Etiket arşivi: bayındır

Suyun Kaynağına Yolculuk Küçük Menderes 5. Gün

29 Nisan 2016 Cuma

Ergenli – Bayındır – Torbalı – Alsancak – Üçkuyular

(Kör arkadaşlarım için betimleme yapılmıştır.)

 

Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar
Dursam ölürüm paramparça olur dünya
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm
Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna

Ahmet Telli

Öne çıkan görsel, Ortada büyük, yanında küçük kemer, içinden çay akıyor. Sağda büyük kemer büyük ama su akmıyor.

En iyi dinlenme uykudur. Hele bir de akşam sıcak bir banyo yaptıysan deliksiz uyumamak elde değil. Biraz da şarabın etkisi var diyelim. Bir gezgin olarak iyi bir şeyler yaptığına inanıyorsan geceleri huzur içinde uyursun. Sabah erkenden kuşlar seni uyandırır zaten. Güne kuş sesleriyle uyanmak bizim ayrıcalığımız olmalı. Çünkü çadırda kalıyoruz ve etrafımız kuşların yuva yaptığı ağaçlar var. Sabah şarkılarını söylemeden yiyecek bulmaya gitmez kuşlar. Ben de o şanslı insanlardan biri sayılırım. Kuş sesleriyle uyanıp bir süre onları dinliyorum. Çadırları beton üzerine kurduğumdan Dünyaya kazık çakmadan kurdum. Henüz uyanıp dışarıda olan yok sabahın köründe. Kalkıp çadırın dışına çıkıyorum, bisikletlerimiz öylece duruyor. Masaların üzerinde bıraktığımız torbalar ellenmemiş.

Bir süre akan çayı izliyorum sessizce. Çayın bir tarafında taşlardan duvar örülmüş. Duvarın taşları çaydan toplandığı belli. Çünkü çayın yatağında aynı büyüklükte bir sürü taş daha duruyor.

Tesisin avlusu köprü ile diğer tesislere bağlanmış durumda. Tek katlı banyo odaları sıralı dizilmiş ağaçların altında. Bütün gece havlayıp yaygarayı koparan köpek te avlunun ortasında durmuş tekrar havlamak için bahane arar gibi.

Çayın ördekleri de erkenden çayda yiyecek bir şeyler aramaya çıkmışlar ailecek.

Henüz çadırımı toplamadan bir kahve içeyim diyerek kahve takımlarını masada kurup kahve pişiriyorum. Pişen kahveyi cezveden fincanlara döküyorum. Yanımda da Kaya Palancılar kahvenin pişmesini bekliyor yanımda.

Millet yavaş yavaş uyanıp yanımıza geldi. Sabah kahvaltısı için hazırlıklara başladık. Çay demlendi, yumurtalar haşlandı, domatesler doğranıp tabağa özenle dizildi. Fırından aldığımız taze ekmekle bir güzel kahvaltı yaptık afiyetle.

Şafak, Sevil, ben kahvaltıyı hazırlarken. Ferdimen de resmimizi çekiyor.

Acelemiz yok o yüzden ağırdan alıyoruz. Kahvaltının ardından kahve pişiriyorum herkese. Masaların kıyısında oturmuşuz.

Çadırları, eşyaları toparlayıp çöplerimizi de çöp tenekesine attıktan sonra yolcu yolunda gerek diyerek yola çıktık. Aşağıda yolda tek sıra arkadaşların videosunu çektim. Müzik bana ait, flütü çalıyorum fon müziği olarak.

İnişte olduğumuzdan çabucak indik ve Bayındıra doğru kestirmeden gideceğimiz yola saptık. Yola saptığımız yerde tarihi üç gözlü bir taş köprü var. Çayın üzerindeki bu tarihi taş köprü bir zamanlar üzerinden arabalar geçiyormuş. Şimdi yeni köprü yapılınca kaderine terk edilmiş. Bizler çevreci ve doğa sever olduğumuz için tarihi taş köprüyü yalnız bırakmayacağız. Taş köprüye sahip çıkıp geçmişteki günlerini, üzerinden insanların geçtiği günlere götüreceğiz.

Akan çayın iki yakasını birbirine bağlayan üç gözlü tarihi taş köprü. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

Köprüye ulaşmak için bisikletleri yeni köprünün oraya bırakıp yaya olarak yamaçtan, zeytin ağaçlarının arasında yürüyoruz.

Neşeli neşeli yürürken Figen elçek ile resmimizi çekiyor. Karede Sevil, Figen Şafak ve ben varız. Güneşin parlak ışıkları yüzümüze vuruyor.

Köprüye varıp üzerine çıktık bile. Köprünün üzerinde iki kişi kıyısında oturuyor.

Sonra hep birlikte taş köprüye oturup poz veriyoruz Figen’e. Çalılarda sarı çiçekler açmış yoğun olarak.

Tarihi taş köprüde biraz zaman geçirdikten sonra yakınlarda olan Bayındır’a giriş yapıyoruz. Büyük bir taş binanın duvarına Büyük bir Türk bayrağı, yanında aynı boyutta Kalpaklı Atatürk portresi. Yanında da Aziz şehitlerimiz için bir afiş asılmış. Sol tarafta işlemeli iki çeşmesi olan beyaz mermerden yapılmış çeşme.

Her tarafta bir bayram havası var. Etraf rengarenk çiçeklerle donatılmış. Hafta sonunda Bayındır da çiçek festivali düzenlenecek. Palmiye ağacının dibinde mor ve kırmızı çiçekler. At arabasında da kırmızı renkli çiçekler konulmuş.

Bayındır’ın ana caddelerinden birisinde belediye stantlar kurmuş çiçek  festivali için. Festivalde rengarenk olacak büyük bir olasılıkla. İplerde de Atatürk posterleri ve Türk bayrakları sağa sola çekilmiş.  Stantlar boş olarak duruyor. Henüz hareket yok ama insanlar dolaşıyor caddede.

Bayındır gençlik spor binasına geliyoruz. Görevliler bizleri arkada olan bahçesine alıp çay veriyorlar. Hep birlikte çayları içiyoruz sıralara  oturup. Spor müdürü Erdal İnce ortalarda görünmüyor, yoğun işleri ve festival olunca kendisini göremedik ama yardımcıları bizleri ağırladılar sağ olsunlar.

Çayları içip teşekkürlerimizi sunduktan sonra yola çıktık. Yavaş yavaş kasaba kalabalıklaşmaya başladı caddelerde.

Emniyet polis teşkilatı iki direk arasına bir pankart asmış. Pankartta şunlar yazıyor “BİR KASK BİR CAN, KASK TAK HAYATTA KAL” Bu yazı motosikletliler için yazılmış motor kaskı takın diye. Buralarda motorlu çok ve kask takmıyorlar o yüzden ölümcül kazalar olmakta. Emniyet müdürlüğü uyarı niteliğinde bu pankartı asmış. Daha çok gençler için. Biz bisikletliler için de geçerli bu yazı. Kask takmak gerek diyerek bisiklete kasksız binmemeliyiz.

Yolda bir çeşme görünce suları tazelemek ve dinlenmek için duruyoruz. Çeşmenin aynalığında mermere yazı yazılmış. Yazı şöyle ;

“VAKIF

PEHLİVAN İBRAHİM AĞA

HAYRATI

İHYA TARİHİ 1978

FERDİ = ÇEŞMESİ

Bu yazıda dikkati çeken kısmı ise Ferdi Çeşmesi olarak yazılması. Bizim Ferdi nam-ı diğer Ferdimen üzerine alınıyor benim çeşmem diye. Çeşmeye asılı bir su matarası çeşmeden akan su ile doluyor.

Bayındır tarafında fidan ve çiçek yetiştiriciliği ile meşhur. Küçük Menderes havzasındaki bereketli milli toprakta her şey yetişiyor. Fidancılar gübre gerektirmeyen bu toprakları alıp fidan yetiştirip satıyor. En önemli geçim kaynaklarından birisi fidan yetiştiriciliği. O yüzden yol kıyılarında fidancıları görmek olası. İyi hoş ta karayolunda ne işleri var, emniyet şeridini işgal etmişler korsan pazarcılar gibi. Kimsenin de bir şey dediği yok bu duruma.

Sevgili arkadaşım Şafak Omaç’ı sonunda yakalıyorum dinlendiğimiz bir anda. Şimdiye kadar bir çok tur yaptık beraber, aynı düşüncelerle çevreye olan duyarlılığımızı belirtmek için birlikte bu projeyi, Suyun Kaynağına Yolculuk bisiklet turunu gerçekleştirdik. Turu başarıyla bitirmek üzereyiz. Çevre ile ilgili başka turlar olmuştu bisikletlerle ama kirli akan nehirlerimizde böyle bir tur ilk defa gerçekleşiyor. Eylemimiz ne bir siyasi parti, ne bir dernek, ne de başkasının emrinde değiliz. Kimseden para almıyoruz para da vermiyoruz. Gönüllü olarak bu turu hiç bir kimseden gelir beklemeden sadece çevreye olan duyarlığımızı bir parça olsun insanların dikkatini çekmek, insan eliyle yapılan çevre kirliliği ve oluşturduğu erozyonu ortadan kaldırmak için hep anlattık. Anlatmaya da devam edeceğiz. Bu ilk ve devamı da gelecek diğer nehirlerimizde. Çünkü hepsi kirli akıyor, çevreye zarar ve zehir saçmaya devam ediyor sürekli. Geleceğimize temiz yarınlar bırakmak için mücadeleye devam edeceğiz. Bunu yaparken de gurur duyacağız.

Şafak ile beraber resim çekiliyorum.

Yolumuza devam ediyoruz ana yolda, hedefimiz Torbalı.

Torbalıya geldik sonunda. Torbalının nüfusu bayağı kalabalık, tabelada yazan 157.000 nüfus.

Torbalıya gelmeden önce arkadaşlar bir yerde mola vermişlerdi. Ben durmadan yoluma devam edip Metro İzban istasyonuna bir an önce vardım. Arkadaşlar Tepeköy istasyonuna, ilk durağa gitmişler arkamdan. Tek başıma KUZ’u ve kıytırığı ayrı ayrı taşıyarak trene bindim. Arkadaşlar önceden bindiklerinden karşılaştık. Artık trendeyiz ve biraz dinlenme zamanı. Hem KUZ için hem de kıytırık için. 9 Gündür yoldalar ve hiç problem olmadı. Beni ve eşyalarımı taşıdılar, dinlenmeyi hak ettiler bence.

Bisikletim KUZ ve kıytırık yan yana, bindirirken ikisini ayırmıştım.

Trenin son vagonunun giriş kapısını işgal ettik neredeyse. Ayakta Gökay poz veriyor bisikletlerle beraber.

Gürel de ayrıca poz veriyor. Diğer arkadaşların bir kısmı oturmuş kendi halinde.

Şafak ve Ferdimen de dönüp bana gülümsüyor resim çekerken. Sağda yabancı biri var, o bizi ilgilendirmiyor.

Yaklaşık yarım saatte Alsancak istasyonuna geldik. Bisikletleri indirip kıytırığı KUZ’a bağlıyorum. Bisikletler elde çıkış kapısına doğru yürüyoruz. Şafak, Gökay, Kaya ve Gürel. Dördünün de bisikletleriyle birlikte resimlerini çekiyorum.

İstasyondan sahile, çimenlere gelip oturduk. Turu bitirmenin keyfini kahve içerek kutlamalıydık. Biz de öyle yaptık, bir kahveyi hak ettik doğrusu. Ferdimen bisikletim KUZ, kıytırık ve beni yerde bağdaş kurmuş olarak otururken çekiyor. Kahve takımlarımı çıkarıp hazırlık yapıyorum.

Kahveler içilirken yakınlarda olan Cinatı cafe barın sahibi bisikletçi arkadaşımız Ahmet Yılmaz elinde bir şişe ev yapımı şarap ile çıkıp geliyor. Birer bardak turumuzun şerefine kaldırıyoruz. Gelecek yıl başka bir nehirde buluşmamız dileği ile.

Resimde olanlar Sevil, ben, Ahmet Yıldırım, Ferdimen, Şafak, Kaya Gökay ve Gürel var. Hepimiz çimenlere oturmuşuz.

Alsancak ta arkadaşlarla vedalaşıp yola, eve doğru gitmeye başladık bisiklet yolundan. Bisiklet yolu Alsancak tan Üçkuyular iskeleye kadar kesintisiz yeni yapıldı. Sağ tarafımız deniz ve iyot kokusunu içimize çekerek aheste aheste pedal çeviriyoruz. Gürel yoldan gitmeye karar vermiş trafikte gidiyor bizim hizamızda.

Suyun Kaynağına Yolculuk Küçük Menderes 2016 turunda çektiği resimleri Şafak Ömaç videosunu yapmış, iyi seyirler.

Bu da Şafak Omaç’ın ikinci videosu

Bu videoyu da Figen Gülgör resim ve videolardan derlemiş, iyi seyirler.

İki turu bir arada yapıp evlerimize mutlu döndük. ABAK turunu her yıl yapıyoruz ama Suyun Kaynağına Yolculuk turunu ilk defa yaptık. Bu turu planlarken acaba nasıl olacak, becerebilecek miyiz derken el birliği ile gönüllü katılan arkadaşlarla bitirdik. İnsanların gözüne bir şeyler gösterebildiysek ne mutlu bize. İnsan ilk önce kendine saygı duymalı, eğer kendine saygı duyarsa zaten bilinçlenmiş olarak çevreye saygı ve diğer insanlara saygı duyar. Ama ilk önce kendine saygı.

Bir turumu da burada bitirirken eğer bir hata yaptımsa affola. Diğer bir tur yazısında görüşme dileği ile.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık 45 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası var

Aşağıda Alsancak – Üçkuyular yol haritası var.

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 1. Gün

19 Mayıs 2015 Salı

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(Resimlerin bir kısmı Ferdi’ye aittir)

1. Gün

İzmir – Tire

 

Nerde beklenirse ordaydılar

bir kez bile gecikmediler ömür boyu

Neydi onları ordan oraya

savurup duran şey

Onları daima yalnız kılan

neydi bu yaşam denilen gürültüde

Her dilden bir adları vardı onların

ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar

Ahmet Telli

 

Öne çıkmış olan görsel, bisiklet yolunda gidiyorum, etraf çimen kaplı. Gökyüzü masmavi.

IMG_0327

Uzun zamandır düşlediğim yerleri görmek ve dostlarla sıcak sohbet etmek için fırsatlar üst üste bindi. Serin geçen kış günlerinde bu yıl yapacağım turlardan Denizli Bisiklet Festivali, Burdur – Salda festivali artarda gelmesi benim için daha da ileriye gitme fırsatı doğurdu. Amacım hazır Salda gölüne kadar gitmişken iyice yakınlaşan Antalya’ya şöyle bir dostları ziyaret etmek. Eeee madem Antalya’ya kadar gelmişim Feyyaz dostumu da görmeden olmaz diyerek Mersin’e kadar gidebilirdim.

Dubakalımneolcek!

Denizli ve Burdur – Salda bisiklet festivaline kaydımı yaptırdım. Tura tek başıma gitmeyi düşünüyordum. Gelibolu da Ferdi ile yapacağım turlarımı paylaşmıştım.  Ferdi beni telefon ile arayıp beraber tura gidebilir miyiz deyince elbette, yola çıkacağım tarihte İzmir de olursan gideriz dedim. Ferdi Çorludan 4 gün önce yola çıkıp 18 Mayıs akşamı İzmir’e gelerek bir gece misafirim oldu. Ferdi zaten hazırdı, ben de gerekli eşyaları hazırlayıp kıytırığa yükledim. Ferdi’ye kaba taslak gideceğimiz yol hakkında bilgi verdim. Güzel insan anlayışlı olur, hiç itiraz etmeden benim programıma uyacağını belirtti. Sohbetin sonunda “Kervan yolda düzülür” deyip yattık.

Apartman koridorunda Ferdi’nin ve benim bisikletler akşamdan hazır halde bekliyorlar.

IMG_0324

Sabah erkenden kalktık, balkonda nefis bir kahvaltı bizi beklemiyordu. Hepsini kendi ellerimle hazırladım. Bu sabah beni bekleyen Güvercinlere buğdayı Ferdi verdi. Uzun saçlarından dolayı kuşlar fark etmedi bile yemlerin kimin verdiğini. Balkondaki masada kahvaltılıklar ve Ferdi kuşlara yem atıyor balkonun ucundan.

IMG_0321-1

Güzel bir kahvaltı kahve ile sonlandı. Son eşyaları da bisikletlere yükledikten sonra yola çıktık. Metro izbana 09:30 da aldıklarından acelemiz yoktu. Göztepe iskelesindeki asma köprü üst geçidinde turun başlangıç resmini Ferdi’nin tripodunda çekiliyoruz. Bu gün 19 Mayıs gençlik ve spor bayramı. Göztepe iskelesi bayraklarla donatılmış. İkimiz bisikletlerimizle sarı – kırmızı kuşaklı Göztepe asma köprüsünde poz veriyoruz.

IMG_0325

Kısa sürede Konak saat kulesinin önüne geldik. Yoldaşım KUZ ve kıytırık saat kulesinin zamanı gösterdiği 09:17,59 de masmavi gök yüzünün altında bana poz veriyorlar.

20150519_091757

Sonrasında cep telefonumu birine verip resmimizi çekmesini istedim. Çeken arkadaş pek resimden anlamıyor olsa gerek bizleri kare içinde almış ama saat kulesi tam kadraja girememiş. Olsun buna da şükür. Herkes sanatçı değil ki! fotoğrafçı olacak ta değil ya!

20150519_091851

Resim çekiminden sonra Konak saat kulesinden ayrılıp Alsancak metro istasyonuna doğru yola çıktık. Benim resmimi çeken Ferdi  her zaman olduğu gibi.

IMG_0326

Bisiklet yolundan gidiyoruz. Bisiklet yolunun kıyılarında mavi şerit ve yeşil çimenler.

IMG_0327

Alsancak metro istasyonunda saatinde ikişer bilet basarak içeri girdik. Artık kötü bir trafik ortamından kurtulmuş olarak vagondaki yerimizi aldık.

20150519_094139

Sarnıç istasyonunda inerek çıkışa doğru gitmeye başladık. Merdivenleri kullanmayacağız, yandan engelli ve acil çıkış kapısı var düz ayak çıkışı yapacağız.

IMG_0330

İzmir den çıktık, Aydın yolundayız. Tempo gayet iyi, kıytırık pek zorlamıyor, usulca KUZ‘un ardından geliyor. Böyle usulca yoldan giderken arkamdan bir bisikletçinin geldiğini görüyorum. Yanıma gelince Emre Tavkaya olduğu görüp sevindim.  Sevgili dostum Selahattin Tavkaya Usta’nın oğlu. Geçen ay Az bilinen antik kentler turunda beraberdik.  Kamp ateşini yakmak için yakacak olarak palmiye dalını koparırken dikeni bacağına batarak yaralanmasına neden olmuştu. Acil hastaneye gidip tedavi olduktan sonra turu bırakarak evine dönmüşlerdi baba oğul. Hepimiz üzülmüştük. Şimdi durumu iyi, İzmir den Kuşadası’na gidiyor. Antrenman olsun diye uzun yol olan Selçuk tan gidiyor. Ferdi ikimizi arkadan çekiyor yolda giderken.

IMG_0332

Yol kenarında dut ağacı olan bir kahvede çay molası vererek hem dinlendik hem de sohbet ettik Emre ile. Üçümüz yeni yaprak açmış dut ağacının altında masada oturmuş halde çay içerken.

IMG_0333

Bu sayede Selahattin ustayı arayarak bu sürpriz buluşmayı konuştuk. Emre ile yan yana.

20150519_120758_HDR

Emre ile bir süre yol aldıktan sonra vedalaşıp o Belevi yönüne, biz Bayındır yönüne saptık. Hava baharın son ayında iyice ısındı. Köy kahvesinde pistonları soğutma ve çay iyi geliyor. Sarmaşık çardak altındayız, dut ağacının yaprakları yeni çıkmış, taze.

IMG_0337

Fazla eğimi olmayan Bayındır yolunda normal tempoda  yol alıyoruz. Bayındır’a geldik bile. Yolun orta bölümünde sarı çiçekler insanın içini açıyor. Zaten çiçekçiliğin merkezine gelmiş bulunmaktayız. Bayındır bahçe çiçeği yetiştirmede uzmanlaşıp epey ilerlemiş durumda. Her yıl Mayıs ayının ilk haftasında burada çiçek festivali düzenleniyor. İyi ki 2 hafta önce olmuş festival yoksa çok kalabalık oluyor. Arabalardan bisikletle bile geçemezdik bu yoldan. Yolun orta refüjünde, çiçeklerle birlikte poz veriyorum, yanımda bisikletim.

IMG_0341

Bayındıra hoş geldiniz yazısı bizi karşıladı. Biz de hoş bulduk deyip giriş yapıyoruz. Bayındırda bir kahvede çay molası vereceğiz.

IMG_0343

Yoldan yukarı, şehir merkezine hafif rampa çıkarak bir kahve ararken birden bire adamın biri önümüze atlayarak heyecanlı olarak

“Where are you from?”

diye İngilizce sordu. Ben İngilizce bilmediğimden

“Merhaba ne oldu, ne istiyorsun?”

diye cevap verdim. Adam;

“Aaa siz Türk müsünüz?”

diyerek kahkaha ile tanıştık. Bu durum epeyce gülmemize neden oldu. Bayındır gençlik ve spor müdürü Erdal İnce olarak tanıttı kendisini. Aynı zamanda Kendisi Öğretmen olarak okulda eğitim veriyor. Biz de kendimizi tanıttık. İkimizin de saçı uzun, keçi sakallı, bir de bisikletli ve römorklu olduğumuzu görünce yabancı turist sanmış Erdal İnce. Bizi müdürlüğe çay içmeye davet etti. Zaten müdürlüğün önündeydik. Eh biz de çay içmek için yer arıyorduk hali hazırda. Çay davetini kabul ederek müdürlüğün bahçesine bisikletleri park edip içeriye girdik. Binanın önündeki kaldırımda bisikletlerimiz park etmiş. Kaldırımda yeşil mini golf sahası var çocuklar için. Daha ileride satranç taşları dizilmiş damalı yere.

IMG_0344

Müdürlüğün arka bahçesi geniş ve yeşil, tam dinlenmek için uygun bir yer. Eskiden askeriyenin yeri imiş. Spor bakanlığına devredilerek gençlerin spor yapmaları için ayrılmış. Erdal İnce öğretmen, ek olarak sporla ilgilendiğinden geçici olarak spor müdürlüğü yapıyor. Bahçeye oturup sıcak çaylar içiliyor. Bizleri ağırlamaktan içleri kıpır kıpır, heyecanlılar. Biz de bu karşılamadan dolayı mutluyuz. Böyle bir çay molası bizim için iyi oldu, parasından değil bahçede hoş sohbet ve dostlukla içilen çayı kahve sandalyesinde içemezdik. Üçümüz masada çay içerken.

20150519_163225

Çaylar içildikten sonra binanın ön tarafına, bisikletlerin yanına geldik. Spor müdürlüğü önünde beyin sporu olan satranç taşları  ve tahtası kaldırıma konulmuş. Gençlerin ilgisini çekmek için güzel bir yöntem. Çocukların dev satranç taşları ile oyun oynama isteği satranç öğrenmeye kadar gideceğine eminim. Ben bile ilk bakışta oyun oynama isteği duydum. Kareler ve satranç taşları siyah – beyaz renkte.

20150519_165859

Artık yola çıkma zamanı diyerek Erdal İnce ile son bir resim çekilerek vedalaşıyoruz. Öncesinden telefonlarımızı birbirimize verdik. İrtibatı koparmamak gerek.. Kervan yolda düzülmeye başladı yavaş yavaş. Hazineme biri daha girdi. Yol kıyısında, gençlik merkezi binasının önünde bisikletlerimiz ve Erdal İnce ile poz veriyoruz.

20150519_170124

Tekrar yola çıktık, hava iyice ısınmaya başladı. Ama öyle bunaltıcı bir sıcaklık yok, gayet rahat gidiyoruz. Yol kıyısında fıstık çam ağaçları.

IMG_0346

Bir süre ovada gittikten sonra yol çatağına geldik. Karşı ki İzmir yolundan da gelebilirdik ama Bayındır yolu bana göre daha sevimli geldi. Sola Tire yönüne sapacağız.

IMG_0353

Çocukluğumda mahallemize develer gelirdi bir şeyler satmak için. Çoktandır uğramaz oldular, deve görmeyeli hayli zaman oldu. Şimdi ki zamanda deve daha çok güreş için besleniyor. Bu da insanoğlunun başka bir vahşeti, hayvanlara eziyetten başka bir şey değil. Deveyi görünce aklıma saz ustası Ruhi SU’nun söylediği bir türkü geldi. Sözleri ilginç !

Bir oba kalkıp ta yola koyuldu mu

Hayvanların çanları başlarmış konuşmaya.

Önden giden devenin çanı “Benim ağam zengin dir, benim ağam zengin dir” diye ötermiş.

Ortada giden devenin çanı “Neden, neden, neden, neden” diye ötermiş.

Arkadan gelen devenin ise “Ondan bundan, ondan bundan, ondan bundan, ondan bundan” diye ötermiş.

20150519_172920

Yol alabildiğine geniş, ovanın bir başından bir başına gidiyor. Gençler motorlarla gezinti yapıyor, arada kapışmadan da edemiyorlar.

20150519_173825

Küçük menderes nehrinden karşı tarafa geçtik köprüden.

20150519_181816

Güneş batmadan Tire’ye vardık bile. Tabelada Tire, Nüfus: 80400 olarak yazılmış.

20150519_184033

Akşam çadır kurulacak yer için daha önce kaldığımız bahçeye doğru tırmanmaya başladık. Yol hafif rampa, bu kez ben Ferdi’yi çekiyorum.

20150519_191802

Geçen ay kalmıştık bahçede ama aradan geçen bir ay günlerin uzamasına, havanın ısınmasına bağlı olarak buraya piknik yapmaya gelenlerin artmasına neden olmuş. Aynı zamanda 19 Mayıs olması nedeniyle resmi tatil. Bahçenin sahibi ile merhabalaşıp kalabilir miyiz diye sorunca elbette kalabilirsiniz ama gece saat birlere kadar piknik yapıyorlar o yüzden rahat edemezsiniz deyince burada kalmaktan vaz geçtik. Zaten ortam mangalda pişen et kokusundan durulmayacak kadar kötü durumda. Pek rahat edeceğimiz bir yer olmaktan çıkmış. Bahçe sahibine ilgisinden dolayı teşekkür edip tekrar aşağıya doğru inmeye başladık. Bahçe sahibi bize Fatih Sultan Mehmet parkında kamp atabilirsiniz diye yer de göstermişti. Bahçede bisikletlerimiz park halinde, etraf kalabalık, insan dolu çoluk çocuk pikniğe gelmişler.

IMG_0356

Daha önce yanından geçtiğimiz parka gelerek kendimize en uygun yeri beğenip bisikletleri park ettik. Çadırları kurmada acele etmiyoruz, hava biraz kararsın.

20150519_195308

Matımı yere sererek şöyle bir iki seksen uzanıp havanın kararmasını dinlenerek geçirmek iyi olacak. Ferdi de yere oturmuş, otomatik çekiyor ikimizi.

IMG_0358

Uzandığım yerden gök yüzünü kaplamış olan çam ağaçlarını bir süre seyrettim. Parka dikilen çam ağaçları epey uzun, belli ki yarım asırdan fazla olmuş dikileli.

20150519_195940_HDR

Hava karardıktan sonra çadırları kurup eşyaları yerleştirip yemeği yapmaya başladık. Karnımız doydu ve üstüne birer kahve iyi gitti doğrusu. Tire güzel bir kasaba. Parkta oturan gençlerle bir süre sohbet ederek zaman geçirdik. Yakınımızda tuvalet var. Tuvalete bakan yaşlı amcaya burada kalacağız haberin olsun dedik. Tam yatmaya hazırlanırken sivil polisler gelerek bizleri kontrol etti. Yaşlı amca haber vermiş kontrol etmeleri  için. Bizim çekincemiz olmadığı için rahatız. Kimlikleri vererek gbt kontrolü yapıldıktan sonra polisler iyi geceler deyip çekip gittiler. Ardından çadırlara girip yattık. Bisikletleri birbirine kilitlemiştik daha önce. Gecenin bir vaktinde parkın sulamasını açan görevli çadırlara hafif su gelmesine neden oldu. Ferdi’nin çadırına fazla su geldiğinden çadırı az yana almak zorunda kaldı. Sonrasında yorgunluktan ağır basan uykunun etkisine girdim.

Şaka maka toplam 90 kilometre civarında yol yapmışız.

Yaptığımız yolun haritaları aşağıda

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc