Etiket arşivi: maksat muhabbet

Bisiklet Römorku KIYTIRIK

 Kıytırık

)Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Bisiklet ve donanımları hakkında merak edilen ve sıkça karşılaştığım sorulardan birisini yazmaya çalışacağım. Edindiğim tecrübelere dayanarak deneyimlerin sonucu bisiklet römorku hakkında bilgiler vereceğim. Yararlı olacağını düşünüyorum;

Römorkum kıytırık.

İnsanın kısmeti ayağına gelirmiş.

İzmir de az biraz ılıman ve kısa soğuk günlerinde, Ocak ayında, öğleden sonra bisikletimle Bornova yönünden eve dönüş yapıyordum. Araç trafiğinden kurtulmuş, Alsancak’ta bisiklet yoluna atmıştım kendimi. Bisiklet yoluna çıkınca aheste aheste kürek çeker gibi pedala basıyordum. Böyle giderken arkamdan gelen bir bisikletli yanıma gelerek; “Merhaba Urim Baba” diye selam verdi. Ben de karşılık olarak; “Merhaba” dedim. İşin gerçeği bana ismimle selam veren kişiyi tanımıyorum. Bu isimleri aklımda tutamama hastalığım yine bana yapacağını yaptı. İsmi bir türlü aklıma gelmediği gibi nerden tanıdığımı da hatırlamıyorum. Neyse sohbet ederek yan yana bisiklet sürüyoruz. O da gideceğim yöne doğru gidiyor. Nasılsın, ne yapıyorsun gibi sözcüklerle başlayan muhabbet birden turlar hakkında konuşmaya geldi. Sonradan öğrendiğim adının Burak olduğunu, kendisinin gemilerde kaptanlık yaptığını anlatıp yaptığı bisiklet turundan bahsetti. Balkanlarda tur yaparak üç, dört gün önce geldiğinden bahsedince ilgimi çekti birden bire. Ne de olsa Balkanlıyız değil mi? Burak ta Balkanlı, Sırbistan’ın Yenipazar bölgesinden. Kosova’ya yakın sayılır. Burak balkanları römorkla dolaşmış. “Zor olmadı mı?” diye sordum. O da “İlk bir kaç gün römork biraz çekiyor kendisine, biraz zorladı ama sonradan bacakların alışıyor ve normal yoluma devam ettim tur boyunca” dedi. İlginçti anlattıkları. Sonra bana “Römorku satıyorum” deyince kısmet ayağıma geldi diyerek ” Ne kadara satıyorsun?”  2015 Yılına göre;  “400 liraya satıyorum” deyince hiç düşünmeden “Ben alırım, yarın getir bir göreyim” dedim. Tam da aradığım bir şey römork, gereksinimim vardı düşündüğüm bir proje için. Ama o proje hayata geçmedi.

Ertesi gün sözleştiğimiz gibi Üçkuyular da buluştuk. Bizim çay ocağında çayları içerken römorku inceledim. Römork tek tekerlekli, bisikletin arka teker miline kendi özel aparatına kolayca takılıyor. Çantası da kocaman ve fermuarlı. Topeak markası yazıyor çantanın üzerinde. Çaylar içildikten sonra pazarlık yapmadan 400 Lirayı verip römorku alıp eve götürdüm. Burak aparatlarını, yedek lastiğini ve kendi yaptığı mil demirlerini vermişti. İçim rahat olarak aldığım römorku tavan arasına kaldırdım hemen. Çünkü memlekete gidiyordum bir kaç gün sonra. Memleketim Kosova, Prizren şehrinde yaklaşık 2 ay gibi kaldıktan sonra eve geldim. Gelir gelmez de iki gün sonra kendi yaptığımız Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turu’nun keşfine gidecektik iki günlük. Römorku tavan arasından indirip bisikletin arka tekerine aparatı bağladım ilk önce. Sonra römorku da taktım ama o da ne bağlantı maşası tekerlek lastiğine değiyordu. Yola da çıkmam gerekti. Bağlantı maşasını yatırıp çekiçle biraz takoz altında yanaştırıp lastikten az uzaklaştırdım. Fazla zaman geçirmeden yola çıktım. Hedef şimdilik Alsancak izban istasyonu. İzbana binip Aliağa’ya trenle gideceğiz. Arkadaşlarla Aliağa’da buluşacağız.

Alsancak iskele önündeki belediyenin koyduğu İzmir yazan yazı önündeyim. Arkada yürüyüş yolu ve çimler. Bir tane ağaç, henüz kış olduğundan yapraklar çıkmamış. İzmir yazısının önünde bisikletim KUZ ve takılı römork.

140320158828

Römork ile yapacağım ilk tur olacaktı. İki gün olarak planladığımız turda daha ilk gün Aliağa’dan Çandarlı’ya kadar sorunsuz geldim. Çandarlı’dan sonra deniz kıyısında yokuşlar başladı. Yokuşta biraz zorlanınca sağ dizime bir ağrı girdi ve artarak devam etti yol boyunca. Benim sol ayağım sağ ayağıma göre daha kuvvetli. Yani top oynarken sol ayağımla vururum her zaman. Kısaca solağım ayakta. Sağ ayağım daha zayıf olunca zorlanmada sağ dizim ağrımaya başladı. Ertesi gün de ağrı devam etti ve eve döndüm. Sağ dizime sıcak su ile masaj yaptım bir süre. Ertesi gün dinlendim. Sonraki gün Çanakkale’ye doğru pedallayacağım. İlk önce kararsızdım, römorkla mı yoksa römorku takmadan mı gideyim diye. Dizimin ağrısı da devam ediyordu. Sonunda kararımı verdim ve römorku takıp yola devam ettim. Ya gideceğim yada ağrı çok kötü duruma gelirse otobüse atlar geri dönerim. İki gün sorna ağrı geçmeye başladı bisiklet sürerken. Üçüncü gün ağrı tamamen bitmek üzere olduğundan dizimde sorun olmadan Çanakkale, Gelibolu’ya vardım. Sağ ayağımdaki diz bağları tamamen güçlenip sol ayağımla eşitlenmişti. Buna sevindim. Elbette ilk günlerde zorluk çektim ama sonra insan alışıyor ve normal olarak yola devam ettim.

Çanakkale yolunda Asoss civarı küçük bir gölet. İki kişi oturmuş gölet kıyısına, bisikletim KUZ ve kıytırık sağda.

20150318_122242

Artık römorkuma alışmıştım ve hayallerimden biri olan Akdeniz  turuna çıkmaya karar verdim. Bu turda iki festival ve Antalya – Mersin olarak planlamıştım. Bu turda bana eşlik eden Ferdimen ile yola çıktığım ilk gün Konak Saat kulesinin önünde bisikletim ve römorkum sığacak şekilde resim çekiyorum anı olarak. Bakalım bu uzun turda römork bana nasıl davranacak.

20150519_091757

Römork tüm eşyamı alıyor, çadır, uyku tulumu, mat, branda, takım taklavat, yedek malzeme, tencere, tava, ocak, yiyecek, içecek ne varsa hepsi sığıyor. Bana fazlasıyla yer kalıyor. Çanta 100 Litrelik bir hacmi var. Her olasılığa karşı bagaj çantalarını da takıyorum ne olur ne olmaz diye. Yedek malzemeler, takımlar bir çantaya. Diğer çantaya kahve takımları ve ocak. Ayrıca yolda pratik olarak kullanacağım eşyalar da çantalara yerleştiriyorum. Böylece kamp kurarken ve toplarken daha kısa zamanda toparlanıp römorka yerleştirerek zamandan kazanıyorum. Uzun tur yaptığım için bir sürü eşya var yanımda. Konserve ve makarna da dahil. Bir de en önemli eşyalardan birisi güneş paneli. Günlerin çoğu açık ve güneşli. Güneş olunca da telefonu, bataryayı gün boyu yolda giderken şarj ediyorum pratik olarak. Gece de telefonu bataryadan şarj ediyorum ve şarj sorunu ortadan kalkmış oldu. Ayrıca ön tekerleğimde dinamo var. Gerektiğinde ya da güneşin olmadığı bulutlu havalarda ve gece dinamodan şarj olayını halledebilirim. Güneş panelim küçük boyutta; 5 Watt gücünde. Bana yetiyor şarj için. Güneş panelini römorkun üzerine lastikli kancalarla sabitledikten sonra güneş sürekli paneli görüyor. Römorkun arkasında araçların kolayca beni farketmeleri için iki yanda bayrak direği var. Soldakinde sarı, sağdakinde turuncu renkte üçgen bayrak takılı.

20150520_094907

Yolda bir at ile karşılaşıyorum, rengi siyaha yakın. At arabası olur ya benim atımın da arabası var. Bisikletimle çekiyorum at arabası gibi.

20150521_105038

Yolumuz sürekli çıkış ve inişlerle dolu. Akdeniz’e paralel uzanan Toros dağlarını üç kez aşmak zorunda kaldım. Bu bel ilk kez aşılan yer. Rakımı da 1560 metre yazıyor tabelasında. Adı ise; Ali Beli. Daha önce bu kadar yüksekliğe çıkmamıştım. Şimdi römorkumla çıktım. Demek ki dağlar römorkla da aşılırmış. Bunu deneyimledim bu turda.

20150601_125000

Ermenek girişinde bir benzin istasyonunda mola verdik. Elbette kendi kas gücümle gittiğimden yakıt almadım. Yakıtımız su ve yiyecek olunca petrol ürünlerine gerek yok. Ayrıca doğaya da zararlı egzoz gazı da salmıyoruz. Saldığımız doğal gaz, o da kendi üretimim. Buraya kadar da römoküm bana eşlik etti ve sorunsuz yola devam ediyorum.

IMG_0054

Bazı yerler çok dik ve toprak olunca fazla zorlamamak için bisikletten inip yürüyerek ittiriyorum. Böyle yerlerde bacaklar çekmiyor.

IMG_0438

Toros dağlarını ikinci kez aşmaya çalışırken uzun tırmanış daha bitmeden, akşam üzeri artık pilim bitiyor ve kendimi asfalta uzanmış olarak sere serpe yatıyorum. Römorkum ve bisikletim masum, sakin beni bekliyor. Ama tükenmişliği yaşadım. Bunun nedeni aynakoldaki dişli ve arka tekerlekteki en büyük dişli satısı. Aynakolda 24 diş, arka kasette 14 dişli, demek ki böyle uzun yokuşlarda yetmiyor ve aşırı zorluyor. Bunu İzmir’e dönünce değerlendirip dişli oranlarını değiştirmem gerek. Açıkçası römork epey zorladı bu dişli oranlarında.

Bu tur yaklaşık olarak 1750 Kilometre tuttu. Bir çok dağ, tepe, çıkış iniş karşıma çıktı. Bazen ittire kaktıra gittim ama hedefime vardım. Römork için edindiğim tecrübelerden birisi de tek tekerlekle çok dengeli yol almam. Savrulma gibi durum yok ve komple ağırlığım artınca Toroslardan Karaman tarafına inerken uzun inişte Kilometre sayacında 71.5 Km/h okudum. Bu benim yaptığım hız rekoru ve ip gibi indim bu hızda. Ama tavsiye etmem, küçük bir hata kötü sonuçlar doğurabilir. İnişte önüm açık, düz ve ilerisini görebiliyordum. Araçlar da yoktu, yoksa bu kadar hızlı gitmenin anlamı yok.

Yol yukarıya doğru eğimli devam ediyor, ben sereserpe kollarımı iki yana açmış duruda yatıyorum. Arkamda kıytırık, sarı, turuncu bayrakları ile. Etrafta çam ağaçları ile kaplı orman.

20150609_193030

Römorkuma bir isim gerekti, hangi adla anacaktım diye ararken sosyal medyada, facebook ta kendiliğinden ortaya çıktı. İlk başlarda arkadaşlarımdan birisi kendi yaptığı römorka isim arıyordu. Ben de yorum olarak “kıytırık” diye yazdım. Bana göre güzel bir isimdi. Neyse isim arayan kişi bana ters olarak bir ifade kullandığı için pek yapmadığım bir şeyi yaptım; arkadaşlıktan sildim. İsmi nedir diye de çoktan unuttum gitti. Sonrasında ben kendi römorkuma neden bu ismi kullanmayayım dedim. Böylece römorkumun ismi “kıytırık” oldu. Kıytırık ismi bence römork tırtıla benziyor. Tırtılın daha değişiği ve görünümü kırık, dökük gibi görünmesi kıytırık ismi çok yakıştı.

Bu arada son turumda Toros dağlarında römorkum kıytırıkla zorlanmıştım. Bunu dişli oranlarını ayarlamakla halletmeye çalıştım. Ön aynakol dişli sayısını düşürdüm; 22 dişli aynakol ile yeniledim. Arka tekerlekteki kaset dişli sayısını 9 olarak değiştirdim. En büyük dişli de 36 dişli. Toplam 4 diş kazanmış oldum. Böylece komponetleri komple değiştirdim. Bu değişiklikleri test etmek için Büyük Taarruz bisiklet turuna çıktım. Evden çıkarken bir poz çekiliyorum, bisikletim KUZ ve kıytırık ile. Arkamda kemerli taş örülü bahçe kapısı, üzerinde kanatlarını açmış kartal heykeli ve iki katlı evimiz. Bahçemde limon ağacı. Kıytırıktaki iki bayrağa ilave olarak başka bir fiber çubuk bağladım. Bu çubuk daha uzun, ucunda Türk bayrağı takılı.

20150905_073535

Böylece yenilenmiş komponetli dişlilerle Bornova çıkışındaki Belkahve yokuşuna sardım. Büyük Taarruz zamanında Yunan ordusunu İzmir’e kadar kovalayan Türk ordusunun başkomutanı Mustafa Kemal 8 Eylül de Belkahvede Mola verip kahvesini içmiştir. 9 Eylül İzmir’in kurtuluş gününde ordusu ile İzmir’i düşman işgalinde kurtararak Türkiye topraklarını kurtarmıştır. Büyük Taarruz zamanında yapılan yolu takip eden güzergahta arkadaşlarım tur yapıyor. Bu tura son 4 gününe katılacağım. Yurt dışında olduğumdan 26 Ağustosta başlayan tura yetişemedim. Yokuşu çıkarken hiç zorlanmadım desem yeridir. Römork ile rahatça Belkahve’ye kadar çıktım. Bisikletim KUZ, kıytırık ve arkada park haline gelmiş büyük Atatürk heykeli Bizi bekliyor. 8 Eylülde buraya geleceğim ve kahvemi içeceğim o günleri yad ederken.

20150905_100932

Artık yeni komponetlerin yardımıyla bisiklet turlarına kıytırık ta yanımda. Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turu, ardından kendi yaptığımız Suyun Kaynağına Yolculuk Küçük Menderes Nehri Temiz Aksın turunda da kıytırık yanımda. Suyun kaynağına yolculuk başlangıcında Küçük Menderes nehrinin deltasında sembolik olarak bir avuç toprak alırken römorkum kıytırık bu değerli yükü taşımaya hazır.

su1-1-f-004

Römorkla bisiklet hiç sürmemiş olan arkadaşım Gürel de bisikletimi ve kıytırığı sürdü ve hoşuna gitti. Uzun araç sürmenin zevkini yaşadı.

20160428_151712_HDR

Bazen ovanın ortasında çok sert rüzgarlar esiyor ilkbahar da. Ne kadar sert eserse essin yine de yol almakta güçlük çekmiyorum. Bayraklarım sanki kıytırıktan uçacakmış gibi. Fiber çubukları yatırsa da bisiklet sürmeye devam.

su1-2-f-009

Uzun turlar olsa da kıytırıkla seyahat etmek zevkli bir o kadar da pratik benim için. Tur dönüşü kendi kahvemi kendim pişirip beleşe içmek gibisi yok. Bisikletim KUZ, kıytırık ve ben mutluyuz çimenlerin üzerinde Alsancak ta.

su1-5-f-006

Başka bir proje için aldığım kıytırık daha çok Urim Baba’nın kahvesinde işe yaradı. Kahve içmeyi sevdiğimden turlarda çantamda taşıdığım kahve takımlarını canımın istediği yerde, en güzel manzarada, bisiklet festivallerinde sürekli kahve pişirmek bana zevk verdi. Hayallerimden birisi olarak arkadaşlarım bir kahve aç önerilerine karşılık olarak Urim Baba’nın kahvesini açtım. Kahvem için uygun yer arayıp İzmir’in en güzel yerinde buldum İnciraltı Kent ormanı, Çakalburnu  mevkinde kocaman olmuş bir ılgın ağacının altında kahve yapmaya başladım. Kahvenin çatısı yok, duvarları da yok. Yani açık alanda kahve yapıyorum. Bisikletçi dostlarım sayesinde her hafta Cumartesi günleri öğleden sonra kahvemi açıyorum.

Bahçemde kullanmak için kendi yaptığım çivisiz tabure ve sehpamı kıytırığa yüklüyorum. Dört tabure ve bir sehpa kıytırığa rahatlıkla sığıyor. Cumartesi günleri bisikletim ve yüklü taburelerimle kıytırıkla beraber İnciraltı kent ormanına giderken.

13606875_1028912963895824_9112198734016286725_n

Urim Baba’nın kahvesini yaptığım yere gelince kıytırıktaki tabureleri ve sehpayı çıkarıp tezgahımı kuruyorum. Kahve fincanlarım, cezvelerim ve ocağım. Çekirdek kahve dolu kavanoz, su şişem, ocağın rüzgarlık koruyucusu hepsi yerini alıyor. Denizin kıyısında maviliği, iyot kokusu, çoğunlukla esen rüzgarı ile açık havada, duvarı ve çatısı olmayan bir mekanda kahveler beleş. Maksat muhabbet olsun diye zevkle pişiriyorum. Kıytırık tüm malzemelerimi taşıyor.

DSCN6744

İlk yaptığım kahve etkinliği yağmurlu bir günde şemsiyenin altında gerçekleşti. Beş kişinin katıldığı bu ilk Urim Baba’nın kahvesine kıytırık iş görmüştü. Biraz ıslansak ta sorun yoktu ve güzel bir etkilnikle kahve olayına başladım. 6 kişi taburelere oturmuş, sehpa önümde. Yağmur yağıyor ve şemsiyeler açılmış durumda.

82

Bazen rüzgar diniyor ve flütümü çıkarıp üflemeye çalışıyorum. KUZ ve kıytırık ses etmeden beni dinliyor pek çalamasam da.

20180113_124643_HDR

Deniz kıyısı bazen sert rüzgarların esmesine neden oluyor. Böyle durumlarda yanıma getirdiğim büyük şemsiyeyi rüzgar koruyucusu olarak ta kullanıyorum.

20160206_121655_HDR

Taburelerim ve sehpa kıytırığa yükleyince biraz havaleli oluyor. Yani boyutu yüksek. Yeni tasarladığım katlanır tabureleri yaptım. Tam da dokuz tane tabure kıytırığa rahatça sığıyor. Önde dokuz tabure, sehpa, üzerinde kahve takımları, KUZ ve kıytırık. Arkada denizin mavisi ve ılgın ağacı. Urim Baba’nın Kahvesi böyle bir yer.

DSCN7916

Kıytırık ve ben Türk bayrakları rüzgarda dalgalanırken Urim Baba’nın kahvesinde akşam olmak üzere. Güneş ufka bir yumruk kadar yaklaşınca takımları, tabure ve sehpayı kıytırığa sırasıyla yerleştiriyorum.

IMG-20180819-WA0004

Artık katlanın taburelerim ve sehpam kıytırığın çantasına rahatça sığdığından fazla yükseklik olmuyor. Ormanın içinde, ağaçların arasında KUZ ve kıytırık ile eve dönerken çekilen bir poz.

67792334_10220464657387859_2983969584488382464_o

Gelelim kıytırık parçalarına; Ana gövde ve bağlantı maşası alüminyumdan yapılmış. Gövde çantasız olarak çok hafif. Çantanın oturduğu taban sert plastik levha ile kaplı. Altta şase, üstte arka tekerlekten öne doğru boydan boya çevrelenmiş üst kısım. Alt ve üst ikişer destek kaynatılmış. Önde mafsallı maşa bisikletin arkasına bağlantı elemanı. Arkada iki bayrak çubuğu takılı.

IMG_20200509_151021

Ön mafsallı maşa yakından çekilmiş resmi. Arka tekerlekte bulunan makaralara kolayca takılabilen kilitli, yaylı aparat iki yanda sarı renkte. Sarı renkli plastik boruları geriye çekilince altta boruda oyuk var. Bu oyuk bisikletin arka tekerlek milinde duran makaralı parçaya oturtup yaylı plastik boruyu bırakınca oyuğu tamamen kapatarak kilitlemiş oluyor.

IMG_20200509_151034

Tekerlek ise 16 inçlik janttan oluşmuş, göbek mili mandallı. Üstünde çamurluk var. Çamurluğun üstünde kırmızı renkli ışığı olan aydınlatma kondurulmuş.

IMG_20200509_151106

Römorkun çantasının içi çok geniş, bir el arabasından fazlaca yeri var. Sanırım 120 Litre civarında hacmi var.

IMG_20200510_135810

Fermuarı kapatıp kıvırdıktan sonra ön ve arkada kilitli plastik mandallarına takıldıktan sonra su alma olanağı yok gibi. Yağmurlu havalarda eşyalar ıslanmıyor.

IMG_20200510_135918

Bisikletin arka tekerlek miline takılan taşıma ve bağlantı aparatı yakından çekimi. Parmaklarımın ucunda olan parça orijinali. Benim sonradan kendi yaptığım parça biraz daha uzun. 28 inçlik tekerlekte bağlantı maşası tekerleğe sürtmesi engellenmiş oluyor.

IMG_20200510_135357

Bağlantı maşasının ucunda taylı kilitleme mekanizması sarı renkte. Yaylı olan mekanizmayı geri çekince borudaki oyuk meydana çıkıyor. Tekerlekteki mile bağlı olan aparatın ucundaki plastik makaraya oturtuluyor.

IMG_20200510_135617

Sonra sarı mekanizmayı bırakınca alttan borudaki yarığı kapatıp kilitliyor. Çıkması olanaksız ve güvenle römork bisikleti takip ediyor.

IMG_20200510_135635

Böylece hayatıma giren kıytırık bir römork değil. O bisikletim KUZ’un yoldaşı, benim de yardımcım. Akşam güneşinin ufka yaklaştığı anda duvara yansıyan gölgesini ölümsüzleştirmek gerek diye düşünüyorum. Bisikletim KUZ, arkasından kıytırık takip ediyor. KUZ’un  üstünde de ben. Üçümüzün de taş örülü duvara yansıyan gölgemiz.

20150319_173541

Şimdi gelelim römorkun tek tekerlek mi? yoksa çift tekerlek mi? sorusuna. Bence deneyimlerde, turlarda gördüğüm kadarı ile tek tekerlek daha uygun. Çift tekerlekli römork takılı olarak sürdün mü? deseniz henüz  sürmedim. Sürsem de fark etmez. Neden diye sorarsanız çift tekerlekli bisiklet yere daha çok basıyor ve sürtünme tek tekere göre iki kat fazla. Ağırlık ta o kadar artıyor. Sonra bir yerden bir yere aktarırken daha fazla sorun olacağı kanaatindeyim. Tek tekerlekli römorkta kaldırıma çıkarken pek rahat çıkabiliyorum. Ayrıca otobüs bagajına daha rahat sığıyor. Ben sürerken ilk başlarda zorlanmama rağmen bir kaç günde alışıp normal olarak yola devam ettim. Hızlı giderken de dengeli gittiğini test ettim sayılır. Sonra kamp kurarken, toplarken daha pratik oluyor. bazen çadırı öylesine katlayıp çantasına koyuyorum, nasıl olsa yerim çok.

Bir de yolda tanıştığım, dost olduğum, hikayelerini dinlediğim, gezip gördüğüm yerleri hazine torbama atıyorum. Hazine torbam çok geniş, sizlere yeri ve zamanı gelince anlatıyorum hazine torbamdaki hikayeleri. Römorkum kıytırığın çantası büyük dolmak bilmiyor

Hakkımda

Hakkımda

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Yaz ! Dedi uzun saçlı adam…
Kalem yoktu o zamanlar ve kağıt da.
Kalemi tutan el de yoktu
ve emektar bir bisikletin tekeri altında
aşkla ezilmemişti daha toprak.
Yaz ! Dedi uzun saçlı adam
Ocağa sürülürken kahve cezvesi…

Emine Gözde Özgürel

 

Öne çıkmış olan görsel, Bağdaş kurmuş halde, önümde kahve takımları. Arkamda çalılık yamaç.

39

Ben: Urim BABACAN

Şubat 1961 Kosova’nın Prizren kentinde dünyaya gelmişim. 1969 yılının Aralık ayında henüz 9 yaşına ramak kala ailemle birlikte Türkiye,  İzmir’e göç ettik.

İlk okula Prizren de Türkçe eğitime başladım, Türkiye’ye göç edince eğitimim kaldığı yerden İzmir de devam etti.

İlk okul 2. sınıfta çekilen bir resim. Ben alt sırada ortada çömelmiş olarak duruyorum. Yanımda kız ve erkek öğrenciler. Üstte iki sıra basamaklarda ayakta. Tam ortada genç Öğretmenimiz Mürvet Karahoda duruyor.

Ben küçükken 8 yaşındaydım…

1

Meslek Lisesini Elektrikçi olarak bitirdim. Demir çelik fabrikasında Elektrikçi olarak çalışarak Emekli oldum.

Emekli olduktan sonra bisiklet dünyasına girince hayatım ve yaşantım değişti. Bisiklet dünyasına internetten İzmir Bisiklet Derneği’ni bulup takip etmekle başladı. Daha sonra hafta sonu turlara katılarak dernek içinde aktif olarak görev almaya başladım. Sonrasında yönetimde yedek üye sıfatı ile destek olmaya devam ettim. Hala da dernekteyim.

http://izmirbisiklet.org/

Kahve ile birlikle başlayan turlarım bir çok yeri kendi gücümle görüp tanıma, yeni dostlarla tanışma fırsatı oldu.

Hep insanları dinlerim, kendilerine göre hikayeleri vardır ve biri ile paylaşmak ister. Ben de bu hikayeleri dinlerim.

Turlarda hep arkadan gelirim, arkada kalma nedenim doğayı, ormanın sesini dinlemek. Sonra yaşadığım, gördüğüm hikayeleri yazmak için resim çekerim. Resim not tutmaktan daha iyi gelir benim için. Aradan zaman geçse de resim her şeyi anlatır bana. Önemli olan görmek, görebilmek.

Hep arkada kaldığımdan bisiklet turlarında artçı olarak görev alırım. Kurt sürüsü tek sıra gider, en arkada en güçlü olan sürünün lideri olur. En önde de en zayıf olanlardır. Herhangi bir saldırıda sürünün korumasını yapar böylece. Turlarda da en arkada herhangi bir sorunla karşılaşana yardım eder, yolda bırakmam kimseyi.

Kendi web sitemde bisiklet turlarımı ve deneyimlerimi paylaşırım.

http://www.urimbaba.net

http://www.urimbaba.com

Güneşin doğuşunu seyretmeyi severim. Güneş doğmadan kalkar, kahvemi pişirir güneşin ilk ışıklarını beklemeye başlarım. Güneş yavaş yavaş doğar, içimi ısıtır, Dünyaya olduğu gibi bana da hayat verir. Hep Tanrıya şükrederim bu güzellikleri gördüğüm için. Manavgat nehrinin kıyısında, Güneş henüz ilk ışıklarını saçarken saçlarım salınık kahvemi içiyorum.

24

Hafta sonu bisiklet turlarına başladığım zamanlarda Bisikletçi arkadaşım Kutlu Özütemiz benim öyle bir resmimi çekti ki o zamandan beri profil resmi olarak kullanıyorum. Saçlarım daha yeni uzamaya başlamış bir durumdayım. Önde semaverde çaydanlık, arkada ben.

2

Bisiklete başladıktan sonra günü birlik turlar yetmemeye başladığından uzun turlara başladım. Tura uygun donanımlar olan çadır, uyku tulumu, mat, tencere – tava ocak gibi malzemeleri elde ederek başladım. Her turda yeni bir yer keşfettim, yeni dostlar ile tanıştım. Elbette deneyimlerim de giderek arttı bu turlarda.

Bir turda dostum Şafak Omaç benim yolda giderken resmimi çekti. Resim siyah – beyaz. Solda ağaçlar, bisiklet yolunda gidiyorum.

3

Her zaman tur da olmuyor, İzmir de Süslü Kadınlar Bisiklet Turunu başlatan Sema Gür kadınların da bisiklete süslü kıyafetleriyle binebileceğini gösterdi. Erkekler olarak bizler de tura destek vererek bir farkındalık oluşturduk. Takım elbiseli ve kravatlı resmim. Uzun saçların ve güneş gözlüğü gözümde.

4

Bisiklete binmenin en büyük etkenlerinden biri de kuşkusuz Perşembe Akşamı Bisikletçileri, kısaca PAB. Artık sadece bisiklete gündüz değil gece de bisiklete binebiliyoruz. PAB turlarını İzmir de başlatan dostumuz Muhlis Dilmaç tüm Türkiye’ye yaygınlaşmasına neden oldu.

Ay ışığı altında bisiklete binmek dünyada bir ayrıcalık olmalı. Yakınlaştırılmış dolunay, altta bisiklet süren bisikletçi.

5

Turlarda her zaman dostlarım vardır, onlarla tur yapmak beni her zaman mutlu etmiştir. Üç işi yüklü bisikletlerle asfalt yolda kameraya gelirken.

6

Evim evim güzel evim, dört duvarı olmayan evim. Kaplumbağa misali sırtımda taşıdığım evim. Mavi çadırımın kapısında sadece uzun saçlarımla başım görünüyor.

7

Denize dalmayı severim, nerde olursa olsun. Heyecan verici olan da havada bir an asılı kalmak. Bunu yakalayan bilir. Deniz üstünde balıklama uçarken.

8

Kahve içmeyi severim, pişirmesini de, en önemlisi taze olmalı benim için. Kahve değirmeni hep baş ucumda. Kahve bitti mi hemen çekerim taze taze, ezilen kahve çekirdeğinden çıkan kahve kokusu beni mest eder.

Kahve önemlidir, öyle aceleye gelmez. Değirmende ağır ağır çekeceksin, çekirdekleri yakmadan. Sonrasında cezveyi ocağa sürünce ocağın ateşi az olacak, yavaş yavaş pişireceksin. Kahve sabır ister. Bana sabrın ne olduğunu öğretir kahve. Pirinç kahve değirmeni ve kahve takımım.

9

Mesela kahveyi ulu orta içmeyeceksin, kahve güzel insanlarla güzel yerde içilmeli. İçilirken kahve dostluğu pekiştirir Ege denizinde, Dilek yarımadası, Samson dağında. Dengesiz İrfan ile sırtımız dönük oturmuşuz karşımızdaki Sisam adasına bakıyoruz. Ocakta kahve pişiyor.

10

Mutluluğu paylaştıktan sonra yakalarım, hele bir de çocuklar olunca mutluluk kat be kat artar. Az bilinen antik kentler bisiklet turunda, Yunt dağı Köseler köyünde 23 Nisan Çocuk bayramı kutlamalarında. Ben ortada, solda Şafak Omaç, sağda Olcay Ormankıran. Arkamızda köylü kadınları ve bisikletçi arkadaşlar.

11

Bazen kırmızı başlıklı kız gibi olurum. Başımda kırmızı buff.

12

Akan su gördüm mü dayanamam, nerede olursa olsun, su soğukmuş aldırmam. Kılcal damarlarım bile harekete geçer, gençleştiğimi hissederim damarlarımda dolaşan kandan. Kaz dağlarında, Ayazma şelalesinde buz gibi su üzerimden köpürerek akarken.

13

Kitap okumayı severim, sessiz, sakin, dingin. Yaprak bile düşmez dalından. Elbette kahve de olmalı kitabın yanında. Okuduğun hikayelere tat vermeli. Masa üzerinde kahve fincanı, kitap ve saksı, önde ağaçlar ve yeşil çimenler.

14

Bir göl kenarı düşünün, çevresi beyaz mı beyaz kumlarla çevrili olsun. Turkuaz renkli kıyılarda kahve pişer, şanslı olan üç kişi vardır yanımda. Zaten onlar dostlarımdır. Kahvemi paylaşırım karşılık beklemeden. Salda gölü kıyısında, beyaz kumsalda kahve cezvesi ocağın üstünde.

15

Hamama giren terler ama ben terlemeden girerim hamama. Roma hamamı havuzunda sırt üstü su içindeyim.

16

Soğuk bir kış günü olsa da ateşin alevi ısıtır içimi. Çoban ateşi keyfime keyif katar. Sohbet etmeyi severim ateşin başında bir dost ile. Kızıl alevler arkasında bisikletim KUZ.

17

Uzun turlarda yeni insanlarla tanışırım, kahve içerim. Kahvenin hatırı o kadar olur ki yüz kilometre daha pedal basar bir daha kahve içmek için. İşte özgürlük bu benim için. Bisikletim KUZ, römorkum kıytırık, ben nereye gidersem onlar da beni taşır eşyalarımla birlikte. Kısaca evimi taşırlar.

18

Uçmayı severim, hem de denizin üstünde. Kısa sürse de uçmak gibisi yok.

19

Yağmur yağsa da bardaktan boşanırcasına bisiklete binmekten zevk alırım. Üzerimde sarı yağmurluk, pantolon ve çizmelerle bisiklet sürüyorum yağmur altında.

20

Başkasının gözünden görmeye çalışırım dünyayı. Prizren kalesinde kahve içen Muhlis Dilmaç, gözünde sarımtırak gözlükte yansıyan kahve fincanı.

21

Urim Baba’nın kahvesi her yerde. Kahve tabelam gidonda asılı, çimenlerde oturmuş kahve pişiriyorum.

23

İçimde hep bir kahve açmak istemişimdir, sonunda istediğim bir kahve açtım. Kahvenin duvarları yok, tavanı da yok. Boya – badana, kira, elektrik, su derdi yok. Zaten kahve bedava, para ile satmıyorum. Bazen para çıkarıp vermek isteyen oluyor. İşte orda dur diyorum, benim kahvem satılık değildir, parayla içemezsin ki. Dört tabure, bir sehpa, üzerinde kahve takımı. Arkada bisikletim KUZ ve arkasında römorkum kıytırık. Kahve yaptığım yer deniz kıyısı.

25

Her daim dalarım denize, uçmak bir harika. Havada asılı kalmış haldeyim.

26

Yüzümdeki çizgiler derindir, kolay çizilmemiştir. Silinmezler de.

27

Su damlaları kar tanelerinden suya dönüşüp üzerimden aksa da içimi ısıtır. Üşümem hiç bir zaman, su damlacıklarını düşünürüm. Durmaksızın, devinim içinde. Göllerde, denizde buhar olur. Bulut bırakır su damlacıklarını. Bazen de her biri benzersiz kristal tanelerine dönüşür. Dağlara yağar, birikir. Yaz güneşi yavaşça eritir kar tanelerini. Tekrar göle, denize kavuşmak için usulca akmaya başlar, bazen coşar. Coşkun zamanında üzerimden akıp gider. Ve beni her damla saflaştırıp arındırır.

29

Kitap okumak sessizlik ister. Sadece deniz sesi ve martıların çığlığı rahatsız etmez. Onlar doğanın müziğidir. Ruhumun derinliklerine işler. Taburede oturmuş, sırtım ağaca dayalı kitap okurken.

30

Acelem yok, henüz kışa girmeye başlasak ta güneşli bir günde sanki kış olmadan bahara girmiş gibi günün tadını çıkarırım. Kahve cezvesi ocağa sürülür. Yerde bağdaş kurmuş, önümde kahve takımı, cezvede kahve pişiriyorum. Güneş ışınları başımın üstünden yere doğru hüzme şeklinde vuruyor.

31

Herkes hatıra resmini çektirir cinatı hatırasında. Belki cinatı çarpmıştır. Sırtım yerde, yukarıda bisikletimi sürer halde. Duvarda “cinatı hatırası” yazılı.

32

Kar taneleri düşerken çocukluğumda, düş görür gibi sokaklarda yürür, çocukluğumu ararım. Hamam çatıları kar kaplamış, tıpkı başımdaki bereye biriken kar taneleri gibi.

33

Saçlarımı suda tararım, hiç bir tarak su gibi taramaz. Saçlarımı ipek gibi tel tel, yumuşacık yapar. Berrak dere içinde, üzerimden sular geçiyor.

34

Akdeniz’in ufkuna bakarak kahve içerim. Teknenin güvertesinde kahve içiyorum. Başımda mavi buff var.

35

Bisikletim KUZ ile dünyaları sırtımda taşırım Titan Atlas gibi. Sırtım yerde, bisiklet üstte ters haldeyim.

36

Kalenin dibinde bir taş olaydım

Gelene geçene yoldaş olaydım

Yoğurtçu kalesi ve öndeki taş üstünde kahve fincanı.

37

Dağlar benim meskenimdir, ruhum tazelenir dağlarda. Yerde bağdaş kurmuş kahve pişirirken.

38

Yolda giderken yoldaşımın canı kahve istedi mi hiç üşenmeden oturup kahve pişiririm. Söz ağızdan bir kere çıkar, buna dikkat ederim. Bağdaş kurmuş halde önümde kahve takımı. Kahve pişiriyorum. Arkadaki yamaçta çalılar var. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

39

Gönlümde, yüreğimde her zaman yeri vardır. İmzasını bir kere atmıştır. K. Atatürk imzalı  üç fincan ve bakır kahve cezvesi.

40

Benim, yani Urim Baba’nın kahvesini herkes içebilir. Yeter ki isteyin, üşenmem hiç bir zaman. Maksat Muhabbet. Arkadaşım Olcay Ormankıran’ın yaptığı tabela. Üzerinde bağdaş kurmuş halde kahve pişirirken çekilmiş resmim. Yazı ile; Urim Baba’nın kahvesi, maksat muhabbet. Solda Atatürk portresi.

41

Güneşin batışını da kaçırmam, kalbim ışığını her zaman saklar. Güneş batarken durup batmasını seyrederim, bilirim yarın tekrar doğacak.

270920134087

Yazdı ! Uzun saçlı adam…
Kalem vardı elinde beyaz bir kağıt ta.
Eli kalemi tuttu
ve emektar bisikletine bindi iki tekeri altında

toprağı aşkla ezdi.
Yazdı !  Uzun saçlı adam…
Ocağa sürülürken kahve cezvesi…

Sevgili sinemacı arkadaşım Uğur Cuya benden habersiz belgesel niteliğinde video hazırlamış. Ellerine sağlık Uğur Cuya. Videosu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

Bu video da belgeselimi çeken Adem Giliz eseri, video linki aşağıda

https://youtu.be/8nHDzmCZk5o

İşte ben buyum….