Etiket arşivi: kütahya

Suyun Kaynağına Yolculuk Gediz Nehri 7. Gün

30 Nisan 2019 Salı

( Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

Akbulak köyü – Emirfakı – Gediz – Murat dağı

 

Dervişlik dedikleri hırka ile tac degil
Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil
Durmuş marifet söyler, erene Yunus Emrem
Yol eriyle yoldadır, yolsuza yoldaş değil

Yunus Emre

 

Öne çıkmış olan görsel, Suyun Kaynağına Yolculuk afişim çınar ağacına bağlı, ben de çömelmiş olarak toprağı akan çaya kavuşması için döküyorum.

IMG_20190430_172827

Sabah erkenden uyanıyorum, Güneş çadırımın içine ilk ışıklarını vururken içeriden Güneşi çekiyorum. Çadırımı kurarken sabah uyandığımda ilk olarak Güneşin doğuşunu izlemeliyim. O yüzden çadırımın kapısı her zaman doğu tarafına gelecek şekilde kurarım. Güzel bir güne Güneş ile beraber başlamak gibisi var mı?

IMG_20190430_072752

Kalkar kalmaz çadırımdan dışarı çıkıp tulumbadan su çekmek oldu. Elimi yüzümü tulumbanın serin suları ile yıkıyorum. Turuncu renge boyanmış tulumba, çadırım ve bisikletim KUZ park etmiş yeşillik arazide.

DSCN7840

Sabah kalktıktan sonra ilk işim kahve içmek. Bunu her sabah yaparım, aç karnına bir bardak su içerim, ardından kahve ve üstüne bir bardak daha su içerek güne başlarım. Nerede olursam olayım her sabah yaptığım rutin işlerden birisi. KUZ solda, çadırım, çadırımın önünde katlanır sandalyem ve kahve takımları. Bisikletin yanında da çitlembik ağacı

DSCN7841

Kahvemi içtikten sonra Gediz nehrini görmeye gidiyorum. Nehir söğüt ağaçları arasından çamurlu akıyor

DSCN7843

Her zaman suyun olduğu yerde kamp atmaya çalışıyorum. Su oldu mu korkma, bu çeşme de olur, tulumba da, fark etmez. Kahvaltı yapmaya hazırlanırken dün geldiğim köprüden bir köpek sürünün önünde havlaya havlaya bana doğru geliyor. Dur bakalım, hayırlısı diyelim. Köpek yanıma kadar geldi, sürekli havlıyordu. Herhalde tulumbanın yanı kendi bölgesi. Yabancı biri gelip yerini işgal etmiş, havlaması ondan olabilir. Arkasından küçük koyun sürüsü de geldi. Çoban ile selamlaştık, koyunlar arazide otlamaya başladı. Ben de kahvaltımı yaparken ekmek dilimi attım köpeğe. O da çekine çekine ekmek dilimini bir çırpıda yedi bitirdi. Demek ki köpek aç, bir dilim ekmek nedir ki. Dişinin kovuğuna sığmadı. Bir dilim daha verdim, onu da yuttu. Bir dilim, bir daha verdim. Toplam beş dilim ekmeği yedi bitirdi. Sonrasında yakınıma gelip yattı karnı birazcık doymuş halde. Koyunlar otlaya otlaya bizden uzaklaştı. Köpek yerinden kalmıyor bile.  Çoban köpeği çağırıyor ama köpek oralı bile değil. Yanımda yatmaya devam ediyor. Herhalde ekmeği verince yeni sahibi ben oldum. Çobanı takmıyor bile. Bu bana siyasetçileri hatırlattı. Önceleri iktidardaki lidere demediğini bırakmıyor sonra da çok bağıran çağırana bir görev veriliyor ve yeni sahibinin emrinde onu tüm gücü ile korumaya başlıyor. Ne de olsa politikacı ( İki yüzlü ). Beton üzerinde turuncu renkli tulumbayı yakından çekiyorum. Arkada Gediz nehrini kaplayan ağaçlar.

DSCN7844

Kahvaltımı bitirip eşyaları ve çadırımı topluyorum. Bagajda yerlerini alıyorlar. Yola çıkarken cep telefonumu gidondaki taşıyıcıya bağladım. Haritayı da açtım ve yola çıktım. Haritada çizdiğim  rota yeşil renkte çizgi olarak çizili. Uydu beni takip ediyor rotada ve kahverengi çizgi çizmeye başlıyor. Navigasyondan mıdır, uydulardan mı kaynaklanıyor bilemediğim çizgiler oluşmaya başladı. Yolda düz gittiğim halde yoldan sapıp başka yerlere gidip geliyor kahverengi çizgi. Mavi nokta da benim bulunduğum yeri gösteriyor. Navigasyon bazen sapıtıyor, sapıtmış rotayı kamera ile çekiyorum cep telefonumun ekranını.

DSCN7845

Ana yola çıkmak üzereyim. Bu yol Uşak – Gediz yolu, devamında Kütahya’ya kadar devam ediyor. Ana yola çıkmadan bir kez daha bulanık akan Gediz nehrini çekiyorum.

DSCN7847

Ana yola çıktım, yol kaymak gibi ve emniyet şeridi geniş. Çıktığım yerde Emirfakı köyü var, köye uğramadan yoluma devam ediyorum. Ana yol olmasına rağmen pek araç ta gözükmüyor. Yolun kenarında tarlalar düz ovada yayılmış ekili olarak. Bazı tarla sınırlarında uzun kavak ağaçları dikilmiş.

DSCN7848

Gediz ilçesine geldim, giriş tabelasında; Gediz Nüfus: 23150 yazıyor. Kasaba dışındayım, merkeze daha epey yol var.

DSCN7850

Gediz görününce Murat dağı da tüm azameti ile karlı zirvesini de gösteriyor. Önümde uzun kavak ağaçları duvar gibi ve yeşil tarlalar.

DSCN7851

Buralarda ağaçlar henüz çiçeğe durmuş. Bahar yeni gelmiş buralara.

DSCN7852

Gediz kasabasının içine geldim, burada halamın kızı oturuyor. Damatları olan Ali’nin hırdavat dükkanına vardım. Ali öğle yemeğini ısmarlıyor. Ben de yemekten sonra kahve pişirip ikram ediyorum. Ali’nin iki oğlu var, Bahadır ve İhsan. Onlara Murat dağına gideceğimi söylüyorum. İlk başta onlar da kamp kurarız deseler de sonradan vaz geçtiler. Dükkandan ayrılıp yola devam ettim. Önümde tırmanacağım koca bir dağ var; Murat dağı. Gediz nehri adını Gediz ilçesinden geçerken alıyor. Ondan önceki ana kol olan Murat suyu adıyla akıyor çay olarak. Köprüdeki tabelada Murat Suyu 1 yazıyor

DSCN7853

Murat suyu coşkun ve bulanık akıyor söğüt ağaçlarının arasından, yukarılarda bir yerlerde yağmur yağmış olmalı.

DSCN7854

Şimdilik yol çok hafif eğimli, neredeyse düz sayılır. Solda ağaçlar, sağda çamlı yamaç var.

DSCN7856

Yolun bir yerinde harfiyat çalışmaları olduğunu görüyorum. Buraya bent yapılacağa benziyor.

DSCN7857

Murat suyunda 2. köprünün tabelasını çekiyorum.

DSCN7858

Harfiyat yapılan yerden sonra ağaçların çoğu kesilmiş, çorak bir bayır görünümü almış. Tek tük ağaçlar var yamaçta.

DSCN7859

Murat suyu çayının dibinde, yol kıyısında akan bir çeşme görünce resmini çekiyorum.

DSCN7860

Gölgem önümde uzamaya başladı.

DSCN7863

Murat suyunun kenarında çınar ağaçları ve açıklık bir alan var. Burası piknik alanı olarak kullanılıyor. Çınar ağaçları çıplak, henüz yapraklarını açmamış.

DSCN7864

Piknik alanının olduğu yerde çeşme var. Burada mola veriyorum. Çınar ağacının dallarına da Suyun Kaynağına Yolculuk pankartını bağlıyorum. Bisikletim KUZ park halinde.

IMG_20190430_172634

Suyun Kaynağına Yolculuk pankartının önünde Gediz nehrinin denize döküldüğü deltadan aldığım toprağı çıkarıp Murat suyu çayına döküyorum birazını. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20190430_172827

Yaklaşık 355 Kilometre taşıdığım kirli toprağı çaya dökerek temiz olarak denize kadar akmasını diliyorum. Umarım insanlar yaptığım bu yolculuğun değerinin farkına varır ve nehirlerimizi kirletmekten vaz geçerler. Geleceğimize temiz bir Dünya bırakmanın peşine koşarlar. Umudumuzu hiç bir zaman yitirmeyelim. Temiz bir doğa için, temiz bir çevre için mücadeleye devam edeceğim.

IMG_20190430_172845

Bu da videosu, linki aşağıda.

https://youtu.be/nm3fPVGb-mc

Solda karlı zirvesi ile Murat dağı, sağda tabelada Muratdağı 7 yazıyor. Demek ki yolum 7 Kilometre kalmış, yola devam.

DSCN7866

Yolda giderken jandarma durduruyor. Buradan başlayan dağ koşusu başlamış bile. Muratdağı termal kayak merkezi tabelası yanına dağ koşusu ile ilgili bez afiş asılmış. Afişte yazanlar “Gediz Muratdağı dağ koşusu Çıkış.” Bir süre araçlarla beni bırakmıyorlar gideyim diye.

IMG_20190430_174436

Bir süre bekledikten sonra jandarma serbest bırakıyor ve yoluma devam ediyorum. Hadi arabalar koşuculara zarar verebilir, bir bisikletçi ne zarar verebilir ki koşuculara. İşte bizdeki akıl tutulmaları böyle bir şey. Bazı yerleri tel çitle ayırıp bahçe yapmışlar engebeli araziyi. Çınar ağaçları da içinde kalmış.

DSCN7867

İki tane çınar ağacı gövdesi karşılıklı duruyor. Nedense çınar ağaçları asırlık olmasına karşın öyle büyük dalları yok. Devamlı budanıp kesilmiş. Gövdenin içi çürüyüp yok olmuş. Ama tüm bunlara karşı bereketini vermeye devam ediyor çınar ağacı. İnsanlar ne kadar kötü davranırsa davransın. Çınar ağacının dibinden çıkan pınar doğaya hayat veriyor. Suyu az da olsa Gediz nehrine karışacak büyümüş olarak.

DSCN7868

Düzlük dediğim hafif yokuşlar bitti. Son 7 Kilometre sertleşmeye başladı. Ağır ağır çıkıyorum yokuşu. Akşam olmadan hedefe varırım diye düşünüyorum.

DSCN7869

Murat dağının karlı zirvesini yakınlaştırıp çekiyorum. Mayıs ayına bir gün kala karlar çam ormanını beyaza bürümüş kısım kısım. Daha aşağıda evler olan tesis  görüyor.

DSCN7870

Tesisi yakından çekiyorum. Tesisin olduğu yer açık alan, diğer taraflar çam ormanı ile kaplı.

DSCN7871

Yol kıyısına ağaçtan yapılmış tabela görüyorum. Tabelada;

Muratdağı

Yürüyüş ve koşu parkuru

Rakım   : 975 – 1330 mt

Mesafe : 10 km

Kütahya orman bölge müdürlüğü alo 112

Yazılar sarı renkte yazılmış.

Tabelada yazanlar güzel de neden Bisikleti parkura sokmamışlar anlaşılır gibi değil. İnsanlar henüz bisikleti tanımıyorlar demek ki. Ama tanıyıp burada dağ bisiklet yarışı, gezinti yeri olacak bir gün. O gün gelecek.

DSCN7873

Murat dağının sol yamacında şirin bir dağ köyü var. Köyün ismi; Uğurluca köyü. Evler tek katlı ve bahçeli.

IMG_20190430_184327

Hedefime 2 Kilometre kala yeğenlerim İhsan ve Bahadır araba ile bana yetiştiler. Yokuş ta bitmek bilmediğinden 4 çanta ve sosis çantamı arabaya verip boş bisikletle son 2 Kilometreyi çıktım. Tesislerdeki balkon terasta Murat dağında yetişen bitki çayı içiyoruz limonlu. Çay içerken ortalıkta buraya gelen insanları koklayıp tanımaya çalışan iribaş çoban köpeğini çekiyorum. Kuyruğu kıvrık, beyaz bir köpek. Sadece kulakları ve ağız, burun kısmı siyah.

DSCN7875

Güneş karşıdaki Şap dağının zirvesinde batmak üzere.

DSCN7876

Güneş zirvede batmaya başladı tüm kızıllığı ile. Optik zoom yaparak yakınlaştırıyorum Güneşi.

DSCN7881

Daha da yakınlaştırıyorum, yakınlaştırdıkça resim daha da netleşiyor. Güneş sarı renkte, etrafı turuncu, kızıl karışımı renkte parlıyor. Güneşin üzerinde küçük bir bulut ta renk cümbüşünden nasibini almış.

DSCN7882

Güneş tepenin ardında iyice alçalıp kaybolmaya başladı.

DSCN7889

Ve Güneş gözden kayboldu ama ışıkları bulut tabakasına vururken bulutun aldığı şekil sanki denizde küçük dalgalar sahile vuruyormuş gibi.

DSCN7890

Güneşi batırdık, bisikletimin yanına gelerek çantaları yükledim arabadan. İhsan ve Bahadır çadır kurabileceğim yamaçta teras olarak düzleştirilmiş yere götürdü. Burada piknik yapıyorlarmış. Düzlüğe çadırı kurdum, eşyaları da içine yerleştirip üzerime serinleyen havadan dolayı kalın bir şeyler giyindim. İhsan’ın Gediz de yaptırdığı köfte ekmeği yiyorum akşam yemeği olarak. Onlar da kendilerine birer tane köfte ekmek yaptırmış. Bir kaç çalı çırpı toplayıp ateş yaktık güvenli olarak. Akşam hava karardı ve iyice soğumaya başladı. Fazla geç olmadan İhsan ve Bahadır arabasına binip Gediz’e gittiler. Ben de soğuğa karşı çay demledim ısınmak için. Ateşi de sürekli besliyorum. Çayımı içtikten sonra fazla geç olmadan ateşi su ile söndürüp çadırıma yatmak için girdim.

Sonunda bir turu da başarı ile bitirdim tek başına. Suyun Kaynağına yolculuk Bisiklet Turu 355 Kilometresi Gediz nehri, toplam 394 Kilometre yol yapmışım evden buraya kadar. Turu 7 günde tamamladım. 1537 metre denizden yüksekteyim. İçimde tatlı bir heyecanla uyumaya çalışıyorum ama hava iyice soğudu. Gediz dağı soğuğunu hissettiriyor.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 67 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Gediz Keşif Bisiklet Turu 2. Gün

3 Temmuz 2018 Salı

Kütahya – Banaz – Yeşilyurt

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Rüyalar bile geceleri bekler
Gizlice görünmek için
Yüreğimdesin, saklısında içimin
Gizlice sevgilim

Ataol Behramoğlu

 

Öne çıkmış olan görsel, akşam güneşi kavak ağaçları arasından batarken son ışıklarını yola vuruyor.

20180703_195047_HDR

Hamakta uyumanın keyfini sabah uyanınca çıkarıyorum. Bir süre sallanarak gece gördüğüm rüyaları hatırlamaya çalışıyorum. Hamağın ucu ve çam ağaçları.

20180703_070651_HDR

Bisikletim KUZ çam ağaçlarının arasında park ederek gizlemiştik.

20180703_070659_HDR

Şevketin hamağı benim hamağımın rengi aynı, mavi. İkisini bir kareye sığdırıyorum yattığım yerden.

20180703_070719_HDR

Şevket hamağın içinde iken uzaktan hamakları çekiyorum. Sık çam ormanı içinde.

20180703_071359_HDR

Hamakları toplatıp çantaya yerleştirdik. Aşağıdaki düzlükte kocaman çam ağacı var. Çam ağacının altına soframızı kurup kahvaltıyı yapacağız. Şevket’in bisikleti çam ağacına dayalı. KUZ ise sehpasının üzerinde park edilmiş durumda.

20180703_075849_HDR

Kahvaltımızı bitirip toparlandık, yola çıkma zamanı diyerek yola çıktık. Ana yoldan Ankara yoluna çıkacağız. Yol gayet güzel, hafif eğimli yol kıvrılarak gidiyor. Şevket önde, bu kez beni bırakmadan beraber gidiyoruz. Biri sağda, biri solda iki tepe var önümde.

20180703_100825_HDR

Yol üstüne kocaman bir tabela konulmuş, Tabelada; Afyonkarahisar – Antalya tarafına düz, Zafer havaalanı – Altıntaş – Uşak yönü sağ taraf olarak belirtilmiş. Biz Uşak yönüne, sağa doğru gideceğiz. Şevket önümde gidiyor. Zafer havaalanı Türkiye devletine atılmış büyük kazıklardan birisi. Buralara fazla yolcusu olmayan havaalanı müteahhit firmaya yolcu garantisi ile yaptırılmış. Havaalanına ister yolcu gelsin, ister gelmesin belirli sayıda yolcu ücretini devlet ödemek zorunda.

20180703_105825_HDR

Alibeyköy köyüne geldik tabelada yazdığına göre.

20180703_110720_HDR

Köyün içe giriyoruz, su birikintisi komple yüzeyi yosun kaplamış, su görünmüyor. Sağda çakır dikenleri.

20180703_110937_HDR

Kaz sürüsü biz gelince topluca uzaklaşıyorlar. Ben de onları kaçarken çekiyorum. Küçük su birikintisi var, ilerisinde başka kaz sürüsünü de görüyorum.

20180703_111014_HDR

Bu köyde bir çok kaz sürüsü görüyorum. Köyde kaz yetiştirmeyen yok sanki. Yol üstünde kaz sürüsü, birisi liderlik yapıyor, diğerleri lideri paytak paytak takip ediyor. Lider nereye sürü oraya.

20180703_111016_HDR

Tek katlı köy ilkokulu, geniş bahçesi taş duvar ile çevrelenmiş. Okul kullanılmıyor, bahçe ve bina bakımsız. Bahçede bir kaç katran ağacı dikilmiş.

20180703_111125_HDR

Köyün camisinin önüne geldik. Burada tuvalet ihtiyacını karşılayacağız. Bisikletim KUZ cami girişinde park etmiş durumda.

20180703_111433_HDR

Cami dışında tarihi eserlerden parçalar görüyorum. Taşta Yunanca yazıları silik durumda, pek okunacak gibi değil.

20180703_111449_HDR

Etrafta blok taşlar görüyorum.

20180703_111505_HDR

Sütun parçası dikilitaş gibi dikilmiş duvar dibinde.

20180703_111510_HDR

Burada kanal yapılmış, mermer kapaklarla üstü örtülü.

20180703_111538_HDR

Eski mi eski kerpiç ev sıvanmamış, kerpiçler ortada. Üstü kiremit kaplı, içinde oturulacak gibi değil. Sanki dam olarak kullanılmakta.

20180703_111552_HDR

Tabelada yazan bilgiye göre Alibeyköy camisi 1944 yılında yapılmış. Köşede profilden yapılmış eski bir bank, yanında betondan yapılmış kaide.

20180703_111623_HDR

Abdest alma yerinde yazı çerçevelenip fayansların üzerine asılmış.

“Alim isen al

Eline kalemi yaz,

Cahil isen al

kazmayı durma

Kaz…”

Diye yazılmış.

20180703_112155_HDR

Altıntaş ilçesine geldik. Tabelada yazdığına göre nüfusu 5100. Küçük bir ilçe, burada pek kalan yok gibi, herkes büyük şehirlere çalışmaya gitmiş sanki.

20180703_114214_HDR

Yol kıyısında çeşmeler yapılmış ama araba ile hızlı geçenlerin çeşmeyi görme şansı yok gibi. Çeşme yoldan biraz yukarıda, çamların arasında.

20180703_122909_HDR

Yol boyu çeşmelerle donatılmış, adım başı çeşme görüyoruz neredeyse. Ağaçların dibinde yapılmış iki borulu çeşme.

20180703_125851_HDR

Tabelada yazdığına göre Zafertepeçalköy’e geldik. Burasının asıl ismi Çalköy, Zafer kazanılan tepe de burada bulunduğundan ikisi birleştirilip yazılmış.

20180703_131230_HDR

Köyün meydanında bulunan çardağın altına yerleşiyoruz. Burada öğle yemeğini yiyeceğiz. Meydanın bir köşesinde, biri Mustafa Kemal olmak üzere üç heykel masanın etrafında ayakta savaş için durum değerlendirmesi yaparken betimlenmiş. Şevket çardak altında oturmuş yemek için hazırlık yapıyor.

20180703_133238_HDR

Meydanın dibinde bakkaldan yoğurt, helva, ekmek alıp öğle yemeğini yiyoruz.

20180703_141442_HDR

Yemekten sonra yolumuza devam ediyoruz. Etrafta tepeler var, işte bu tepelerde Kurtuluş savaşında şiddetli çarpışmalar yaşanmış. Tepeler ele geçirildikten sonra savaş kazanılmış ve Büyük taarruz başlamış.

20180703_143944_HDR

Tabelalarda yazdığına göre Şehit sancaktar anıtı ve Zafertepe anıtı olarak yönleri belirtilmiş. Buraları başka bir zamana bırakıp yolumuza devam ediyoruz.

20180703_144215_HDR

Buralarda çok kar yağdığını uyarı levhasından anlıyorum. Üçgen tabelada kırmızı şerit içinde kar tanesi çizilerek betimlenmiş.

20180703_150314_HDR

Yeni yapılmış duble yolun bir tarafı tamamen göçmüş durumda. Sağlam zemin yapmamış müteahhit firma.

20180703_154035_HDR

Dumlupınar kasabasına geldik. Tabelada nüfusu 1200 yazılmış.

20180703_155125_HDR

Dumlupınar şehitlik tepesine elinde süngülü tüfek olan Kuvayı milliye askerinin heykeli dikilmiş. Yukarıya çıkan merdivenler var. Tepe tamamen yeşil çimenlerle kaplı.  Aşağıda uzun bir direkte Türk bayrağı dalgalanıyor.

DSCN4290

Devasa heykeli daha yakından çekiyorum, Güneş arkasından vurduğu için heykelin yüzü görünmüyor.

DSCN4291

Dumlupınar anıtı yoldan çok uzakta olduğundan girmedik. Sadece uzaktan optik zoom ile yakınlaştırıp çekim yaptım tepeyi ve heykeli.

20180703_160041_HDR

Uzaklardan gelip

20180703_160047_HDR

Uzaklara giden tren hat boyu. Raylar traversler üzerine bağlanmış uzakları yakın ediyor. Tren yolu ileride sağa doğru dönmüş.

DSCN4292

Tepelere yerleştirilen rüzgar türbinleri ve Ankara – İzmir karayoluna yaklaştığımızı tabela belirtiyor. Sol taraf Afyonkarahisar – Ankara, sağ taraf Banaz – Uşak – İzmir olarak yazılmış.

20180703_160946_HDR

Anadolu bozkırında dağ tepe olmayınca rüzgarlar engele çarpmadan başı boş esiyor. Bu rüzgardan faydalanmak gerek diyerek Rüzgar türbinleri yapılmış çok sayıda. Türbinleri yakınlaştırıp çekiyorum. Tepede olan türbinlere çıkan toprak yol kıvrılarak gidiyor.

DSCN4296

Ankara – İzmir karayoluna çıktıktan sonra 1346 metre rakımdan 924 metre rakıma yaklaşık 5 Kilometre yokuş aşağı iniş yaptık. Neredeyse arabalarla aynı hızda hareket ettik sayılır. 5 Kilometreyi çarçabuk bitirdik. İniş bitince yol kenarında durduk. Burada vişne ağaçları var ve vişnelerin tadına bakıyoruz.

20180703_164033_HDR

Burada aynı zamanda akan bir çeşme de var. Suları tazeliyoruz çeşmeden. Çeşme önünde söğüt ağacı gölge yapıyor, altında tahtadan yapılmış piknik masası konulmuş. Şevket matarasını çeşmeden doldururken bir poz çekiyorum.

20180703_172500_HDR

Banaz ilçesine vardık, tabelada yazdığı kadarı ile 16.600 nüfusu var.

20180703_174720_HDR

Banaz merkeze geldik, burada tam sağa doğru dönecekken Şevket yerde kağıt 10 TL buldu. Hadi kahveye gidip çay içelim diyerek kahvenin birine oturduk. Çayları ısmarladık, içerken Şevket’e BayKuş kesemden bahsettim. Yolda bulduğum paraları alıp BayKuş keseme koyarak köylerdeki çocuklara dondurma, gazoz ısmarladığımı söyledim. Çayları ben ısmarlayayım, sen o parayı BayKuş keseye koy teklifinde bulundum. O da bu teklifimi kabul etti ve BayKuş keseyi çıkarıp parayı içine yerleştirdim. Böylece bir çok çocuk sevinecek bilinmeyen bir köyde. Şevket’in bagajının üstünde BayKuş kesesi ve 10 TL selenin üzerinde.

20180703_180737_HDR

İkişer bardak çay içip bir şeyler atıştırdık. Çay içerken bisikletimdeki aparata cep telefonunu yerleştirip otomatik çekiyorum ikimizi. Şevket ile burada yollarımız ayrılıyor. Şevket Çivril yönünden Denizli tarafına doğru gidecek. Ben ise tek başıma Gediz nehrinin kaynağına gidip keşif turu yapacağım. Haritayı Ferdimen önceden çizmişti. Uzun bacaklı dar bir sehpanın kenarlarında kırmızı döşemeli demir sandalyede oturuyoruz. Üstünde iki bardak çay dolu. Ben sol, Şevket sağ kolunu sehpaya dayamış. Şevketin sakalları siyah, benim sakalların kırlaşmış beyaz. Şevket beyaz gömlek giymiş. Bende uzun kollu kırmızı – siyah tişört var. Arkada kahvenin mavi boyalı camekanı.

20180703_181023_HDR

Şevket ile vedalaşıyorum, birbirimize iyi yolculuklar diledik. Şevket güneye, ben kuzeye doğru yol almaya başladık. Akşam güneşi alçalmış, gölgeler uzamış yatay olarak. Bakkaldan eksik olan yiyecek malzemeleri ve ekmek aldım bol miktarda. Yol boyunca giden elektrik hattı, tek tük evler ve bahçeler arasında giden yol.

20180703_191424_HDR

Küçük bir kavşakta yön tabelaları dikilmiş tam dört tane. Sola doğru ok işareti olanlar sırasıyla; Yeşilyurt 5, Muratlı 7, K. Oturak 8, Gürlek 13, Camsu 19, Çamsu 17, Ayrancı 21, Baltalı 23. Sağa doğru ok işareti ile belirtilen köyler; Hatipler 3, Alababa 8, Bahadır 9. Solda ayrı tabelada; Ovacık 22, Küçükler 22, Karacahisar olarak yazılmış. Köyler birbiri ardına geliyor demek ki. Ben Yeşilyurt tarafına doğru gideceğim, yani sola doğru.

20180703_192434_HDR

Akşam Güneşi ufka iyice yaklaştı, neredeyse batmak üzere. Yol tam Güneşe doğru gidiyor. Yol kenarlarında ağaçlar, Güneş tam karşımda, kavak ağacının ardında son ışıkların yola vururken çekiyorum. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20180703_195047_HDR

Yol kıyısında bol suyu akan bir çeşmeden suyumu doldururken köylünün birisi ile sohbet ediyorum. Kamp yapabileceğim uygun bir yer, çeşme kenarı gibi bir alan var mı? diye sordum. Köylü de biraz ilerde çeşme olduğunu ama suyunun çok az aktığını, kamp yapmak için uygun düzlük olduğunu söyledi. Kendisine teşekkür edip yoluma devam ettim. Bol su akan çeşmede kamp yapılacak bir alan yoktu. Köylünün söz ettiği çeşmeye geldim. Çeşme güzel bir konumda, etrafında ağaçlar ve kamp yapılacak bir alan da var. Köylünün dediği gibi çeşmeden iplik gibi su akıyor. Neyse idare edeceğim artık.

20180703_200704_HDR

Yoldan az içeride, 2 metre daha yüksek, çimenlik bir alanda çadırımı kurdum ve yerleştim. Alan geniş ve açıklık, çeşme az ileride. Büyük bir çam ağacı çeşmeye yakın konumda.

20180703_202352_HDR

Buraların rakımı yüksek, haliyle Güneş batar batmaz hava serinlemeye başladı. Üzerime kalın ceketimi giydim, pantolonun paçalarını taktım, çorapları giydim. Serinlik iyice arttı Temmuz ayının ilk günleri olmasına rağmen. Kafa lambamla akşam yemeğimi hazırlayıp bir güzel karnımı doyurdum. Zaman geçirmeden kahve pişirip içtim. Ardından içimi ısıtmak için çay demledim. Tek başıma kalmamın özgürlüğünü yaşıyorum. Şimdiye kadar hep yanımda mutlaka birileri vardı ve yalnız kalmadım. Şimdi yalnızım ve canımın istediği biçimde hareket edeceğim. Önümde zorlu bir yol var, keşif yapacağım. Yeni yerler, yeni insanlar göreceğim.

İki tas çay içtim, içim ısındı biraz, fazla geç olmadan, erkenden çadırıma girip uyku tulumuna girerek tatlı rüyalara daldım.

Bugün yaptığım yol yaklaşık olarak 101 Km civarında.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Gediz Keşif Bisiklet Turu 1. Gün

2 Temmuz 2018 Pazartesi

Eskişehir – Kütahya

(K arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

ben mi? evet…
bir gün çıkıp gideceğim kapıları, evleri, dergileri, hüzünler bırakarak…
bir çiçek merhaba diyecek…
hoşgeldin diyecek dağ…
orman gülümseyecek…

Ataol Behramoğlu

 

Öne çıkmış olan görsel, İçi su dolu yalağa çeşme borusundan su dökülüyor. Bisikletim KUZ diğer tarafta. Yalağın uzunlamasına, yanından küçük bir kanaldan su boşalıyor.

20180702_120846_HDR

Güzel bir uykunun sabahında erkenden uyanıp çadırımı, eşyaları toplayıp bisikletin çantalarına yerleştirdim. Ön ve arka bagaj çantalarını KUZ’a taktım. Yola çıkmaya hazır olarak bekliyor KUZ. Kahvaltıyı yapıp karnımı doyuruyorum. Ben yola çıkmaya hazırım ama yol arkadaşım Şevket Karahasan ortalarda yok. Nerede uyuyor, çadırı nerede bilmiyorum. Artık kalkmasını bekliyorum Şevket’i.

Bisikletim KUZ, çantalar yüklü durumda bahçede duruyor

20180702_090954_HDR

Bisiklet evinin salonunda bulunan camekanda Urim Baba’nın Kahvesi havlusu konulmuş. Havluyu camekanın içinde çekiyorum.

DSCN4277

Bisiklet evinde kalan ilk konuk olarak hatıra defterine yazdığım yazının resmini çekiyorum. 8 Ay önce, 05 Kasım 2017 tarihini not düşmüşüm. Aynı zamanda bisiklet evinin açılışını da ben yapmıştım o tarihte.

DSCN4280

Benden sonra burada kalanlar anı defterine yazmışlar duygularını. Yazılanları okudum tek tek. İçlerinden sadece dostum Fernando Feyyaz Alaçam tarafından yazılan yazıyı çekiyorum anı olarak. Feyyaz da 24.02.2018 tarihini atmış.

DSCN4279

Bisiklet evinde demleme çay poşetlerinden bir kaç tane aldım yol için. Bir süre bekledim Şevket’i, sonunda kalktı, hamakta uyuyormuş bahçede. Bileydim erkenden kaldırırdım, yola çıkardık. Fazla geç olmadan yola çıktık Kütahya’ya doğru. Eskişehir’den çıktığımızı tabeladan anlıyorum. Önde Şevket durmuş telefona bakarken tabelayı katran ağaçları ile birlikte çekiyorum.

20180702_100658_HDR

Yol kıyısında çeşmesi akan bir yerde duruyorum. Şevket gözden kayboldu, göremiyorum yolda. Çeşme başında bisikletim KUZ park etmiş olarak çekiyorum.

20180702_120055_HDR

Pistonlar ısınmaya başlamıştı, iki tane borudan su akıyordu. Ben de yalağın içine girerek iki çeşmeden akan sularla iki pistonu ayrı ayrı soğutma çalışmalarına başladım. Bisikletimdeki kamera tutucuya kamerayı bağlayıp otomatik olarak çektim pistonları soğuturken.

20180702_121134_HDR

Yalak içi su dolu, yandan küçük bir kanaldan su boşalıyor. Bisikletim arkada, çeşmeden akan su ve yalak ile resmini çekiyorum. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20180702_121305_HDR

Asfalt kaymak gibi olunca yolda hızlı gidiyorum. Karayolları tabelasında Kütahya il sınırı yazılmış, demek ki Eskişehir den çıktık, Kütahya’dayız artık.

20180702_123716_HDR

Yol kıyısında çeşme yapılmış, çeşmeyi yoldan görmek olanaksız. Anca bisikletle yol alırsan fark edebilirsin. İşte bisikletin faydaları. Su ihtiyacım olmadığı için sadece çeşmeyi göstermek için durup KUZ ile çekiyorum çeşmeyi.

20180702_124908_HDR

Eskişehir – İstanbul ana yolundayım, Buradan Kütahya yönüne gideceğim. tabela kavşakta olduğumu gösteriyor.

20180702_130923_HDR

Porsuk barajıma geldim, barajın su seviyesi düşmüş. Karşı kıyılardaki kayalıklar dikine oluşmuş. Burada kayalar oyulup odalar yapılmış.

DSCN4285

Kayalıklar baraj boyu sıralanmış.

DSCN4286

Kiminin dibinde doğal oluşmuş mağaralar var.

DSCN4288

Kayalar 30 ila 40 metre dikine yarılmış sanki.

DSCN4289

Barajın başlangıç yerine geldim. Su seviyesi düşük olduğu için buralarda sadece akan Porsuk çayı ve toprak görünüyor.

20180702_133637_HDR

Tek başıma yolda gidiyorum, henüz Şevket görünürde yok. Öğle zamanı olunca acıktım. Yol kıyısında çeşme görünce burada durup öğle yemeğimi yiyorum. Yemekten sonra keyif kahvemi de pişirip içtim. Burası hareketli bir yer, yoldan geçenler burada durup gözleme, kebap yiyerek kalabalık oluşturuyorlar. Bisikletim KUZ ve çeşme kareye giriyor.

20180702_134013_HDR

Bu yoldan ilk defa geçtiğimden etrafı seyrederek yol alıyorum. Manzara yavaş olsa da değişiyor sürekli. Tepeler, otlaklar, Porsuk çayı ile birlikte giden yoldayım.

20180702_141627_HDR

Kayalık bir tepe, dibinde çam koruluğu sık dikilmiş. Diğer yerlerde seyrek çam ağaçları var.

20180702_141706_HDR

Yol duble, emniyet şeridi geniş. Rahatça yolda ilerliyorum. Karşımda biri iri biri küçük iki dikili taş sivri olarak görünüyor.

20180702_142007_HDR

Bisikletle giderken yol kıyısındaki her şeyi görmek olası demiştim. Gözüme ayçiçeği bitkisi ilişti. Yol boyunca bir çok yerde görüyorum ayçiçeklerini. Otların arasında boyu uzamış sarı renkli çiçekleri dikkat çekiyor.

20180702_142041_HDR

Yolun üstünde kocaman kayalar heybetli görünümünde.

20180702_142308_HDR

Kütahya bölgesinde toprak ve kaya yapısı beyaz renkli. Sodalı da diyebiliriz. Yatay katmanlar yol açılırken ortaya çıkmış.

20180702_142805_HDR

Bazı yerde katmanlar parçalı kırık şeklinde.

20180702_143011_HDR

Sık sık karşıma çıkan ayçiçeği bitkileri yanında başka bitkiler daha var. Yoldan geçen arabalar pek fark etmese de ben rahatça ne olduğunu görüyorum. Bu bitkiler uyuşturucu olarak kullanılan kenevir bitkileri. Yol boyunca bir çok kez gördüm bu bitkileri. Hepsinin yanında ayçiçekleri de ekilmiş. Esrar yapımında kullanılan keyif verici bitkilerini yol boyunca birileri ekmiş çaktırmadan. Dikkatli bakılmazsa fark edilmiyor.

20180702_143251_HDR

Toprak yapısı Kapadokya coğrafyasındaki gibi. Doğal şartlarda oluşmuş sivri, küçük tepeler peri bacaları gibi. Sadece üstlerinde kaya parçaları yok. O yüzden yağan yağmurlar kayaları sivri olarak oymuş. Etrafta katran ağaçları var.

20180702_143703_HDR

Yol kıyısında yağan yağmur birikintileri kuruyunca dipte kalan beyaz çamur sıcaklıktan çatlamış.

20180702_144746_HDR

Porsuk çayından geçiyorum, köprü başındaki tabelayı akan çay ile birlikte çekiyorum bir poz. Tabelada Porsuk 1 yazıyor. Çayda akan suyun rengine göre lağım suyu renginde akıyor. Yani çok pis.

20180702_145652_HDR

Kütahya’ya giriş yapacağım az sonra. Yolda devasa bir tak yapılmış, her tarafı Kütahya çinileri ile kaplanmış. Tak duble yolda iki kemerli, her ayakta bir tane sivri kubbe var. Toplam üç tane ayak, üç kubbe. Tak şehrin girişinden epey önce yapılmış. İleride şehir genişleyince buraları da evler, iş yerleri ile dolacağı kesin. İhtişamdan hoşlananlar gereksiz harcama yapmışlar sanki.

20180702_152223_HDR

Kütahya tabelasının resmini çekiyorum. Nüfus ; 245.000, Rakım ; 950 metre. Eskişehir’in rakımı 800 metre olduğuna göre 150 metre daha yükselmişim. Yolda gelirken yükseldiğimi fark etmemişim bile.

20180702_152542_HDR

Yavaş yavaş şehir merkezine doğru yaklaşıyorum. Buralarda azot sanayi fabrikası, seramik fabrikaları, şeker fabrikaları sanayisini oluşturmuş. Pembe çiçek ekili meydanda küre üstünde ata binmiş Atatürk heykeli dikilmiş. Heykel ve küre kocaman.

20180702_154525_HDR

Şevket ile Kütahya’ya varınca haberleşiyorum sonunda. İç kısımda bir kahvede buluştuk. Çay ve atıştırmalık bir şeyler yedik. Kütahya’yı az çok biliyorum. Ben önde, Şevket arkamda Kütahya meydanına geldik. Burada Kütahya’nın simgesi çini vazonun heykelinin resmini çekiyorum. Su fıskiyeleri vazoya doğru su fışkırtıyor.

20180702_160720_HDR

Henüz erken olduğundan yola devam ettik, yol kıyısında, bir çeşme bulursak kamp yapacağız. Nitekim Kütahya dan 8 – 9 Kilometre uzaklaştıktan sonra kamp yapacağımız uygun bir çeşme gördük. Kütahya da her tarafta su var ve her yere çeşme yapılmış. Hatta acıklı bir türküsünün başında Kütahya’nın Pınarları diye başlar. Çeşmeyi yaptıran “Şehitler Çeşmesi” olarak ismini vermiş. Çeşmenin üstüne büyük bir şapka yapılmış. Kırmızı beyaz bayrak renklerine boyanmış. Çam ağacına da Türk bayrağı takılmış bir sopaya. Aynasına da “Tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun” yazılmış. Betondan yapılmış yalağa iki borudan su akıyor.

20180702_202634_HDR

Su olunca kamp yapmak kolay. Hava şartları uygun hamak kurmaya. Çam koruluğunda hamakları kuruyoruz. Şevket’te de hamak var. O bir ağaca, ben bir ağaca geriyorum hamağı.

20180703_070651_HDR

Düzlük bir yerde akşam yemeğimizi yedik. Hava kararınca bisikletleri ağaçların arasına sakladık. Fazla geç olmadan hamakta uyuklamaya başladık. Bir süre sonra yorgunluktan uyuya kalmışım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 89 Km civarı

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Simav Eynal Bisiklet Festivali 2. Gün

3 Eylül 2016 Cumartesi

Simav – Eynal – Efir – Eynal

( Kör arkadaşlar için resimlerde betimleme yapılmıştır )

 

Ne zaman eğilip baksam yüreğime 
Eski aşklarımın kırıntıları
Parlayıp söner
Ve bir yaz gecesi karanlığında gözlerim
İKİ GÖLGE SEÇER
İstasyon Binası Ağaçlar ve Merdivenler
Rumca söylenen bir ezgiyi dinlerken
DALAR gider 
Ve bir tren gelip geçer aniden 
NE ZAMAN EĞİLİP BAKSAM YÜREĞİME

 

Arif Damar

 

Öne çıkan görsel, yerden fışkıran sıcak su buharı, bisikletçiler sağ ellerini kaldırmış. Herkesin yüzü buhara dönük.

Tatlı düşlerden erkenden uyanıyorum. Erkenden uyanmak en güzel şey. Güzel olan şeyi de yapmak gerek.  İnsan güzel şeyi yapmalı ki güne renk katmalı, güneşle beraber doğmalı Dünya’ya. Erkenden kalkmışken kahve içilmeden olmaz. Etrafımda benimle beraber erken uyananlara kahve yapıyorum bir pişirimlik. Kahveyi de değirmende taze çekiyoruz. Değirmende kahveyi çekenlerden birisi de Antalya dan Gülin Sevi Genç. İlk başta tanımamıştım, kendini tanıtınca kim olduğunu anımsadım ve yanımda oturup hem değirmende kahve öğüterek hem de sohbet ederek kahvemizi pişirip içtik.

Gülin Sevi ile yan yana oturmuş durumda poz veriyoruz kameraya. Gülin Sevi kahve değirmenini çekiyor, ben de kahve pişiriyorum taze taze. Arkamda çadırım mavi rengi ile.

Kahvaltıyı hep birlikte yaptıktan sonra hareket saatini beklerken kaplıcaların önünde çeşitli kuşların olduğu kafesler var. Kafesin birinde sarı renkli tüyleri, boynunda kahverengi ve siyah desenleri ile bezenmiş. Boynundan devam eden renk değişikliği kanatların ucuna kadar devam ediyor. Uzun kuyruğu siyah beyaz minik renklerin karışımı ile gri görünümünde. Kısa gagası olan bu kuşun cinsi sülün.

El gücü ile çalışan değirmen. Dökümden yapılmış kocaman tekerleğini el ile çevirmek kolay görünüyor. Kalın döküm ayakları üzerinde duran değirmenin çarklarının üzerinde üçgen haznesi üst kısmı geniş, alt kısmı iyice daralmış. Değirmenin yanında da yeşil gömlekli, mavi ceket giymiş, kahverengi pantolonlu, şapkalı heykel duruyor.

Eynal kaplıcaların yönetim binası ve hamam olan yeri, önü geniş bir alan parke kilitli taş döşeli temiz bir yer. Belediye görevlileri sürekli çevreyi kontrol edip çöpleri topluyor. Eynal kaplıcalarının tedavi amaçlı olarak; Romatizma, nevralji, cilt ve deri hastalıkları, böbrek taşları, siyatik, kireçlenme, kadın hastalıkları ve sedef hastalıklarına olumlu etkileri görülmektedir. Fiziksel özellikleri; Hipotonik su grubuna girmektedir. Kimyasal özellikleri; Kalsiyum, sodyum bikarbonat ve sülfat içerir. Su sıcaklığı 70-97 ºC olarak çıkmaktadır. Su içinde 2000 mg/lt mineralizasyon içermektedir.

Belediye başkanı da gelerek bisiklete binip aramıza katıldı. Başkan bisikletin üzerinde poz veriyor. Bizler de etrafında bisikletsiz başkana destek olduk.

Eynal kaplıcalarının sıcak su kaynağına doğru gidiyoruz. Kuyular yakınlarda bir yerde. Kuyudan çıkan su sıcaklığı ve basıncı fazla oluna fazlalık dışarıya püskürtülüyor. Bu püskürtme uzaklardan da rahatça görünmekte. Basınç çok olunca buhar onlarca metre yukarıya fışkırmakta. Sıcak buhar olarak havaya dikine çıktıktan sonra en tepede soğuyunca rüzgara göre yana doğru yağmur biçiminde yere düşmekte. Buhar hüzmesinin yanı perde gibi. Kuyu başından borularla tesislere taşınmakta sıcak buhar.

Bisikletleri bir tarafa bırakıp kuyulara doğru yürümeye başladık. Arazide toprak susuzluktan derin çatlaklar oluşturmuş. Çatlaklar diz boyunu aşkın. Yabani otlar da termal sudaki minerallerden rengi bir acayip olmuş.

Kuyudan çıkan geniş borudan fışkıran buharın yoğunluğu Güneş ışınlarını tamamen kapatıyor bir bulut gibi.

Kuyu borusundan çıkan buhar jet sesi çıkarıyor. İyice yanına yaklaşarak bir resim çekiliyorum.

Rüzgarın estiği yönün ters tarafında sağanak yağmur sürekli yağıyor, yer sulak araziye dönmüş durumda.

Kuyunun dibinden buhar hüzmesini çekiyorum. Güneş hayal meyal görünüyor.

Katılımcılar bir araya toplanıp resim çekilmek için kollarını havaya kaldırıp poz veriyor. Ben de kollar yukarıda arkadan resimlerini çekiyorum.

Yukarıya doğru fışkıran buhar kütlesi ve eller havaya kalkmış. Güneş buhar hüzmesinin arkasında yakından çekiyorum bir kaç eli arkadan. Kuyuların vanaları bizler için özel olarak açıyorlar buharın gökyüzüne çıkışını izlememiz için. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

Yeterince buhar çıkışını izledikten sonra topluca yola çıktık. Ara yollardan Balıkesir yönüne doğru gidiyoruz. Yol toprak ve ağaçlı olunca zevki bir başka oluyor.

İlk molamızı ağaçların serin gölgesinde veriyoruz.

Burada alabalık tesisleri var, havuzda balık yetiştiriliyor. Yakınlarda akan bir çay ve gölet bulunmakta. Çaydan gelen soğuk sular havuza boşalıp balıkların sürekli soğuk suda kalmalarını sağlıyor. Havuzun içinde bir sazan balığı görünüyor.

Dinlenme yerinde piknik yapılmakta ve piknik artıklarından beslenen köpekler de yiyecek peşinde. Krem renkli yavru köpek maskotumuz oluyor.

Bisikletleri mola yerinde bırakıp gölete doğru yürümeye başladık. Gölet yukarılarda bir yerde olduğu için biraz tırmanmak gerekecek.

Gölet küçük, bent ile su tutulmuş. Su olması etrafı değiştirmiş bir nebze. Durgun yeşil rengi, kıyılarında sazlıklar ile seyredilmesi insana huzur veriyor. Dağın gölgesi su yüzeyine yansımış.

Akasya ağacının yaprakları arasından gölet manzarası.

Göletin etrafını dolanmaya başladık. Gölet küçük olunca kısa sürede dolaşıyoruz. Karşı kıyıda yürüyen bisikletçiler ve göletin sularına yansımaları. Çınar ve çam ağaçlarının da yansımaları gölet yüzeyinde.

Pistonları ısınan Antalyalı Adnan Tutucu kalın bir borudan ayaklarını akan suda soğutuyor. Boru içine sokulmuş başka bir boru çeşme için su sağlıyor.

Yol kıyılarında kocaman ceviz ağaçları neredeyse yolu kaplamış durumda. Ceviz ağaçlarının gölgesinde bisiklet sürüyoruz.

Küçük bir çayda akan su ve ağaçlar etrafı kaplayıp görülmesi gereken bir tablo oluşturmuş. İzliyorum ve huzura erişerek orman kuşlarının şakırtılı nağmeleriyle. Su kenarındaki kuşların şakırdamaları başka bir tonda çıkıyor. Onları kendi yerinde dinlemek bana huzur veriyor doğrusu. Bir süre ormanın sesini dinliyorum akan çayı izleyerek.

Buradaki toprağın ve kayaların yapısı Kütahya da ki gibi sodalı beyaz görünümünde. Tek tük çam ve meşe ağaçları bayırda serpilmiş.

Köy yollarının bazıları henüz asfalt ile tanışmamış. Burada toprak yol köyleri birbirine bağlıyor. Araç ta görünmüyor bu yolda. Sadece bizler bisiklet sürüyoruz. Ağaçlar çalı boyunda ve dağınık .

Yol kıyısında çeşme ve su görmek olası. Borudan az da olsa su akması bana yetiyor. Sularımı tazeliyorum çeşmeden. Biraz da içmek gerek her çeşmede olduğu gibi. Borudan akan su ve döküldüğü yalak görünüyor resimde. Akan su aşağılarda iri damlalar şeklinde ayrılarak yalağa dökülmekte.

Her yerde olduğu gibi çocuklar bizi meraklı gözlerle izliyorlar sessizce. Ellerinde Türk bayraklarını sallayıp bizlere selam veriyor. Çocuklar havuz duvarının üzerine oturmuşlar. Oğlan çocuğu ayakta. Küçük bir kız da yerde ayakta duruyor. Toplam dört kişiler. Şimdiye kadar hiç görmedikleri kadar bisikletli görmenin heyecanı içindeler belli. Havuzun ön kısmında taş ve dal parçaları ile çit çekilmiş bahçeye.

Efir köyünün kavşağından geçiyoruz. Tabelada sağ yönnde ok işareti ile Efir, Kınık 5, Akdağ 7, Güney 10. Altına siyah çizgi çekilip diğer yöne ok işaretiyle Kusumlar 4, Yeşilçam 6, Hisarbey 9 kilometre olduğunu belirtiyor. Üç kavak ağacının boyu epey uzun.

Kavşağın diğer tarafında da bu kez ok yönleri sola gösterir biçimde Efir, Kınık 5, Akdağ 7, Güney 10,. Yine çizgi ile ayrılmış ters yönü gösterir ok işareti Boğazköy’e 5 kilometre kaldığını belirtiyor.

Küçük taş bir ev bakımsız ve terk edilmiş olarak karşımda duruyor. Kiremitli çatısı, bana bakan yanda çatı aynası tahta ile kaplanmış . Bir kısın tahtalar yerinde yok. Evin girişinde tahta kapı ve üzeri boşluk. Evin önünde ince tomruk olarak kesilmiş ağaçlar yığılı. Solda ise çalı çırpı konulmuş ocakta yakmak için.

Efir köyünün yakınlarındaki bir gölete daha geldik, etrafında pek ağaç yok. Göleti uzaktan çekiyorum.

Tarlanın kıyısında kocaman bir armut ağacı var. Gölgesinde bisikletim KUZ dinlenirken uzaktan resmini çekiyorum armut ağacı ile birlikte.

Akdağ köyünde köylüler yiyeceklerini Güneşe kurumaya bırakmışlar sokakta. Mısır sarı rengi ile, ayçiçeği siyah rengi ile kurumakta brandanı üzerinde.

Mısır ile beraber parça parça brandaların üzerinde diğer meyveler de kurumaya bırakılmış yol kıyısında.

Geniş arazilere kavak ağaçları dikilmiş yol boyunda. Gölgesi toprak yola vurmuş, bisikletliler de kavak ağaçlarının gölgesinde gidiyorlar.

Güney köyündeyiz, eski kerpiç evler zamana karşı direniyor. Biraz yıpransa da hala ayakta ve içinde oturanlar var. Karşımda uzun bir ev, tek katlı, yuvarlak kiremitli, kerpiç duvar.

Tarihi taş köprüye girerken beyaz gelinliğini giymiş gelin ve beyaz ceket, lacivert pantolon giymiş damat ışıl ışıl resim çektiriyor. Ben de onları bir poz çekiyorum. Sonrasında mutluluklar dileyerek bir yastıkta kocasınlar temennisinde bulundum genç çifte.

Simav çayı üzerinde tarihi köprü onarılarak yenilenmiş. Köprü 9 göz olarak yapılarak tarihi doku korunup halkın ziyaretine açılmış. Evlenecek gelin – damat, nişanlılar, sevgililer ve halk buraya gelip resim çektiriyorlar. Biz de bisikletlerimizle köprünün üzerine çıkarak poz vereceğiz.

Ben de köprünün diğer yanından köprü kenarına dizilmiş bisikletlilerin resmini çekiyorum. Köprünün 9 gözü ile birlikte. Köprünün altında su akmasa da etraf ağaçlarla kaplı.

Yan yana dizilmiş bisikletler ve katılımcıların yandan ve yakından resmini çekiyorum. Karşıdan bizleri çekenler var fotoğraf makinesi ile.

Kamp alanına gelip bisikletleri çadırın yanına bıraktık. Doğru hamama. Bir güzel yıkanıyoruz termal sıcak su ile. Terli eşyaları da elden şöyle bir geçirip yıkıyorum. Kuru ve temiz elbiseleri giyip yıkadığım çamaşırları kurusun diye astım. Rüzgarda çabuk kuruyor çamaşırlar. Akşam yemeğinden önce Mehter takımı gelip meydanda yerlerini alıyorlar.

Davullar, zurnalar, kös, zil çalgı elemanları. Ellerinde uzun sopalarda flamalar, bayraklar ve sancak. Başlıyorlar mehter marşları çalmaya. Davul sesi bir yanda, zurnalar barım barım ötüyor. Kös davuluna tokmaklar vurdukça veriyorlar coşkuyu, veriyorlar mehteri.

Mehter başı orkestrayı yönetiyor, sağında kös davulu iki tane, yanlarında bayrak tutan iki asker. Yeşil elbise giymişler. Arkada 7 kişi kırmızı elbise giymiş mehter marşlarını söylüyor. Karşıda Simav belediyesi Eynal kaplıcaları yazılı termal hamam binası. Sağda davullar. Mehter takımındakilerin başlarında çeşitli kavuklar, başlıklar takılı.

Mehter veya mehteran, Osmanlı Yeniçeri Askerî Bandosu. Dünyanın en eski askerî bandolarından birisidir.

Farsçadaki “mihter” kelimesinden türemiştir. İslamiyetten önceki Türk devletlerinde, küçük değişikliklerle yer almıştır. Yeniçerilerin olduğu gibi Mehteranın da Piri Hacı Bektaşi Veli olup, her icraattan önce mutlaka Peygamber, Ali ve Hacı Bektaşi Veli adına dua okunması ve marşlarda adlarının zikredilmesi gelenektendir. Üç önemli sembol yer alır; ocak, sancak ve zafer.

Osmanlı mehterinde; zurna, boru, kurrenay ve mehter düdüğü gibi nefesli, üflemeli, kös, davul, nakkare, zil ve çevgân gibi vurmalı ya da çarpmalı çalgılar yer almıştı. Tüm çalgıların sayısı eşit tutulmuş ve bu sayıya dayanarak mehterin kaç katlı olduğu belirlenirdi.

Kaynak; Vikipedi

Solda üç davul, bir zil. Bir kişi elinde sırık, tepesinde hilal, altında iki yana sarkmış püskül. Yanındaki de yeşil sancağı bir eliyle tutuyor. Giydikleri elbiseler yeşil ve kırmızı ağırlıklı.

Mehter takımı çalıp gittikten sonra yemeğimizi yedik. Hava karardı, bize gösterilen yere gidip varilde ateşi yaktık bir güzel. Hava karardıktan sonra serinlik üşütmeye başlıyor. Ateş karşısında iyice ısındıktan sonra Antalya dan gelen Nevzat Özdemir kardeşim alıyor sazı eline başlıyoruz türkü söylemeye. Nevzat çaldıkça bizler söyledik.

İki yarım varilde odunlar yalımlarla yanıyor  gecenin karanlığında. Alevlerin kızıllığı yüzlerimize yansıyıp türkülerimize renk katıyor.

Türküler yüreklerimizi ısıtıp coştu gecenin ilerleyen saatine. Artık odun atmıyoruz varile ve son kalan közlere su döküp söndürüyoruz. Ateş yakıp türkü söylediğimiz yer top sahasının diğer tarafı ve çadırlardan uzak. O yüzden çadırdakileri rahatsız etmemiş olduk. Ateş söndükten sonra çadırlara gidip yatıyoruz günün yorgunluğunu çıkarmak için.

Bugün yaptığımız yol yaklaşık olarak 60 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc