Çamurlanmamak gerek henüz yola çıkarken. Kosova savaşında şehit düşmüş UÇK askerin heykeli bir kayanın üzerinde.

20150820_083121

Sabri Hüseyin yine bize rehberlik edip şehirden çıkarıyor. Ana  yoldan değil de tren yolunun dibinden giden yolda, araç trafiği neredeyse yok. Ta Vıçıtırın’a kadar yolumuz böyle. Sabri elçek ile  arkadaşları çekiyor, Semra, Serhat, Sabri, Denis, İrfan ve Mehtap hanım.

11924972_920082111401792_1396136366019841918_n

Önde gidenler beni beklerken resim çekiliyorlar, arkada iki katlı bir bahçeli villa var.

11891080_920081871401816_2168646236845397792_n

Yamaç kıyısında giden köy yolu bisiklet sürmek için mükemmel bir yol. Önde bisikletçiler gidiyor.

20150820_093401_HDR

Tren yoluna paralel giden yol, eski ana yol. Sol tarafta nehir yatağı var. Yeni ana yol diğer tarafta ve trafik oradan işliyor.

20150820_093731

Vay o da ne şöferimiz değişmiş bu gün. Muhlis abi bisikletini Denis’le takas etmiş.

20150820_093423

Vıçıtırın tren istasyonuna vardık. Kasaba yerleşim yeri daha yukarıda yeni yolun kıyısına yoğunlaşmış durumda. Tren istasyonu kenar mahallenin ıssız istasyonu olmuş. Etrafta kimseler yok, sanki terkedilmiş. İstasyonun ıssızlığı hüznü çağrıştırıyor. Sanki kavuşulmamayı anlatıyor bana. Oldum olası trenleri, tren istasyonlarını severim. En çok istediğim trenle uzun bir yolculuk yapmak. Trenler arabalara göre daha yavaş gittiğinden olsa gerek varacağın yere daha uzun zamanda varıyorsun. Yolculuk sırasında bir çok şeyi daha rahat görebilme imkanı var. Vagonun içinde geniş mekanı  olması, otobüs yada arabalara göre serbestçe dolaşma olanağı olduğundan yolculuk sırasında sıkılmadan, dizlerin, ayakların su toplayıp uyuşmadan yolculuk yaparsın. Her istasyonda durup inen yolcuları seyredersin. Onları bekleyenlerle karşılaması insanı mutlu eder. Ardından trene yeni yolcular biner. İlk önce süzersin, o da seni süzer. Yerine yerleştikten sonra konuşma faslı başladı mı ineceği yere kadar sürer. Belki de dost olursun. Tren yavaş gider ama seni varacağın yere götürür. İşte bu yüzden trenleri ve trenle gezmeyi seviyorum. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150820_100421

Ova boyunca akan derenin yanından gelmiştik. Şimdi köprüden karşı tarafa geçip  Vıçıtırın’a gireceğiz. Köprü üzerinden dere, kenarları ağaçlar kaplamış.

20150820_101241

Dere az akıyor yaz olması nedeniyle. Köprü bayağı geniş ve uzun, demek ki kışın daha çok akmakta.

20150820_101246

Bizim söylemimizle Vıçıtırın, Arnavutça Vushtrri, Sırpça Arnavut milliyetçileri tarafından karalanmış. Normalde programa göre Vıçıtırın da mola verecektik ama bu gün Denis bisikletle gidiyor ve genç olduğu için öncülük yaptığından gaza gelmesi daha kolay. Önde giden ihtiyar kurtlar Denis’i hadi hadi diye gaza getirmişler habire gidiyorlar. Benim yetişmem imkansız onlara. Durum böyle olunca burası yakın deyip pedala basmışlar durmadan. Bakalım nerede duracaklar ihtiyar kurtlar…

Bisikletim KUZ ve Vushtrri tabelası, burada hız sınırı 40 Km olduğu belirtilmiş.

20150820_101538

Muhlis abi arabası ile bizleri takip ediyor. Ona uygun bir yer bulmasını istiyorum, yoksa Priştine’ye varacağız deyince yol kıyısında otelin birinde ekibi durdurup mola verdiriyor. Otel olmasına rağmen bizdeki gibi yok lüksmüş, yok dükkan kirası pahalıymış durumları yok. Kahve yada bira Prizren de, Jakova da, Peja da ne kadarsa, burada da fiyatlar aynı, değişmiyor. Öyle kazıklama ihtiyaçları da yok yabancıları. Verdikleri fiyatla da para kazanıyorlar. Bahçede masaya oturmuş, gölgede dinleniyorlar.

20150820_113825

İkinci masada bir grup daha oturmuş, dinleniyorlar.

20150820_113842

Otelin geniş bahçesinde kafeteryada yayıldık. Ağaçların gölgesinde sohbet ederek iyice dinleniyoruz. Bu da üçüncü masada dinlenenler.

20150820_113859

Biralar serinletiyor dinlenenleri.

20150820_113914

Bir süre dinlendikten sonra yola devam ediyoruz. Priştine yakınlarında bulunan termik santral tüm Kosova’nın elektrik ihtiyacını karşılamakta.

20150820_122058

Priştine’ye gelmeden önce Sultan I. Murad türbesine geldik. Türbeyi görmemiz gerek. Tabela bizi gelmeden önce uyarıyor türbe az ileride sağda diye.

20150820_122416

Türbe yoluna sapıyoruz. Türbe binası ileride sağda görünüyor.

20150820_122721

Türbe bir kaç binadan oluşmuş geniş bir yer. Bahçenin etrafı duvarla çevrilmiş.

20150820_122803

Kapının ilk girişinde tam karşıda daha geç dönemlerde yapılmış iki katlı bina var, burası müze.

20150820_122924

Avlunun solunda türbenin olduğu yapı ve türbedarın oturduğu ev. Türbe tek kubbeli.

20150820_122931

Türbeyi Türkiye devleti restore edip yenilemiştir. 70 cm taş platform üzerine dört direk, direklerin üstü çardak. Duvarında Kosova ve Türk bayrağı ve türbenin tarihçesi Arnavutça ve  Türkçe plakete yazılmış. Platform taş duvarına Meşhed-i Hüdavendigar, Kosova tarih ve kültür derneği yazılmış.

20150820_123057

Türbenin rehberi Muamer Sivrikoz bizi bahçede karşıladı ve tanıştık. Sıcak ve sempatik karşılaması bizleri memnun etti. Türkiye de okumuş genç, dinamik bir delikanlı Muamer. Muamer’in etrafında toplanıp Osmanlı tarihi, Kosova Savaşı, Sultan I. Murad Cihan-ı Hüdavendigar’ı , Sultan I. Murad’ın şehit düşmesini ve Türbenin yapılışını anlatmaya başlıyor.

20150820_123232

Burada Türbedarların ve Paşaların mezarları var. Şimdiye kadar yaşamış olan Türbedarlar ölünce buraya gömülüyor.

20150820_123355

Dut ağacı Türbenin yapıldığı tarihlerde dikilmiş hala ayakta asırlık dut ağacı.

20150820_123835

Türbe restore edilirken dut ağacının bakımı da yapılmış. Zamanla iyice büyüyen gövdesini taşıyamayıp ortadan ikiye ayrılmış. İçi de çürümeye başlayınca beton ile destek yapılarak ağacın daha çok yaşaması sağlanmış böylece.

20150820_123852

Su içebileceğimiz çeşme de var bahçe duvarının dibinde.

20150820_123854

Türbeye ayakkabılarla girilmediği için hepimiz dışarıda ayakkabıları çıkardık.

20150820_123903

Bu da ayakkabı ile girilmeyeceğini belirtir uyarı levhası hem resim olarak hem de yazı ile.

11221720_10207492962177684_8546596837289061973_n

Türbenin yerdeki kırmızı halısı beyaz benekli.

20150820_123943

Cep telefonu ekranında resim çekmek için bakınırken yerde ki halıya hareket halinde iken böyle güzel bir görüntüyü de çekmiş oldum. Kameranın merceğinden çipe kadar geçen zaman, ekrana yansıyasıya kadar beyaz benekler beyaz çizgiye dönüşüyor.

20150820_123948

Sultan I. Murad Hüdavendigar’ın Türbesi. İlk önce ruhuna bir Fatiha okuyup duamızı ediyoruz.

Sultan I. Murat Kompleksi Pristine – Mitrovica yolunun 6. kilometresinde, Mazgit köyünde bulunmaktadır.

Sultan I. Murat kompleksi: Türbe, Mezarlık ve Müzeden oluşmaktadır. Bu kompleks, kültürel, tarihi, ve dini bir anıttır. Kompleksin ziyaretçileri oldukça çoktur. Ziyaretlerin nedeni, kültürel ve dini amaçlıdır.

Türbe 14 y.y  inşa edilmiştir. Bu türbenin inşaatını Sultan Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmıştır, ve bu yer “Meshed-I Hüdavendigar” olarak adlandırılır.

Tarihsel verilere göre Türbede Sultan I. Murat’ın sadece iç organları yer almaktadır. Cenazesi ise Bursa’nın Çekirge semtinde bulunmaktadır. Tarihsel dokümanlara göre ise 1660 yılına kadar Türbenin restorasyonu yapılmamıştır. Restorasyon ancak 1660 yılından sonra bugünkü halini almıştır. Bu restorasyondan sonra Türbedar ailesi getirilmiştir. Daha sonraki restorasyonlar ise 1845 yılında yapılmıştır. 1866 yılında su tesisatı yapılmıştır. 1896 yılında ise Selamlık binası inşa edilmiştir. 2006 yılında ise restorasyondan sonra müze haline dönüştürülmüştür.

2005 yılında Türbe, Diyanet Vakfı tarafından restore edilmiştir.

Birinci Kosova Savaşının Tarihi

15 Haziran 1389, yılında I. Kosova savaşı, Osmanlı ordusu ile Balkan ordusu muharebesinde I. Sultan Murat şehit edilir. Sultan öldürülmesi hakkında değişik yorumlar da vardır. En güçlü verilere göre Sultan I. Murat’ı , Milos Obilic tarafından öldürülmüştür.

Sultan  I. Murat’ın Tarihi

Sultan I. Murat (1326 – 1389) yıları arasında yaşamıştır. Osmanlı devletinin üçüncü Padişahıdır. Sultan I. Murat, Osmanlı devletinin, Avrupa’ya doğru kapılarını açan ilk Padişahtır. Osmanlı İmparatorluğunu 500.000 kilometre kare yaymıştır.

Kompleksin  İçinde Ziyaret edilebilenler:

Sultan I. Murat türbesi

Müze

Dut Ağacı

Rıfat Pasa mezarı, (Silistre kumandanı 1859 y)

Hafız Mehmet Pasa mezarı, (Kosova Valisi 1903 y)

İlk Türbedarın mezarı Hacı Ali Buhara

İsmail Ağa mezarı

Çeşmeler ve Kitabeler

Sultan Abdul Aziz çeşme kitabesi

Ali Hacı Yakova çeşmesi ve kitabesi (1898 y)

Sultan Reşad anısına yaptırılan çeşme (1911 y)

Türbedar Ailesi

Sultan Abdülmecit’in bir berat ile 1854 yılında aslen Buharalı olan (Özbekistan) Hacı Ali Bey, Türbedar olarak atanmıştır. Hacı Ali Bey’in ailesi daha sonar Türbedar soyadını almıştır ve bugüne kadar Türbe’nin Türbedarlığını bu ailenin mensupları yapmaktadır.

Türbedarlık, Yugoslavya döneminde zor koşullarda ve büyük bir özveri ile 2000 yılına kadar merhum Fahri Türbedar yapmıştır. Bugün ise Fahri Türbedarın esi Saniye Türbedar yapmaktadır

Rehberimiz Muamer Sivrikoz’un anlatımı ile..

Sultan Murat’ın mezarı, yeşil örtü ve Arapça yazılı örtü ile örtülmüş. Baş kısmında ise beyaz renkli kavuk var.

20150820_124003

Türbenin tavanı tek kubbeli, iç kısmı şekil ve Arapça yazılarla süslenmiş. Ortadan uzun bir zincir ile avize bağlanmış.

20150820_124020

Türbede işimiz bitti, ayakkabıları giyip dışarı çıkınca iki dengesizi dut ağacının altında resmediyorum. Tamam ve İrfan.

20150820_124250

Bisikletlerin başında Denis nöbet bekliyor. Müze binasına doğru gitmeye başladık.

20150820_124310

Şimdi kullanılmayan orijinal çeşme kitabesi ile bahçenin bir kıyısında unutulmuş. Zamanın izleri var hala üzerinde.

20150820_124340

Müzeye giriş yaparak içinin gezintisine başladık. Burası giriş yeri.

20150820_124420

Müzeye bağış ta yapabilirsiniz. Bağış kutusu altında, camekanın içinde yeşil ve beyaz kavuklar sergilenmiş.

20150820_124430

Sultan Murad’ın resmi duvarda, tahta divan üzerine motifli minder ve yastıkların bulunduğu dinlenme yeri.

20150820_125120

Hem tuvalet, hem de banyo olarak kullanılan halk dilinde “Hamamcık”

20150820_125138

Film  salonu, burada projeksiyon cihazı ile gösterim yapılıyor ziyaretçilere. Duvarda perde ve oturma sıraları, yere de Türk motifli halı serilmiş.

20150820_125212

Kırık, dökük mermer yazıtlar duvar dibinde sergilenmiş.

20150820_125221

Osmanlı ordusunda Askerleri savaşa motive eden davulcu. Davullar gümbürdedi mi askerler cesarete gelip hücuma geçerlermiş. Davulcu heykeli.

20150820_125348

Savaş silahları uzun sopalı iki balta çapraz asılmış. Kılıçlar aşağıda kınları içinde.

20150820_125350

Başında tolga, savaş zırhlısı giymiş Osmanlı savaşçısı.

20150820_125355

İki kılıç, Bir balta, baston ve duvarda kalkan.

20150820_125413

Oklar ve sadak.

20150820_125501

Bu da zurnacı, zurnanın sesi de davulla beraber askerleri galeyana getirip savaşı kazanıyorlarmış.

20150820_125515

Sultan Murad’ın duası.

“Yâ Rabbî! Bu fırtına, şu âciz Murad kulunun günahları sebebiyle çıktıysa, onun yüzünden mâsum askerlerimi cezâlandırma!.. Allâh’ım! Onlar ki buraya kadar sâdece Sen’in adını yüceltmek ve İslâm’ı teblîğ etmek için geldiler!

İlâhî! Bunca kerre beni zaferden mahrûm etmedin. Dâimâ duâmı kabul buyurdun. Yine Sana ilticâ ediyorum, duâmı kabûl eyle! Bir yağmur nasîb eyle! Bu toz bulutu kalksın. Kâfirin askerini âşikâr görüp, yüz yüze cenk edelim!

Yâ İlâhî! Mülk de, bu kul da Sen’indir. Ben âciz bir kulum. Benim niyetimi ve esrârımı en iyi Sen bilirsin. Mal ve mülk maksadım değildir. Yalnız Sen’in rızânı isterim.

Yâ İlâhî! Bu mü’min askerleri küffâr elinde mağlûb edip helâk eyleme! Onlara öyle bir zafer lutfet ki, bütün müslümanlar bayram eylesin! Dilersen o bayram gününün kurbânı da şu Murad kulun olsun!

Yâ İlâhî! Bunca müslüman askerin helâkine beni sebep kılma! Bunlara yardım eyle ve zafer bahşeyle! Bunlar için ben cânımı kurbân ederim; yeter ki Sen beni şehîdler zümresine kabûl eyle!.. İslâm askerleri için rûhumu teslîme râzıyım… Beni gâzî kıldın. Sonunda lutfen ve keremen şehîdlik de nasîb eyle!.. Âmîn!”

Aşağıda Sultan Murad’ın duası resmi.

20150820_125808

Osmanlı ordusunun savaş düzenini anlatan minyatür maket mehter takımı. Ordunun yakınında askerlerin moralini yükselterek savaşta galip gelmeleri için var gücü ile marşlar çalıyorlar durmadan.

20150820_125827

Tarihte ziyaret edenlerin karaladığı ziyaret defterleri. Açık olan ziyaret defterine ben de grup adına bir şeyler karaladıktan sonra hepimizin adını tek tek yazdım.

20150820_125844

Sultan Murad’ın kullandığı kavuk. Altı kahverengi, külahı beyaz.

20150820_125853

Kosova savaşından sonra kullanılan Osmanlı bayrakları. Ay yıldızlı bayrak Kosova savaşında akan şehitlerin kan birikintisine Ayın hilal oluşu ve Jüpiter gezegeninin ayın yanında denk gelmesi ile oluşan gökteki bu anın yansıması sonucu olmuştur. Bu ay ve Jüpiter’in bir araya gelip ay yıldız oluşturması her zaman olmaz. Uzun sürede olan bu durum da tesadüf eseri olamaz.

20150820_125904

Sultan Murat oturmuş ve yeniçerileri etrafında toplanmış.

20150820_130519

Sultan I. Murat’ın yaşadığı dönemde Osmanlı devletinin olduğu sınırları gösterir harita.

20150820_130535

Rehberimiz Muamer Sivrikoz ve bisikletçiler olarak türbenin önünde hatıra resmi çektiriyoruz hep birlikte. Tatlı dili, yalın Türkçesi ile bizleri mest etti. Sanki o dönemi yaşadık tarihin derinliklerinde. Başka bir alemden çıktık sanki. Muamer bizleri büyüleyip Kosova savaş meydanında zaferden sonra yaralı Sırp askerinin Sultan I. Murat’ı şehit ederken o anı yaşattı. Büyüden anca dışarıda Güneşin ışıklarını görünce kurtulduk.

20150820_131142

Resimden sonra cep telefonumu Muhlis abiden aldıktan sonra karşımda bana poz veren Zafer Tanılkan’ı çekiyorum bir poz.

20150820_131156

Sultan I. Murat türbesinden ayrılıp ana yola çıktık tekrar. Yol kıyısında renkli arabaları görünce dikkatimizi çekti. Eski arabaları cafcaflı boyalarla boyayıp sergilemişler. Müşteri çekmenin değişik bir yolu. Renkler insanı çekiyor kendisine. Arabalar da sevimli ve minik olması ayrı bir gözle görmemizi sağlıyor. Arabaya; Lago di Garda yazılmış. Kırmızı, beyaz ve üstü yeşile boyanmış.

20150820_132700

Vos vos ta öyle, zaten vos vosu öne koyup dikkati daha çok çekiyor. Altı sarı, üstü kırmızı boyanmış Murat’ı araba ile birlikte çekiyorum.

20150820_132703

Artık trafik iyice kalabalıklaştı, Priştine’ye geldik sayılır. Denis Priştine’yi bildiği için önde bize kılavuzluk edecek.

20150820_134844

İlkönce Denis’in okuduğu üniversiteye geldik. Yaz tatili olması nedeni ile Okul kapalı.

20150820_135113

Denisin hayalini gerçekleştiriyoruz hep beraber; Bisikletle Prizren den gelip Üniversitede beraber, bisikletlerle resim çekilmek. Denis çok sevinçli, yanında bir çok bisikletli ile birlikte Üniversitenin Kampüsü önünde devamlı öğrencilerin takıldığı kafenin önünde. Okul açılınca resmi arkadaşlarına gösterip hava atacak. Yakışır da hava atması, arkadaşlarının böyle bir şey yapması olası değil ki.

20150820_140652

Üniversiteden sonra yemek yemeğe lokantaya geldik. Herkes kendine göre yemek ısmarlayıp afiyetle yedi.

20150820_151121

Yemekten sonra Denis Priştine’nin merkezine sevgi yoluna getirdi. Burası trafiğe kapalı, sadece yayaların girip gezinti yaptıkları yer. Bisikletle bile dolaşmak yasak. Bisikletleri kıyıda girişte park edip dolaşmak istemeyen Tamam ve İrfan’a emanet ederek yaya olarak dolaşmaya başladık.

20150820_152734

Araçlara kapalı geniş yolda yürüyoruz.

20150820_153651

Şahin ile Denis elçek olarak kendilerini çekiyorlar.

IMG-20150831-WA0113

Muhlis Dilmaç ta bizleri elçek çekiyor.

IMG-20150831-WA0103

Bir grup arkadaş Arnavut komutan İskender beg atlı heykeli önünde çekiliyorlar.

IMG-20150831-WA0099

Yürüyüş yolunda havuzlar yapılmış, havuzda da fıskiyeler suyu belli bir yüksekliğe kadar çıkarıp insanların dikkatini çekiyor.

20150820_153117

Arnavutların lideri Skender beg, burada da at üstünde heykeli dikilmiş. Heykel mermer kaidenin üstünde.

20150820_153952

İnsanlar gezinirken sıkılmasınlar diye su oyunlarından delikli fıskiyelerden konuşmuş. Belli bir ritimle su basınçla delikten çıkıp belli bir yüksekliğe kadar çıkıyor. Bu yükseklik müziğin ritmine göre tansiyonu ayarlanıyor bilgisayarla. Bir terapi gibi insanları oyalayıp seyrettiriyor resmen.

20150820_154151

Bir süre dolaştıktan sonra yola çıkıyoruz. Şehir trafiği kalabalık, ilk önce onunla boğuşuyoruz bir süre şehirden çıkasıya kadar. Gideceğimiz Ferizaj yolu epey kalabalık. Yolda emniyet şeridi yok ve düşük banket. Tek sıra gidiyoruz burada ve hızlı. Ortalama 30 km ve üzerinde. Yoğun trafikten biran önce kurtulmamız gerek. Her ne kadar trafikten sıkılsak ta o yoğun trafiğe rağmen araçlar bizi hiç sıkıştırmadı. Eğer karşıdan gelen araç varsa bizi sollamadılar. Karşıdan araç gelmeyince bizim güvenliğimizi düşünerek öyle solluyor araçlar. 30 km/hız ve üzeri olunca ana yolu çabucak geçtik.

20150820_161132

İşte burada tarlada sürü halinde uçan kuşlar için pratik, bisiklet üstünde resim çekebileceğim bir fotoğraf makinasına ihtiyaç duydum. Kuş sürüsü öyle güzel hareket ediyordu ki. İşte o anları yakalamak zorladı beni. Resimleri cep telefonumdan çektiğim için durmam gerektiğinden durup çekesiye kadar kuş sürüsü hızla hareket ettiğinden havada bulut halinde yakalayamadım. Kuş bulutunun hareketleri insanı büyülüyor adeta. Bir yukarı doğru uçuyor, ardından aşağı, sola. Tekrar yukarı, sağa, aşağı. Sanki koca bir kuş ama kağıttan yapılmış, eğilip bükülüyor, ardından düzelip havada süzülüyor. Bir bakmışsın büzüşüyor. Durup seyretmesi çok hoş. Sürünün ne yapacağını bilmeden takip ediyorum. Her hareketleri değişik kompozisyon oluşturuyor gök yüzünde. Beni fark ettiler herhalde. Tarlaya kondular sürü halinde. Sonra hep birlikte havalanıp danslarına devam ettiler. Sanki akşam seremonisini dans ederek kutluyorlar gün bitimini.

20150820_163802

Kamp yeri Ferizaj şehrinin dışında olduğu için şehre varmadan Prizren yoluna sapıyoruz. Bu yola girince  rahatladık, araç trafiği iyice azaldı.

20150820_174721

Ferizaj dağlardan biraz uzakta kurulduğu için kamp yapabileceğimiz en uygun yer olarak piknik ve doğa yürüyüşçülerin kullandığı çamlık olan bir yere vardık. Kamp yeri biraz yüksek, kısa bir yokuşta bisikletleri elde çıkarmak zorunda kaldık. Yol toprak ve dik. Piknik alanında çeşme ve tuvalet olmadığı için arkadaşlar beğenmedi kamp alanını.

11215767_10207493010578894_3802214529825842689_n

Kamp alanını keşfeden arkadaşlar bankta oturmuş. Etraf çam ağaçları ile kaplı

10443357_10207493013218960_4048645191434832341_n

İrfan çam ormanı içinde bisiklet sürüyor.

11953071_10207493014218985_3883742358002843767_n

Zafer Tanılkan omuzunun üstünde buz torbasını tutarken gördüm. Ne olduğunu sorunca yolda gelirken matarasından su içmeye çalışırken arka tekerleğini bankete düşürünce bisikletten sağ omuzu üzerine düşmüş. Sıcaklığından olsa gerek bir şey anlamadığından kalkıp yola devam etmiş buraya kadar. Yüzündeki acıyı görünce kırık olduğunu tahmin ettim. Denis’e hemen hastaneye götürüp filminin çekilip kontrol edilmesi için araba ile şehre hastaneye yolladım.

Restoranın aşağısında düz bir alanda çadırları hep birlikte kuruyoruz.

20150820_184814

Çadırlar kurulduktan sonra hava karardı. Denis ve Zafer hastaneden geldiler. Hastanede çekilen röntgen filminde gördükleri kadarı ile omuz kemiği kırılmış. Ameliyat edilmesi gerektiğini söylemiş doktorlar. Zafer’in abisi Uğur hemen bir araç bulup Türkiye’ye gidelim deyince bu saatte araç bulmak imkansız Türkiye’ye götürecek. Anca yarın gidebilirsiniz dedim. Denis’e araba ile eşyaları ve bisikletlerini alıp Zafer ve Uğur ile birlikte Prizren’e götürmesini söyledim. Prizren de daha büyük hastane var. Hem Denis’in annesi hastanede hemşire olarak çalışıyor. Bir de orada kontrol etsinler diye Prizren’e yolladım. Hepimizi morali bozuldu ama yapacak bir şey yok bu durumda.

Onlar gittikten sonra akşam yemeği için daha önce anlaştığımız gibi karışık ızgara menüsünü hazırlamaya başladı restoran sahibi. Akşam yemeğinden sonra bir süre daha restoranda oturup sohbet ettik. Fazla geç olmadan çadırlara gelip yatma zamanı deyip yatıyoruz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 80 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda.

Powered by Wikiloc