Etiket arşivi: porsuk çayı

Suyun Kaynağına Yolculuk Gediz Nehri 8. Gün

1 Mayıs 2019 Çarşamba

Murat dağı – Gediz

( Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

 

İşitin ey yarenler
Aşk bir güneşe benzer
Aşk olmayan gönül
Misal-i taşa benzer
*** ***
Taş gönülde ne biter
Dilinde agu tüter
Nice yumuşak söylese
Sözü savaşa benzer
*** ***
Geç Yunus endişeden
Gerekse bu bişeden
Ere aşk gerek evvel
Ondan dervişe benzer

Yunus Emre

 

Öne çıkmış olan görsel, çadırımın yanında sandalyede oturmuş sabah kahvesini içerken. Önümde meyve kasası, çam ağaçlarına Suyun Kaynağına Yolculuk pankartı bağlı.

IMG_20190501_073215

1500 metrelik rakımda, 1 Mayıs günü de olsa Murat dağının karlı zirvesinden gelen soğuk hava bütün gece beni üşüttü desem yeridir. Altımda mat var, soğuk yerden gelmiyor, üs taraf buz gibi oluyor, üzerime polar, ceket ne varsa örtündüğüm halde  üşüdüm. Gece boyu sürekli döndüm durdum. O yüzden pek uyku uyuyamadım. Gün ağarınca kalkıp dışarı çıktım. Hava buz gibi ve üzerime kalın ceket ve pantolon giymiş halde ilk işim  kahve yapmak. Çadırımın önünde, meyve sandığı üzerinde kahve pişirirken otomatik olarak çekiyorum bir poz.

Yalnızım, yalnızken kalabalıkta olduğunu hissetmek, kalabalıkta yalnız kalmak

IMG_20190501_072948

Kahvemi içerken bir derece içim ısındı. Çadırımın yanında sandalyeye oturmuş halde, önümde meyve sandığı. Pankartım çam ağaçlarına bağlı. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20190501_073215

Çayımı demliyorum, yumurtaları kaynatıp bir güzel kahvaltı yapıyorum. Çam ormanı içinde, dağ havası insanı acıktırıyor ve saf oksijen beni doyuruyor. Bu gün 8. gün, zorlu bir yolculuk sonunda Murat dağında bitti. Suyun Kaynağına Yolculuk pankartı önünde resim çekiliyorum. Kameram tripota takılı, otomatik çekiyorum. Ben pankartın sağındayım. Mavi çadırım solda duruyor.

DSCN7895

Pet şişede kalan son toprağı da küçük pınarlardan akan suya döküyorum elimle. Buralardan doğan nehir suyu getirdiğim kirli toprağı arındıra arındıra Gediz nehri ile Ege denize kavuşması dileğimi burada yineliyorum. Geleceğimize temiz bir dünya bırakalım. Murat dağındın bereketli pınarları her yerden fışkırıyor.

IMG_20190501_075909

Bir çok yerden fışkıran pınarları boru içinden geçirerek küçük bir yalağın içinden akıtıyorlar. Bazı yerde çam gövdesi içinden boru geçirilmiş. Burada betondan piknik masaları yapılmış.

DSCN6915

Çadırı, eşyaları toplayıp termal hamama geldim. Sabah ortalıkta pek kimse yok. Havlumu ve su donumu alıp içeriye giriyorum. Kapıda herhangi bir görevli yok, hamamda kimse yok, sakin ve temiz görünüyor. Yuvarlak havuz durgun, etrafında mermer sütunlar ve her taraf mermer kaplı. Karşıda kurnalar var. Havuzdaki suyun rengi yeşilimtırak.

IMG_20190501_101130

Su donumu giyip sıcak havuza dalıyorum. Bu turda şanslıyım, bu 2. termal havuza girişim. İlki Salihli deki Kurşunlu kaplıcaları. Burası da Murat dağı termal kaplıcası.

Kaplıca Murat Dağı’nın 1476 metresinde yer almaktadır. Sıcaklığı 37 ile 43 derece arasında olan sular Sodyum, Potasyum, Kalsiyum, Magnezyum, Bromür ve Sülfat içermektedir. Kaplıca başta romatizmal hastalıklar olmak üzere deri hastalıkları, kadın hastalıkları, sinir ve kas hastalıklarına iyi gelmektedir. Kaplıca suyunun toplam debisi 45 lt/sn civarındadır.

Burada çıkan sıcak suyun efsanesini şöyle anlatırlar,

Germiyanoğulları saflarında çeşitli savaşlarda çarpışan Gazi Murat ve kardeşi düşmanla savaşa savaşa bu dağa gelirler, yoğun çarpışmalarda Gazi Murat’ı ağır yaralarlar. Askerleri yaralarla uğraşırken dua etmişler tedavisini yapalım diye. Murat dağında normalde soğuk pınarların arasından sıcak su çıkmaya başlamış. Askerler de çıkan sıcak suda komutanları Gazi Murat’ı yıkayıp yarasını iyileştirmek için uğraşmışlar. Bu arada karşı taraftaki tepeden kellesi koltuğunun altında kardeşi gelmiş. Abisinin yanında şehit olmak istemiş ama Gazi Murat kardeşine “Bre hey fikirsiz, nerede şehit olduysan oraya git, senin makamın orasıdır” deyip kardeşini yollamış. Kardeşi de kelle koltukta karşı tepeye gidip yere düşerek şehit olmuş. O tepeye “Fikirsiz tepe” denilmiş. Gazi Murat sıcak suyun çıktığı yere, kardeşi de Fikirsiz tepe dağına gömülmüş.

Dağdan çıkan bu su kaynaklarının bir kısmı ile Gediz nehrine (Hermos), Porsuk çayı (Tembris) ile Sakarya (Sangarios) nehrine ve Banaz çayı (Senaros) ile Büyük Menderes (Maiandros) nehrine, Akarçay (Kaystros) ile Eber gölüne su sağlanmaktadır. Batı Anadolu’nun önemli havzalarını bu dağdan çıkan bu su kaynakları sulamaktadır.

Hamamın havuzundaki şifalı sularda yıkanıyorum, kimseler yok, henüz sabahın erken saatleri. Duvardaki aynada kendimi hamam içi ve havuzu çekiyorum.

IMG_20190501_103258

Hamamdan çıkıp kurulandım. Temiz eşyalarımı giyinerek dışarıya çıktım. Termal tesislere bakan arkadaşı buldum, hamam ücretini vereyim dedim o da bu da bizden olsun diyerek para almadı. Kendisine teşekkür ediyorum. Bu kez kirli çamaşırlarımı yıkamadım. Nasıl olsa bu gün eve döneceğim. Bulunduğum yere tabela konulmuş. Tabelada; Murat Dağı Rakım: 1453 yazılmış. Aslında rakım yazan metraj doğru değil. 1476 metre rakım olduğunu öğreniyorum. Bilerek İstanbul’un fetih yılı yazılmış aklı evvel birileri tarafından.

DSCN6882

Her kayanın altından su çıkıyor, iri bir kayanın üstünden sular akarak kaya dibindeki küçük havuza akıtıyorlar.

DSCN6894

Düz bir alanda küçük bir gölet yapmışlar. Göletin içine balık yetiştiriyor. Ördekler de göletin suyundan de yararlanıyor. Güzel bir alan oluşturulmuş.

DSCN6920

Artık yola çıkmaya hazırım, üzerimde deri ceket var. Sıkı giyindim çünkü önümde pedal çevirmeyeceğim uzun bir iniş var. Kendimi çam ormanı arasında giden yoldan aşağı bırakıyorum. Arada durup çam ormanını ve yolu çekiyorum kısa süreliğine, sonra yola devam.

DSCN7896

Hızlı bir şekilde aşağıya, düzlüğe iniyorum. Burada iki çayın sularının birleştiği yer. Soldan gelen çay Murat suyu, daha coşkun akıyor. Diğer çayın suyu daha az, adı sanı belli değil. İki çayın kenarları da çınar ağaçları ile kaplı. Çaylar çınar ağaçlarının gölgesine akıyorlar.

DSCN7898

Bent yapım alanına geldim. Yere büyük künkler döşenmiş.

DSCN7899

Bent duvarları da beton dökülerek yapılmaya başlanmış. Gölet yapıldıktan sonra bu yollar su altında kalacak.

DSCN7900

Bisikletle gezmenin nimetlerinden faydalanıyorum. Bu nimetlerin başında yolda hemen hemen her şeyi görmek. Onlardan birisi uzun zamandır istediğim bir şey; küçük kaplumbağa kabuğu. Kaplumbağalara zarar vermek istemediğimden bu hayalim gerçekleşmedi. Yol kıyısında gördüğüm küçük bir kaplumbağanın çoktan ölmüş olduğu, içini de kuşların yediğini gördüm. Artık istediğim bir kaplumbağa kabuğuna sahibin. Yerdeki kaplumbağa kabuğunu alıp çantama kırılmayacak biçimde sarıp yerleştirdim. Eve gidince içini doldurup bisikletimin gidonuna takacağım süs olarak. Neden böyle bir süs takıyorum? Nedeni kaplumbağa aynı benim gibi evini sırtında taşıyor. Nerde akşam orda sabah, yolda bulduğu kadar yiyecekle beslenip ağır adımlarla gideceği yere sonunda varmış oluyor. Kaplumbağanın hiç acelesi yok, gideceği yere yavaş varınca her şeyi yakından görüp hayatı yaşıyor. Hızlı gitmediği için ruhu geride kalmamış oluyor. Ruhu ile beraber, acele etmeden uzun yaşlara erişiyor.

DSCN7901

Kısa sürede Gediz’e vardım, hırdavatçı Ali’nin dükkanında öğle yemeğini birlikte yedik. Dükkanın karşısındaki oto gardan İzmir’e otobüs biletimi alıp öğle zamanında bisikletim KUZ ile birlikte biniyorum. Yaklaşık 6 saatlik bir yolculuk var önümde. Otobüs arada bir yerde mola verdi. Mola yerlerinde pek bir şey yemek, içmek istemem. Hem yemekler iyi değil hem de çayları güzel demlemiyorlar. Sadece para kazanma hırsı ile kalitesiz hizmet sunmaya devam ediyorlar. Otobüs firmaları buna pek dikkat etmiyor nedense. Şimdiye kadar tuvalete ödediğim paranın haddi hesabı yok. Zaten bu tesisler en çok tuvaletten para kazanıyorlar. Mola yerlerinde durunca sigara içenler otobüsten inince hemen bir cigara yakıp tüttürüyorlar. Sigarasızlık zor içenler için. Eskilerde otobüs içinde sigara içiliyordu, otobüs içi dumanaltı oluyordu yolculuk boyunca. Ben de sigara içtiğim zamanlarda otobüs içinde sigara içtim. Sigara içme yasağı başlayınca otobüsün içi temiz havaya kavuştu. Sigara içmeyenlere daha çok zararı oluyordu sigara dumanı. Büyük kötülük etmişiz bir zamanlar. Mola yerinde içilen sigara izmaritlerini atıldığı çöp tenekesine serçe kuşu gelip konunca bir poz yakalıyorum. Serçe her yerde yiyecek arıyor. Neyse ki izmaritler işine yaramıyor.

IMG_20190501_160829

Yaklaşık 6 saatlik rahat bir yolculuktan sonra akşam olmadan İzmir otogara ulaştık. Bagajdan bisikletim KUZ’u indirip ön tekerleğini takarak çantaları bagaja taktım. Ana yolu dümdüz takip ederek Alsancak bisiklet yoluna kalabalık araç trafiğinde bisiklet sürerek vardım. Bisiklet yoluna çıkınca denizden gelen iyot kokusunu içime çeke çeke Konak iskelesine geldim. İzmir’i, iyot kokusunu özlemişim. Bir de İzmir’in simgelerinden gevreğini. Bir gevrek alıp yemeğe başladım. Gevrek çıtır olunca katıksız yemenin tadına doyum olmaz. Konak iskelesinin önünde, artık her şehir ve kasabada olan mavi boncuklu İzmir yazısı önünde bu yolculukta beni ve çantalarımı taşıyan KUZ resim çekilmeyi hak etti.

DSCN7902

8 Gün önce başladığım Suyun Kaynağına Yolculuk bisiklet turunun sonuna geldik. Yaklaşık 438 Kilometrelik bisiklet yolculuğum sorunsuzca bitti. Yeni yerler gördüm, yeni yollar keşfettim, insanlarla tanıştım. İnsanların eliyle yapılan erozyon, çevre kirliliği, nehirleri pisletmelerine dikkat çekmek için yaptığım Suyun Kaynağına Yolculuk nehirlerimiz temiz aksın projesi şimdilik bitti. Ege bölgesindeki 4 büyük nehir; Küçük Menderes, Bakırçay, Büyük Menderes ve Gediz nehirlerinin rotaları çizildi, gidilecek yollar belirlendi. Nerede kamp yapılır, yaklaşık ne kadar zamanda gidilir hepsi buradaki yazılarda elimden geldiğince anlattım. Elde edilen bu verileri herkes kullanabilir. Hiç kimseden, yada sponsordan yardım almadan, kendi kesemden turları yaptım. Zaten amacım da bu; “Herkes kendi gücü ile tur yapabilir. Yeter ki yola çıksın, yollar hepimizin, paylaşalım” Temiz bir ulaşım aracı olan Bisiklet insanı her yere götürebilir.

Yazdığım yazılar yaklaşık 2 yıl önceden yaptığım turları anlatıyor. Bu tur 2019 yılında yaptım. Yıl olmuş 2021. Yazıları yazmak kolay değil ve zamana gereksinimim var. Ayrıca yaşanmış olayların biraz dinlenmesi gerek. Ben hep düşünmüşümdür; “Bir yolculuk yaptığım zaman hemen anlatmamalı. Üzerinden biraz zaman geçmeli ki taşlar yerine otursun. Soğumalı ve olgunlaşmalı. Anımsayıp yazmaya başladığımda ortaya daha güzel yazılar çıkıyor.” Bir de bu turda öğrendiğim bir şey var; “Ruhumu beklemek” İlk yaptığım tur tek başımaydı, son yaptığım bu tur da tek başımaydı. Tek başıma yaptığım turun avantajlarını kullandım.

İnsanoğlu yaşadığımız dönemde teknolojinin getirdiği olanaklarla çok hızlı ömrünü tüketiyor. Bunun farkında değil çoğu. Hep bir yere yetişme telaşı ile insanların ruhları geride kalıyor. Zaman beklemeyi de istemediğinden bir türlü rahat, huzurlu, sakin bir hayat yaşayamadan ömrünü tamamlıyorlar. Oysa dünya yaşanılacak bir yer ve güzellikleri görmek için biraz yavaşlamalı, yaşamalı anı ve zamanı. Ben de yazılarımı yazarken hep 2 yıl önceden gelmemin nedeni ruhumdan hızlı hareket etmemdi. 2 Yıldır ruhumun gelmesini bekledim bu yazıları yazmak için. Ruh olmadan bir şey olmuyor.

Son yaptığım turun ardından pek bisiklet turlarına çıkmadım. Yaklaşık 1.5 yıldır yaşadığımız Corona virüs salgını nedeni ile bir çok tur ve festival yapılmadı, hepsi iptal oldu. Ben de bu dönemde marangoz atölyesinde çalıştım. Aldığım ücret çok az olsa da bereketli oldu ve para bile biriktirmeye başladım. Kapitalizmin bize dayattığı resmi soyguncular olan bankalar bizi sürekli kredi, kredi kartı ile yapacağımız birikimleri sistematik biçime elimizden alıyor ve borçlandırıyorlar sürekli. Peşin para ile harcamalarımı yapmayı öğrendim. Kredi kartı kullanmıyorum. Şimdilerde rahatım ve böyle sürdüreceğim. Marangoz atölyesinde yeni şeyler öğrendim, kendimi geliştirdim. Yeni fikirler oluştu kafamda. Bunun hazırlığını yaptım ve yeni bir sayfa açacağım.

Yine de bisiklet turları yapacağım, bisiklete bineceğim, festivallere katılacağım elimden geldiğince.

Hayallerimde olan “Yelkenleri maviliklere açacağım” türküsünü mırıldanacağım önümüzdeki günlerde.

IMG_20200928_085833

El salla

Bak görüyor musun denizi

Deniz çalkalanıyor kımıl kımıl,

Şu an kano ile geçiyorum

Bana el salla

Yelken açık

İmbat rüzgarı esiyor efil efil

Elim yekeyi tutmuş

Gidiyorum

Bana el salla

El salladığını görürüm

El sallayalım kendimize

Bak önde sen oturuyorsun

El salla kendine

Bana da el salla, ikimize de

Kano ile buradan geçerken

Kendimizi göreceğiz

Bize el salladığımızı

Biz bize el sallıyoruz…

Hadi biz de el sallayalım

Kendimize

Urim Baba’CAN 29 Eylül 2021 Çarşamba

Dilim sürçtüyse affola. Sağlıcakla kalın

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 47 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığım yolun haritaları

Otogar – Üçkuyular 17 Km

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc

Gediz Keşif Bisiklet Turu 1. Gün

2 Temmuz 2018 Pazartesi

Eskişehir – Kütahya

(K arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

ben mi? evet…
bir gün çıkıp gideceğim kapıları, evleri, dergileri, hüzünler bırakarak…
bir çiçek merhaba diyecek…
hoşgeldin diyecek dağ…
orman gülümseyecek…

Ataol Behramoğlu

 

Öne çıkmış olan görsel, İçi su dolu yalağa çeşme borusundan su dökülüyor. Bisikletim KUZ diğer tarafta. Yalağın uzunlamasına, yanından küçük bir kanaldan su boşalıyor.

20180702_120846_HDR

Güzel bir uykunun sabahında erkenden uyanıp çadırımı, eşyaları toplayıp bisikletin çantalarına yerleştirdim. Ön ve arka bagaj çantalarını KUZ’a taktım. Yola çıkmaya hazır olarak bekliyor KUZ. Kahvaltıyı yapıp karnımı doyuruyorum. Ben yola çıkmaya hazırım ama yol arkadaşım Şevket Karahasan ortalarda yok. Nerede uyuyor, çadırı nerede bilmiyorum. Artık kalkmasını bekliyorum Şevket’i.

Bisikletim KUZ, çantalar yüklü durumda bahçede duruyor

20180702_090954_HDR

Bisiklet evinin salonunda bulunan camekanda Urim Baba’nın Kahvesi havlusu konulmuş. Havluyu camekanın içinde çekiyorum.

DSCN4277

Bisiklet evinde kalan ilk konuk olarak hatıra defterine yazdığım yazının resmini çekiyorum. 8 Ay önce, 05 Kasım 2017 tarihini not düşmüşüm. Aynı zamanda bisiklet evinin açılışını da ben yapmıştım o tarihte.

DSCN4280

Benden sonra burada kalanlar anı defterine yazmışlar duygularını. Yazılanları okudum tek tek. İçlerinden sadece dostum Fernando Feyyaz Alaçam tarafından yazılan yazıyı çekiyorum anı olarak. Feyyaz da 24.02.2018 tarihini atmış.

DSCN4279

Bisiklet evinde demleme çay poşetlerinden bir kaç tane aldım yol için. Bir süre bekledim Şevket’i, sonunda kalktı, hamakta uyuyormuş bahçede. Bileydim erkenden kaldırırdım, yola çıkardık. Fazla geç olmadan yola çıktık Kütahya’ya doğru. Eskişehir’den çıktığımızı tabeladan anlıyorum. Önde Şevket durmuş telefona bakarken tabelayı katran ağaçları ile birlikte çekiyorum.

20180702_100658_HDR

Yol kıyısında çeşmesi akan bir yerde duruyorum. Şevket gözden kayboldu, göremiyorum yolda. Çeşme başında bisikletim KUZ park etmiş olarak çekiyorum.

20180702_120055_HDR

Pistonlar ısınmaya başlamıştı, iki tane borudan su akıyordu. Ben de yalağın içine girerek iki çeşmeden akan sularla iki pistonu ayrı ayrı soğutma çalışmalarına başladım. Bisikletimdeki kamera tutucuya kamerayı bağlayıp otomatik olarak çektim pistonları soğuturken.

20180702_121134_HDR

Yalak içi su dolu, yandan küçük bir kanaldan su boşalıyor. Bisikletim arkada, çeşmeden akan su ve yalak ile resmini çekiyorum. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20180702_121305_HDR

Asfalt kaymak gibi olunca yolda hızlı gidiyorum. Karayolları tabelasında Kütahya il sınırı yazılmış, demek ki Eskişehir den çıktık, Kütahya’dayız artık.

20180702_123716_HDR

Yol kıyısında çeşme yapılmış, çeşmeyi yoldan görmek olanaksız. Anca bisikletle yol alırsan fark edebilirsin. İşte bisikletin faydaları. Su ihtiyacım olmadığı için sadece çeşmeyi göstermek için durup KUZ ile çekiyorum çeşmeyi.

20180702_124908_HDR

Eskişehir – İstanbul ana yolundayım, Buradan Kütahya yönüne gideceğim. tabela kavşakta olduğumu gösteriyor.

20180702_130923_HDR

Porsuk barajıma geldim, barajın su seviyesi düşmüş. Karşı kıyılardaki kayalıklar dikine oluşmuş. Burada kayalar oyulup odalar yapılmış.

DSCN4285

Kayalıklar baraj boyu sıralanmış.

DSCN4286

Kiminin dibinde doğal oluşmuş mağaralar var.

DSCN4288

Kayalar 30 ila 40 metre dikine yarılmış sanki.

DSCN4289

Barajın başlangıç yerine geldim. Su seviyesi düşük olduğu için buralarda sadece akan Porsuk çayı ve toprak görünüyor.

20180702_133637_HDR

Tek başıma yolda gidiyorum, henüz Şevket görünürde yok. Öğle zamanı olunca acıktım. Yol kıyısında çeşme görünce burada durup öğle yemeğimi yiyorum. Yemekten sonra keyif kahvemi de pişirip içtim. Burası hareketli bir yer, yoldan geçenler burada durup gözleme, kebap yiyerek kalabalık oluşturuyorlar. Bisikletim KUZ ve çeşme kareye giriyor.

20180702_134013_HDR

Bu yoldan ilk defa geçtiğimden etrafı seyrederek yol alıyorum. Manzara yavaş olsa da değişiyor sürekli. Tepeler, otlaklar, Porsuk çayı ile birlikte giden yoldayım.

20180702_141627_HDR

Kayalık bir tepe, dibinde çam koruluğu sık dikilmiş. Diğer yerlerde seyrek çam ağaçları var.

20180702_141706_HDR

Yol duble, emniyet şeridi geniş. Rahatça yolda ilerliyorum. Karşımda biri iri biri küçük iki dikili taş sivri olarak görünüyor.

20180702_142007_HDR

Bisikletle giderken yol kıyısındaki her şeyi görmek olası demiştim. Gözüme ayçiçeği bitkisi ilişti. Yol boyunca bir çok yerde görüyorum ayçiçeklerini. Otların arasında boyu uzamış sarı renkli çiçekleri dikkat çekiyor.

20180702_142041_HDR

Yolun üstünde kocaman kayalar heybetli görünümünde.

20180702_142308_HDR

Kütahya bölgesinde toprak ve kaya yapısı beyaz renkli. Sodalı da diyebiliriz. Yatay katmanlar yol açılırken ortaya çıkmış.

20180702_142805_HDR

Bazı yerde katmanlar parçalı kırık şeklinde.

20180702_143011_HDR

Sık sık karşıma çıkan ayçiçeği bitkileri yanında başka bitkiler daha var. Yoldan geçen arabalar pek fark etmese de ben rahatça ne olduğunu görüyorum. Bu bitkiler uyuşturucu olarak kullanılan kenevir bitkileri. Yol boyunca bir çok kez gördüm bu bitkileri. Hepsinin yanında ayçiçekleri de ekilmiş. Esrar yapımında kullanılan keyif verici bitkilerini yol boyunca birileri ekmiş çaktırmadan. Dikkatli bakılmazsa fark edilmiyor.

20180702_143251_HDR

Toprak yapısı Kapadokya coğrafyasındaki gibi. Doğal şartlarda oluşmuş sivri, küçük tepeler peri bacaları gibi. Sadece üstlerinde kaya parçaları yok. O yüzden yağan yağmurlar kayaları sivri olarak oymuş. Etrafta katran ağaçları var.

20180702_143703_HDR

Yol kıyısında yağan yağmur birikintileri kuruyunca dipte kalan beyaz çamur sıcaklıktan çatlamış.

20180702_144746_HDR

Porsuk çayından geçiyorum, köprü başındaki tabelayı akan çay ile birlikte çekiyorum bir poz. Tabelada Porsuk 1 yazıyor. Çayda akan suyun rengine göre lağım suyu renginde akıyor. Yani çok pis.

20180702_145652_HDR

Kütahya’ya giriş yapacağım az sonra. Yolda devasa bir tak yapılmış, her tarafı Kütahya çinileri ile kaplanmış. Tak duble yolda iki kemerli, her ayakta bir tane sivri kubbe var. Toplam üç tane ayak, üç kubbe. Tak şehrin girişinden epey önce yapılmış. İleride şehir genişleyince buraları da evler, iş yerleri ile dolacağı kesin. İhtişamdan hoşlananlar gereksiz harcama yapmışlar sanki.

20180702_152223_HDR

Kütahya tabelasının resmini çekiyorum. Nüfus ; 245.000, Rakım ; 950 metre. Eskişehir’in rakımı 800 metre olduğuna göre 150 metre daha yükselmişim. Yolda gelirken yükseldiğimi fark etmemişim bile.

20180702_152542_HDR

Yavaş yavaş şehir merkezine doğru yaklaşıyorum. Buralarda azot sanayi fabrikası, seramik fabrikaları, şeker fabrikaları sanayisini oluşturmuş. Pembe çiçek ekili meydanda küre üstünde ata binmiş Atatürk heykeli dikilmiş. Heykel ve küre kocaman.

20180702_154525_HDR

Şevket ile Kütahya’ya varınca haberleşiyorum sonunda. İç kısımda bir kahvede buluştuk. Çay ve atıştırmalık bir şeyler yedik. Kütahya’yı az çok biliyorum. Ben önde, Şevket arkamda Kütahya meydanına geldik. Burada Kütahya’nın simgesi çini vazonun heykelinin resmini çekiyorum. Su fıskiyeleri vazoya doğru su fışkırtıyor.

20180702_160720_HDR

Henüz erken olduğundan yola devam ettik, yol kıyısında, bir çeşme bulursak kamp yapacağız. Nitekim Kütahya dan 8 – 9 Kilometre uzaklaştıktan sonra kamp yapacağımız uygun bir çeşme gördük. Kütahya da her tarafta su var ve her yere çeşme yapılmış. Hatta acıklı bir türküsünün başında Kütahya’nın Pınarları diye başlar. Çeşmeyi yaptıran “Şehitler Çeşmesi” olarak ismini vermiş. Çeşmenin üstüne büyük bir şapka yapılmış. Kırmızı beyaz bayrak renklerine boyanmış. Çam ağacına da Türk bayrağı takılmış bir sopaya. Aynasına da “Tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun” yazılmış. Betondan yapılmış yalağa iki borudan su akıyor.

20180702_202634_HDR

Su olunca kamp yapmak kolay. Hava şartları uygun hamak kurmaya. Çam koruluğunda hamakları kuruyoruz. Şevket’te de hamak var. O bir ağaca, ben bir ağaca geriyorum hamağı.

20180703_070651_HDR

Düzlük bir yerde akşam yemeğimizi yedik. Hava kararınca bisikletleri ağaçların arasına sakladık. Fazla geç olmadan hamakta uyuklamaya başladık. Bir süre sonra yorgunluktan uyuya kalmışım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 89 Km civarı

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Eskişehir Bisiklet Festivali 4. Gün

1 Temmuz 2018 Pazar

Velsebid bisiklet evi – Musaözü – Kızılinler

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Yüzümü bulutlara kaldırıp
Dua eder gibi mırıldanıyorum
Kuşlarla, otlarla yıkanıyorum
Rüzgarla, ilkbaharla

Ataol Behramoğlu

 

Öne çıkmış olan görsel, akan porsuk çayı, söğüt ağaçları, bir ağaç çaya doğru yatmış gövdesi. İleride köprü yeşillikler arasında.

DSCN4271

Sabah erkenden uyanıp kahvemizi içiyoruz ilk önce. Kahve içmeden güne başlamak dereyi görmeden paçaları sıvamaya benzer. Yani güne iyi başlamak gerek. Ben de öyle yapıyorum, güne kahve içerek başlıyorum. Gece çok kalabalıktı, bu kadar kalabalık ardından çöpleri beraberinde getiriyor. Aynı zamanda kahvaltı tabakları köpükten olunca çöp torbaları dolup taşıyor. Gönüllü çöp toplayıcısı olan Hakan çöpleri toplayıp çöp torbalarını duvar dibine yerleştiriyor. Hakan çevreye duyarlı bir insan. Etrafta çöp gördü mü alır çöpe atar. Bu huyunu severim Hakan’ın.

DSCN4152

Küçük adam Ömer Kemal sabahın erken saatinde yanımıza geldi. Birlikte resim çekiliyoruz. Ben onun boyuna erişmek için yere çömeliyorum.

DSCN4157

Kahvaltıyı yaptık, Eskişehir’de oturan bisikletçiler bisiklet evine geldikten sonra bahçede toplanıp resim çekilmek için poz veriyorlar. Ben de hepsini topluca çekiyorum. Yere Eskişehir bisiklet derneğinin pankartı serilmiş durumda.

DSCN4159

Belirli saatte yola çıktık, bu gün farklı rotada farklı yerleri göreceğim. Bana doğru gelen bisikletçilerin resmini çekiyorum. Gelen bisikletçiler buradan sağa dönecekler. Yere sağa doğru ok işareti çizilmiş.

DSCN4160

Tepe kireç taşından oluşmuş kayalık dikine kesilmiş sanki. Kayalık duvarda çeşitli boyutta delikler, mağaralar var. Arazi kıraç, tek tük ağaçlar dağınık.

DSCN4163

Tepelerden, vadilerden gidiyoruz.

DSCN4164

Küçük bir köye geldik, kerpiçten yapılmış uzun damlar ve köyün camisi görünüyor.

DSCN4165

Köyde kısa bir mola verdik, bisikletimin selesinin boyunda olan Ömer Kemal KUZ ile poz veriyor.

DSCN4166

Köyden çıktık, kaymak gibi yeni dökülen asfalt yolda giden bisikletçileri çekiyorum. Kadının biri sağda yere yapışmış gibi durarak cep telefonu ile çekim yapıyor. Bir tandem bisiklet yanımdan geçerken kareye giriyor.

DSCN4167

Perihan arabası ile bizi takip ediyor. Ömer Kemal arkada beni görünce el sallıyor ve Urim Baba diye sesleniyor.

DSCN4169

Musaözü tabiat parkına geldik. Henüz girişteyiz, girişte gişe kulübesi var. Araçlardan park ve giriş parası alıyor. Bisikletçiler olarak biz beleşe giriyoruz parka.

DSCN4176

Bir grup bisikletçi gölet kıyısında durmuş resim çekilirken ben de onları çekiyorum. Hepsi de bana el sallıyor.

DSCN4180

Parkta gölet var, Eskişehir’den buraya gezmeye, piknik yapmaya geliyorlar. Rabia Ömer Kemal’i omuzuna alıp poz veriyorlar bana.

DSCN4183

Eşpedal derneği üyeler, gölün kıyısındaki terasta durup poz veriyorlar. Aralarında Ferdimen de var. Önlerinde bir tane tandem bisiklet duruyor.

DSCN4185

Gölet kıyıları tamamen ağaçlarla kaplanmış.

DSCN4187

Bizler de ağaçların gölgesinde oturup dinleniyoruz. Ömer Kemal önde, Eşpedal üyeleri oturmuş sohbet ederken çekiyorum.

DSCN4189

İzmir’den arkadaşlarım Yılmaz ve Doktor Sema’yı cep telefonlarına bakarken çaktırmadan çekiyorum.

DSCN4191

Ferdimen ve Sadriye bağdaş oturmuş yan yana. Ferdimen elinde kraker poşetinden kraker yerken.

DSCN4192

Nevin ve Hüseyin Garip çifti birbirlerinden hiç ayrılmıyorlar. Bisikletten indiklerinde bir araya gelip yan yana dolaşıp oturuyorlar.

DSCN4193

Sencer Kan elinle ağzına bir şeyler atarken çekiyorum. Başında güneş gözlüğü var.

DSCN4194

Görme engelli Emirhan’ı da yakından çekiyorum.

DSCN4195

Bu kez de Hakan beni çekiyor bağdaş oturmuş durumda.

IMG-20180718-WA0009

Kameramla resim çekerken beni çekiyor Hakan. Yere çömelmişim, kameranın ekranına bakarken.

IMG-20180718-WA0011

Burada otururken vişne suyu dağıtıyorlar plastik bardaklarla. Bardaklar karton bardaklıkta. Yarısında bardaklar vişne suyu dolu.

DSCN4197

Söğüt ağacı gövdesi göle doğru eğilmiş. Dalları da göle yansımış.

DSCN4199

Hava durgun, bulutlar parçalı olarak göl yüzeyine yansımış durumda.

DSCN4202

VelESBİD bisiklet derneği herkes bisikletine taksın diye plakalar hazırlamış. Bir bisikletin arkasında takılı plakada yazanlar dikkat çekici; “Kapılma rüzgarıma toz olursun, Geçme yanımdan Aşık olursun.”

DSCN4203

Bir arkadaşın lastiği patlamış durduk yerde. O da lastiğini tamir ediyor.

DSCN4204

Gölete doğru yapılmış iskelete tüm bisikletçiler gelerek topluca resim çekiliyorlar. Ben de hepsini birden çekiyorum.

DSCN4205

Musaözü tabiat parkından ayrıldık. Kendimizi dağlara vurduk, toprak yolda ilerliyoruz. Bir tepeye çıkan bisikletçileri uzaklardan çekiyorum. Kimisi elinde bisikleti yürüyerek çıkıyor.

DSCN4210

Tamamen toprak arazide giden tandem bisiklet.

DSCN4212

Bisikletlerinde yük olmayınca rahat sürüyor kadın bisikletçiler. Bana doğru gelen iki kadın bisikletçi.

DSCN4213

Makilik çalı ağaçlar arasından gidiyoruz, yol belli değil, yere taşları birleştirip ok işareti yaparak nereye gideceğimizi işaret etmişler.

DSCN4214

Bu yolda arazi arabası gider, başka araç biraz zor. Çalılık makiler arasında yol kayboluyor sanki.

DSCN4219

Kimi yerde sürülmüş tarlanın ortasından gidiyoruz. Bisikletim KUZ park etmiş durumda tarlanın ortasında çekiyorum.

DSCN4220

Bir süre düzlükte gittikten sonra inişe geçtik. İniş engebeli, taşlık ve yağmur yolu tamamen bozmuş durumda.

DSCN4221

Bozuk yolda herkes dikkatlice iniyor aşağıya doğru.

DSCN4226

Düzlüğe yaklaştık sayılır, az kaldı yolu bozuk olan arazi.

DSCN4231

Düzlüğe inince arkamdan gelenleri çekiyorum inerken.

DSCN4232

Bir süre asfalt yoldan gittik, ta ki asfalttaki sola dönüş işaretine kadar. Yere ok işareti ve Sola yazısı yazılmış. Buradan sola dönen bisikletçiyi çekiyorum.

DSCN4234

Porsuk çayı üzerinden geçerken akan çayı çekiyorum.

DSCN4235

Tamamen toprak arazide gidiyoruz. Yol çatallaşıyor, topraktaki tekerlek izlerini takip ediyorum.

DSCN4238

Etraftaki kayalıklar kale duvarı gibi sarmış vadiyi.

DSCN4240

Yeni Sofça köyüne geldik. Burada öğle yemeği yiyeceğiz. Yeni Sofça köy konağına hoş geldiniz tabelasını çekiyorum.

DSCN4241

Köyün park alanına, çimenlere oturup yemeği yedik. Yanımızdan ayrılmayan Ömer Kemal beni çok sevmiş olmalı ki hemen yanıma gelip kucağıma oturdu. Birlikte oyunlar oynuyoruz, Hakan bizi çekerken bana soruyor; “Kameran niye bulanık çekiyor? diye. Ben de kollarımı yana açıp “Bilmiyorum” diye cevap verdim. Ömer Kemal’in hayali kahramanı Oris Moris. Biz de Ömer Kemal ile Oris Moris adını anarak kahramanlıklarını canlandırıyoruz.

DSCN4244

Hakan resim çekerken kamera camının kirlendiğini fark ediyor. Hemen temizliyor kamera camını ve net çekmeye başlıyor kamera. Ben bunu fark etmemişim. Kendi kendime “Niye bulanık çekiyor bu kamera?” diye düşünmüştüm. Hakan bu kez temiz ve net çekiyor ikimizi.

DSCN4245

Hakan’a teşekkür olarak çekiyorum bir poz. Mavi tişörtü ile yere bağdaş kurmuş.

DSCN4246

Çam ağacının gölgesinde, çimenlere oturmuş kahve içiyoruz. Ferdimen, ben, Hakan ve Rabia. Rabia cep telefonu ile elçek resim çekiyor ayakta. Hakan’da nasıl bir mide var ki hem bira içiyor hem de kahve içiyor anlamadım. Hepimiz kameraya gülümsüyoruz.

IMG-20180718-WA0012

Mola bitti, tekrar yola düzüldük. yola düzülen başka bir aileyi de paytak paytak yürürken çekiyorum. Ördek ailesi yolun solundan tek sıra çaya doğru yürüyorlar. 8 tane iyice palazlanmış yavru ördek, anneleri en arkada yavruları takip ediyor.

DSCN4248

Porsuk çayı üzerinden geçen tren yolu köprüsü demirden yapılmış. Çay, köprünün altında yarım metrelik bir yükseltiden çağlayarak akıyor. Çayın kıyıları tamamen ağaçlarla, çalılarla örtülü.

DSCN4250

Kızılinler dedikleri yere geldik sanki. Kireç taşlı tepede oyuklar, mağaralar görüyorum.

DSCN4252

Burada üst üste yapılmış oda biçiminde mağaralar var. Sanki mağara apartmanı. Mağara iç içe odalar şeklinde.

DSCN4254

Mağaraların altında köy evleri.

DSCN4255

Başka bir kayalıkta en üstte mağara diğer taraftan da açık, kısa tünel gibi.

DSCN4258

Kayalıkları yakından çekiyorum. Çok girinti çıkıntı var. Delik mağara geniş.

DSCN4259

Porsuk çayı sakince akıyor söğüt ve kavak ağaçları arasından. Demir köprü yapılmış karşıya geçmek için.

DSCN4260

Tarla sınırlarına konulan taş yığını arasından geçen yolda festivali organize eden Serpil Koç yanımdan geçerken eli ile okey işareti yapıyor bana.

DSCN4262

Tepelerle birlikte giden toprak yolda herkes kendi temposunda gidiyor. Bisikletçiler için tehlikeli olan kumlu yolda ön tekerleği kaydıra kaydıra gidiyoruz dikkatlice. Dikkat etmezsek kendimizi yerde buluruz. Nitekim bir kadın bisikletçi kayıp düştü. Bisikleti arabada gelen Rabia’ya verdik. Düşen arkadaşı arabaya bindirip öyle yola devam ettik.

DSCN4263

Porsuk çayını takip ederek gidiyoruz.

DSCN4266

Bisiklet sürmekten yorgun düşmüş bisikletçiler köyün birinde, duvarın dibindeki gölgelikte dinleniyor.

DSCN4267

Bazıları da karşıda ağaçların altında dinleniyorlar duvara oturarak.

DSCN4269

Dinlendiğimiz yerin hemen altında Porsuk çayı geniş bir yerden akıyor söğüt ağaçları arasından. Söğüt ağaç gövdesi çaya doğru yatıp uzamış. Yeşillik çaya rengini vermiş gibi yeşil yeşil akıyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN4271

Kıyısındaki söğüt ağaçlarından bazıları çürüyüp boydan boya çaya serilmiş halde yatıyor. Çay da altından akmasına devam ediyor.

DSCN4272

Köyden hemen sonra asfalt yola çıktık. Buradaki kayalıkların rengi kahverengi.

DSCN4273

Hakan beni bisiklet sürerken çekiyor diğer bisikletlilerle birlikte.

IMG-20180718-WA0006

Sık sık köprüden geçiyoruz bir o tarafa, bir bu tarafa. Porsuk çayı kendi halinde yeşillikler içinden yeşil rengi ile akmaya devam ediyor.

DSCN4274

Aynı yeşillik içinde giden yoldan da bizler bisikletimizle akıyoruz.

DSCN4275

Hakan bu kez beni arkadan çekiyor, gök yüzünde parçalı bulutlar üzerimden geçerken.

IMG-20180718-WA0000

Sonunda akşam üzeri kamp alanına geldik. Soğuk duşumu alıp rahatladıktan sonra çardağa oturup kahvemi içiyorum yeşil bahçeye bakıp. Tahtanın üzerinde kahve fincanı, ileride çadırlar kurulmuş. sağda bez sandalye ve küçük bir masa.

IMG-20180718-WA0003

Festival bitti sayılır, şehir dışından gelenlerin çoğu gitti. Akşama da gidecekler var. Bir kaç kişi bizimle beraber bu gece burada kalacaklar. Rabia, dilini çıkarmış, kendisi ile birlikte beni ve Ferdimen’i elçek resim çekiyor çardakta otururken.

IMG-20180718-WA0004

Bisiklet evinde kalan bir kaç kişiye akşam yemeği geliyor. Akşam çardakta oturup hediye gelen şarabı içiyoruz sohbet eşliğinde. Yarın Gediz nehri keşif turuna çıkacağım. Bir süre Hasan bana eşlik edecek. Banaz’a kadar birlikte gideceğiz. Hasan Denizli’ye doğru devam edecek, ben ise Banaz dan içeri gidip Ferdimen’in çizdiği rotayı takip edip Gediz nehrini keşfedeceğim. Ferdimen bana katılmıyor, başka bir programı var onu yapacak. Ne yapalım ben de tek başıma keşif yaparım artık. Sabah ola hayrola.

Bir festivali de böylece bitirmiş oldum. Yeni arkadaşlar, güzel dostlar edindim. Yeni fikirlerle yarın başka bir tura başlayıp İzmir’e döneceğim.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 67 Km civarı

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Eskişehir Buluşmaları

31 Ekim 7 Kasım 2017

Eskişehir de Bisiklet Evi açılışı. Soğuk Eskişehir günlerinde sıcak dostluklar.

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Güneşte ısınmış üzüm taneleri

Yıldızlardan devşirilen sır

İksir küçük kalplerinde

Zaman döndürürken avuçlarında her şeyi

Kıyıdasın sen, deniz seni salmış

Gözlerin ağaç reçinesi

Kuşların dağarcığında adın var

Çiğdem Baydar

 

Öne çıkmış olan görsel Bisiklet evi tabelası, elips biçimde kesilen tahtanın çerçevesi mavi renge boyanmış. Tabelada “Eskişehir Bisiklet Derneği VELESBİT Bisiklet Evi” yazılmış. Altında da metal çubuklardan bir bisiklet maketi.

20171102_115051_HDR

Merhaba sevgili dostlar, yeni bir yazı daha sizlerle. Keyifli okumalar. Hazine torbamda topladığım gerçek hikayeleri, anıları sizlere dilimin döndüğünce anlatacağım.

Sene 2017, kış ayına girmeye ramak var. İzmir’de ılık sonbaharı yaşıyoruz. Havalar fazla soğuk değil. Bizim düzenlediğimiz Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turlarına katılıp tanıdığım Kübra Özen beni telefonla arayıp Eskişehir bisiklet buluşmalarına Bisiklet Evinin açılışında kahve yapmaya davet etti. Davet gelince katılmamak olmaz deyip kabul ettim. Ayrıca Bisiklet Evi açılışını da yapacağız. Kübra Eskişehir Bisiklet derneği VELESBİD başkanı. Sevgili dostum Hakan Sevin de beni arayıp nasıl gideceğimi sordu. Kendisi de katılacak. Ben Hakan’a İzmir’e gel trenle beraber Eskişehir’e gidelim önerisinde bulundum. O da kabul etti önerimi. Tren biletlerini aldım gardan, yerimiz hazır, Mavi Tren ile gideceğiz. Biraz fazla sürse de keyifli bir yolculuk olacak.

Yolculuk hazırlıklarına başladım, gündüz saatlerinde berberde saçlarımı düzelttirdim, sakal tıraşı oldum bir güzel. Berber koltuğuna oturmuş aynadaki görüntümü cep telefonumla çekiyorum. Üzerimde karadelik girdabı resmi olan tişörtüm var. Solda saç kurutma makinası duruyor kaidesinde. Sağ üst köşede Göztepe spor kulübünün amblemi var.

20171031_113403_HDR

Yanıma gerekli eşyaları aldım, daha çok kış şartlarına uygun olanları. Eskişehir’in çok soğuk bir yer olduğunu biliyorum. Hakan geliyor erkenden, Akşam üzeri kalkacak olan tren garına metro ile kolayca ve çabucak geldik. Trenin 1. vagonunda yerimiz. Tren vagonlarını yandan çekiyorum tabelası ile. Tabelada “İzmir mavi tren. İzmir – Manisa – Balıkesir – Kütahya – Eskişehir” yazıyor. Üstünde de 1 rakamı var. Mavi tren normalde beyaz boyalı, altta iki şerit  çekilmiş boydan boya. Üsteki şerit kırmızı, alttaki şerit ise mavi renge boyanmış. İşte bu mavi şeritten dolayı Mavi Tren deniyor.

20171031_185950_HDR

Tren vagonuna binip bavullarımızı üstteki rafa yerleştirdik. Geniş koltuklara oturup hatıra resmi çekiyorum elçek ile. Ben koridor tarafındayım, Hakan pencere tarafında. Kafamda tüylü şapkam var, kırmızı yelek ve saçlarım salınık. Hakan maviyi sever, onun üzerinde mavi tişört ve mavi eşofman giymiş. Dışarısı karanlık olduğu için içerideki lamba ışığı ile camda yansımalarımız var. Bu resmi çeken  cep telefonumun yansıması da cama vurmuş elimde.

20171031_190219

Tren yolculuğumuz başladı, canımız sıkıldıkça dolaşıp durduk tren içinde. Gecenin bir zamanında uyuduk, uyandık, tekrar uyuduk bir baktık ki Eskişehir’e varmışız bile. Toplam yolculuğumuz 12 saat sürdü. Nasıl geçti anlamadık bile. Normalde otobüsle gidip gelinecek biz zaman ama otobüse göre daha konforlu. Hem tren yolculuğunu seviyorum. Eskişehir’e iner inmez  soğuk ayaz kendini hissettirdi. Üzerime deri ceketi giydim soğuktan korunmak için. Trene İzmir’den binerken kontrol etmediler, Eskişehir’e indik kontrolden geçti bavullarımız. Korku her yeri sarmış buralarda.

Ben ilk defa geliyorum Eskişehir’e. Hakan Üniversiteyi burada okumuş, o yüzden her yeri biliyor. Tren garı şehir merkezine yakın bir yerlerde. Yürüyerek merkeze geldik ve Porsuk çayındaki köprülerden birine geldik. Köprü korkulukları dökümden yapılmış aydınlatma direkleri süslü püslü. Bir tane de Panflüt çalan çocuk heykeli kondurulmuş kaideni üzerine.

20171101_080845_HDR

İzmir’de gevrek olarak adlandırdığımız, Eskişehir’de simit denen gevrek alıp bir çay ocağında bol çayla karnımızı doyurduk. Kübra’yı telefon ile arayıp nerede kalacağımızı öğrendik. Belediyeye ait kültür tesisinde otelde yerimiz ayrılmış. Saat 10’a doğru otel odamıza yerleşip kahve takımlarımı çıkardım. Hemen kahve cezvesini ocağa sürdüm. Kahveyi pişirirken Hakan beni çekiyor. Masanın üzerinde kahve takımları, ocağın üzerinde cezve, kafamda tüylü şapka. Televizyon duvarda asılı. Solda boy aynası, yanında ceketim askıda asılı.

20171101_094134_HDR

Dört kişilik kahve pişiriyorum, ikisini Hakan, ikisini de ben içiyorum. Kardeş payı, yolculuğun yorgunluk kahvesi bol olmalı. Yatağa uzanmış olarak kahve fincanları elimizde içerken elçek resim çekiyorum Hakan ile. İki fincan dolu sehpanın üzerinde duruyor.

20171101_095019

Odada biraz dinlenip kestiriyoruz şekerleme yaparak. Eskişehir düz ayak bir yer, bize bisiklet gerek. Nereden bulacağız derken Hakan Eşpedal üyelerinden birisini tandem bisikletini ayarladı. Yürüyerek gidip bisikleti aldık evinden. Hakan pilot, ben copilot olarak Eskişehir’de tur atmaya başladık. Sırtımda kahve takımlarının olduğu mavi sırt çantası var. Porsuk çayının köprülerinin birinin üzerinden geçerken resim çekiliyoruz tandem bisikletini sürerken.

20171101_124353_HDR

Altımızda araç var, Eskişehir’de gidemeyeceğimiz yer yok gibi. Hakan kendine cura yaptıracak tanıdığı bir saz atölyesinde çalışan arkadaşına gidiyoruz. Dükkanı buluyoruz kısa sürede. İki katlı bir evin alt katı demir parmaklıklı camlı pencereleri olan bir yer. Üst katın balkonunda korkuluk demirlerine bağlanmış 7 tane saz var. Hakan dükkanın açılmış kapısında duruyor. Duvarına da siyah sprey boya ile “Sultan Çalgı Yapım” yazılmış.

20171101_142337_HDR

Hakan’ın Öğretmen arkadaşı Sedat Sümbül ile tanışıyorum. Kendisi emekli olmuş, atölyede kendine göre saz yapıyor. Sedat elinde saz sapı, gözünde gözlük. Arkada marangoz bıçkı makinesi.

IMG-20171101-WA0001

Esas saz ustası daha genç birisi. İsmi Sinan. Eski tip marangoz tezgahında mengeneye bağlı sazda işlem yaparken Hakan çekiyor resmini. Etrafta işlenmekte olan bir çok saz var. Saz ustası İzmir Karşıyaka’da oturmuş bir süre, hemşeri sayılırız.

IMG-20171101-WA0002

Çalışılmayan tezgahta ben de tezgahımı açıyorum. Kahve cezvesini ocağa sürüp kahve pişiriyorum. Duvarda kağıt üzerine saz çizim kağıtları asılmış. Bu arada Hakan saz ustası ile pazarlık yapıp bir tane cura yapımı için anlaşıp siparişini veriyor.

IMG-20171101-WA0003

Atölyeden ayrılıp Eskişehir’in merkezi olan odun pazarına geldik. Şimdilerde eskisi gibi odun pazarı kurulmasa da eskilerden kalmış ilginç bir resim görünce çekiyorum bir poz. Resmi ilginç yapan iki tekerlekli eşek arabasının kasasına odunları o kadar yüklemişler ki Eşeğin kayışlarla bağlı araba okları ile birlikte Eşek ayakları yeren kesilmiş olarak duruyor. Yani “Nalları havada”

20171101_142601_HDR

Mumya müzesine gittik, Eskişehir’de meşhur bir yer. Ünlü insanların  mumyaları sergileniyor. İçeriye girmek ücretli, ücretleri ödeyip içeriye girdik. Ünlülerin benzerleri balmumu heykelleri yapılmış. Ben o kadar ünlü olmadığım için henüz balmumu heykelim yapılmamış. Her birinin resmini tek tek çekiyorum. Ta ki bu tabelanın olduğu yere kadar. Burada bir görevli “Resim çekmek yasak, ücret karşılığında ben çekiyorum” deyince “Nasıl yani, ne demek ücretli çekmek. İçeri girerken zaten ücret ödedim, niye bir daha ücret ödeyeyim” diyerek olayı protesto etmek icin çektiğim tüm resimleri tek tek cep telefonumdan sildim. Görevliye “Bu tabelayı çekmek ücretli mi?” diye sordum. Görevli “Ondan ücret almıyoruz” deyince müzede tek olarak çektiğim resim aşağıdaki tabela. Fotoğraf makinesi, kamera ve cep telefonu yuvarlak kırmızı daire içinde kırmızı çizgi çizilmiş. Altta da “Bu bölümde fotoğraf çekimi müze görevlisince ücretli olarak yapılmaktadır. Ziyaretçilerin fotoğraf çekmesine izin verilmemektir.” yazılmış. Her ne kadar yardım için para toplamak için olsa da, ben yardım etmek istemiyorumdur. Herkes te yardım etmek zorunda değil. Zaten girerken belli bir ücret ödüyoruz müzeye. Sonrasında müzede fazla kalmayıp dışarı çıktım. İştahım kapandı birden bire, müzeden soğudum.

20171101_155719_HDR

Odun pazarında her ne kadar at arabası ve atlar olmasa da heykeli yapılmış. İki güzel, koşumlu at odun arabası ile duruyor. Atlar kayışlarla  tahta bir kirişe bağlı, sağdaki atın ön ayağı kirişin bu tarafına atmış durumda. Hakan da tandem bisikleti ile atlarla poz veriyor. Solda da çöp kovasının içi çiçeklerle süslenmiş. Bir de “Yeryüzü çöp kovası değildir.” yazılmış.

20171101_162634_HDR

Kübra ile buluştuk ve bisiklet evine doğru pedal çevirmeye başladık. Kübra önde, biz onu takip ediyoruz Hakan ile birlikte tandem bisikletle. Kübra bir süre Porsuk çayının dibindeki bisiklet yolundan eşsiz güzellikte manzarası ile götürüyor. Rüzgarsız bir ortamda Porsuk çayı durgun görünüyor. Ağaçların gölgeleri suya yansımış çok net biçimde.

20171102_092538_HDR

Bir ara Kübra duruyor telefon çalınca. Biz de duruyoruz, ben bisikletten inip Kübra ve Hakan’ın resmini çekiyorum Porsuk çayı ile birlikte.

20171102_092549_HDR

Bir süre sonra Porsuk çayı bitiyor ve ana yolda gidiyoruz, Sazova parkını geçip şehir stadının dibindeki kanalın yanındaki yola girdik. Trafiğin olmadığı yerden gitmek güzel. Tarlaların olduğu yere gelince Kübra önden, biz arkasından giderken bir evin önünde bekleyen bir kaç köpek sürüsü havlamaya başlayıp üzerimize gelmeye başladı. Tam evin köşesini dönünce ben gelen köpekleri kovmak için tandemin arkasından yola atlayıverdim. Gelen köpekler evin köşesinden havlayarak çıkınca ben onlardan daha çok bağırdım. Köpekler ne olduğunu anlayamadan çil yavrusu gibi gerisin geri kaçtılar. Ne yaparsın en arkada ben varım, bir sürü köpekle anca böyle baş edebilirim. Hakan bisikletten atladığımı fark edince durdu. Zaten bu arada köpekler de kaçtığından tekrar bisiklete binip bisiklet evine geldik. İçeri girmeden bisiklet evinin şirinliğini çekiyorum. Bir tarafı tek katlı, üstü teras, yanında iki katlı, üzeri kiremitli bir bina. Duvarları beyaz badana ile, kapılar, korkuluklar ve parmaklıklar mavi renge boyanmış, pırıl pırıl şirin bir köy evine dönüşmüş durumda. Facebooktan takip ediyordum bu evin bu hale gelişini. Dernek elemanları el birliği ile çalışarak bu hale getirmiş. Geniş bir bahçesi var, bahçede saksılarda servi fidanları epey var.

20171102_100013_HDR

Evin içine giriyoruz, içerisi güzel badana ile boyanmış, yerde halılar, koltuk ve televizyon. Burası mutfak, bankosu, dolaplar, solda masa ve tahta katlanır sandalyeler. Duvarda tablolar asılmış.

20171102_100538_HDR

Yanda başka bir odaya açılan kapı, odada iki tane yatak var.

20171102_100549_HDR

Evin duvarında renkli yazılarla “I Feel good today” yazılmış. (Türkçesi, Bugün iyi hissediyorum demek) Rengarenk bisiklet amblemleri ile süslenmiş.

20171102_100830_HDR

Evin arka tarafında oda, tuvalet ve üst kata çıkan beton merdivenler var. Üst katta gezgin bisikletçilerin kalacağı bir oda var. Duvara da bir tane lavabo kondurulmuş, üzeri boyalarla süslenmiş çatı gibi.

20171102_100835_HDR

Evde bir duvar saati var, hemen kapağını açıyorum ve kuruyorum. Saatin markası Nacar. Saat bir süre çalışıp durunca, sarkacından ayarlayıp çalıştırıyorum. Az çok anlıyorum saatten.

20171102_101324_HDR

Bisiklet evinin tabelası yapılmış ama henüz yerine asılmayı bekliyor. Elips bir tahta, kenarları maviye boyalı, yakma işi ile “Eskişehir bisiklet derneği VELESBİD Bisiklet Evi” yazılmış. Altına da metal çubuklardan bir bisiklet yapılmış, tekerlekleri sekiz köşeli. Gidonda sepeti bile yapılmış. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20171102_115051_HDR

Ertesi gün Porsuk çayının kenarında dolaşıyoruz. Daha önceden bildiğim bir heykeli karşı kıyıdan görüyorum.

20171103_104918_HDR

Karşı kıyıya köprüden geçip heykelin yanına indim. Bu eşek heykeli meşhur, gazetelere, televizyonlara çıktı haber olarak. Eskişehir belediye başkanı insanlar örnek alsın diye bu heykeli Porsuk çayının kıyısına koymuş. Heykel yeşil boyalı bankta oturmuş İzmirlilerin dediği çiğdem (Başka yerlerde çekirdek diyorlar) çitliyor. Bir eli dişlerine götürmüş çiğdemi kocaman dişlerini göstererek çitliyor. Üzerine beyefendiler gibi takım elbise giymiş, uzun kulakları ile bronz heykel nehre doğru çiğdem kabuklarını atıyor. Ayakları taşın üzerinde. İnsanlar için ironi kokan bir heykelden örnek alırlarmı bilinmez ama insanlar pis olunca bu heykel orada durmakla iyi yapıyor.

20171103_105152_HDR

Bu gün belediyenin kültür evinde sunumlar yapılacak. Bisiklet çalıştayına çağrılan ünlü bisikletçiler bisikletle ilgili görüşlerini sunacaklar. Katılımcıların arasında Aydan Çelik var, iyi karikatür çiziyor, bisiklet turlarının yorumcusu aynı zamanda. Benim için bir şey çizmesini istiyorum. O da daha önce kahvemi içtiğinden bisiklet selesine oturttuğu kahve cezvesini çiziyor bir çırpıda. Çizdikten sonra farkına varıyor, “Sapını ters yere koymuşum.” Kendisi solak olduğu için olabilir dedim, önemli değil. Yanına da Urim Baba’ya Aydan diye mavi keçeli kalemle yazıyor. Ne de olsa karikatürü iyi çiziyor ve bu parçayı saklıyorum hatıra olarak.

20171103_110331_HDR

Sunumlar bitti, akşam üzeri Hakan İstanbul’a gideceğinden tandem bisiklet ile garaja bırakıyorum. Yolcu ettikten sonra ben tek başıma geri dönüyorum kültür evine. Murat Vurucu ile birlikte Eskişehir’de dolaşmaya başladık,  Murat iyi bir fotoğrafçı. Porsuk çayındaki köprülerde benim resimlerini çekiyor. Beni gayet net çekiyor, Porsuk çayı ve ağaçtaki yapraklar bulanık.

IMG_9205

Müzisyen heykellerin arasına girdim, solumdaki saksafon başında şapkası var, sağımdaki gitar çalıyor başı kel. Arkada tuğla örülü duvar var.

IMG_9206

Eskişehir’e ilk defa geldim, hava çok soğuk olmasına rağmen Şehir Eski olarak anılsa da bana çok sıcak geldi. İnsanları, şehrin dokusu, Porsuk çayı. Belediye başkanının başarılı çalışmaları ile parklar, bahçeler, hele hele Porsuk çayı temiz ve bakımlı. Porsuk çayının kenarları gezinti alanları, yeşillikler içinde ağaçlar, dinlenme yerleri, kafeler, barlar düzgün, insanları rahatsız etmeyecek düzeyde. Ayrıca sokaklarında pek park etmiş araba göremedim. Çoğu yere katlı otopark yapılmış. Mahalle sakinleri buraya arabalarını park ediyor ve şehir arabasız daha sıcak bir görünüme kavuşmuş. Hal böyle olunca bu güzel şehri dillendirmek zor benim için. Ellerimi yana açıp söz yerine selamlarımı sunuyorum bu güzelliği ortaya çıkaranlara ve yaşatanlara.

IMG_9219

Murat Porsuk çayının sayısız köprülerinden birinin üzerinde  yeşil boyalı korkuluğa dayanmış olarak çekiyor. Korkuluklardaki direklerde sokak aydınlatmaları yanıyor.

IMG_9227

Tam portrelik resmimi çekiyor alacak karanlıkta. Üzerimde deri kahverengi ceket, başımda turuncu buff. Arka fon bulanık, lambaların noktaları büyümüş olarak resrmi oluşturuyor.

IMG_9228

Kocaman bir Türk bayrağı altında bir poz çekiyor Murat.

IMG_9264

Parkın birinde havuzdan bolca fışkıran su fıskiyesini çekiyorum Sular beyaz ışıkta parıldayıp sütun gibi yukarı bir metre kadar çıkıp havuza düşüyor. Arkasında şapkalı bir heykel karanlıkta görünüyor.

20171103_184625_HDR

Resim çekmeye başladığımızda henüz hava kararmamıştı, epey dolaştık, bolca resmimi çekti Murat. Haliyle biraz yorulunca kahve pişirilen yere geldik. Murat kahve ısmarlıyor, ilk önce kahve fincanı ile bir poz beni tek başıma çekiyor. Divanda Türk motifli kilim desenli yastıklar var. Minderler de aynı desende.

IMG_9282

Garsona rica ediyoruz ikimizin resmini çekmesi için. O da Murat Vurucu ile birlikte resmimizi çekiyor divanda otururken köşede. Benimle zaman geçirip resimlerimi çeken Murat Vurucu’ya teşekkürlerimi sunarım.

20171103_185348_HDR

Ertesi sabah Belediyenin kültür evinde toplanmaya başlandı. Eskişehirli bisikletçilerle toplanıp bisikletlerle Bisiklet Evinin olduğu yere gideceğiz. Bu gün Bisiklet Evinin açılışını yapacağız. Kültür evinin bahçesinde bir bisiklet direğe kitlenmiş kimse almasın diye. Nedense bisikleti kilitleyen kişi direği kilitlemiş sadece. İsteyen kişi rahatlıkla kilitsiz bisikleti alıp gidebilir.

20171104_140708_HDR

Hareket zamanını beklerken kültür evinin bahçesinde yapılan sanat eserlerinin resimlerini çekiyorum. Bu eserler hurda demirlerden yapılmış. Bu heykel fil kafası, kocaman kulakları ve iki uzun dişi ile betimlenmiş Dibinde kesilmiş odunlar bırakılmış.

20171104_140726_HDR

Başka bir eser de geyik heykeli olarak tasarlanmış. Araba parçaları, borular şekline göre hepsi yerli yerine konulup kaynakla tutturulmuş birbirlerine. Başının üstünde çatal boynuzlar unutulmamış. Bu heykelin dibinde de odunlar konulmuş.

20171104_140741_HDR

Bir tane de kadın insan heykeli ustalıkla yapılmış. Siyah beyaz bir kedi de ayaklarının dibine çömelmiş sanki ilgi bekliyor heykelden. Heykel ağacın dibinde ve burada da odunlar var. Eskişehir’de odun bolluğu var herhalde. Heykeller boyalı değil, paslanmış ve eski boyanmış yerler duruyor parçalarda.

20171104_140750_HDR

Gelenler toplandı ve hareket edildi Bisiklet Evine doğru. Benim bisikletim yok, o yüzden Serpil’in arabası ile bisiklet evine geldik. Artık kültür evinde kalmayacağım, o yüzden eşyalarımı bavula koyup yanıma alıyorum. Gelen bisikletçileri tarlaların arasından gelirken resimlerini çekiyorum. Önde iki kişi, arkada kalabalık grup halinde gelenler var.

20171104_154113_HDR

Serpil de gelenleri videoya çekiyor cep telefonu ile. Yanında da iri bir çoban köpeği sakince durup gelen bisikletçileri gözlüyor dili bir karış dışarıda. Normalde bisikletçilere böyle sakin bakmaz saldırırdı ama kalabalık ve Serpil sayesinde sakin duruyor.

20171104_154121_HDR

Bisikletli grup yanıma gelince bir poz daha çektim. Bayağı katılımcı var.

20171104_154127_HDR

Gelenler Bisiklet Evinin bahçesine girip bisikletleri bırakıyorlar. Bahçenin giriş kapısı renkli kurdelelerle süslenmiş. Bisiklet Evi tabelası da kapının üstündeki demirlere bağlanmış.

20171104_154134_HDR

Eskişehir Tepebaşı belediyesinin hediye ettiği piknik masasının birini terasa çıkardık. Burada açılıştan sonra ikramlar yapılacak. Piknik masası kare, dört tarafında oturma yerleri var.

20171104_154603_HDR

Terastan bahçeyi çekiyorum, Bisikletler park edilmiş, insanlar konuşuyor kendi aralarında. Bahçeyi aydınlatmak için çapraz olarak karpuz lambalar çekilmiş. Terasın kıyısında renkli balonlarla süslenmiş.

20171104_154620_HDR

Bahçede park etmiş bisikletler, üstü kapalı tahta çardak ve banklar duruyor.

20171104_154726_HDR

Renkli kartonlardan kalp yapılıp çubuklara takılmış. Hepsi de toprağa saplanmış onlarca kalp.

20171104_154741_HDR

Bisiklet Evinin olduğu yer bal kabağı ile ünlü. Saman balyaları üzerine bir kaç kabak konulmuş, kimi üst üste, kimisi de içi oyulup canavar gibi kesilmiş. İki tane de kadın korkuluk, kolları açık, gömlek giydirilmiş, saçları kırmızı renkte.

20171104_155214_HDR

Kabağın birine göz çizilip tepesine de kocaman metal bir huni takılmış. Huniye “Hunili bisikletliler” yazılmış. Saman balyaları yanında renkli bir şemsiye duvara dayalı.

20171104_155223_HDR

Başka bir kabak ise bisiklete binen bisikletçi olarak oyulmuş.

20171104_155231_HDR

Bir süre sonra beklenen an geldi. Tepebaşı belediye başkanı geldi. Herkes dışarıya çıktı, kapıya da kırmızı kurdele bağlandı. Eskişehir bisiklet derneği VELESBİD başkanı ve üyelerinin büyük çabaları, çalışması ile ortaya çıkardığı Bisiklet Evi açılışa hazır. Belediye başkanı, dernek başkanı Kübra ve fotoğrafçılar hazır bekliyor dışarıda. Çiçek kolyeleri asılıyor boyunlara. Bana da asıyorlar, ne de olsa kahve yapacağım.

20171104_161039_HDR

Belediye başkanı elinde makas beklerken Kübra da gözleriyle birini arıyor sanki.

20171104_161056_HDR

Meğerse beni arıyormuş o gözler. Yanıma gelerek “Urim Baba hadi gel Bisiklet Evinin açılışını yap bakalım” dedi. Şaşırdım, “Nasıl yani Belediye başkanı açmayacak mı?” desem de Belediye başkanı bisikletçilerden ünlü birisinin açması daha uygun olur deyince Başkan makası elime tutuşturdu. İlk defa bir yerin açılışında kurdele keseceğim. Daha çok şaşkınlıkla, henüz heyecan gelmeden makası elime alıp “Bisiklet camiasına ve Eskişehirlilere hayırlı olsun” dileklerimi söyleyerek kurdeleyi kesiyorum.

Aşağıda açılış videosu

Hayırlısıyla açılışı yapıp içeri giriyoruz. Terasa çıktık, Murat Vurucu, Eskişehirli Öğretmen Rahime Çelen ile VELESBİD yazısı önünde resim çekiyor.

IMG_9325

Sonra Belediye Başkanı, Kübra, Erhan ve iki kişi ile birlikte resim çekiliyoruz.

IMG_9320

Öğle için ikramlar verilmeye başlandı. İkramları alıp piknik masasında afiyetle yedik. Ve bende kahve takımlarımı çıkarıp piknik masasına yayıyorum. Urim Baba’nın kahvesi tabelasını da öne koyup kahve cezvesini ocağa sürdüm. İlk olarak Belediye başkanına sunacağım kahveyi. Kahve pişerken  Yanıma da 5 Litrelik su şişesi aldım kahve yapmak için. Belediye başkanının eline kahve değirmenini tutuşturuyorum. Öyle beleşe içmek yok, kahveyi hak edeceksin.

22886212_10155939557707878_6909729216936878029_n

Akşama kadar sürekli kahve yaptım içmek isteyenlere. Bisikletçilerin kimi Eskişehir’e döndüler. Kalanlar da  akşam olanda Bisiklet Evinin üst katında büyük salona toplaştık. Eskişehir’in meşhur soğuğu kendini hissettirmeye başladı. Eskişehir’in etrafında pek yüksek dağ olmadığı için bozkırdan kopup gelen rüzgar ve soğuk engele karşılaşmadan direk şehrin üzerine çullanıyor. Biz de tam da bozkırın ortasındayız. Salonda niye toplandık? Burada Masalcı Esma bizlere masal anlatacak. Masala müzikleriyle eşlik edecek olan Öğretmenler Eser gitar, Burak ise yan flüt ile yerini aldı Esma’nın yanında. Salonda, köşedeki şömineye de kalın odunlar attık ısınmak için. Ben de en önde kahve tezgahımı açıp kahve pişirmeye başladım.

20171104_202344_HDR

Esmavi bizlere masalını anlatmaya başlıyor, masalın ismi “Yosma” Masal anlatılmaya başlarken video çekmeye başladım. Videoyu 27 dakika kesintisiz çektim. Sonlarda şarjı bitiyor dese de cep telefonum iyi dayandı ve pil bitmeden masalı çekmiş oldum. Videosu aşağıda, iyi seyirler.

Bizlere masal öncesi, masalın içinde ve sonrası büyük özveri ile şarkılar çalıp söyleyen Eser Öğretmenime ve Burak Öğretmenime teşekkür ederim. Beni ve izleyicileri mest ettiler. Şarkıları hem dinledik hem de hep birlikte söyledik. Her ne kadar şöminede kalın odunlar yansa da birbirimizin sıcaklığı, enerjisi ve coşkusu ortamı zaten ısıttı. Etkinlik boyunca tamı tamına 5 Litrelik su ile yaptığım sayısız kahveyi sade, şeker kullanmadan yaptım. Sadece Eser Öğretmenin kızı Ada şekerli kahve istedi. Bir tek özel olarak şekerli kahveyi Ada’ya yaptım. Bu arada Ada bizlere küçük gitarı ukulele ile kendi bestesi olan şarkısını ve başka şarkılar söyledi. Kendisi henüz 13 yaşında ve çok yetenekli, bir o kadar da güzel sesi var.

Açılışını yaptığım Bisiklet Evinin ilk misafiri olarak turculara ayrılan odada kaldım. Sabaha kadar hava pek soğuk olsa da yorganın altında üşmedim bile. Sabah kalkar kalkmaz ilk işim Bisiklet Evinin anı defterine ilk yazan olmak. Yazdığım şöyle;

“05 Kasım 2017

İzmir den bir karadeliğe girdim. Solucan beni başka bir evrene çıkardı. Havası soğuk olsa da insanları sıcaktı. Yürekten emek verilerek yapılan VelESBİD konuk evinin ilk konuğu olarak açılışını yaparak Konukevi’nin içini kahve kokusunun muhabbeti sardı.

Hazinemde yeni dostlarla birlikte olmanın ilk masalını dinleyerek tatlı düşler içinde uyudum.

Teşekkürler VerESBİD

Urim Baba!CAN

Urim Baba’nın Kahvesi

İmzam”

DSCN4280

Burada kalanlar ile birlikte kahvaltıyı yapıyoruz. Bu arada sevgili Masalcımız Esma için yaptırdığım Urim Baba’nın kahvesi yazan logo baskılı tişörtü hediye ediyorum.  Ben de aynı tişörtü giydim. Sohbet ederken aklımıza uzaklarda olan dostumuz Feyyaz Alaçam geldi. Hadi birlikte resim çekilip Feyyaz’a gönderelim deyip resim çekiliyoruz. Serpil Koç, ben, Elena Damiani ve Esma Eser Açıkgöz ile sol yumrukları kaldırıp poz veriyoruz.

20171105_094241_HDR

Hediye verdiğim tişörtü üzerine giyip takım olarak birlikte resim çekiliyoruz Masalcı Esma ile.

23316296_10155758446580688_7191492226952273398_n

Arkadaşlarla ayrılık zamanı geldi, vedalaştık. Öğlen zamanı beni otogara bıraktı Serpil. Kafamda bazı projeler var. Eve dönmeden Kütahya’ya gidip fincan fiyatları, nasıl sipariş veririm, bunun araştırmasını yapacağım. Otobüs ile Eskişehir’den Kütahya’ya vardım. Beni garajdan akrabamız olan Oğuz karşıladı, alıp evine götürdü. Ertesi sabah Dayı ile çarşıya çıktık dolaşmaya. Herkes işte güçte. Dayı yaşlı olunca bir tek o uygun gezdirmeye. Kütahya’nın sembolü olan Vazo önündeyiz. Yaklaşık 6 metre yükseklikte, çini kaplı vazonun dibinde içi su dolu havuz var. Havuz yuvarlak kenarlı ve çini kaplı. Kütahya’nın taşı toprağı çini ve porselen yapmaya elverişli. O yüzden porselen ve çini fabrikaları çok. Aşağıdaki vazoyu da yapan Dayının abisi kendi elleri ile yapmış.

20171106_121948_HDR

Kütahya’nın bir de pınarları çoktur. Türküsü bile yakılmıştır hüzünlü olsa da

Kütahya’nın pınarları akışır
Zaptiyeler kol kol olmuş bakışır
Asalı’ya çuha şalvar yakışır
Aman , aman Vehbi öylede böyle olur mu

Ah sen ölürsen Dünya bana kalır mı
Salım geldi musallaya dayandı
Mor cepkenim al kanlara boyandı
Seni vuran zalim nasıl dayandı

Aman , aman Vehbi öylede böyle olur mu
Ah sen ölürsen Dünya bana kalır mı
Yöre: Kütahya

Şehrin her yerinde tarihi çeşmeler hala gürül gürül buz gibi su akıyor. Akan bir çeşme gördüm mü içmeden geçmem. Bir tas su içiyorum çeşmeden. Çeşme mermerden yapılmış, içi oyulup kenarları süslenmiş el işçiliği ile. Sarı pirinç bir borudan mermer bir yalağın içine akıyor. Yalağın içindeki su o kadar berrak ki insana temizliğin ruhunu anlatıyor. Zincire bağlı bir mavi plastik bir tas yukarılarda bir oyuğa asılmış. Hayırseverler tarafından yapılan bu çeşme hayır bilmeyenler de su içerek hıyanetlik yaptıklarından zincirle bağlanmış su tası.

20171106_122635_HDR

Kütahya her ne kadar Müslüman şehri olsa da geçmişte işgal edilmiş Yunan döneminde kiliseler yapılmış. Onlardan birisinin çan kulesi diğer binalardan yüksek. Kilise harap durumda ve bakımsız. Eskiden girebiliyordum ama şimdi tamamen kapatılmış. Herhangi bir onarım çalışması da yapılmamış hala.

20171106_130144_HDR

Kütahya’da çarşıyı dolaşırken aklıma Kübra’nın isteği geldi. Bana gittiğin yerlerden kart at demişti. Hemen kırtasiyeden Kütahya resimli kartını alıp postaneye geldim. Karta yazdıklarım;

“8 Kasım 2017 Pazartesi Sevgili Eskişehir Sevgili VelESBİD Tarlaların ortasında açan Konukevi. Sizlere yakınlardan Çini diyarından sevgiler Kahve tadında olun Urim Baba’CAN Urim Baba” imza

Bunları yazdıktan sonra Kübra’nın bana verdiği Bisiklet Evi adresini de zarfa yazarak postane görevlisine verdim. O da makineden geçirip pul yerine baskı yaptı zarfın üzerine. Ücretini ödeyip zarfı teslim ettim.

23517588_1963585237229734_7779806877646519520_n

Çarşıda fincan yapan kişilerle görüştüm, fiyat aldım. Kendime ve isteyene fincan bastıracağım Urim Baba’nın Kahvesi logosu ile.  Tanıdık birisi ile aşağı yukarı anlaştım sayılır. Artık eve gidince fincan siparişlerini alıp bastıracağım. Gece saatler on ikiyi vurunca Eskişehir’den kalkan Mavi trene biniyorum. Uzun bir yolculuk beni bekliyor. Yarı uyku, yarı uyanık olarak sabahın ilk Güneş ışıkları ile kalkıp doğruluyorum. Manisa ovasına, düzlüğe inince çamların ardında yükselmeye başlayan Güneşi camdan çekiyorum. Camda kocaman kumlama ile yapılmış Ay – Yıldız var.

20171107_080248_HDR

Güneş yükselmeye başlıyor Akhisar civarında. İstanbul – İzmir karayoluna paralel gidiyoruz. Karşıda dağlar silsilesi ve Güneşin parlak ışıkları ile daha da büyük görünüyor.

20171107_080541_HDR

Güzel bir maceranın daha sonuna geldik, yeni dostlar ile tanıştım,. Yeni yerler gördüm. Hele Eskişehir çok hoşuma gitti. Soğuk günler olsa da insanların sıcaklığı içimi ısıttı. Bir yeri ellerimle açtım ilk defa ve çok mutlu oldum. Bir günde 5 Litre kahve yaptım dostlarıma bıkmadan usanmadan. Kaç fincan kahve pişirdim sayısı belli değil, dostlarla olmak önemliydi benim için.

Teşekkürler Kübra Aşan, teşekkürler VELESBİD, teşekkürler Eskişehir

Sağlıcakla