Etiket arşivi: simav

2. Simav Eynal Bisiklet Festivali 4. Gün

29 Ağustos 2021 Pazar

Eynal – Gölcük – Eynal

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

atım yüklü

yol yokuş

sürdüm atı

sürdüm Atı

olmadı

aramıza girdi kış

dedik

yol kapanma kar yağmakla

hele kalsın “kandan kına yakılmaz”

başka bahara

şimdilik

 bir esimlik bahar yeli de olsa

bir kokumluk karçiçeği

bir merhaba dostlara

diyelim dedik

“filizkıran fırtınası”yla

merhaba

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, göl kıyısında park etmiş bisikletim KUZ. Karşı kıyılarda çam ormanları ile kaplanmış yamaçlar.

DSCN3160

Artık çadırda uyumaya iyice alıştım, dünkü bisiklet sürüşü biraz daha zorlu olmuştu diğer günlere göre. Yorgun oldun mu, bir de düz yerde yatmak insanı iyice dinlendiriyor. Güneş doğmadan kalkıyorum yine. Tuvalet dönüşü su pınarlarından soğuk suyumu dolduruyorum henüz kimse almadan. Sabah kahvemi içiyorum ilk önce. Kahvemi içtikten sonra zaman geçirmeden kahve takımlarımı, eşyaları, çadırı toplayıp arabaya yükledim. Yol arkadaşım Cengiz ile bu günkü tura araba ile katılıp öğleden sonra İzmir’e doğru yola çıkmayı kararlaştırdık. Cengiz de toplanıp eşyalarını arabaya yükledi. Bisiklet taşıyıcısını da arka bagaja bağladık. Bisikletleri üzerine taktık. Yaklaşık 12 Kilometrelik bir tırmanış var. Zaten hamlık üzerimden gitmedi hala. Zorlamanın gereği yok diyerek bu kararı aldık. Kahvaltıdan sonra  bisikletçiler yola çıktık. Biz de araba ile arkalarından çıkıp kısa sürede Gölcük mesire yerine geldik. Bisikletleri indirdik taşıyıcıdan. Kahve takımlarının olduğu çantayı bagaja taktım. Diğer çantayı da alıyorum bagaja. Gölcük mesire alanına girerken giriş yerini çekiyorum. Yuvarlak telefon direklerinden  dörder tanesi daha küçük odunlarla çakılıp birleştirilmiş. Böyle iki tane ayak yapılmış, üstüne üçgen çatı kondurulup birleştirilmiş. Üstteki kirişe daire levhalara harflerle “Gölcük Mesire Yeri” yazılmış. Daire yeşil, harfler beyaz renkte. Girişte, sol tarafta bir kulübe ve görevli girişte insanlardan, araçlardan ücret alıyor. Yani buraya girmek bedava değil. Neyse ki bizler bisikletçiyiz. Bizden para almıyorlar. Arabayı içeri sokmayıp dışarıya park ettim, hemen giriş yanına. Yolda, tam ortada dört tane turuncu, beyaz trafik külahı konmuş arabalar için.

DSCN3154

Henüz bisikletçilerden gelen yok, o yüzden gölün etrafını şöyle bir keşfedeyim dedim. Buraya yaklaşık 3 Kilometrelik bisiklet ve koşu yolu yapıldığı söylenmişti. Bisiklet yolunu ve gölü çekiyorum, etraf çam ormanları ile çevrelenmiş.

DSCN3155

Gölün etrafında dolanmaya başladım, iki tane kahverengi at gölün kıyısında oynaşıyorlar birbirleriyle. Kameram ile yakınlaştırıp çekiyorum. Gölün kıyıları sazlıkla kaplanmış.

DSCN3156

Bazı yerlere katran ağacı dikilmiş, altına da çardak konmuş piknik yapacaklar için.

DSCN3157

Karşıki yamaçta açıklık bir alan gözüme ilişiyor. Optik zoom ile yakınlaştırıyorum. Bu alanda iş makineleri ile bir şeyler yapılmış. Sanki kayalar parçalanıp alınmış gibi. Ormanın yeşil denizinde mavi göl önde görünüyor.

DSCN3158

Bir kaç betonarme bina yapılmış orman kıyısına.

DSCN3159

Bisiklet yolu göl kıyısına yakın bir yerden geçiyor. Kıyıya bisikletim KUZ park edilmiş halde göl ile birlikte resmini çekiyorum. Turuncu çantalar bagaja takılı, gidonda kartal tüyü boy gösteriyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN3160

Su varsa kurbağalar da vardır. Sesleri duyuluyor sazlıkların arasından. Kıyıda cesur kurbağalardan birisi benden kaçmıyor. Rengi bulunduğu ortama uymuş durumda. Dikkatlice bakmazsan kurbağayı göremezsin. Kurbağayı ürkütmeden, optik zoom ile yakınlaştırıp çekiyorum net biçimde. Gözleri açık beni gözlediğinin farkındayım. Tetikte bekliyor, herhangi bir ani hareket yaparsam hemen uzun arka bacakları üzerinde yaylanıp zıplayarak gölde kendini kaybettirecek. Kurbağanın rengi, otlar ve yosunlara göre yeşilin tonları ile renklenmiş. Az kahverengi lekeler göze çarpıyor. Yani kurbağa kamufle olmuş.

DSCN3162

Kökü gölün dibinde, yaprakları su yüzeyinde olan bir bitkiyi iyice yakınlaştırıp çekiyorum. Yaprakları ince, uzun. Söğüt yapraklarına benziyor. Uzaktaki su yüzeyi ışığı ayna gibi yansıtıyor.

DSCN3165

Gölün ortasında saz kümesi kendine yer bulmuş. herhalde su seviyesi orada alçak. Sazlar sıkı bir şekilde gölde yeşil bir ada oluşturmuş.

DSCN3167

Kara tarafında da sazlıklar oluşmuş. Buradan gölden taşan sular aşağıya doğru aktığı için sulak bir yer. Sazların çiçekleri kahverengi mum gibi çıkmış.

DSCN3168

Sazlıkların arkasındaki uzun otlar mor çiçekler açmış. Mor çiçekli otlar bir yerde küme halinde.

DSCN3170

Kısa bir parkur olan bisiklet yolunu dolaştım sayılır. Girişe gelirken daha önceki yıllarda yapılan festivalde buraya gelmiştim ve yol kıyısında büyük bir kayanın üssünde kahvemi içmiştim göl manzaralı. Kahve içtiğim kayayı buldum, yerinde duruyordu. Kaya yarısından üstü düz olarak kesilmiş sanki Üzeri neredeyse düz gibi. Kayanın yerini işaretledim kafamda. Yoluma devam ederken ormanın kıyısında yapılaşma inşaatının olduğumu gördüm. Yamaçta duvar örülüp teras halinde düz alanlara granit taşlardan evler yapılıyor. Solda da iş makinesi kepçe duruyor sarı renkte. Dört kademe duvar örülmüş taşlarla, tek katlı evler de kendini göstermiş. Böylesi doğal güzelliği eşsiz bir yere böyle tesislerin yapılması beni üzüyor. Bu tesisler halk için değil de bir kaç kalantor için yapıldığını biliyorum. Yazık? Benim gibi emekli olanların aldığı emekli aylığı ile burada konaklayacağımı sanmıyorum. Demin gördüğüm kayaları alınmış alandan buraya taşlar getirilip binalar yapıldığını anladım. Bu manzarayı görünce üzüldüm doğrusu.

DSCN3171

Turumu tamamladıktan sonra uygun iki ağaç bulup hamağı kuruyorum. Hamağı kurduğum yer gölgelik ve göl manzaralı. Henüz bisikletçiler gelmedi, ben de hamakta uzanıp biraz dinleneyim. Dünkü yorgunluk henüz geçmedi daha. Biraz tembellik yapmak gerek. Ağacın gölgesine kancalı ip bağlı, ucunda da mavi hamak. Yattığım yerden ayaklarımı ve ağacı çekiyorum.

DSCN3172

Cengiz beni hamakta yatarken çekiyor. Hamak iki ağaç gövdesine iple bağlı. Kollarımı başımın arkasına koymuş haldeyim. Başımda siperli gri şapkam. Arkada göl görünüyor.

DSCN3177

Hamak kurduğum yerim hemen yanında bir çeşme var. Çeşmede boru yerine uzun bir dal parçası konmuş. Dal parçasının üstü kanal şeklinde oyularak suyun buradan akması sağlanmış.

DSCN3173

Ben yeteri kadar dinlendim, Cengiz yanıma gelince hamağı ona verdim yatması için. Cengiz hamağa yatınca ben de onu yatmış halde içi boş havuz ile çekiyorum. Hamağın olduğu yerde üç tane katran ağacı var. Havuzun içinde büyükçe bir kaya parçası konmuş, ayrıca küçük taş parçaları da atılmış gelişigüzel. Solda demir borudan kalp biçiminde salıncak yapılmış. Daha çok sevgililerin birbirine aşık olmaları için yapıldığı kesin. Nedeni ise Aşk tanrısı Eros bu salıncağa binenlere Aşk oku atmış olması. Kalbin üst tarafında bir ok ucu görünüyor. Alt tarafında da okun arkası var. Genç aşıklar bu salıncağa oturup  resim çekiliyorlar havuz ile birlikte ama nedense havuz boş, az bir su birikintisi var.

DSCN3174

Cengiz bir süre sonra hamaktan kalktı, salıncağa gelip oturdu. Hazır oturmuşken bir poz çekiyorum Aşk yuvasında.

DSCN3179

Ortasına kadar yontulup kanal açılan dal parçasından su devamlı akıyor. İnsanlar gelip bu sudan alarak piknikte kullanıyorlar.

DSCN3181

Dalın ucundan bir metre kadar yükseklikten sular beton yalağın içine dökülürken resmini çekiyorum. Su berrak, temiz, soğuk ve içilebilir.

DSCN3182

Hamakta uzanırken bağlı olduğum ağaç dalına tahtadan yapılmış bir kuş yuvasını gördüm. Herhangi bir kuşun girip çıktığını görmedim ama bahar aylarında mutlaka bir kuş yuvaya girip yumurtalarını bırakıyor. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra büyütüp uçasıya kadar sürekli yiyecek taşıyordur her gün. Hem yumurta ve yavrular için korunaklı bir yer. Yavrular uçmaya başladıktan sonra yuvaya gelip kalmıyorlar. Nerde akşam orda sabah. Yuva küp şeklinde, kuşun gireceği kadar genişlikte, yuvarlak bir delik açılmış. Yuvanın üstüne de deliği biraz geçmiş çatısı var.

DSCN3183

Bisikletçiler geldikten sonra, hamağı toplayıp çantama koydum. Belediye başkanı ile birlikte bisiklet yolunda bisiklet süreceğiz. Başlangıçta video çektim, linki aşağıda, iyi seyirler.

https://youtu.be/DWNMLGJ_rgU

Ağaç gövdelerine gerilmiş festival afişinde yazanlar; 2. Simav Eynal bisiklet festivalimize  Hoşgeldiniz Av. Adil Biçer Simav belediye başkanı. Görsel olarak bir grup bisikletçi ve elle çizilmiş bir çocuk bisiklet üzerinde. Başında siperli şapkası var. Sol tarafta belediyenin logosu. Logoda yazdığına göre 1867 yılında kurulmuş belediye.

DSCN3184

Duvar ile teras yapılmış hizmet binası önünde Simavlı kadınlar yere serdikleri örtü üzerine oturmuş harıl harıl gözleme yapmakla uğraşıyorlar. Bu gün gözleme yiyeceğiz anlaşılan. 10 Kadın, her biri değişik iş yaparak seri bir üretime geçmiş. İlk başta iki kadın hamur tenceresinden hamur alıyor göz kararı, aldığı hamuru yuvarlak yapıp biraz un serpiyor. Bir kişi yuvarlatılmış hamurları alıp dört yer sofrasına götürüyor. Sofralardaki kadınlar bu yuvarlak hamurları ellerindeki oklava ile açıp duruyorlar. Bir kadın içine malzemeyi koyup kapatıyor açılmış hamuru. Tüplü bazlama ocağında bir kadın da pişiriyor. Pişenleri de bir kadın yağlayıp veriyor sıradakilere. Pişenlerin biri gözleme, içine ot konuluyor biri bazlama, içine tahinli helva konuluyor. Biraz uzun uğraş gerektiren bir iş. O yüzden kuyrukta epey beklemek gerekiyor. 200 kişiden fazla bisikletçi var. Bazlamacılar bisikletçiler gelmeden önce pişirmeye başlayıp stoklamışlar ama arabası ile gelenler, yada başkaları, bilinmez ama ikiden fazla aldıkları söyleniyor etrafta. Aç gözlüler yüzünden uzun bir bekleyiş içindeyiz.

DSCN3187

Yaklaşık 1 metreden biraz büyük bir sac üstünde bazlamalar pişiyor. Sacın altında gaz ocağı yanıyor sürekli. Özel olarak yapılmış tüplü bazlama ocağında üç tane gaz düğmesi var. Sac üzerinde en fazla 6 tane bazlama pişiyor.

DSCN3188

İki kadın, ikisinin önündeki sofralar kare biçiminde. Soldaki kadın hamurları top top yapıyor. Solundaki kadın da elinde oklava sürekli açıyor hamuru.

DSCN3189

Diğer sofralar yuvarlak, burada oklavalar ile hamurlar açılıp yaygınlaştırıyor kadınlar.

DSCN3190

Açılmış hamurların içine bir kadın yuvarlak hamurun yarısına otlu lor seriyor. Sonra boş olan diğer yarısını çekip kapatıyor . Yarım yuvarlak bir daire oluyor. Otlu lor hamur içinde kalıyor.

DSCN3191

Uzun bir bekleyiş ve acıkan insanların sabırsızlıkları nedeniyle söylenmeye başlıyor, sinirler biraz geriliyor. Epey bir zaman bekledikten sonra bazlama ve gözlemeyi aldım. Bir de ayran alıyor arkadaşın birisi. Ayran ile gözlemeyi yiyorum, Tahinli bazlamanın yarısını yedim ve karnım doydu. Fazlası gitmiyor. Kalan yarısını yiyecek olan bir arkadaşa veriyorum. Ben yedikten sonra bazlama kuyruğunda daha çok kişi var. Karnım doydu, şimdi kahve zamanı. Şeref hocaya belediye başkanına kahve yapmak istediğimi söyledim. O da başkanın yanına götürdü. Başkanı kahve içmeye davet ettim. Belediye başkan yardımcısı da yanında, başkanın programını ayarlıyor. Bana olur, o kadar zaman ayırabiliriz deyince yardımcıya nerede kahveyi içeceğimizi gösterdim. Bisikletime binerek kahve pişireceğim kayanın olduğu yere geldim. Bisikletimi görsünler diye yol kıyısına park ettim. Kahve takımlarımın olduğu çantayı yanıma alarak kayanın üzerine çıkıp hazırlandım. Kahve değirmenine de çekirdek kahve koyup çekmeye başladım. Belediye başkanı beni fazla bekletmedi. Araba ile olduğum yere gelip kayanın üzerine çıktı. Yanında eşi  ve oğlu vardı. Belediye başkanı Adil Biçer yanıma oturunca “Öyle bedava oturmak yok, çek bakalım biraz kahve” diye değirmeni eline verdim. O da değirmeni alıp çekmeye başladı. Bu arada muhabbet ediyoruz. Önümde cezve, ocak, ve siperlikli su şişesi var. Kaya çam ağacı altında kaldığı için gölgelik. Belediye başkanının üzerinde yeşil festival forması giymiş.

241273966_4198224963629265_5931217463114844949_n

Benim kamera makinesini fotoğrafçıya verdim çekmesi için ama makine kart arızası verdiğinden çekemedik bir türlü. Bu resimleri belediyenin fotoğrafçısı çekti. Belediye başkanı Adil Biçer, küçük oğlu ve eşi birlikte kahve içtiğimiz kayanın üzerinde çekiliyoruz bir poz. Önümde kahve ocağında kahve pişiyor cezvede. Ocağın etrafında rüzgarlık var, fincanlar yanımda. Belediye başkanının elinde kahve değirmeni, önünde de kahve kavanozu. İkimiz de bağdaş kurup oturmuşuz kayada.

241481623_4198224733629288_4934675424361544680_n

Belediye başkanı, eşi ile birlikte muhabbet ederek içiyoruz kahvelerimizi. Belediye başkanına “Urim Baba’nın kahvesini Dünyanın en güzel yerinde içiyorsunuz. Şanslısınız” diye söylüyorum. Onlar da bana hak veriyorlar. Şimdiye kadar böyle bir yerde, hem de göl manzaralı, doğal bir kaya üzerinde ve gölgede kahve değirmeninde taze kahve çekip içmediklerini itiraf ediyorlar. Belediye başkanına İzmir’de kahve yaptığım  yeri tarif ediyorum. İzmir’e kahve içmeye davet ediyorum. Kahveyi içtikten sonra kahve için teşekkür ediyorlar. Belediye başkanının Pazar günü olsa da tatil yapmaya, ailesi ile zaman geçirmeye zamanları yok gibi. Kısa bir kahve molası belki iyi gelmiştir yoğun hayatında. Ben de biraz yaşamlarına değişik bir kahve tadı sunduğum için sevinçliyim. Belediye başkanına ve eşine bana zaman ayırdıkları için teşekkür ediyorum. Belediye başkanı ve eşini uğurluyorum. Festivali kahve içerek noktaladım. Artık yola çıkma zamanı sanki. Kahve takımlarını topladım, Cengiz ile buluşarak bisikletleri bisiklet taşıyıcısına yükledik. Şeref Akdemir hoca ile vedalaşıyorum. Kendisine düzenlediği bu festivale daveti için, yaptıkları için, güzel yemekler, güzel rotalar için teşekkürlerimi sundum.

Cengiz ile arabaya binip yola çıktık. Simav şehir merkezine gelip Simav fasulyesi alıyoruz. Fazla zaman geçirmeden yola çıktık. İlk önce dağlara tırmandık. Sonrasında Demirci kasabasına vardık. Burada çay molası veriyoruz. Cengiz para çekmek için uğraştı bankamatikten ama bir türlü çekemedi. Cengiz’e, sıkılma bende var idare ederiz diyerek yolumuza devam ettik. Demirköprü barajından sallanıp Salihli’ye geldik. Turgutlu’dan sonra çevre yoluna girerek ilk önce Cengiz’i evine bıraktım. Sonra kendi evime ulaştım, evlerimiz birbirine yakın biraz. Sonunda evime kavuştum akşam olduktan sonra. Bisikleti çözüp içeri aldım. Bisiklet taşıyıcısını bagajdan söküp yerine koydum. Eşyaları arabadan alarak eve girdim.

Böylece bir festivalin ve tur yazımın sonuna geldik. Hazine torbama yeni hikayeler, yollar, arkadaşlar, dostlar ile doldurdum. Yeri gelince torbadan çıkarıp sizlere sunuyorum. Aradan biraz zaman geçse de öyle hemen olmuyor, resimleri düzenle, sıraya koy, siteye yükle. Sonra da yazmak, işte yazmak en zor olanı. Herhangi bir not ta almıyorum. Kameram ile resim çekerek yolda hikayemi yazıyorum zaten. Resme bakınca hikaye çıkıyor ortaya. Resimlerde çok şey gizli. Sizler için iyi şeyler ve güzel şeylerin resmini çekmeye çalışıyorum. Sizler iyi şeylere layıksınız. Sabahın erken saatlerinde kalkıp ilk önce kahvemi içiyorum ve açıyorum laptopumu. Başlıyorum yazmaya. Yaklaşık 2 ila 3 saat durmadan yazıyorum ilham perileri ile birlikte. İlham perileri bana güzel kelimeler, cümleler fısıldıyor kulağıma. Bakalım daha neler fısıldayacaklar kulağıma, bilinmez…

Bir sonraki hikayelerde görüşmek üzere

Bu gün yaptığım yol 5 Kilometre civarı, geri kalan yolu araba ile yaptım. Toplam 24 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

2. Simav Eynal Bisiklet Festivali 3. Gün

28 Ağustos 2021 Cumartesi

Eynal – Küplüce – Kuşu – Pazarlar – Simav – Eynal

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

sokakları koşmak diye bildim bileli

şiir  yaşar şiir söyler şiille oynaşırım

ne garibim ali tanır bu ozan kardeşini

ne de benim onu görmüşlüğüm var

garibim taştan taşa çalar emeklisini

saçıp gider yollara dizelerimi

“kör olasın demiyorum kör olma

kör olma da gör beni”

mutluluk bu değilse

ya nedir başka

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, festivali düzenleyen Öğretmen Şeref Akdemir Efe heykelinin önünde kollarını kaldırmış zeybek oynar gibi poz vermiş durumda. Efe sağ elindeki mavzeri havaya kaldırmış. Belinde fişeklik. Salgına dikkat çekmek için ağzına maske takılmış.

DSCN3083

Vücudun hamlığından dünkü turda epey yorulmuşum. Bu gece derin bir uyku ile iyice dinlenmiş olarak kalktım fişek gibi. Kendimi çok iyi hissediyorum. Her sabah olduğu gibi kahvemi içiyorum kalkar kalkmaz. Kahvemi içerken yerde bir kavun dilimi gördüm. Kavun dilimi üzerine karıncalar hücum etmiş. Neredeyse beyaz kavun dilimi siyaha dönüşmüş. Gözle görülmese de her karınca kendine bir parça koparıp yuvaya götürüyor. Bu günkü nasipleri ayaklarına gelmiş karıncaların. Kavun dilimi yuvanın dibinde. Öyle yiyecek bulmak için uzaklara gitmeyecekler.

Kahvemi içtikten sonra taslak olarak yazmaya başladığım romanı deftere yazmaya başladım. Nedense ilham perileri olmadık yerde geliyor. Hazır ilham perileri gelmişken bir kaç satır yazayım kimse yokken. Yazı yazarken birisi olduğu zaman ilham perileri ortadan kayboluyor. Kahvaltı zamanına kadar biraz yazıyorum.

DSCN3079

Kahvaltıyı yapıp yola çıkmaya hazırız. Herkesin toplanmasını beklerken bir video çekeyim dedim. Kamp alanının dışındaki yola çıkıp beklemeye başladım. Benim gibi video çekmek için bekleyen rotasız Ramazan da video çekecek. Çektiğim videonun linki aşağıda.

https://youtu.be/cIATm2RJohs

Videoyu çektikten sonra grubun peşinden yola çıktım. Şeref hoca beni önceden uyarmıştı, Simav girişinde Efe heykeli önünden geçeceğiz, heykelin resmini çekebilirsin. Efe heykelinin olduğu yere geldim. Şeref hoca heykelin önünde durmuş bisikletçilere yol gösteriyor. Efe sağ elindeki mavzeri havaya kaldırmış, diğer eli aşağıda. Sol ayağını önündeki taşın üzerine  koymuş halde poz vermiş. Belinde fişeklik, çifte kama kuşağa takılı. Başında poşu, üzerinde uzun kollu mintan ve yeleği. Kısa donunu giymiş, ayağında körüklü çizmeleri. Günümüzdeki salgına dikkat çekmek için ağzına beyaz renkli bir maske yakılmış uyarı amacıyla. Arkada elektrik direkleri ve telleri. Heykel yüksekçe mermer kaidenin üzerine konmuş.

DSCN3082

Şeref hocaya Zeybek oynarken heykelle birlikte seni çekeyim deyince o da kollarını kaldırıp oynamaya başladı. Arkasında Efe heykeli ile birlikte resmini çekiyorum. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN3083

Aynı yerde bu kez ben poz veriyorum bisikletim KUZ ile. Arkamda Efe heykeli.

241261675_4196869787098116_8815846078079101974_n

Hala gelmekte olan bisikletçilerin peşine takıldım. Bu günkü rotamız dağlara doğru, tırmanış olacak. Ana yolda gidiyoruz bir süre. Önümde sağ şeritte giden bisikletçiler.

DSCN3084

Kısa bir süre ana yoldan giderek sağa, dağlara doğru saptık. Sapar sapmaz da yokuşlar hemen başladı.

DSCN3085

Bu yol Selendi yolu olduğunu ilk kavşakta gördüğüm tabeladan anladım. Kavşakta görevliler gideceğimiz yolu gösteriyor bizlere. Sağa doğru Selendi tabelası var, sola, düz giden yol için Küplüce yazılmış. Yol da yokuş hani.

DSCN3087

Kimi yerde asfalt iyice yumuşamış sıcaktan. Henüz erimemiş ama hamur gibi yumuşak olan ziftli yerdeki bisiklet tekerlek izlerini yakından çekiyorum. Lastik izleri gayet belirgin olmuş. Her biri ayrı iz bırakmış yumuşak zift üzerine.

DSCN3088

Yaklaşık 350 metre yükseldikten sonra Küplüce köyüne geldik. Hemen hemen herkes benden önce buraya geldiğinden köyün meydanında toplanıp resim çektirirlerken buldum. Hazır hepsi bir araya gelmişken ben de kameram ile bir poz çekiyorum. Kimisi yere oturmuş, kimisi çömelmiş, kimisi de ayakta.

DSCN3089

Hazır mola verilmişken ben de çevreyi şöyle bir dolanayım dedim. Eski köy evleri biraz harap görünse de bütünlüğü henüz bozulmamış. Temel taşları ile su basmanı epey yüksek yapılmış. Burası bodrum katı olarak kullanılıyor. Su basmanın üzerine kerpiçten yapılmış, üzerinde kiremitli çatı var. Sadece sol duvarda küçük bir pencere var. Daha küçük bir pencere de solda altta. Taş duvarın bittiği yerde. Sağ tarafta taş duvar devam etmiş, sanki bir oda var, üzeri yarım çatı yapılmış. Bina çamur ile sıvanmış ama epeydir bakım görmemiş, sıvalar bozulmaya başlamış. Solda ayrı bir kerpiç bina daha var.

DSCN3090

Sanırım kullanılmayan eski bir cami. çatısının bir bölümü çökmüş. Cami binası pişmiş tuğladan, iki katlı yapılmış. Kısa ve kalın minaresinin tepesindeki külah tenekeden yapıldığı için paslanıp akmış, pas izleri görünüyor. Ezan okunan şerefede demir parmaklık ile çevrelenmiş korkuluk olarak.

DSCN3091

İki bina yan yana, çoğu kerpiç, bir kısmı taş ile örülmüş. Yamaç olduğu için ön taraflarda iki katlı olarak görünüyor. Girişlerinde büyük tahta kapı var. İki bina da kullanılmıyor. Çünkü pencerelerindeki bazı camlar kırık durumda. Binaların sağındaki bina sağlam duruyor. Beyaz badana ile boyanmış, yanda da çanak anten var

DSCN3092

Küplüce köyünün ismi nerden geldiğini bilemem ama köyün meydanındaki kahvede kocaman bir küp konmuş. Küp altına borudan bir kaide üstüne yan olarak yerleştirilmiş. Küpün ağzı teneke kapak ile kapatılmış, üzerine de “Küplüce Köyü” yazılmış.

DSCN3093

Köyün meydanındaki kahvelere bütün bisikletçiler  dağılmış durumda. Epey sert bir yokuş terletti bizleri. Çay, soda, kahve içerek hem serinliyoruz, hem de dinleniyoruz. Köyün meydanına yeni bir cami yapılmış. Epey büyük.

DSCN3094

Festivale renk katan Yüksel Yıldırım motoru ile bize kavşaklarda yol gösteriyor, geride kalanları toparlayıp doğru yola sokuyor. Bir ileri, bir geri sürekli gidip geliyor. Motoru çapır tipi, geniş ve oturaklı. Üzerine komando elbisesine benzer kamuflaj kıyafet giymiş, hem pantolonu, hem de tişörtü. Başında siyah bandana bağlamış, gözünde güneş gözlüğü. Boynunda asker künyesi asılı olduğu halde motoruna oturmuş durumda.

240879211_4182990055152756_4223408963837484369_n

Geniş bir alana naylon serilip meyve kurutuyorlar. Kuruttukları meyve elma, kesip parçalar halinde güneş altına serilip kurumaya bırakılmış. Bu kuru meyveleri kış aylarında hayvanlara yem olarak verildiğini öğrendim.

DSCN3095

Küplüce köyü en yüksek çıktığımız rakım. Az daha tırmandıktan sonra inişe geçtik ve sanki düz bir ovada gidiyormuşuz gibi. Yol yüksek kavak ağaçları arasından gidiyor. Yolun iki yanına da kavak ağacı dikilmiş. Durduğum yerde erik ağacı var. Bir kaç erik koparıp yiyorum yeşil yeşil. Erikler buralarda daha yeşil halde, olgunlaşmamış. Bazı yerlerde mürdüm eriği de var. Mürdüm eriklerinden de bir kaç tane koparıp yolda yerim diye formanın arkasındaki ceplere koyuyorum.

DSCN3096

Buralar bahçelik, bahçelerde damlar var. Damın birinde kuru soğanlar birbirine bağlanıp büyük demetler halinde çivilere asılmış. Böyle asmalarının nedeni hem kuruması için hem de yerden rutubet almaması için. Yoksa yerde alt kısımlarından çürümeye başlar. 1 Metreden uzun 3 soğan demeti.

DSCN3097

Bahçelerde mısır, lahana, ve sebzeler ekilmiş. Kargalar başta olmak üzere diğer kuşları korkutmak için bahçenin ortasına korkuluk konmuş. Korkuluk bir dik sopa, üst tarafta yatay başka bir sopa çakılıp üzerine siyah bir ceket giydirilmiş. Tepeye de siperli bir şapka. Uzaktan insana benzemiş biraz. Korkuluğun sağına Türk bayrağı takılmış. Tarlanın arkasında kavak ağaçları uzun ve duvar gibi.

DSCN3098

Kavak ağaçları dibinden giden yolda gidiyoruz. Önümde bir kaç bisikletli gidiyor.

DSCN3099

Gideceğimiz yer Kuşu göleti. Tabela bize gideceğimiz yönün sol tarafa olduğunu gösteriyor.

DSCN3100

Benim ile birlikte yol alan Emine, yanında Doktor Aydın ve bir kişi daha yanlarında, üçünü gelirken bisiklet üzerinde çekiyorum.

DSCN3101

Bahçenin birinde kocaman bir bal kabağı görünce durup yakından resmini çektim. Kabaktan daha büyük ve geniş olan yaprakların arasında, gölgede kalan kabak Güneşten korunuyor.

DSCN3102

Delik deşik olmuş kerpiç bir duvar karşıma çıktı. Bu delikleri yapan bir arı türü var. Toprak olan yerde delip kendine yuva yapıyor. Aynı arılardan benim evimdeki bahçedeki toprakta yuva yaptıklarını izliyorum her baharda. Arıların arka ayakları kırmızı renkte, dikkat çekici. Killi topraktan yapılan kerpiçler arılara yuva olmuş durumda. Kerpiç duvar bir yerde son buluyor. Duvarın üstünde tahtalar enine konmuş, üstüne bir sıra kerpiç konularak çatı altı oluşturulmuş. Çatı tahta kaplı. Sol tarafta sundurma tarafına düzgün ve uzun ağaç dallarından korkuluk ile tamamen örtülmüş.

DSCN3104

Kuşu göletine geldik. Göze ilk çarpan “Gölete girmek tehlikeli ve yasaktır” cümlesi. Yasak kelimesini bir türlü anlamıyorum! Neden her yerde yasak var. Nedense yöneticiler yasaklar sayesinde yaşıyormuş gibi geliyor bana. Tehlikeli ve sakıncalı yazsalar daha anlamlı olur bence. Yada “Girmediğiniz için teşekkür ederiz” yazsalar. Yasak insanı cezbedebilir, yasaklara uymama gibi psikolojik etken her zaman var. Tabelanın arkasında yeşile çalan gölet görünüyor. Karşı kıyıda tepe var.

DSCN3105

Ağaçtan yapılmış kağnı arabası, büyük ve çemberli tekerlekleri, küçük kasası ve uzun direği öne çıkmış.  Direğin ön tarafına öküzleri bağlamak için ağaç konulmuş düz olarak. Direğin atlında destek olsun diye daha küçük bir tekerlek konulmuş. Arabanın üstünde sepetler var.

DSCN3106

Tek at ile çekilen kara saban. Önde atı bağlama kancası, biraz arkasında dikine konulmuş bir demirin altına küçük bir tekerlek konulmuş. Pulluk tekerlekten biraz aşağıda ve sabanı tutacak kol  yukarıya kadar çıkmış.

DSCN3107

Kollu bir makine, üs tarafta mısır taneleri konulan bir hazne, altında iki tane silindir. Bu silindire bağlı çevirme kolu. Makinenin altında uzun ayaklar demir dökümden yapılmış. Bu makine ile mısır taneleri kırıp ufaltıyorlarmış yem olarak.

DSCN3109

İki kalın demir çubuk arasında yivli vida ile yapılmış pres makinesi.

DSCN3110

Belediyenin burada tesisi var. Ağaçtan çardak biçiminde, gölete doğru balkon olarak geniş bir yer yapılmış. Üzeri çatı ile örtülerek Güneşten ve yağmurdan korunmuş. Burada restoran var ve aileler gelip göl manzaralı yemek yiyorlar.

DSCN3111

Gölet olur da kazlar olmaz mı, olur elbette. Dört tane kaz kıyıda, Güneş altında tüylerini yağlıyorlar.

DSCN3112

Optik zoom ile iyice yakınlaştırıyorum iki kazı. Başları siyah, birisinin gövdesi beyaz, diğeri siyah renkte tüyleri var. Siyah tüylü kaz başını geri çevirip gagası ile sırtındaki tüyleri yağlıyor.

DSCN3113

Buraya gelir gelmez hemen elime köfte – ekmek veriyorlar. Bir de ayran yanında. Karnım da iyice acıkmış olmalı ki bir çırpıda yiyorum köfte – ekmeği. Sonrasında gölgesi olan çardağın birine oturuyoruz. Şeref Akdemir’i de çağırıyorum kahve içmeye. Piknik masasında oturup kahveyi pişiriyorum. Yanımda şanslı üç kişi daha benimle kahve içiyor. Emine, Doktor Aydın ve Şeref hoca. Birlikte kahve içiyoruz.

DSCN3116

Şeref hocaya belediye başkanına da kahve içirelim deyince belediye başkanını çağırıp yanımıza geliyor. Kuşu belediye başkanı Feridun Aktay piknik masasında yardımcıları ile birlikte oturup kahvelerini içiyorlar. Belediye başkanı ile muhabbet ediyoruz. Başkan bize “Buraları turizm açısından nasıl değerlendirebiliriz?” diye sorunca ben “Gölet yanına çadır kamp alanı kurulmalı, gençlere yönelik kamplar, spor faaliyetleri, kano yarışları, tiyatro ve kültür etkinlikleri yapılabilir. Ayrıca Türk toplumuna yerleşmiş olan MANGAL kültüründen kurtulup daha değişik etkinliklere yönlenmek gerekir” diye cevap verdim. “Ayrıca bisiklet kampı da olabilir, Dünyayı ve Türkiye’yi  dolaşan bir çok bisiklet gezgini var. Burası işaretlenirse bisiklet gezginleri buradan geçerken konaklayabilir” Başkan da bizleri dinledi ve kafasına notları aldığını biliyorum. Şimdilik salgın dönemindeyiz, pek bir işe  yapılamayacak ama salgın bittikten sonra pekala hayata geçirilebilir. Masada 8 kişi oturuyoruz.

DSCN3119

Göletin bir kademe üstünde düz bir alan yapılmış. Sahneye benzer bir alanda kilitli taş döşenmiş. Düz alan yeşil çimenler ile kaplı. Sağ tarafta sular çıkıyor yer altından. Buraya basarsan vıcık vıcık çamura saplanırsın. Belediye başkanı ile birlikte bir araya gelip yan yana dizilerek resim çekiliyoruz. Ben de az yukarı çıkıp hepsini kareye sığdırıyorum.

DSCN3123

Göletteki yemek ve dinlenme zamanı bitti, yola çıktık. Kuşu büyük bir yer olduğu için belde olmuş ve belediyelik kurulmuş. Tabelayı çekiyorum Kuşu beldesine girerken. Önümde bisikletçiler gidiyor.

DSCN3124

Yüksek rakım olunca kış ayları soğuk geçiyor. Böyle soğuk ve yüksek yerlerdeki böğürtlenler de ona göre büyük oluyor. Böğürtlenleri görünce durup topluyorum bir avuç kadar. İri böğürtlenler hem lezzetli hem de enerji veriyor bana. Kimi böğürtlen kararıp olgunlaşmış, kimisi de kırmızı renkte. Yeni çiçek açan da var. Böğürtlenleri yakından çekiyorum.

DSCN3125

Sadece yol kenarında yiyecekler yok. Başka güzellikler de var. Onlardan birisi de pembe açmış gül. Bir yandan Güneş vurmuş gülü yakından çekiyorum. Kokusunu içime çekiyorum bir güzel. Bu güzellikleri görmek gerek, koklamak gerek. Her ne kadar bülbül güle yakışsa da ben de gülün kokusundan faydalanıyorum

DSCN3126

Kuşu beldesinin girişinde dev bir kartal heykeli var. Boyun ve baş kısmı beyaz tüylü, diğer yerleri siyah olan kartal kanatlarını iki yana açmış durumda. Kuşu adını kartal kuşundan aldığı anlaşılıyor.

DSCN3127

Kocaman kartal heykeli yedi kat üzerine, yüksekçe bir yere konmuş. Her katın üstündeki kat küçülüyor. Bisikletçiler resim çekiliyor kartal ile birlikte. Ben de onlar gittikten sonra KUZ’u tek başına kartal ile birlikte çekiyorum. KUZ’un gidonunda kartal tüyü var. Kartal heykeli yokuştaki geniş caddenin ortasında. Beldeye sert bir yokuştan çıkacağız. Kimi bisikletçi yürüyerek çıkıyor yokuşu.

DSCN3129

Tek katlı kerpiç bir evin yanında, çekyat konulmuş iki tane. Sağdaki çek yatta dört yaşlı oturuyor. İkisi kadın, ikisi erkek. Seksen yaş üstü olduğunu tahmin ediyorum yaşlıların. Oturdukları yer gölgelik. Evin çatısı dikdörtgen kiremit, diğer yarısı yuvarlak kiremit ile kaplanmış. Yaşlılara selam veriyorum, Yaşlılar da bizi çağırıp soğuk ayran ikram ediyorlar. Teşekkür edip soğuk ayranları içiyoruz. Ayran için teşekkür ediyorum yaşlılara. Bu yaşta bizlere bir şeyler ikram etmeleri çok hoşuma gitti. Misafirperverlik, misafire bir şeyler ikram etme geleneği hala sürüyor.

DSCN3131

İlginç yapıda bir çeşme görüyorum. Durup su içtim, şişelerimdeki suları tazeledim. Bisikletim KUZ çeşmenin önünde bana poz veriyor. Çeşmeyi ilginç yapan ayna kısmı. Ayna 1 metre yüksekliğinde, 4 metre eninde duvar olarak yapılmış. Ön kısmı renkli fayanslarla kaplanmış. Yalak tarafı iki sıra beyaz fayans. Üstünde kahverengi fayans ile çerçeve şeklinde. Çerçevenin ortasında beyaz fayans. Üstte bir sıra yeşil beyaz desenli fayans ile tamamlanmış. Duvarın üstünde kuğu boyunlu iki şekil birbirine ters şekilde konulmuş. Ortada altı geniş bir sürahi şekli. Kuğu boyunlu yerin üstlerinde birer kahverengi hilal. Sürahinin üstünde iki tane yıldız, ortasında bir küre. Borudan sürekli su akıyor yalağın içine.

DSCN3132

Köyün birinden geçerken yere çarşaf gibi bez serilmiş, üstüne de mısır koçanları. Güneşte kurusun diye bırakılmış.

DSCN3134

İnce kıyılmış saman yığını, üstü branda ile örtülerek yağmurdan korunmuş. Rüzgar brandayı kaldırmasın diye bir tane ağaç gövdesi ağırlık olsun diye dayalı olarak konulmuş. Samanları almak için yan tarafı örtülü değil, alttan da samanlar dışarıya taşmış durumda.

DSCN3135

Kimi samanlık balya halinde üst üste konulmuş bir ev boyutunda. Alın kısmına bir direk, yanlardan desteklenmiş ağaç direklerle. Üzerine de brandalar ile tamamen kapatılmış. Artık tüm kış boyu hayvanlara buradaki samanlarla besleyecekler.

DSCN3136

Bir yerde Ayçiçeği başları kurutuluyor güneşte. Ayçiçekleri bayağı büyük, neredeyse tepsi kadar. Arkada çam tomrukları duruyor.

DSCN3137

Vadinin tepesinde, başlangıcındayız. Buradan sonra genişliyor ve oluşan çayın çevresinde kavak ağaçları yeşillikler içinde boy göstermiş. Herhalde buradan aşağı ineceğiz.

DSCN3138

Ama yol vadiden inmiyor, aksine daha çıkacağımız tepeler var hala.

DSCN3139

Aşağılardaki çayın üstünde küçük bir köprü görünüyor. Uzun kavaklar da çayın dibinde.

DSCN3140

Yol kıyısındaki meşe ağaçları kökleri ile toprağa o kadar sıkı tutunmuş ki gövdenin altındaki toprak aşınmış, yaklaşık 1 metre kadar boşluk var. Kökler yamaçtaki toprağın içine dalıp sıkıca tutunmuş. Bu kökler ağacı besliyor.

DSCN3141

İnce tekerli yol bisikletinin lastiği patlamış. Bisiklet ters çevrilmiş durumda yerde. İki kişi lastiği yamamaya çalışırken soruyorum “Yardım lazım mı?” diye.  Onlar da  “Teşekkür, hallediyoruz” cevabını veriyorlar. “Kolay gelsin o zaman” diye yoluma devam ediyorum.

DSCN3142

Çam ormanının bittiği yerde bir çam ağacı kurumuş halde öylece duruyor. Diğer yeşil ağaçlardan ayrı yerde duruyor  gibi.

DSCN3143

Henüz inişe geçmediğimizden yorulanlarla karşılaşıyorum. Yolun kıyısına iki kadın, bir erkek oturmuşlar gölgeye dinleniyorlar. Selam verip resimlerini çekiyorum dinlenirlerken.

DSCN3144

Pazarlar ilçesine geldik tabelaya göre. Pazarlar Kütahya’nın en küçük ilçesi yüz ölçümüne göre.

DSCN3145

Pazarlar ilçesinde mola veriyoruz. Burada çayları belediye başkanı ısmarlıyor. Pazarlar belediyesinin genç başkanı olan Bilal Demirci ve genç eşi ile aramıza gelerek hoş geldiniz diyor. Karşılıklı sohbet ediyoruz çay içerken. Ayrıca teşekkür ediyoruz çaylar için. Masada Belediye başkanı, eşi, iki çocuğu, biri kucağında bebek ve bisikletçiler.

241394649_4196935943758167_3000686560017897817_n

İlçenin meydanında tüm bisikletçiler toplanıp belediye başkanı ile birlikte resim çekiliyoruz. Bayağı kalabalığız.

241371978_4196936560424772_616188916423658581_n

Pazarlardaki mola bitiminde yola çıktık, Güzel bir inişin ardından ana yola inip Simav’a doğru gidiyoruz. Yol kıyısında, yamaç olan yerde Güneş panelleri konulmuş elektrik üretiyorlar.

DSCN3146

Simav’a daha yolumuz epey var, ana yolda trafik kalabalık. Ana yola çıktıktan sonra yokuş başlayınca pilim bitmeye başladı. Çok yoruldum ve şekerim düştü. Karnım iyice acıkınca yol üzerindeki ilk köyde durup bakkaldan helva, ekmek ve yoğurt alıp yiyerek şekerimi dengeye getirdim. Yoksa gidecek halim kalmamıştı. Kendime geldikten sonra yola devam ettim.

Simav’a gelmeden kestirme yola girdik. Kamp alanına doğru gidiyoruz. Yolun kıyısında iki korkuluk görüyorum. Bunlar kuşları pek korkutacağa benzemiyor. Biri kadın, biri erkek olarak giydirilmiş korkuluklar briket üzerine karşılıklı oturmuş sohbet ediyorlar. Erkek siyah elbise giymiş, kadın ise uzun bir etek, yeşile çalar, üstüne kırmızı renkte uzun kollu elbise. Başında da beyaz baş örtüsü. İki korkuluğun da yüzleri belli değil. Arazide iki tavuk dolaşıyor korkuluklara aldırmadan.

DSCN3147

Aynı bahçede iki korkuluk daha var. Yine biri kadın, biri erkek olan korkuluklar yan yana, ayakta duruyorlar. İkisi de kollarını açmış, kadının sağ kolu erkeğin belinde, aynı şekilde erkeğin de sol kolu kadının belinde. Uzun kollu mintan giymişler. Kadında siyah, erkekte beyaz mintan var. Kadın beyaz etek ayaklarına kadar, erkek açık gri pantolon giymiş. Kadın baş örtülü, erkekte şapka var. Erkek renkli desenli atkı takmış boynuna. Erkek korkuluğun arkasındaki sopada oyuncak bebek kafası takılmış nedense!. Tavuklar korkulukların önünde korkusuzca dolaşıyorlar.

DSCN3148

Bir başka korkuluk, kadın ve erkek yan yana, Kadının kolları aşağıya sarkmış, erkek kollarını yana açmış durumda. Kadın uzun kollu tişört, uzun etek giymiş. Başında kırmızı ve çiçek desenli başörtüsü takmış. Erkek uzun kollu mintan, pantolon ve şapkası var. Sol elinde değnek var. Bu korkulukların hepsi aynı bahçede. Yapanlar büyük bir olasılıkla sanatçı kişiler olduğunu zannediyorum. İlk defa böyle korkuluklar görüyorum.

DSCN3149

Kamp alanına geldik bir süre sonra. Hemen havlumu ve su donumu alıp doğru hamama. Bir güzel yıkanıyorum ve sıcak havuzda yumuşuyorum adeta. Terli eşyalarımı da sudan geçiriyorum. İçeriden çıkıp giyinme yerine gidince genç arkadaşlardan birisi bana soruyor;

“Urim baba saçların peruk mu? Bir bakıyorum kısa saçlı, bir bakıyorum uzun saçlısın”

Genç arkadaşın ne demek istediğini anladım. Bana çok benzeyen, aynı boyda, aynı keçi sakallı olan biladerim dediğim Ramazan Küçükberber ile karıştırıyor. Sadece onun saçları kısa.

“Yoo değil, saçlarım uzun, bak istersen diye saçlarımı çekiyorum ona göstererek. Sen biladerim ile karıştırıyorsun” diye cevap verdim.

Hamamdan sonra akşam yemeğini yedik. Hava karardıktan sonra İzmir’den arkadaşım Şahin Bulut yanıma geldi. Yanında getirdiği yan flütü çıkardı. Ben az biraz üfleyebiliyorum ama tam öğrenmiş değilim. Neyse ki Şahin üflemeyi öğrenmiş. İyi bir müzik kulağı olmalı ki bir çok parçayı kendi kendine kulaktan duyup çalmayı öğrenmiş. Şahin çaldı flütü bizler de şarkı söyledik. Bu arada kahve pişirip ikram ediyorum yanımıza gelenlere. Şahin yan flüt çalarken resmini çekiyorum flaş ışığı ile.

DSCN3150

Tripoda kamerayı koyup 10 saniye zaman ayarlı çekiyorum kendimizi Şahin flüt çalarken bizler dinliyoruz gecenin karanlığında.

DSCN3153

Geç saatlere kadar flüt dinletisi ile şarkıları seslendirdik. Bu akşam pek kalabalık yok, çoğu erkenden çadırına çekilip uyudu bile. Bu günkü yol hem yokuş hem de uzun bir parkurdu. Ama çok güzel yerler gördüm, yorgunluğa değdi doğrusu. Fazla geç olmadan herkes çadırına çekilip yattı. Ben de çadırıma girip derin bir uykuya daldım.

Yaptığımız yol yaklaşık olarak 80 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

2. Simav Eynal Bisiklet Festivali 1. Gün

26 Ağustos 2021 Perşembe

Simav’a araba ile gidiş – Eynal – Simav Fuar alanı – Eynal

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

ne güzeldi saçları

saçlarını yandan yandan savuruşları

vay anasını

nasıl da dönüp baktı

bir hercaimenekşe bakar gibi güneşe

vay anasını

bal değildi gül değildi insandı

öptükçe ballanırdı kokladıkça güllenir

vay anasını

kızamık kızıl sıtma çiçek sanırdım aşkı

gördüm de insan kılığında felaket şaştım

vay anasını

nelerimi alıp gitti bilemem ki

bir yerlerim çoğaldı

vay anasını

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, renkli çadırlar, yeşil, mavi ve beyaz renkli, iki katlanır sandalye. Arkada arabam Ford park etmiş.

DSCN2978

Zaman ne çabuk geçiyor, geçen zaman kısa gibi görünse de aradan 5 yıl geçmiş. Dile kolay! 5 yıl. Ama nasıl geçtiğini anlamadım bile. Bir çok iş, uğraş, gezi, tur bir de üstüne salgın nedeni ile kapanma ve iptal edilen festivaller nedeni ile ilkine katıldığım, tekrarı olmayınca anca bu günlere geldik. Festivali düzenleyen Simav da beden eğitimi Öğretmeni Şeref Akdemir. 2020 yılında festivali düzenlemek istedi, kayıtlar yapıldı ama gel gelelim gözle göremediğimiz virüs yüzünden salgın iyice azdığı için yapılamadı. Ben de kaydımı yapıp heyecanla bekliyordum güzelim Simav’ı ve Eynal kaplıcalarını görmek için. Hele muhteşem doğası ile Karagöl’ü. Orada bir kayanın üstünde kahvemi içmiştim. Göl manzaralı kahve içme hayalini yaşıyordum. Neyse bu yıl, yani 2021 yılında düzenleneceğini öğrenince Şeref hocayı telefon ile arayıp kaydımı ilk yaptıranlardan birisiyim. Geçtiğimiz yıl hiç bir festival yapılmamıştı, bu yıl da pek yapan olmadı salgın nedeni ile. Bisiklet sürmeyi, arkadaşları özledim. Onların da beni ve kahvemi özlediklerine eminim. Haziran ayının sonlarında Afyon Frig vadisi festivaline katılmıştım. Uzun süredir görmediğim arkadaşları görüp hasret gidermiştik. Birbirimizi özlemişiz, birlikte olmayı, muhabbeti, bisiklet sürmesini, yemek sırasını, çadırda yatmayı.

Simav’a gitme planlarını yaparken bir arkadaşım karavan ile gideceğini söyleyince birlikte gitmeyi planladık. Festivalin başlamasına bir kaç gün kala kendime yeni bir araba aldım. Eski olmasına karşı beni getirip götürecek kadar iyi durumda. Ama arkadaşımla sözleşmiştik. Festival gününe bir kaç gün kala bir de baktım ki arkadaş bisikletle yola çıkmış bile, kamp yaptığı yerden resimler atıyor sosyal medyaya. Ne bir haber, ne “Ben yola çıkıyorum, sen de gelir misin?” Ya da “Nasıl gitmeyi planlıyorsun, ben karavan ile değil de bisikletle yola çıkacağım” demeden yola çıktı. Neyse önemli değil kendi olanaklarım var, kimseye de muhtaç değilim. Sonra yeni araba almışım. Arabayı test ederim yolculuk boyunca. Beni eken arkadaşa zamanı gelince iki çift lafım olacak. O da yeri gelince söylenecek. Daha zamanı var.

Neyse uzatmayalım, Simav’a gidecek olan Cengiz Çarkacı ile anlaştık gitmek için. 26 Ağustos Perşembe sabahı bisiklet taşıyıcısını arabanın arkasına taktım. Bisiklet taşıyıcısı bagaj kapağına takılan aksesuar yüzünden tam oturmuyor ama bir şekilde takmayı becerdim. Bisikletim KUZ tekerlekleri sökük halde yükledim. Daha önce yanıma alacaklarımı hazırlamıştım. Nasıl olsa araba var diyerek bir de battaniye koydum alacaklarım arasına. Simav’da geceleri soğuk olur, battaniye gerek. Çantaları da arabaya yükletip Cengiz’i evinden aldım. Onun da bisikletinin tekerleklerini söküp taşıyıcıya sağlamca bağladım. Birlikte yola çıktık, yolumuz Salihli, Demirköprü barajından Demirci ve Simav. Yaklaşık 260 Kilometre yol gideceğiz. Arabam LPG gazlı, depoyu tam doldurdum, bakalım ne kadar yakacak, onu hesaplayacağım. Arabanın motoru yeni yapılmış, siboplar sıkı durumda. O yüzden 90 Km hızı geçmemeye çalışıyorum. Demirci kasabasında depoyu bir daha doldurduk. Hesaba göre 100 Kilometrede 14 litre yakıt yakıyor. Biraz fazla yakıyor gibi. Dağlara çıktık, Simav’a dağlardan inerken frenlerin pek tutmadığını hissedince düşük viteste sorunsuzca Simav’a vardık.

Yolu bildiğimden Simav Eynal kaplıcalarını kolayca buldum. Kamp yapılan yer futbol sahası. Arabam ile sahanın içine girerek çadır kuracağım yerin arkasına park ettim. Arabadan eşyaları ve bisikletleri indirip tekerleklerini taktık. Çadırı kurup eşyaları yerleştirdim. Kamp yeri sabit olunca tüm eşyalar çadırın içinde. Yanıma battaniye almıştım. Buranın geceleri yaz olsa da serin geçeceğini biliyorum. İyi ki battaniyeyi yanıma aldım. mat çantanın içinden çıkmadı. O yüzden battaniyeyi altıma sereceğim. Bizden önce gelenler çadırlarını kurmuş bile. Uzun zamandır görmediğim arkadaşlarla hasret gideriyorum. Ne çok özlemişiz kamp ortamını, arkadaşlıkları ve sohbeti.

Çadırlar sıra ile kurulmuş bozulmuş top saha çimenleri üstüne. Çadırlar renkli ve onlarcası sıralanmış. Arkada tepeler var, gökyüzü masmavi. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN2979

Kayıt masasına gidip kaydımızı yapıyorum, formaları ve hediyemizi aldım. Formamı hemen üzerime giydim. Formanın rengi açık yeşil tonda. Kayıt yerine iki tane üstü kapalı, etrafı açık çadır kurulmuş. Burada iki tane su pınarı konuşmuş. Soğuk suları pınardan içeceğiz. Bisikletler, bisiklete binenler kayıt masasının yanında.

DSCN2980

Akşama kadar sohbet, muhabbet sürdü. Çadırımın yanında Doktorumuz Mete Güney var. Gitarını da getirmiş, müzik bol festival boyunca. Mete gitarını çalarken resmini çekiyorum gece karanlığında flaş ışığı ile.

DSCN2982

Bu gün günlerden Perşembe. Haliyle Perşembe akşamı bisiklet turu var tüm Türkiye’de. İzmir’de başlayıp tüm Türkiye’ye yaygınlaşan Perşembe akşamı bisikletçileri, kısaca PAB Simav Eynal bisiklet festivaline katılanlar çok olunca Perşembe akşamı bisiklet turu yapmayı planlamış Şeref Akdemir. Bu günlerde de Simav’da panayır kurulmuş. Halk akşamları panayıra gelip eğlence ve alış verişe geliyorlarmış. Belediye bir alanda panayır kurmuş, yiyecek, içecek ve eğlence yerleri ayrılmış geniş bir alana. Perşembe günü festivale gelen bisikletçilerle arka yollardan panayıra doğru gittik bisikletlerle. Yaklaşık 8 Kilometre bisiklet sürdükten sonra panayıra vardık. Belediye görevlileri bizlere yer ayırmış. Bisikletleri oraya park ettik. Şeritle çevrelenerek başında da güvenlik için bekleyenler olacak. Aralarında pahalı bisikletler var. Ederi yüksek. Bisikletler güvenli yerde durmalı. Herkes panayır alanına gelince bisikletlerle topluca resim çekilmek için yan yana dizildiler. Ben de onları çekiyorum. Panayır alanına dikilen direklere tel gerilip küçük Türk bayrakları ve belediye flamaları asılmış. Aydınlatma direklerindeki kuvvetli ışık kaynakları sayesinde ortalık aydınlanmış durumda.

DSCN2985

Belediye zabıtaları ve görevlileri bizlere çay ikram ediyor, bizler de içiyoruz. Belediye başkanı aramıza gelip bizlere hoş geldiniz diyor. Bizler de bisiklet festivaline verdiği destekten dolayı teşekkür ediyoruz. Ayrıca panayır için de kutluyoruz genç belediye başkanını. Sağda festivali düzenleyen Şeref Akdemir, belediye başkanı, yardımcıları da yanında. Belediye başkanının karşısında bisikletçiler sıralanmış karşılıklı konuşuyorlar.

DSCN2989

Belediye başkanı, Şeref Akdemir ve bisikletçileri çekiyorum birlikte. Arkada belediyeye ait iki katlı bina var.

DSCN2990

Panayıra eğlenmeye gelen insanlar ve çocukları deveye binip tur atıyorlar meydanda.

DSCN2991

Çocukları taşıyabilecek kadar küçük Midilli atları da var panayırda. Çocukları ücret karşılığında bindiriyorlar. Normal insanların bel hizasında Midilli atı. Gölgesi yere vurmuş öylece bekliyor müşterisini Midilli atı.

DSCN2992

Panayırdaki oyuncaklar bisikletçilere ücretsiz binileceğini söylediler. Kimisi oyuncaklara binmek için gittiler. Kimisi de panayır alanını gezmeye çıktı. Ben de panayır alanındaki satıcıları dolaşıyorum Cengiz Çarkacı ile birlikte. Kendimize külahta dondurma alıp yalaya yalaya tezgahları dolaşmaya başladık. Herhangi bir şey almaya niyetim yoktu ama iki tane şiş aldım kendime. Bisiklet turlarında sucuk pişirmek için gerekiyor. Panayırı dolaşıp bisikletlerin yanına döndük. Hareket saatine daha var. Gökyüzünde Ay belirmiş, dolunay bitmiş, sağ tarafının bir kısmı karanlıkta. Fotoğraf makinesinin optik zoomunu kullanıp Ay’ı iyice yakınlaştırıp çekiyorum net olarak. Aydaki kraterler, parlak düzlükler net olarak görülüyor.

DSCN2993

Herkes toplanınca birlikte yola çıktık. Geldiğimiz yoldan geriye doğru bisikletleri sürüp kamp alanına geldik. Bisikletleri park edip çadırların önünde sohbet ediyoruz bir süre. Yeni gelip çadır kuranlar olmuş. Çadırlar da çoğalmış akşamdan beri. Belli bir saatte susup çadırlara çekildik. Artık dinlenme zamanı diyerek tatlı bir uykuya daldım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 16 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Suyun Kaynağına Yolculuk Gediz Nehri 4. Gün

27 Nisan 2019 Cumartesi

( Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

Kurşunlu kaplıcaları – Demirköprü barajı – Delibaşı köyü

 

Işıldıyor kanat seslerinde kuşların 
İlk uçtukları günün altın sevinci. 
Karlı dağlardır sefere çıkmış, 
Vadideki suyun şırıltısında. 
Ben gülüm, ben karanfil, ben de yasemin diyor, 
Renk renk kokularla çiçekler, 
Sahiplerinden memnun evlerin bahçelerinde.
Cahit Sıtkı Tarancı

Öne çıkmış olan görsel, servi ağacının gölgesine oturmuşum, taş duvara Lava çiftlik sahibi olan Lale hanım ile kahve içerken. Aşağıda Demir köprü baraj göleti manzarası.

IMG_20190427_174236

Bir zamanlar Afrika’da kayıp bir şehri aramakta olan arkeologlar, beraberlerindeki eşya ve yükleri, hayvanların ve yerlilerin yardımı ile taşıyarak uzun bir yolculuğa çıkmışlar. Kafile zor tabiat şartlarında, balta girmemiş ormanların içinde ilerleyerek, nehirleri, çağlayanları geçerek yolculuğa günlerce devam etmiş.

Fakat günlerden bir gün yerlilerin bir kısmı birden durmuşlar. Taşıdıkları yükleri yere indirmişler ve hiç konuşmadan beklemeye başlamışlar. Ulaşmak istedikleri yere bir an önce varmak isteyen batılı arkeologlar bu duruma bir anlam veremeyip, zaman kaybettiklerini, bir an önce yola devam etmeleri gerektiğini anlatarak, yerlilerin neden durduklarını öğrenmek istemişler. Fakat yerliler büyük bir suskunluk içinde sadece bekliyorlarmış. Bu anlaşılmaz durumu yerlilerin dilinden anlayan rehber, onlarla bir süre konuştuktan sonra arkeologlara dönüp yerlilerin neden durup beklediklerini bir cümle ile anlatmış;

“Çok hızlı gidiyoruz. Ruhlarımız geride kalıyor.”

Akşam sıcak havuzun getirdiği rahat bir uykudan sonra erkenden uyanıyorum. Gün henüz ağarmakta ve bütün bülbüller, kara tavuklar en güzel aşk şarkılarını söylüyorlardı akan çayın etrafında. Uyanır uyanmaz yatığım yerden doğrularak kuş seslerini bir süre dinledim çadırımın içinden. Ne güzel dinlemek kuşların aşk şarkılarını, insana huzur veriyor. Bu aşk şarkılarını duyuyorum ama ruhum sanki yokmuş gibi, hissetmiyorum. Afrikalı yerlilerin ruhlarını bekledikleri durum aklıma geliyor. Dün hızlı gelerek ruhumun geride kaldığını hissettim. Bir süre ruhumun geri gelmesini bekleyeceğim. O yüzden acele etmemeliyim bu gün. Sabah olmasına rağmen çadırımı toplamadım. Festivaldekilerle birlikte kahvaltıyı yapıp yiyorum. Kahvaltıdan sonra fotoğraf makinemi alıp resim çekmeye başladım. İlk olarak festivalin pankartını çekiyorum. Pankartta Kurşunlu çayı manzarası ve 4. Manisa bisiklet festivali Salihli yazısı yazılmış. En üstte de Manisa bisiklet spor kulübü derneği 2014 logosu etrafına yazılmış.

DSCN7666

Bentten dökülen suların köpükleri ile yakından çekiyorum.

DSCN7667

Sık sık bentler ve dökülen suları çekiyorum. Çayın dibinde çınar ağaçları kaplamış.

DSCN7668

Yukarıdan akan suyu ve tam dökülürken yakınlaştırıp çekiyorum Suyun temizliği buradan belli oluyor.

DSCN7671

Festivale katılan bisikletçiler bu gün ki rotalarına gidecekler. Rotaları Bozdağ, zorlu bir tırmanış bekliyor. Yeşil çitler arasından toplanmaya giden bisikletçiler dar yürüme yolundan gidiyorlar.

DSCN7675

Bisikletçiler yolda toplanmaya başladılar.

DSCN7677

Epey kalabalık bir grup oluşturdular, yolu kapladılar tamamıyla.

DSCN7678

Aralarında tanıdığım Akay Özkan ve arkadaşı poz veriyorlar bisikletin üzerinde. Ben onlara iyi turlar diliyorum. Onlar da bana iyi yolculuklar diliyorlar.

DSCN7679

Bisikletçiler hareket edip gittiler. Kampta yalnız kaldım bir kaç kişi dışında. Hiç acelem yok, ruhum geride kaldığı için bekleyeceğim gelmesi için. Bentten dökülen çay ve çadır kamp alanını çekiyorum ağaçların arasından.

DSCN7680

Kurşunlu çayının yukarısına doğru gitmeye başladım. Çay kıyısında taş döşenip piknik masaları konulmuş. Çay kendi yatağında akıyor sakince. Vadinin dibinde olduğumuzdan henüz güneş ışıkları ulaşmıyor çay yatağına.

DSCN7681

Karşı kıyıdaki yamaçta küçük bir su değirmeni ve çarkını görüyorum. Yukarılardan gelen su ağaç kabuklarından yapılmış arklardan çarka akıyor. Çarkın olduğu yerde küçük bir bina yapılmış tahtadan. Çarktan dökülen sular taşlardan yapılmış kanaldan çaya doğru düz olarak akıyor.

DSCN7682

Düz duvar gibi yamaçlardan akan suların meydana getirdiği sarkıtlar oluşmaya başlamış kayalarda

DSCN7683

Sanki cennette yürüyor gibiyim, çay üzeri ince dallı ağaçlarla kaplanmış. Ortada yatağında akan çay, cıvıldayan kuşlar. Güneş ışıkları az olarak gelse de hava mükemmel.

DSCN7684

Yamaçtan sular çaya minik bir şelale gibi akıyor. Aktığı yerde yosunlar tutmuş.

DSCN7686

İki kademeli bent çok yakın birbirine. Arkadaki bent öndekinin üç katı yüksekliğinde. İki bentte de su perdesi boydan boya kaplamış, köpürerek akıyor aşağıya. Suların köpürerek dökülürken çıkardığı ses insana dinginlik veriyor. Burada bir süre durup ruhumun gelmesini bekliyorum. Böyle güzel bir yerde ruh anca geriden sessizce gelir. Ve ruhumun içime girdiğini hissediyorum. Doğa böyle istiyor, ben de doğada doğaya uyuyorum. Buradan öteye patika yada yürüyüş yolu yok. Bentler duvar gibi geçit vermiyor.

DSCN7687

Küçük bentten dökülen suları yandan çekiyorum. Benttin altında kara bir taş var.

DSCN7688

Büyük olan benttin dibine kadar gelip yandan su perdesi olmuş köpüklü sahneyi çekiyorum yakından. Hızlı geldiğimden geride kalan ruhum beni bulabilmek için yükseklere çıkmış olmalı. En yüksek dağ olan Bozdağ’ın tepesinden aşağı akan bereketli sulara karışarak bedenimi arıyor. Mutlaka bir yerlerde beklediğini biliyor olmalı ki suyla birlikte akarak beni buluyor sonunda. Bedenim ruhuma kavuşuyor ve artık yoluma devam etmeliyim. Bu bekleyiş yeterli olmalı. Artık ruhu geride bırakmadan gitmek yok. Ruh geçtiği yerleri içine sindirmeli.

DSCN7689

Artık ruhumla beraberim, aşağıya, çadırların olduğu yere geldim. Ortalıkta kimseler yok.

DSCN7690

Geriye dönüp akan çaya teşekkür ediyorum ruhumu getirdiği için.

IMG_20190427_091125

Eşyalarımı ve çadırımı toparlayıp bisikletim KUZ’a yerleştirdim. Cennet köşesi olan Kurşunlu kaplıcalarından aşağı iniyorum sakince. Salihli içinden geçip Demirköprü barajına giden yola girdim. Gediz ovasının bereketli tarlaları yeşillikler gözümün önünde. Durup bu güzelliği izliyorum. Üzüm bağları, nadasa bırakılmış tarla, yeni sürülmüş tarla ve yol kıyısında sürülmemiş olan yerde gelincikler halı gibi kıpkırmızı.

IMG_20190427_112254

Yol kıyısında gördüğüm çeşme çok ilginç. Yeni yapılmış yol epey kazılıp aşağı inmiş. Çeşme de bir metreden fazla yukarıda kalmış. Çıkılması olanaksız. Mermerden yapılmış çeşmede iki delik kalmış sadece, oradan da su akmıyor ne yazık ki. Eski kaldırım taşları çeşmenin seviyesinde kalmış.

IMG_20190427_130022

Adala köyü yakınından geçip Demirköprü barajına doğru tırmanışa geçtim. Burada gördüğüm volkanik siyah kayalıklar ilginç geldi. Normal boz renginde olan arazide sanki siyah volkanik kayalar akmış gibi belli yere kadar. Yakınlardaki Divlit yanardağının lavları Gediz nehri ile beraber akmış.

DSCN7691

Demirköprü barajının bent duvarı göründü uzaktan.

DSCN7692

Lav kalıntısı volkanik kayaların dibinden geçiyorum. Etraf yeşil ağaçlarla kaplı olmasına karşın siyah kayalıklarda ot bile yok.

DSCN7693

Demirköprü benttin üzerine çıktım, yol buradan devam ediyor karşı tarafa. Bu yol Simav tarafına gidiyor. Yolun iki tarafında da korkuluk demirleri konulmuş. Köprü başında tabela konulmuş Demirköprü yazan.

DSCN7694

Baraj göletini çekiyorum, havada rüzgar olmadığı için su durgun, çarşaf gibi.

DSCN7695

Geri dönüp daha önceden çizdiğim rotaya giriyorum. Yol biraz aşağıdan orman yoluna giriyor. Baraj göleti uzayıp gidiyor kilometrelerce.

DSCN7696

Girdiğim yol toprak, yolun bitimine tel örgü çit çekilmiş. Bu yolu daha önce kullandıkları belli. Çünkü tel örgü içinde kalan çeşme bunun belirtisi. Çeşmenin oluğu tarafa giremiyorum bile.

DSCN7697

Kim bilir kim çevirmiş buraları, tel örgü çekerek kapatmış. Sağ taraf çam ormanı, sol taraf tel örgülü bahçe.

DSCN7698

Cep telefonumdan wikiloc harita uygulamasını açıyorum. Daha önce haritaları indirmiştim cep telefonuma. Cep telefonu taşıyıcısını gidonuma bağlamıştım, telefonu da takıyorum ve haritaya bakarak ilerliyorum. Bir ara düz gitmişim, navigasyon rotadan çıktığımı bildiriyor. Hemen geri dönerek rotaya giriyorum. Yanlış yola girmemin nedeni yolda tel örgüler ve kapı var. Yanında da “Özel mülktür girilmez” uyarı yazısı var. Haliyle uyarı yazısı yazıldığına göre yol buradan gidiyor diyorum. Navigasyon uyarınca girmediğim kapıdan girip yoluma devam ediyorum. Bakalım karşıma ne çıkacak? Yine bir yol ayrımındayım, ayrımda tabela konulmuş. Üstteki tabelada kahverengi zemine “Eşekli Efe” yazılmış, sola ok işareti, altında da “Şantiye” ve sağa ok işareti gösteriyor. Eşekli efe yazdığına göre tarihi bir yer olmalı ama yol şantiye yazan yerden gidiyor.

IMG_20190427_145524

Yoluma devam ederken karşıma kalın gövdeli meşe ağacı çıktı. Ağacın gövdesinde kovuk var, kim bilir hangi hayvanın yuvası.

DSCN7699

Şantiye yazan yola girdim, bakalım nereye çıkacağım. Şimdilik yolda dönemeç var, yol gidiyor ama nereye?

DSCN7700

Yol kıvrımlı ve hafif tümsekli devam ediyor. Yanardağın lav kalıntıları da yol kenarında renginden dolayı belli oluyor.

DSCN7701

Şantiye denilen yere geldim. Yüksekçe kapalı bir atölyenin önünden geçerken orada çalışan işçi arkadaşlar beni durdurup çaya davet ediyorlar. Ben de davetlerini kabul ediyorum, masada oturup çay içiyoruz birlikte. Sohbet ediyoruz çay içerken, nereden gelip nereye gittiğimi soruyorlar. Ben de turu, amacımı ve bu yolun nereye çıktığını soruyorum. Yol çiftlik ve tarım arazilerinden geçtiğini söylediler. Bu çiftlikte badem ağaçları dikilmiş. Devlet araziyi vermiş, arkadaşlar da ağaçları kontrol ediyorlar her gün, işleri bu. Demli çay iyi geldi ve ne olursa olsun yola devam etmeye güç sağladı diyebilirim. Yolda kaybolmak ta var. Bunu sorun etmiyorum, nasıl olsa ruhumu geride bırakmadan gidiyorum. Masada iki kişi ile çay içerken elçek resim çekiyorum.

IMG_20190427_151330

Buz dolabından soğuk suları depoluyorum şişelerime. Çay için işçi arkadaşlara teşekkür edip yoluma devam ediyorum. Yine karşıma özel arazi, girmek yasak uyarı levhası çıktı. Artık aldırmıyorum bu yazılara. Çünkü eskiden açılmış yol şimdilerde tarım çiftliklerin içinde kalmış. Bu arazide zeytin ağaçları yamaçlara dikilmiş bir çiftlik. Hafif tırmanışların ardından düz giden bir yol karşıma çıktı. Yol düz olmasına karşı eğimi % 20 den fazla olduğuna eminim. Yola beton dökülmüş gelişi güzel. Ama bisikletle çıkılması olanaksız. Bisikleti ittiriyorum, 10 metrede bir nefesim kesiliyor ve dinleniyorum sık sık. Yolun yarısında motoru ile inen bir adamla karşılaştım. Bir süre dinlenip sohbet ettim. Buranın sahibi imiş, yardım gerekip gerekmediğini sordu. Ben de teşekkür edip gerekli olmadığını söyledim. Adamın işi vardı herhalde yoluna devam etti. Ben de kan ter içinde tepeye ulaştım sayılır. Biraz zorlasa da geriye dönüp baktığımda baraj göletinin manzarası görülmeye değer. Önümdeki arazide lav kalıntısı kayalıklar, gölet ve gölette yarım ada görünüyor.

DSCN7702

Yaklaşık 1000 metrelik bir yolu çıktık KUZ ile. 275 metreden 420 metreye çıktım bir anda. Tepeye ulaştığımda çiftlik evinin bahçesine vardım. Bahçede beni gören çiftlik sahibesi ve çalışan elemanlar karşıladı. Son dik yokuş beni epey yordu ve acıktırdı. Öğle yemeğini henüz yememiştim. Düzlüğün dibindeki duvarın yanına, ağacın gölgesine soframı kuruyorum. Menüde barbunya konserve var. Hızlı bir şekilde yiyorum yemeğimi. Epey acıkmışım demek ki. Normalde bu kadar hızlı yemem. Ev sahibesi masaya davet ediyor yemem için ama ağacın gölgesi daha güzel ve manzaralı olduğu için gitmiyorum. Elemanlarına börek getirtiyor çay ile birlikte. Böreği de afiyetle yiyorum, midede bir şey kalmamış ki böreğe de yer varmış. Yemekten sonra Lale hanıma kahve pişiriyorum, elemanları cezve ve fincan getiriyor ama kendi takımlarımı çıkarmıştım çoktan. Kahveyi güzel manzarada muhabbet ederek içiyoruz Lale hanım ile. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20190427_174236

Kahve fincanımı elimi uzatarak çekiyorum Demirköprü baraj gölet manzaralı ile.

IMG_20190427_174534

Çiftlik evi tepede kurulmuş, yamacına da zeytin ağaçları dikilmiş sıralı olarak. Ekili ağaçlar baraj göletine kadar dikilmiş. Çok geniş bir arazi ekilmiş.

DSCN7705

Beni misafir eden Leyla hanıma teşekkür edip yoluma devam ediyorum. Çiftlik evinde iki tane azman köpek vardı. Leyla hanım uğurlarken yanıma geldiler ve birisi pis pis baktığını gördüm. Sahibi yanında olmasa kim bilir ne olurdu. Yol baraj seviyesinin çok üzerinde devam ediyor. Bu bölgede bir çok küçük yanardağ krateri görüyorum. Onlardan birisini yakınlaştırıp çekiyorum

DSCN7706

Akşam olmak üzere, bu gece kalabileceğim bir yer bakıyordum ki Delibaşı köyü çıkışında çeşme görüyorum, hemen gerisinde boş bir bahçe var. Burada kamp yapabilirim deyip duruyorum. Bahçenin arkasındaki eve yanaşarak burada çadır kurabilir miyim diye izin istedim. Evdekiler de olur deyince zeytin ağacının dibine çadırımı kurdum. Yoldan da pek görünmüyor çadırım. Bisikletim KUZ ve çadırım bahçede.

DSCN7708

Hava kararmadan yemeğimi yiyorum, hava karardıktan sonra çayımı demleyip içiyorum sıcak sıcak. Rakım 400 metrelerde olunca gece serinliyor. Gece karanlığında kamp yerini çekiyorum, çadır ve KUZ.

IMG_20190427_201519

Tek başına, yapacak bir şey olmayınca fazla geç zamana kadar oturulmuyor. Hemen çadırıma girip yatıyorum. Bu gün biraz zorlansam da fazla yol kat etmedim.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık 43 Kilometre civarı

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Mysia Yolları 2. Gün

8 Mayıs 2017 Pazartesi

Hamidiye köyü – Bigadiç – İskele kasabası – Çaldere

(Kör arkadaşlarım için resimlerde betimleme yapılmıştır)

(Resimlerin bazıları Vedat Karakaya’ya aittir)

 

bütün mesele yaşamakta

ölmekte değil kıraç

çorak toprakta yılmanı

demekte arayıp

arayıp seni bulmakta

seni güzeli namusu

ekin biçmekte

dal budamakta

umut dermekte

yürümekte

yürümekte

bütün mesele yaşamakta

ölmekte değil

deprem alır götürür

savaş gelir oturur

salgın süpürür

afrika’da

avrupa’da

asya’da oy

büyük küçüğü sömürür

dedim ya

bütün mesele

yumruk sıkmakta

göğüs germekte

sevda beslemekte

yaratmakta

yaratılmakta

Ölmekte değil

Agim Rıfat Yeşeren

 

Öne çıkan görsel, üzüm bağı, sürülmüş tarla ve dağ yamacı. Sol üst köşede parlayan güneş ve bisikletimde kartal tüyü.

Sabahın erken saatleri, henüz gün ağarmadı. Etraf zifiri karanlık olsa da ay ışığı ormanı aydınlatıyor az da olsa. Gün henüz ağarmasa da kuşlar kalkmış bile çoktan. Şimdiye kadar hiç duymadığım çoklukta kuş sesleri ormanı çınlatıyor. Çeşit çeşit, dört bir yandan gelen kuş sesleri insanı uyandırıyor. “Biz uyandık, hadi siz de uyanın” der gibi kuş cıvıltıları ormanı kaplamış durumdayken uyumanın olanağı yok. Kuş sesleri arasında sadece karatavuk kuşunun sesini tanıyorum. Çok güzel bir ötüşü var ama bir çok kuş sesi de karatavuk sesinden aşağı kalır yanı yok. Hani türküde “Ormanların gümbürtüsü” der ya işte kuş cıvıltıları o kadar çeşit ve çok ki ormanların gümbürtüsünü geçmiş durumda. Demek ki bu bölgede kuş çeşitliliği çok fazla. Hepsi bir arada olunca birbirleri ile yarışır durumda eşlerine sabah yemlenmeye gitmeden önce kur yapıyorlar. Gün ağarasıya kadar uyku tulumunun içinden çıkmadan kuş cıvıltılarını dinliyorum. Dinlediğim kuş seslerini ayırt etmeye çalışıyorum. Acaba bu güzel melodileri çıkarak kuş nasıl bir şey, adı ne, rengi ve boyutu nasıl? diye düşünerek zaman geçirdim.

Gün ağarınca çadırımın kapısını açıp dışarısının resmini çekiyorum. Çam ormanı, çalılar ve yeşillik görünüyor. Asfalt yolun bir kısmı da manzaramda.

Kalkar kalkmaz çeşmenin başına giderek elimi yüzümü yıkıyorum. Yüzümü yıkarken suyun geldiği deliğin ağzında örümcek ağlarını örmüş olarak görünce yakından resmini çekmeye çalıştım. Ama ağları o kadar ince ki gözlerimle gördüğüm ağ iplikleri resimde görünmüyor. Cep telefonumun mega pikseli yüksek olsa da bazı ayrıntıları göremiyor anlaşılan. Örümcek ağı daha yeni örmüş belli. Çünkü akşam yoktu. Kuşlarla beraber uyanıp sineklerin suya geldiğinde görünmez ağları örmesini bitirmesi gerek. Sinekler suya gelip ağa takılarak günlük besinlerini alıyor örümcek.

Suyun geldiği delik içeriye doğru oyuktaki delikten çanağın içine akıyor. Delik 5 santim yüksekte. Dökülen sudan arada sıçrayan su damlaları ağa takılmış bir kaç tane. Çember şeklinde kenarları olan kap ön tarafta kanal biçimindeki dar yerden de aşağıya dökülüyor. Çemberin etrafı kırmızı bola ile boyanmış magandalar tarafından.

Çeşmenin başından kamp alanı, çadırlar ve çamaşır ipinde kuruması için asılan çamaşırlarımız. Çadırlar çam ağaçlarının altında.

Erguvan ağaçları dere yatağında mor çiçeklerini açarak yeşilliğe renk katmış. Bu arada da ateşimiz de yanmaya başladı bile. Hem sabahın serinliğinde içimiz ısınsın hem de çayı demlemek için köz gerek.

Video, kamp ateşi, kamp alanında çadırlar ve orman.

Vedat matını ateşin yanına sererek uzanmış hem kendini hem de henüz kurumayan kısa pantolonunu kurutmaya çalışıyor. Ateşin etrafı taşlarla kaplı. Kısa pantolon kare patiskadan yapılmış.

Nafiz: “Saat kaç?” diye sorunca Vedat: “Saat 7.30 olmuştur” dedi. Ben de araya girerek “Ben demeden saat 7.30 olmaz” diyerek söyleyince “Hadi ya nasıl oluyor öyle” diyerek cevap verdiler. Ben de “Herhalde bileceğim, çünkü henüz cep telefonumun alarmı çalmadı. Saat 7 olmadan 7.30 olamaz” diye cevap verince bastık kahkahayı. Güne kahkaha ve neşeli olarak başladık. Sabah erkenden uyanınca zaman geçmiyor. Bu konuşmadan bir süre sonra cep telefonumun alarmı çalmaya başladı. Saat henüz 7. Semaver de çayımızı Nafiz demliyor görevli olarak. Kahvaltılıkları çıkarıp hazırlıkları yaptıktan sonra hep birlikte bir güzel kahvaltı yapıyoruz. Pişileri bitirmeye çalışıyoruz ama o kadar çok vermişler ki bitmek bilmiyor.

Ateşin etrafında yere matı sererek oturmuşum sabah kahvesi pişiriyorum. 4 Antalyalı kendi sandalyelerine oturmuş keyif yaparken Cem ayakta dinelmiş durumda. Ateşi yaktığımız yer orman yangın yolu. Burada daha önce ateş yakılmış taşları duruyordu ocak biçiminde. Biz de aynı yere ateşi yaktık. Orman yangın yolu dik bir yokuş ile yukarıya kadar çam ağaçlarının arasını iyice açmış. Bunun nedeni orman yanarken diğer tarafa sıçramasın diye.

Doğu tepenin ardında olduğundan Güneşi biraz geç görüyoruz. Güneş çoktan doğmuştu ama bize görünmesi kahvaltıdan sonra oldu. Orman yangın yolunun bitiminde, tepede Güneş kendini parlak ışıkları ile kendini gösterirken hemen aşağıda, tam önümde bir çadır ve bisikleti orman manzaralı çekiyorum.

Kahvaltı bitiminde çadırları, eşyaları çantalara yerleştirip bisikletlerin bagajına yükledik. Yola çıkmadan önce çeşmenin başında son defa durup su şişelerini dolduruyoruz çeşmeden. Çeşmede ki örümceği ve ağını tekrar yakından çekmeye çalıştım ama pek başarılı değil çektiğim resimler. Yakın çekimde dökülen su çanağın altından su yüzeyine çıkarken hafif dalgalanması su yüzeyine yansıyan görüntü ve dibindeki görüntü yan yana harika görünüyor. Suyun berraklığı yaşama yaşam katar derecesinde saf ve temiz. Resmi yandan çekiyorum çanağı, örümcek çok küçük olması nedeni ile görünmese de ben yerini biliyorum.

Çeşme ve uzun yalağı çok işimize yaradı, suyumuzu içtik, duş aldık, yemek yapmak için, çayı da bu çeşmedeki su ile demledik. Kamp yapılacak bir yerde mutlaka su yada çeşme olmalı. Çeşmenin aynası taş duvar örülü. Yüksekliği 1 metre, uzunluğu da 10 metre civarı. Yalak duvar boyunca yapılmış betondan. Arkada çam ormanı başlıyor.

Bisikletim KUZ üzeri yüklü biçimde yola çıkmaya hazır. Gidonumda bulunan üç martı tüyü yanına dün yol kenarında aldığım kartal kanatlarından bir tane koparıp gidona takıyorum. Artık kartal tüyü bisikletim giderken kendi yarattığı rüzgarı hissedecek yol boyunca. Kartal aramızda olmasa da ruhu gökyüzündeki özgürlüğü devam edecek. Bisikletimin arka bagajında iki yanda çanta bağlı, üzerinde sosis çanta, yeleğim ve mat kancalı lastiklerle bağlı. Çantalarım turuncu renginde, araçların dikkatini çekiyor yolda giderken. Oturduğum selenin demirinde keçe kese asılı. Yolda bulduğum paraları kesenin içine atıp biriktiriyorum yol boyu. Arada köylerdeki çocuklara dondurma ısmarlıyorum kesedeki paralardan. Sele borusu altındaki kadro borusunda 1.5 Litrelik su şişesi çuval içinde. Etrafı ocak koruyucu alüminyum sac sarılı. Gidon çantam siyah, gidon sargısı kahverengi olarak sarılmış kelebek gidonumda. Gidonun solunda dikiz aynam arkayı kontrol etmek için. Gidon çantamın önünde Bakırçay temiz aksın levhası asılı. Aydınlatma lambam ve yanında martı, kartal tüyü duruyor. Kaskım da kelebek gidonumun sol tarafında asılı.

Yola çıkmadan önce çeşmenin üst tarafından yola çıkan arkadaşların resmini çekiyorum. Tam da yolun U dönüşü ile beraber. Biz soldan geldik, sağdaki yoldan aşağıya doğru gideceğiz. Yol kıyısında bir araç park etmiş.

Sonunda yola çıkabildik. Artık iyice büyümüş ekin tarlası baş vermiş olgunlaşması için biraz daha zamanın geçmesi gerek. Ekin tarlası bayağı geniş, bitiminde dere yatağı ağaçlarla örtülü. Ekinler yeşil bir denizi andırıyor.

Yola çıkar çıkmaz önümüzde birden bire yokuş başladı. Artık mecburen çıkacağız. Yol kıvrımlı olarak yukarıya gidiyor, etrafta yeşil ağaçlar, çalılar. En önemlisi de araba yok, ne güzel. Sakince yokuşu çıkıyoruz. İleride arkadaşlar ağır tempoda yokuşu çıkmakta

Çıktığımız yokuşun sol tarafı derin ve dibinde bir çay var. Kayalık arazi de olsa ağaçlar çay yatağını kaplamış durumda.

Bazı yerlerde çay hiç görünmüyor ağaçlardan.

Çay manzarası güzel olmasına güzel de insanların doğaya verdiği yıkım çok. Yol kıyısına inşaat artıklarını getirip molozları döktükleri yetmezmiş gibi yakınlarda olduğu belli olan inek çiftliğinden getirilen hayvan pislikleri de dökülmüş molozların yanına. Fazla gelen gübreler tarım arazilerine değil de çay kenarına dökülmesi çevreye büyük zararı var. Yağmur ile beraber çayın sularına karışan gübreler suyu da kirletiyor. Belki çaydan içme suyu elde ediliyor. Yazık!

Fazla gitmeden karşımıza Hamidiye köyü çıkıyor. Köy yokuş yukarı kurulmuş, henüz girişinde durup yokuşla beraber köyün tabelasını çekiyorum. Evler de tabeladan sonra başlıyor. Yol kıyısında kavak ağaçlarının iri gövdeleri, karşıda ise bahçe duvarının dibinde incir ağacı.

Köyün hemen girişinde bir borudan akan çeşme önündeki yalağa dökülüyor. Yalağın baş tarafından, uzunlamasına durgun görünen su yüzeyini borudan akan su ve solda bisikletim KUZ olarak resim çekiyorum. Su yüzeyinde gök yüzü ve ağaçların yansıması görünüyor. Arkada birer, ikişer katlı köy evleri benden yüksekteler.

Köye giriş yaptıktan sonra tuğla duvar örülü bir binanın gölgesinde arkadaşları beklerken görüyorum. Ceyhun yolun ortasında duruyor, Cem de soldaki evin bahçe duvarına oturmuş durumda.

Yanlarına gelince Vedat’ın lastiği patlamış, o yüzden bekliyorlardı. Lastik patlarken dış lastiği de yarmış 8 santim kadar. İç lastik neyse dış lastik yarılması kötü. Köyde yedek lastik bulmak zor. Köyün ilkokulunun bahçesine girip bank üzerinde oturarak tamire başladık dış lastiği. Epey yol yapmış lastikler artık ömrünü tamamlamış olmalı. Lastiği tamamen söktük. Mehmet Ali de iğne, iplik var, dış lastiği dikmeye başladı. Vedat ta ön tekerlekteki lastiği söküp arka tekerleğe takıyor bu arada. Bisiklet yükü arkada daha çok olduğu için hasarlı lastik önde olması daha iyi olur. Ceyhun patlamış olan iç lastikten şeritler kesiyor makasla. Bankın solunda yapacak işi olmayan Nafiz elini çenesine dayamış öyle oturmuş düşünüyor. Yanında Mehmet Ali lastiği dikerken Cem de nasıl dikiyor diye bakıyor. Onların yanında da Ceyhun iç lastikten şeritler keserken Vedat ta arka tekerleğe önden söktüğü takarken yere oturmuş durumda. Ben de hepsinin bu çalışkan halini çekiyorum. Tam bir ekip olarak olayı çözümlemeye başladık.

Mehmet Ali lastiği dikerken daha yakından çekiyorum. Lastik pek kolay dikilmiyor, o yüzden yanında oturan Cem arada iğneyi havada tutup Mehmet Ali’nin iki eliyle lastiğe operasyon yapmasına yardım ediyor.

Dikme işi bitince Ceyhun’un kestiği şerit lastik ile dikilmiş olan bölgeyi Bant gibi sıkıca sarmaya başladı. İç lastik dışa taşıp patlamasın diye.

Henüz lastik işi bitmediğinden yapacak işi olmayan Cem okulun bahçesindeki oyun parkında kaydırağın yere yakın olan yere uzanıp kestirmeye başladı. Bir dönerli kaydırak turuncu renkte, bir tane de düz kaydırak turkuaz yeşil renkte. Kaydıraklar polyesterden yapılmış, merdivenlerden çıkılıyor. Sarı boyalı demir korkuluklar takılmış çocuklar merdivenlerden düşmesin diye. Kaydırağın sağında iki salıncaktan bir tanesi sağlam. Diğeri yok ama yeri duruyor. Yer kum ile kaplı. Daha sağda ise tahterevalli duruyor. Tuğla örülü bir bina, bahçenin sınırını belirlemiş.

Okumaya devam et