Etiket arşivi: samos

Kendi Kendine Oluşan Festival 1.Gün

11 Nisan 2015 Cumartesi

Üçkuyular – Alsancak – Sarnıç – Menderes – Ahmetbeyli – Kuşadası – Yaylaköy

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

ben gelecekten korka korka dönen bir mutluyum

dünyanın bu küçük sesini işit

bak, bir dalı, bir örtüyü, bir denizi tutan ellerime

nanelerden, ıtırlardan, ıhlamurlardan gelen

anlayamadığın sevgililik

var ya

yani uzaktan yüzünü bile seçemediğin birinin

adı en sevdiğin şairin adıyken.

 

Edip Cansever

 

Öne çıkmış olan görsel, İki tarafında çam ağaçları olan yolda giden bisikletçiler.

20150411_151850

Merhaba sevgili okuyucular, yeni bir tur başlıyor. Az Bilinen Antik kentler Turu hazırlıkları tam gaz devam ederken tur başlamadan bizim dengesiz İrfan herkes tur düzenliyor hadi biz de kendi turumuzu yapalım. İsmi de “Kendi Kendine Oluşan Bisiklet Turu“. Kayıt açılıp kapandı, başvuran 2 kişi. Organizatör olarak ben ve İrfan. Katılım payı olmayacak, herkes kendi eşyasını taşıyıp kendi yiyeceğini istediği şekilde yapacak. Duş tuvalet aramak yok, her şey doğada. Nerede akşam orada sabah, kamp yeri bir çeşme başı. Turun öncüsü İrfan, artçısı ben, katılımcı Tamam ve Can. Toplam 4 kişiyiz.  İşte böyle bir tur düzenleyelim dedik. Hem Az bilinen antik kentler turuna antrenman niyeti olur bizim için. Tamam ve İrfan katılacaklar normalde. Can turlara pek katılma taraftarı değil. 11 Nisan 2015 günü başlayacak turumuz, 6 günde bitireceğiz.

İrfan taşlı topraklı yollardan, dağlardan gideceğimizi söyleyince kıytırığı almaktan vaz geçtim. Hazırlığımı yapıp eşyalarımı bagaja yükledim, bisikletim KUZ kapının önünde yeni bir tura hazır durumda. Kendimi yokuş aşağı salınca dünya değişti. Her şey geride, sadece ileriye bakıp güzel geçeceğine inandığım tura odaklıyım. Bisikletim KUZ evimin önünde poz veriyor, dekortaş kemerli kapı, üstünde kanatlarını açmış kara kartal. Bahçede limon ağacı, girişte solda saksı içinde salon çiçeği, sağda erguvan ağacı. Balkonda Türk bayrağı.

20150411_084549

Yola çıkıp Can ile sahildeki bisiklet yolunda buluştuktan sonra Alsancak metro istasyonuna kadar aheste aheste bisiklet sürerek geldik. Hala bisikletleri saat 09:30 da metroya alıyorlar. O yüzden acelemiz yok. Saat 09:00 olunca kent kartları 2 kez basıp içeri girerek metroya bindik. Hedef Cumaovası, ama Cumaovası istasyonunda çalışmalar olduğundan Sarnıç istasyonunda ineceğiz. Elçek ile kendimizi tren içinde çekiyorum Can ile.

20150411_095821_HDR

İrfan ve Tamam Karşıyaka dan bindiklerinden bir sonraki tren ile geldiler. Sarnıç istasyonunda buluştuktan sonra yola çıkarak Menderes’e gelerek kahvaltı için çay bahçesine oturduk. Ben kahvaltı yapmadan evden çıkmam, sadece bir parça gevrek ve poğaça alarak çay içtim. Çaycı bizi masada kahvaltı yaparken çekiyor dördümüzü.

20150411_105359_HDR

Tarlaların arasından gitmeye başladık bir süre. Çeşme bulunca suları tazelemek gerek, hem biraz nefes almalı insan. Güzel havanın tadı çıkmalı değil mi? İrfan ile Can ayakta, Tamam çeşme başına oturmuş. Bisikletler park halinde çekiyorum.

20150411_113709

Burası Cumaovası havzası, düz bir arazi ve alabildiğine tarlalar. Yol kıyısına yakın olan yerlerde sanayi fabrikalar, işletmeler var. İrfan üçümüzü çekiyor tarla kıyısında bisikletlerimizle.

20150411_122409

Sarı çiçekli tarla ve henüz çiçek açmaya yeltelenmiş şeftali ağaçları. Bahar gelmekte.

20150411_131818

Tarlalar bitti, küçük tepelere tırmanmaya başladık. Çıktığımız tepeler fazla yüksek değil, en yüksekte olan Gölova göyüne geldik bile. Şimdiye kadar pek zorlanmadık. Önde giden arkadaşlar köye yakın. Köy camisinin minaresi evlerin arasından kendini gösteriyor.

20150411_133029

Çıktığımız yerin manzarası güzel, tarlalar, meyve bahçeleri sıralı, düzgün ekim yapılmış. Göze hoş görünüyor uzaktan ve yüksekten.

20150411_141050

Gölova köyünde kahvede birer çay içip bisküvi gibi şeyler atıştırıyoruz. Köyün sokağı, evler ve cami.

20150411_142929

Baharın verdiği coşku ile bitkiler yeşile bürünmüş, bize güzel resimler sunmakta. Biz de bu güzellikleri ölümsüzleştirdik. Hem de yolun tadını çıkararak. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150411_151850

Şimdiye kadar bilmediğim bir vadi karşıma çıkıyor. Derin bir kanyondan oluşmuş, kısa olsa da gidip keşfedesim geldi. Ağaçlar, kuşlar, dereler kim bilir nasıl bir görüntü oluşturmakta. Gidip görmeyince bilemezsin ki. Bu vadiyi ileriye saklıyorum keşfedilmemiş olarak.

20150411_152852

İnişe geçtiğimiz için rüzgarlıkları giydik. Bu yoldan pek araç ta geçmiyor. Çıkış ne kadar zor olsa da inişi hep güzel oluyor. Nedense güzel olan da kısa sürdüğü için bir çırpıda ana yola indik. Tamam kırmızı rüzgarlığını giymiş, yokuş aşağı inerken çekiyorum.

20150411_153532

Geçtiğimiz yıl İrfan ile buradan çıkmıştık, şimdi ise tersine indik. Güzel oluyor, bir zaman çıktığın yolu başka bir zaman iniyorsun. Bisiklet ile daha da anlamlı oluyor. Kavşakta üçünü bisikletleri ile çekiyorum. KUZ da yanlarında.

20150411_153738

Ahmetbeyli den ilerdeyiz, Küçük Menderes deltasına yakın bir yerden ana yola çıktığımızdan bir süre sonra düzlüğe ulaşacağız. Deniz de harika görünüyor.

20150411_154754

Canımız kahve istedi, durup hemen içmeli diyerek kahveyi pişirip içiyoruz. Bu tur iyi oldu, cezvem 4 kişilik, biz de toplam 4 kişi olunca kahve tek seferde hepimize yetiyor. Elçek ile dördümüz yere oturmuş durumda kahve içmeyi beklerken çekiyorum. Kahve cezvede pişmek üzere.

20150411_160038_HDR

Küçük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlardan oluşan küçük göletler. Nehrin getirdiği toprakları deniz dalgaları delta boyunca tekrar kıyıya yığarak çukur olan yerleri gölete dönüştürüyor.

20150411_162705

Kayalık bir yarmadan geçip Menderes havzasına giriş yapıyoruz.

20150411_163003

Bu kış iyi yağmur yağdı, Küçük menderes nehri coşkulu akıyor. Suyun renginden anlaşılan o ki bereketli topraklar denize doğru gidiyor. Bu erozyon iyi mi kötümü ? Nehir durmadan toprakları aşındırıp taşımakta. Zamanla taşınan bu topraklar geniş, bereketli alanlara dönüşüyor. Küçük Menderes havzası dünyanın en bereketli ovalarından biri olmuş durumda. Bir zamanlar Efes kenti zengin bir ticaret limanı varmış. Nehir toprakla doldurunca limanı zenginlik bitmiş, Efes kenti önemini yitirerek yok olmuş.

20150411_163855

Küçük Menderes nehri taşkın olunca kıyıdaki bahçeler, tarlalar su altında kalmış durumda.

20150411_164635

Ana yola girmeden Pamucak tan Kuşadası’na vardık. Şehrin merkezine doğru gidiyoruz. Kamp yeri Marina’nın karşısındaki kamping te yapacağız.

20150411_172409

Marinanın karşısında ki kamping yerine vardık. Sezon açılmadığı için kamping kapalı. Yan tarafta bir yer daha vardı, oraya sorduk bizden 70 TL isteyince oha bu neyin fiyatı dedik. Anlaşılan bizler gibi gezgin bisikletçileri istemiyorlar. Para da kazanmak istemediklerinden boş dursun anasını satayım. Bu gibi yerleri işletenler kendilerini baltaladıklarının farkında değiller. Böyle giderse turizmi bitirecekler, ondan sonra turist niye gelmiyor diye ağlayacaklar.

Neyse akşam yemeği için alışverişi yapıp yola çıktık. Hava kararasıya kadar ne kadar gidebilirsek gidip hava kararmadan kampı uygun bir yere yaparız. Güneş daha yukarılarda, denize yansıyan ışığı denizde ufuklara doğru ışıklı bir yol oluşturmuş durumda. Belki bir gün kano ile ışıklı patikayı takip ederim, belli mi olur! Işığa ulaşmalı, bizleri çağırıyor.

20150411_172438

Kuşadası aşırı göç almış bir ilçe ve daha da göç almakta. Bu göç sonucu apartmanların boyunun yükselmesi, insan kalabalığı ve aşırı araç trafiği insanı  bunaltıyor. Sonunda bu keşmekeşten kurtulduk. Güneş henüz batmadı, Söke rampasını yavaş yavaş çıkmaya başladık.

20150411_191120

Karşıdan karşıya geçmeye çalışan sansar arabaların hızına yetişememiş. Gece farların etkisiyle bir aracın altında kalarak yol kıyısına savrulmuş öylece yatar bir halde. Trafik terörü her yerde, aşırı hız hayvanların kaçmasına fırsat vermiyor. Zaten yaşam alanlarını işgal edip yol yapmışız.

20150411_192225

Güneş ufukta batmak üzere, bu seramoniyi kaçırmam. Bisikletimi park edip 5 dakikalık güneşin batışını seyretmeye başladım. Dünyada ki tüm canlıların yaşam kaynağı gün boyunca fotonlarının taşıdığı enerji ile yaşamamızı sağladı. Artık Dünyanın diğer taraflarına yaşam verecek. Bunu bilmek bile bana yetiyor.

anlamak gideni

ve gelmekte olanı

bir akşam üstü.

20150411_193514_HDR

Cep telefonumun yakınlaştırması ile güneş anca bu kadar büyüyebiliyor.

20150411_194324

Güneş Samos adasının tepelerine değdi ve ardına batmaya başladı.

20150411_194341

Atmosferin yukarılarına son ışıklarını yansıtarak kızıla boyadı gözden kaybolunca. Hüzün çöküyor içimde, akşam serinliği başladı. Yarın güneşin doğacağını bildiğim halde.

20150411_194438

İrfan önden gittiğinden kamp için uygun bir yer bulmuş beni bekliyorlardı. Yol kıyısında çeşmesi olan tek odalı bir boş binanın arkasında ceviz bahçesi çadır için uygundu. Hava da kararmıştı. Artık gidecek durumda olmadığımıza göre burada kamp atabiliriz. Hemen çadırları kurup eşyaları içine yerleştirdik. Yemek işini herkes kendi çadırında hallediyor. Hava serinledi birden bire. Su kaynatıp hazır çorba ve makarneks yapıyorum. Makarneksin içine ton balığı ile takviye yaptım. Karnım tıka basa doydu. Üstüne bir de kahve iyi gitti doğrusu. Yemek yaparken ocaktan çıkan ısı çadırı hamam gibi yaptı. Sıcacık ne güzel, dışarı çıktığım zaman soğuktan burnum hemen akmaya başlıyor. Elçek sopası ile çadırın içinde kendimi çekiyorum.

20150411_215657_HDR

Yemekten sonra birden bire bir arabanın farları çadırımın üzerine gediğini gördüm. Arabanın kuvvetli ışıkları çadırın içini aydınlattı. Hemen dışarı çıkıp üzerime gelen arabaya baktım. Arabayı kullanan da dışarı çıkınca merhabalaştım. Adam beni tanıdı öyle uzun saçlı olarak karşısına çıkınca. Geçen yıl buradan geçtiğimizde çeşme başında mola vermiştik. Ceviz bahçesinin sahibi olan adam çeşmenin yanında yol kıyısında ceviz reçeli satıyordu ve bir kavanoz almıştık. Tabi bu arada epey sohbet etmiştik. Adama gece en uygun burayı, binanın arkasını bulduk, hava da kararmıştı. Bir gece burada kamp atıp yarın yola devam edeceğimizi söyledim. Adam da elbette burada kalabilirsiniz dedi. Hatta herhangi bir şeye ihtiyacınız var mı diye de sordu. Sorusuna teşekkür ederek hiç bir şeye ihtiyacımız yok diyerek vedalaşıp gitti. Birisi bizi çadırları kurarken görmüş, köyde bahçe sahibine söyleyince kontrol etmek için gelmiş bahçe sahibi.

Artık gönül rahatlığıyla uyuyabiliriz. Herkes çadırına çekilip yattı.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 82 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Menderes Deltası Bisiklet Turu 3.Gün

24 Mart 2014 Pazartesi

Doğanbey köyü – Dilek yarımadası – Güzelçamlı – Soğucak

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Dün gece düşümde gördüm o yolu. 
Upuzun, belli belirsiz, kıvrım kıvrımdı, ufukta kaybolan. 
Demir bir atın üzerindeydim.
Göğüs kafesim soluk soluğa inip kalkıyor, tekerler sanki yukarıya doğru akıyordu.
Rengarenk bir kır cümbüşü vardı, mevsim ilkbahar olmalı. 
Kuş ve böceklerin sesine karışıyordu teker sesleri.
Yer gök müydü, gök yer miydi bilinmez. Bir olmuşlar da dansediyorlardı. 
Bir parça bulanık, bir parça duru.
Ağaçlar vardı yanı başında, yol iki yana kaymasın diye dikilmiş olmalılar. 
Kim bilir belki de yolcunun hedefine bir nirengi.
Pedallarım bir yere, bir göğe değiyordu.
Büyülenmiş, kilitlenmiş ufka doğru yol alıyordum.
Düşüm yol, yolum düş olmuştu dün gece…

Hakan EŞME / Boztepe Yolu / Düş Sonrasına Esin

 

Öne çıkmış olan görsel, İrfan ile yere oturmuşuz, arkamız dönük, yanımda kahve takımları, ocakta kahve cezvesi, karşıda Samos adası.

1011045_10152297772644861_302430417_n

Güzel bir uykunun ardından dinlenmiş olarak erken kalkıyoruz. El yüz yıkandıktan sonra ilk önce eşyalarımı toplayıp bisiklete yükleyip hazır hale getiriyorum. Ardından kahvaltılık için bakkaldan alışverişi yaptıktan sonra güzel bir kahvaltı yaparak karnımızı doyuruyoruz. Kahvaltının ardından etrafı temizledik, çöpleri toplayıp odayı bulduğumuzdan daha temiz bıraktık. Son kontrolleri yaparak odayı kilitleyip anahtarı bakkala teslim ederek teşekkürlerimizi iletiyoruz. Muhtarı cep telefonundan arayıp ona da teşekkür ediyoruz bizleri ağırladıkları için. Odanın içinde bisikletim KUZ eşyalar bagaja yüklü hazır bekliyor. Solda sandalye var.

240320145525

Köy odasından ayrılıp köy kahvesine gelerek ikişer duble sıcak çay içerek güne zımba gibi hazırlanıyoruz. Bu gün pek düz yolda gideceğimizi sanmıyorum. Rotayı dengesiz İrfan yaptığına göre içime şüphe düşmüyor. Bakkaldan ekmek alıyoruz bol, ne olur ne olmaz, diğer yiyecekler çantalarda var. Yola çıkmadan önce bisikletler park halinde zeytin ağaçları altında bekliyoruz.

240320145526

Doğanbey köyündeki berberi görünce resmini çekmeden olmaz deyip çekiyor İrfan. Berber beyaz bir minibüs ve seyyar olarak köyleri dolaşıyor.

10003524_10152300082739861_1042588557_n

Fazla oyalanmadan yola çıkıyoruz. Dilek yarımadasının burnuna doğru pedallar sakince dönmeye başladı bile aheste aheste. Ufukta burun görünüyor, İrfan ve Selahattin önde gidiyor.

240320145527

Yolun kıyısında fazla derin olmayan bir mağara karşıma çıkınca durup yakından resmini çekiyorum.

240320145528

Denize sıfıra yakın yolda gidiyoruz, bizler göremeyiz ama ileride Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar buraları doldurup bereketli tarlalara dönüşecek.

240320145530

Selahattin ve İrfan önden önden gidiyorlar, yol da hafif kıvrımlarla dalgalı biçimde yükselip alçalıyor. Baharın kokuları denizin iyot kokusuna karışmış bol oksijenli havayı solumak yetiyor.

240320145531

Dilek yarımadasının burnuna çok yaklaştık, Denizde Büyük Menderes nehrinin getirdiği topraklar zamanla kara parçasına dönüşmeye başlamış.

240320145532

Ve yolun sonuna geldik, buradan öte yol yok. Sadece restoran var, duvarın dibinde iki tane manken. Biri erkek biri dişi, sanki Medusayı görmüşler gibi öylece donup taşlaşmışlar. Buralara fazla insan gelmiyor anlaşılan. Restorandakiler kalabalık görünelim diye iki tane mankeni sanki orada çalışan birileri varmış gibi davranıyorlar tahminimce.

240320145535

Yol bittiğine göre rehberimiz İrfan bizi geri döndürerek yüksek sezgilerinle doğru yola götürüp yarımadanın burnundan yukarıya doğru çıkan yolu buldu. Artık çıkmaya başladık yavaş yavaş. Akdeniz bitki örtüsüne ait olan makilik kendini küçük çalılarla donatmış. Eee bahar ayında da mor çiçeklerini açarak gelinliğini giymişler.

240320145536

Yol toprak ve taşlı, şimdilik bize engel olmadan tırmanmaya devam ediyoruz. Yükseldikçe manzara da o derece artarak bizleri büyülüyor. Rehberimiz İrfan gideceğimiz yolu çıkarmaya çalışıyor etrafı gözlemleyerek. Elbette güvenim tam olarak bizi en güzel yerlerden götüreceğine eminim. Ne de olsa sorumsuz değil mi? İrfan durmuş etrafı gözlemleyip doğru yolda gidip gitmediğimizi kontrol ediyor.

240320145538

Giderek yükselmeye devam ediyoruz, manzara genişlemeye devam ediyor. Granit kayalardan oluşmuş arazide yaşam ile toprak oluşumunu görüyoruz. Her yıl kendini yenileyen bitki örtüsü toprağın çoğalmasına neden oluyor. Yaşam topraksız olmuyor ama su da gerekli. Denizde fazlası ile su var yaşam için. Denizdeki suyun topraktaki bitkilere ulaşması da yavaş oluyor. İlk önce buharlaşma oluyor, ardından toplanıp bulut olan su damlaları bitkiler üzerine yağıp suya olan hasreti bitiyor ve döngü böylece sürüp gidiyor binlerce yıldır. Deniz ile dik kayalıkların savaşı ise daha yavaş ilerliyor. Görünen o ki deniz kayaların altını oymaya devam ediyor. Oydukça, kayalar belli bir zaman sonra denizin üzerine düşüyor. Bu savaş o kadar yavaş sürüyor ki bizler bunu görebilmemiz imkansız. Anca kısa ömrümüzde sadece bir anını görmüş oluyoruz. Buna bakarak kısa ömrümüzde daha ne kadar yaşayacağımız belli değil. Ne kadardır bisiklete biniyorum, daha ne kadar da bineceğim belli değil. Bisiklete binerek zamanın kısa ama bir o kadar da uzun olduğunun farkına varıyorum. İlk önce yol nasıl bitecek diye düşünürken günler geçtikçe arkama bakınca yüzlerce, binlerce kilometre gitmişim. İşte zamanın farkına varmadan yolda olmak, zamanı yaşamayı seviyorum. O anlardan birini yaşıyorum kısa bir dinlenme anında.

Yüksekteyim, aşağıda denize inen dik kayalıklar, dalgalar kayaları oymuş, kimi kaya parçası denizde küçük adacıklar olmuş. Bu kayalar yamaçtan düşenler.

240320145539

Yol tamamen granit kaya, dozer bu yolu nasıl açmış belli değil ama yol düz görünüyor.

240320145542

Kekik henüz çiçek açmış yeşil elbisesini giymeye başlamış. Ortalığı keskin bir kekik kokusu sarıyor. Aldığımız nefese bir de kekik kokusu karışınca kim bilir ne kadar gençleşiyorumdur.

240320145543

Önümde giden İrfan’a yetişmeye niyetim yok, çünkü yolumuz zorlu. Bakalım daha ne kadar çıkacağız.

240320145544

Bazen geride yalnız kalınca düşüncelere dalıyorum, işte be düşünürken çektiğim bir resim. Güneş gözlüklü düşünen adam.

240320145545

Yolu öyle yapmışlar ki bazen iniyoruz yokuş aşağı. Yol çakıl taşlı.

240320145546

Ama bu iniş kısa sürüyor, tekrar tırmanış başlıyor. Kayalık ve çıplak sayılabilecek bir vadiden çıkıyoruz yukarı doğru.

240320145547

Dağdaki su kaynaklarını bir varilin içine toplayıp borularla aşağıdaki restorana içme suyu olarak götürüyorlar. Fazla kirletmeden mataradaki suyumu tazeliyorum. Yanımda yeterince su var ama ne olur ne olmaz yedeklerdeki suları da tazeliyorum hazır su kaynağını bulmuşken.

240320145548

Sarı çiçek diğer çiçeklere göre daha büyük ve rengi daha parlak. Yolun ortasında tek başına öylece güzelliğini sermekten çekinmiyor.

240320145549

Görünen o ki Dilek yarımadasının burnu epey büyük. Burnunun ucu o kadar büyük ki çık çık bitmiyor, nereye kadar çıkacağımız da belli değil. Ama güzel çıkıyoruz doğrusu, eğim yer yer bayağı sert.

240320145550

Yoldaşım KUZ hiç yorulmamışa benziyor, elbette hak ettiği yerde en güzel manzarada resmi çekilmeyi hak ediyor. Ben de KUZ’u onurlandırıyorum. KUZ’un çıktığı yol kıvrıntıları yamaçlarda görünüyor ve engin Ege denizi, uçsuz bucaksız.

240320145551

Samson dağının zirvesi göründü, epey yaklaşmışız. Zirve gerçekten muhteşem görünüyor. Çıkılası zirve bizi davet ediyor tüm azametiyle.

240320145552

Madem zirve bizi davet ediyor bir resmini elçek yapmak gerek. Üç yoldaş, üç dengesiz, üç sorumsuz ne demeli.

240320145553

Zirve keyfini sürerken bulunduğumuz yer de benim manzaramı seyretmeden geçme diyor. Manzaranın da isteğini yerine getiriyoruz. Yolun yanında, uçurumun kıyısında oturup manzaranın keyfini çıkarmaya yanımızda bulunan çerezlerle başladık.

240320145554

Üç dengesizin pistonları dinlendirmek gerek. Denizden gelen hafif rüzgar ile pistonları soğutma çalışmaları. Üç dengesizin kokan çorap ve spor ayakkabıları. Neyse ki sadece biz varız da kokan çoraplar kimseyi rahatsız etmiyor.

240320145555

İlk önce İrfan poz veriyor kamerama, ardından İrfan da beni çekiyor. Nasıl olsa acelemiz yok, sadece bulunduğumuz anı yaşıyoruz. Bu bize yeter. Uçurum kenarı ve deniz.

240320145556

Üzerim çıplak, kollarımı iki yana açmış poz verdim İrfan’a.

240320145557

Doğada bu güzel ortamı bozan tek bir nesne var. Ta dağın tepelerine yakın ıssız, insanların pek gelmediği bu yerde hak etmediği yerlerde gezerken plastik bir şişeyi atmış. Bu güzelim tertemiz, doğal ortama hiç uymuyor, resmi bozmaktan başka bir işe yaramıyor.

240320145560

Elbette görüntü kirliliği yaratan plastik şişeyi orda bırakamazdım. Şişeyi alıp bagajımdaki heybene sıkıştırıp medeniyetin çöp tenekesine kadar götüreceğim.

240320145561

Daha önce dağın zirvesine yaklaştığımı sanmışım ama zirve diye gördüğüm kayalık şimdi aşağıda kaldı. Hala çıkmaya devam ediyoruz.

240320145562

Ağır ağır tırmanırken kulağıma acayip homurtular gelmeye başladı. Acaba su mu kaynatıyorum diye düşünürken homurtular iyice artmaya başladı. Sesin benden gelmediğini anladıktan sonra yılkı atlarını görüyorum birden bire. Yılkı atları bizi görünce çalılıklara doğru gitmeye başladılar. Sürünün lideri çalıların ardından kafasını uzatmış bana doğru homurtular çıkararak sürüyü koruma altına alıyor. Bunun resmini çekmek için hemen telefonu çıkarıp kamerayı açasıya kadar sürü çalıların ardında gözden kayboldu. Sadece sürü lideri olan beygirin resmini çekebiliyorum.

240320145564

Toprak yol asfalt yola kavuştuğunu görüyorum. Bu yol Güzelçamlı tarafından geliyor. Daha önce Güzelçamlı bisiklet festivalinde yolun belli bir yerine kadar gelebilmiştik. Askeri bölge olduğu için geçişimiz yasaktı bu tarafa. Şimdi ters taraftan gelemediğimiz yola kavuşmamız bir garip oluyor benim için. Yol radara doğru gidiyor, buraları askeri bölge olduğunu İrfan bize söylüyor. Haliyle hedefimize doğru yolumuza devam ediyoruz. Bakalım nereye kadar gideceğiz.

240320145565

Aşağıda gördüğümüz zirvenin ardındayız şimdi, bu ikinci zirve. Epey de yükselmişiz deniz kıyısından. Denizde dalgakıran gibi kara parçası oluşmuş Büyük Menderes nehrinin getirdiği topraklar doğal mendirek ortaya çıkarmış. Zamanla burası toprakla dolup bahçeye dönüşecek.

240320145567

Kayalık dağın ardında giden yolda tırmanmaya devam ediyoruz. İleride daha yüksek kayalık zirve görünüyor..

240320145568

Yükseldikçe ufkum genişliyor, uçsuz bucaksız Ege denizini seyretmek bana büyük zevk veriyor. Ayrıca geldiğim yol da kıvrım kıvrım. Buradan yakın görünüyor ama gel de bana anlat nasıl çıktığımı. Zorlu olsa da halimden hiç şikayetçi değilim. Şikayetçi olmaya hiç niyetim yok. Yolumuz daha olmasına rağmen insana huzur veren yerlere kendi gücümle gelmem bana yetiyor. Arabayla 15 yada 20 dakikada gelebilirdim buraya kadar ama bu kadar güzelliği göremezdim ve mutlu olamazdım doğrusu. Halim ve moralim zirve yapmış gibi.

240320145569

Çıktıkça çıkıyoruz ve zirveler bitmiyor. Aşağıdan hiç belli olmuyor bu kadar zirve. Dağ tek başına değil demek ki. Bir çok zirve birleşip koca dağı oluşturuyor. Dağa çıkınca bunu anlıyorum.

240320145570

Tam dağın sırtında yukarıya doğru çıkıyoruz. Bazen etrafta ağaç olmuyor, bazen de çam ormanının içinde neredeyse yol kapanacak çam ağaçları ile.

240320145571

Dağın sırtındayız, nihayet Samos adasını görebildik. Bir tarafımız kuzey, Samos adası.

240320145572

Diğer tarafımız güney, Menderes deltası.

240320145574

Çam ağacı çam kurdunun istilasına dayanamamış kuruyup kurtların gazabından anca kurtulabilmiş. Sıra diğer çam ağaçlarına gelmiş, kimi dalları kurumaya başlamış bile. Çam ağaçları hayvanlar gibi hareket edip kurtların saldırılarından kaçamıyorlar. Dışarıdan hiç bir yardım almadan zararlı kurtlardan kendilerini nasıl savunuyorlar acaba? Elbette kendini koruma mekanizmaları olmalı ağaçların yoksa tüm bitkileri yiyip bitirirlerdi kurtlar ve diğer asalaklar. Çam ağaçları çok olduğuna göre kurtlar o kadar çoğalıp ormanı kurutamıyorlar demek ki.

240320145573

Yukarısı da Samson dağının zirvesi. KUZ sakin sakin zirveye başını çevirmiş dinlenirken. Gerçi hiç bir zaman yorgunluktan şikayetçi olmadı, demir atım benim. Bisikletim KUZ’un kadro demiri arasında Samson dağı, termos metal suluk yerinde.

240320145575

Zirve yavaş yavaş bulutları toplamaya başlıyor. Rüzgarın şiddeti giderek artıyor. Bunu ağaçların, ormanın rüzgar uğultusundan anlıyorum. Bulutlar üzerimizden yalayıp geçiyor. İlk defa bulut üzerimden geçiyor. Müthiş bir duygu, bulut sis gibi üzerimizden geçerken bir kayboluyorum, bir ortaya çıkıyorum.

240320145576

Henüz zirve uzakta, tırmanış bitmek bilmiyor ve İrfan asfalta serilmiş iki seksen beni beklerken buldum. Selahattin bariyerlere dayanmış durumda.

240320145577

Hiç bir şey demeden kendimi yere atıp sere serpe iki seksen uzanıyorum. Ne kadar kilometre tırmandık belli değil. Yorgunluk belirtileri kendini belli etmeye başladı. Biraz dinlenme iyi gelecek kaslarıma. Henüz acıkmadım ama biraz uzanıp dinlenmek iyi geliyor. Ardından çerez ve kuru yemiş atıştırarak ara öğünü geçiştiriyoruz. Yemeği askeri bölgeyi geçtikten sonra yemeye karar verdik. Zaman zaman üzerimizden ince tabakalar halinde bulutlar geçiyor ve rüzgar da kuvvetli esmeye devam ediyor. Dağın sırtından geçen bulutlar küçük olduklarından tutunmadan geçip gidiyorlar. Sadece sis tabakası gibiler. Aşağıdaki resimde üstümüzde duman tabakası görülmekte. İrfan ile ben iki seksen uzanmış haldeyiz asfaltta.

240320145578

Karakola kadar asfalt, ondan sonrası yol demeye bin şahit. Karakolun yanından sorunsuzca geçtik. Bisiklete binmenin imkanı yok. İri taşlarla yapılmış sanki. Yada taşları olduğu yerde kırmışlar. Zirveye yakın olduğumuz için etrafta ağaç yetişmediğinden toprak denen nesne yok. Safi kayalık ve küçük, bodur çalılar var o kadar. Bir de yokuş bitti, iniş başladı ama eğim % 30 civarında olmalı ki bisikletleri elimizle ardıma dayanarak bisiklete, geriye doğru yüklenip yavaş adımlarla inmeye başladık. Ara sıra  ayakkabım kayıyor. Belli bir bölüm böyle iniyoruz dikkatlice. İrfan inmeye çalışıyor taşlı yolda.

240320145579

İki dağın arasından denizi ve Güzelçamlı sahilinin bir kısmını görebiliyorum.

240320145580

Karşımızda en yüksek ikinci zirve. Bisikletler elde hala inmeye devam ediyoruz. Etraf hala kayalık.

240320145581

Karakol ve birinci zirve de radar var. Karakoldaki askerlerle İrfan konuşmuş ben gelmeden ve hiç durmadan aşağıya inmeye başlamıştık. Aslında askeri bölge burası ama bizim gibi bisikletle gelen olmadığı için bize bir şey demeden geçmemize izin verdiler sanırım.

240320145582

Dağın tam sırtında deli rüzgarlara yıllarca meydan okumuş bir çam ağacı karşıma çıkıyor. Her ne kadar rüzgara ve karların ağırlığına karşı direnmiş olsa da çam ağacı garip bir şekilde eğri büğrü, kimi dalı rüzgar ve kar karşısında dayanamayıp kırılmış bir şekilde kocaman bir ağaç olmuş. Sanki kollarını açmış birini kucaklar gibi.

240320145583

Ne işimiz var arkadaş bizim böyle yerlerde demeden kayalı yoldan inmeyi başardık bir şekilde. Hep bisiklet bizi taşıyacak değil ya biraz da biz onu taşıyalım değil mi? İrfan inerken poz veriyor bisikleti ile. Taşlı yolda sarı çiçek demet halinde açmış.

240320145584

Burası da Büyük Menderes deltası, geldiğimiz yer. Dağın tepesinden henüz tam açıklığa gelmeden dar görüş alanından bile çok geniş bir alanı görebiliyorum. Gördüğünüz son üç resimde yamuk yumuk ağacın olduğu yerden çektim. Manzara  sürekli değişmekte nereye baksam.

240320145585

İndiğimiz taşlı dik yol biraz uzaktan gördüğünüz kadarı ile fazla uzun değil ama sürekli ayaklarımızın kaymasından dolayı inmemiz epey zaman aldı.

240320145586

Dağın zirvesine yakın yamaçlarda, güney taraftan inmeye devam ediyoruz. Geldiğimiz yol görünüyor.

240320145587

Kendimi uçakta gibi hissediyorum. Aşağısı küçük ve alabildiğine geniş. Bir on yada yirmi yıl sonra aynı manzarayı göremem. Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar o zamana kadar denizi dolduracak. Ardından yeşil bitki örtüsü kaplayınca yeni tarlalar ekilip biçilecek. Belki şimdi deniz olan yerde ben bisiklet bile sürebileceğim. Nehrin deniz ile buluştuğu yerin epey açığında mendirek gibi toprak parçası dalgakıran görevi görüyor.

240320145588

Samson dağının güneyinde düz yolda gidiyoruz.

240320145590

Dalgakıran gibi olan yerin daha da açığında küçük bir ada görünüyor.

240320145592

Bazen birbirimizden uzaklaşıyoruz. Fazla da ayrı kalmamaya çalışıyoruz. Ne olur ne olmaz. Topraklı yol bazen iri taşlı yola dönüşüyor. Birbirimizi gözden kaybetmeden, kah birlikte gidiyoruz kah iki kişi, kah tek başına. Ama yol arkadaşlarım çok iyi, birbirimizle uyum içinde yolculuğumuz sürüyor. Selahattin bisikleti ile yürüyor.

240320145595

Büyük Menderes nehrinin meydana getirdiği büyük ovayı tamamıyla gözlerimin önünde seriliyor. Dün gezdiğimiz Miletos antik kenti, sol tarafta Bafa gölü, gölün üstünde Beşparmak dağları. Manzara uzayıp gidiyor gözlerimin önünde. Böyle güzellikleri yaşamak, görmek herkese nasip olmaz. Ben kendimi şanslı hissediyorum. İyi ki bisiklete başladım. Bisiklet bana görmediğim güzellikleri görmemi sağladı. Sabırla pedala basa basa ta Samson dağının zirvesine yakın yerlere kadar bisikletim KUZ beni çıkardı. Daha ne isteyeyim ki.

240320145596

Tek rakibimiz abdurrahman çelebiler. Keçi sürüsü bizim gibi bisikletçileri karşılarında görünce korkup kaçıyorlar. Anca bir kaç tanesinin resmini çekebiliyorum. Belki de ilk defa bisikjletçi gördüler bu dağlarda gezen. Dağların hakimi sadece onların olmadığını gösterdik böylece. Sürünün lideri bizleri kontrol ederek geri çekilmeye devam ediyor keçi sürüsü.

240320145597

Henüz Dilek yarımadasının güneyindeyiz. Samson dağının ikinci zirvesinin etrafını dolanıp kuzey tarafından  aşağı ineceğiz. Aşağıda Büyük Menderes deltası görünüyor.

240320145598

Dağın yamacında küçük tepeler gelişi güzel yayılmış.

240320145599

Bazı yerlerde yamaç derinlemesine iniyor. Yolun bir tarafı uçurum, bir tarafı dimdik kayalık, duvar gibi. Dağın son dönemecini dönüyoruz.

240320145601

Tam ineceğimiz son noktada ilginç çakıllı kumlu yere geliyorum. Durup inceliyorum bir süre. Sanırım bulunduğumuz yer bir zamanlar deniz seviyesinde Menderes nehrinin kıyısında olan çakıl ve kumluk alan zamanla depremlerin etkisiyle denizden 1000 kusur metreye kadar yükselmiş. Arabistan yarımadasının Akdeniz’e paralel olan Anadolu’nun altına girmesi ile sıkışan zemin binlerce yılda bu kadar yükselmiş. Kayalaşmış kumlar, aralarında çam ağaçları çıkmış.

240320145602

Dağın etrafını sonunda dolanmayı başardık. Kavşaktayız artık, bundan sonra iniş başlayacak. Buraya kadar çıkamamıştım daha önce. Şimdi ise tersinden çıkıp kanyonun bitiş yerindeyim. İnişimiz sol taraftaki yoldan başlayacak. KUZ beni bekliyor  şahlanmak için.

240320145603

Yoldaşlarım Selahattin usta ve İrfan arkamdan inişe geçtiler.

240320145604

Artık ormanın içindeyiz, ağaçların boyu güneşi kapatacak kadar büyük.

240320145605

Ve toprak yol tamamen çamların gölgesi altında.

240320145606

2. havuza geldik çabucak, halbuki aşağıdan çıkanlar bu havuzdan bahsetmişlerdi geçmiş yıllarda. Daha aşağıda 1. havuz var. Hazır suyun başındayız, güneş te batıya doğru çoktan devrilmişti. Karnımız da acıktı doğrusu, burada yemek molası vermeli.

240320145607

Havuza akan çeşmede elimi, yüzümü yıkayıp arındıktan sonra suları tazeleyip hazır çorba, makarna, içine ton balığı boca ederek bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Farkında olmadan kurt gibi acıkmışız. Zaten dağlarda geziyoruz, bir o kadarda tırmanmışız yokuşları. Yemekten sonra çayı da demledik. Sanki piknik yapıyoruz ormanda. Ormanda fazla güneş görmediğimizden uzun kollu poları giyiyorum. Hem inişteyiz hem de hava serinlemeye başladı. Yol kıyısında park etmiş bisikletler.

240320145608

Yerde sofrayı kurmuşuz, İrfan tencereye sıcak su döküyor. Selahattin de bana bakarken çekiyorum.

240320145609

Bu kez ben oturuyorum, Selahattin bizi çekiyor. Yerde bağdaş kurmuşuz.

240320145610

Kahve içmek için uygun bir yer bakıyoruz. Artık karnımız doymuştu nasıl olsa. Kahve de her yerde içilmez değil mi? İnişe devam ediyoruz, karşıda Samos adası .

240320145612

Rehberimiz İrfan kahve içilebilecek en uygun yeri nihayet buluyor. Kahve takımımı ve ocağı çıkarıp kahveyi pişirmeye başlıyorum. Cezve ocağın üstünde, İrfan yanımda oturuyor. Selahattin bizi çekiyor.

240320145613

İki dengesiz yolun kıyısına oturmuş, karşıda Samos adası, ayaklarımızın altında derin kanyon ve yarılmış kayalıklar. Böylece ufka bakarak eşsiz manzarada kahve içmenin keyfini yaşıyoruz sorumsuzca. Akşam serinliğinin denizden getirdiği hafif esintinin içinde iyot kokusu çam polenleri ile birleşerek bize kadar ulaşıyordu. Kahvenin hatırı burada kaç yıl sürer bilinmez. Çünkü zaman geçmiyor, adeta durdu Dünya ve kahve fincanlarımız da bitmek bilmedi yudumlarımızla. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

1011045_10152297772644861_302430417_n

Bu kez ben de Selahattin ile İrfan’ı çekiyorum.

240320145614

Kahveler pişti, en güzel manzarada kahvelerimizi içiyoruz, üç kahve fincanını ileri doğru uzatıp Samos adası manzaralı çekiyorum.

240320145616

Benim deri montu İrfana verdim, kalın bir şey getirmemişti. Hava da epeyce serinledi. Çamların içindeki yolda İrfan iniyor yokuş aşağı.

240320145617

Benim ise polarım vardı. Yelek ise rüzgarı kesmeye yettiğinden hızlı inişimizde hiç üşümedim. Kendimi elçek resim çekiyorum.

240320145618

Aşağıdan çıkanlar için 1. havuz, yukarıdan inenler için 2. havuz. Hangisinin olduğuna siz karar verin. Bana göre 2. havuz, çünkü ben yukarıdan indiğim için 2. havuz oluyor. Daha önceki yıllarda bu havuza kadar çıkmıştım, daha yukarı çıkamadan geri dönünce içimde bir burukluk kalmıştı. Bu gün bunları, geçmişi düşünerek burukluğu bir kenara ittim. Havuzun başında son defa suları tazeleyip biraz dinlendik. Gerçi pedal çevirmeden iniyorum ama fren sıkmaktan kollarım  ağrımaya başlamıştı. İrfan ile Selahattin’i havuz kenarında otururken çekiyorum elçek ile, solda bisikletler park halinde.240320145620

Kanyonun içine girdik, kayalıklar dik olarak yukarı doğru çıkıyor. Yol toprak ve taşlı olduğundan dikkatli inmek gerektiğinden öyle kendimi bırakmadan fren sıkarak inmeye devam ediyordum.

240320145621

Devamlı akan derenin etrafı çınar ağaçları ile sarılmıştı. Kimisi devasa boyuttaydı. Gördüğünüz çınar ağacının gövdesindeki oyuğa rahatlıkla bir oda yapabilirsiniz. Bu tek odalı evde insan yaşayabilir ormanın içinde.

240320145622

İnişimiz gayet güzel devam ediyor. Böyle güzelliğin içinde bisiklete binmek ömre bedel sanki. Önde olan Selahattin’i çekiyorum, İrfan arkasında.

240320145623

İrfan da yanımdan geçerken çekiyorum.

240320145624

Kanyonun dar yerlerine vardık. Dik kayalıklar bıçakla kesilmiş gibi dümdüz. Sanki Poseidon Zeus ile kavga ettiğinde olmuş gibi.  Poseidon öfkesinden deliye dönmüş, köşeye sıkıştırdığı Zeus’u mahvetmek için yabasını Samson dağına vurunca dağ ikiye ayrılarak bu derin kanyonu ve kayalıkları meydana getirmiş.

240320145625

Çay az ama usulca akıp gidiyor denize kavuşmak için

240320145627

Kanyonun kimi yerleri o kadar derin ki güneş burada çoktan batmıştı.

240320145630

Kanyonun sonuna yani dibine vardık. Zorlu ve zor olduğu kadar keyifli bir yolculuktan mutlu ve huzurlu bitirmenin tadına varıyoruz. Gerçi kalacağımız yere epey var ama asfalt yola çıkmak sanki turu bitirmiş gibi hissetmeme neden oldu. Az ileride asfalt yol görünüyor.

240320145632

Kanyondan çıkıp asfalt yola geldikten sonra hızla milli parkın giriş kapısına varıyoruz. Kapıdaki görevli artık kimseyi beklemediği için kendi havasında olduğundan bizleri fark etmedi bile. Fazla oyalanmadan yolumuza devam ederek Selahattin ustanın evine gelerek sıcak bir duşun ardından yemeğimizi yiyoruz. Kahve ve çay faslından sonra mayışan bedenler uyku ister diyerek misafirhanemize çekilerek tatlı bir uykuya dalıyoruz İrfan ile birlikte.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 53 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası görünüyor

Powered by Wikiloc

Menderes Deltası Bisiklet Turu 2. Gün

23 Mart 2014 Pazar

Kuşadası – Söke- Priene – Miletos – Doğanbey

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Biz haber etmeden haberimizi alırsın,

yedi yıllık yoldan kuşkanadıyla gelirsin.

 Gözümüzün dilinden anlar,

 elimizin sırrını bilirsin.

 Namuslu bir kitap gibi güler,

 alnımızın terini silersin.

 O gider, bu gider, şu gider,

 dostluk, sen yanı başımızda kalırsın

Nazım Hikmet RAN

 

Öne çıkmış olan görsel, Miletos antik kentinin devasa tiyatrosu. En üst yandan tamamen sahne ile birlikte çekilmiş resmi.

230320145455

Uzun zamandır Horoz sesi ile uyanmamıştım. Bahçede kümesin hakimi çilli horoz sabahı müjdeliyor bizlere. Gecenin ardından bütün günü eşeleyip bir şeyler yemek olan tavuklar da her horozun ötüşünden sonra gıdaklayıp horoza cilve yapıyorlar ardı sıra. Önünde kümes teli, küçük bir kümes. İçinde horoz ve tavuklar biran önce dışarı çıkmak için bekliyorlar. Kümesin önü toprak zemin, solda suluk var tavukların su içmesi için.

230320145384

Güzel bir güne dinlenmiş olarak uyanmak harika. Selahattin usta ve eşi bizden önce uyanmış sabah kahvaltısını hazırlamışlar. Fazla oyalanmadan kahvaltıyı yapıp yola çıkmaya hazırlanıyoruz. Toplanma yerine saatinde ulaşmamız gerek. Akşam hiç resim çekilmemiştik. Hemen bir kaç resim çekiliyoruz birlikte. Üç kafadar sorumsuz, İrfan, ben ve Selahattin. Bir kaç gün birlikte bisiklet süreceğiz. Bakalım neler göreceğiz? Bisikletler önde.

230320145385

Selahattin usta ve güzel eşi, bizleri elinden ne geliyorsa yaparak ağırladı. Ellerine yüreğine sağlık. İyi ki varsınız can dostlar. Üçümüz birlikte resim çekiliyoruz.

230320145387

Ev sahibesine teşekkürlerimizi iletip yola çıkıyoruz üç kişi. Evin bulunduğu yer Söke kavşağına biraz uzak olduğundan Davutlar’a doğru gideceğiz. Davutlar’dan  sola Söke yoluna döneceğiz. Hem ana yol trafiğinden kurtulmuş olacağız bir süre. Bu bizim için daha iyi oldu. Selahattin buraları iyi bildiğinden kılavuzumuz oluyor. İkisi de önümde gidiyorlar.

230320145388

Buralar hep yazlık, hep site. Bina, betonarme dolu. Karşıda Dilek yarımadası, Samson dağı görünüyor.

230320145389

Mart ayındayız, şeftali çiçekleri pembe açmaya başlamış bile.

230320145390

Kısa sürede Davutlar’a vardık, zaman kaybetmek istemediğimizden mola vermeden Söke yoluna  doğru, biraz da yokuşlu yola saparak tırmanmaya başladık. Yol sabahın erken olmasından dolayı biraz daha sakin. Tabelada Davutlar’a vardığımızı belirtiyor.

230320145391

Dengesiz İrfan hep önden gittiğinden bizi beklemek durumunda. Dağları ve rehberliği sevdiğinden ilk defa geçtiği yolları keşfetmek onun için bir zevk. Hep önden giderek yolu tanımaya çalışır. Yol durumu nasıl? Nerede çeşme var? Kamp yapmak için en uygun yeri araştırır ve bunları hafızasına yazar. Geçtiği yolları hiç bir zaman unutmaz, şıp diye hemen hatırlar. Bir de iyi bir yürüyüşçü olduğu için bisikletle gitse dahi patikaları görünce nereye gidebilir diye ön araştırma bile yapar. İnsan sevdiği, hoşlandığı işleri yapmalı değil mi? İrfan bizi tepede beklerken çekiyorum ardındaki tepelerle birlikte.

230320145395

Yüksek yerden manzara, Bahçelerde meyve ağaçları uzanıp gidiyor karşı tepelere.

230320145396

Ruhi bey kendine çiftlik yapmış, yetiştirdiği zeytinlere kendi adını vererek marka yapmış resmen. Para kazanmasını da biliyor doğrusu. Kahvaltı yeri bile yapmış, ilahi Ruhi bey !

230320145397

Dilek yarımadasının başladığı yerin sırtına vardık. Güzelçamlı ve milli park buradan görünüyor. Samos adası ufukta hava puslu olduğu için görünmüyor buradan.

230320145398

Ağaçlı köyüne varıyoruz, burası denizden epey yüksek küçük şirin bir köy.

230320145399

Her ne kadar kendi bahçesinde, tel örgülerinin arkasında olsa da kendisine abi diyerek yolumuza devam ediyoruz iri çoban köpeğine. O da bize havlayarak selam veriyor.

230320145400

Geldiğimiz yol gerçekten bisiklet sürmek için harika bir yol. Baharı karşılayan doğa bize her türlü görselliğini cömertçe önümüze sergiliyor. Çiçek açmaya başlayan ağaçlar, çam ormanları, yeşil çimenler seyredilmeye değer. Söke’ye yakın bir yerden ana yola çıkıyoruz.

230320145401

Söke’ye bir çırpıda varıp şehir merkezine uğramadan sağa doğru toplanma yeri olan Söke’nin dış mahallesi Yenidoğan köyüne vardık.

230320145402

Önümde İrfan ve Selahattin gidiyor, yolda araçlar seyir halinde.

230320145403

Toplanma yerine vardık. Bizden önce gelenler var. Önce gelenler hoş geldiniz diyerek karşılıyorlar bizleri. Epey tanıdık var, yılın ilk turunda diğer şehirlerden katılan dostlarla buluşunca haliyle sıcak kucaklaşmalar ve samimi sohbetler bir başka oluyor. Bisikletim KUZ park halinde.

230320145405

Sabah kahvesi içmemiştik, henüz herkes gelmediğinden kahve takımımı ve ocağı çıkarıp kahve pişiriyorum. Biz üç kişiyiz şanslı olan biri de Kenan Cancan oluyor dördüncü. Herkes imrenerek bakıyor ama kapasitemiz belli. Cezvemiz de fincanlarımız da 4 kişilik. Tura katılanlar günübirlik geldiklerinden kimsenin kamp malzemeleri yok. Biz 4 günlük kamplı olarak devam edeceğimizden yüklüyüz. Dört kişi yere oturmuş kahve içiyoruz keyifle.

230320145406

İzmir’den gelecek olan otobüsü beklerken yeni arkadaşlarla tanışıp sohbet ediyoruz. Hazır yakalamışken yol arkadaşlarımın bir resmini çekeyim dedim. İrfan ve Selahattin bisikletlerin arkasında, tel örgülerin önünde poz veriyorlar.

230320145407

Herkes geldikten sonra hep birlikte yola çıkıyoruz. İlk hedefimiz Priene antik kenti. Elçek resim çekiyorum kendimi ve arkadan gelen bisikletçileri.

230320145408

Bisikletçiler önde gidiyor, bisikletleri boş olunca hızlılar ama biz de yüklü olmamıza rağmen tempoyu yakalıyoruz.

230320145410

Kısa sürede Priene antik kentine geliyoruz. Yolun hemen sağında Dilek yarımadasının tam güney yamaçlarına kurulmuş antik kent. Poseidon’un öfkesinden kaçmak için güvenli olan dağın denize bakmayan tarafına yamaca kurulmuş. Kuzey rüzgarlarını hiç almıyor. Antik kentin tepesinde kayalık var.

230320145411

PRİENE (Güllübahçe – Söke)

Priene: Aydın ili Güllübahçe beldesi yakınındadır. Priene’de Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından kazı ve araştırma çalışmaları yürütülmektedir. Varlığı M.Ö. 2. bin yılına kadar uzanan şehrin ilk kuruluşu hakkındaki bilgilerimiz hâlen varsayımlara dayanmaktadır. Helenistik dönem boyunca şehir Ptolemaic ve Seleucid Krallıklarının ve Pergamum Krallığı’nın yönetimi altına girdi. M.Ö. 133’de Pergamum Kralı II. Attalus’un ölümünden sonra toprakları kendi isteğiyle Roma’ya eklendi ve böylelikle Priene Roma egemenliğine altına girdi. Bizans döneminde şehir piskoposluktu. Bulgular İmparatorluğun çöküşüne kadar yerleşimin devam ettiğini kanıtlamaktadır. Bu dönemin sonunda ise, Priene tamamen terk edilmiştir.

Priene eski şehir plânlamacılığının en güzel örneğidir. Şehir, Miletli mimar Hippodamus tarafından geliştirilen “grid sistemi” ile inşa edilmiştir. Genellikle 3,5 metre genişlikte olan şehrin yan sokakları arazinin eğimli olması sebebiyle merdivenlidir. Resmi ve halka açık diğer binalar çoğunlukla bir bloğun tamamını kapsamaktadır ve şehir merkezinde yer alır. Bunlar arasında oldukça korunmuş olarak günümüze kadar gelen Athena Tapınağı (M.Ö. 4. yüzyıl), Tiyatro, Agora, Zeus Olympos Tapınağı, Bouleuterion (M.Ö. 150), 2 Gymnasion ve Demeter kutsal alanı bulunmaktadır. Şehrin, biri batıda diğer ikisi doğuda olmak üzere üç kapısı vardır. Priene’nin ana giriş kapısı olan “Doğu Kapısı”, taşlı kaldırımdan yapılmış uzun bir yokuş yoldan sonra ulaşılabilen Tiyatro sokağının kuzey doğusunda yer alır.

Bisikletlerimizi girişte araç park yerine park ediyoruz hep birlikte. Ardından antik kenti girişinden itibaren basamaklardan çıkmaya başladık. At arabası yolu yok kentin. Sadece merdivenlerden girebiliyorsun.

230320145412

Kentin girişindeki yolda istinat duvarı düzgün yontulmuş kesme taş bloklarla örülmüş. Tolda yürüyen bisikletçiler.

230320145413

Yolun iki yanı da taşlarla duvar örülmüş, duvarlar 2 metre kadar yüksek.

230320145414

Daha çok temel taşları kalmış antik kentin kalıntılarını çekiyorum.

230320145415

Herkes kendine göre kentin kalıntılarından ayakta kalan yapıları resim çekerek dolaşıyoruz. Bizim gelmemizle birden bire kent canlanıyor. Sanki kent eski hareketli günlerine döndü. Sadece kıyafetler biraz değişik. Taytlı, rengarenk, İngilizce baskılı yazılı mayolar. Biraz da pazar yeri gibi ortalık, kalabalık.

230320145416

Kent ovadan biraz yüksekte, dağın yamacında kurulmuş. Büyük menderes nehri binlerce yılda toprakları taşıyıp bereketli Söke ovasını oluşturmuş. Tarlaların bir kısmı buğday ekilmiş yemyeşil. Bir kısmı da sürülmüş ekilmeyi bekliyor. Buradan tüm Söke ovasını görmek mümkün. Bafa gölü bile görünüyor ufukta.

230320145418

Kentin hemen üstünde kocaman bir kayalık tüm azametiyle kentin üstüne düşecekmiş gibi duruyor. Kayalık tüm azameti ile çıplak, altında çam ormanı var.

230320145420

Priene antik kenti bayağı büyükmüş. Kent geniş bir alana yayılmış, epey dolaşmamız gerekiyor. Sütun blok parçaları üst üste yan olarak konuşup duvar gibi örmüşler. Sütunlar normal yerine gitmeyi bekliyorlar sanki!

230320145421

Duvarda delik açılmış, ötesinde çalılar görünüyor. Güneş ışığı kuvvetli vuruyor duvarın ötesine.

230320145422

Yüksek duvar kalıntıları, iç kısımda incir ağacı çıkmış.

230320145423

tapınak olduğu yerdeki sütun parçalarından belli. Sütunlar gelişi güzel, yıkıldığı gibi kalmış öylece duruyor.

230320145424

Sütun parçaları arasından çam ağaçları çıkmış.

230320145425

Yamaçta kademe kademe şehir kalıntıları yüksek istinat duvarları örülerek binalar, tapınaklar yapılmış. İstinat duvarındaki taşların düzgünlüğü ve örülmesine bakarsak tapınak yeri olmalı.

230320145426

O zamanın taş ustaları işinde epey ustalaşmışlar. Ustalıkların yanında bir de sanatı da ekleyerek ilginç taş oymalarını sütun ve yapılar yapmışlar. Üç taş üzerinde sütunun alt kısmı yuvarlak kabartma olarak oyulmuş. Alttan çekiyorum sütun altını.

230320145427

Ayakta kalan, talan edilmemiş yapılar kentin zenginliğini ortaya koyuyor. İki metre civarında düzgün taş bloklardan örülü tüksek duvar parçası tek olarak ortada ayakta kalmış. Duvarda sekiz kat taş blok var. Daha ilerde beş sütun görülüyor.

230320145428

Tapınaktaki düz yivli sütun blokları yerde dağınık duruyor parça parça.

230320145429

Büyük bir tapınakta sadece beş sütun dik olarak sıralı duruyor. Tapınağın diğer sütun ve kirişleri yerlerde dağınık. Burası Apollon tapınağı.

230320145430

Apollon tapınağında toplanıp hatıra resmi çekiliyoruz. Kimi basamağa oturmuş, kimi ayakta. Sütunlar arkada.

230320145431

Kentin tüm yapılarını gezmek zaman alıyor. Yorgunluğumuzu tiyatronun seyirci oturma yerlerinde oturarak dinleniyoruz. Dinlendikten sonra etrafta gördüklerimi çekiyorum.  Taş basamaklar yukarı gidiyor.

230320145432

Aşağıda binanın temel taşları ve duvarı çam ağaçlarının altında.

230320145433

Tiyatronun en üst ucunda yarım daire oturma yerlerini ve sahneyi çekiyorum. Sahne yeri biraz yüksekte.

230320145434

Tiyatronun en üst yerinde, ağaçların gölgesinde bir süre dinlenmek iyi geliyor. Henüz bahar ayına yeni girmemize rağmen hava iyice ısındı. Gök yüzünde hiç bulut yok, hava tamamen açık. İrfan yanımda, ikimizi elçek ile bir poz çekiyorum.

230320145435

Duvarlarda yapının üstüne yeniden yapı yapıldığı belli oluyor. Alt kısımda düzgün taş duvar, üstünde bira daha özensiz yapılmış taş duvar kendini gösteriyor.

230320145436

Atilla Özakdağ ile burada tanışıyorum. İkimiz de İzmir de oturmamıza rağmen bir türlü karşılaşamamıştık. Facebooktan arkadaşız ama yüz yüze gelmemiştik. Kısmet buradaymış. Benzer yanımız ikimiz de keçi sakallıyız. Elçek resim çekiyorum ikimizi.

230320145438

Priene antik kentini doyasıya gezdik, gördük. İlk kenti böylece bitirmiş olduk. Bisikletlerimizi park ettiğimiz yere gelerek yola çıkmaya hazırlanıyoruz. Herkes geldikten sonra bisikletlere binip yola çıktık. Yola çıkarken ilk gördüğüm tarihi bir su kemeri. Kemer yola yakın bitiyor, bitimde sular çağlayan gibi aşağıya akıyor şarıl şarıl. Su kemeri Miletos kenti için yapıldığını sanıyorum. Kemerler burada kesilmiş, ovada hiç bir kemer görünmüyor.

230320145439

Hedefimiz Tuzburgazı, daha önce Gökova bisiklet turundan dönerken ters taraftan gelmiştim. Şimdi, de tersine doğru gidiyorum. Bisikletçiler önümde gidiyor.

230320145440

Tuzburgazı yoluna sapıyoruz, program da Doğanbey de öğle yemeği görünüyor. Tuzburgazı yola yakın, 500 metre civarı. Tabelada Tuzburgazı, Doğanbey, altta da kahverengi tabelada Doğanbey 5 olarak yazılmış.

230320145441

Tuzburgazı köy meydanına gelip kahvede oturduk. Iİrfan Selahattin ve ben kahvede konuşup karar aldık. Daha doğrusu programı İrfan bize açıkladı. Öğle yemeğini Tuzburgazı’nda yiyip Milet antik kentini gruptan ayrı olarak gezecek, ardından buraya gelip Doğanbey’e gelip kamp atacağımızı söyleyince biz de kabul ettik. Nasıl olsa akşam tur bitince herkes dağılacaktı. Güzel bir tur yapacaktık bundan sonra. Doğanbey’den Samson dağlarından Güzelçamlı milli parka inmekti niyetimiz. Tuzburgazı’nda bir güzel karnımızı doyurup Milet antik kentine doğru yola çıktık, İrfan ve Selahattin önümde gidiyorlar.

230320145442

Söke ovası düz, yol da dümdüz bir çizgi çizilip ona göre yapılmış. Büyük Menderes nehrine geliyoruz. Binlerce yıldır toprak taşıya taşıya bereketli bir ova meydana getirmiş şimdiye kadar. Bereketli topraklarda tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış. İşte biz de bu yaşanmış medeniyetleri gezerek görülmesi gereken, yaşanmış yerleri yerinde öğreniyoruz. Yol düz olunca bir tempo tutturup gidiyoruz. Büyük Menderes nehrindeki köprü başında tabelayı ve korkuluk demirini çekiyorum.

230320145444

Bahar aylarında yağan yağmur nedeni ile nehir toprak renginde akıyor, ayrıca su yüksekliği normalden fazla. Kıyılarda sazlıklar nehir boyunca.

230320145443

Düz yoldan sola Miletos antik kentine sapıyoruz. Antik kent biraz içeride kalıyor. Kahverengi tabelada Miletos ve Müze (Museum) yazıyor.

230320145446

Dar olan yola saptık, kenarlarda tarlalar var, ufukta antik kentin tiyatrosu görünüyor beyaz mermerleri ile.

230320145447

Filozoflar kenti Milet

Milet kalıntıları arasında dolaşırken, bir zamanlar bu kentte yaşayıp, evrenin gizlerini çözmeye çalışmış filozofları hayal etmeyi deneyebilirsiniz. Filozofların sözleri rüzgârla uçup gitmiş; evleri, içindeki eşyaları ve beraberindeki yaşamlar çoktan dağılıp yok olmuş… Ve şehir, mermerden iskeletiyle çırılçıplak kalmış olsa da…

Efsaneye göre, bir gün baş tanrı Zeus ile fakir bir Miletli Thales, Milet agorasında bir konu üzerinde tartışırlar. İkisi de bir türlü geri adım atmayınca, tartışma uzayıp gider.

Sonunda canı sıkılan Zeus, tanrı olmanın ayrıcalığını kullanarak tartışmayı sonlandırır: “Bana bak, beni daha fazla kızdırma, şimdi bir şimşek çakar, seni cayır cayır yakarım!” Miletli köylü Thales, korkmak bir yana, gayet sakin bir şekilde, “Koca Zeus, bu öfkenle haksız olduğunu nasıl da kanıtladın…” der. Hikâyenin sonunda Miletli Thales’in akıbetini bilen yok; fakat kesin olan şu, Miletlilerin tanrıyla özdeş bir düşünce yapısına sahip olduğu… Bundan tam 2 bin 600 yıl önce, akılcı düşüncenin ve felsefenin temellerinin bu şehirde atılmış oluşu da tesadüf değil…

Milet ismi mitolojik açıdan Apollon ile ilgilidir. Apollon ile Girit Krali Minos’un kızı Akakallis; Akakallis’in üç çocuğundan biri olan “Miletos”a, Minos’un kötülük yapmaması için onu dağa bırakır. Çocuğa kurtlar bakar.

Daha sonra çobanların büyüttüğü Miletos, Anadolu’ya gelerek Menderes nehrinin kızı “Kyane” ile evlenerek “Miletos” şehrini kurar.

Milet M.Ö. 7. ve 6. Y.Y. da en parlak dönemini yaşamıştır. Milet’liler özellikle M.Ö. 6. Y.Y. da deniz ticaretini ele geçirmelerinden sonra Akdeniz ve Karadeniz’de kurdukları koloniler sayesinde etkinliklerini çoğaltmış ve zenginleşmişlerdir. Giderek Milet, İyon dünyasının başkenti haline gelmiştir.

Aristoteles’e göre, felsefenin gelişmesi için iki ön koşulu var: Öncelikle, felsefe yapacak kişinin “Tuzu kuru” olmalı. Yani o kişi, maddiyat kaygısına düşmeden kendini sadece düşünmeye verebilmeli. İkincisi; kişi gerçek bir merak duygusuna sahip olmalı ve en doğal görünen gerçekleri bile sorgulayabilmeli. İşte, Milet’te bu iki koşulun bir araya gelmesiyle, Tarihin gerçek anlamdaki ilk filozofu kabul edilen Thales ve onun devamında, Anaksimenes ve Anaksimandros ortaya çıkmış. Babillilerden aldığı astronomi bilgisi ve Mısır’dan getirdiği söylenen geometri bilgisi dışında Thales’in asıl önemi, aklına takılan sorularda; “Neyin var olduğu” ve “Neyin gerçek olduğu” gibi sorular sayesinde Thales, o güne dek doğadaki her olayı ayrı bir tanrının varlığına bağlayan mitolojinin ötesine geçerek; her şeyin nedenini, doganin kendisinde aramaya başliyor. Thales ve öğrencilerinin “Fizikçiler Okulu” diye anılması ve pozitif bilimin temellerini attıklarının söylenmesi de bu yüzden.

Thales’e göre, evrenin asıl maddesi sudur; her şey sudan gelir ve suya döner. Dünya, “Okeanos” denilen dev bir su kütlesi içinde yüzen, düz bir tepsidir onun zihninde. Anaksimandros ise, Dünyanın sıcak ile soğuğun birleşmesinden doğduğunu savunur.

Ona göre, yaşam “Islak” bir ortamda başlamıştır, ilk canlılar ise balığa benzer yaratıklardır. Bu düşünceleriyle, binlerce yıl önce ilk evrim düşüncesini ortaya atan Anaksimandros; Dünyayı, boşlukta asılı duran bir silindir olarak tasvir eder. Anaksimenes’e göre ise, ruhumuzun bizi ayakta tuttuğu gibi, hava da dünyayı ayakta tutmaktadır. Görüldüğü gibi, ilk felsefi denemelere daha çok hayal gücü hâkim. Ancak gözlem yeteneğinin çok sınırlı olduğu bir çağda, bu olağan bir durum. İlkçağda denizciliğiyle parlayan ve zamanla önemli bir ticaret kenti haline gelen Milet; Büyük Menderesin kıyıyı doldurması sonucu, Ege sahillerindeki pek çok şehir gibi, bugün tarlaların içinden seyrediyor sizi. Büyük Tarihçi Herodotun “Çalışan nehir” olarak tanımladığı nehirlerden olan Büyük Menderes; taşıdığı malzemeyle, sahil şeridinin yılda ortalama 6 metre kadar denize doğru ilerlemesine neden olmuş. Böylece, klasik dönemde Latmos Körfezi’nin ağzında bir sahil kenti olan Milet, zamanla denizden 10 km içeride kalmış. Bir zamanlar kentin karşısında bulunan Lade Adası, bugün ovanın ortasında bir tepeye; Latmos Körfezi ise, Bafa Gölü’ne dönüşmüş.
Kazılar süresince bulunan Girit seramiklerine bakılarak, ilk yerleşimin İ.Ö. 1600’lerde, Giritler tarafından, doğuya giden ticaret yolu üzerinde bir ara-liman olarak kurulduğu söyleniyor. Ancak Ionların gelişinden sonra, kent büyük bir denizcilik ve ticaret merkezi haline gelerek; Karadeniz, Marmara ve Çanakkale Boğazı kıyılarında 90’a yakın koloni kuruyor.
Milet’in ticari ve kültürel yönden yaşadığı altın çağ; İ.Ö. 494 yılındaki Lade Savaşı’nın ardından kentin Perslerin eline geçmesi ile son buluyor. Miletlilerin bozgunu, Yunan dünyasında öyle büyük bir trajedi olarak algılanıyor ki; Atinalı bir oyun yazarının Milet’in Düşüşü adlı dramı, sahnelendiği zaman bütün Atina ahalisini derin bir yasa boğuyor. Hatta, halkın ağlamaktan perişan olduğunu gören yönetim, yazarı yüklü bir para cezasına çarptırıyor.

http://www.didimguide.com/tr/milet_miletos_balat_thales.html

İlk olarak 19.000 kişilik devasa tiyatro gözümüze çarpıyor tüm muhteşemliğinle. Yarım daire olan tiyatronun uç kısımlarında kemerli tünel ağzı görünüyor. Her iki tünel seyircilerin oturma yerinin altında kalıyor ve çepeçevre dolaşıyor. Tünelin üstünde daha küçük bir tünel daha var. Tam ortada, arka kısımda kale duvarı gibi yüksek bir duvar görünüyor.

230320145448

İlk önce devasa taşlardan yapılmış tiyatronun üst kısımlarına doğru çıkmaya başlıyorum. Antik kentte epey zaman geçireceğiz belli oldu.

230320145449

Oturma yerlerindeki mermer bloklar ayakların alt kısmı içeriye doğru oyulmuş. Başlardaki yerlerde aslan ayağı şeklinde oyulmuş.

230320145450

Oturma yerinin bir kısmı çökmüş, tünel ortaya çıkmış. Bu tünel üstteki küçük tünel.

230320145451

Bu da büyük tünel, oturma yerlerinin altında boydan boya dolaşıyor. Tünel bir insan boyundan epey yüksek, blok taşlardan kemer biçiminde yavanı tapılmış. Bazı yerlerde iç kısma, sahne tarafına çıkışlar yapılmış. Tünelin ucundayım, dış kısım aydınlık.

230320145452

Üst kısmı yıkılmış bir yapının kapısı, kapının üstünde tek sıra taş blok kemer var. Sağda kanepe gibi taş blokta İrfan oturmuş poz veriyor bana. Önümde basamaklar var.

230320145453

Tiyatronun seyirci bölümünün en üst kısmına çıkınca bayağı yüksekte olduğumu gördüğüm manzara karşısında anlıyorum. Aşağıda blok yaşlar sıralı dizilmiş çimenlerin arasında.

230320145454

Tiyatro o kadar büyük ki kadraja sığdırmak olanaksız. En uçta ve tepeden çekiyorum yarım daire olan tiyatroyu. Karşıda tünele giriş yeri görülüyor. Seyirci oturma yerinin en aşağısında dört sütun görünüyor. Bu sütunların alttaki ikisi uzun, beş basamak yukardakiler kısa. Bu dört sütun üzerine teras biçiminde kullanıldığını sanıyorum. Tabanda yarım daire bir alan ve sağda sahne bölümü. Yerden biraz yüksek yapılmış.

230320145455

Daha önce tünel olan yerin üst kısmındaki kemer taşları yok, gökyüzü görünüyor.

230320145456

Osmanlılardan kalma burçlar etrafı gözlemlemek için tiyatronun en üst kısmına yapılmış. Burç üstünde direkte Türk bayrağı dalgalanıyor. Direğin yanında İrfan bana bakarken çekiyorum. Duvar ve burç yaklaşık 10 metre kadar yükseklikte.

230320145458

Burçların üstüne çıkarak etrafı gözlemliyoruz. Tüm ova ayaklarımızın altında. İrfan ile elçek resim çekiyorum kendimizi, arkamızda dalgalanan Türk bayrağı ile.

230320145459

Sol tarafımızda kazı alanı var, üzeri örtülmüş.

230320145460

Burası da sağ taraf, tiyatronun ucu ve aşağıda dizili taş bloklar yerde.

230320145461

Tiyatrodan aşağı iniyoruz, yeşillikler içinde baharı mavi gelinliği ile karşılayan laleler Güneşe yüzünü dönmüş tüm güzelliğini arıları kendine çekebilmek için sergilemekten çekinmiyor.

230320145462

Yüksek bir duvarın dibinde kemerli bir oda yapılmış.

230320145463

Kent araziye yayılmış, diğer yapılara doğru gidiyoruz.

230320145464

Kış uykusundan yeni uyanmış yeşil kertenkele memeliler gibi sıcakkanlı olmadığından soğukkanlı sınıfına girerler. Vücut ısısını kayaların üstünde güneşlenerek ısıyı depoluyorlar. Kertenkeleyi ürkütmeden anca yakalayabiliyorum, yoksa beni tehlike olarak algıladıklarından hemen bir deliğe kaçıyorlar. Yeşil kertenkele taş blok dibinde, ön ayakları taş blokta, arka ayakları ve kuyruğu çimenlerde.

230320145467

Biraz zoom yaparak kaçmadan yakından çekiyorum bir pozunu sevimli kertenkelenin.

230320145468

Zamanında kentin zengin yaşamın o hareketli günlerinin geçtiği yerleri görmek ne güzel. Düşünce ve sanatta öğrendiklerini hayata yansıtmak onlar için kolay olmuş. Gördüğümüz eserler bunun göstergesi. Her bir kalıntı kendine has bir sanat eseri Görüp incelemek benim içi ayrı bir duygu. Hepsinin resmini çekmek istiyorum. Ve çekmeye doyamıyorum bir türlü. Hamamın giriş yeri, iki kemer. Öndeki daha küçük, arkadaki daha büyük. Girişte Selahattin bana poz veriyor.

230320145465

Yaklaşık 30 X 50 cm boyutlarında taş bloklar dik olarak konulmuş. Üstüne da yatık olarak konmuş taş bloklar dik olan blokların üstüne uçları gelecek şekilde konulmuş. Bunların üstüne de büyük boyutlu taş bloklar duvar gibi konulmuş üst üste. Alt kısımda beş boşluk var. Burası kemerli olarak üstü kapalı.

230320145466

Arazide başka yapılar da göze çarpıyor.

230320145469

Kimi yerler alçak, buralarda su birikintileri var. Sütunları olan tapınak, bir sütun üstünde İrfan duruyor. Sütunların ilk blokları var sadece, diğer kısımları yok.

230320145470

Bu kez sütun üstüne Selahattin duruyor.

230320145471

Papatya benzeri bir çiçek su birikintisi içinde yoğun olarak açmış. Beyaz taç yaprakları, ortasında sarı rengi ile doğaya canlılık vermiş.

230320145472

Su birikintisinde kimi yerlerde yosunlar çıkmış, su yüzeyinin bir kısmını kaplamış. Az ötede taş binalar var.

230320145473

Kemerli kapısı olan bir yapı, çatısı yok. Bir kısım duvarlar da yok. Kemerin üstünde çalılar çıkmış kendine yaşam alanı oluşturmaya başlamış.

230320145474

Bir binanın giriş yeri ama bina ortada yok, sadece iki basamak yerde görünüyor. Basamaklar yarım daire biçiminde mermer bloklardan yapılmış. Üsteki küçük, alttaki büyük olarak üçer parça blok ile yapılmış basamak gibi

230320145475

Bir binanın ön kısmında iki kapı var. Soldaki kapı üstünde tek parça blok taş yatık olarak konmuş. Sağdaki kapı ise kemerli olarak yapılmış. Burada iki farklı yapı tekniği görünüyor. Soldaki kapının duvarı daha büyük taş bloklardan yapılmış. Sağdaki duvar ise aynı boyutta ve küçük taşlarla örülmüş. İki kapı arasında zaman farkı gözle görünüyor.

230320145476

Sütun ayağının dibinde yumurta gibi oyulmuş sırayla. Sanki yumurtanın yarılarını dizelemişler.

230320145477

Yüksek duvar sağda, solda altı sütun. Ortadaki dört sütun duvar boyunda. Sütunların üstünde kiriş süslü oyulmuş. Duvar ile sütun arasında çatı yapılmış. Öndeki sütun yarım ve kimisi yok. Selahattin sütunların dibinde.

230320145479

Zamanında kent deniz kıyısına kurulduğundan öyle yükselti pek yok etrafta. Menderes nehri kentin deniz ile bağlantısını kestikten sonra büyük bir olasılıkla nehrin taşkınlarına önlem alamadıklarından burayı tamamen terk etmişler. Zaten deniz ticareti bitmiş vaziyetteydi. Limanına gemi yanaşmayan yerde ticaret olmadığından tüccarlar çoktan terk etmişti. Günümüzde kış aylarında kentin bazı yerleri su altında kalması bunun göstergesi. Su birikintisinde yatık olan sütun üstüne İrfan çıkıp poz veriyor.

230320145480

Su kemerleri yüksek, iki tane su kemeri ayakta kalmış, diğerleri yıkık durumda.

230320145481

Üzeri kemer olarak taş ile örülmüş dükkan yada depo gibi bir yer. Epey genişliği var, girişi ve çıkışında birer kapı kadar boşluk yıkıntı halinde bulunuyor.

230320145482

Yerde köşe taşı olduğunu tahmin ettiğim mermer blok duruyor. Binanın temelinde kullanıldığı belli. Blok L biçiminde ve kalın tabanı var. İç kısmı daha çok oyulmuş dibe doğru. 15 santim kadar dışında, kıyısı tamamen üçgen çıkıntı olarak oyulmuş. Her üçgen çıkıntı arasında 1 santim kadar boşluk bırakılmış. Bu çıkıntılar L biçiminde oyulmuş. Diğer taraflar düz, sütun buraya konulunca, iç taraftaki oyuklara gelen kısım sayesinde yerinden oynatması olanaksız hale geliyor.

230320145483

Su içinde kalmış yıkıntı blok taşlar arasında küçük boyutta yivli bir sütun yan olarak duruyor.

230320145484

Binanın kiriş blokları yaprak desenli, ince işçilikle oyulup süslenmiş. Bloklar yerde duruyor yan yana. Arkeologlar her parçanın yerini bulmaya çalışıyorlarmış gibi yan yana konulmuş.

230320145485

Düzgün kesilmiş blok taş 1 X 1 X 2.5 metre boyutlarında, üzerine sütun başı süslemesi mermer blok var. Buna da daha çok süs yapılmış. Yaprak ve değişik desenler en ince işçilikle oyulmuş.

230320145486

Daha önce Priene kentinde gördüğüm su kemerlerinin benzeri burada da var ama aralarında bağlantı yok. İki tane kemer sağlam duruyor.

230320145490

Kazı ve yıkıntılarda bulunan blok taşlar henüz yerini bulmamış. Çalışmalar devam ediyor hala. Bunlardan biri uzun, neredeyse 5 metre boyunda kiriş. Kirişin altını üç yerden taş bloklarla beslemişler.

230320145491

Mermer bloklara yapılan süslemeler göz kamaştırıcı. Daldan gelen kabartma içe doğru sarmal biçimde kıvrık. Dal sarmalı hem sağa, hem de sola yapılmış.

230320145492

Burası yarım daire oturma yerleri olan halk meclis yeri. Sekiz basamaklı oturma yeri var. Tiyatro benzeri olan yapı küçük boyutta. İnsanlar birbirine yakın olarak oturuyor ve her konuşulanı rahatça duyabilecek kadar yakın. Ortada küçük bir alan, bu alanda konuşmacı meclise bilgi yada sunum veriyor. İşte tarihte ilk felsefe düşünceleri bu mecliste alınmış. Baş tanrı Zeus ve ilk felsefecilerden Thales burada meşhur tartışmayı yaptıkları yer. Ve ilk felsefi cümle ortaya burada çıkmış “Öfke haksızlığın belirtisidir”

230320145493

Meclis yeri şehrin en hareketli olan yerin tam ortasında. Çevresinde çeşitli yapı temelleri bunun kanıtı.

230320145494

Atı ile harabelerin arasında dolaşan köylü sanki binlerce yıldır buralarda yaşamış gibi. Bizlere aldırış etmeden yanımızdan geçip gidiyor.

230320145495

Kaplumbağa kış uykusundan uyanmış açlığını gidermeye çalışıyor. Ataları gibi bu kentte doğup büyümüş, her bir köşesini karış karış biliyor. Nasıl olsa zamanı çok, daha bahar yeni başlamış eş aramasına gerek yok şimdilik, kafamı dinleyeyim azıcık diye güneşleniyor.

230320145497

Gezintimize devam ediyoruz. Buradaki duvardaki taşlar biraz özensiz yontulmuş, küçük boyutta. Yine de iç kısma geçiş için kemer kapılar, içinde birbirine kemerli geçitler yapılmış.

230320145496

İki basamaklı mermer üstüne bir metre küp boyutlarında tek parça blok konulmuş. Herhalde imparatorun heykelini buraya koymuşlar

230320145498

Bir yapının temel blok taşları, köşede sütun altı beyaz mermerden, sütunun üstü yok Sütunun tabanı kare, 40 santim kadar yukarıda daire şeklinde oyulmuş. Tam da buradan kırılmış.

230320145499

Roma hamamının görkemli yapısı, her ne kadar yıkılıp dökülse de çoğu sağlam olarak ayakta kalmış.

230320145500

Hamamın içi oda oda duvarlarla örülmüş, su kemerleri buraya kadar gelmiş.

230320145501

İç kısımda geniş bir salon, yüksek tavan kemerle yapılmış.

230320145502

Hamamın girişi geniş ve yüksek kemer yapılmış, sonradan ilave edildiği anlaşılan daha küçük boyutta kemer yapılmış. Herhalde içerideki ısı geniş kapıdan dışarıya kaçıyor olmalı ve geniş olan yere küçük bir kapı yapılmış. Açık olan yerler kapatılmış. İki kemeri birden çekiyorum.

230320145504

Devasa roma hamamına geliyoruz. Hamam epey büyük, insan kaybolur içerisinde. Bizler de ufacık kaldık baksanıza. Havuz kenarında Selahattin oturmuş, İrfan da yere çömelip onu çekiyor.

230320145507

Nehir tanrısı Maiandrios havuzun  kenarında kolunun üzerine yaslanıp uzanmış havuza girenlere taze suyundan ikram ediyor. Heykelin aslı müzede sergileniyor. Taklidi burada hamamın havuzunda. Şimdiye kadar heykeli yeterince kırmışlar. Kalanının kopyası da böyle görünümlü. Zamanında büyük uygarlıklar kurmuş, ilk filozofların yetiştiği, sanatçıların mükemmel eserler meydana getirdiği kent uygarlık buradan gidince yerine gelenler acaba niye sanattan, güzelliklerden, medeniyetten anlamıyorlar. İşte ben bunu anlamakta zorlanıyorum

230320145509

Hamamın ateş yanan ocakları, suyu burada ısıtıp hamamın içine veriyorlar. Kemerli tünel gibi ocak yapılmış.

230320145510

Roma döneminden kalma duvar yazısı. Kalan parçaları birleştirip ayağa kaldırmış arkeologlar. Kim bilir daha neleri yurt dışında müzelerde sergiliyorlar. Kendileri çalmışlar, başkaları çalmasın diye bin bir alarmlı koruma altında gözü gibi bakıyorlar. İyimi kötümü bilemiyorum, kalsalardı belki yok olacaklardı şimdiye kadar. Tartışılır bir konu….

230320145512

Sıralı dükkanlar olunca burasının agora çarşısı olduğu anlaşılıyor. İki yanda dükkanlar, ortada geniş bir cadde, cadde düz plaka taşlarla kaplı.

230320145511

Tarih ve kültür turumuz bitiyor. Gelip görülmesi gereken bir kent diye düşünüyorum. Bundan sonra doğa ve bisiklete dönmek gerek. Kışın soğuk ve yağmurlu havalarının ardından güneşli bahar günlerinde bisiklet turu yapmak bir başka oluyor. Geldiğimiz yoldan geri dönüyoruz Dilek yarımadasının dağlarına. Grup bir süre sonra öğle yemeğini yemiş Miletos antik kentine doğru geliyorlar. Hepsine el sallayıp selam vererek geçip gidiyoruz kendi yolumuza. Selahattin ve İrfan bisikletleri yüklü olarak önümde gidiyorlar. Göleleri uzamış sanki.

230320145514

Düz olan yolun ucunda Tuzburgaz köyü göründü. Köy dağların dibine kurulmuş.

230320145515

Güneş ufuk çizgisine iyice yaklaşmış, gölgelerimiz uzuyor yol boyunca. Bir bahar akşamını yaşıyoruz, bisikletleri güneşe doğru, sanki güneşe varacakmış gibi sürüyoruz. Selahattin ve İrfan, gölgeleri asfalta vurmuş.

230320145517

Doğanbey’e doğru dönüyoruz. Az kalmış, şunun şurasında 2 kilometre. Gerçi yol biraz eğimli, hafif bir rampa görünüyor. Kahverengi tabelada Milli park tanıtım merk. 2 ve Doğanbey 2 yazılmış sağa doğru.

230320145518

Yolun sonunda, dağın başladığı yerde köy görünüyor.

230320145519

Doğanbey’e iyice yaklaşıyoruz. Sürüsünü otlatan çobanla sohbet ederek gerçeği öğrendik böylece. Karşımızda duran köyde in cin top oynuyor, kimseler yok köyde. Terkedilip başka yere taşınmış köy. Milet antik kentinin başına gelen buranın da başına gelmiş. Yılda 6 metre dolan deniz önceden deniz kıyısında olan köy karada kalınca deniz kıyısına taşınmışlar. Güneş battığından hava kararmadan kamp yeri için köye gitmeliyiz. Akşam için ekmeğimiz yok ve terkedilmiş köyde su bulamayabiliriz. Onun için diğer Doğanbey köyüne gitmeye karar verdik. Köy evleri yakında, sessizlik hakim. Başka bir zaman gelip terkedilmiş köyü gezerim.

230320145520

Eski köy denizden biraz yüksekte olduğundan toprakla dolup uzaklaşan deniz kıyısı buradan görünüyor hala. Kim bilir ileride belki deniz görünmeyebilir.

230320145522

Nihayet insanların şimdilik yaşadığı Doğanbey köyüne varıyoruz. Köyün girişinde tabelası bizi karşılıyor.

230320145522

Köyün içinde kamp yapacağımız bir alan, uygun bir yer aramaya başladık. Köy içinde yer arayan Selahattin ve İrfan etrafa bakarak bisikletle gidiyorlar.

230320145524

Köyün meydanında ilkokul, yanında çocuk parkı, kıyısında da bir bakkal. Bakkaldan ekmek almak için girerek gerekli yiyecek malzemelerini alırken çadır kurabileceğimiz bir yer var mı? diye soruyoruz. Bakkal da bize köy odasında kalabileceğimizi ama muhtara sormamız gerektiğini söyleyince muhtarın cep telefon numarasını alarak arıyorum. Muhtara durumumuzu anlatıyorum; 3 kişi olduğumuzu, köyde gecelemek istediğimizi, mümkünse köy odasında kalmak istediğimizi anlatıyorum. Sağ olsun muhtar isteğimize olumlu cevap vererek kalabileceğimizi, anahtarı bakkaldan almamızı söyleyince rahatlıyorum. Bu gece de çadır kurmayacağız. Bakkaldan anahtarı alarak kapıyı açıyorum, içeride biraz dağınıklık vardı. Etrafı toparlayıp ilk önce akşam yemeğini hazırlayıp bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Menüde hazır domates çorbası, makarneks ve içine ton balığı. Hava çoktan kararmıştı, yemeği yedikten sonra kahveyi pişirip keyfimizi sürdükten sonra köyün kahvesine giderek akşam çaylarımızı duble duble içiyoruz sıcacık. Gazeteleri göz gezdiriyoruz. Uykumuz gelince köy odasına gelerek matları yere serip uyku tulumuna girerek güzel bir uyku çekiyoruz.

Bu gün 2 önemli olay oldu benim için: 1. Olay uzun süre görmediğim arkadaşları gördüm, hasret giderdim, 2. Olay aynı gün içinde 2 medeniyetler yaşamış tarihi kenti doyasıya gezip gördüm. Gördüklerimi sizlerle paylaşmak için bolca resimler çektim. Sizlerin de gidip görmenizi öneririm.

Ayrıca bütün bunları kendi gücümle ve demir atım KUZ ile yapmam benim için müthiş bir duygu. Bu duygu anlatılamaz sadece yaşamalı insan.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 72 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda.

Powered by Wikiloc

 

V. Güzelçamlı Bisiklet Festivali 3. Gün

Gitmek

29 Eylül 2013 Pazar

Güzelçamlı – Kuşadası – Ahmetbeyli – Cumaovası

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Gitmek. Bir hançeri inceltip

Okyanusa daldırmak isteği

Ya da düşebilmek atlasların

Dışına ki ey kalbim

Yalnızsın bu yolculukta da

Gitmek. O kaos duygusu, aklın

Sarsıntılarla yorgun düşüşü

Bilincin kamaşması belki de.

Rehin bırakılacak bir şey yok

Unuttuklarından başka.

Gitmek. Bir büyü gibi saran

Ağrılar yumağı, kışkırtılmış

Düşlerdir ki sen şimdi

Esirgeme kendini kalbim

Kederin o derin yalnızlığından

Ahmet Telli

 

Öne çıkmış olan görsel, 12 kişi yere oturmuş neşeli poz vermişiz kameraya.

1239576_10151639475871924_2133568260_n

Güzel bir uykunun ardından güneş doğmadan uyanıyorum. Her olasılığa karşı cep telefonunda alarm 07:00 kurulu olsa da alarm çalmadan önce mutlaka uyanıyorum. Böyle temiz hava, bol oksijen olunca insan uyuduğunu anlıyor. Ayrıca denizin dip dalgaları sahile vurunca çıkardığı ses bir nenni dinlermiş gibi mışıl mışıl uyudum sabaha kadar. Güneş henüz doğmamış, çadırlarda uyuyanlar var hala. Bir kişi çadırının içinde oturmuş durumda.

290920134171

Pazar olması çadırdakilerin keyfince uyumalarına neden oluyor. Birkaç kişi dışında henüz uyanan yok.

290920134172

Maviş çadırım, benimle beraber nice yerler dolaştı, güzel yerler gördü. Beni yağmurlardan, rüzgardan, börtü böcekten korudu. Emektar çadır; “Maviş” Feyyaz Alaçam’ın bana hediyesidir. Feyyaz ile kim bilir nereleri dolaştı, neler gördü, kimlerle tanıştı. Maceraları benimle devam ediyor. Çadırın dolaştığı yerleri görmek için ; www.feyyazalacam.com sitesinde yazılarını okuyabilirsiniz Maviş gittiğim yerde en güzel manzaralı olan yere kurmaya özen gösteririm her zaman. Sabah denizin mavisini görecek yeşilliğin içinde. En güzel manzaralarda kapısından baktığında ufuk alabildiğine geniş ve uzak olacak. Önünde değerli dostlarımla sohbet ederek kahve içeriz. Gecelerimde yağmur yoksa ay ışığında parlak yıldızları her zaman görür. Tepesindeki minik pencereyi yağmur yağmazsa örtmem hiç bir zaman. Uykuya dalmadan önce minik penceresinden ayı ve yıldızları seyrederek hayaller kurarım yıldızlara yolculuk ederek. Böylece derin bir uykuya dalarım uykumu alasıya kadar. Bazen yıldızlı gecelerde bir uyanırım yağmur yağmaya başlamış. Hemen üstünü örter yağmur damlalarını çıkardığı sesleri dinleyerek tekrar uykuya dalarım. Eeee bayağı yer gezdiği için bazı yerlerinden yağmur sularını alması normal. Henüz diz boyunu geçmedi çadırın içinde su yüksekliği. Seviyorum maviş çadırımı, içinde uyumayı. Çadırımın altındaki beyaz brandayı da değerli yol arkadaşım Burcu bana hediye verdi kullanayım diye.

290920134173

Nihayet güneş dağların ardında yüzünü göstermeye başladı. Parlak ışıklarını kimseyi ayırt etmeden her şeye hayat ışıkları veriyor cömertçe.

290920134174

Güneşin ışınlarını taşıyan fotonlar her tarafa dağılarak tüm canlıların yeni güne başlamasına neden oluyor. Ben bunu seyretmeye doyamıyorum her sabah. Güneş ışıkları kameranın merceğinin ortaya çıkardığı pembe çemberli, göbeği krem renginde göz ortaya çıkarmış. Tam göbekte beyaz nokta var.

290920134175

Pazar olmasından dolayı henüz kalkmayanlar da çoğunlukta. Çadırlar sessiz.

290920134177

Teknenin biri ağır ağır koylara doğru yol alıyor. Pancar motorunun çıkardığı mekanik ses denizin yüzeyini yalayıp bize kadar ulaşıyor sabahın sessizliğinde.

290920134178

Dilek yarımadasının ikiz tepeleri, Samson dağı, Poseidon’un yabası ile ikiye ayırdığı dağ, Güneşin ilk ışıklarını çoktan almış. Denize uzamış tahta iskele sakin, çünkü kimseler yok ortalıkta.

290920134179

Biraz abartılmış bir çadır, içinde rahatça ayakta durabilirsiniz. Özellikle pantolon rahatça ayakta giyilebilir. Diğer çadırlardan bir boy daha yüksek.

290920134181

Çadır içinde keyif yapanlar da var, tembellik yapmak iyidir.

290920134182

Arkadaşım Şerif Çetindağ. Eşi Semra Zekiye Küspeci Çetindağ. Semra’nın Sultanlığı diye bir dünya yaratmaya çalışsa da kasabanın Şerifi Semra’nın sultanlığını bitirmiştir. Bazen evden kaçıp yanıma sığınır Şerif. İleride nüfusuma alacağım, arkadaşımı yedirmem Semra’ya. Sultan olduktan sonra pek bisiklete binemeyen Semra dan kaçıp gelmiş Güzelçamlı’ya. Beraber bir resim çekiliyoruz Şerif ile.

290920134184

Sıraya girerek sabah kahvaltısını alıp yiyoruz. Bu gün için doğru düzgün bir program olmadığı için İzmir’e dönmeye karar verdik. Nasıl olsa yarımadada bisiklete bindik, güzel koylarında denizin tadını çıkardık. Çamların arasında temiz iyotlu bol oksijeni ciğerlerimize çektik bol bol. Birkaç bal arısının küçük iğnelerinin tadına baktık ama olacak o kadar. Çamların kokusunu terimizin kokusu ile karıştırınca arılar elbette sokacaklar iğnelerini. Çam gibi kokmuyoruz terleyince. Son festivalin pankartı önünde hatıra resmi çekilmeye başladık. İlk önce tek başıma bir resim çekiliyorum.

290920134185

Ardından Aydın bisikletliler derneği başkanı Bayram Kurşunel , İstanbul dan katılan Ergun Oskay ve Yeşim Dardeniz ile birlikte resim çekiliyorum.

1237164_10201135852093323_2074084094_n

Pankartın önünde resim çekildiğimizi gören kareye girebilmek için koşup geliyorlar. Hep beraber günün anısı olarak çekiliyoruz son resmini son festivalin. Artık dönüş yoluna çıkmaya hazırlanıyoruz. Aydın dan Emre Aydın gideceğimizi duyunca yanıma gelerek bizimle beraber bir kadının da gelmesini istiyor. Kuşadası’na kadar gelecek bizimle. Ben de elbette gelebilir, yalnız hareket edesiye kadar yanımdan ayrılmamasını istiyorum. Yoksa unutabiliriz kalabalığın içinde. Resimde 16 kişi poz veriyoruz.

290920134187

Güzelçamlı da kalanlarla vedalaşıp yola çıkıyoruz. Acelemiz yok, güle oynaya gideceğiz. Metro 20:00 de bisikletlileri aldığından epey zamanımız var. Davutlara vardık bile.

290920134188

Kuşadası’na az kaldı, hava güzel, ortam güzel, arkadaşlar da güzel olunca yol çabuk bitiyor. Tabelada; Kuşadası 16, İzmir 111, Söke 21, Aydın 70 yazılmış.

290920134189

Çamların arasına ilginç yapılar yapmışlar, kemerli bir yapı ama üstü yok. İstinat duvarı da ilginç! taş duvarı örerken usta elinde olan dolu tuğlaları aralara serpiştirmiş. Arabesk bir duvar olmuş.

290920134190

Sevgili yol arkadaşlarım, hayat dolu, şen şakrak, güle oynaya çılgınlar gibiyiz. Benzin istasyonunda mola verince bisikletimdeki tripodta fotoğraf makinasını 10 saniye çekimine ayarlayıp hep birlikte neşemizi resme yansıtıyoruz. En başta Ferdi Kızıl, Güzelçamlı da tanıştık. Kendi halinde genç bir maceracı. Ferdimen olarak biliniyor. Özel olarak yaptırdığı formada kocaman bir F harfi var. Süper kahramanlar gibi F harfi ilk olarak göze çarpıyor. Anlamı Ferdimen, kendine ait bir web sitesi de var. Turlarını burada yazıyor ; http://www.ferdimen.com/ Yanında da Bensu, babası gibi o da bisikletçi. Bizimle İzmir’e geliyor. Onun yanındaki de emanet kızımız Fatma. Kuşadası’na kadar götüreceğiz emaneti. Ahmet bisiklete yeni başladı, bize takılarak performansını artırmaya çalışıyor. Arkamdaki Ergun Oskay, kendisi Bakırköy’ün delisidir. Nedense hastanenin içine deliler aklını yitirmesin diye almıyorlar. İstanbul’un  altını üstüne getirdiği yetmiyormuş gibi başka yerlere de gelerek kahkahalarıyla neşe katıyor. Bir de Keşan’ın şoparı olur kendisi, tüm Trakya tanır sever kendisini. Ergun’un yanındaki de Yeşim Dardeniz,  yeni tanışsak ta sıcak kanlı dost birisi, güzel yemekler de yaptığı bilinir. Belki de en çılgınımız en deli dolu birisi olan Mukaddes hayatını en çılgın bir şekilde yaşıyor. Kahkahası hiç eksik olmaz, içten ve samimi… Asaf Yıldırım, öğretmenimiz. İte kaka bisikletçi yaptık kendisini. İlk başlarda sıkıntı çekse de zamanla alıştı. Çaresiz bize ayak uyduruyor. Sevimli yol arkadaşım Burcu, henüz Keşan turuna beraber katılmıştık. Formalarımız Keşan Dağ Bisiklet festivalinin formaları. Henüz yaz başlangıcında Gökova Bisiklet Turuna beraber başlayıp tanıştığım dengesiz ve sorumsuz İrfan Özden. Mükemmel bir biçimde anlaşıyorum tanıştığımızdan beri. Kendisi iyi bir yürüyüşçü, dağcı, koşucudur. Yön bulma konusunda ustadır, bilmediği dağ, patika kovuk yoktur. Bisiklete tanıştığımızda başladı ve ilk turunu da beraber yaptık. Hala da beraber turlar tapıyoruz birlikte. Çok güzel bir karede bir araya gelmiş olduk.

Resimde 12 kili kaldırıma oturmuş, ellerimizi havaya kaldırarak çılgın olarak poz verdik kameraya. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

1239576_10151639475871924_2133568260_n

Söke kavşağından sonra Kuşadası’nın korkunç trafiğinde bir süre bisiklet sürerek merkeze ulaşıyoruz. Bu kadar çok arabanın olması pek hoşumuza gitmiyor. İki şeritli yolda lambalarda beklerken artık emniyet şeridi bile olmayan yerde dururken daracık yerde beklerken arkamıza araçların gelip korna çalarak bizden yol istemesi bir garip oluyor! Pes doğrusu. İlk kavşaktan ara mahallelere girip şehir merkezine iniyoruz. buralarda trafik biraz daha az. Poseidon heykeline vardık. Geçi Poseidon sakin görünüyor, henüz yabası havada yere vurmamış. Poseidonu kızdırmadan yanından sessizce geçiyoruz. Neme lazım güzel havayı bozdurmayalım durduk yerde.

290920134191

İstanbul dan gelen Yeşim Dardeniz ve Ergun Oskay Kuşadası’ndan İstanbul’a gidecekler. Yanımızda bizimle gelen Fatma zaten Kuşada’lı.  Ferdi Kızıl Söke’ye doğru gidecek. Ayrılmadan önce daha önce oturduğumuz balıkçıda hep beraber oturuyoruz. Balık ekmek ve bira ile öğle yemeğini de aradan çıkarıyoruz. Masada oturanları elçek çekiyorum.

290920134192

Kuşadası’nda  kalanlarla vedalaşıp yola çıkıyoruz. Deniz kıyısından yükselerek ana yola doğru çıkıyoruz.

290920134193

Aydın ilinden İzmir iline geçişimiz çabuk gerçekleşiyor. Aslında tabelalar olmasa hiç bir şey değişmeden yolda gidiyor. Bizler her şeye isimler, anlamlar verip sınırlarını çiziyoruz. İsimler vermek, bunlara anlam yüklemek iyi.  Zaten Edebiyat burada başlıyor. Yaşama anlam katıyor edebiyat. Yalnız sınırlar çizmek bana ters geliyor nedense. Sınırları hiç sevmedim sevemem de. Sen oralısın buraya gelemezsin, ne işin var. Pasaportun var mı? vizeni göreyim? Pasaportunun rengi ne? kırmızı ise şöyle bir dur bakalım seni bir arayalım. Yeşil mi sen geç.. Gibi sorunlar çok canımı sıktı sınırlarda şimdiye kadar.

290920134194

Buraları daha önce Küçük Menderes nehri toprakla doldurmadan önce  deniz imiş. Zamanla nehir doldura doldura ovaya dönüşmüş. Bazı yerler deniz ile bağlantısı kesilince göle dönüşmüş. Bunlardan biri Gebekirse gölü, diğeri ise Çatal gölü. İki göl de denizden epey uzakta kalmış. Göller nehirden besleniyor sürekli olarak. İnsanlar sürekli olarak doğaya bilmeden verdiği zararlardan korumak için göllerin olduğu bölgede yaban hayatı koruma yeri olarak ayrılmış. Yaban hayvanlarının yaşam alanları giderek azalmakta. Aslında Küçük Menderes nehri çok kirli, bu kirli nehir ne derece hayvanlara zararı olur bilinmez ama kesinlikle mutasyon geçireceklerdir. İlk zamanlarda bu tabelada ki yazıyı yanlış okumuşum. Gebekirse yerine Geberikse diye okuyunca ilginç gelmişti, daha sonra yanlış olduğunu fark ediyorum. Göle bir gün gideceğim mutlaka, güzelliğini görmem gerek.

290920134195

Karşıda Samos adası hala görünüyor sisler arasında.

290920134196

Menderes deltası ile Ahmetbeyli arasında inişli çıkışlı tam 6 tane yokuş var. Burası da en yüksek yeri. Yüksek olunca da manzarası da muhteşem oluyor. Eeee böyle bir yerde de resim çekilmeden olmaz. Resimlere bakarak resmi kimin çektiğini anlarsınız. Resimde; Burcu, Asaf ve İrfan var. Düzlükte deniz manzaralı yerde bisikletim KUZ park halinde.

290920134197

Bu kez kim olduğunu tahmin edin? Ben, Asaf ve irfan poz veriyoruz.

290920134198

Yolun güzelleri, yol sizinle daha da güzel oluyor. Burcu ve Bensu poz veriyor bana.

290920134199

Bizden sonra yola çıkarak bize yetişen Tolga bir yerde pili bitince yola boylu boyunca uzanıyor. Hava da karardı, gerçi metro saatimiz 20:00 den sonra olduğu için acele etmemize gerek yok. Tolga’yı bir süre kendi haline bırakıyoruz asfalta. Henüz sonbahara girdik kışa daha var ama bizim ayı kış uykusuna erkenden girdi sanki.

290920134201

Gecenin karanlığında yol alıp  Cumaova’sı metro istasyonuna gelerek metroya biniyoruz. İlk durakta bindiğimizden yerler boş. Rahat bir şekilde yayılıyoruz vagonun içine. Oturunca yorgunluk çıkıyor, bir ağırlık bastırıyor. Figen sırt üstü koltuklarda yatmış. Bisikletler ortada ve Tolga arka koltukta oturmuş bana bakıyor.

290920134202

Bisikletim KUZ en arka kısımda park etmiş. Burcu arka koltukta oturuyor.

290920134203

Ben, Burcu ve Bensu Alsancak istasyonunda ineceğimizden arkadaşlarla vedalaşıp iniyoruz. Alsancak metro istasyonu düz olduğundan merdiven inip çıkmadan rahatça dışarı çıkıyoruz. İstasyondan karşıya geçerek Kordon sahil bisiklet yolundan evlerimize doğru aheste bisikletlerimizi sürüyoruz.

Güzel bir Güzelçamlı Bisiklet Festivalini daha tamamlayıp huzurlu bir biçimde eve dönmek gayet iyi oluyor benim için. Festivalin son olması biraz hüzün bıraktı ama görmediğim arkadaşlarla görüştüm. Yeni arkadaşlarla tanışıp dost oldum. Çok güzel bir tatil oldu hepimiz için, daha ne olsun.

Hayat yaşamaya değer, hele bir de bisiklet üstünde iseniz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 101 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc